Ana Sayfa
Kavram Arama : THS Google   |   Forum İçi Arama  

Üye İsmi
Şifre

Hukuk Haberleri Hukuk Haberleri, duyuruları, güncel hukuki gelişmeler. [Haber Ekleyin]

Evli erkeklerle birlikte olan kadınlara Yargıtay'dan kötü haber

Yanıt
Old 09-10-2010, 12:15   #91
Gemici

 
Varsayılan

Alıntı:
Yazan Av.Mehmet Saim Dikici
Sayın Gemici

Alman ve isviçre Medeni hukukunda da "ahlaka aykırılık" sorumluluğa neden bir durumdur. Ancak bildiğiniz üzere bazı kavramların toplumsal algılanışı ve doğal olarak uygulanışı farklılık arz edebiliyor. "Ahlak" kavramının endazesinin şaşması, yahut ölçüdeki sapma, aynı hükmün farklı uygulanmasına -maalesef- neden oluyor. Sıkıntı buradadır diye düşünüyorum.

Bizim ülkemizde "ahlak kavramı"nın alanı genişledikçe genişliyor. Bu gidişle tahmin ediyorum yargı kararlarıyla çok ahlaklı bir toplum haline geleceğiz...
------------------

Av.Mehmet Saim Dikici,
uzun bir cevap yazacaktım vazgeçtim; vaz geçmemin gerekçesi aklıma gelen şu soru:
Yargımızın görevi bizi ahlaklı bir toplum haline getirmek mi, yoksa bir 'hukuk devleti' haline getirmek mi?

Saygılarımla
Old 09-10-2010, 12:24   #92
Av.Mehmet Saim Dikici

 
Varsayılan

Alıntı:
Yazan Gemici
Av.Mehmet Saim Dikici,
uzun bir cevap yazacaktım vazgeçtim; vaz geçmemin gerekçesi aklıma gelen şu soru:
Yargımızın görevi bizi ahlaklı bir toplum haline getirmek mi, yoksa bir 'hukuk devleti' haline getirmek mi?

Saygılarımla


Toplumu ahlaklı hale getirmek, yargının işi değildir diye düşünüyorum.
Old 09-10-2010, 12:29   #93
Nur Deniz

 
Varsayılan

Boşanma davaları çok uzun sürüyor ülkemizde, benimki 4 yıl, bir arkadaşımın 6 yıldır, bir diğer arkadaşımınsa 3 yıldır devam ediyor. Yargıtaydan dönene kadar, karar kesinleşinceye kadar sadakatle yükümlüyüz.

Peki tamam, hadi evli bir erkekle hiçbir kadın aşk yaşamasın, buna da itirazım yok.

Peki bu karar ilerleyen zamanlarda uzun süren bu süreçlere de uygulanırsa, bunda insan haklarını ihlal yok mu?

Yakında boşanma davasının açılmış olmasının hiçbir hükmü olmadığını belirterek insanların bu kadar uzun süre kaçarak, tedirgin olarak yaşamasına nasıl bakıyorsunuz?

Zina suçken de bu tür ilişkiler vardı, şimdi boşanmayı zorlaştırarak insanları evlilikten korkutarak, ne elde edeceklerini düşünüyorlar merak ediyorum.

Böyle uğraşacağımıza evlenmeyiz diyenler çoğunlukta olacak, evlilik birliği dışında birçok çocuk doğacak.

Mantıklı gelse, vardır bir bildikleri diyeceğim ama, mantığım almıyor bu kararı.
Old 09-10-2010, 12:31   #94
Nur Deniz

 
Varsayılan

Alıntı:
Yazan Av.Mehmet Saim Dikici
Toplumu ahlaklı hale getirmek, yargının işi değildir diye düşünüyorum.

Katılıyorum.
Old 09-10-2010, 12:44   #95
üye25928

 
Varsayılan

Alıntı:
Yazan Gemici
Av.Mehmet Saim Dikici,
uzun bir cevap yazacaktım vazgeçtim; vaz geçmemin gerekçesi aklıma gelen şu soru:
Yargımızın görevi bizi ahlaklı bir toplum haline getirmek mi, yoksa bir 'hukuk devleti' haline getirmek mi?

Saygılarımla


Sayın Gemici Üstadım,

Kabul buyurursanız, bu konudaki naçizane fikirlerimi paylaşmak istiyorum...

Bence;

İkisi de değildir.

Yargının işi adaleti sağlamaktır.

Devletin hukuk devleti olup olamayacağını, bunun ne şekilde gerçekleşeğine asli kurucu iktidarlar karar verir, daha sonraki tali iktidarlar bu misyonu devam ettirme ve gerçekleştirme çabası içinde olurlar.

Ama polis devletinden bahsediyorsanız, orada yargı siyasete müdahale edebildiği için, siyasi iktidarın eylemlerinde yerindelik denetimi yapabilir ve yapılan icriatların hukuk devleti ilkesine uygun olup olmadığını denetleyebilir. Bu ideolojik bir yapı olduğu ve hakimlerin kişisel görüşlerini ifade ettiği için, sağlıklı olmayan taraflı bir yönetim sistemidir.

Hukuk devleti ilkesi içi boş bir çerçevedir, hukuki kurallar bu çerçevenin sınırları dışına çıkmanıza müdahale etmez, çerçevenin dışına çıkmaya çalışırsanız müeyyidelerin muhatabı olursunuz. Ek olarak da çerçevenin içi boştur ve yoruma açıktır. Çünkü bu yorumlar somut olayda hukukun kişiselleşmesini sağlar. Ve adalet tecelli eder. Doğal olarak da bu hukuk çerçevesi içindeki yorumlar tamamen sübjektif ve değişkendir, öyle olmalıdır da aksi halde "Minareyi çalan kılıfını hazırlar." atasözü sürekli tekerrür eder.. Hukuk ise sabit ve nesneldir. Bu sebepten dolayı hiçbir hukuki eylem, olay, karar veya yargı erkine ait olan bir irade beyanı hiçbir surette siyasi emeller, siyasi icraatlara ayrılmış alanlarla alakalı halkın seçme ve seçilebilme yeterliliği gibi alanları dolaylı veya doğrudan ilgilendiremez, bu konuda istişari nitelikte olsa bile fikir beyanı kabul edilemez.

Yargı erkinin yasama ve yürütme erklerinden kesin ayrılığı da onun sadece adaleti sağlaması gerekliliğinden kaynaklanır. Çünkü ahlak kurallarını oluşturmak bir yana, yargı erkinin uygulayacağı kuralları bile siyasi iktidar belirler. Hakimler doğru buldukları kuralları değil, siyasi iktidarın uygun bulduğu kuralları uygulamak ve uymakla yükümlülükleri vardır. Bu sebepten dolayı da onların tek ve asli edimleri adaleti sağlamaktır. Hukuk devletinin veya diğer unsurların ne şekilde tecelli edeceği hakimler veya hukukçular değil, siyasi iktidarın yetki alanındadır bu sebepten siyasi iktidarlar karar verir.

Esenlikler.
Old 09-10-2010, 20:25   #96
Av. Can DOĞANEL

 
Varsayılan

Asli kurcu iktidar ve tali kurucu iktidar kavramları Anayasa ile ilgili biraz ütopik kavramlardır. Anayasayı değiştirebilecek güce sahip her iktidar Anayasa'da bir cümle bile değiştirse asli kurucu iktidardır. Bu nedenle somut olaya asli kurucu iktidar açısından yaklaşmak sağlıklı olmadığı gibi yargının asli varoluş sebebi adaleti sağlamak değildir. Hele hele" siyasi iktidarın uygun bulduğu kuralları uygulamak ve uymakla yükümlüdürler" şeklinde bir yaklaşıma katılmak hiç mümkün değildir. Yargı toplumsal gelişmeler doğrultusunda statik görünen hukuk kurallarını toplumun değişen yapısına uygun olarak yorumlayarak geliştirebilir. Bununla beraber adaleti sağlamak dışında pek çok görevi olan yargının ahlak kuralı oluşturmak gibi bir görevi yoktur.

Olaya dönersek:
Yargıtay kararın gerekçesinde aşağıdaki maddelerden pek bahsetmeden bu maddelere atıf yapmaya çalışmıştır. Bana göre manevi tazminata hükmedilmesi sonucuna başka bir yerden varılamaz ki kararın özünde de aldatılan eşin "sosyal kişilik değerlerinin" zarara uğradığından bahsediliyor. Sosyal kişilik değerlerinin rencide olması noktasında 3. şahsın yaptığı hareketin bu değerleri hedef alması ve zarara uğrattığının düşünülmesi gerçekten hukuki bir garabettir.

Alıntı:
II. Saldırıya karşı
1. İlke

MADDE 24. Hukuka aykırı olarak kişilik hakkına saldırılan kimse, hakimden, saldırıda bulunanlara karşı korunmasını isteyebilir.

Kişilik hakkı zedelenen kimsenin rızası, daha üstün nitelikte özel veya kamusal yarar ya da kanunun verdiği yetkinin kullanılması sebeplerinden biriyle haklı kılınmadıkça, kişilik haklarına yapılan her saldırı hukuka aykırıdır.

2. Davalar
MADDE 25. Davacı, hakimden saldırı tehlikesinin önlenmesini, sürmekte olan saldırıya son verilmesini, sona ermiş olsa bile etkileri devam eden saldırının hukuka aykırılığının tespitini isteyebilir.

Davacı bunlarla birlikte, düzeltmenin veya kararın üçüncü kişilere bildirilmesi ya da yayımlanması isteminde de bulunabilir.

Davacının, maddi ve manevi tazminat istemleri ile hukuka aykırı saldırı dolayısıyla elde edilmiş olan kazancın vekaletsiz iş görme hükümlerine göre kendisine verilmesine ilişkin istemde bulunma hakkı saklıdır.

Manevi tazminat istemi, karşı tarafça kabul edilmiş olmadıkça devredilemez; mirasbırakan tarafından ileri sürülmüş olmadıkça mirasçılara geçmez.

Davacı, kişilik haklarının korunması için kendi yerleşim yeri veya davalının yerleşim yeri mahkemesinde dava açabilir.
Old 10-10-2010, 12:01   #97
Gemici

 
Varsayılan

Alıntı:
Yazan Raşit Tavus
Yargının işi adaleti sağlamaktır.
.................
Hakimler doğru buldukları kuralları değil, siyasi iktidarın uygun bulduğu kuralları uygulamak ve uymakla yükümlülükleri vardır. Bu sebepten dolayı da onların tek ve asli edimleri adaleti sağlamaktır.


Belirli kuralları uygulamakla yükümlü olan bir yargının ne ölçüde adalet sağlayabileceğini merak ediyorum. Açıklığa çıkarılması gereken konu: 'Yargının işi adaleti mi sağlamak mı, yoksa siyasi iktidarın uygun bulduğu kurallara uymak mı'?
1. Eğer yargı, adalet sağlayacağım derse, belirli durumlarda siyasi iktidarın(yasama organı demek istiyorsunuz zannedersem)koyduğu kuralların dışına çıkmak zorundadır, çünkü adalet kavramı ve yürürlükte olan kurallar her zaman aynı noktada birleşmez.
2. Dünyanın hiçbir hukuk devletinde yargıya 'adaleti sağla' diye bir görev verilmemiştir. Yargının görevi yürürlükte olan yasaları somut olaylara uygulamaktır. Hakimin hangi kıstaslara dayanarak hüküm vereceği Medeni Kanun'un 1.ci maddesinde belirtilmiştir. Hakimin kendi adalet görüşünü uygulama alanı ancak ve ancak 1.ci maddedeki diğer olanakların uygulama alanı bulunmadığında söz konusudur. Ve bu görüşün kanunun özüne ve sözüne aykırı olmaması gerekirr.

Saygılarımla
Old 13-10-2010, 14:21   #98
ege

 
Varsayılan

Alıntı:
Yazan Gemici
Belirli kuralları uygulamakla yükümlü olan bir yargının ne ölçüde adalet sağlayabileceğini merak ediyorum. Açıklığa çıkarılması gereken konu: 'Yargının işi adaleti mi sağlamak mı, yoksa siyasi iktidarın uygun bulduğu kurallara uymak mı'?
1. Eğer yargı, adalet sağlayacağım derse, belirli durumlarda siyasi iktidarın(yasama organı demek istiyorsunuz zannedersem)koyduğu kuralların dışına çıkmak zorundadır, çünkü adalet kavramı ve yürürlükte olan kurallar her zaman aynı noktada birleşmez.
2. Dünyanın hiçbir hukuk devletinde yargıya 'adaleti sağla' diye bir görev verilmemiştir. Yargının görevi yürürlükte olan yasaları somut olaylara uygulamaktır. Hakimin hangi kıstaslara dayanarak hüküm vereceği Medeni Kanun'un 1.ci maddesinde belirtilmiştir. Hakimin kendi adalet görüşünü uygulama alanı ancak ve ancak 1.ci maddedeki diğer olanakların uygulama alanı bulunmadığında söz konusudur. Ve bu görüşün kanunun özüne ve sözüne aykırı olmaması gerekirr.

Saygılarımla
Sayın Gemici,
"adalet" kavramı değişkenlik gösteriyor biliyorsunuz.
"hukuk düzeni" ile "düzenin hukuku" arasındaki ince farklara da dikkat etmek gerekir.
Sayın Can Doğanel,
"Yargı toplumsal gelişmeler doğrultusunda statik görünen hukuk kurallarını toplumun değişen yapısına uygun olarak yorumlayarak geliştirebilir. Bununla beraber adaleti sağlamak dışında pek çok görevi olan yargının ahlak kuralı oluşturmak gibi bir görevi yoktur."

demiş (benim de görüşüm böyle)

ancak toplumsal gelişmeden söz ederken "gelişme" yi iyileşme anlamında anlıyoruz biz.Bu gelişme kuralları içinde hukuk da değişiyor.(mesela en azından kadınlara yönelik tecavüz ve şiddet olaylarında; eskiden genelevde çalışan kadına tecavüz suçu yok iken, biraz geliştik ve bunu tevcavüz olarak algılayabildik)
Oysaki toplumsal "değişim" toplumun pek de açık iradesi alınmadan gerçekleşmeye başladığında düzenin hukuku adaleti sağlamaya başlayacaktır.
ve adalet adına ahlak kuralları oluşturulmaya başlanacaktır.
Medeni Kanun 1. maddesi halihazırda yürürlükte.Ama verilen Kararlarla birlikte haberin veriliş şekli bile ortada ve kaygı verici.
"Evli bir erkeklerle birlikte olan kadınlara kötü haber!"
Sanki kadın, "kadın" olmasından dolayı iki taraflı bu ilişkinin"suçlusu" olarak gösterilmektedir.

sonuç olarak,
mevcut Hukuk kuralları kullanılarak "ahlak kuralları"nın oluşturulması ve hukuk düzeni kurulmasıdır bu.

saygılar.
Old 17-01-2013, 21:31   #99
AV.MURAT MEŞELİ

 
Olumlu İçinde sohbetten çok "hukuk" olan bir yazı.

Alıntı:
Yazan Gemici
Konu hakkında bilgisayar klavyesinin tuşlarına en fazla eziyet çektirenlerden biri olduğumun farkına vardım, biraz önce yazılanları gözden geçirdiğimde.

Devamlı olarak aynı telden çalmışım ama buna rağmen aynı telden çalan ve devamlı olarak aynı plağı döndüren tek katılımcı değilim. Ne benim yazdıklarım diğer katılımcıları etkilemiş ne onların yazdıkları beni. Buna rağmen plağımı yeniden çalacağım; Nağme aynı nağme, tekst'te biraz değişiklik var.

1. Hukuk sistemimizin dahil olduğu Avrupa Hukuk'u evliliği eşler arasında varılan bir sözleşme olarak kabul ediyor. Devletin fonksiyonu evlilik sözleşmesinin tescili ve toplumun temel nüvelerinden olan evlilik birliğini özellikle dış etkenlerden korumak oluyor bu sistemde.

2. Medeni hukukumuzun akrabaları sayılan Alman ve İsviçre hukuk sistemleri eşlerden birisinin üçüncü bir kişi ile kurduğu cinsel ilişkiyi herhangi bir yaptırıma bağlamıyor.

3. Bizim dahil olduğumuz Avrupa hukuk sisteminin dışındaki hukuk sistemleri evlilik dışı ilişkileri değişik şekillerde düzenlemiş; Evli kişinin, ister kadın olsun, ister erkek üçüncü bir kişi ile kurduğu cinsel ilişkiyi hapis cezası ile müeyyideye bağlayanlar olduğu gibi, ölüm cezası ile müeyyidelendirenler de var. Bazı ülkelerde erkekler yüz kırbaçla kurtulurken, kadınlar taşlanarak öldürülüyor.

4. Avrupa'da bir de kilise hukuku var. Devlet yasaları evliliği kişiler arasındaki bir anlaşma olarak düzenlerken, kilise hukuku 'ölüm sizi birbirinizden ayırıncaya kadar' formülü ile evliliği ancak ölümle sona erecek bir birlik olarak kabul ediyor. Buna bağlı olarak'ta boşanmış olan kişiler katolik kilisesi ve ona bağlı işyerlerinde çalıştırılmıyor. Almanya'da kiliselerin bu konuda özerklikleri var; Tendezbetrieb(belirli bir misyonu/bir düşünceyi gerçekleştirmek için kurulan işletme) olarak kabul edilen kiliselerin personel işlerine devlet mahkemeleri fazla karışmaz. Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi bundan kısa bir süre önce bu özerkliğe büyük bir darbe vurdu; Mahkeme, evli olduğu halde başka bir kadınla ilişki kuran ve bu evlilik dışı ilişkiden bir çocuğu olan orgçu ve koro yöneticisi bir müzisyeni işten çıkaran kiliseyi haksız buldu ve çıkışın haksız olarak verildiğini kabul etti. Mahkemenin gerekçesi: Çıkış insan hakları ile bağdaşmıyor.

5. Endonezya'nın Aceh Eyaleti bundan bir süre önce zina suçu işleyenlerin taşlanarak öldürülmesi hakkında bir yasa kabul etti. Yasaya göre evli kişilerin evlilik dışı cinsel ilişkisi taşlanarak öldürme, evli olmayanların cezası ise 100 sopa.

6. Bu senenin nisan ayında meydada çıkan bir haber: Amerika Birleşik Devletleri'nin Kuzey Karolina eyaletindeki bir mahkeme aldatılan kadına 9 miyon dolar tazminat verilmesini kararlaştırdı. Tazminatı ödeyecek kişi, kadının boşandığı kocasının sevgilisi. Tazminata karar veren mahkemenin gerekçesi: Olayda hırsızlık söz konusu. Kararın dayandığı yasa bundan 200 yıl öncesine ait ve Kuzey Karolina dışında beş diğer Eyalette halen yürürlükte imiş. Amerikalıların 'Alienation of affection' olarak adlandırdıkları bu suç unsurunu Almanlar 'aşk hırsızlığı' olarak Almancaya çeviriyor. Türkçe nasıl çevrilir bilen varsa çevirirse memnun olurum. Yasanın çıkarıldığı zamanlar kadınlar eşlerinin malı olarak kabul ediliyormuş.
-------------------------------------------------------------------------------------------------------------------
7. Dikkat ederseniz Yargıtay'ımızın gerekçesi ile Kuzey Karolina'daki yasanın gerekçesi arasında bir paralellik var. Birisi başkasına ait bir malı çalmaktan yola çıkarken, diğeri başkasının bir malına veya hakkına yapılan karşı yapılan bir haksız fiilden bahsediyor.

8. Hangi yöne gideceğimiz konusunda bir karar vermemiz gerekir bence; Hukukumuz bağlı olduğumuz Avrupa hukukunun gelişimine uygun ve insan haklarına ve kişiliğe önem veren bir yön mü tutturacak, yoksa başka bir yöne doğru mu yelken açacak?

9. Yazdıklarımı okuyup, 'bize ne kardeşim, biz Almanya'yı İsviçre'yi tanımayız, kendi bünyemize uygun bir hukuk geliştirelim' diyenlere cevabım:
'Sözünü ettiğim ülkelerin hukuk tarihini incelersek ve bizim şimdiki uygulamamızla karşılştrırısak, yasalarımız onların yasaları ile bir aşağı bir yukarı aynı olsa bile, uygulamada onların bundan 20-30 yıl önce bulundukları noktadayız.

10. Türkiye'de son zamanlarda konuşulan konuların başında, töre veya namus cinayetleri, evlilik içi şiddet ve kadın hakları geliyor. Ben, ilk bakışta evli kadından yanaymış gibi algılanabilecek olan, üzerinde tartışıtığımız Yargıtay kararının töre ve namus cinayetilerine ve evlilik içi şiddete karşı yapılan çalışmaları olumsuz yönde etkileyeceğini düşünüyorum; Çünkü sahip olma, ait olma, eş üzerinde hak iddia etme düşüncesini pekiştiriyor.

Saygılarımla

İçinde sohbetten çok "hukuk" olan bir yazı.
Bu internet sitesinde "hukukçular" yazmakta ve yazılanlar gazete haberleri veya Yargıtay Kararları ile değil "hukuki gerekçelerle" yazılmalı. Ben burada öyle gazete haberleri veya öyle Yargıtay kararları paylaşırım ki, yok artık " nerede kaldı adalet" dersiniz.Yargıtay'ın 3-5 senede bir görüş değiştirdiğini (veya üyelerinin değiştiği demek daha doğru) bilmeyen var mı?
Sayın Gemici, "hukuka dayalı yorumunuz" için teşekkürler.
Saygılarımla..
Old 18-01-2013, 01:06   #100
Teknik_Uzman

 
Varsayılan Birliği Bozan, kusurludur.. 'Bozduran' tanımsızdır!

Alıntı:
Yazan Hasan Bahadır Büyükavcı
Ben Yargıtay'ın kararını haksız fiil esasına dayandırarak açıklamaya çalışırken söz konusu korunmaya muhtaç olan hukuki değerin "evlilik birliği" kurumu olduğundan yola çıktım.

Evlilik birliği kurumu; içerisinde sadakatin her türlüsünü barındıran, tarafların evlenmeleri ile kendiliğinden doğan, evlenme akdi ile ayrıca taahhüt edilmese dahi sadık kalınacağının taahüt edildiği varsayılan, uyulmaması halinde yaptırımları kabul edildiği ve tarafların üzerinde serbestçe tasarruf edemediği bir hukuki değerdir.

Buna göre; bir adamın veya kadının evli olduğunu "bile bile" ona yaklaşılmaz, onunla aşk yaşanmaz, onu baştan çıkarmaya teşebbüs edilmez. Bu fiiller ilgili eşin rızası olsa dahi yapılamaz çünkü yukarıda belirttiğim gibi evlilik birliği tarafların birinin üzerinde rahatça tasarrufta bulunabileceği bir hukuki değer değildir.

Bu nedenle söz konusu olayda adamın bu ilişkiye rızası olsa dahi bayan eşin menfaati ihlal edilmiştir. Bence tipik haksız fiil sorumluluğudur.


Çok net bir tanım verildiğinde; aynı netlikle yanıt hazır olur:

"Evlilik birliği; ‘evlenen tarafların’ taahhüt ettiği bir birliktir, üçüncü kişilerin değil. Yani taahhüdü bozan kusurludur."

İkinci kadına yönlendirilebilecek tek suçlama; kişinin kişi üzerinde psikolojik baskı uygulaması, intihara zorlayıcı sebepleri gerçeklemesi, bir tür mobbing davası ancak olabilirdi.
Yani bir karşı cins ilişkisinde, bir tarafın dozu aşması; isteklerin uyuşmaması olabilirdi. Bilinir ki; böylesi durumlara örnek, küçücük bir cep telefonu mesajı bile gösteriliyor. Yani taciz; sonuçları ölçülemeyen kusurların derli toplu bir adıdır.
Old 18-01-2013, 01:20   #101
Teknik_Uzman

 
Varsayılan Bu mantığı, yürütemediler mi?

Evlilik birliği, eşlerin ortak değeri ise, ortak değere sahip çıkmanın, korumanın tek yolu; birliğin ilkelerine ters davranmamak, aykırı fiillerden kaçınmaktır. Koca, tüm riskleri alarak başladığı bu fiilinde başarısızlığa uğradığında (ek heyecan sürecini yönetemediğinde), bu fiili işlemek için kullandığı araçları (evlilik birliğini korumakta katı olanlar için - cinsellik aletini) suçlamak, ne derecede doğrudur?

Elbette ki, boşanmadan önce kocanın ikinci kadın macerasına başlaması; ikili oyunda riskleri ilk önce alanın koca olduğunu gösterir. Yani evliliğini tehlikeye atan, evli kişidir.

İkinci kadınsa, toplumun diğer tarafının riskini almıştır: evli adamla geleceği olmayan birliktelik; ahlaksız yaşamla damgalanmak; bir kuma öğesi için imam nikahı ise burada olayı hemen mazur gösterebilirdi.

Yani evlilik kusuru, zorlama olmadığından, ikinci kadınla ortaklık oluşturmaz. Çünkü, hem zina suç olmadığı gibi, hem de evli adamla birliktelik, hiçbir yerde kusur veya suç olarak tanımlanmaz! Bu nedenle karar, bilinen hukuk kurallarıyla taçlandırılamaz.

Hatta normal olan bir davranışın beklenmeyen (intihar, iki kişi arasındaki iknâ oyunları, … gibi) başka sonuçlara yol açmasıyla da fiil, suça veya kusura dönüştürülemez. İkinci kadınla birliktelik için sayfiyeye giden kocanın, yolda kazayla ölmesinin kusuru, bu kadında olabilir mi? Açıkçası, kocanın özgür iradesi ile yol açtığı kusurları, başkasının özgür iradesine nasıl yükleriz?

Birliği bozan, kusurludur.. 'Bozduran' tanımsızdır!

Bu mantığı, basit bir tanıma bakarak, nasıl yürütemediler?
Neyse ki bu konu, çözülmüş; hukuk devletine geçilmiş
Yanıt


Şu anda Bu Konuyu Okuyan Ziyaretçiler : 1 (0 Site Üyesi ve 1 konuk)
 
Konu Araçları Konu İçinde Arama
Konu İçinde Arama:

Detaylı Arama
Konuyu Değerlendirin
Konuyu Değerlendirin:

 
Forum Listesi

Benzer Konular
Konu Konuyu Başlatan Forum Yanıt Son Mesaj
Evli erkek ile birlikte olan kadına karşı manevi tazminat davası açma Rekoğlu Meslektaşların Soruları 3 30-10-2009 14:21
Kiracıya kötü haber! av.sally Hukuk Haberleri 1 22-12-2008 17:05
1 yıl dolmadan anlaşmalı boşanan çiftlere Yargıtay'dan kötü haber faruksa Hukuk Haberleri 2 29-11-2006 11:24
Savcılara kötü haber ahmetsacit Hukuk Haberleri 5 11-10-2006 01:32


THS Sunucusu bu sayfayı 0,03644991 saniyede 14 sorgu ile oluşturdu.

Türk Hukuk Sitesi (1997 - 2016) © Sitenin Tüm Hakları Saklıdır. Kurallar, yararlanma şartları, site sözleşmesi ve çekinceler için buraya tıklayınız. Site içeriği izinsiz başka site ya da medyalarda yayınlanamaz. Türk Hukuk Sitesi, ağır çalışma şartları içinde büyük bir mesleki mücadele veren ve en zor koşullar altında dahi "Adalet" savaşından yılmayan Türk Hukukçuları ile Hukukun üstünlüğü ilkesine inanan tüm Hukukseverlere adanmıştır. Sitemiz ticari kaygılardan uzak, ücretsiz bir sitedir ve her meslekten hukukçular tarafından hazırlanmakta ve yönetilmektedir.