Ana Sayfa
Kavram Arama : THS Google   |   Forum İçi Arama  

Üye İsmi
Şifre

Meslektaşların Soruları Hukukçu meslektaşların hukuki nitelikte sorularını birbirlerine yöneltecekleri mesleki yardımlaşma forumu. SADECE hukuk fakültesi mezunları ile hukuk profesyonellerinin (bilirkişi, icra müdürü vb.) yazışmasına açıktır. [Yeni Soru Sorun]

askerlik görevindeyken yakalama ve tutuklama

Yanıt
Old 18-04-2013, 17:06   #1
Av. Sultan AKIN

 
Varsayılan askerlik görevindeyken yakalama ve tutuklama

Sayın meslektaşlarım bir müvekkilimiz askerlik yapmadan önce işlediği suçtan dolayı ceza aldı ve hakkında hükmen tutuklama ve yakalama kararı çıktı.Biz de kararı temyiz ettik ve tutuklama kararına itiraz ettik.Beni sorum şu:Müvekkilim askerdeyken bu yakalama ve tutuklama kararı nasıl gerçekleştirilecek. Askerliğinin bitmesine 12 ay var.Askerdeyken tutuklanabilir mi? Araştırmalarıma rağmen bir türlü bulamadım.Sizlerden yardımlarınızı bekliyorum...
Old 19-04-2013, 10:42   #2
denizus

 
Varsayılan

Merhaba, 353 Sayılı Askeri Mahkemeler Kuruluşu ve Yargılama Usulü Hakkında Kanun'un 20. maddesi;


Davaların geri bırakılması:
Madde 20 - Muvazzaf ve yedek er ve erbaşların ve yedek subay ve yedek askeri memurların askere girmeden veya silah altına çağrılmadan önce işledikleri yukarı haddi bir yıla kadar şahsi hürriyeti bağlayıcı cezayı gerektiren suçlara ait davalarda ilk ve son soruşturma işlemleri askerliklerini bitirmelerine kadar geri bırakılır.
Askerlikten tard ve ihracı gerektiren suçlardan sanık yedeksubay, yedek askeri memur ve yedek astsubaylar hakkında bu hüküm uygulanmaz.
Yedek asker kişiler askeri hizmet esnasında sadece Türk Ceza Kanununa veya diğer ceza kanunlarına aykırı eylemlerinden dolayı askerliklerini bitirmelerinden sonra adliye mahkemelerine verilebilirler.
Savaş halinde, silah altında bulunan veya silah altına çağrılan bütün asker kişiler aleyhine adliye mahkemelerinde kovuşturma yapılacak suçlardan hapis ve aşağı haddi beş sene ve daha ziyade hapis cezasını gerektirenler müstesna olmak üzere, sanık bulundukları diğer suçlara ait davalarda ilk ve son soruşturma işlemleri barışa veya askerliklerinin bitimine kadar geri bırakılır.(*)
Savaş halinde bütün asker kişilerin askeri mahkemeye tabi suçları için yapılacak soruşturmada aşağıda yazılı suçlar hariç olmak üzere hazırlık soruşturması ve duruşma işlemleri barışa veya askerliklerinin bitimine kadar geri bırakılır. Ancak nezdinde askeri mahkeme kurulan kıta komutanı veya askeri kurum amiri askeri menfaat ve zorunluklar karşısında geri bırakma hükümlerinin uygulanmamasını askeri savcıdan istiyebilir.
A) Hapis ve aşağı haddi beş sene ve daha ziyade hapis cezasını gerektiren suçlar,(*)
B) Askeri Ceza Kanununun 3 üncü babının birinci, üçüncü (63/1, 76, 77 nci maddeleri hariç), dördüncü, beşinci (82, 83, 84, 95 inci maddeleri hariç), yedinci fasıllarında yazılı suçlar,
C) Askeri Ceza Kanununun 130, 131, 137 ve 152 nci maddelerinde yazılı suçlar Geri bırakma süresi içinde zamanaşımı işlemez.
NOT : (*) 04/11/2004 kabul tarihli, 13/11/2004 tarih ve 25642 sayılı R.G.de yayımlanan 5252 sayılı Kanunun 6. maddesi ile Kanunlardaki "ağır hapis" cezaları "hapis" cezasına dönüştürülmüştür.



ANAYASA MAHKEMESİ KARARI

Resmi Gazete tarih/sayı: 5.5.2004/25453
Esas Sayısı : 2001/237
Karar Sayısı : 2004/16
Karar Günü : 17.2.2004

İTİRAZ YOLUNA BAŞVURAN MAHKEMELER :
1- Ankara 11. Sulh Ceza Mahkemesi (Esas:2001/237)
2- Sandıklı Asliye Ceza Mahkemesi(Esas:2002/129)
İTİRAZLARIN KONUSU : 25.10.1963 günlü, 353 sayılı "Askerî Mahkemeler Kuruluşu ve Yargılama Usulü Kanunu"nun 20. maddesinin Anayasa'nın 2., 10., 36. ve 141. maddelerine aykırılığı savıyla iptali istemidir.
I- OLAY

Bakılmakta olan davalarda, 353 sayılı "Askerî Mahkemeler Kuruluşu ve Yargılama Usulü Kanunu"nun 20. maddesinin Anayasa'ya aykırı olduğu kanısına varan Mahkemeler iptali istemiyle başvurmuşlardır.

II- İTİRAZLARIN GEREKÇELERİ

- Ankara 11. Sulh Ceza Mahkemesi'nin başvuru kararının gerekçe bölümü şöyledir:

"Sanık hakkında Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı'nın 20.09.1999 tarihli iddianamesi ile 09.09.1999 tarihli işlediği iddia edilen ölümle tehdit, kesici aletle müessir ve saldırgan sarhoşluk suçlarından dolayı Mahkememize kamu davası açılmıştır.

Türk Ceza Kanunu da 191/ilk maddede sanık için öngörülen cezanın yukarı haddi 6 ay, 456/4. maddesinde yukarı had 6 ay, 572/1. maddesinde yukarı had hafif hapis şeklindedir.

Yargılamanın devamı sırasında Bursa Osmangazi Askerlik Şubesi Başkanlığından gönderilen 28 Şubat 2001 tarihli yazıda sanık Mehmet oğlu 1979 doğumlu Onur Özkan'ın halen Patnos'ta asker olduğu ceza ve firar durumu olmadığı takdirde 26 Mayıs 2001 tarihinde normal terhise tabi olduğu bildirilmiştir.

Mahkememizin 23.03.2001 tarihli oturumunda bu dosyada uygulanması gereken kural olan 353 sayılı Askerî Mahkemeler Kuruluşu ve Yargılama Usulü Hakkındaki Kanun'un 20. maddesinin Anayasa'ya aykırı olduğu görüşüne varılarak Anayasa Mahkemesi'ne itirazen iptal talebinde bulunulmasına karar verilmiştir.

Mahkemece uygulanan kural olan 353 sayılı Yasa'nın 20. maddesi muvazzaf ve yedek er ve erbaşların ve yedek subay ve yedek askeri memurların askere girmeden önce veya silah altına çağrılmadan önce işledikleri yukarı haddi 1 yıla kadar şahsi hürriyeti bağlayıcı cezayı gerektiren suçlara ait davalarda ilk ve son soruşturma işlemleri askerliklerini bitirmelerine kadar geri bırakılır şeklindedir.

Dosyamızın sanığı Onur Özkan'da askere gitmeden 9.9.1999 tarihinde bu suçu işlemiş ve yargılamanın devamı sırasında asker olduğu anlaşılmıştır.

Yukarıda açıklandığı gibi 353 sayılı Yasa'nın 20. maddesi mahkemece uygulanacak kanun niteliğindedir.

Anayasa'nın 2. maddesinde Türkiye Cumhuriyeti toplumunun huzuru, milli dayanışma ve adalet anlayışı içinde, insan haklarına saygılı, Atatürk milliyetçiliğine bağlı başlangıçta belirtilen temel ilkelere bağlı, demokratik, laik ve sosyal bir hukuk devletidir.

Anayasa'nın 10. maddesine göre de herkes, dil, din, ırk, renk, cinsiyet, siyasi düşünce, felsefi inanç, din, mezhep ve benzeri sebeplerle ayrım gözetmeksizin kanun önünde eşittir.

Hiç bir kişiye, aileye, zümreye ve sınıfa imtiyaz tanınamaz. Devlet organları, idare makamları bütün işlemlerinde kanun önünde eşitlik ilkesine uygun hareket etmek zorundadır.

Yine Anayasa'nın 141. maddesinin son fıkrasında davaların en az giderle ve mümkün olan süratle sonuçlandırılması yargının görevidir, şeklindedir.

Millet adına egemenliği kullanan kişi ve kuruluşlar Anayasa'da belirtilen hukuk düzeni dışına çıkamazlar.

Hukuk devleti ilkesi devletin bütün organları üstünde hukukun mutlak egemenliğinin bulunması ve yasakoyucunun da her zaman Anayasa ve hukukun üstün kuralları ile kendisini bağlı saymasını gerektirir.

Anayasa'da yerini bulan eşitlik aynı hukuksal durumunda bulunanlara aynı kuralların uygulanmasını gerektirir.

353 sayılı Yasa'nın 20. maddesinde eşitsizlik sadece asker ve siviller arasında değil asker kişiler arasında da mevcuttur. Asker kavramı içinde düşünülen muvazzaf subaylar ile astsubaylar ile yedek subay ve astsubaylar arasında eşitsizlik mevcuttur. Aynı eşitsizlik aynı davada yargılanan asker ve sivil kişiler yönünden de mevcut olup bu husus Anayasa'mızın eşitlik ilkesine aykırıdır.

Yine yukarıda belirtilen husus hukuk devleti ilkelerine de aykırı olup Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi'nde Türkiye Cumhuriyeti tarafından kabul edilen adil yargılama hakkı da 20. madde gereği ortadan kalkmaktadır.

Davaların asker kişinin terhisine kadar geri bırakılması hususu sadece kısa süreli hürriyeti bağlayıcı cezalar yönünden gerekli ise de bu davaların tamamına yakını Sulh Ceza Mahkemesinde görülmekte olup mahkemenin görevi gereği bu davaları en kısa zamanda ve en adil şekilde sonuçlandırılmasını gerektirir.

Bu erteleme ile basit bir dava 3 yılı geçen bir süre sonunda sonuçlanmakta olup bu da yukarıda belirtilen Anayasa'nın 141. maddesine aykırı bir durum yaratmaktadır.

SONUÇ

Yukarıda açıklandığı gibi 353 sayılı Askeri Mahkemeler Kuruluşu ve Yargılama Usulü Hakkındaki Kanunun 20. maddesinin Anayasa'nın 2., 10. ve 141. maddelerine aykırı görüldüğünden Anayasa'nın 152. maddesi gereğince itirazen iptaline dair talebin kabulüne karar verilmesi saygı ile arz olunur."

- Sandıklı Asliye Ceza Mahkemesi'nin başvuru kararının gerekçe bölümü ise şu şekildedir:

"Sanıklar hakkında Mahkememizce görevli memura hakaret suçundan dolayı kamu davası açılmıştır. Sanık Devrim Eroğlu hakkında TCK 266/1. maddenin uygulanması istenmektedir. Ancak sanık Devrim Eroğlu askerde bulunmaktadır. TCK 266/1. maddeye göre eylem 2 aydan 8 aya kadar hapis cezasını gerektirmektedir. 353 sayılı Yasa'nın 20/1. maddesine göre sanığın asker dönüşünün beklenmesi gerekmektedir. 20/1. maddeye göre silah altına çağrılmadan önce işledikleri yukarı haddi 1 yıla kadar şahsi hürriyeti bağlayıcı cezayı gerektiren suçlara ait davalarda son soruşturma işlemleri askerlik bitirmelerine kadar geri bırakılır.

Anayasa'nın 2. maddesine göre Türkiye Cumhuriyeti bir hukuk devletidir. Anayasa'nın 10/1 maddesine göre, herkes kanun önünde eşittir. Yine 36/1. maddeye göre herkes savunma hakkına sahiptir. Yargıtay içtihatlarına göre başka suçtan tutuklu olmayan bir kişi tutuklu bulunduğu suçtan dolayı mutlaka Mahkemeye getirilerek savunması alınmalıdır. Bu içtihat ile dolaylı olarak savunma hakkının özgürlüğü kısıtlanmış kişiler hakkında daha da önemli olduğu vurgulanmıştır.

353 sayılı Yasa'nın 20/1. maddesi oluşturulurken gözetilen amaç basit suçlardan dolayı askeri birlikteki düzenin ve disiplinin bozulmasını önlemektir. Bu düzenleme ile sanığın savunma hakkı esas alınmıştır. Aksi halde 1 yılı aşan cezayı gerektiren suçlardan dolayı da asker dönüşünün beklenmesi gerekirdi. Bu düzenleme sebebi ile basit etkili eylemden yargılanan kişinin asker dönüşü beklenecek, ancak nitelikli eylemden yargılanan kişinin asker dönüşü beklenmeyecektir. Sanık hakları açısından bu düzenlemenin eşitsizlik meydana getirdiği açıktır. Diğer yandan ağır suçu işleyen kişinin ağır bir hukuki yararı ihlal ettiği, bu sebeple bozulan kamu düzeninin yeniden kurulmasında aciliyet olduğu, bu nedenle ağır suçlarda sanığın asker dönüşünün beklenmemesi gerektiği ileri sürülebilir. Ancak bozulan kamu düzeni ihlal edilen haklar iade edilecekse, bu yargılama sonucunda olacaktır.

Yargılama hukukunun maddi hukuktan ayrı ilkeleri vardır. Maddi hukukun amaca ulaşmasını sağlayan bu ilkeler gereğince her sanık savunma imkanlarından azami derecede faydalanmak hakkına sahiptir. Bir kişinin işlediği ağır bir suç nedeni ile savunma hakkını lâyıkıyla kullanmadan asker dönüşünde bir mahkumiyet ilamıyla karşılaşması, öte yandan basit suçlarda, sanığın beklenmesi, kanun önünde eşitlik ilkesine aykırıdır. Ayrıca kişi haklarının hukuk teminatı altında bulunması ilkesine de aykırıdır. 353 sayılı Yasa 26.10.1963 tarihinde yürürlüğe girmiştir. Bu tarihte teknik araç ve gereçlerin yetersiz olduğu, ulaşım imkanlarının bugünkü kadar gelişmemiş olduğu açıktır. Ancak bugün teknolojideki gelişme sayesinde ulaşım vasıtaları artmış ve intikal süreleri kısalmıştır. Ülkemizin her yerinde bir asker kişinin en yakın mahkemeye sevki bir saatten fazla sürmemektedir. Sadece seyyar askeri birlikler için sorunun devam ettiği düşünülebilir. Ancak bir müddet sonra seyyar birlikler de daimi yerlerine dönmektedirler. Bu sebeple ulaşım imkanlarının kısıtlı olduğu dönemlere mahsus bu kuralların realite ile alakası kalmamıştır. Yargının yavaş işlediği devamlı dile getirilen hususlardandır. Bu sebeple Mahkemelerde davaların sürümcemede kalmasına neden olan bu düzenlemenin yürürlükten kaldırılması gerekmektedir. Hukuksal yapı, sosyal ve ekonomik yapının paralelinde olmak zorundadır. Kaldı ki, modernleşme sonucunda askeri yaşam ile sivil yaşam arasındaki keskin çizgide ortadan kalkmış bulunmaktadır. Şu halde yasağın askeri mecburiyetlerle bir ilgisi kalmamıştır.

Bu sebeple Yasa maddesinin Anayasa'nın 2., 10. ve 36. maddelerine aykırı olduğu, iptal edilmesi gerektiği görüşüne varılmıştır.

Hüküm: Açıklanan nedenlerle;

1- Sanık hakkında uygulanması sözkonusu olan 353 sayılı Yasa'nın 20/1. maddesinin Anayasa'ya aykırı olduğu anlaşıldığından iptal edilmesi için Anayasa Mahkemesi'ne başvuru yapılmasına,

2- Dosyadan tasdikli bir suret oluşturulmasına ve Anayasa Mahkemesi'ne gönderilmesine,
3- 353 sayılı Yasa'nın 20/1. maddesi gereğince sanık Devrim Eroğlu'nun asker dönüşünün beklenmesine,

Dair, C. Savcısının varlığında, sanıkların yokluğunda verilen karar okundu ve anlatıldı."

III- YASA METİNLERİ
A- İtiraz Konusu Yasa Kuralı

25.10.1963 günlü, 353 sayılı "Askerî Mahkemeler Kuruluşu ve Yargılama Usulü Kanunu"nun itiraz konusu 20. maddesi şöyledir:

"MADDE 20 - Muvazzaf ve yedek er ve erbaşların ve yedek subay ve yedek askeri memurların askere girmeden veya silah altına çağrılmadan önce işledikleri yukarı haddi bir yıla kadar şahsi hürriyeti bağlayıcı cezayı gerektiren suçlara ait davalarda ilk ve son soruşturma işlemleri askerliklerini bitirmelerine kadar geri bırakılır.

Türk Silahlı Kuvvetlerinden çıkarmayı gerektiren suçlardan sanık yedeksubay, yedek askeri memur ve yedek astsubaylar hakkında bu hüküm uygulanmaz.

Yedek asker kişiler askeri hizmet esnasında sadece Türk Ceza Kanununa veya diğer ceza kanunlarına aykırı eylemlerinden dolayı askerliklerini bitirmelerinden sonra adliye mahkemelerine verilebilirler.

Savaş halinde, silah altında bulunan veya silah altına çağrılan bütün asker kişiler aleyhine adliye mahkemelerinde kovuşturma yapılacak suçlardan ağır hapis ve aşağı haddi beş sene ve daha ziyade hapis cezasını gerektirenler müstesna olmak üzere, sanık bulundukları diğer suçlara ait davalarda ilk ve son soruşturma işlemleri barışa veya askerliklerinin bitimine kadar geri bırakılır.

Savaş halinde bütün asker kişilerin askeri mahkemeye tabi suçları için yapılacak soruşturmada yazılı suçlar hariç olmak üzere hazırlık soruşturması ve duruşma işlemleri barışa veya askerliklerinin bitimine kadar geri bırakılır. Ancak nezdinde askeri mahkeme kurulan kıta komutanı veya askeri kurum amiri askeri menfaat ve zorunluklar karşısında geri bırakma hükümlerinin uygulanmamasını askeri savcıdan istiyebilir.

A) Ağır hapis ve aşağı haddi beş sene ve daha ziyade hapis cezasını gerektiren suçlar,
B) Askeri Ceza Kanununun 3 üncü babının birinci, üçüncü (63/1, 76, 77 nci maddeleri hariç), dördüncü, beşinci (82, 83, 84, 95 inci maddeleri hariç), yedinci fasıllarında yazılı suçlar,
C) Askeri Ceza Kanununun 130, 131, 137 ve 152 nci maddelerinde yazılı suçlar.

Geri bırakma süresi içinde zamanaşımı işlemez."
B- Dayanılan Anayasa Kuralları

Başvuru kararlarında itiraz konusu kuralın Anayasa'nın 2., 10., 36. ve 141. maddelerine aykırılığı ileri sürülmüştür.

IV- İLK İNCELEME

Anayasa Mahkemesi İçtüzüğünün 8. maddesi gereğince, birleştirilen dosyalarda 1.5.2001 ve 11.9.2002 tarihlerinde yapılan ilk incelemeler sonucunda, dosyalarda eksiklik bulunmadığından işin esasının incelenmesine karar verilmiştir.

V- ESASIN İNCELENMESİ

Başvuru kararları ve ekleri, işin esasına ilişkin rapor, itiraz konusu kural, dayanılan Anayasa kurallarıyla bunların gerekçeleri ve diğer yasama belgeleri okunup incelendikten sonra gereği görüşülüp düşünüldü:
A- Birleştirme Kararı

25.10.1963 günlü, 353 sayılı Askerî Mahkemeler Kuruluşu ve Yargılama Usulü Kanununun 20. maddesinin birinci fıkrasının iptali istemiyle yapılan itiraz başvurusuna ilişkin 2002/129 esas sayılı dosyanın, aralarındaki hukuki irtibat nedeniyle 2001/237 esas sayılı dava dosyası ile BİRLEŞTİRİLMESİNE, 2002/129 sayılı dosyanın esasının kapatılmasına, incelemenin 2001/237 esas sayılı dava dosya üzerinden yürütülmesine, 17.2.2004 gününde OYBİRLİĞİYLE karar verilmiştir.
B- Uygulanacak Kural Sorunu

Anayasa'nın 152. ve 2949 sayılı Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun'un 28. maddesine göre, mahkemeler, bakmakta oldukları davalarda uygulayacakları kanun ya da kanun hükmünde kararname kurallarını Anayasa'ya aykırı görürler veya taraflardan birinin ileri sürdüğü aykırılık savının ciddî olduğu kanısına varırlarsa o hükmün iptali için Anayasa Mahkemesi'ne başvurmaya yetkilidirler. Ancak, bu kurallar uyarınca bir mahkemenin Anayasa Mahkemesi'ne başvurabilmesi için elinde yöntemince açılmış ve Mahkeme'nin görevine giren bir davanın bulunması ve iptali istenen kuralların da o davada uygulanacak olması gerekmektedir. Uygulanacak yasa kuralları, davanın değişik evrelerinde ortaya çıkan sorunların çözümünde veya davayı sonuçlandırmada olumlu ya da olumsuz yönde etki yapacak nitelikteki kurallardır.
25.10.1963 günlü, 353 sayılı Askeri Mahkemeler Kuruluşu ve Yargılama Usulü Kanununun 20. maddesinin birinci fıkrası dışında kalan bölümü, ilgililerin silah altına alınmadan önce işledikleri yukarı haddi bir yıla kadar şahsi hürriyeti bağlayıcı cezayı gerektiren suçlara ilişkin olmadığından bakılmakta olan davada uygulanma olanağı bulunmayan, bu bölüme ilişkin başvurunun Mahkeme'nin yetkisizliği nedeniyle REDDİNE, 17.2.2004 gününde OYBİRLİĞİYLE karar verilmiştir.
C- Anayasa'ya Aykırılık Sorunu

Başvuru kararlarında; itiraz konusu kuralın hem asker ve sivil kişiler, hem de asker kişiler arasında eşitsizliğe yol açtığı, daha hafif bir cezayı gerektiren suçu işlediği iddia olunan kişinin yargılanmasının askerliğinin bitimine kadar geri bırakılmasına karşın, daha ağır bir cezayı gerektiren suçla yargılanan kişiye böyle bir hak tanınmaması suretiyle, savunma hakkından da tam olarak yararlandırılmadığı, bu durumun "...davaların en az giderle ve mümkün olan sürede sonuçlandırılması..." kuralı ile de bağdaşmadığı, bu nedenlerle kuralın, Anayasa'nın 2, 10, 36 ve 141. maddelerine aykırılığı ileri sürülmüştür.

Anayasa'nın 2. maddesinde yer alan hukuk devleti, eylem ve işlemleri hukuka uygun, insan haklarına saygılı, bu hak ve özgürlükleri koruyup güçlendiren, her alanda adaletli bir hukuk düzeni kurup bunu geliştirerek sürdüren, Anayasa'ya aykırı durum ve tutumlardan kaçınan, hukukun üstün kurallarıyla kendini bağlı sayan, yargı denetimine açık, yasaların üstünde yasakoyucunun da uyması gereken temel hukuk ilkeleri ve Anayasa'nın bulunduğu bilincinde olan devlettir. Bu bağlamda hukuk devletinde yasakoyucu, sadece yasaların Anayasa'ya değil, Anayasa'nın da hukukun evrensel ilkelerine uygun olmasını sağlamakla yükümlüdür.

Anayasa'nın 10. maddesinde "Herkes, dil, ırk, renk, cinsiyet, siyasî düşünce, felsefî inanç, din, mezhep ve benzeri sebeplerle ayırım gözetilmeksizin kanun önünde eşittir. Hiçbir kişiye, aileye, zümreye veya sınıfa imtiyaz tanınamaz. Devlet organları ve idare makamları bütün işlemlerinde kanun önünde eşitlik ilkesine uygun olarak hareket etmek zorundadırlar." denilmektedir. Bu kural birbiri ile aynı durumda olanlara ayrı kuralların uygulanmasını, ayrıcalıklı kişi ve toplulukların yaratılmasını engellemektedir. Aynı durumda olanlar için farklı düzenlemeler getirmek hem eşitlik ilkesine hemde hukukun temel kurallarına aykırılık oluşturur. Anayasa'nın amaçladığı eşitlik, mutlak ve eylemli eşitlik olmayıp hukuksal eşitliktir. Aynı hukuksal durumlar aynı, ayrı hukuksal durumlar farklı kurallara bağlı tutulursa Anayasa'nın öngördüğü eşitlik ilkesi çiğnenmiş olmaz. Durumlarındaki özellikler, kimi kişiler ya da topluluklar için değişik kuralları ve değişik uygulamaları gerekli kılabilir.

353 sayılı Yasa'nın "Davaların geri bırakılması" başlıklı 20. maddesinin itiraz konusu birinci fıkrasında, muvazzaf ve yedek er ve erbaşların ve yedek subay ve yedek askeri memurların askere girmeden veya silah altına çağrılmadan önce işledikleri yukarı haddi bir yıla kadar şahsi hürriyeti bağlayıcı cezayı gerektiren suçlara ait davalarda ilk ve son soruşturma işlemlerinin askerliklerini bitirmelerine kadar geri bırakılacağı öngörülmektedir.

Aynı suçu işlediği iddia olunan sivil kişilerden yargılama sürecinde asker olduğu tespit edilenler, asker olmayanlarla aynı hukuksal konumda değildir. Bu bakımdan, aynı suçu sivil konumda iken işleyen ancak daha sonra, vatan hizmeti ödevini yerine getirmek amacıyla "asker kişi" sıfatını kazanarak farklı bir hukuksal konuma geçen ve bu durumu devam eden kişilerin, aynı suçu işleyen sivil kişilerle ayrı kurallara bağlı tutulması eşitlik ilkesine aykırılık oluşturmaz.

İtiraz konusu kuralda, sadece muvazzaf ve yedek er ve erbaşların ve yedek subay ve askeri memurların askere girmeden veya silah altına çağrılmadan önce işledikleri bir yıla kadar şahsi hürriyeti bağlayıcı cezayı gerektiren suçlara ait davalarının askerliklerini bitirmelerine kadar geri bırakılması, bunun dışında kalan asker kişilerin aynı türden suçlarına ait davaların geri bırakılmaması bu kişilerin farklı konumda olmaları nedeniyledir.

Öte yandan, bir yıla kadar şahsi hürriyeti bağlayıcı cezayı gerektiren suçlar ile bir yılı aşan şahsi hürriyeti bağlayıcı cezayı gerektiren suçlar aynı nitelikte değildir. Yasakoyucu, bu suçlar bakımından Anayasa'nın 72. maddesinde öngörülen vatan hizmetinin aksatılmamasını, suçun koruduğu değere göre daha önemli saymış ve değerler tartısında ona öncelik vermiş, buna karşılık daha ağır suçların koruduğu değer karşısında böyle bir öncelik düzenlemesine gerek görmemiştir.

Anayasa'nın 141. maddesinin son fıkrasında, "Davaların en az giderle ve mümkün olan süratle sonuçlandırılması, yargının görevidir." denilmektedir. Tüm hak arayanlar için geçerli olan bu hükmün amacı, bu kişileri yargılama işlemlerinin sürüncemede kalmasına karşı korumak, özellikle ceza davalarında, suçlanan veya herhangi bir nedenle mahkeme kararı bekleyen kişinin, uzun süre, davasının nasıl sonuçlanacağı endişesi ile yaşamasını önlemektir. Adil yargılamanın bir gereği olarak, yargı organı kadar, yasakoyucu da yargının kuruluş ve işleyişine ilişkin yasaları düzenlerken bu ilkeye uymak, gereksiz yere yargılamanın uzamasına neden olacak düzenlemelerden kaçınmak zorundadır.

Anayasa'nın 72. maddesinde "Vatan hizmeti, her Türk'ün hakkı ve ödevidir. Bu hizmetin Silahlı Kuvvetlerde veya kamu kesiminde ne şekilde yerine getirileceği veya yerine getirilmiş sayılacağı kanunla düzenlenir" denilmektedir. Bu kuralla, vatan hizmeti, yalnız hak değil aynı zamanda ödev olarak tanımlanmış ve vatan hizmetinin silahlı kuvvetlerde veya kamu kesiminde ne şekilde yerine getirileceği veya getirilmiş sayılacağını düzenleme işi, yasakoyucunun takdirine bırakılmıştır.

Askerlik hizmetinin aksamadan ve kesintiye uğramadan yürütülmesi amacıyla, hafif nitelikte olan bir yıla kadar şahsi hürriyeti bağlayıcı cezayı gerektiren suçlara ait davaların geri bırakılacağına ilişkin itiraz konusu kuralla devlet, cezalandırma hakkından feragat etmediği gibi davacı veya davalı olarak iddia ve savunma ile adil yargılanma hakkı da engellenmemektedir.

Anayasa'nın ve ceza hukukunun temel ilkelerine bağlı kalmak koşuluyla cezalandırmada güdülen amacı da gözeterek hangi eylemlerin suç sayılacağını ve bunlara verilecek cezanın türü ve miktarı ile artırım ve indirim nedenlerini saptayabilen ve Anayasa'nın 72. maddesine göre, askerlik hizmetinin Silahlı Kuvvetlerde veya kamu kesiminde ne şekilde yerine getirileceği veya getirilmiş sayılacağını belirlemeye yetkili olan yasakoyucu, askerlik hizmetinin kesintiye uğramasını engellemek amacıyla hafif nitelikte sayılabilecek bir yıla kadar şahsi hürriyeti bağlayıcı cezayı gerektiren suçlara ait davaları askerlik süresinin sonuna bırakmak suretiyle askerlik hizmetinin aksamadan, sağlıklı biçimde yürütülmesi ve askeri disiplinin sağlanması ve korunmasıyla elde edilebilecek kamu yararının önemini gözetmiştir. Bu bakımdan hafif nitelikte sayılabilecek suçlara ait davaların ilk ve son soruşturma işlemlerinin askerlik bitimine kadar geri bırakılmasını öngören yasa kuralı Anayasa'nın 141. maddesine aykırı değildir.

Anayasa'nın "Hak arama hürriyeti" başlıklı 36. maddesinde, herkesin meşru vasıta ve yollardan yararlanarak yargı organları önünde davacı ya da davalı olarak iddia ve savunma ile adil yargılanma hakkına sahip olduğu hükme bağlanmıştır. Evrensel konumu nedeniyle insanlığın ortak değerlerinden sayılan savunma hakkı, bir sanığın, hak arama hürriyeti içinde yer alan iddia ve adil yargılama haklarıyla birlikte en önemli haklardan birini oluşturmaktadır. Yasa kuralı, başta savunma hakkı olmak üzere yargılama sürecindeki diğer hak ve güvencelerden yararlanılmasına engel değildir. Her ne kadar daha fazla cezayı gerektiren bir suçu için davası geri bırakılmayan asker kişinin savunma hakkını, davası ertelenecek olana göre daha sınırlı kullanacağı söylenebilirse de bunu savunma hakkının 13. maddede öngörülen ilke ve ölçütlere aykırı bir sınırlanması olarak görmek mümkün değildir. Çünkü somut olaylarda yargıçlar sanıkların savunma haklarını gereği gibi kullanabilmeleri için yeterli olanakları sağlamak zorundadır.

Açıklanan nedenlerle Yasa kuralı Anayasa'nın 2., 10., 36. ve 141. maddelerine aykırı değildir. İstemin reddi gerekir.

VI- SONUÇ

25.10.1963 günlü, 353 sayılı "Askerî Mahkemeler Kuruluşu ve Yargılama Usulü Kanunu"nun 20. maddesinin birinci fıkrasının Anayasa'ya aykırı olmadığına ve itirazın REDDİNE, 17.2.2004 gününde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.




Başkan
Mustafa BUMİN
Üye
Sacit ADALI
Üye
Ali HÜNER
Üye
Fulya KANTARCIOĞLU
Üye
Ertuğrul ERSOY
Üye
Tülay TUĞCU



Üye
Ahmet AKYALÇIN
Üye
Mehmet ERTEN
Üye
Mustafa YILDIRIM



Üye
Cafer ŞAT
Üye
Fazıl SAĞLAM







Yanıt


Şu anda Bu Konuyu Okuyan Ziyaretçiler : 1 (0 Site Üyesi ve 1 konuk)
 
Konu Araçları Konu İçinde Arama
Konu İçinde Arama:

Detaylı Arama
Konuyu Değerlendirin
Konuyu Değerlendirin:

 
Forum Listesi

Benzer Konular
Konu Konuyu Başlatan Forum Yanıt Son Mesaj
466 s yasa(haksız yakalama ve tutuklama )uyarınca madii manevi tazminat dav. da azyat35 Meslektaşların Soruları 6 10-10-2012 22:52
Beraatten sonra, yakalama kararı kaldırılmadığından yanlışlıkla yakalama, tazminat GECE Meslektaşların Soruları 3 07-07-2012 18:43
Hacİz Ve Yakalama av.gokcen Meslektaşların Soruları 7 01-12-2011 13:26
Yakalama Emri Av.Özlem PEKSÜSLÜ Meslektaşların Soruları 2 06-09-2009 00:13
Yakalama Ve Tutuklama glossator Meslektaşların Soruları 2 03-04-2008 14:57


THS Sunucusu bu sayfayı 0,05100012 saniyede 16 sorgu ile oluşturdu.

Türk Hukuk Sitesi (1997 - 2016) © Sitenin Tüm Hakları Saklıdır. Kurallar, yararlanma şartları, site sözleşmesi ve çekinceler için buraya tıklayınız. Site içeriği izinsiz başka site ya da medyalarda yayınlanamaz. Türk Hukuk Sitesi, ağır çalışma şartları içinde büyük bir mesleki mücadele veren ve en zor koşullar altında dahi "Adalet" savaşından yılmayan Türk Hukukçuları ile Hukukun üstünlüğü ilkesine inanan tüm Hukukseverlere adanmıştır. Sitemiz ticari kaygılardan uzak, ücretsiz bir sitedir ve her meslekten hukukçular tarafından hazırlanmakta ve yönetilmektedir.