Davayı kabul ve davadan feragat müesseselerinin birleşmesi

Arkadaşlar merhaba... Biraz karmaşık bir sorunum var. Kronolojik sırası ile veriyorum:

1. Bize karşı açılan bir davayı kabul ettik (HUMK.m.92).
2. Kabul beyanımız doğrultusunda, davaya bakan mahkeme davanın kabulü yönünde karar verdi.
3. Ancak hükmü çeşitli gerekçelerle (usul yönünden) temyiz ettik.
4. Dosya temyiz aşamasında iken (kabul kararı şekli anlamda kesinleşmeden önce) davacı davasından feragat etti (m.91).

Bu durumda Yargıtay'ın, feragat sebebiyle hükmü bozması gerekirse de, acaba davacının feragat beyanından önceki kabul beyanımızın duruma etkisi ne olabilir? Yani kabule öncelik tanınarak, feragatin dikkate alınmaması veya başkaca bir durum ortaya çıkabilir mi?

Teşekkürler, saygılar ...

Dava davacının davasıdır,davadan feragat bir haktır.Davalının davayı kabul etmiş olması feragat hakkını ortadan kaldırmaz.Yani salt zamansal öncelik feragati geçersiz kılmaz.Dava feragat nedeniyle bozulur ve yerel mahkemede reddolunur.

İlk önce kabul sonra feragat;ilginç..

Öncelikle davalı, davayı tamamen kabul etmişse(ikrarla karıştırmamak gerekir.)
bu kabul beyanı mahkemeye ulaşması ile davanın kabulü tamamlanır.ayrıca kabul için davacının buna rıza göstermesine gerek yoktur.

Kabul ile taraflar arasında ihtilaf sona erer ve bu maddi anlamda kesin hüküm teşkil eder bu nedenle maddi hukuk anlamında temyiz yapılamaz,ancak usul hukuku anlamında temyiz mümkündür.

Hatta Yargıtay'a göre derdestlik bile sona erecektir.(Alangoya- usul esasları-Shf.453)

Yani Kabul ile birlikte yargılama maddi hukuk açısından sona ermiştir.İhtilaf çözülmüştür,sorun kalmamıştır..Beyanın hükme dönüştürülmesi,beyan tarihindeki olguyu belirlemekten ibarettir. Kararın şekli anlamda sonradan kesinleştirilmesi,beyanın sonuçlarını ortadan kaldırmaz,ileriye de götürmez.Beyan tarihi ile birlikte sonuçlanmış bir dava derdest olarak düşünülemez.Bu nedenle yargıtay feragatten ya da kabulden sonra müdahil olma taleplerinin dahi reddedilmesi gerektiğinden söz etmektedir.

Bu anlamda dava sona erdiğinden sona eren bir davadan feragat söz konusu olamayacağından feragat hukuki anlamda bir değer ifade etmeyecektir. Yapılan feragatin bir anlamı olmayacaktır.

Temyizde usul hukuku anlamında bir bozulma sebebi görülmezse dava maddi hukuk anlamında bozulmayacaktır.


Saygılarımla

Alıntı: Yazan rasnolnikov Dava davacının davasıdır,davadan feragat bir haktır.Davalının davayı kabul etmiş olması feragat hakkını ortadan kaldırmaz.Yani salt zamansal öncelik feragati geçersiz kılmaz.Dava feragat nedeniyle bozulur ve yerel mahkemede reddolunur.

Teşekkürler...

Alıntı: Yazan korayad Kabul nedeniyle sona eren bir davadan feragat söz konusu olamayacağından feragat hukuki anlamda bir değer ifade etmeyecektir. Yapılan feragatin bir anlamı olmayacaktır. Temyizde usul hukuku anlamında bir bozulma sebebi görülmezse dava maddi hukuk anlamında bozulmayacaktır. Saygılarımla

Teşekkürler...

Yargıtay nasıl karar verirse versin farketmez diyorsunuz, yani..

Sayın Korayad'ı teyiden,HUMK m.95 uyarınca kabul kati bir hükmün hukuki neticelerini hasıl eder.

Saygılarımla.

Davanın kabul edilmesinden sonra feragat yapılamaz ! esasın da kabul beyanından(mahkemeye ulaştıktan sonra) hata,hile,ikrah dışında dönülemez. Kabulden sonra yapılmış bir feragat olsa olsa ibra hükmündedir. Kaldıki kabul edilmiş bir davayı ne gerkçeyle temyiz ettiniz anlayabilmek güç.

İlginçtir ki konu humk 95/1 e gelince sayın hocalarımız burda maddi anlamda kesin hüküm olduğunu şekli anlamda kesin hükmün olmadığını ileri sürerler.Oysa ki bir hükmün maddi anlamda kesin hüküm teşkil edebilmesi için ilk önce şekli anlamda kesin hüküm teşkil etmesi gerektiğini yine kendileri söylerler.Belirtmek gerekir ki bir hükmün maddi hukukuka göre temyiz edilememesi onun maddi anlamda kesin hüküm olmasını göstermez.Öyle olsaydı maddi anlamda kesin hüküm-şekli anlamda kesin hüküm ayrımını maddi hukuk yönünden temyiz edilebilen ve edilemeyen ölçütüne bağlı kılmamız gerekirdi.

HUMK 95/1 de amaçlanan öyleyse feragat ve kabulle sonuçlanan davaları diğer davalarla aynı sonuca bağlamaktır.Çünkü feragat ve kabul beyanlarıyla uyuşmazlık son bulmakta ve bu hallerde verilen mahkeme kararları fergat ve kabulün bu niteliklerini tesbit etmektedir.Bu yönüyle bu kararlar teknik anlamda karar değildir,çünkü uyuşmazlık mahkeme kararıyla değil taraf iradelerinin açıklanmasıyla sona ermektedir.HUMK 95/1 hükmü kendilğinden teknik olarak karar niteliği taşımayan bu beyanlarınn da hüküm etkisini doğuracağını anlatmaktadır.Burda yer alan kati hüküm söz dizini fergat ve kabul beyanlarıyla sonlanan davaların da maddi anlamda kesin hüküm teşkil edeceğini anlatır.Ancak bunun olabilmesi için ilk önce bunların şekli olarak kesinleşmesi gerekir.ÖZETLE meselenin özü fergat ve kabul ile sonuçlana davaların teknik bir karar niteliği taşımamasının eksikliğini gidermede yatmaktadır.

Alıntı: Yazan halit pamuk İlk önce kabul sonra feragat;ilginç.. Öncelikle davalı, davayı tamamen kabul etmişse(ikrarla karıştırmamak gerekir.) bu kabul beyanı mahkemeye ulaşması ile davanın kabulü tamamlanır.ayrıca kabul için davacının buna rıza göstermesine gerek yoktur. Kabul ile taraflar arasında ihtilaf sona erer ve bu maddi anlamda kesin hüküm teşkil eder bu nedenle maddi hukuk anlamında temyiz yapılamaz,ancak usul hukuku anlamında temyiz mümkündür. Hatta Yargıtay'a göre derdestlik bile sona erecektir.(Alangoya- usul esasları-Shf.453) Yani Kabul ile birlikte yargılama maddi hukuk açısından sona ermiştir.İhtilaf çözülmüştür,sorun kalmamıştır..Beyanın hükme dönüştürülmesi,beyan tarihindeki olguyu belirlemekten ibarettir. Kararın şekli anlamda sonradan kesinleştirilmesi,beyanın sonuçlarını ortadan kaldırmaz,ileriye de götürmez.Beyan tarihi ile birlikte sonuçlanmış bir dava derdest olarak düşünülemez.Bu nedenle yargıtay feragatten ya da kabulden sonra müdahil olma taleplerinin dahi reddedilmesi gerektiğinden söz etmektedir. Bu anlamda dava sona erdiğinden sona eren bir davadan feragat söz konusu olamayacağından feragat hukuki anlamda bir değer ifade etmeyecektir. Yapılan feragatin bir anlamı olmayacaktır. Temyizde usul hukuku anlamında bir bozulma sebebi görülmezse dava maddi hukuk anlamında bozulmayacaktır. Saygılarımla

Sevgili meslektaşlarım konuya ilişkin bir sorum olacak.

Müvekkilin murisi 1975 yılında bir taşınmazı 5 hissedarın da imzası olan gayri resmi yazılı bir sözleşme ile satın alıyor ancak tapuda satış yapılmıyor. Hissedarlardan bazıları vefat ediyor müvekkilin murisi bir şekilde tapusunu almayı başaramıyor. Biz şimdi bu taşınmaz için tapu iptal ve tescil davası açtık. Ancak geçen yıllarda vefat eden malikler olduğu için şuan tapuda 50 yi aşkın malik görünmekte. Dava açıldıktan sonra kendilerine tebligat giden yaklaşık 15 kişi bu taşınmazı vermeye hazır olduklarını ancak hiçbir yargılama gideri ve vekalet ücreti ödemeyeceklerini bu şartla sulh olacaklarını bize beyan ettiler.
Biz burada 15 kişi yönünden sulh sözleşmesi imzalayıp onu mu sunmalıyız yoksa bu 15 kişi davayı kabul ettiklerini mi mahkemeye beyan etmeliler? 15 kişi dışında kalan kişiler açısından dava devam edecek.
Kıymetli cevaplarınız için şimdiden teşekkür eder, iyi çalışmalar dilerim.