Ana Sayfa
Kavram Arama : THS Google   |   Forum İçi Arama  

Üye İsmi
Şifre

Meslektaşların Soruları Hukukçu meslektaşların hukuki nitelikte sorularını birbirlerine yöneltecekleri mesleki yardımlaşma forumu. SADECE hukuk fakültesi mezunları ile hukuk profesyonellerinin (bilirkişi, icra müdürü vb.) yazışmasına açıktır. [Yeni Soru Sorun]

Kişilerin miras hakkı herhangi bir zamanaşımına tabiimidir?

Yanıt
Konuyu Değerlendirin Konu İçinde Arama Konu Araçları  
Old 24-01-2009, 18:05   #1
lawyer73

 
Varsayılan Kişilerin miras hakkı herhangi bir zamanaşımına tabiimidir?

Merhaba sayın meslektaşlarım. Size bir sorum olacaktı. Bir muris 1984 yılında geride diğer çocuklarını da bırakmasına rağmen tüm gayrimenkullerini muvazalı olarak bir çocuğuna bırakıyor. Aralarında herhangi bir satış sözleşmesi olmamasına rağmen ve aslında gayrimenkulleri oğluna bağışladığı halde bunu tapuda satış işlemi olarak gösteriyorlar. Aradan bir iki yıl geçtikten sonra muris baba vefat ediyor. Şimdi benim müvekkillerim yani diğer mirasçılar, gayrimenkullerin bırakıldığı oğula dava açıp kendi paylarını almak istiyorlar. Bildiğim kadarıyla kişilerin miras hakkı herhangi bir zamanaşımına tabi değil. Fakat bununla ilgili olarak bir yazılı kaynak ve Yargıtay kararı bulamadım. Elinizde miras hakkının herhangi bir zamanaşımına tabi olmadığını gösteren bir yazılı kaynak veya Yargıtay kararı varsa göndermenizi rica edecektim. Şimdiden herkese teşekkür ederim, iyi çalışmalar dilerim.
Old 25-01-2009, 00:03   #2
Av.Duygu Işık Behrem

 
Varsayılan

Aslında burada aramanız gereken kanımca miras hakkının bir zamanaşımına ya da hak düşürücü süreye tabii olup olmadığı değil, muris muvazaasına dayalı tapu iptali ve tescil ve/veya tenkis davalarına ilişkin hüküm ve uygulamalar olmalı. Çünkü açmanız gereken dava da bu yönde olacak. Aramalarınızı bu kelimeler üzerinden yaparsanız daha kolay sonuca ulaşabilirsiniz. Muris muvazaasına dayalı bir tapu iptali ve tescil davası açacak iseniz aşağıdaki karar işinize yarayacaktır. Ayrıca terditli bir dava açmanız da mümkün (tapu iptali ve tescil; kabul edilmez ise tenkise şeklinde) İkinci karar da terditli olarak dava açılabileceğine ilişkin bir Yargıtay HGK kararı;

T.C.
YARGITAY
1. HUKUK DAİRESİ
E. 2006/7105
K. 2006/9159
T. 25.9.2006
• MİRAS BIRAKANIN ASIL İRADESİNİN BELİRLENMESİ ( Muvazaa - Ülke ve Yörenin Gelenek ve Görenekleri Toplumsal Eğilimleri Olayların Olağan Akışı Miras Bırakanın Sözleşmeyi Yapmakta Haklı ve Makul Bir Nedeninin Bulunup Bulunmadığı Araştırılması Gereği )
• MURİS MUVAZAASI ( Tapu İptali ve Tescil - Görünürdeki Sözleşme Tarafların Gerçek İradelerine Uymadığından Gizli Bağış Sözleşmesi de Şekil Şartlarına Uygun Olmadığından Geçersiz Olduğu )
MURİS MUVAZAASINA DAYALI DAVALARDA ZAMANAŞIMI ( Bu Tür İddiaların Süreye Tabi Kılınmaksızın Her Zaman İleri Sürülmesi Olanaklı Bulunduğu )
• TAPU İPTALİ VE TESCİL ( Muris Muvazaası - Bu Tür İddiaların Süreye Tabi Kılınmaksızın Her Zaman İleri Sürülmesi Olanaklı Bulunduğundan İşin Esasına Girilmesi Gereği )
• VEKALET GÖREVİNİN KÖTÜYE KULLANILMASI ( Tapu İptal ve Tescil - Vekil Aracılığıyla Yapılan Muvazaalı İşlemlerin Asile İzafeten Gerçekleştirildiğinden Söz Edilemeyeceği )
4721/m.
706
818/m.18
ÖZET : Dava, muris muvazaası ve vekalet görevinin kötüye kullanılması hukuksal nedenlerine dayalı tapu iptal ve tescil isteklerine ilişkindir.
Kayıt malikleri taşınmazdaki haklarını doğrudan temlik konusu yapabilecekleri gibi, vekil aracılığıyla da intikalini sağlayabilirler. Ancak vekil aracılığıyla yapılan muvazaalı işlemlerin asile izafeten gerçekleştirildiğinden söz edilemez.
Bu tür uyuşmazlıkların sağlıklı, adil ve doğru bir çözüme ulaştırılabilmesi için miras bırakanın asıl irade ve amacının duraksamaya yer bırakmayacak biçimde ortaya çıkarılması gerekir. Bunun için de ülke ve yörenin gelenek ve görenekleri, toplumsal eğilimleri, olayların olağan akışı, miras bırakanın sözleşmeyi yapmakta haklı ve makul bir nedeninin bulunup bulunmadığı, davalı yanın alış gücünün olup olmadığı, satış bedeli ile sözleşme tarihindeki gerçek değer arasındaki fark, taraflar ile miras bırakan arasındaki beşeri ilişki gibi olgulardan yararlanılmasında zorunluluk vardır.
Muris muvazaası hukuksal nedenine dayalı davalarda zamanaşımı ya da hak düşürücü sürenin uygulanma olanağı bulunmadığı, davanın niteliğine göre bu tür iddiaların süreye tabi kılınmaksızın her zaman ileri sürülmesi olanaklı bulunduğundan işin esasına girilerek karar verilmesi gerekir.
DAVA : Taraflar arasında görülen davada;
Davacılar, miras bırakanları Abdurrahman'ın kayden malik olduğu 689 ve 699 parsel sayılı taşınmazlardaki paylarının vekili aracılığıyla davalıya bedelsiz temlik edildiğini, vekilin vekalet görevini kötüye kullandığını ve yapılan işlemlerin muvazaalı olduğunu ileri sürerek tapularının payları oranında iptal ve tescilini istemişlerdir.
Davalı, davanın reddini savunmuştur.
Mahkemece, davacılar iddiasının zamanaşımı nedeniyle reddine karar verilmiştir.
Karar, davacılar tarafından süresinde duruşmalı temyiz edilmiş olmakla; tetkik hakiminin raporu okundu, düşüncesi alındı. Dosya incelendi, duruşma isteği dava değeri yönünden reddedildi, gereği görüşülüp düşünüldü:
KARAR : Dava, muris muvazaası ve vekalet görevinin kötüye kullanılması hukuksal nedenlerine dayalı tapu iptal ve tescil isteklerine ilişkindir.
Mahkemece, davanın zamanaşımı geçtiğinden bahisle reddine karar verilmiştir.
Dosya içeriğinden, toplanan delillerden davacıların ortak miras bırakanı Abdurrahman'ın 689 ve 699 parsel sayılı taşınmazlardaki 1/2'şer payını vekil aracılığıyla 15.09.1978 tarihli akitte davalıya temlik ettiği görülmektedir.
Davacılar, anılan işlemi miras bırakanın ve vekilin haklarını kötüye kullanarak gerçekleştirdiklerini ileri sürerek eldeki davayı açmışlardır.
Kayıt maliklerinin taşınmazdaki haklarını doğrudan temlik konusu yapabilecekleri gibi, vekil aracılığıyla da intikalini sağlamalarının olanaklı bulunduğu tartışmasızdır. Ancak vekil aracılığıyla yapılan muvazaalı işlemlerin asile izafeten gerçekleştirildiğinden söz edilemez.
Öyle ise, iddianın ileri sürülüş biçiminden davanın 01.04.1974 tarih 1/2 sayılı Yargıtay İnançları Birleştirme Kararında belirtilen muris muvazaası hukuksal nedenine dayalı bulunduğu kabul edilmelidir.
Bilindiği üzere; uygulamada ve öğretide "muris muvazaası" olarak tanımlanan muvazaa, niteliği itibariyle nisbi ( mevsuf-vasıflı ) muvazaa türüdür. Sözkonusu muvazaada miras bırakan, gerçekten sözleşme yapmak ve tapulu taşınmazını devretmek istemektedir. Ancak mirasçısını miras hakkından yoksun bırakmak için esas amacını gizleyerek, gerçekte bağışlamak istediği tapulu taşınmazını, tapuda yaptığı resmi sözleşmede iradesini satış veya ölünceye kadar bakma sözleşmesi doğrultusunda açıklamak suretiyle devretmektedir.
Bu durumda yerleşmiş Yargıtay içtihatlarında ve 01.04.1974 tarih 1/2 sayılı İnançları Birleştirme Kararında açıklandığı üzere, görünürdeki sözleşme tarafların gerçek iradelerine uymadığından, gizli bağış sözleşmesi de Medeni Kanun'un 706, Borçlar Kanunu'nun 213 ve Tapu Kanunu'nun 26. maddelerinde öngörülen şekil koşullarından yoksun bulunduğundan, saklı pay sahibi olsun veya olmasın miras hakkı çiğnenen tüm mirasçılar dava açarak resmi sözleşmenin muvazaa nedeni ile geçersizliğinin tespitini ve buna dayanılarak oluşturulan tapu kaydının iptalini isteyebilirler.
Hemen belirtmek gerekir ki, bu tür uyuşmazlıkların sağlıklı, adil ve doğru bir çözüme ulaştırılabilmesi, davalıya yapılan temlikin gerçek yönünün diğer bir söyleyişle miras bırakanın asıl irade ve amacının duraksamaya yer bırakmayacak biçimde ortaya çıkarılmasına bağlıdır. Bir iç sorun olan ve gizlenen gerçek irade ve amacın tespiti ve aydınlığa kavuşturulması genellikle zor olduğundan, bu yöndeki delillerin eksiksiz toplanılması yanında, birlikte ve doğru şekilde değerlendirilmesi de büyük önem taşınmaktadır. Bunun için de ülke ve yörenin gelenek ve görenekleri, toplumsal eğilimleri, olayların olağan akışı, miras bırakanın sözleşmeyi yapmakta haklı ve makul bir nedeninin bulunup bulunmadığı, davalı yanın alış gücünün olup olmadığı, satış bedeli ile sözleşme tarihindeki gerçek değer arasındaki fark, taraflar ile miras bırakan arasındaki beşeri ilişki gibi olgulardan yararlanılmasında zorunluluk vardır.
Hal böyle olunca; muris muvazaası hukuksal nedenine dayalı davalarda zamanaşımı ya da hak düşürücü sürenin uygulanma olanağı bulunmadığı, davanın niteliğine göre bu tür iddiaların süreye tabi kılınmaksızın her zaman ileri sürülmesinin olanaklı bulunduğu gözetilmek suretiyle işin esası yönünden yukarıdaki ilkeleri kapsar biçimde hükme yeterli bir araştırma yapılarak sonucuna göre bir karar verilmesi gerekirken, yanılgılı değerlendirme ile yazılı olduğu üzere hüküm kurulmuş olması doğru değildir. SONUÇ : Davacıların temyiz itirazları yerindedir. Kabulüyle hükmün açıklanan nedenlerden ötürü HUMK'nın 428. maddesi gereğince ( BOZULMASINA ), peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 25.09.2006 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.

******
T.C.

YARGITAY

HUKUK GENEL KURULU

E. 1989/1-359

K. 1990/257

T. 18.4.1990

• MURİS MUVAZAASI ( Tapu İptali ve Tenkis İsteklerinin Kademeli Olarak Aynı Davada İleri Sürülebilmesi )

• TERDİTLİ DAVA ( Muris Muvazaası Nedeniyle Tapu İptali veya Tenkis İstemi )

• HAK DÜŞÜRÜCÜ SÜRE ( Muris Muvazaası Nedenine Dayanan Tapu İptali Davasında )

• TAPU İPTALİ ( Muris Muvazaasına Dayalı )

• MURİS MUVAZAASINA DAYANAN DAVA ( Murisin Ölümünden Sonra Açılabilmesi )

• SÜRE SÖZ KONUSU OLMAMASI ( Muris Muvazaasına Dayalı Dava )

• MURİS MUVAZAASI NEDENİYLE TAPU İPTALİ ( Davanın Reddi Durumunda Tenkis İstenmesi )

• SÜREYE TABİ OLAN DAVA ( Davacının Bu Davayı Miras Bırakanın Külli Halefi Olarak Değil Kendi Miras Hakkına Dayanarak Açmış Olması )

• MİRAS HAKKINA DAYANARAK AÇILAN DAVA ( Davanın Murisin Ölümünden Sonra Açılabileceğinden Sürenin Söz Konusu Olmaması )

• TENKİS ( Davanın Murisin Ölümünden Sonra Açılabileceğinden Sürenin Söz Konusu Olmaması )

743/m.502

1086/m.76

818/m.18

3402/m.12

ÖZET : Muris muvazaası nedeniyle tapu iptali, olmadığı taktirde tenkis isteğine ilişkin davada bu istekler kademeli olarak aynı davada ileri sürülebilir. Davacı temyize konu davayı miras bırakanın külli halefi olarak değil, kendi miras hakkına dayanarak açmıştır, fakat bu davayı ancak miras bırakanın ölümünden sonra açabilir. Bu sebeple 10 yıllık hak düşürücü süre burada uygulanmayacaktır.
DAVA : Taraflar arasındaki davadan dolayı, bozma üzerine direnme yoluyla Ordu Asliye 1. Hukuk Mahkemesi`nden verilen 28.11.1988 gün ve 1988/636-678 sayılı kararın onanmasını kapsayan ve Yargıtay Hukuk Genel Kurulu`ndan çıkan 29.3.1989 gün, 1989/1-95 Esas, 1989/19 Karar sayılı ilamın; karar düzeltilmesi yoluyla incelenmesi davacı tarafından verilen dilekçe ile istenilmiş olmakla; Hukuk Genel Kurulu`nca dilekçe, düzeltilmesi istenen ilam ve dosyadaki ilgili bütün kağıtlar okunduktan sonra gereği görüşüldü:
KARAR : Dava; B.K.nun 18. maddesinden kaynaklanan muris muvazaası hukuksal sebebine dayalı tapu iptali, olmadığı takdirde tenkis isteğine ilişkindir. Öncelikle bu isteğin kademeli olarak aynı davada ileri sürülebileceği 22.5.1987 gün ve 4/5 sayılı Yargıtay İçtihatları Birleştirme Kararı gereğidir. Yine davada dayanılan maddi vakıaların bildirilmesi taraflara ait ise de, hukuki niteleme, bu maddi olaylar ve netice-i taleple bağlı olmak üzere; hakime aittir ( HUMK. md. 76 ). Olayda davacı müşterek miras bırakanın davalı kardeşlerine gerçekte bir satış yapmadığı halde, kendisinden mal kaçırmak ve miras hakkından yoksun bırakmak amacıyla; tapulama tesbiti sırasında, çekişme konusu taşınmazın davalılar adına tescilini sağladığını, bu işlemin muvazaa ile illetli olduğunu ileri sürerek, payı oranında iptalini istemiştir.
Her ne kadar, bu yere ait tapulama tesbitinin kesinleştiği tarih ile dava tarihi arasında, o dönemde yürürlükte bulunan 766 sayılı Yasa`nın 31/2. maddesi gerekse daha sonra yürürlüğe giren 3402 sayılı Yasanın bu maddeye paralel hüküm getiren 12. maddesinde öngörülen 10 yıllık hak düşürücü süre geçmişse de, uyuşmazlığın niteliği gereği olayda bu sürenin uygulama yeri yoktur. Çünkü; 1.4.1974 gün ve 1/2 sayılı Yargıtay İçtihatları Birleştirme Kararında da vurgulandığı üzere, davacı temyize konu davayı miras bırakanın külli halefi olarak değil, kendi miras hakkına dayanarak açmıştır. Bu davayı da ancak miras bırakanın ölümünden sonra açabileceği cihetle davanın ikamesi için herhangi bir süre söz konusu değildir. Ne var ki mahkemece kademeli olarak ileri sürülen bu istekler hakkında yeterli inceleme yapılmamıştır. Bu yöne değinen özel dairenin karar düzeltme üzerine verdiği bozma kararı tamamen yerindedir. Bu durumda Hukuk Genel Kurulu`nca da bu doğrultuda bozma kararı vermek gerekirken, yalnız tenkis isteği ile ilgili inceleme yapılmasına işaret edilen kararın yanılgılı olduğu yeniden yapılan inceleme srrasında anlaşılmakla davacının bu yöne değinen karar düzeltme isteği kabul edilmelidir.
SONUÇ : Davacının karar düzeltme isteğinin kabulü ile Hukuk Genel Kurulu`nun 29.3.1989 gün 1989/1-95 E. 1989/199 K. sayılı kararının kaldırılarak, yerel mahkeme direnme kararının Özel Daire bozma kararında gösterilen ve yukarıda açıklanan sebeplerden ötürü BOZULMASINA, oyçokluğu ile karar verildi.
Kaynak: Kazancı İçtihat Bankası
Yanıt


Şu anda Bu Konuyu Okuyan Ziyaretçiler : 1 (0 Site Üyesi ve 1 konuk)
 

 
Forum Listesi

Benzer Konular
Konu Konuyu Başlatan Forum Yanıt Son Mesaj
kız çocuğunun miras hakkı offprosecutor Meslektaşların Soruları 0 19-06-2008 17:06
Ölen Eş-Miras Hakkı Konuk Kadınlara Hukuki Destek Merkezi (KAHDEM) 2 24-03-2008 21:05
Mülkiyet hakkı ve miras hakkı Deunur Hukuk Soruları Arşivi 2 19-11-2006 20:44
Miras Payının Herhangi Bir Üçüncü Şahsa Temliki Atreju Meslektaşların Soruları 2 10-04-2006 13:39


THS Sunucusu bu sayfayı 0,04584789 saniyede 14 sorgu ile oluşturdu.

Türk Hukuk Sitesi (1997 - 2016) © Sitenin Tüm Hakları Saklıdır. Kurallar, yararlanma şartları, site sözleşmesi ve çekinceler için buraya tıklayınız. Site içeriği izinsiz başka site ya da medyalarda yayınlanamaz. Türk Hukuk Sitesi, ağır çalışma şartları içinde büyük bir mesleki mücadele veren ve en zor koşullar altında dahi "Adalet" savaşından yılmayan Türk Hukukçuları ile Hukukun üstünlüğü ilkesine inanan tüm Hukukseverlere adanmıştır. Sitemiz ticari kaygılardan uzak, ücretsiz bir sitedir ve her meslekten hukukçular tarafından hazırlanmakta ve yönetilmektedir.