Ana Sayfa
Kavram Arama : THS Google   |   Forum İçi Arama  

Üye İsmi
Şifre

Meslektaşların Soruları Hukukçu meslektaşların hukuki nitelikte sorularını birbirlerine yöneltecekleri mesleki yardımlaşma forumu. SADECE hukuk fakültesi mezunları ile hukuk profesyonellerinin (bilirkişi, icra müdürü vb.) yazışmasına açıktır. [Yeni Soru Sorun]

İŞtİrak Nafakasinin Artirilmasi Davasinda Temyİz Siniri

Yanıt
Konuyu Değerlendirin Konu İçinde Arama Konu Araçları  
Old 21-01-2009, 11:49   #1
Avsibel

 
Varsayılan İŞtİrak Nafakasinin Artirilmasi Davasinda Temyİz Siniri

Sayın mesleltaşlarım müvekkilem çocuğu için aylık 100-TL iştirak nafakası almakta iken tarafımızdan 100-TL'lık nafakanın 300-TL'ye çıkartılması için dava açılmıştır.Hakim nafakayı 20-TL artırarak 120TL'ye çıkarmıştır.Dava tarafımızdan temyiz edilmemiş ve bizim açımızdan kesinleşmiştir.Davalı taraf ise bu durumu temyiz etmiştir.Davalı açısından hüküm temyiz edilebilir mi?Temyiz sınırı 120-TL'dan mı,artırılan 20-TL'dan mı hesaplanır?SAYGILARIMLA
Old 21-01-2009, 12:07   #2
Sinerji Hukuk Yazılımları

 
Varsayılan

T.C. YARGITAY
2.Hukuk Dairesi


Esas: 2005/563
Karar: 2005/2414
Karar Tarihi: 21.02.2005


ÖZET:Hükmedilen aylık nafaka miktarı 1000 YTL'yi aşmadığından temyiz edilebilme sının altında kalan nafaka takdirine ilişkin karar kesindir. Nafaka ve nafakanın artırılması davaları, kanundan doğan bir alacağın tespiti ve tahsili davası niteliğindedir. Yasa hükmü, tümü hesap ve takdir edilebilen muaccel alacağa ilişkin olduğundan, nafaka davalarında nafakanın muayyen bir zaman dilimi içinde belirlenmesi bu davalara kısmi niteliği vermez.


(1086 S. K. m. 4, 427) (4721 S. K. m. 176)


Taraflar arasındaki davanın yapılan muhakemesi sonunda mahalli mahkemece verilen ve yukarıda tarih numarası gösterilen hüküm temyiz edilmekle evrak okunup gereği görüşülüp düşünüldü.


1- Davalı-davacı kadının nafaka davasına ilişkin temyiz talebi yönünden;

Nafaka ve nafakanın artırılması davaları kanundan doğan bir alacağın tespiti ve tahsili davası niteliğindedir. Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanununun 4. maddesi hükmü tümü hesap ve takdir edilebilen muaccel alacağa ilişkin olduğundan, nafaka davalarında nafakanın muayyen bir zaman dilimi içinde belirlenmesi bu davalara kısmi niteliği vermez.


Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu'nun 14.07.2004 gün ve 5219 sayılı yasa ile değişik 427/2. maddesi ile taşınır mal ve alacak davalarında temyiz sınırı 21.07.2004 tarihinden itibaren 1000 YTL'ye (1.000.000.000 TL) çıkarılmıştır. Belirtilen konularda değer itibarıyla bu miktarların altında kalan kararlar kesindir.


Hukuk Genel Kurulu 14.05.1997 gün ve 32/422 sayılı kararında da açıklanan gerekçelerle karar düzeltme de bağlanan aylık nafaka miktarının gözetileceğini açıklamıştır. Benimsenen bu ilkeler doğrultusunda gerek temyiz, gerekse karar düzeltmeler de üst sınır aylık nafaka miktarıyla belirlenmelidir.


Somut olayda hükmedilen aylık nafaka miktarı 1000 YTL'yi aşmadığından Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanununun 427/2. maddesi gereğince temyiz edilebilme sının altında kalan nafaka takdirine ilişkin karar kesindir.


2- Davalı-davacı kadının diğer temyiz itirazlarının incelenmesine gelince;


Dosyadaki yazılara, kararın dayandığı delillerle kanuni gerektirici sebeplere ve özellikle evlilik birliğinin sarsılmasına neden olan olaylarda davacı-davalı kocanın kusuru ağır olmakla birlikte Türk Medeni Kanununun 166/2. maddesi şartlarının gerçekleşmiş bulunmasına ve davalı-davacı kadının yargılama sırasında açık bir yoksulluk nafakası isteğinin bulunmamasına göre hükmün onanmasına karar verilmesi gerekmiştir.

Sonuç: Temyiz edilen kararın kocanın boşanma davası ile ilgili bölümünün 2. bentte gösterilen nedenlerle ONANMASINA, nafaka davası ile ilgili temyiz talebinin ise 1. bentteki sebeplerle REDDİNE, aşağıda yazılı onama harcının temyiz edene yükletilmesine peşin alınan harcın mahsubuna, iş bu kararın tebliğinden itibaren 15 gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere oybirliği ile karar verildi. 21.02.2005 pzt.


Sinerji Mevzuat ve İçtihat Programları
Old 21-01-2009, 12:08   #3
Sinerji Hukuk Yazılımları

 
Varsayılan

T.C. YARGITAY
Hukuk Genel Kurulu


Esas: 2005/3-169
Karar: 2005/235
Karar Tarihi: 06.04.2005


ÖZET: Nafaka davaları yönünden temyiz edilebilirlik (kesinlik) sınırının belirlenmesinde yıllık nafaka tutarının esas alınması gerekir.


(4721 S. K. m. 4) (1086 S. K. m. 427) (492 S. K. m. 15) (1136 S. K. m. 168) (YHGK 13.01.1988 T. 1987/13-586 E. 1988/25 K.)


Dava: Taraflar arasındaki "iştirak nafakası" davasından dolayı yapılan yargılama sonunda; Ankara Dördüncü Aile Mahkemesi’nce davanın kısmen kabulüne dair verilen 13.11.2003 gün ve 2003/744-603 sayılı kararın incelenmesi davalı tarafından istenilmesi üzerine,


Yargıtay Üçüncü Hukuk Dairesinin 29.3.2004 gün ve 2004/2461-2901 sayılı ilamı ile;


(...Davada, anlaşmalı boşanma ile hükmedilen aylık 100.000.000 lira iştirak nafakasının 400.000.000 liraya yükseltilmesi istenilmiş; mahkemece istemin kısmen kabulü ile aylık 300.000.000 lira iştirak nafakasına karar verilmiştir.


Ancak, tarafların gerçekleşen sosyal ve ekonomik durumlarına, nafakanın niteliğine ve özellikle küçüğün yaş, eğitim düzeyi ile davalının gelirindeki artışa göre yaklaşık bir yıl önce hükmedilen nafakada, yapılan iyileştirme miktarı fazla olup, TMK'nın 4. maddesinde vurgulanan "hakkaniyet" ilkesine uygun bulunmamıştır.


Ayrıca, davacı kendisini vekille temsil ettirmediği halde lehine ücreti vekalete hükmedilmesi de usul ve yasaya aykırı görülmüştür...)


Gerekçesiyle bozularak dosya yerine geri çevrilmekle, yeniden yapılan yargılama sonunda, mahkemece önceki kararda direnilmiştir.


Hukuk Genel Kurulunca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra gereği görüşüldü:


Karar: Dava, katılım (iştirak)nafakası istemine ilişkindir.


A- Davacının İsteminin Özeti: Davacı, davalı ile 14.5.2002 tarihinde boşandıklarını müşterek çocukları Ebru'nun velayetinin kendisine verildiğini, öğretmen olduğunu, boşanma ilamı ile birlikte Ebru için aylık 100.000.000 TL. katılım (iştirak) nafakasına 23.03.2002 tarihi itibarı ile hükmedildiğini, ancak çocuğun okula başladığını, astım hastası olduğunu, hükmedilen nafakanın ve kendisinin gelirinin ihtiyaçlarını karşılamaya yetmediğini ileri sürerek, aylık nafakanın 400.000.000 TL.ye çıkarılmasını istemiştir.


B- Davalının Cevabının Özeti: Davalı mühendis olduğunu, aylık 1.250.577.099 TL. net maaş aldığını, oturduğu ev için aylık 190.000.000 TL kira ödediğini ileri sürerek, daha önce Ebru için hükmedilen 100.000.000 TL katılım (iştirak) nafakasının yeterli olduğunu savunarak davanın reddine karar verilmesini istemiştir.


C- Yerel Mahkeme Kararının Özeti: Yerel mahkemece, davalının davacıdan boşandıktan sonra başka birisi ile resmen evlenmediği, küçük Ebru'nun ilkokul 1. sınıf öğrencisi olduğu, günümüz koşulları ve ortak çocuğun paraya olan gereksinimi göz önüne alındığında aylık 300.000.000 TL. nafakanın yeterli olacağı sonucuna varılarak, daha önce hükmedilen aylık 100.000.000 TL. katılım nafakasının 300.000.000 TL.ye çıkarılarak bu şekilde davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.


D- Temyiz Evresi, Bozma Ve Direnme: Davalı vekilinin temyizi üzerine Özel Dairece; "Tarafların gerçekleşen sosyal ve ekonomik durumlarına, nafakanın niteliğine ve özellikle küçüğün yaş, eğitim düzeyi ile davalının gelirindeki artışa göre, yaklaşık bir yıl önce hükmedilen nafakada yapılan iyileştirme miktarı fazla olup, TMK'nın 4. maddesinde vurgulanan "hakkaniyet" ilkesine uygun bulunmadığı" gerekçesiyle yerel mahkeme kararı bozulmuş, Yerel Mahkeme; "çocuğun eğitimi, bakımı ve korunması ile ilgili gelişen ihtiyaçları göz önüne alındığında hükmedilen nafakanın yeterli olacağı" görüşüyle ilk hükümde direnmiştir.


E- Uyuşmazlık: Tarafların ortak çocukları Ebru için hükmedilen iştirak nafakasının Türk Medeni Kanunu'nun 4. maddesinde yer alan "hakkaniyet" kuralına uygun olup olmadığı noktasında toplanmaktadır.


F- Gerekçe: a- Temyiz edilebilirliğe ilişkin ön sorunun incelenip değerlendirilmesi; dosyada daha önce hükmedilen 100.000.000 TL. katılım nafakasının 400.000.000 TL.’ye çıkarılması istenmiş, mahkemece aylık 300.000.000 TL.ye hükmedilmiş olması ve kararı davalının temyiz etmesi karşısında, dosyanın kesinlik (temyiz edilebilirlik) sınırı altında kalıp kalmadığı, buradan giderek nafaka davalarında temyiz edilebilirlik (kesinlik) sınırı belirlenirken aylık nafaka miktarının mı, yoksa yıllık nafaka miktarının mı esas alınması gerektiği hususunun ön sorun olarak incelenmesi gerekli görülmüştür.


Kural olarak, mahkemelerden verilen son (nihai) kararlara karşı temyiz yoluna başvurulabilir. Bununla birlikte kanun koyucu belirli düşüncelerle miktar ve değeri belirli bir miktarın altında kalan taşınır mal ve alacak davalarına ilişkin son kararların kesin olduğunu, dolayısıyla temyizinin olanaklı bulunmadığını hükme bağlamıştır (HUMK'nın m. 427).


Bir kararın temyizinin olanaklı olup olmadığı, diğer bir söyleyişle, kesinlik sınırı belirlenirken yalnız dava konusu (müddeabih) menkul ya da alacağın değeri esas alınır. Faiz, icra (inkar) tazminatı ve giderler hesaba katılmaz (YHGK. 13.1.1988 gün, 1988/13-586 E. ve 25 K. sy. ilamı).


Bilindiği gibi, 14.7.2004 tarih ve 5219 sayılı "Çeşitli Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun" 21.7.2004 gün ve 25529 sayılı Resmi Gazete'de yayınlanmış olup, bu tarih itibarı ile temyiz edilebilirlik (kesinlik) sınırı 1.000.000.000 TL. (1.000 YTL.) olarak belirlenmiştir.


Öte yandan, 5219 sayılı Kanun'un Genel Gerekçesinde yer alan "...Kararların kesinlik sınırının çok düşük olması, davaların gereksiz yere uzamasına ve Yargıtay'ın iş yükünün artmasına neden olmaktadır" şeklindeki ifade de, Kanun koyucunun, günümüz ekonomik koşullarını ve paranın satın alma gücünü gözeterek miktar ve değeri belirli bir sınırın altında kalan uyuşmazlıklar hakkında yerel mahkemelerce verilen hükümleri Yargıtay denetimi dışında tutmayı amaçladığını göstermektedir.


Bu aşamada nafaka davalarında temyiz edilebilirlik (kesinlik) sınırının saptanmasında aylık nafaka miktarının mı; yoksa yıllık nafaka miktarının mı esas alınması gerektiği sorunu gündeme gelmiş, bu yönün Hukuk Usulü Muhakemesi Kanunu ve diğer paralel düzenlemelerin genel yapısı, ruhu ve öngördüğü yargılama ilkeleri çerçevesinde, 5219 sayılı Kanun ve gerekçesi de dikkate alınarak, yargısal içtihatlarla açıklığa kavuşturulması gerektiği düşüncesi, Hukuk Genel Kurulu'ndaki ön sorunla ilgili görüşmeler sırasında benimsenmiştir.


Hukuk Genel Kurulu'nda ön sorun bakımından yapılan görüşmeler sırasında azınlıkta kalan bir kısım üyeler, kesinlik, (temyiz edilebilirlik) sınırının belirlenmesinde aylık nafakanın esas alınması gerektiği konusunda Yargıtay Daireleri arasında bir uygulama birliği olduğu bundan ayrılmayı gerektirecek makul bir nedenin bulunmadığı yönünde görüş bildirmişlerdir.


Buna karşılık, çoğunlukça bu görüş benimsenmeyerek şu sonuca varılmıştır;


Temyiz edilebilirlik (kesinlik) sınırı belirlenirken hüküm altına alınan nafakanın aylık veya yıllık tutarının dikkate alınması gerektiği yönünde açık bir hüküm bulunmamaktadır. Sorunun çözümünde nafaka davalarında davanın değerinin (müddeabihin) ne olduğunun saptanması önem arz eder. Bir davada müddeabihin bir tek değeri olur, bu tek değer mahkemenin görevli olup olmadığı, mahkemenin kararının temyiz edilip edilemeyeceği, temyiz incelemesinin duruşmalı yapılıp yapılamayacağı, temyiz sonucunda verilecek Yargıtay kararına karşı karar düzeltme yoluna gidilip gidilemeyeceği, harç hesaplanması ve vekalet ücreti takdir edilirken ölçüt olarak alınır (Prof. Dr. Baki Kuru Hukuk Muhakemeleri Usulü Altıncı Baskı 2001 Cilt 1 sayfa 179).


492 sayılı Harçlar Kanunu'nun, Harç Alma Ölçüleri kenar başlıklı 15. maddesine göre, "Yargı harçları (1) sayılı tarifede yazılı işlemlerden "değer" ölçüsüne göre nispi esas üzerinden alınır" denmiş, 1 sayılı Tarife'nin Karar ve ilam Harcı kenar başlıklı III. bölümünün, Nispi Harç başlıklı 1. bendinin Nafaka davalarında alınacak harcın düzenlendiği (d) fıkrasında; nafaka verilmesine dair hükümlerde bir senelik nafaka bedeli üzerinden harç alınacağı ifade edilmiştir.


1136 sayılı Avukatlık Kanununun 168. maddesine dayalı olarak hazırlanan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesinin Nafaka, kira tespiti ve tahliye davalarında ücret kenar başlıklı 9. maddesinde; "Tahliye davalarında bir yıllık kira bedeli tutarı, kira tespiti ve nafaka davalarında tespit olunan kira bedeli farkının veya hükmolunan nafakanın bir yıllık tutarı üzerinden vekalet ücretinin hesaplanacağı" açıklanmıştır.


Nafaka ve nafakanın arttırılması davaları kanundan doğan bir alacağın tespiti ve tahsili davası niteliğindedir.


Yukarıda açıklandığı üzere nafaka davalarında gerek Harçlar Kanunundan, gerekse Avukatlık Kanunu ve buna dayalı olarak çıkarılan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi dava değerinin (müddeabihin) yıllık nafaka miktarı olduğunu açık bir biçimde ortaya koymuştur.


Mahkeme harcı ve vekalet ücret hesaplanırken ayrı bir dava değeri, temyiz edilebilirlik sınırı belirlenirken ayrı bir dava değeri belirlenmesinin yasal bir dayanağı bulunmadığına göre; temyiz edilebilirlik (kesinlik) sınırı yönünden de, nafakanın yıllık tutarını esas almak gerekecektir.


Sonuç olarak, yukarıda açıklanan nedenlerle nafaka davaları yönünden temyiz edilebilirlik (kesinlik) sınırının belirlenmesinde yıllık nafaka tutarının esas alınması gerektiği benimsenmiştir.


Somut olayda, davacı daha önce hükmedilen aylık 100.000.000 TL. nafakanın aylık 400.000.000 TL.ye çıkarılmasını istemiş, mahkeme aylık 300.000.000 TL. nafakaya hükmetmiş, kararı davalı temyiz etmiş olup, hükmedilen ve temyize konu olan nafakanın yıllık tutarı 1.200.000.000 TL. (1.200 YTL) olması karşısında 20.10.2004 tarihli direnme kararının temyizi olanaklı bir karar olduğu sonucuna varılarak, işin esasının incelenmesine geçilmesine oyçokluğu ile karar verildi.


b- Tarafların karşılıklı iddia ve savunmalarına, dosyadaki tutanak ve kanıtlara, bozma kararında açıklanan nedenlere göre, Hukuk Genel Kurulu'nca benimsenen Özel Daire bozma kararına uyulmak gerekirken, önceki kararda direnilmesi usul ve yasaya aykırıdır. Bu nedenle direnme kararı bozulmalıdır.


Sonuç: Davalının temyiz itirazlarının kabulü ile, direnme kararının yukarıda ve Özel Daire bozma kararında gösterilen nedenlerden dolayı HUMK'nın 429. maddesi gereğince BOZULMASINA, istek halinde temyiz peşin harcının geri verilmesine, 6.4.2005 gününde oyçokluğu ile karar verildi.


Sinerji Mevzuat ve İçtihat Programları
Old 21-01-2009, 12:16   #4
Sinerji Hukuk Yazılımları

 
Varsayılan

T.C. YARGITAY3.Hukuk Dairesi


Esas: 2005/9236
Karar: 2005/9363
Karar Tarihi: 03.10.2005


ÖZET: Somut olayda, davalıya tebliğ edilen davetiyede duruşma günü ve saati yazılmamıştır. Bu hal davalının savunma hakkını kısıtlayan önemli bir usul hatasıdır. Davalı kanuna uygun biçimde duruşmaya çağrılmadan (taraf teşkili sağlanmadan) işin esasına girilecek hüküm verilmiş olması doğru görülmemiş, bozmayı gerektirmiştir.

(1086 S. K. m. 73, 427) (HGK. 6.4.2005 T. 2005/3-169 E. 2005/235 K.)

Dava: Taraflar arasında görülen nafaka davasının yapılan muhakemesi sonunda mahalli mahkemece verilen hüküm davalı vekili tarafından temyiz edilmiştir.

Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanununun 21.07.2004 tarihinde yürürlüğe giren 5219 sayılı yasa ile değişik 427/2 maddesi ile taşınır mal ve alacak davalarında temyiz sınırı 1.000.000.000 lira olarak hüküm altına alınmıştır.

Hukuk Genel Kurulunun 6.4.2005 tarih ve 2005/3-169 E- 235 K. sayılı kararı ile nafaka davalarında temyiz ve karar düzeltmede yıllık nafaka miktarının dikkate alınacağı açıklanmıştır.

Temyize konu edilen karar 5219 sayılı yasanın yürürlüğe girdiği 21.07.2004 tarihinden sonra verilmiş olup yıllık nafaka (farkı) miktarı 1.000.000.000 liradan fazladır.

Ancak Dairemizin 22.3.2005 tarih ve 2005/2536 E-2005/2975 K.sayılı kararı ile aylık nafaka miktarı esas alınarak temyiz talebinin reddine karar verildiğinden Dairemizin maddi hataya müstenit olarak verilen kararının kaldırılmasına karar verildikten sonra dosyadaki bütün kağıtlar okunup gereği düşünüldü:

Karar: Davada, aylık 450.000.000 lira olarak ödenen iştirak nafakasının artırılarak aylık 800.000.000 liraya yükseltilmesi istenilmiş, mahkemece davanın kısmen kabulü ile aylık nafaka miktarı 700.000.000 liraya çıkartılmıştır.

Davalı vekili temyiz dilekçesinde; dava dilekçesinin müvekkiline usulüne uygun tebliğ edilmediğini iddia etmektedir.

HUMK'nun 73 maddesine göre <Kanunun gösterdiği istisnalar haricinde hakim her iki tarafı dinlemeden, iddia ve savunmalarını bildirmeleri için kanuna uygun biçimde davet etmeden hükmünü veremez.>

Aynı zamanda savunma hakkı kutsal olup, Anayasa ile güvence altına alınmıştır (AY. m. 36).

Somut olayda, davalıya tebliğ edilen davetiyede duruşma günü ve saati yazılmamıştır. Bu hal davalının savunma hakkını kısıtlayan önemli bir usul hatasıdır. Davalı kanuna uygun biçimde duruşmaya çağrılmadan (taraf teşkili sağlanmadan) işin esasına girilecek hüküm verilmiş olması doğru görülmemiş, bozmayı gerektirmiştir.

Sonuç: Bu itibarla yukarıda açıklanan esaslar göz önünde tutulmaksızın yazılı şekilde hüküm tesisi isabetsiz, temyiz itirazları bu nedenlerle yerinde olduğundan kabulü ile hükmün HUMK. nun 428. maddesi gereğince BOZULMASINA, peşin alınan temyiz harcının istek halinde temyiz edene iadesine, 03.10.2005 tarihinde oybirliği ile karar verildi. (¤¤)

Sinerji Mevzuat ve İçtihat Programları
Old 21-01-2009, 13:00   #5
Yücel Kocabaş

 
Varsayılan

Yargıtay temyiz sınırını önceki kararlarında aylık nafakaya göre belirlerken şimdiki kararlarında yıllık miktara göre belirlemektedir.

Nafaka artırım davalarında davacı için temyiz sınırı ret edilen miktarın yıllık tutarı , davalı içinse kabul edilen yani arttırılan miktarın yıllık tatarı esas alınarak hesaplanır .

Bu durumda davalının aleyhine hükmedilen 20 TLx 12 ay = 240 TL lik miktar temyiz sınırı altında kaldığından , davalının temyiz isteminin HUMK. 432 mad. göre reddi gerektiği savunulabilir. Diye düşünüyorum.
Old 01-03-2011, 17:42   #7
hakkaniyet_

 
Varsayılan

Alıntı:
Yazan Yücel Kocabaş
Yargıtay temyiz sınırını önceki kararlarında aylık nafakaya göre belirlerken şimdiki kararlarında yıllık miktara göre belirlemektedir.

Nafaka artırım davalarında davacı için temyiz sınırı ret edilen miktarın yıllık tutarı , davalı içinse kabul edilen yani arttırılan miktarın yıllık tatarı esas alınarak hesaplanır .

Bu durumda davalının aleyhine hükmedilen 20 TLx 12 ay = 240 TL lik miktar temyiz sınırı altında kaldığından , davalının temyiz isteminin HUMK. 432 mad. göre reddi gerektiği savunulabilir. Diye düşünüyorum.
Davacı ve davalı açısından temyiz sınırında bir farklılık mı var temyiz sınırını belirlemede?
Old 01-03-2011, 18:34   #8
cido86

 
Varsayılan

Nafakanın artırılması davalarında temyiz sınırının davacı ve davalı açısından farklı belirlenmesi hakkında sayın meslektaşımın görüşüne katılmıyorum. Nitekim temyiz sınırı davacı açısından reddedilen miktara göre belirlenecekse bu durumda davacı davasını açarken fahiş bir miktar belirlemekle reddedilme ihtimaline karşılık temyiz edebilme hakkını sağlayabilmeyi düşünebilecektir. Bu da hukuk mantığıyla bağdaşmayan bir yol, bir düşünce olsa gerek..
- YHGK 15.7.2009 E.2009/3-352 – K.2009/348 Ayrıca Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun belirtmiş olduğum kararında "Davada aylık 100.- YTL. fark üzerinden yıllık toplam 1.200.- YTL. (fark) yoksulluk nafakası istenmiştir. Bu miktar direnme kararının verildiği tarihte yasal temyiz edilebilirlik sınırının altında kalmakta ise de nafaka davalarının hukuki niteliği ve hükmedilecek miktarın takip eden yıllar için istenebilecek nafaka miktarına etkisinin “ard etkisi” kapsamında değerlendirilmesi, sonucu kararın temyiz incelemesinin yapılmasına oybirliği ile karar verilmiştir." denilmek suretiyle kararın temyizinde davacı açısından reddedilen miktarın gözetilmediği sonucuna varılmıştır. Saygılarımla..
Old 03-03-2011, 00:34   #10
Yücel Kocabaş

 
Varsayılan

Alıntı:
Yazan Yücel Kocabaş
Nafaka artırım davalarında davacı için temyiz sınırı ret edilen miktarın yıllık tutarı , davalı içinse kabul edilen yani arttırılan miktarın yıllık tatarı esas alınarak hesaplanır .
Cevabım HUMK.Madde 427 maddesine uygundur.Bu durumda temyiz sınırı davacı ve davalı yönünden farklı olmaktadır. B.KURU'nun Usul hukuku 2006 sh: 747'de verdiği örnekler de bu doğrultudadır.
Kural sadece nafaka için değil tüm alacak davaları için geçerlidir. Ancak karşı tarafın temyizi halinde temyiz hakkı olmayan tarafda cevap dilekçesinde itirazlarını ileriye sürebilir.

HUMK.madde 427/3 "Miktar vedeğeri bir milyar lirayı geçmeyen ...alacak davalarına ilişkin nihai kararlar kesindir"
HUMK.madde 427/4 "Alacağın tamamının dava edilmiş olması halinde, hükümde, asıl isteminin kabul edilmeyen bölümü bir milyar lirayı geçmeyen tarafın temyiz hakkı yoktur; şu kadar ki karşı tarafça temyiz yoluna başvurulması halinde, düzenleyeceği cevap dilekçesinde temyize ilişkin itirazlarını ileri sürmesi mümkündür."

HGK.2 ve 3.HD.lerinin nafaka davalarında temyiz sınırı olduğu ve yıllık nafaka miktarına göre belirleneceğine dair yerleşen pekçok kararı bulunmaktadır. 3.HD.üyüsi Erkan ERTÜRK'ün Uygulamada Nafaka Davaları isimli eserinde de aynı husus yazılıdır. (cido86) nın yayınladığı HGK. 15.07.2009 T. 2009/3-352 E. 2009/348 sayılı kararındaki "nafaka davalarının hukuki niteliği ve hükmedilecek miktarın takip eden yıllar için istenebilecek nafaka miktarına etkisinin ard etkisi nedeniyle nafaka davalarında temyiz sınırı olmayacağı" şeklindeki bir görüşü destekyen başka bir yargısal karar veya bilimsel görüşe ben rastlamadım. Belki olaya özgü bir karardır.Diye düşünüyorum.
Yanıt


Şu anda Bu Konuyu Okuyan Ziyaretçiler : 1 (0 Site Üyesi ve 1 konuk)
 

 
Forum Listesi

Benzer Konular
Konu Konuyu Başlatan Forum Yanıt Son Mesaj
İştirak Nafakasinin Kendiliğinden Kalkmasi m_kesik Meslektaşların Soruları 16 19-12-2013 16:07
Tazmİnat Davasi GÖrev Siniri avukat1980 Meslektaşların Soruları 2 28-11-2008 13:57
Yoksulluk Nafakasinin GeÇmİŞe YÖnelİk Olarak Kaldirilmasi MÜmkÜn MÜdÜr? Avsibel Meslektaşların Soruları 5 23-09-2008 10:00
İnsan ÖldÜrme SuÇuna İŞtİrak çiçero fadi Meslektaşların Soruları 2 27-08-2007 13:02


THS Sunucusu bu sayfayı 0,09942102 saniyede 16 sorgu ile oluşturdu.

Türk Hukuk Sitesi (1997 - 2016) © Sitenin Tüm Hakları Saklıdır. Kurallar, yararlanma şartları, site sözleşmesi ve çekinceler için buraya tıklayınız. Site içeriği izinsiz başka site ya da medyalarda yayınlanamaz. Türk Hukuk Sitesi, ağır çalışma şartları içinde büyük bir mesleki mücadele veren ve en zor koşullar altında dahi "Adalet" savaşından yılmayan Türk Hukukçuları ile Hukukun üstünlüğü ilkesine inanan tüm Hukukseverlere adanmıştır. Sitemiz ticari kaygılardan uzak, ücretsiz bir sitedir ve her meslekten hukukçular tarafından hazırlanmakta ve yönetilmektedir.