Ana Sayfa
Kavram Arama : THS Google   |   Forum İçi Arama  

Üye İsmi
Şifre

Hukuk Haberleri Hukuk Haberleri, duyuruları, güncel hukuki gelişmeler. [Haber Ekleyin]

Günlük Hukuk Haberleri

Yanıt
Old 02-10-2011, 19:23   #751
tiryakim

 
Varsayılan Milyoner olarak serbest kalacak

ABD ve Avrupa’da 4 yıldır en çok konuşulan cinayet davasında yarın sona geliniyor. Amanda Knox’un temyizde beraat ederek özgürlüğüne kavuşması bekleniyor. ABD’nin en büyük üç televizyon kanalı Knox ile ilk röportajı yapabilmek için milyonlarca dolar teklif etti.

İSTANBUL - 2007 yılında değişim öğrencisi olarak İtalya’ya giden Amanda Knox’un ev arkadaşı Meredith Kercher’i boğazını keserek öldürdüğü öne sürülmüş, genç kız 26 yıl hapis cezası almıştı. Fakat hapiste dört yıl geçiren Amanda dellilerin tek tek elenmesiyle şimdi özgürlüğe hiç olmadığı kadar yakın... İtalya Başbakanı Silvio Berlusconi’nin tek korktuğu avukat olarak ünlenen Giulia Bongiorno’nun savunduğu Knox, eğer serbest kalırsa dünya basını tarafından milyon dolarlık tekliflerle karşılanacak.

ABD’nin en büyük üç televizyon kanalı Knox ile ilk röportajı yapabilmek için milyonlarca dolar teklif etti. Knox’un Seattle’da yaşayan halkla ilişkiler danışmanı, dünyanın dört bir yanındaki gazete, dergi ve televizyonlardan röportaj teklifleri geldiğini söylüyor. İtalyan basını da bir Amerikan televizyonunun Knox’un serbest kalması halinde onu ABD’ye götürecek özel bir jeti hazır tuttuğunu öne sürdü. Bu haber üzerine konuşan Kercher’in avukatı Francesco Maresca, “Knox ve ailesini bekleyen özel bir uçak olduğunu duyduk. Ama zavallı Meredith’in ailesi Perugia’ya gelebilecek parayı bile zor topladı” yorumunu yaptı.

KİTAP YAZDI
Milliyet'in haberine göre, dört yıldır bir İtalyan hapishanesinde tutulan Knox, bu süre boyunca anılarını bir kitaba dönüştürdü. Şimdiye kadar bir filmi, birçok da belgeseli çekilen hikayesini, serbest kalırsa kendi ağzından anlatacak olan Knox’a Hollywood kapıları da açılacak. Ünlü yönetmen Michael Winterboom’un liderlik ettiği bir grup yönetmen şimdiden Knox’un masumluğunu kanıtlayacak bir film çekmek için hazırlık yapıyor. Başarılı aktör Colin Firth ile anlaşan ekip, filmi cinayetin yaşandığı bölgedeki bir villada çekmeyi planlıyor.

İddianameye göre: Amanda Knox (altta), sevgilisi Raffaele Sollecito ile Meredith Kercher’e toplu seks yapmayı teklif etti. Knox, bunu kabul etmeyen Kercher’i boğazını keserek öldürdü.

SEKS TEKLİFİNİ REDDETTİ
Amanda Knox’u dünyanın en ünlü kadınlarından biri haline getiren olay 2007 yılında yaşandı. Değişim programıyla İtalya’nın Perugia kentine giden Know burada İngiliz Meredith Kercher ile birlikte yaşıyordu. Savcılığın iddiasına göre; Knox, bir gece sevgilisi Raffaele Sollecito ve Afrikalı bir erkekle uyuşturucu aldıktan sonra eve döndü. Burada Kercher ile toplu seks yapmak istediler.

‘BEN SABAH GELDİM’
Genç reddedince de sinirlendiler. Kercher’in üzerine oturan Knox elindeki bıçakla onun boğazını kesti. Sevgilisi ise bir yandan Kercher’i tutuyordu. Odaya hırsız girmiş süsü vererek kaçan arkadaşlar birkaç gün sonra yakalandı. Bıçakta Knox ve sevgilisinin DNA’ları bulundu.

Amanda Knox, dava boyunca eve cinayetin ertesi sabah geldiğini, üzerini değiştirdiğini, kan izlerini fark edince erkek arkadaşının yanına döndüğünü, ikilinin eve birlikte geldiklerinde Meredith’in cesedini bulduklarını söyledi. Fakat mahkeme Knox‘a 26, sevgilisi Sollecito’ya ise 25 yıl hapis cezası verdi. Temyiz davasında ise her şey aniden değişti. Medyada Foxy Knoxy (Kurnaz Knox) olarak tanınan genç kızın avukatı Bongiorno, olay yerini inceleyen ekipten birinin eldiven takmadığını ortaya çıkarınca delillerin bir kısmı geçersiz sayıldı. Avukat daha sonra mahkemeyi bazı tanıkların ifadelerinin de yalan olduğuna ikna etti. Knox yarınki son duruşmada hakimlere seslenerek etkilemeye çalışacak. Genç kızın bunun ardından serbest bırakılması bekleniyor.
Old 03-10-2011, 22:03   #752
Av.Barış

 
Varsayılan

Kızlık zarı davasında tazminat talebi kabul edilmedi

Yargıtay Hukuk Genel Kurulu, evlilik vaadiyle kendisini kandırıp kızlık zarını bozan kişi hakkında manevi tazminat talebinde bulunan kadının istemini reddetti. Resmi nikah olmaksızın kendi iradesi ile evlenmeyi kabul eden kadının daha sonradan "kızlığı bozulduğu" iddiasıyla manevi tazminat isteminde bulunması kabul edilmedi.

Yerel Mahkeme ile Yargıtay 4. Hukuk Dairesi arasında görüş ayrılığına düşen ve Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun gündemine kadar gelen "kızlık zarı" davasına konu olay Şanlıurfa’da yaşandı. Davacı kadın, davalı ile düğün yaparak gayriresmi olarak evlendiklerini, aradan geçen sürede davalının resmi nikah yapmadığını ve başka biri ile evli olup çocuğu bulunduğunu öğrendiğini, kendisinin evden kovulduğunu, evlilik vaadi ile kandırılıp kızlığının bozulduğunu ileri sürüp, maddi ve manevi tazminat istemiyle dava açtı. Davacı ayrıca, çeyiz ve ziynet eşyalarının aynen, olmazsa bedellerinin de ödenmesini talep etti. Davayı görüşen Şanlıurfa 1. Asliye Hukuk Mahkemesi, eşya ve ziynet eşyası bedeli istemini reddederken, manevi tazminat talebini ise kabul etti.

EVLENDİĞİNDE MÜMEYYİZDİR

Yerel mahkemenin kararına itiraz edilence dosya Yargıtay 4. Hukuk Dairesi’nin gündemine geldi. Yargıtay 4. Hukuk Dairesi, manevi tazminat isteme durumlarına açıklık getirdi. Daire, "Bir kişinin fiziki, sosyal ve duygusal kişilik değerlerine iradesi dışı saldırma sonucu meydana gelen eksilme ve kayıplar manevi zararı oluşturur. Bu tür kişilik hakları hukuka aykırı olarak saldırıya uğrayan kimse, manevi tazminata hükmedilmesini isteyebilir" dediği kararında, yasalarda manevi tazminat verilebilecek olguların sınırlandırıldığına dikkat çekti. Manevi tazminat istenebilecek durumları "Bunlar kişinin ve ailenin onur ve saygınlığına yönelik suçlar, kişilik değerlerinin zedelenmesi, isme saldırı, nişan bozulması, evlenmenin feshi, babalığın benimsenmemesi, bedensel zarar ve öldürmedir" ifadeleri ile açıklık getiren 4. Hukuk Daire, yerel mahkemenin manevi tazminat talebini kabul ettiği kararı yerinde bulmadı. Daire kararında, davacı kadının, gayriresmi evliliğin gerçekleştiği yılda reşit olduğunun ve resmi nikah olmaksızın kendi iradesiyle evlenmeyi kabul ettiğinin anlaşıldığı belirtildi.

Evliliğin gerçekleştiği tarihte davacı kadının reşit ve mümeyyiz (İyiyi, kötüyü, doğru ve yanlışı ayıran) olduğunu dikkat çeken Daire’nin kararında, davalının başka biriyle evli olduğunu ve bu evlilikten çocukları olduğunu da bildiğinin de altı çizildi. Daire kararında, davacı kadının ‘buna rağmen evlilik vaadi ile kandırıp kızlığı bozulduğu iddiası ile manevi tazminat isteminde bulunamayacağına’ karar verdi.

TAZMİNATI KABUL ETMEDİ

Daire, yerel mahkemece manevi tazminat isteminin reddine karar verilmesi gerektiğini, istemin kabul edilmiş olmasının hukuka aykırı olduğunu vurgulayarak mahkeme kararını bozdu. Şanlıurfa 1. Asliye Hukuk Mahkemesi, 4. Hukuk Dairesi’nin bozma gerekçesine uymayarak direnme kararı alınca dosya Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun gündemine geldi. Kurul yerel mahkemenin direnme kararını bozarak Daire’nin verdiği kararı yerinde buldu.(
Old 03-10-2011, 23:20   #753
tiryakim

 
Varsayılan

"Kuma getirmek, eşe kötü muamele sayılsın"

Savcılık, kuma getirmenin “eşe kötü muamele” suçu olarak kabul edilebileceği görüşüne vardı.

İzmir’de bir kadın “Kocam eve kuma getirdi, şikâyetçiyim” diyerek savcılığa başvurdu. Şikâyeti inceleyen İzmir Cumhuriyet Savcısı Kemal Esenkaya, resmi nikâhlı eşinin üzerine kuma getiren kocaya nasıl bir işlem yapması gerektiği konusunda meslektaşlarına danıştı. Savcı Esenkaya, savcı ve hâkimlerin kullandığı internet sitesi üzerinden “2004-2005 yıllarındaki ceza kanunu seminerinde bu şikâyetin ‘konut dokunulmazlığının bozulması, eş için de fena muamele’ açısından değerlendirileceği söylenmişti. Bu konuda hiç uygulama yapan meslektaş oldu mu?” diye sordu.

‘ONUR KIRICI SUÇ’

Bingöl’ün Solhan İlçesi Cumhuriyet Savcısı Aktan Ali Öztürk, meslektaşının sorusuna şu yanıtı verdi: “Kuma, evin müşterek zilyetlerinden biri olan kocanın rızasıyla eve geldiği için, ‘konut dokunulmazlığının ihlali’ suçunun oluşmayacağını, fakat TCK’nın 232. maddesinin birinci fıkrasındaki ‘kötü muamele’ suçunun işlenmiş kabul edilebileceğini değerlendiriyorum. Zira bu maddenin konuluş amacı, darp, hakaret, tehdit gibi diğer maddelerde hükme bağlanmış eylemler dışındaki onur kırıcı muameleleri cezalandırmak. Kuma getirme de fevkalade onur kırıcı davranış olarak sayılmaya müsaittir.”

MANEVİ TAZMİNAT

Ankara’nın Sincan İlçesi Hâkimi Yurdaner Kuter ise, kuma getirmekle hem konut dokunulmazlığı, hem de kötü muamele suçlarının oluşacağını belirterek “Aynı eylemle birden fazla suç oluştuğundan, hangi suçun karşılığı daha ağırsa o cezayla cezalandırılır. Ayrıca kişilik haklarına saldırı niteliğinde olduğundan manevi tazminat davası da açabilir” dedi.
Old 03-10-2011, 23:23   #754
tiryakim

 
Varsayılan Hakimlik sınavına girecek Avukatların listesi

Avukatlık Mesleğinden Adli Yargı Hakim ve Savcılığına geçmek isteyenler için 23 Ekim Pazar günü "Yazılı Yarışma Sınavı" yapılacaktır. Sınava katılmak için başvuran 2492 adayın isim listesi Adalet Bakanlığı'nca ÖSYM'ye bildirilmiştir. ÖSYM'ye bildirilen 2492 avukatın listesini yayınlıyoruz.

hukukihaber.net

Tüm listeyi aşagıdaki linkten görebilirsiniz...

http://www.hukukihaber.net/mesleki-h...si-h17345.html
Old 04-10-2011, 15:14   #755
Av. Engin EKİCİ

 
Varsayılan

Mahkemeden tarihi karar: Cemevi ibadethane
Çankaya Cemevi Yaptırma Derneği hakkındaki kapatma davası reddedildi.


http://www.haberturk.com/yasam/haber...evi-ibadethane
------------------------------------------------------------

Bırakın bir inancın mensupları inançlarına dair ritüellerini sergiledikleri mekanı nasıl nitelendirmek istiyor iseler o şekilde nitelendirsinler!(Av. E.E.)
Old 04-10-2011, 15:54   #756
Av.Barış

 
Varsayılan

Hakimin kararını duyunca camdan atlayıp kaçtı
Cinsel istismarda bulunduğu iddiası gözaltına alınan 22 yaşındaki şüpheli çıkarıldığı mahkemede hakimin tutuklama kararını duyar duymaz açık pencereden atlayarak kayıplara karıştı.
13:57 | 04 Ekim 2011

Ramazan ALMAÇAYIR, İstanbul / DHA

Edinilen bilgiye göre "cinsel istismarda bulunmak" suçlamasıyla gözaltına alınan U.A polislerin nezaretinde Kartal Adliyesine getirildi. 4. Sulh Ceza Mahkemesi salonunda hakim karşısına çıkarılan şüpheli çok geçmeden hakimin kendisiyle ilgili "tutuklama kararını " duydu. Adliyede U. A.nın cezaevine götürülmesiyle ilgili hazırlıklar yapılırken o, tek katlı binadaki duruşma salonunun açık penceresinden bahçeye atlayarak kaçtı. Polis ekipleri de kaçan şüpheliyi yakalamak için çaba gösterdi ama bunu başaramadı. Ara sokaklara giren şüpheli izini kaybettirdi.
Old 04-10-2011, 16:06   #757
tiryakim

 
Olumlu Artık mahkemeye gitmeye gerek yok noter yetecek!

Terk eden eşin eve davet edilmesi ya da mirasçılık belgesi alınması için artık dava açmaya gerek kalmayacak. Kişilerin avukata da ihtiyacı olmayacak. Bu işlemler notere başvurarak da yapılabilecek.

Mirasçılık Belgesi Verilmesi ve Terk Eden Eşin Ortak Konuda Davet Edilmesi İşlemlerinin Noterler tarafından yapılmasına ilişkin yönetmelik bugün Resmi Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe girdi.

Eşi tarafından terk edilen bir kadın ya da erkeğin, ‘terk edilme’ gerekçesiyle boşanabilmesi için kendisin terk edene ‘eve dön, ortak yaşamımıza devam edelim’ daveti göndermesi gerekiyordu. Bunu da ancak mahkemeler aracılığıyla yapıyor ve bir de avukat tutmak zorunda kalıyordu. Eş bu davete rağmen eve dönmüyorsa, terk edilen eş boşanma davası açabiliyordu.

Yeni yönetmelikle artık mahkemeye başvurmaksızın, notere gitmek yeterli olacak. Noter, terk eden eşe ‘terk ihtarı’ gönderecek. Burada davet edilen konutun adresi ile anahtarının bulunduğu yer de ihtarda belirtilecek. Ayrıca ihtarda iki ay içinde ortak konuta dönmemesi halinde Türk Medeni Kanunu 164. Madde hükmüne göre boşanma davası açılabileceği uyarısı da yer alacak.

MİRASÇILIK BELGESİ DE VERECEK

Yeni yönetmelikle noterler, yine mahkemeye gitmeksizin ‘mirasçılık belgesi’ de verebilecek. Nüfus kayıtlarının yeterli olduğu, yargılamanın gerekmediği veya talep edenin yabancı olmadığı hallerde mirasçılık belgesi verilmesi işlemleri noterlerce de yapılabilecek.

İstanbul Üsküdar 15. Noteri Fettullah Erbaş, her iki düzenlemenin de mahkemelerin iş yükünü azaltacağına dikkat çekti. Erbaş, halen devam etmekte olan davaların yüzde 15-20’sinin mirasçılık belgesiyle ilgili olduğuna dikkat çekerek, yeni düzenlemenin vatandaşa da büyük kolaylık sağlayacağını belirtti.

Noterlerin artık Nüfus Kayıtlarını görebildiklerini, online ortamda, bu belgeleri saniyeler içinde vatandaşa verebileceklerini anlattı. Erbaş, terk eden eşe davet gönderme işleminin 60 ila 65 liraya; tek nüsha mirasçılık belgesi almanın ise 30-35 lira civarında olacağını belirtti.

KİMLERE BELGE VERİLMEYECEK?

Nüfus kayıtlarının mirasçılık belgesi verilmesi konusunda yeterli olmaması, yabancıların talep etmesi ile mirasçılık belgesinin bilirkişi incelemesi yapılmasını, tanık dinlenmesini gerektirmesi ya da talebin yabancılık unsuru taşıması gibi yargılamayı gerektiren durumlarda noterler, belge veremeyecek.

İTİRAZ HAKKI

Bu belge nedeniyle menfaatininin ihlal edildiğini iddia edenler, sulh hukuk mahkemesine itirazda bulunabilecekler. (Aysel ALP / Hürriyet)




4 Ekim 2011 SALI Resmî Gazete Sayı : 28074

YÖNETMELİK



Adalet Bakanlığından:

Alıntı:
MİRASÇILIK BELGESİ VERİLMESİ VE TERK EDEN EŞİN ORTAK KONUTA
DAVET EDİLMESİ İŞLEMLERİNİN NOTERLER TARAFINDAN

YAPILMASINA İLİŞKİN USUL VE ESASLAR

HAKKINDA YÖNETMELİK

BİRİNCİ BÖLÜM

Amaç, Kapsam ve Dayanak

Amaç

MADDE 1 – (1) Bu Yönetmeliğin amacı, mirasçılık belgesi verilmesi ve terk eden eşin ortak konuta davet edilmesi işlemlerinin noterler tarafından yapılmasına ilişkin usul ve esasları düzenlemektir.

Kapsam

MADDE 2 – (1) Bu Yönetmelik; nüfus kayıtlarının yeterli olduğu, yargılamanın gerekmediği veya talep edenin yabancı olmadığı hallerde mirasçılık belgesi verilmesi ve terk eden eşin ortak konuta davet edilmesi işlemlerinin mahkemeler yanında noterliklerce yapılabilmesine ilişkin usul ve esasları kapsar.

Dayanak

MADDE 3 – (1) Bu Yönetmelik, 18/1/1972 tarihli ve 1512 sayılı Noterlik Kanununun 71/A, 71/B ve 71/C maddelerine dayanılarak hazırlanmıştır.

İKİNCİ BÖLÜM

Mirasçılık Belgesi Verilmesi

Belge verilmesi

MADDE 4 – (1) Noter, başvuru üzerine nüfus kayıtlarını inceleyerek öncelikle ilgilinin yasal mirasçı olup olmadığını tespit eder.

(2) Mirasçılığın tespitinde ilgili tarafından sunulacak güncel nüfus kayıt örnekleri veya noter tarafından elektronik ortamda temin edilecek kayıtlar esas alınır. Nüfus kayıt örneğinin elektronik ortamda temin edilememesi halinde, bu kayıtlar noterce nüfus müdürlüğünden yazıyla da istenebilir.

(3) İlgilinin nüfus kayıtlarına göre yasal mirasçı olduğunun tespit edilmesi halinde özel kanunlardaki usuller de dikkate alınarak ilgiliye, miras paylarını gösterir mirasçılık belgesi ve suretleri verilir.

Belge verilemeyecek haller

MADDE 5 – (1) Nüfus kayıtlarının mirasçılık belgesi verilmesi konusunda yeterli olmaması, yabancılar tarafından talep edilmesi veya mirasçılık belgesi verilmesinin bilirkişi incelemesi yapılmasını, tanık dinlenmesini gerektirmesi ya da talebin yabancılık unsuru taşıması gibi yargılamayı gerektiren durumlarda, noterlerce mirasçılık belgesi verilemez.

İtiraz

MADDE 6 – (1) Noterlikçe verilen mirasçılık belgesi hakkında, başvuruyu yapan ya da bu belge sebebiyle menfaatinin ihlâl edildiğini iddia edenler tarafından, 12/1/2011 tarihli ve 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununa göre yetkili sulh hukuk mahkemesine itirazda bulunulabilir. İtiraz üzerine verilen kararın bir örneği mirasçılık belgesini veren noterliğe ve Türkiye Noterler Birliğine bildirilir.

ÜÇÜNCÜ BÖLÜM

Terk Eden Eşin Ortak Konuta Daveti

Ortak konuta davet

MADDE 7 – (1) Noter, 22/11/2001 tarihli ve 4721 sayılı Türk Medenî Kanununun 164 üncü maddesinde düzenlenen terk nedenine dayalı boşanma davasının ön koşulu olan terk ihtarının yapılmasını talep eden eşin istemi üzerine ihtarname düzenler. İhtar, dava şartları incelenmeksizin yapılır.

İhtarın şekli

MADDE 8 – (1) Terk eden eşe gönderilen ihtar;

a) İhtar gönderen eşin ad, soyad ve adresini,

b) İhtar gönderilen eşin ad, soyad ve adresini,

c) Davet edilen ortak konutun adresini,

ç) Davet edilen eş ve yanında çocukları varsa bunların ortak konuta dönmesi için gereken giderler ile konuta kabul edilmemesi halinde dönüş için yol ve konaklama giderlerini karşılayacak yeterli paranın konutta teslim şeklinde gönderilmesi durumunda buna ilişkin açıklamayı,

d) Davet edilen konuta ait anahtarın bulunduğu yeri,

e) İki ay içinde dönmesi gerektiğini, dönmemesi halinde hakkında Türk Medenî Kanununun 164 üncü maddesine göre boşanma davasının açılabileceğini,

kapsar.

(2) Ortak konutu terk etmeye zorlayan veya haklı bir sebep olmaksızın ortak konuta dönmeyi engelleyen eşe de ihtar gönderilir.

Terk ihtarının tebliği

MADDE 9 – (1) Terk eden eşe ihtar 11/2/1959 tarihli ve 7201 sayılı Tebligat Kanunu hükümlerine göre yapılır.

DÖRDÜNCÜ BÖLÜM

Ortak Hükümler

Başvuru tutanağının düzenlenmesi

MADDE 10 – (1) Mirasçılık belgesi verilmesi veya terk eden eşin ortak konuta davet edilmesi talepleri sözlü veya yazılı olarak yapılabilir. Başvuru üzerine talep tutanağa geçirilir. Tutanağın düzenlenmesinde Türkiye Noterler Birliğinin bu Yönetmelik hükümleri gereğince hazırlayacağı formlar kullanılır.

İşlem yapmaya yetkili kişiler

MADDE 11 – (1) Bu Yönetmelik uyarınca yapılacak işlemler, bizzat noter veya noterlik dairesinde kendisine imza yetkisi verilmiş olan hukuk fakültesi mezunu görevli ya da noter stajyeri tarafından yerine getirilir.

Belgelerin saklanması ve mahkemeye gönderilmesi

MADDE 12 – (1) Noterlik Kanununun 71/A maddesi uyarınca düzenlenen evrak, genel usullere göre saklanır. Bu evrakın imzalı örneği 13/7/1976 tarihli ve 15645 sayılı Resmî Gazete’de yayımlanan Noterlik Kanunu Yönetmeliğinin 56 ncı maddesinde belirtilen dosya ve kartonların dışında ayrıca özel bir dosyada tutulur. Bu dosyanın oluşturulmasına ilişkin usul Türkiye Noterler Birliği tarafından belirlenir.

(2) Mirasçılık belgesine itiraz edilmesi halinde mirasçılık belgesi veya terke dayalı boşanma davası açılması durumunda ihtarname, ilgili mahkemenin talebi halinde özel dosyasından çıkartılıp mahkemeye doğrudan gönderilir.

Bilgi ve belgelerin elektronik ortamda paylaşımı ve kaydı

MADDE 13 – (1) Bu Yönetmelik kapsamında yapılacak işlemler ve bu işlemlere ilişkin bilgi ve belge alışverişi, gerektiğinde güvenli elektronik imza kullanılmak suretiyle, elektronik ortamda da gerçekleştirilebilir. Bu şekilde yapılan işlemler elektronik ortamda merkezî olarak kaydedilir.

Nüfus kaydısorgulaması

MADDE 14 – (1) Kimlik Paylaşımı Sisteminden ve Adres Paylaşımı Sisteminden yapılan sorgulama giderleri ilgiliden makbuz karşılığında tahsil edilir.

Noterlik Kanunu Yönetmeliğinin uygulanacağı haller

MADDE 15 – (1) Bu Yönetmelikte hüküm bulunmayan hallerde Noterlik Kanunu Yönetmeliği hükümleri uygulanır.

Yürürlük

MADDE 16 – (1) Bu Yönetmelik yayımı tarihinde yürürlüğe girer.

Yürütme

MADDE 17 – (1) Bu Yönetmelik hükümlerini Adalet Bakanı yürütür.
Old 04-10-2011, 16:07   #758
tiryakim

 
Varsayılan İcralık 4 evden biri İstanbul'da

Türkiye genelinde 4 icralık meskenden birinin alıcı bulduğu İstanbul'da aylık ortalama 1.200 konut icradan alıcı buluyor.

İcralık.com'un derlemesine ve Ağustos-Eylül 2011'de 3 bin 244 üyesinin yanıtladığı ankete göre, İstanbul'da ihaleye çıkan konutlar, Türkiye'de icradan satışa çıkan konutların yüzde 25'ini oluşturuyor.
İstanbul'da aylık ortalama 1.200 konut icradan satılırken, konutların ekspertiz değeri, piyasanın yüzde 20 altında belirleniyor.
İlk ihalede konutların fiyatı, piyasa bedelinin yüzde 52, ikinci ihalede yüzde 68 altında oluşuyor. En fazla ihaleye çıkan daireler gelişmekte olan bölgelerde bulunurken, Büyükçekmece, Ümraniye, Ataşehir, Başakşehir bu ilçelerin başında geliyor.
Ankete katılan, ihalelere giren kişilerin yüzde 82'si ticari amaçlı alım sağlarken, katılımcıların tamamı, adliyeleri güvenli bulduğunu belirtiyor. İcra ihalelerine girenlerin yüzde 78'i erkeklerden yüzde 22'si kadınlardan oluşuyor.
İhalelere girenlerin yüzde 70'i daha önceleri ''ağlayanın malı gülene hayır etmez'' görüşüne sahipken, konuyla ilgili araştırma yapınca ihalelere girmenin borçlunun menfaatine olduğuna karar verdiğini söylüyor.
Katılımcıların yüzde 90'ı ev eşyalarının ihalelerine girmeye karşı olduğunu, yüzde 20'si belirli bir kar koyarak, aldığı konutları satmak istediğini ifade ediyor. Katılımcıların yüzde 85'i, ihalelerinin tamamen şeffaf şekilde yapıldığını düşünürken yüzde 99'u ihalelerdeki konutu piyasa değerinde almak istemediklerini belirtiyor.
İcra ihalelerinden mal almış katılımcıların yüzde 77'si, daha önce çoğunlukla telekomünikasyon ve kredi kartları nedeniyle kendisine icra davası açıldığını kaydediyor.

-''2012'nin çok daha sıkıntılı geçmesi kaçınılmaz''-

İcralik.com'un kurucusu Can Emrah Özoral, yaptığı değerlendirmede, konut projelerinin artması ve alım koşullarının ''rahat'' olmasının, vatandaşlarda alım isteği uyandırdığını belirterek, banka kredisine dahi ihtiyaç duymadan sadece senetle konut satışı yapılmasının bunda payı olduğunu söyledi.
Genellikle 2+1 ve 3+1, 100-120 metrekare arasındaki dairelerin satışa çıktığını kaydeden Özoral, şu bilgileri verdi:
''Bölgeye göre fiyatlar değişiyor ancak dikkat çeken husus, dairelerin projeden alırken ödenen rakamların çok altında icra ihalelerine çıkması. Örneğin 120 bin liralık daire ortalama 90 bin liralardan ekspertiz oluyor. İlk ihalede satışa çıktığı fiyat yüzde 40 altında yani 54 bin lira oluyor. İlk ihaleye satılmaz ise ikinci ihalede 36.000 liradan satışa çıkıyor.''
Özoral, icraya çıkan konut sayısında geçen yıla oranla 5 oranında artış gözlendiğini dile getirerek, ''Ancak satışlar bu şekilde devam ederse, 2012'nin çok daha sıkıntılı geçmesi kaçınılmaz'' dedi ve şunları anlattı:
''Örneğin, İstanbul'da bir projede dairenin liste fiyatı 350 bin lira iken, peşin alımlarda bu, 200 bin liraya kadar düşüyor. Banka kredisi olursa, bu fiyatlara almak mümkün. Alıcı olan kişiye kredi çıkmaması durumunda senet yoluyla alımı tercih ediyor. 200 bin liraya alınabilecek konut, bir anda 290-300 bin liraya satılıyor. Bazı firmalar faiz bile almadığını söylese de, zaten alım esnasında 100 bin lira daha fazla ödüyor. Ancak, bu dairelere icra dairelerinin biçtiği ekspertiz 200 bin liranın dahi altında oluyor.''
Tüketicilerin konut alırken, pazarlıkta peşin alacakmış gibi yaparak, konutun en düşük satılan fiyatını belirlemesi gerektiğini belirten Özoral, ''Tüketici, bankadan kredi çıkmasa dahi bankadan çıkmış gibi düşünüp taksit tutarının bankayla müteahhidin kredi teklifi arasındaki farkı iyi analiz etmeli'' dedi.
Old 07-10-2011, 12:47   #759
üye31284

 
Varsayılan

Alıntı:
Yazan Zeytinn
"Ne demek, "Avukatın üstü aranamaz?"

...Danıştay saldırısını gerçekleştiren Alparslan Aslan'ı hatırlatmak isterim. Biliyorsunuz, o da avukattı!
Ve o kimliğini kullanarak girdi belinde gizlediği silahla Danıştay'a.
Lütfen Çağlayan Adliyesi'ni gözünüzün önüne getirin.
Türkiye'nin en kritik davalarına bakan, sürekli kelle koltukta görev yapan yüzlerce savcı ve hâkim o kocaaaa, uçsuz bucaksız binanın içinde görev yapıyor.
Dün gördüm. Başsavcı ve vekili hariç hiçbir savcının ve hâkimin odasının önünde bekleyen özel koruma yok! Hepsi Allah'a emanet bir şekilde görev yapıyor.
Ya o hâkim ya da savcılardan biri bir avukatın canını yakmışsa...

..."Ağır cezayı gerektiren suçüstü halleri dışında avukatın üzeri kesinlikle aranamaz!" kısmının yasadan derhal çıkartılmasını sağlamalı... "

Kaynak: http://www.sabah.com.tr/Yazarlar/yuk...-ustu-aranamaz


" ... Ne demek avukatların üstü aranamaz?" başlıklı yazımla başlayan tartışmayla ilgili sonraki gelişmeleri yoğun gündem dolayısıyla sizlere aktaramamıştım.
Bugün kısaca da olsa yazılarımla ilgili tepkileri paylaşmak istiyorum.
Öncelikle eski İstanbul Barosu Başkanı avukat Turgut Kazan'ın hem beni şaşırtan, hem de sevindiren görüşlerini aktarmak istiyorum. Kazan şöyle dedi:
"Yazınızın büyük bölümüne katılıyorum ancak eksik buluyorum. Haklısınız! Güvenlik problemi yaşanan ülkelerde hiç kimseye ayrıcalık yapılmamalı. Almanya'da, Amerika'da katıldığım davalardan yola çıkarak söylemeliyim ki, dünyanın birçok ülkesinde avukatlara, adliye girişlerinde muhakkak üst araması yapılıyor. Terörle mücadele eden Türkiye'de bu aramalar bir gereklilik zaten. Haklısınız ama avukatlar gibi yargının diğer sacayağını oluşturan tüm üyelerin de üst aramasından geçmeleri gerektiğini yazmalıydınız. Her kim olursa olsun özellikle adliye binalarından, emniyet binalarından içeri girerken sıradan bir vatandaş gibi güvenlik kontrolünden geçirilmeli. Eğer avukatların aranmasıyla ilgili yeni yasal bir düzenleme yapılacaksa, bu düzenlemenin içine savcı ve hâkimler de muhakkak dahil edilmeli!"
Bir diğer önemli görüş ise Ankara Barosu Başkanı Metin Feyzioğlu'ndan geldi. İstanbul'da bir araya geldiğimiz ve konuyu uzun uzun tartıştığımız Feyzioğlu'nun bu konudaki görüşleri Turgut Kazan'la aynı paralelde değil. Feyzioğlu'nda, avukatların özellikle görev yaptıkları alanlarda üst aranmasına tabi tutulmasının savunmanın güvenilirliğini zedeleyeceği görüşü hâkim. Ona göre bu konuda yasalarda yeni bir düzenlemeye gitmek, avukatların savunmadan dolayı sahip oldukları bu hakkı ellerinden almaya kalkmak, yargıyı topal bir ördeğe dönüştürmek gibi bir şey!
Bu konuya ilerleyen günlerde devam edeceğim... "

Kaynak: http://www.sabah.com.tr/Yazarlar/yuk...-yapilmali-ama
Old 07-10-2011, 12:55   #760
üye31284

 
Varsayılan

"...Bakın bu konuda en çarpıcı örnekler, hukukçuların ortak platformu olan bir internet sitesinde yer alıyor. http://www.turkhukuksitesi.com/showthread.php?t=20684 linkini tıklarsanız okuyacaklarınız karşısında hepinizin dehşete kapılacağından en ufacık şüphem yok!...

... Mesela soruyor orada avukat bir arkadaş sitenin uzmanlarına; "Büyük alışveriş merkezlerinin girişlerinde ve havaalanlarında baro kimliği gösterdiği halde avukatın çantası, üstü, bavulu v.s aranabilir mi? Çünkü geçtiğimiz yaz, Atatürk Hava Meydanı'ndan Bodrum'a giderken ve Bodrum Hava Meydanı'ndan İstanbul'a dönüşüm sırasında; rutin olarak yapılan X-Ray cihazlarından bavulumu geçirttim. Yine 'Kapı Tipi Metal Üst Arama Dedektörü'nden itiraz etmeden geçtim. Sıra 'dedektör ve el yordamıyla üst aramaya' gelince daha önce elimde hazır bulundurduğum baro kimlik kartımı görevlilere göstererek; 'avukat olduğumu üstümü bu şekilde arayamayacaklarını' söyledim. Görevliler arasında kısa bir şaşkınlık yaşandı. Aralarında kısa bir süre konuştuktan sonra; üstüm aranmadan uçağa bindim!"
Muhteremin olayı anlatış biçimine lütfen dikkat ediniz.
Diyor ki; İtiraz hakkım olmasına rağmen, bavulumu, X-Ray'dan geçirttim. Duyarlı kapıdan da geçtim. Ancak iş dedektörle ve el yordamıyla aramaya gelince, işte o anda bir, "One Minute!" çektim!
Çok iyi değil mi?... "


Kaynak:http://www.sabah.com.tr/Yazarlar/yuk...ere-cevabimdir


"... O halde gazetecinin de üstü aranamaz... ...O gün gördüm ki Çağlayan'da uygulanan husus bir arama filan değil zaten. Önleyici bir güvenlik tedbiri.
Güvenlik diyor ki avukata; "Lütfen çantanızı x-Ray cihazına koyun!"
Avukat da: "Hayır koymam! Benim bu kapıdan elimi kolumu sallayarak geçmeye yasal hakkım var!"
O diyor ki "Hayır! koyacaksınız!", öbürü diyor ki; "Koymayacağım!"
Ortalık birbirine giriyor ondan sonra.
Gereksiz bir tartışma..."


Kaynak: http://www.sabah.com.tr/Yazarlar/yuk...-ustu-aranamaz
Old 07-10-2011, 14:47   #761
tiryakim

 
Varsayılan

Yargının kafasını karıştıran dava!

Hırsızlık için girdiği evde hırsızlıktan vazgeçen İ.O., önce tecavüz etti ardından da sigara ve yiyecek alarak evi terk etti. Yargıtay, sanığın 'cinsel istismar, yağma ve konut dokunulmazlığını ihlalden' cezalandırılmasını onarken, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı'ndan "konut dokunulmazlığını ihlal" cezasına itiraz geldi.

Yargıtay Ceza Genel Kurulu, hırsızlık amacıyla girdiği evde ev sahibine tecavüz eden, yağma suçunu işleyen sanığın konut dokunulmazlığını ihlalden ceza alıp almayacağını tartıştı.

Genel Kurul’un gündemine gelen davaya konu olay Bursa’da yaşandı.
Mağdur L., saat 22:30 sıralarında evinin mutfağında bulaşık yıkarken, balkon kapısından içeri giren elinde bıçak bulunan kar maskeli sanık ile göz göze geldi. Sanık İ.O., mağdur L.’ye “Sakın bağırma yoksa seni öldürürüm” diyerek tehdit etti. Kadında, “Bana ne yaparsan yap, yeter ki çocuğuma bir şey yapma” deyince İ.O., hırsızlık suçundan vazgeçerek, L.’yi bıçakla tehdit ederek, yatak odasına götürdü ve tecavüz etti. Sanık daha sonra mutfaktan gelen su sesinden rahatsız oldu ve L.’den musluğa kapatmasını isteyerek, yiyecek istedi. Buzdolabının üzerindeki sucuğun yarısını, açık bir sigara paketini ve birkaç kahveyi alarak evin giriş kapısından çıktı. Bunun üzerine L.’de bağırarak komşularından yardım istedi.

3 AYRI SUÇTAN CEZA ALDI
Olaydan birkaç gün sonra evinin yakınında İ.O.’yu gören L., Jandarmaya ihbarda bulunarak, sanığı yakalattı. Suçunu itiraf eden İ.O., olayda kullandığı bıçağı ve kar maskesini teslim edince Bursa 4. Ağır Ceza Mahkemesi’nde “cinsel istismar, nitelikli yağma ve konut dokunulmazlığını ihlal” suçlarından dava açıldı. L.’nin evsahibinin akrabası olduğu belirlenen İ.O.’nun mağdurun eşinin eve girip çıkma saatlerini bildiği ayrıca 18 yaşından küçük olduğu ortaya çıktı. Yargılama sırasında Adli Tıp Kurumu ise mağdur L.’nin ruh sağlığının bozulduğu yönünde rapor verdi. Sanığa iyi hal indirimi uygulamayan Bursa 4. Ağır Ceza Mahkemesi, İ.O.’yu 3 ayrı suçtan mahkum etti. Mahkeme önce cezayı cinsel istismar suçu yönünden verdi. Sanık İ.O.’nun cinsel istismar suçu nedeniyle TCK’nın “cinsel dokunulmazlığa karşı suçlar” başlığındaki 102. maddesi gereğince önce 7 yıl hapis cezasına çarptıran mahkeme, eylemi silahla gerçekleştirdiği ve mağdur L.’nin ruh sağlığı bozulduğu için cezayı 13 yıl 6 aya çıkarttı. Mahkeme, İ.O.’nun suç tarihinde 18 yaşından küçük olması nedeniyle de indirim uyguladı ve 9 yıla indirdi.

"DOKUNULMAZLIĞI İHLAL YAĞMANIN UNSURUDUR"
Mahkeme sanığı yağmadan da suçlu buldu. Önce İ.O.’yu 12 yıl hapis cezasına çarptıran ancak çaldıklarının maddi değerinin azlığı, pişmanlığı ve 18 yaşından küçük olması nedeniyle ayrı ayrı indirim uygulandı, ceza süresi 2 yıl 8 aya düştü. Mahkeme 3. olarak da eylemi konut dokunulmazlığını ihlal yönünden irdeledi.

“Gece konut dokunulmazlığını bozma” suçunun işlendiğine karar veren Mahkeme sanığı bu suçtan da 8 ay hapse mahkûm etti. Karara itiraz gelince dosya Yargıtay’ın gündemine geldi. Davayı inceleyen Yargıtay 5. Ceza Dairesi itirazları reddederek, yerel mahkemenin kararını onadı, ancak Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı ile görüş ayrılığına düştü.

Başsavcılık, konut dokunulmazlığını ihlal suçunun, nitelikli yağma suçunun unsuru olduğuna dikkat çekerek, sanığa iki kere ceza verilmesine karşı çıktı. Daire ise “sanığın gece girdiği konutta yağmadan önce silah kullanarak mağdureye karşı nitelikli cinsel saldırı suçunu işlediğine ve bu eylemi sürecinde de rızası dışında konutunda kaldığına, konut dokunulmazlığını bozmak fiilinin cinsel saldırının unsuru veya ağırlaştırıcı nedeni sayılmadığına, iki eylemin de ayrı ve bağımsız” olduğuna dikkat çekti. Yaşanan uyuşmazlık dosyayı Yargıtay Ceza Genel Kurulu’nun gündemine getirdi.

Ceza Genel Kurulu ise Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı’nın itirazını kabul ederek, konut dokunulmazlığını ihlal suçunun nitelikli yağma suçunun unsurlarından olduğuna hükmetti. Sanığın cezasının 3 ayrı suçtan değil, “cinsel istismar ve yağmadan” değerlendirilmesi gerektiğine karar verdi.
Old 07-10-2011, 14:49   #762
tiryakim

 
Varsayılan Öldürülen doktorun ailesine rekor tazminat

Giresun’da görev yaptığı hastanede hastası tarafından tabancayla vurularak öldürülen Dr. Ali Menekşe’nin eşi Zeynep Menekşe ve çocukları, Sağlık Bakanlığı aleyhine açtıkları tazminat davasını kazandı. Bakanlık, mahkemenin kararı uyarınca aileye 325 bin lira tazminat ödedi.

Giresun Göğüs Hastalıkları Hastanesi’nde görevli olan doktor 51 yaşındaki Ali Menekşe, doğum günü olan 15 Ocak 2008’de tartıştığı hastası Murat Yavuz tarafından hastane koridorunda tabancayla vurularak ağır yaralandı. Psikolojik tedavi gördüğü belirtilen Murat Yavuz, aynı silahla başına ateş ederek yaşamına son verdi. Ankara’da yoğun bakım ünitesinde tedavi altına alınan Dr. Ali Menekşe de 4 Şubat 2008’de yaşamını yitirdi. Menekşe’nin ölümünün ardından yapılan girişimler sonucunda, Giresun Göğüs Hastalıkları Hastanesi’nin adı Giresun Dr. Ali Menekşe Göğüs Hastalıkları Hastanesi olarak değiştirildi.

MAHKEME BAKANLIĞI TAZMİNATA MAHKUM ETTİ

Dr. Ali Menekşe’nin eşi Zeynep Menekşe ile çocukları Furkan ve Fatih Menekşe, Sağlık Bakanlığı aleyhine 5 Aralık 2008’de Ordu İdare Mahkemesi’nde ’idarenin hizmette kusuru’ olduğu gerekçesiyle toplam 300 bin liralık maddi ve manevi tazminat davası açtı. Sağlık Bakanlığı avukatları mahkemede, "Olayda idarenin güvenlik zafiyeti yoktur. Hizmet verilen yerin hastane ve yaşamını yitiren doktoru vuran kişinin de hastası olduğu düşünüldüğünde, bu vahim hadisede Sağlık Bakanlığı’nı sorumlu tutmak mümkün değildir. Hastaneler umuma açık hizmet alanlarıdır ve kimi günler binlerce insanın giriş çıkış yaptığı yerlerdir. Talep edilen tazminat miktarı fahiş olup, ölen doktorun kendisinin de geçmiş yıllarda hastanede başhekim olarak görev yaptığından müterafik kusur prensibi uyarınca indirime tabi tutulması gerekmektedir" diye savunma yaptı.

Ordu İdare Mahkemesi Hakimi Önder Gülaçtı, 31 Aralık 2010’da açıkladığı kararda, Sağlık Bakanlığı’nın Zeynep Menekşe için 100 bin, Furkan Menekşe için 38 bin 85 lira, Fatih Menekşe için ise 47 bin 519 lira maddi, her üçü için de 50’şer bin lira manevi tazminat ödemesine kararı verdi.

325 BİN LİRA 24 AĞUSTOS’TA HESAPLARINA YATTI

Sağlık Bakanlığı, yasal faiziyle birlikte 305 bin lirayı bulan tazminatı Giresun Dr. Ali Menekşe Göğüs Hastalıkları Hastanesi’nin ödemesini istedi. Ancak döner sermayeden gelen para ile bu miktarın ödenmesinin mümkün olamayacağını kaydeden Başhekim Dr. Yenal Tuğral, İl Sağlık Müdürü Cengiz Cindemir ile birlikte Sağlık Bakanlığı’na durumu bildirerek paranın Bakanlık tarafından ödenmesini talep etti. Bakanlığın avukatlarının temyiz başvurusu yaptıkları sırada Zeynep Menekşe’nin avukatı da parayı icra yoluyla tahsil etmek için Bakırköy İcra Mahkemesi’ne başvurdu. Bakırköy 9’uncu İcra Müdürlüğü, Sağlık Bakanlığı’na icra masrafıyla birlikte 325 bin liralık tebligat gönderdi. Bakanlık, 20 bin lirası Giresun Dr. Ali Menekşe Göğüs Hastalıkları Hastanesi’nin döner sermayesinden karşılanan 325 bin lirayı 24 Ağustos 2011’de ailenin hesabına yatırdı.

Kararı değerlendiren Giresun İl Sağlık Müdürü Cengiz Cindemir, hastanenin döner sermayesinden ödenen tazminatın birçok çalışanı mağdur ettiğini kaydederek, "Karara saygılıyız. Ancak ailenin bu tavrı için de üzgünüz" dedi.

Giresun Özel Ada Hastanesi’nin ortağı olan Zeynep Menekşe’nin, eşinin öldürülmesinin ardından bir süre bu hastanenin kantinini çalıştırdığı ve ardından İstanbul’a taşındığı belirtildi.
Old 07-10-2011, 23:09   #763
Av.Barış

 
Varsayılan

Yargının kafasını karıştıran dava!
Hırsızlık için girdiği evde hırsızlıktan vazgeçen İ.O., önce tecavüz etti ardından da sigara ve yiyecek alarak evi terk etti. Yargıtay, sanığın 'cinsel istismar, yağma ve konut dokunulmazlığını ihlalden' cezalandırılmasını onarken, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı'ndan "konut dokunulmazlığını ihlal" cezasına itiraz geldi.

ANKARA - Yargıtay Ceza Genel Kurulu, hırsızlık amacıyla girdiği evde ev sahibine tecavüz eden, yağma suçunu işleyen sanığın konut dokunulmazlığını ihlalden ceza alıp almayacağını tartıştı.

Genel Kurul’un gündemine gelen davaya konu olay Bursa’da yaşandı.
Mağdur L., saat 22:30 sıralarında evinin mutfağında bulaşık yıkarken, balkon kapısından içeri giren elinde bıçak bulunan kar maskeli sanık ile göz göze geldi. Sanık İ.O., mağdur L.’ye “Sakın bağırma yoksa seni öldürürüm” diyerek tehdit etti. Kadında, “Bana ne yaparsan yap, yeter ki çocuğuma bir şey yapma” deyince İ.O., hırsızlık suçundan vazgeçerek, L.’yi bıçakla tehdit ederek, yatak odasına götürdü ve tecavüz etti. Sanık daha sonra mutfaktan gelen su sesinden rahatsız oldu ve L.’den musluğa kapatmasını isteyerek, yiyecek istedi. Buzdolabının üzerindeki sucuğun yarısını, açık bir sigara paketini ve birkaç kahveyi alarak evin giriş kapısından çıktı. Bunun üzerine L.’de bağırarak komşularından yardım istedi.

3 AYRI SUÇTAN CEZA ALDI
Olaydan birkaç gün sonra evinin yakınında İ.O.’yu gören L., Jandarmaya ihbarda bulunarak, sanığı yakalattı. Suçunu itiraf eden İ.O., olayda kullandığı bıçağı ve kar maskesini teslim edince Bursa 4. Ağır Ceza Mahkemesi’nde “cinsel istismar, nitelikli yağma ve konut dokunulmazlığını ihlal” suçlarından dava açıldı. L.’nin evsahibinin akrabası olduğu belirlenen İ.O.’nun mağdurun eşinin eve girip çıkma saatlerini bildiği ayrıca 18 yaşından küçük olduğu ortaya çıktı. Yargılama sırasında Adli Tıp Kurumu ise mağdur L.’nin ruh sağlığının bozulduğu yönünde rapor verdi. Sanığa iyi hal indirimi uygulamayan Bursa 4. Ağır Ceza Mahkemesi, İ.O.’yu 3 ayrı suçtan mahkum etti. Mahkeme önce cezayı cinsel istismar suçu yönünden verdi. Sanık İ.O.’nun cinsel istismar suçu nedeniyle TCK’nın “cinsel dokunulmazlığa karşı suçlar” başlığındaki 102. maddesi gereğince önce 7 yıl hapis cezasına çarptıran mahkeme, eylemi silahla gerçekleştirdiği ve mağdur L.’nin ruh sağlığı bozulduğu için cezayı 13 yıl 6 aya çıkarttı. Mahkeme, İ.O.’nun suç tarihinde 18 yaşından küçük olması nedeniyle de indirim uyguladı ve 9 yıla indirdi.

"DOKUNULMAZLIĞI İHLAL YAĞMANIN UNSURUDUR"
Mahkeme sanığı yağmadan da suçlu buldu. Önce İ.O.’yu 12 yıl hapis cezasına çarptıran ancak çaldıklarının maddi değerinin azlığı, pişmanlığı ve 18 yaşından küçük olması nedeniyle ayrı ayrı indirim uygulandı, ceza süresi 2 yıl 8 aya düştü. Mahkeme 3. olarak da eylemi konut dokunulmazlığını ihlal yönünden irdeledi.

“Gece konut dokunulmazlığını bozma” suçunun işlendiğine karar veren Mahkeme sanığı bu suçtan da 8 ay hapse mahkûm etti. Karara itiraz gelince dosya Yargıtay’ın gündemine geldi. Davayı inceleyen Yargıtay 5. Ceza Dairesi itirazları reddederek, yerel mahkemenin kararını onadı, ancak Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı ile görüş ayrılığına düştü.

Başsavcılık, konut dokunulmazlığını ihlal suçunun, nitelikli yağma suçunun unsuru olduğuna dikkat çekerek, sanığa iki kere ceza verilmesine karşı çıktı. Daire ise “sanığın gece girdiği konutta yağmadan önce silah kullanarak mağdureye karşı nitelikli cinsel saldırı suçunu işlediğine ve bu eylemi sürecinde de rızası dışında konutunda kaldığına, konut dokunulmazlığını bozmak fiilinin cinsel saldırının unsuru veya ağırlaştırıcı nedeni sayılmadığına, iki eylemin de ayrı ve bağımsız” olduğuna dikkat çekti. Yaşanan uyuşmazlık dosyayı Yargıtay Ceza Genel Kurulu’nun gündemine getirdi.

Ceza Genel Kurulu ise Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı’nın itirazını kabul ederek, konut dokunulmazlığını ihlal suçunun nitelikli yağma suçunun unsurlarından olduğuna hükmetti. Sanığın cezasının 3 ayrı suçtan değil, “cinsel istismar ve yağmadan” değerlendirilmesi gerektiğine karar verdi.(Anka)
Old 09-10-2011, 15:27   #764
tiryakim

 
Varsayılan ÇaĞlayan Adlİyesİnde, İcra Dosyalari Otoparka TaŞti!

İstanbul Adalet Sarayı’nda, İcra dairelerine sığmayan dosyalar otoparklarda tutulmaya başladı.

Kartal Adliyesi faaliyete geçene kadar Avrupa’nın en büyük adliyesi ünvanını koruyacak olan İstanbul Adalet Sarayı’nda İcra Daireleri kendilerine ayrılan odalara sığamıyor.
Gün geçtikçe yoğunlaşan icra dairelerine, dosya paylaşımı tevzii sistemi ile eşit olarak yapılmaya çalışılmaktadır. İcra Dairelerine yetersiz alanlar ayrılması

Adliyelerin Çağlayan Adalet Sarayında birleştirilmesi ile, İstanbul Sultanahmet adliyesindeki 17 icra dairesi, Sarıyer Adliyesi’ndeki 1 icra dairesi, Fatih Adliyesi’ndeki 3 icra dairesi, Şişli Adliyesi’ndeki 8 icra dairesi, Eyüp Adliyesi’ndeki 3 icra dairesi; Beyoğlu Adliyesi’ndeki 5 icra dairesi Çağlayan Adliyesi’nde birleşti. Çağlayan’da 37 icra dairesi bir araya gelmiş oldu.

İcra dairelerine ayrılan odaların küçük ve yetersiz olması, daha ilk aydan dosyaların dolaplara sığmamasına neden oldu?

Bu işe çözüm olarak bazı icra daireleri, Adliye’nin otopark kısmına dolaplar koyarak, daireye sığmayan dosyalarını buraya koymaya başladılar.

İcra dairelerindeki kablo ve bilgisayar sistemleri nin yetersizliği üstüne böyle bir gelişme, durumu gören avukatları ve vatandaşı kaygıya ve düşünceye sevk etmektedir.

hukukihaber.net’in görüştüğü avukatlar; İcra Daireleri’nin, “takip harcı, tahsil harcı, cezaevi harcı tahsilatları ile belki de bu adliye’de devletin kasasına en çok parayı sokan birim olduğunu” söyleyerek; İcra dairelerinin bu sahipsiz görüntüsünün bir an önce düzeltilmesini talep ettiler.

Bazı avukatlar ise;
“Toz pempe dosyalar her yanı kaplamış Adalet Sarayı’nın her yanı toz pembe, ne güzel!”,
“Yakında diğer adliyelerde yaşananlar gibi “DOSYA KONTEYNERLERİNİ” görmeye başlarız!”,
“Yandaki parka adliyenin müştemilatlarının yapılması için şimdiden kolları sıvamak lazım. İmar planlarında yeşil alan görünen bu park pembe alana dönüştürülsün. Adaletin rengine…”,
"Yine yeşillendi finduk dallari, yeşillendi yine finduk dallari, finduk dallari yine yeşillendi, yine finduk dallari yeşillendi, ZATEN HEP YEŞİLDİ FİNDUK DALLARİ"
şeklinde espriler yaparak cevap verdiler.

www.hukukihaber.net
Old 09-10-2011, 15:28   #765
tiryakim

 
Varsayılan Yüzbinlerce kredi kartına yasak!

BDDK'nın uygulamaya koyduğu yeni düzenlemenin ilk sonuçları ortaya çıktı.

Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurulu'nun (BDDK), kredi kartındaki borç sarmalını engellemek için uygulamaya koyduğu asgari ödeme sınırlarını yükselten düzenleme, yüzbinlerce tüketiciye ‘nakit çekim yasağı' getirilmesine neden oldu. BDDK'nın, kredi kartlarına disiplin getirmeye yönelik çıkardığı, üç ay üst üste borcunu yüzde 50'nin altında ödeyenlere ‘nakit çekimi yasağı' getirilmesine ilişkin düzenlemenin ilk sonuçları geldi.

Bankalar, 17 Eylül tarihinden itibaren, Haziran, Temmuz ve Ağustos aylarında borcunun sadece asgari kısmını ödeyen yüz binlerce müşterisine nakit çekim yasağı getirdi. Nakit çekim yasakları, tüketicilere e-posta ve cep telefonu mesajları ile bildirildi. Bankaların, nakit çekim yasağı getirdiği müşteri sayısı tam olarak netleşmedi. Ancak BDDK'ya ilk gelen bilgiler doğrultusunda, nakit çekimi getirilen tüketici sayısının yüzbinlerce kişiyi kapsadığı belirlendi.

Borç ödenince kalkıyor

Yetkililer, kredi kartı borcunun sadece asgarisini ödeyenlerin sayısının 2.5 milyon, borcunu yüzde 50'sinin altında ödeyenlerin sayısının ise 4 milyon civarında olduğunu tahmin ediyor. Nakit çekim yasağının borcunun asgari tutarını ödeyen 2.5 milyon kişinin tamamına uygulanmadığı kaydedildi. Nakit çekim yasağı, kredi kartı borcunun ödenmesinin ardından ise kaldırılıyor.

Star Gazetesi
Old 09-10-2011, 15:29   #766
tiryakim

 
Varsayılan Kadın yargıç kalmadı!

Ankara Barosu Başkanı Feyzioğlu 'Eylül referandumundan sonra yüksek yargıdaki kadın oranı yüzde 45'ten yüzde 3'e geriledi' dedi.

Ankara Barosu Başkanı Metin Feyzioğlu, kadına yönelik şiddet olaylarının arttığına dikkat çekerek, 12 Eylül referandumunun ardından yapılan düzenlemeyle yüksek yargıda kadın yargıç oranının yüzde 45’ten yüzde 3’e gerilediğini, bunun da demokrasinin geldiği noktanın göstergelerinden birisi olduğunu söyledi.

Feyzioğlu, hükümetin, 12 Eylül referandumu ile gerçekleştirmek istediği önemli unsurları yaşama kattığına dikkat çekerek “Daha neyi değiştirmek istiyorlar, anlayamıyorum” dedi.

Feyzioğlu, İzmir Ege Koop. tarafından, 25. Onur Yılı etkinlikleri kapsamında Atatürk Kültür Merkezi’nde gerçekleştirilen “Demokrasi” konulu söyleşiye katıldı.

‘Sadece 5 kadın vardı’

Son günlerde artan kadın cinayetlerinden örnekler veren Feyzioğlu, “Neden, nasıl olur diye soranlara anlatacak bir anım var” diyerek şunları söyledi: “Geçtiğimiz süreçte, büyük bir ilimizde, büyük bir salon. Tıklım tıklım dolu. Hâkim, savcı, vali, kaymakam, emniyet müdürü var. Sayabildiğim kadın sayısı sadece 5 idi. En az sırtından bıçaklanmış yatmakta olan kadının verdiği hüzün kadar hüzünlü bir manzaraydı. ‘Yetmez ama evet’ derken pek de anlamadan gidip oy verilen meşhur paketin geçmesinden sonra oluşan HSYK ve onun sonrasında oluşturulan yeni Danıştay ve Yargıtay’daki hâkim oranı yüzde 3’tür. Bundan önceki yüksek hâkim oranı yüzde 45’ti. Yetti mi? Bana çoktan yetti. Kadından korkan ve korktuğu için yönetim kadrolarına asla getirmeyen bir demokrasi olabilir mi?”

‘Değişikliklerde neler var?’

“İkinci 12 Eylül’de yapılmak istenen zaten yapıldığına göre bugünkü anayasa değişikliği isteklerinde ne var?” diye soran Feyzioğlu, “Ne eksik kaldı, hangi plan henüz tamamlanmadı? Bunu soruyorum” ifadelerini kullandı.


Cumhuriyet
Old 10-10-2011, 21:39   #768
tiryakim

 
Olumlu Uyanık kocanın hesabı Yargıtay'dan döndü

Borçları nedeniyle haciz gelmesinden korkan koca, kooperatifi karısının üzerine yaptı, karısı evi devretmeyince dava açtı. Yargıtay ise eşin üzerine yapılan evi bağış kapsamında sayınca, uyanık kocanın hesabı yargıdan döndü. Yargıtay Ceza Genel Kurulu, eşin üzerine yapılan tapunun bağış kabul edilip edilemeyeceğini tartışarak içtihat niteliğinde bir karara imza attı.

Yargıtay Ceza Genel Kurulu, eşin üzerine yapılan tapunun bağış kabul edilip edilemeyeceğini tartışarak içtihat niteliğinde bir karara imza attı. Davaya konu olay Nevşehir'de yaşandı. Galericilik yapan A.A. ev almak için bir kooperatife girmek istedi ancak borçları nedeniyle evin haczedilebileceği olasılığı üzerine hisseleri eşi S.A.'nın üzerine yaptı. Evin tapusu S.A.'nın üzerinde kaldı. A.A. halen eşinin üzerinde bulunan tapunun kendi üzerine yapılmasını istedi. Çift arasında anlaşmazlık çıkınca boşanma davası açıldı. Üzerinde aile konutu şerhi bulunan ev üzerindeki talepler devam ederken, boşanma davasına bakan Nevşehir Aile Mahkemesi, meskenin S.A. ile müşterek çocukları F.A.'nın tahsisine karar verdi.

Boşanmanın gerçekleşmesinin ardından A.A., mahkemede, borçları nedeniyle haczedilme olasılığı üzerine eşinin üzerine yaptığını, evin peşinatını ve aidatlarını kendisinin ödediğini belirtti. Gayrimenkulün devri hususunda eşiyle anlaştıklarını belirten A.A., evin tapusunun kendisine devrini talep ettiği halde S.A.'nın devretmediğini belirterek, söz konusu tapu kaydının iptalini ya da evin değeri olan 45 bin lira tazminatın tahsilini istedi.

Peşinat ve aidatlar eşe bağışlanmıştır

S.A. ise eşinin iddialarının doğru olmadığını aidatları kendisinin ödediğini iddia etti. Kadının kardeşleri, S.A.'ya evin alımı sırasında maddi yardımda bulunduklarını, kooperatif aylıklarının da karı-kocanın birlikte ödediğini, davalının başka gelirinin olmadığını, aralarında anlaşarak davalı adına tapuya tescilinin yapıldığını, davalının altınlarını bozdurup aidatları ödediğini beyan etti.

Tarafların çocuğu U.A. ise dava konusu evi babasının yaptırıp, masraflarını karşıladığını, iflas edip Bolu'ya gelince hakkındaki icra takipleri ve hacizlerden kurtulmak için evi annesi adına tescil ettirdiğini, evin babasına ait olduğunu, annesinin geliri olmadığını beyan etti. Yerel mahkeme, davayı kabul ederek, 41 bin 105 liralık tazminatın S.A.'dan alınmasına karar verdi. Karara itiraz edilince dosya Yargıtay'ın gündemine geldi.

Temyiz talebini kabul eden Yargıtay 8. Hukuk Dairesi, yerel mahkemenin tazminat kararını oybirliğiyle bozarak, evin eşe bağışlandığına dikkat çekti. Kararda, "Kooperatife davalı eşin davacı adına üye olduğu peşinat ve aidatların davacı tarafından ödendiği açıklanmışsa da peşinat ve aidatların kooperatife üye olan eş adına ödenmesi ve davalı eşin kooperatife üye olması birlikte değerlendirildiğinde, peşinat ve aidatların davacı tarafından davalı eşe bağışlandığının kabulü gerekir" denildi.

Davalı ev hanımının geliri yok

Yerel Mahkeme, ise "A.A.'nın babasının yanında komisyoncu olarak çalıştığı, davalı S.A.'nın ise ev hanımı olup herhangi bir işi ya da gelirinin bulunmadığına, davacının kooperatifi alır iken borcu olması nedeniyle icraya uğramamak için davalı üzerine tescil ettirdiği, daha sonra davacının taşınmaz devrine yanaşmadığı" gerekçesiyle kararında direndi. Yerel mahkeme 8. Hukuk Dairesi'nin kararına uymayınca dosya Yargıtay Hukuk Genel Kurulu'nun gündemine geldi. Kurul eşin üzerine yapılan tapunun bağış kabul edilip edilemeyeceğini tartışarak içtihat niteliğinde bir karara imza attı ve yerel mahkemenin direnme kararını bozdu.
Old 11-10-2011, 17:02   #770
Av.Ömer Güntay

 
Varsayılan İstanbul Barosu Tarifeyle İlgili Olarak Danıştay'da Dava Açtı.

İstanbul Barosu Yönetim Kurulu’nun aldığı karar uyarınca Hukuk Muhakemeleri Kanunu Gider Avansı Tarifesinin iptali için Danıştay’da dava açıldı.

Dava dilekçesini görmek için: http://www.istanbulbarosu.org.tr/ima...11HMKGIDER.pdf
Old 11-10-2011, 20:30   #771
Av. Ezgi Olça

 
Varsayılan

Alıntı:
Yazan avsevil
HAKİM'DEN EN ROMANTİK CEZA

22 Haziran 2009 07:45
Üzerine kuma getirdiği eşine şiddet uyguladığı gerekçesiyle yargılanan kişiyi hakim 5 ay boyunca çiçek götürme cezasına çarptırdı. Hakimin verdiği kararda eşin 'Ben hayatımda karıma hiç çiçek getirmedim ki” demesi etkili oldu
Diyarbakır'da üzerine kuma getirdiği eşine ve çocuğuna şiddet uyguladığı gerekçesiyle yargılanan kişi, duruşmada "Eşime bugüne kadar çiçek götürmüş değilim" deyince, eşine 5 ay boyunca çiçek götürme cezasına çarptırıldı. Diyarbakır 1. Sulh Ceza Mahkemesindeki duruşmada, eşine şiddet uyguladığı gerekçesiyle yargılanan 7 çocuk babası kapıcı Hayrettin Çetintaş hazır bulundu.

"KARIM BANA İLLALLAH ÇEKTİRİYOR"

Duruşmada savunma yapan sanık Hayrettin Çetintaş, resmi nikahlı eşinin yanısıra imam nikahıyla birlikte yaşadığı kişi bulunduğunu ifade etti. Her iki kişiyle sorunu bulunmadığını belirten Çetintaş, şunları söyledi:

"Ama bazen dargınlıklar oluyor. İkinci eşimi yeni aldım. Kendisi yeni geldiğinden midir bilmiyorum ağzını dahi açmıyor. Ama eski karım bana illallah çektiriyor. Ayrı ev tutmamı istiyor. Kapıcılık yapıyorum ve çok yoruluyorum. Onlardan bana yardımcı olmalarını istiyorum. İş yoğunluğunda bana yardımcı olmayan çocuğuma da vurmuş olabilirim. Onun iyiliğini düşünüyorum."

Bu arada, Sanık Çetintaş, "İlk eşimin doğum gününü ve evlilik yıl dönümünü filan bilmem. Bugüne kadar da çiçek filan götürmüş değilim" deyince hakim, sanığa Denetimli Serbestlik Uygulaması kapsamında haftada 1 defa olmak üzere 5 ay boyunca eşi Ayşe'ye çiçek götürme cezası verdi. Hayrettin Çetintaş, 10 yaşındaki oğlu Hasan'ı dövdüğü için de aile ilişkileri ve çocuk gelişimi konulu, ayda 1 adet olmak üzere 5 kitap okuma cezasına çarptırıldı.

Gerçekten de çok romantik bir karar olmuş. Fakat benim bir sorum var buradaki ceza mıdır yaptırım mıdır acaba? Çünkü kişiye kanunda yazılandan farklı bir ceza verilemez bu ancak yaptırım olabilir diye düşünüyorum yanılıyor muyum?
Old 12-10-2011, 06:19   #772
Av.Mehmet Saim Dikici

 
Varsayılan

Alıntı:
Yazan Av. Engin EKİCİ
Kendilerini avukat olarak tanıtıp ölen şahısların yakınlarını dolandırmışlar.

http://gundem.milliyet.com.tr/olenle...91/default.htm


Neresinden baksak tuhaf bir olay.

Halkımız mı çok cahil, Avukat sözcüğü mü çok ürkütücü açıkçası anlayamadım…

Habere göre, mağdur kişi başına ortalama 2.500 TL çarpımışlar… Oysa avukat görevini yaparken ortalama bu parayı alamıyor…
Old 12-10-2011, 08:41   #773
Av. Engin EKİCİ

 
Varsayılan

Alıntı:
Yazan Av.Mehmet Saim Dikici
Neresinden baksak tuhaf bir olay.

Halkımız mı çok cahil, Avukat sözcüğü mü çok ürkütücü açıkçası anlayamadım…

Habere göre, mağdur kişi başına ortalama 2.500 TL çarpımışlar… Oysa avukat görevini yaparken ortalama bu parayı alamıyor…
Avukatlık mesleği otoriteyi temsil etmemekle birlikte insanların gözünde belirli bir yaptırım gücüne sahip olduğu için bu şekilde istismar aracı haline getirilebiliyor. Ancak iyi tarafından bakıp haberin "avukatlar ölen şahısların yakınlarını arayıp para talebinde bulunuyor" şeklinde sunulmamış olmasına sevinecek duruma getirilen bir mesleğin mensupları haline geldik maalesef..
Old 13-10-2011, 18:56   #774
tiryakim

 
Varsayılan

Cem Uzan’a 23 yıl hapis kesinleşti

Yargıtay 5’inci Ceza Dairesi, İstanbul 7’nci Ağır Ceza Mahkemesi’nce “Suç işlemek amacıyla örgüt kurmak ve yönetmek, sahte resmi belge düzenlemek, kamu kurum ve kuruluşlarını dolandırmak” suçlarından 23 yıl 6 ay hapse çarptırılan Cem Uzan’ın cezasını onadı.

Bir daha parti genel başkanlığı yapamayacak olan firari Uzan, yakalandığı takdirde cezaevine konulacak. Kendilerini yasal sorumluluktan kurtarmak ve mal varlıklarını kaçırmak için İmar Bankası ve buna bağlı şirketlerindeki hisselerini üçüncü kişilere eski tarih ve sahte yönetim kurulu kararlarıyla devretmekle suçlanan Kemal, Cem, Hakan ve Yavuz Uzan’ın aralarında bulunduğu 39 sanıklı davada, Genç Parti Genel Başkanı Cem Uzan’a ayrıca 33 bin 750 TL para cezası da verilmişti.
Old 14-10-2011, 22:06   #775
Av.Barış

 
Varsayılan

"Hakim, avukatı tekme tokat dövdü!"

Duruşma salonunda dayak iddiası

Balıkesir 1. Sulh Hukuk Mahkemesi duruşma salonunda bir hakimin, bir avukatı ''tokat ve tekmeyle dövdüğü'' iddia edildi.

Balıkesir Barosu Başkanı Yaşar Meyvacı ve baroya 50 dolayında avukat da Balıkesir Adliyesi önünde basın açıklaması yaptı.

Meyvacı, 36 yıllık avukat olan meslektaşları Muzaffer Zeybek'ın, bugün bir duruşma salonunda bir hakimin fiili saldırısına uğradığı öne sürerek, ''Belki de ülkemizde ilk kez bugün gerçekleşen, bir yargıcın, duruşma salonunda, hiçbir neden olmaksızın, duruşma sırası gelen ve görevini yapmak üzere yerini alan, duayen bir meslektaşımızı yumruklayarak dövmesini kamuoyuyla paylaşmak için buradayız. Meslektaşımıza yöneltilen çok çirkin, hiçbir şekilde izah edilemeyecek bu tavrı şiddetle kınıyoruz'' dedi.

Meslektaşlarına yönelik olan kendilerini derinden sarsan olayın avukatlara bakış açısının yansıması olduğunu öne süren Meyvacı, sözlerini şöyle sürdürdü:

''Meslektaşımızın şahsında gerçekleşen bu darp olayını hepimize karşı gerçekleştirilmiş olarak kabul ediyoruz. Bu çok üzücü ve çok çirkin tavrın karşılığının ne olacağını merakla bekliyoruz. Çünkü yargının 3 ayağından birisi olan savunmaya karşı gerçekleştirilen bakış açısı bu şekilde ortaya çıkacaktır. Unutulmamalıdır ki savunmanın olmadığı yerde ne adalet vardır ne de demokrasi.''

Bu tür bir ''saldırının'' Türkiye'de ilk defa yaşandığını belirten Baro Başkanı Meyvacı, şu ifadeleri kullandı:

''Biz ilk defa duruşma salonunda avukat döven bir hakimle karşılaşıyoruz. Olayı kınıyoruz. Adalet Komisyonu Başkanıyla görüşüp arkadaşımıza saldıran hakimin duruşmalarına girmeme kararı alacağız. Balıkesir Barosundan hiçbir avukat arkadaşımızın o hakimin duruşmasına girmesini istemiyoruz.''

Saldırıya uğradığını öne süren avukat Muzaffer Zeybek ise 1975 yılından beri Balıkesir'de serbest avukatlık yaptığını, meslek yaşamında ve ilk kez böyle bir durumla karşılaştığını söyledi.

Zeybek sözlerini şöyle sürdürdü:

''Olay sabah saatlerinde meydana geldi. Duruşma sıramız gelmişti. Duruşma salonu da kalabalıktı. Sıramızı bekliyorduk. Mübaşir çağırınca yerlerimize geçtik. Hakim kürsüden kalktı, cübbesini bıraktı, dışarı doğru yürüdü. O arada benim de ikinci bir dosyam vardı. Mübaşire Bursa'dan bir dosya beklediğimi ve avukatının gelip gelmediğini sordum. Bunu söyleyince hakim, dışarı çıkar gibi yaptı. Döndü bana ne yumruklar, ne hakaretler... Eğer oradaki avukatlar uyanık olup araya girmeselerdi. Şu anda beynim patlardı. Kendisiyle daha önce hiç bir sorunum yoktu. Kendisini Sakarya'da görev yaptığı sırada da tanırım. Hatta orada duruşmalarına da girdim. Niçin böyle davrandığını bilmiyorum.''

Bu arada Türkiye Barolar Birliği Başkanı Av. Vedat Ahsen Coşar, telefonla Zeybek'i arayarak ''geçmiş olsun'' dileklerini iletti.

Gazetecilerin şahit olduğu görüşme sırasında Zeybek'in telefonda Coşar'a, hakim M.Y. hakkında,''Gitmiş Hukuk Komisyonu Başkanı'na, 'şekerim vardı ne yaptığımı bilmiyorum' demiş. Ben olsam kellemi alacaklarını bilsem her şeyi söylerim'' ifadesini kullanması dikkat çekti.

Hakim M.Y. hakkında şikayetçi olan Avukat Zeybek, hastaneye giderek rapor aldı.

Balıkesir'de 2 yıldır görev yaptığı belirtilen Hakim M.Y. ise gazetecilerin sorusu üzerine, konuşmasının doğru olmayacağını ifade etti.
Old 14-10-2011, 22:24   #776
Av.Ömer Güntay

 
Varsayılan Türk Adliye Tarihinde Kara Gün!!!

Balıkesir Adliyesinde ilginç bir olay yaşandı. İddiaya göre 1. Sulh Hukuk Mahkemesi'nde duruşmaya giren davacı tarafın avukatı Muzaffer Zeybek, duruşma başladıktan kısa bir süre sonra duruşmaya ara veren Mahkemenin Hakimi M.Y.'nin kapıdan çıkmadan kendisine yönelip küfürler savurarak üzerine geldiği ve birden yumrukla saldırdığını, davalı tarafın avukatı ve diğerlerinin araya girmesi ile kurtulduğunu söyledi. Mağdur avukat hakimden şikayetçi oldu.



Edinilen bilgiye göre, olay öğleden önce gerçekleşti. İş Bankası ve ihale fiyatlandırmalarıyla ilgili iki ayrı hukuk duruşması bulunan Muzaffer Zeybek, sırası gelince duruşma salonuna girdi. Avukatların ve hakimin kürsüde yerlerini almasının ardından başlayan duruşmaya Hakim M.Y. kısa bir süre sonra ara verdiğini söyledi. Cübbesini çıkarıp kürsüden inen hakim duruşma salonunun kapısından çıkacağı sırada vazgeçip salonda bulunan davacı avukatı Muzaffer Zeybek'e , "Yaşından başından utanmıyor musun, şerefsiz" deyip üzerine yürüdükten sonra yumruklamaya başladı. Başına aldığı yumruk darbeleriyle ne olduğunu anlayamayan avukatı salondaki diğer avukat ile mübaşir ve çevredekiler yetişerek hakimin elinden aldılar. Hakim hışımla duruşma salonundan ayrılırken saldırıya uğrayan avukat ise meslektaşları tarafından sahiplenildi. Cumhuriyet Başsavcılığı makamına giden Muzaffer Zeybek kendisini darp ettiğini iddia ettiği hakim M.Y.'den şikayetçi olup, cezalandırılmasını istedi. İHA muhabirine konuşan avukat Muzaffer Zeybek, "1. Sulh Hukuk Hakimi M. bey, duruşma salonunda duruşmaya başladıktan biraz sonra kürsüsünden indi büyük hakaretle acayip şekilde yumruklamaya başladı, arkadaşlar kurtardı. Kapıdan çıkmadan döndü, şerefsiz adam, bilmem ne deyip aniden saldırdı. Arkadaşlar olmasaydı belki de beynim patlayacaktı. İş bankası avukatı Bursa'dan geliyor, mübaşire dedim ki iş bankası avukatı geldiyse onu da sıraya alıver dedim, gelmedi dediler. Konuştuğum tek şey bu. İşi başka şey mi anladı bilmiyorum. Öyle bir düşünceleri varsa sığınmadır, zayıf bir sığınma. Çişe mi gitti bilemem. Eğer öyle bir şey bile olsa 'Muzaffer bey sen ne diyorsun' diye sorardı. Hakimin bu hareketini hangi kitaba sığdıracaklar, soruyorum? Bu hakim hastaysa hastalığa sığmaz, üzüntülüyse üzüntülülüğe sığmaz. Ağzımdan çok kötü laflar çıkacak ama tecrübem itibariyle sabrediyorum. Yasa neyse ben kendime düşen görevi yaparım, sonuna kadar da giderim. Barolar Birliği'nin yapacakları vardır, bunu takip ediyorum" dedi.

DOZER GİBİ GELDİ

Avukat Muzaffer Zeybek, kendisini telefonla arayıp geçmiş olsun dileğinde bulunan ve bilgi veren Baro Başkanı Yaşar Meyvacı'ya teşekkür etti. Baro Başkanı ile kısa konuşmasında Amerika'nın Irak'a operasyonu sonrası yakalanan Saddam Hüseyin'in yargılandığı mahkemeyi hatırlatan Zeybek, hakimin oradaki hakimden de öte olduğunu söyledi. İlginç bir benzetmede bulunan Muzaffer Zeybek, Sulh Ceza Hakimi M.Y.'nin yumruklu saldırısını, "Dozer gibi geldi" diye yorumladı. Zeybek, "Sakın ola o konuda kimse bana bir uzlaşma, affetme bilmem ne mümkün değil. Ben ölsem bile mirasçılarım var, kişiliğim, aile seviyem ortadadır. Kişisel olarak tazminat davasını yürüteceğim. Demokrasi ve insan haklarından bahseden bu dünya, Saddam'ı seyrederken televizyonda güldüm ve üzüldüm tabi. Bu hakim Saddam'ın hakiminden daha öte. Dozer gibi geliyor, vuruyor herif ya. Başıma vurdu. Dünya bir tarafa dönse dahi vazgeçmem mümkün değil. Hukuk ne emrediyor ise Yüksek Hakimler Kurulu da, Adalet Bakanı da, savcısı, hakimi de buna uymak mecburiyetinde. Davalı avukatı Şükrü Güneş araya girmeseydi benim beynim patlardı" diye konuştu.

BARO ADLİYEDE BASIN AÇIKLAMASI YAPTI

Balıkesir Adliyesinde duruma salonunda gerçekleştiği ileri sürülen hakimin avukatı darp etitği olayın ardından Balıkesir Barosu ve avukatlar olayı sert bir dille kınadılar. Cübbelerini giyen onlarca avukat adliye önünde toplandı. Baro Başkanı Yaşar Meyvacı, "Meslektaşımıza yöneltilen çok çirkin hiçbir şekilde izah edilemeyecek bu tavrı Balıkesir Barosu olarak şiddetli kınıyoruz. Balıkesir Barosu olarak meslektaşımızın yanındayız. Bu çirkin olayın en yakın takipçisiyiz. Son yıllarda giderek mesleğimizin gereklerini yerine getirmekte zorlandığımız, gerçekleştirilmeye çalışılan arabulucuk tasarısı, adliyelerde avukatlara yasaklı bölgelerin oluşturulması gibi uygulamalarla biz avukatların giderek etkisiz hale getirilmeye çalışılmasından yakınmıştık. Bugün hukuk camiamızı da derin üzüntülere boğacağına inandığımız bizleri derinden sarsanv e üzen bu vahim olayın yerleştirilmeye çalışılan avukatlara bakış açısının yansıması olduğunu düşünmemek elde değil. Meslektaşımıza karşı girişilen bu darp olayını hepimize karşı gerçekleştirilmiş olarak kabul ediyoruz. Bu çok üzücü ve çirkin tavrın karşılığının ne olacağını merakla bekliyoruz. Çünkü yargının üçayağından birisi olan savunmaya karşı geliştirilen bakış açısı bu şekilde ortaya çıkacaktır. Tüm avukatlar adına yaşadığımız üzüntüyü, mesleğimiz adına yaşadığımız endişeyi kamuoyu ile paylaşıyoruz. Unutulmamalıdır ki savunmanın olmadığı yerden ne adaletten söz edilebilir ne de demokrasiden" diye konuştu.

Duruşma salonunda avukatın hem de hakim tarafından darp edildiği saldırının bütün hukuk camiasını derinden sarsacak bir olay olduğunu vurgulayan Baro Başkanı Meyvacı, "Olay çok sıcak, tabi ki beklemediğimiz bir olay. Bu Türkiye'de belki de ilk kez gerçekleşti, umarız son kez olur. Bütün hukuk camiasını derinden sarsacak bir olay. HSYK'ya da bildirilecek. Gerekenin yapılmasını istiyoruz" dedi.

ADALET KOMİSYONU BAŞKANI ÖZÜR DİLEDİ

Balıkesir Adliyesinde yaşanan olayın ardından Balıkesir Barosu Adalet Komisyonu Başkanlığına şikayet dilekçesi sundu. Komisyon başkanı olan Türkiye'nin "Jet Hakim" adıyla tanıdığı Balıkesir Ağır Ceza Mahkemesi Başkanı Yüksek Hakim Hacı İbrahim Gözükara, yaşanan olaydan dolayı çok büyük üzüntü duyduklarını söyledi. Hala olayın şokunu yaşadıklarını ifade eden Balıkesir Adalet Komisyonu Başkanı Hacı İbrahim Gözükara İHA muhabirine konuştu. Şaşkınlığını ve üzüntüsünü ifade eden Yüksek Hakim Hacı İbrahim Gözükara, "Maalesef biz de bu olaydan dolayı büyük üzüntü duyduk. Türkiye tarihinde ilk defa böyle bir olay oluyor. Ben hakim M.Y. beyle kendim bizzat görüştüm. Kendisi ağır şeker hastası, devamlı tuvalete gidip, gelmesi gerekiyor. Duruşmaya ara vermiş, tuvalet ihtiyacını giderip tekrar kürsüye döndüğü sırada avukat Muzaffer Zeybek'in kendisine tuvalete gidip, gelmesiyle ilgili laf attığını söylüyor. Bunun üzerine kürsüye giderken tekrar dönüp, '70 yaşında adamsın utanmıyor musun laf atmaya?' diyerek kendisine vurduğunu iddia ediyor, hatta vurduğunu da hatırlamıyor. Olayı hatırlamıyor. O anda şeker krizine girmiş, bunun etkisiyle sinirleri boşalmış. Bu lafın üzerine avukat darp edilmiş, doğrudan bir saldırı olarak değerlendirmemek lazım. Ani bir tepki, tepkide bulunmuş. Tabi bu eylemin savunulacak hiçbir tarafı yok. Adalet sisteminde şimdiye kadar hiç bir hakimin yargılamanın bir ayağı olan avukatlara herhangi bir saldırısı olmadı. Avukatların da hakime yönelik bir saldırısı olmadı. Keşke böyle bir olay yaşanmasaydı. Hakim Mehmet Yoylu bey de, biz de böyle bir müessif olaydan dolayı büyük bir üzüntü duyuyoruz. Artık olan olmuş, bunu telafi etmek için her türlü çabayı gösteriyoruz. Bizzat ilgili avukattan, Baro'dan özür diledik. Yine de özür diliyoruz. Keşke olmasaydı. Ben herkese sükunet tavsiye ediyorum. Balıkesir Barosu'na da geçmiş olsun diliyorum. Bu müessif olayı telafi etmek için de elimizden gelen her şeyi yapacağımızı bildiriyorum. Adalet Komisyonu Başkanlığı olarak bana şikayet dilekçesi verildi, ben de bu dilekçeyi ilgili yerlere havale edeceğim. HSYK Başkanvekilimizle görüşeceğiz, verecekleri talimatlar doğrultusunda hareket edeceğiz. Ben Balıkesir Barosu'ndan özellikle avukat Muzaffer Zeybek'ten hem hakimimiz M.Y. adına hem de bütün adliyemiz adına özür diliyorum" dedi.

TCK'DAKİ KARŞILIĞI 4 AYDAN 1 YILA KADAR HAPİS

Hakim M.Y.'nin avukat Muzaffer Zeybek'i darp ettiği olayın TCK'daki karşılığının 4 aydan 1 yıla kadar hapis cezası olduğu bildirildi. Ancak, saldırının manevi yönü ise çok ağır. Adalet Komisyonu Başkanı Hacı İbrahim Gözükara, "Maddi yönünden çok manevi yönü bizi çok üzdü. Hepimiz çok şaşırdık, hakim bey de böyle bir olayı yapabilecek bir insan değil. Kendisi de olayın etkisinden çıkamamış. Muayene olmak için hastaneye gitti. Rapor ve izin alacak. Adliye olarak biz de olayın şokundayız. Keşke böyle bir olay hiç olmasaydı" dedi.


Haber:Star Gazetesi
Old 15-10-2011, 11:50   #777
kezzy

 
Varsayılan

Alıntı:
Yazan Av.Ömer Güntay
Balıkesir Adliyesinde ilginç bir olay yaşandı. İddiaya göre 1. Sulh Hukuk Mahkemesi'nde duruşmaya giren davacı tarafın avukatı Muzaffer Zeybek, duruşma başladıktan kısa bir süre sonra duruşmaya ara veren Mahkemenin Hakimi M.Y.'nin kapıdan çıkmadan kendisine yönelip küfürler savurarak üzerine geldiği ve birden yumrukla saldırdığını, davalı tarafın avukatı ve diğerlerinin araya girmesi ile kurtulduğunu söyledi. Mağdur avukat hakimden şikayetçi oldu.







Edinilen bilgiye göre, olay öğleden önce gerçekleşti. İş Bankası ve ihale fiyatlandırmalarıyla ilgili iki ayrı hukuk duruşması bulunan Muzaffer Zeybek, sırası gelince duruşma salonuna girdi. Avukatların ve hakimin kürsüde yerlerini almasının ardından başlayan duruşmaya Hakim M.Y. kısa bir süre sonra ara verdiğini söyledi. Cübbesini çıkarıp kürsüden inen hakim duruşma salonunun kapısından çıkacağı sırada vazgeçip salonda bulunan davacı avukatı Muzaffer Zeybek'e , "Yaşından başından utanmıyor musun, şerefsiz" deyip üzerine yürüdükten sonra yumruklamaya başladı. Başına aldığı yumruk darbeleriyle ne olduğunu anlayamayan avukatı salondaki diğer avukat ile mübaşir ve çevredekiler yetişerek hakimin elinden aldılar. Hakim hışımla duruşma salonundan ayrılırken saldırıya uğrayan avukat ise meslektaşları tarafından sahiplenildi. Cumhuriyet Başsavcılığı makamına giden Muzaffer Zeybek kendisini darp ettiğini iddia ettiği hakim M.Y.'den şikayetçi olup, cezalandırılmasını istedi. İHA muhabirine konuşan avukat Muzaffer Zeybek, "1. Sulh Hukuk Hakimi M. bey, duruşma salonunda duruşmaya başladıktan biraz sonra kürsüsünden indi büyük hakaretle acayip şekilde yumruklamaya başladı, arkadaşlar kurtardı. Kapıdan çıkmadan döndü, şerefsiz adam, bilmem ne deyip aniden saldırdı. Arkadaşlar olmasaydı belki de beynim patlayacaktı. İş bankası avukatı Bursa'dan geliyor, mübaşire dedim ki iş bankası avukatı geldiyse onu da sıraya alıver dedim, gelmedi dediler. Konuştuğum tek şey bu. İşi başka şey mi anladı bilmiyorum. Öyle bir düşünceleri varsa sığınmadır, zayıf bir sığınma. Çişe mi gitti bilemem. Eğer öyle bir şey bile olsa 'Muzaffer bey sen ne diyorsun' diye sorardı. Hakimin bu hareketini hangi kitaba sığdıracaklar, soruyorum? Bu hakim hastaysa hastalığa sığmaz, üzüntülüyse üzüntülülüğe sığmaz. Ağzımdan çok kötü laflar çıkacak ama tecrübem itibariyle sabrediyorum. Yasa neyse ben kendime düşen görevi yaparım, sonuna kadar da giderim. Barolar Birliği'nin yapacakları vardır, bunu takip ediyorum" dedi.

DOZER GİBİ GELDİ

Avukat Muzaffer Zeybek, kendisini telefonla arayıp geçmiş olsun dileğinde bulunan ve bilgi veren Baro Başkanı Yaşar Meyvacı'ya teşekkür etti. Baro Başkanı ile kısa konuşmasında Amerika'nın Irak'a operasyonu sonrası yakalanan Saddam Hüseyin'in yargılandığı mahkemeyi hatırlatan Zeybek, hakimin oradaki hakimden de öte olduğunu söyledi. İlginç bir benzetmede bulunan Muzaffer Zeybek, Sulh Ceza Hakimi M.Y.'nin yumruklu saldırısını, "Dozer gibi geldi" diye yorumladı. Zeybek, "Sakın ola o konuda kimse bana bir uzlaşma, affetme bilmem ne mümkün değil. Ben ölsem bile mirasçılarım var, kişiliğim, aile seviyem ortadadır. Kişisel olarak tazminat davasını yürüteceğim. Demokrasi ve insan haklarından bahseden bu dünya, Saddam'ı seyrederken televizyonda güldüm ve üzüldüm tabi. Bu hakim Saddam'ın hakiminden daha öte. Dozer gibi geliyor, vuruyor herif ya. Başıma vurdu. Dünya bir tarafa dönse dahi vazgeçmem mümkün değil. Hukuk ne emrediyor ise Yüksek Hakimler Kurulu da, Adalet Bakanı da, savcısı, hakimi de buna uymak mecburiyetinde. Davalı avukatı Şükrü Güneş araya girmeseydi benim beynim patlardı" diye konuştu.

BARO ADLİYEDE BASIN AÇIKLAMASI YAPTI

Balıkesir Adliyesinde duruma salonunda gerçekleştiği ileri sürülen hakimin avukatı darp etitği olayın ardından Balıkesir Barosu ve avukatlar olayı sert bir dille kınadılar. Cübbelerini giyen onlarca avukat adliye önünde toplandı. Baro Başkanı Yaşar Meyvacı, "Meslektaşımıza yöneltilen çok çirkin hiçbir şekilde izah edilemeyecek bu tavrı Balıkesir Barosu olarak şiddetli kınıyoruz. Balıkesir Barosu olarak meslektaşımızın yanındayız. Bu çirkin olayın en yakın takipçisiyiz. Son yıllarda giderek mesleğimizin gereklerini yerine getirmekte zorlandığımız, gerçekleştirilmeye çalışılan arabulucuk tasarısı, adliyelerde avukatlara yasaklı bölgelerin oluşturulması gibi uygulamalarla biz avukatların giderek etkisiz hale getirilmeye çalışılmasından yakınmıştık. Bugün hukuk camiamızı da derin üzüntülere boğacağına inandığımız bizleri derinden sarsanv e üzen bu vahim olayın yerleştirilmeye çalışılan avukatlara bakış açısının yansıması olduğunu düşünmemek elde değil. Meslektaşımıza karşı girişilen bu darp olayını hepimize karşı gerçekleştirilmiş olarak kabul ediyoruz. Bu çok üzücü ve çirkin tavrın karşılığının ne olacağını merakla bekliyoruz. Çünkü yargının üçayağından birisi olan savunmaya karşı geliştirilen bakış açısı bu şekilde ortaya çıkacaktır. Tüm avukatlar adına yaşadığımız üzüntüyü, mesleğimiz adına yaşadığımız endişeyi kamuoyu ile paylaşıyoruz. Unutulmamalıdır ki savunmanın olmadığı yerden ne adaletten söz edilebilir ne de demokrasiden" diye konuştu.

Duruşma salonunda avukatın hem de hakim tarafından darp edildiği saldırının bütün hukuk camiasını derinden sarsacak bir olay olduğunu vurgulayan Baro Başkanı Meyvacı, "Olay çok sıcak, tabi ki beklemediğimiz bir olay. Bu Türkiye'de belki de ilk kez gerçekleşti, umarız son kez olur. Bütün hukuk camiasını derinden sarsacak bir olay. HSYK'ya da bildirilecek. Gerekenin yapılmasını istiyoruz" dedi.

ADALET KOMİSYONU BAŞKANI ÖZÜR DİLEDİ

Balıkesir Adliyesinde yaşanan olayın ardından Balıkesir Barosu Adalet Komisyonu Başkanlığına şikayet dilekçesi sundu. Komisyon başkanı olan Türkiye'nin "Jet Hakim" adıyla tanıdığı Balıkesir Ağır Ceza Mahkemesi Başkanı Yüksek Hakim Hacı İbrahim Gözükara, yaşanan olaydan dolayı çok büyük üzüntü duyduklarını söyledi. Hala olayın şokunu yaşadıklarını ifade eden Balıkesir Adalet Komisyonu Başkanı Hacı İbrahim Gözükara İHA muhabirine konuştu. Şaşkınlığını ve üzüntüsünü ifade eden Yüksek Hakim Hacı İbrahim Gözükara, "Maalesef biz de bu olaydan dolayı büyük üzüntü duyduk. Türkiye tarihinde ilk defa böyle bir olay oluyor. Ben hakim M.Y. beyle kendim bizzat görüştüm. Kendisi ağır şeker hastası, devamlı tuvalete gidip, gelmesi gerekiyor. Duruşmaya ara vermiş, tuvalet ihtiyacını giderip tekrar kürsüye döndüğü sırada avukat Muzaffer Zeybek'in kendisine tuvalete gidip, gelmesiyle ilgili laf attığını söylüyor. Bunun üzerine kürsüye giderken tekrar dönüp, '70 yaşında adamsın utanmıyor musun laf atmaya?' diyerek kendisine vurduğunu iddia ediyor, hatta vurduğunu da hatırlamıyor. Olayı hatırlamıyor. O anda şeker krizine girmiş, bunun etkisiyle sinirleri boşalmış. Bu lafın üzerine avukat darp edilmiş, doğrudan bir saldırı olarak değerlendirmemek lazım. Ani bir tepki, tepkide bulunmuş. Tabi bu eylemin savunulacak hiçbir tarafı yok. Adalet sisteminde şimdiye kadar hiç bir hakimin yargılamanın bir ayağı olan avukatlara herhangi bir saldırısı olmadı. Avukatların da hakime yönelik bir saldırısı olmadı. Keşke böyle bir olay yaşanmasaydı. Hakim Mehmet Yoylu bey de, biz de böyle bir müessif olaydan dolayı büyük bir üzüntü duyuyoruz. Artık olan olmuş, bunu telafi etmek için her türlü çabayı gösteriyoruz. Bizzat ilgili avukattan, Baro'dan özür diledik. Yine de özür diliyoruz. Keşke olmasaydı. Ben herkese sükunet tavsiye ediyorum. Balıkesir Barosu'na da geçmiş olsun diliyorum. Bu müessif olayı telafi etmek için de elimizden gelen her şeyi yapacağımızı bildiriyorum. Adalet Komisyonu Başkanlığı olarak bana şikayet dilekçesi verildi, ben de bu dilekçeyi ilgili yerlere havale edeceğim. HSYK Başkanvekilimizle görüşeceğiz, verecekleri talimatlar doğrultusunda hareket edeceğiz. Ben Balıkesir Barosu'ndan özellikle avukat Muzaffer Zeybek'ten hem hakimimiz M.Y. adına hem de bütün adliyemiz adına özür diliyorum" dedi.

TCK'DAKİ KARŞILIĞI 4 AYDAN 1 YILA KADAR HAPİS

Hakim M.Y.'nin avukat Muzaffer Zeybek'i darp ettiği olayın TCK'daki karşılığının 4 aydan 1 yıla kadar hapis cezası olduğu bildirildi. Ancak, saldırının manevi yönü ise çok ağır. Adalet Komisyonu Başkanı Hacı İbrahim Gözükara, "Maddi yönünden çok manevi yönü bizi çok üzdü. Hepimiz çok şaşırdık, hakim bey de böyle bir olayı yapabilecek bir insan değil. Kendisi de olayın etkisinden çıkamamış. Muayene olmak için hastaneye gitti. Rapor ve izin alacak. Adliye olarak biz de olayın şokundayız. Keşke böyle bir olay hiç olmasaydı" dedi.










Haber:Star Gazetesi


Hakim, mahkemedeki tüm yargılama aşamalarında düzeni ve uygun hareket edilmesini sağlamalı, davanın tarafları, tanıklar, avukatlar ve diyalog kurduğu resmi bir sıfatı haiz diğer kişilerle ilişkilerinde sabırlı, nazik ve vakur olmalıdır.

Hakim, yargısal görevlerini layıkıyla yerine getirmesine uygun düşmeyen davranışlar içerisinde bulunamaz.

Özrü kabahatinden büyük, vurduğunu bile hatırlamıyor öyle mi
Kendinin bile ne yaptığının farkında olmayan bir insan Hakimlik mesleğini nasıl layıkıyla yerine getirebilir?
Old 15-10-2011, 17:57   #778
tiryakim

 
Varsayılan

Şike soruşturmasında sürpriz gelişme

Şike soruşturmasını yürüten Savcı Mehmet Berk'in, geçen hafta istettiği Futbol Federasyonu Etik Kurulu'nun raporunu incelemeye aldığı öğrenildi.

Futboldaki şike ve teşvik soruşturmasında sürpriz gelişme yaşandı.

Soruşturmayı yürüten özel yetkili Cumhuriyet Savcısı Mehmet Berk'in, Futbol Federasyonu Etik Kurulu'nun hazırladığı 117 sayfalık inceleme raporunu geçen hafta istettiği ortaya çıktı.

Soruşturma kapsamında halen cezaevinde tutuklu bulunan Fenerbahçe Başkanı Aziz Yıldırım, yöneticiler; İlhan Ekşioğlu, Şekip Mosturoğlu, Sivasspor Başkanı Mecnun Odyakmaz, Beşiktaş yöneticisi Serdal Adalı, Teknik Direktör Tayfur Havutçu gibi spor adamlarını yakından ilgilendiren gelişmenin, iddianamenin hazırlanma aşamasına denk gelmesi dikkat çekici bulundu.

Milliyet'in haberine göre, Futbol Federasyonu'ndan resmi yazı ile Etik Kurulu raporunu talep eden ve geçtiğimiz günlerde raporu incelemeye alan savcı Berk'in, tamamı kamuoyuna açıklanmayan saptamalar ve öngörülen yaptırımlarla ilgili bilgi edinmeyi amaçladığı ileri sürüldü.

Savcı Berk'in önümüzdeki günlerde mahkemeye sunması beklenen iddianameyi hazırlarken, Futbol Federasyonu Etik Kurulu'nun adı geçen şahıslarla ilgili nasıl bir yorumda bulunduğunu da öğrenmek istediği iddia edildi. Etik Kurulu raporunun iddianame aşamasında nasıl değerlendirileceği ve nasıl bir etkide bulunabileceği ise merak konusu oldu.

Bilindiği gibi Federasyonda oluşturulan ve sadece Etik Kurulu üyelerinin girebildiği kozmik odada 19 gün süren bir inceleme sonrası hazırlanan rapor doğrultusunda tutuklu bulunan 17'si kulüp yöneticisi tedbirli, 35 kişi ise tedbirsiz olarak PFDK'ya sevk edilmiş, ancak haklarında şu ana kadar herhangi bir disiplin işlemi yapılamamıştı.

SAVUNMA HAKLARI YOKTU
Futbol Federasyonu Başkanı Mehmet Ali Aydınlar 15 Ağustos tarihinde düzenlediği basın toplantısında, kamuoyunun merakla beklediği şike iddialarına yönelik Etik Kurulu kararını açıklarken, suçlanan şahıs ve kurumların "savunma hakkını kullanamadığı" gerekçesiyle, gelinen noktada soruşturmada adı geçen kulüplerle ilgili herhangi bir cezai yaptırım uygulanmasının mümkün olmadığını ifade etmişti.

Aydınlar, iddianame hazırlandıktan sonra kurulu tekrar göreve çağıracağını söylemiş, ancak daha sonra şike ve teşvik kararının sezon sonunda alınacağını açıklamıştı.
Old 15-10-2011, 23:39   #779
Av.Barış

 
Varsayılan

TCK'nın ''suçu bildirmeme'' başlıklı hükmü iptal edildi

Anayasa Mahkemesi, ''işlenmiş veya işlenmekte olan suçu yetkililere bildirmeyenler hakkında hapis cezasını öngören'' Türk Ceza Kanunu'nun (TCK) 278. maddesinin oy birliğiyle iptal etti.

Genç Asliye Ceza Mahkemesi, küçük kardeşlerine ''cinsel istismarda'' bulundukları iddiasıyla kardeş sanıklar hakkında açılan kamu davasında, sanıklarla birlikte mağdur çocuğun annesi hakkında ''suçu bildirmeme'' iddiasıyla dava açıldığını belirterek, annenin üzerine atılı Türk Ceza Kanunu'nun (TCK) ''suçu bildirmeme'' başlıklı 278. maddesinin Anayasa'ya aykırı olduğu iddiasıyla iptali ve yürürlüğünün durdurması istemiyle Anayasa Mahkemesi'ne başvurdu.

Mahkeme başvuru gerekçesinde, Anayasa'nın 38/5. maddesinde ''Hiç kimse kendisini ve kanunda gösterilen yakınlarını suçlayan bir beyanda bulunmaya veya bu yolda delil göstermeye zorlanamaz'' hükmünün yer aldığı anımsatılarak, TCK 278. maddesinde ise ''işlenmekte olan bir suçu yetkili makamlara bildirmeyen kişi...'' şeklinde bir düzenleme bulunduğu hatırlatıldı.

Başvuruda, ''TCK'nın 278. maddesinin Anayasa'nın 38/5. maddesine aykırı olduğu ve bu nedenle somut norm denetimi açısından Anayasa Mahkemesine müracaat edilmesi gerektiği kanaatine varılmıştır'' denildi.

Genç Asliye Ceza Mahkemesi'nin başvurusunu esastan görüşen Anayasa Mahkemesi, TCK'nın 278. maddesini Anayasa'ya aykırı bularak, oy birliğiyle iptaline karar verdi.

Yüksek Mahkeme kararında, Anayasa'nın 38. maddesinde suç ve cezalara ilişkin temel ilkelere yer verildiği hatırlatılarak, 38. maddenin beşinci fıkrasında da ''Hiç kimse kendisini ve kanunda gösterilen yakınlarını suçlayan bir beyanda bulunmaya veya bu yolda delil göstermeye zorlanamaz'' biçimindeki ifadenin aynı zamanda evrensel bir ceza hukuku ilkesi olduğu vurgulandı.

Yasa koyucunun ''kişinin kendisini ve yasada gösterilecek belli derecedeki yakınlarını suçlayıcı bir beyanda bulunmaya zorlayan bir düzenleme yapamayacağına'' işaret edilen kararda, ''İtiraz konusu kuralda, işlenmekte olan veya işlenmiş olmakla birlikte sebebiyet verdiği neticelerin sınırlandırılması halen mümkün bulunan bir suçu yetkililere bildirmeyenlerin maddede öngörüldüğü biçimde cezalandırılacakları belirtilirken, gerek maddede, gerekse bu maddeye atıf yapacak biçimde başka bir yerde, bu suçun fail veya failleriyle anılan suçu bildirmeyen kişi arasındaki yakın akrabalık durumu cezasızlık açısından ayrık tutulmamıştır. Açıklanan nedenle kural Anayasa'nın 38. maddesine aykırıdır. İptali gerekir'' denildi.

Anayasa Mahkemesi, iptal kararının Resmi Gazete'de yayımlanmasından 6 ay sonra yürürlüğe girmesine ise Anayasa Mahkemesi Başkanvekili Serruh Kaleli ve Üye Mehmet Erten'in karşı oyları nedeniyle oy çokluğuyla karar verdi.

Kaleli, karşı oy yazısında, iptaline karar verilen maddenin yeni düzenleme yapılana kadar yürürlükte kalmasına olanak veren kararda hukuka uyarlılığın bulunmadığını belirterek, şu değerlendirmelere yer verdi:

''Yasa koyucunun verilen süre içerisinde de düzenleme yapmama hali de düşünüldüğünde iptal edilen hüküm ile sübut bulan olaylar yönünden ceza hukukunda suçu ihbar etmeyenler için hukuki boşluk doğduğunun söylenemeyeceği, fiiller icra edilmiş, suç oluşmuş ise zaten taraflarının var olacağı ve suça ilişkin soruşturma ve kovuşturma süreçlerinin ihbarsız da işleyebileceği ve suçu işleyenin cezasız kalmayacağı, ancak halen devam eden davalar yönünden suçu ihbar etmemekle tanık durumundan sanık durumuna düşmüş kişi yönünden Anayasa;ya aykırı olduğu belirlenen bir hükme dayanarak yeni düzenleme yapılana dek ceza tayin edilmek durumunda kalınmasına olanak veren kararda 'iptale rağmen kararın yürürlüğe girmesine kadar süre verilmesi gerektiği' gerekçesine muhalif kalınmıştır.''

Anayasa Mahkemesi Üyesi Mehmet Erten de karşı oy yazısında, ''suçu bildirmeme'' eyleminin ''kamuda gösterilen yakınlar yönünden'' suç olmaktan çıkartıldığına işaret ederek, ''Suç olmaktan çıkarılan eylemlere ilişkin düzenlemelerin hukuksal boşluk doğurmasının ve kamu yararını ihlal edici nitelikte görülmesinin söz konusu olmayacağı açık olduğu halde "...kanunda gösterilen yakınlar yönünden..." bir ayırım yapılmaksızın, iptal kararının yürürlüğünün altı ay sonraya bırakılarak, söz konusu eylemlerin bunlar yönünden suç olarak sürdürülmesine karar verilmesi, Anayasal denetimin amacına ve buna bağlı olarak da hukuk devletine aykırıdır'' değerlendirmesinde bulundu.

-TCK'nın iptal edilen 278. maddesi-

Türk Ceza Kanunu'nun ''Suçu bildirmeme'' başlıklı 278. maddesi şöyle:

''(1) İşlenmekte olan bir suçu yetkili makamlara bildirmeyen kişi, bir yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır.

(2) İşlenmiş olmakla birlikte, sebebiyet verdiği neticelerin sınırlandırılması halen mümkün bulunan bir suçu yetkili makamlara bildirmeyen kişi, yukarıdaki fıkra hükmüne göre cezalandırılır.

(3) Mağdurun onbeş yaşını bitirmemiş bir çocuk, bedensel veya ruhsal bakımdan özürlü olan ya da hamileliği nedeniyle kendisini savunamayacak durumda bulunan kimse olması halinde, yukarıdaki fıkralara göre verilecek ceza, yarı oranında artırılır.'' (AA)
Old 16-10-2011, 23:56   #780
Av.Barış

 
Varsayılan

Üniversiteli kıza imzalı koruma

Ankara'da yaşayan üniversiteli bir genç kızın hayatı arkadaşının doğum gününde tanıştığı bir erkek nedeniyle altüst oldu. Bunalıma girerek eve kapanan kıza koruma veren emniyet, hergün kapısına giderek "yaşıyor" diye imza alıyor

Hacettepe Üniversitesi öğrencisi olan 20 yaşındaki Eda O.’nun hayatı, Erkan Ö. (32) ile tanışmasıyla birlikte kabusa dönüştü. Hürriyet gazetesinde yer alan habere göre; Erkan Ö., evli olduğu halde “Aşık oldum” diyerek defalarca genç kıza çıkma teklif etti, her seferinde “hayır” yanıtını aldı. Genç kızı konuşma bahanesiyle kaçıran Erkan Ö. kafasına bira şişesiyle vurup bayılttıktan sonra fotoğraflarını çekerek şantaj yaptı. Erkan Ö.’nün tacizlerinden kurtulamayan Eda O., durumu hukukçu olan annesine anlattı. Aile, Erkan Ö. hakkında savcılığa suç duyurusunda bulundu.

Belalı aşık, 16 Mart’ta, “Tehdit, şantaj ve hürriyetten yoksun bırakma” suçlamasıyla tutuklandı ve hakkında dava açıldı. Ancak buna rağmen Ö, tehdit ve şantajlara devam etti. Sanık cezaevindeyken önceleri genç kızın evine her ay düzenli çiçek geldi. Ardından bir kutu içerisinde cep telefonu ve SİM kart gönderildi. Çiçekle gönül alamayan Erkan Ö.’nün bazı arkadaşları, Eda O.’yu “şikayetini geri alması için” telefon ve internet aracılığı ile tehdit etmeye başladı.

Erkan Ö., üç ay sonra tutuksuz yargılanmak üzere tahliye edildi. Tahliyenin ardından belalı aşık, Eda O.’nun sınıf arkadaşını evinin önüne getirip dövdü. Döverken de genç kızı telefonla arayan Erkan Ö., “Pencereden bak sana bir hediyem var” diyerek korku salmayı sürdürdü.

Genç kızın başvurusu üzerine Ankara Valiliği koruma kararı verdi. Koruma kararı üzerine mahalli karakoldan polis, her sabah ve akşam eve gelip genç kız yaşadığına ilişkin imza alıyor.

Erkan Ö., geçen hafta bir yıl altı ay hapis cezasına mahkûm edildi. Duruşma günü genç kız, kapıyı açtığında bir not buldu. Polisin tutanakla el koyduğu notta, “Mahkeme benim s... kesip tavana astı, ama gülüm unutma ayın 14’ü, benim doğum günüm, sizin ne gününüz anlarsınız. Yapacaklarımın teminatıdır. O devlet seni kurtarsın” yazıyordu. Tehdit mesajının yanında bir tane de mermi bulundu.

Erkan Ö. kendisine isnat edilen suçlamaları kabul etmeyerek “Biz onunla bir pavyonda tanıştık. Kendisi ile 8 ay birlikteliğimiz oldu. Mahkemeye sunduğumuz ve bu süreç içinde birbirimize yazdığımız mesajlar beyanımı doğrulamaktadır. Anlaşamayınca ayrıldık. Asıl Eda ve annesi bana komplo kurdu. Evine tehdit mektubu bırakacak kadar aptal değilim” dedi.

Eda O. baskılara daha fazla dayanamayıp şubat ayında ilaç içip bileklerini keserek intihara kalkıştı.

Genç kızı hastanede de rahat bırakmayan Erkan Ö., Eda’nın annesini de tehdit etti.

Halen psikolojik tedavi gören genç kız, üniversite eğitimini dondurdu. (Hürriyet)
Yanıt


Şu anda Bu Konuyu Okuyan Ziyaretçiler : 1 (0 Site Üyesi ve 1 konuk)
 
Konu Araçları Konu İçinde Arama
Konu İçinde Arama:

Detaylı Arama
Konuyu Değerlendirin
Konuyu Değerlendirin:

 
Forum Listesi


THS Sunucusu bu sayfayı 0,09438109 saniyede 14 sorgu ile oluşturdu.

Türk Hukuk Sitesi (1997 - 2016) © Sitenin Tüm Hakları Saklıdır. Kurallar, yararlanma şartları, site sözleşmesi ve çekinceler için buraya tıklayınız. Site içeriği izinsiz başka site ya da medyalarda yayınlanamaz. Türk Hukuk Sitesi, ağır çalışma şartları içinde büyük bir mesleki mücadele veren ve en zor koşullar altında dahi "Adalet" savaşından yılmayan Türk Hukukçuları ile Hukukun üstünlüğü ilkesine inanan tüm Hukukseverlere adanmıştır. Sitemiz ticari kaygılardan uzak, ücretsiz bir sitedir ve her meslekten hukukçular tarafından hazırlanmakta ve yönetilmektedir.