sebepsiz zenginleşme mi, sözleşmeye dayanarak rücu mu?

A ve B bir şirkette ortaktır. Ortaklık devam ederken şirket kredi kullanmıştır. A'nın babası kredi sözleşmesine şahsen kefil olmuş, ayrıca gayrimenkulünü ipotek etmiştir. Daha sonra A şirketteki hisselerini devretme yoluna gitmiştir. A, B, ve temsilcisi oldukları şirketlerin taraf olduğu bir sözleşme yapmışlar. Sözleşmeye göre...../...../.....tarihine kadar A'nın babasının dairesi üzerindeki ipotek kaldırılacaktır. Bunu şirket ve B yapacak. Bunun teminen şirket ve B, A ya bir çek vermiştir. Çek tutarı ipoek tutarı kadar. Çek belirtilen tarihten önce kullanılmayacak. Şirket ipoteği kaldıramadığı gibi kredi borcunu da ödememiştir. Bunun üzerine A babası aleyhine herhangi bir takibat olmaması için kredi borcunu ödemeye başlamış, ödemelere devam etmektedir. Ödediği tutar verilen çek bedelinin de üzerindedir. Ödemelerin bir kısmını yetkilisi olduğu başka bir şirket hesabından bir kısmını da şahsen yapmıştır. Bu durumda yapılan bu ödemeleri borçlu şirket ve B'den hangi hükümlere göre istemeli? İlk ödemeler Mart 2007 de yapılmaya başlanmış ve devam etmiş. Zamanaşımı yönünden de değerlendirebilirmisiniz?

Anladığım kadarı ile çek ileri vadeli, B ve şirket belirli bir tarihe kadar ipoteğin kaldırılacağı yönündeki yükümlülüklerine uymadıklarından, çek bankaya ibraz edilerek karşılıksız ise takibe geçilmesi gerektiğini düşünüyorum. Ayrıca kefil ödediği miktar nisbetinde borçluya rücu edebilecektir, yine BK madde 503/1 e göre ayrıca bir teminat talep edebilecektir. Çok güzel bir soru ben biraz daha çalışayım

İlginize teşekkür ederim. Çek açık vadeli. Protokolde de belirtilmiş. Ayrıca ödemelri doğrudan kefil değil, kefilin oğlu olan A yapıyor. A aynı zamanda hisse devrine ilişkin protokolü imzalamış. Yani A kredi sözleşmesinde kefil değil. Buna göre değerlendirmenizi rica ediyorum.

Bir husus daha belirtmek istiyorum. İpotek kararlaştırılan tarihte kaldırılmadığı için, ayrıca kredi taksitleri borçlu tarafından ödenmeyip kefilin oğlu tarafından ödenmek zorunluluğu doğunca A kendisine teminat olarak verilen çekin( protokolde 31-12-2006 tarihinden önce kullanılmayacağı yazılı) keşide tarihini doldurup, yazdırıyor ve çek takibe koyuluyor. Burada teminatın şartları gerçekleşmiş( bence) Ayrıca TTk 592 gereği boş çek düzenlenmesi de mümkün. Takibe çekin bazı kısımlarının sonradan doldurulduğu ve çek vasfı taşımadığı ayrıca teminat olarak verildiğinden bahisle itiraz ediliyor.

Takibe konu çekin sonradan doldurulduğunun ispatı yazılı şekle tabidir, bunu nasıl ispatlayacaklar bilemiyorum, bu husus ikrar edilmemiştir herhalde. Protokolde çekin belirtilen tarihte önce kullanılamayacağı yazıyor denilmiş ancak karşı tarafta ipoteği kaldırma yükümlülüğüne uymamış dolayısıyla çekin takibe konulması zaten yasaldır. Keşide tarihi bakımından 592. maddenin uygulanıp uygulanmayacağını bilmiyorum eğer uygulanabiliyorsa protokol gereği 31.12.2006 tarihi vade sayılabilir diye düşünüyorum. A' nın borçlusu olmadığı krediyi ödemesine gelince BK madde 62 gereği değerlendirilirse lehe görünmüyor.