Ana Sayfa
Kavram Arama : THS Google   |   Forum İçi Arama  

Üye İsmi
Şifre

Meslektaşların Soruları Hukukçu meslektaşların hukuki nitelikte sorularını birbirlerine yöneltecekleri mesleki yardımlaşma forumu. SADECE hukuk fakültesi mezunları ile hukuk profesyonellerinin (bilirkişi, icra müdürü vb.) yazışmasına açıktır. [Yeni Soru Sorun]

Hizmet tespit davası ile işçi alacağı davası birlikte açılabilir mi

Yanıt
Old 15-04-2008, 09:28   #1
a.lawyer

 
Karar Hizmet tespit davası ile işçi alacağı davası birlikte açılabilir mi

Herkese iyi çalışmalar diliyorum. Hizmet tespit davası ile işçi alacağı davasının birlikte açılması mümkün müdür? Sitede konuyla ilgili forumu okudum. Bu konuda HGK kararı olduğu ancak yine de olumlu sonç alınamadığı belirtilmiştir. Konu hakkında daha kapsamlı bilgisi olan var mı? Teşekkürler.
Old 15-04-2008, 09:37   #2
HEATHER

 
Varsayılan

hizmet tespiti davaları daha şekle bağlı ve kamu hukukunu ilgilendiren bir dava olması sebebiyle ispatı alacak davalarından daha zordur benim kanaatim işçi alacağı davasını açtıktan sonra davanın sonucuna göre ki genelde işçi lehine karar verilir hizmet tespiti davası açmanızdır açacağınız hizmet tespiti davasında da alacak davasını delil göstererek ispatı kolaylaştırabilirsiniz.
Old 15-04-2008, 10:07   #3
miss_lawyer

 
Varsayılan

bence önce hizmet tespitini açın ve bu dava sonucundaki yani tespitteki sürelere göre diğer davanızı açın, miktar açısından daha lehinize olur.
Her iki davayı müvekkilin istemi ile birlikte açtığım dosyalarda hakim bu davaların ayrılmasına karar verdi.İyi çalışmalar
Old 15-04-2008, 10:18   #4
a.lawyer

 
Varsayılan

Sayın Heather ve miss_lawyer, verdiğiniz cevaplar ve yardımlarınız için teşekkür ederim.
Old 15-04-2008, 11:11   #5
av.şeyda müjdeci

 
Varsayılan

Sayın Heather'e katılıyorum. Hizmet tespiti davalarının yargılamaları işçi alacaklarına oranla daha uzun sürüyor.Önceki yıllarda ikisi birlikte açmış olduğum davalar daha sonra mahkemece tefrik edildi.Yalnız alacak davası hakkında karar verilebilmesi için hizmet tespiti davasının kesinleşmesi gerekiyor,bu da uzun bir süreci kapsıyor.Öncelikle açacağınız alacak /tazminat davası zaten hizmet tespiti davasında delil olacaktır. İki işçi için 2004 yılında aynı işyerine karşı ayrı ayrı dava açtım biri hakkında sadece alacak /tazminat diğeri için ise alacak/tazminat ve hizmet tespiti olmak üzere iki dava açtım . Sadece alacak/ tazminat davası açtığım işçi alacağını aldı,kararı kesinleşti.Diğer işçinin ise hala hizmet tespiti davasının Yargıtaydan dönüşünü yani kesinleşmesini bekliyoruz ki alacak/tazminat davasında bilirkişi incelemesi yapılabilsin.Verdiğim örnek aydınlatıcı olmuştur umarım.Saygılarımla
Old 15-04-2008, 14:27   #6
av_sibelll

 
Neşeli

Sayın a. lawyer. benim de hizmet tespiti ile işçi alacakları talepli bir davam var ve halen derdest. Ben her ikisini de birlikte açmıştım ancak mahkeme tarafından bu dosyaların tefrikine karar verildi. Bende hemen işçi alacaklarına ilişkin yeni bir dava açmak zorunda kaldım. Hizmet tespiti kamu hukukuna ilişkin ve re' sen araştırma ilkesi geçerli, işçi alacackları ise özel hukuka ilişkin olduğu için uygulamada tefrik kararı verilmekte. Ancak her ikisinin birlikte açılabileceğine ilişkin yargıtay kararları var. Ama bir an önce sonuç almak istiyorsanız ve bu sorunlarla karşılaşmak istemiyorsanuz bence her ikisini de ayrı açmanız gerekir ve daha sonra hizmet tespiti davasını işçi alacakları için bekletici mesele yaptırmanız gerekmektedir. Çünkü mahkeme öncelikle hizmet tespiti hakkında karar verecektir. Kolay gelsin ve iyi çalışmalar.
Old 15-04-2008, 14:53   #7
Av.Bülent AKÇADAĞ

 
Varsayılan

Sayın a.lawyer işçi alacağı ile Hizmet Tespit davaları birlikte açılabilir. Bu konuda yakın tarihli verilmiş Yargıtay Genel Kurul Kararı vardır. İki davanın birlikte açılması halinde, genellikle alacak davası bekletici mesele yapılmaktadır. ama bu bekletici mesele, dava açılmasına engel teşkil etmemektedir. Saygılarımla

Alıntı:
T.C.
YARGITAY
Hukuk Genel Kurulu
E: 2004/21-226
K: 2004/223
T: 14.4.2004

DAVALARIN AYRILMASI
BAĞLANTILI DAVALARIN BİRLİKTE GÖRÜLMESİ

ÖZET: Davaların aynı sebepten doğması veya biri hakkında verilecek hükmün diğerini etkileyecek nitelikte bulunması halinde, davaların arasında bağlantı var sayılır.
Temyiz mercilerinin ayrı olması; davalar için bir ayırma nedeni değildir.
Birbirleriyle bağlantılı olan davaların birlikte açılıp, sonuçlandırılması olanaklı olup salt temyiz inceleme mercilerinin ayrı olması ve ispat şekillerinin farklı olması gerekçeleri ile ayrılmalarına karar verilemez.

(506 s. SSK. m. 6, 79)
(1086 s. HUMK. m. 45, 46)
(2797 s. Yargıtay K. m. 14)

Taraflar arasındaki "çalışma tespiti ve tazminat" davasından dolayı yapılan yargılama sonunda; (Pazar/Tokat Asliye Hukuk Mahkemesi)nce davanın kısmen kabulüne dair verilen 27.5.2002 gün ve 2000/81 E. 2002/59 K.sayılı kararın incelenmesi davalılar vekili tarafından istenilmesi üzerine, Yargıtay Yirmibirinci Hukuk Dairesinin 23.1.2003 gün ve 10164-329 sayılı ilamı ile; (... Sigortalılığa ilişkin, "hizmet tespiti" davaları Sosyal Güvenliğe yönelik ortaya çıkan davalardır. Yasal dayanağını 506 sayılı Yasanın 6. ve 79/10. maddelerinden almaktadır. Sözü edilen 6. madde de, çalıştırılanların, işe alınmaları ile kendiliğinden sigortalı olacakları, sigortalı olmak hak ve yükümünden kaçınılamayacağı ve vazgeçilemeyeceği belirtilmiştir. 79/10. madde de ise sigortalıların çalışmalarının tespiti ile ilgili dava açabilecekleri hükme bağlanmıştır. Bu bakımdan bu tür davalar Sosyal Güvenlik hakkı ve Kamu düzeni ile ilgilidir. Kamu Hukuku içerisinde yer alan bir hukuk dalında kişi iradesi önemli değildir. Doğrudan yasal statüsü gereği içerisinde bulunduğu durum dikkate alınır. Hakimin doğrudan gerçeği bulma yükümü bulunmaktadır.
İşçilik haklarına gelince; bu tür davalar 1475 sayılı Yasadan kaynaklanmaktadır. Kişi iradesi önemli rol oynadığı gibi, taraf anlaşmaları dahi geçerlidir. Ayrıca bu tür haklardan her zaman için vazgeçilebilir. Alacak ve tazminat türü davalardandır.
Bu durumda; her iki davanın yasal konumları birbirinden tamamen farklıdır. Her iki dava arasında; birlikte görülmelerini veya birleştirilmelerini gerektiren bir neden bulunmamaktadır. Kaldı ki, birbirinden bağımsız sonuçlandırılmalarında da yarar bulunmaktadır. Öte yandan, bu davaların Yargıtay inceleme mercileri de farklıdır; ayrı ayrı açılıp, görülmeleri gerekli bu tür davaların birleştirilmek suretiyle birlikte görülmeleri usul ve yasaya aykırı olup bozma nedenidir.
Mahkemenin bu maddi ve hukuksal olguları gözetmeksizin, birbirinden tamamen farklı iki davayı birlikte bir arada görmesi usul ve yasaya aykırı olup bozma nedenidir.
Yapılan iş her iki davayı ayırmak ve yargılamayı birbirinden bağımsız olarak sonuçlandırmaktan ibarettir...) gerekçesiyle bozularak dosya yerine geri çevrilmekle, yeniden yapılan yargılama sonunda, mahkemece önceki kararda direnilmiştir.

Temyiz Eden: Davalılar vekili.
Hukuk Genel Kurulu'nca incelenerek direnme kararının 'süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra gereği görüşüldü:
Dava, hizmet tespiti ve işçilik alacaklarının tahsili isteğine ilişkindir.
Davacı, davalı Ü... Belediyesinde 25.5.1992 tarihinde mevsimlik işçi olarak işe başladığını, daha sonra daimi işçi olarak görevlendirildiğini, 1946 yılı çalışmasının her nasılsa Sosyal Sigortalar Kurumuna bildirilmediğini; 1999 yılında 53 günlük çalışmasının eksik bildirildiğini; Sendikaya üye olduğu için hiçbir ihtar yapılmaksızın 1.11.1999 tarihinde işten çıkartıldığını; Sosyal Sigortalar Kurumuna eksik bildirilen 1996 yılına ait 120 gün, 1999 yılına ait 53 gün çalışmasının tespitine, fazlaya ilişkin haklar saklı kalmak kaydıyla 246.786.232 TL. ihbar tazminatı; 762.393.150 TL: kıdem tazminatı; 109.910.000 TL. yıllık izin ücreti; 740.358.696 TL. kötüniyet tazminatı ve ödenmeyen zorunlu tasarruf (nemasının) davacının işten çıkartılmasından itibaren yasal faizi ile birlikte davalıdan tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı Ü... Belediye Başkanlığı vekili davanın reddini savunmuş, Yerel Mahkemece davanın kısmen kabulüne ilişkin olarak verilen karar, Özel Dairece yukarıda yazılı gerekçeyle bozulmuştur.
Yerel mahkeme ile Özel Daire arasındaki uyuşmazlık, hizmet tespiti davası ile işçilik alacakları davasının birlikte görülüp görülmeyeceği noktasında toplanmaktadır.
Öncelikle davacı işçinin birlikte açtığı her iki davanın hukuksal. nitelikleri üzerinde durulmalı ve ardından da bu iki davanın usul hükümleri çerçevesinde birlikte görülme olanağının bulunup bulunmadığı hususu yani uyuşmazlığın kilitlendiği nokta irdelenmelidir.
İlkin sigortalı hizmetin tespiti davalarının hukuksal niteliği ve yargılama yöntemi üzerinde durulmasında yarar vardır.
Ülkemizde Sosyal Sigortalar Kurumuna tabi olması gerektiği halde Kurumun bilgisi dışında çalıştırılan büyük bir kitlenin olduğu bilinen bir gerçektir. Bu nedenle sigortalı hizmetin tespiti davaları iş mahkemelerini ve giderek de Yargıtay'ın ilgili dairelerini en çok meşgul eden uyuşmazlıklar arasında yer almaktadır.
Sosyal güvenlik hakkı, bireylerin geleceğe güvenle bakmalarını sağlayan bir insan hakkıdır. Aynı zamanda "sosyal güvenlik, sosyal hukuk devleti içerisinde yer alan ve bu ilkeyi oluşturan temel kavramlardan birisidir". Bu esası göz önüne alan anayasa koyucu "Sosyal ve Ekonomik Haklar ve Ödevler" başlığı altında sosyal güvenlik hakkını da düzenlemiş ve 60. madde ile "herkes sosyal güvenlik hakkına sahiptir. Devlet, bu. güvenliği sağlayacak gerekli tedbirleri alır ve teşkilatı kurar" hükmünü getirmiştir.
Görüldüğü gibi vatandaşlara bu konuda Anayasal bir hak tanınırken, devlete de onların bu haktan yararlanmasını sağlayacak şartları hazırlama görevi yüklenmiştir. Bu Anayasal görevin yerine getirilmesi için getirilen yasal düzenlemeler ve kurulan kurumların görevleri de bu bilinçte değerlendirilmelidir.
506 sayılı Sosyal Sigortalar Kanununun 79/10. maddesi genel olarak sosyal güvenliğin sağlanması araçlarından birisidir. Söz konusu düzenlemenin özel amacı ise, kanunun diğer maddeleriyle birlikte değerlendirildiğinde daha açık biçimde ortaya çıkar. Anılan maddede "yönetmelikle tespit edilen belgeleri işveren tarafından verilmeyen veya çalıştıkları Kurumca tespit edilemeyen sigortalılar, çalıştırılanların hizmetlerinin geçtiği yılın sonundan başlayarak 5 yıl içerisinde mahkemeye başvurarak alacakları ilam ile ispatlayabilirlerse, bunların mahkeme kararında belirtilen aylık kazanç toplamları ile prim ödeme gün ve sayıları nazara alınır" hükmü yer almaktadır.
Yine aynı yasanın 6/1. maddesinde,' "çalıştırılanlar işe alınmakla kendiliğinden sigortalı olurlar" denilmektedir. Aynı maddenin üçüncü fıkrasında "sigortalı olmak hak ve yükümünden vazgeçilemeyeceği" öngörülmüştür.
Gerçekten, işe başlamakla sigortalılık niteliği kazanıdır ve sigorta kollarına tabi olunur. Ne var ki, tek başına sigortalılık bazı sigorta kollarının sağladığı birtakım haklardan yararlanmak için yeterli değildir. Bunun için belli bir süreden beri sigortalı olmak velveya o sigorta kolu için belli bir prim ödeme gün sayısına ulaşmak gerekir. Sigortalı hakkındaki böylesine önemli bilgilerin, bu doğrultuda işlem yapılabilmesi için Kuruma ulaşması gerekir. Bunu sağlamak için de sigortalı çalıştıran işverenlere sosyal sigorta ilişkisi çerçevesinde bazı yükümlülükler getirilmiştir.
İşveren öncelikle işyerini (SSK m.8) ve çalıştırdığı sigortalıları (SSK m.9) Sosyal Sigortalar Kurumuna bildirmek zorundadır. Böylelikle Kurum, işyeri ve sigortalıdan haberdar olur, onları takip edebilir. İşveren ayrıca çalıştırdığı sigortalı sayısı, sigorta primleri hesabına esas tutulacak kazançlar toplamı (SSK m.77), prim ödeme gün sayıları ve sigorta primleri miktarını da Kuruma bildirmelidir. (SSK m.79/1). Bu da örnekleri Sosyal Sigortalar İşlemleri Yönetmeliğinde gösterilen "aylık sigorta primleri bildirgesi" (SSİY m.16) ve "dört aylık sigorta primleri bordrosu" (SSIY m.17) düzenleyerek yapılır. İşveren bu yükümlülüklerini yerine getirmez, Sosyal Sigortalar Kurumu da bunu tespit edemezse Kurumun bilgisi dışında, sigortalı çalıştırılması söz konusu olur.
Diğer taraftan, işverenin bildirim yükümlerini yerine getirmemesi çalışanın sadece sigortalılığını değil, buna bağlı tüm haklarını kazanmasını engeller ki bu da Anayasa ve yasalar karşısında kabul edilebilir bir durum değildir. İşte bu noktada SSK m.79/10'daki hükmün amacı, sigortalıların açacakları bir dava ile işverenin Kuruma vermediği belgelerde bulunması gereken hususların tespit edilerek bunun Kurum tarafından nazara alınmasını sağlamaktır. Bu özelliği nedeniyle de çoğu zaman hizmet tespiti istemleri ile işçilik haklarından kaynaklanan istemlerin iç içe girmeleri, aynı davada ileri sürülmeleri söz konusu olmaktadır.
Sosyal Sigortalar Kanununun 79/10 maddesinde sözü edilen dava, nitelik.itibariyle bir olumlu tespit davasıdır. Ne var ki, bu dava ileride açılacak olan eda davasına esas teşkil edecek bir tespit davası olarak nitelenemez. Kanuni düzenlemeye göre davacı, açacağı davada sigortalı hizmetlerinin tespitini isteyecek; talebi kabul edilirse alacağı ilamı gerekli işlemleri yapması için Kuruma iletecektir. Davacının bu davayı açmaktaki hukuki yararı bizzat kanun koyucu tarafından açıkça öngörülmüştür.
Sigortalı hizmetin tespiti davasında davacı, tespitini istediği süreler bakımından sigortalı niteliğini taşımalıdır. Taraf sıfatına sahip olabilmesi için bu şarttır. Burada sözü edilen sigortalı zorunlu sigortalıdır. Sigortalı hizmetin tespiti davasını açabilecek olan zorunlu sigortalılar ise kanunun lafzından ve yorumundan çıkan şekliyle, iş ilişkisi kural olarak hizmet akdine dayanan, SSK m.3'teki istisnalara girmeyen ve işini işverene ait işyerlerinde yapan kişilerdir. Bu kişilerin İş Kanunu kapsamında Olmaları gerekmez. İş ilişkisi hizmet akdine dayanan kişilerin yanında memuriyet ilişkisine dayanarak çalıştırılan koruma bekçileri (SSK m.2/2) ile istisna akdine dayanarak çalıştırılan sanatçı, düşünür ve yazarlar (SSK Ek m.10) da sigortalı sayılmışlardır. Sigortalı sayılmada önem taşıyan bir diğer husus da işin işverene ait bir işyerinde yapılmasıdır. Kanun işyerini SSK m.2'de belirtilen sigortalıların işlerini yaptıkları yer olarak tanımlamış, eklentileri ve araçları da işyerinden saymıştır (SSK m.5). Görüldüğü gibi, işyeri tanımlanırken sigortalı .esas alınmıştır. Diğer taraftan, Sosyal Sigortalar Kanununun 79/10 maddesinde sigortalı hizmetin tespiti davasının kime karşı açılacağı konusunda bir düzenleme yoktur. Ancak yargı kararları ile davanın işveren ile birlikte.Kuruma karşı da açılması gereği vurgulanmaktadır. Gerçekten, Sosyal' Sigortalar Kurumu tespit ilamını aldığında işverenden o döneme ait prim belgelerini vermesini ister. Aksi halde bunlar Kurumca re'sen düzenlenir. Tespit edilen döneme ilişkin primler de gecikme zammı ve faizi ile birlikte Kurum tarafından tahsil olunur. Ayrıca tespit edilen hizmet süresi, prim ödeme ,gün sayısı ve aylık kazanç toplamları Kurum tarafından yapılacak yardımlarda ve bağlanacak aylıklarda dikkate alınır. Bu yüzden Kurumun sonucunda alınacak ilamı infaz edeceği ve hak alanını ilgilendiren bir davada taraf olması doğaldır. Dava sadece işverene veya Kuruma karşı açılmışsa davacıya diğerini de davaya dahil etmesi için süre verilecektir. Kanunda açık bir hüküm bulunmamasına rağmen sosyal sigorta ilişkisinin ve hizmet tespiti davasının özellikleri göz önünde tutularak bu husus kabul edilmiştir.
Bu noktada davalı işveren üzerinde kısaca durmakta yarar vardır. SSK mad/1 sigortalı çalıştıran gerçek ve tüzel kişilerin işveren sayılacağını belirtmiştir. Koruma bekçileri koruma ve ihtiyar meclislerince seçilirler, atamaları vali ya da kaymakamca yapılmasına rağmen (Çiftçi Mallarının Korunması Hakkında Kanun m.7/2) bunların işverenleri kendilerini seçen meclistir. Dava tespiti istenen dönemdeki işverene karşı açılır. O tarihler arasında işyeri el değiştirmişse husumetin bu dönemdeki bütün işverenlere yöneltilmesi gerekir. Kendilerine husumet yöneltilmeyen işverenler karşı usulüne uygun olarak dava açılmazsa onların işverenliği dönemi tespite konu olmaz.
Ayrıca, Hukuk düzeni alacakların sahipleri tarafından uzun süre takip edilmeden öylece bırakılmalarına izin vermemiş; bu haldeki alacakların ya tamamen ortadan kalkacaklarını ya da varlıklarını sürdürmekle beraber artık talep edilemeyeceklerini çeşitli düzenlemelerle hükme bağlamıştır. Bu tip bir düzenleme SSK m.79/10'da mevcuttur. Maddede sigortalıların sigortalı hizmetin tespiti davasını " hizmetlerinin geçtiği yılın sonundan başlayarak 5 yıl içerisinde ... "açmaları gerektiği öngörülmektedir.
Davacı hizmet tespiti davasında belli bir dönemdeki çalışmalarının tespitini ister. Bu istek, dava dilekçesinde açıkça belirtilmiş olmasa da prime esas kazançlarının ve prim ödeme gün sayılarının tespiti talebini de içerir. Mahkeme ilamı işveren'in Kuruma vermediği bildirgeler yerine geçecek belge niteliğindedir. Bu nedenle mahkeme de dava sonunda vereceği kararda, tespit edilen dönem için aylar itibariyle prim ödeme gün sayıları ile SSK m.77'ye göre hesaplanacak olan "o dönemdeki" bir günlük ücreti belirtecektir. Ücretlerin miktarlarının farklı olduğunun saptanması halinde, tüm devre için aynı günlük Ücret esas alınamaz. Farklı ücret miktarları kararda ayrıntılı olarak gösterilmelidir. Tespit edilen dönemde işveren tarafından yatırılmış primler varsa bunların o dönemdeki toplam prim ödeme gün sayısından indirilerek karar verilmesi gerekir. Yargıtay'ın yerleşmiş içtihatlarında tespit için incelemenin hangi sıraya göre yapılması gerektiği belirtilmiştir. Buna göre öncelikle SSK m.79/10'da sözü geçen belgelerin işverence verilip/verilmediği veya çalışmanın Kurumca tespit edilip edilmediği araştırılacaktır. Belgeler verilmişse yada çalışma Kurumca tespit edilmişse dava hukuki yarar yokluğundan reddedilecektir. Sonra tespiti istenen dönemde kişinin sigortalı niteliği taşıyıp taşımadığı (işyerinin o dönemde gerçekten var olup olmadığı, kanun kapsamında veya kapsama alınacak nitelikte bulunup bulunmadığı, yapılan işin kanun kapsamına girip girmediği vb.) araştırılmalıdır. Hizmet sigortalı bir hizmet değilse dava taraf sıfatının yokluğundan reddedilmelidir. Çalışma iddiasının gerçeğe uygunluğu ancak bu koşullar varsa inceleme konusu yapılabilecektir. Çalışma olgusu her türlü delille ispatlanabilir. İşe giriş bildirgesinin işlevi Kurumu sigortalının çalışmaya başladığından haberdar etmek olduğundan bildirgenin verilmiş olması mutlaka çalışıldığını göstermez. O nedenle çalışma olgusunun ispatı başka delişlere ihtiyaç gösterir. Sigortalı hizmetin tespiti için verilen kararlarda bu davaların özel bir duyarlılığı gerektirdiği ve suiistimallere açık olduğu düşünülmelidir.
Çalışma olgusunun her türlü delille ispatlanabilmesine karşılık ücretin ispatında bu denli bir serbestlik söz konusu değildir. Ücret miktarı HUMK m.288'deki sınırları aşıyorsa,hüküm altına alınabilmesi için yazılı delil aranmalıdır. Bu sınırın altında kalan miktar için tanık dinletilebilir. Tespiti istenen miktar sınırı aşıyor olsa bile varlığı iddia edilen çalışmanın öncesine ve sonrasına ait yazılı delil başlangıcı sayılabilecek belgeler bulunuyorsa tanık dinletilmesi mümkündür (HUMK m.292). SSK m.78/1 de prime esas günlük kazançların alt ve üst sınırlarının ne olacağı gösterilmiştir. Günlük kazancın alt sınırı HUMK m. 288'dekisınırı aşıyorsa ücretin yazılı delille saptanması gereğinin pratikte bir önemi kalmayacaktır. Çünkü zaten SSK m. 78/2'ye göre, " .... günlük kazançları alt sınırın altında olan sigortalılar ile ücretsiz çalışan sigortalıların günlük kazançları alt sınır üzerinden hesaplanır." ücretin alt sınırla tespit edilen miktardan fazla olması halinde ise günlük kazancın hesaplanmasında asgari ücret esas alınır.
Sosyal güvenlik hakkının kişiye sıkı sıkıya bağ!ı bir hak olması sonucunda işverenin kabulü ya da davacının feragati tek başına hükme etkili olmaz (HUMK m. 95). Feragat veya kabule rağmen hakim delilleri hep birlikte değerlendirerek bir karara varacaktır. Yine aynı nedenle bu davalarda yemin teklif olunamaz (HUMK m. 346). Buna rağmen hakim taleple bağlıdır (HUMK. m. 74). Talepten fazlaya karar verilebilmesi ancak davalının muvafakatiyle mümkündür (HUMK m. 185/2). Kurum sigortalı hizmetin tespiti davası sonucunda mahkemenin verdiği ilamın gereğini yerine getirmek zorundadır. Aksi halde davacı infaz hukuku çerçevesinde ilgili mercilere başvurabilir.
İşçilik haklarına gelince; bu tür davalar 1475 sayılı Yasadan kaynaklanmaktadır. Kişi iradesi önemli rol oynadığı gibi, taraf anlaşmaları dahi geçerlidir. Ayrıca bu tür haklardan her zaman için vazgeçilebilir. Alacak ve tazminat türü davalardandır.
Bu davaların anılan nitellikleri, kendine özgü olmakla birlikte hizmet tespiti davalarından tamamen ayrı, bağlantısız kabul edilemez. Zira her iki dava ayrı açılsalar bile verilecek hükümler diğer dava için kesin delil olarak ele alınabilmektedir. çoğu zaman iç içe ve birbirinin doğal sonucu olarak açılabilmektedirler. Zira işçinin sigortalı hizmetinin tespiti çoğu zaman, işçilik haklarını etkilediği gibi, işçilik haklarının tespit edilmiş olması da sigortalı hizmetin tespiti davalarında kesin delil olarak ele alınmaktadır.
Yeri gelmişken Hukuk Usulü Muhakemeleri Yasasının davaların birleştirilmesi ve ayrılmasına ilişkin hükümlerinin ve bu konudaki uygulamanın irdelenmesinde yarar vardır.
1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanununun 45. maddesinde; "Aynı mahkemede görülmekte olan davalar, aralarında bağlantı bulunması halinde, davanın her safhasında, istek üzerine veya kendiliğinden mahkemece birleştirilebilir. Davalar ayrı mahkemelerde açılmış ise, bağlantı nedeni ile birleştirme talebi ikinci davanın açıldığı mahkeme önünde ilk itiraz olarak ileri sürülebilir. Birinci davanın açıldığı mahkeme, ilk itirazın kabulüne ve davaların birleştirilmesine ilişkin kararın kesinleşmesinden sonra bununla bağlıdır. Davaların aynı sebepten doğması veya biri hakkında verilecek hükmün diğerini etkileyecek nitelikte bulunması halinde bağlantı var sayılır. Temyiz mercii ayrı olan davaların bu madde hükmüne göre birleştirilmesine karar verilebilir. Bu halde temyiz incelemesi, birleştirilen davalarda uyuşmazlığı doğuran asıl hukuki ilişkiye ait kararları inceleyen Yargıtay dairesince yapılır... ; (Değişik: 26.2.1985-3156/4 md.)." Hükmü yer almaktadır.
Yine aynı Yasanın 46. maddesinde; "Mahkeme, yargılamanın iyi bir şekilde yürütülmesini sağlamak için, birlikte açılmış veya sonradan bileştirilmiş davaların ayrılmasına, davanın her safhasında, istek üzerine veya kendiliğinden karar verebilir." 48. maddesinde de;" Birleştirme ve ayırma istekleri, dilekçe ile veya duruşmada sözlü olarak da yapılabilir... . Aynı mahkemede görülmekte olan davalar yönünden verilen birleştirme ve ayırma hususundaki kararlar hakkında ancak hükümle birlikte temyiz yoluna gidilebilir. Şu kadar ki, bu husus tek başına bozma sebebi teşkil etmez." Denilmektedir.
Görüldüğü üzere, yasanın bu açık düzenlemesi karşısında davaların temyiz mercilerinin ayrı olması bir ayırma nedeni olamayacağı gibi, ayırma kararı verilmemiş olması da tek başına bozma nedeni yapılamaz.
Diğer taraftan, her iki davanın birbirine açık etkisi gözetildiğinde "Davaların aynı sebepten doğması veya biri hakkında verilecek hükmün diğerini etkileyecek nitelikte bulunması halinde bağlantı var sayılır." Hükmü karşısında aralarında bağlantının bulunduğu da açıktır.

Ayrıca usul hukukumuzda davaların birleştirilmesi ve ayrılması kurumlarının getirilmesi nedeni davaların gereksiz yere uzamasını önlemek, az masrafla ve az zamanda sonuçlanmasını,' sağlamaktadır. Gerek Sosyal Güvenlik gerek İş Hukukuna ilişkin davalar süratle sonuçlanması gereken, ekonomik yönden güçsüz durumdaki işçinin taraf olduğu davalardır. Kanunun aradığı anlamda aralarında bağlantı bulunan davalar birlikte açılmış, görülmüş bitirilmişken sadece temyiz mercilerinin ve ispat şekillerinin farklı olduğu gerekçesiyle hükmün bozulması yukarıda açıklanan hükümler karşısında yasal olarak da mümkün olmadığı gibi, bu hükümlerin getirilmesindeki amaca da uygun düşmeyecektir.
İki davanın birlikte açılması durumu, uygulamada sıklıkla görülmektedir. Örneğin muvazaaya dayalı iptal ve tenkis davaları birlikte kademeli olarak açılabilmektedir. (22.5.1987 tarih 1986/4 E., 1987/5 K. sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme Büyük Genel Kurulu Kararı; Tenkis-Muvazaaya dayalı iptal; miras bırakanın yaptığı temliki tasarruflardan zarar gören mirasçılar; tenkis davası ile birlikte kademeli olarak veya tenkis davası açtıktan sonra ayrı bir dilekçe ile Borçlar Kanunun 18. maddesine dayalı muvazaa nedeniyle iptal, tescil davası da açabilirler.)
Yargıtay Kanununun 14. maddesinde dairelerin görevleri belirlenmiştir. Anılan maddeye göre bir davada birkaç Hukuk dairesinin görevine giren uyuşmazlık söz konusu ise, temyiz incelemesi uyuşmazlığı doğuran asıl hukuki ilişkiye ait hüküm ve kararları inceleyen dairece yapılır.
Açıklanan durum karşısında sigortalı hizmetin tespiti davası ile işçilik haklarından kaynaklanan tazminat ve alacak davalarının birbirleriyle bağlantılı .olduğu, birlikte açılıp, sonuçlandırılmalarının olanaklı olduğu, anılan davaların salt temyiz inceleme mercilerinin ayrı olduğu ve ispat şekillerinin farklı olduğu gerekçesiyle ayrılmaları gerektiği hususunun bozma nedeni yapılamayacağı Sonucuna varılmış ve direnme kararı açıklanan bu gerekçeyle yerinde görülmüştür.
Ne varki işin esasına ilişkin temyiz itirazları incelendiğinden gerek hizmet tespiti gerek işçilik haklarından kaynaklanan tazminat ve alacak istemleri yönünden işin esasına yönelik temyiz incelemesinin yapılması için dosyanın Özel Dairesince gönderilmesi gerekir.
S o n u ç : Yukarıda açıklanan nedenlerle direnme uygun bulunduğundan dosyanın işin esasına yönelik temyiz itirazlarının incelenmesi , için dosyanın (21. HUKUK DAİRESİNE GÖNDERİLMESİNE), 14.4.2004 gününde oyçokluğu ile karar verildi.

Old 15-04-2008, 23:51   #8
Av. Muzaffer ERDOĞAN

 
Varsayılan Hizmet tespit davası ile işçi alacağı davası birlikte açılabilir mi

Benim mesleğe başladığım ilk yıllarda (80 ler)iki davayı birlikte açardık. yıllarca sonra gene birlikte dava açtım. Mahkeme tefrikine karar verdi. Ben de tefrik edip ayrı harç ödedikten sonra ilk duruşmada usul ekonomisi açısından birleştirme kararı verilmesini istedim.

Gerekçem delillerin aynı olduğu, aynı delillerin incelenmesi açısından iki mahkemenin meşgul edilmesi ve benim bu kadar meşgul edilmemin, aynı tanık içiğn iki defa tebligat çıkarmak zorunda kalacağım için hem benim çifte masrafla karşı karşıya kalacağım hem de tanığın aynı şeyleri söylemek için işinden gücünden kalacağı, bunun eda usul ekonomosine aykırı olduğu şeklinde idi.

Tefrik edilen mahkeme birleştirme istemimi kabul etti. Tefrik eden mahkeme de siz ne yapıyorsunuz konuları farklı diyerek yeniden ayırma kararı verip ayrı bir numara ile kaydetti.

Biraz daha ileriye gideyim:
Yenilerde açtığım bir davada hizmet nedeni ile alacak davası açtım. Dava sonuçlandı, onandı, karar düzeltmeye gitti.

Karar düzeltme de red geldi.

Daha sonra karşı tarafın avukatı olan arkadaş bana Yargıtay'ın hizmet tespiti kararı olmadan hizmet nedeni ile alacak kararı verilemeyeceği doğrultusunda bir kararı olduğunu, buna dayanarak hakimi ikna ederek karar düzeltme yoluna gittiğini söyledi.

Kararı ben bilmiyorum. Okumadım. Ama gerekçe mantıklı.

Şimdilerde yeniden birlikte açılması kabul ediliyor.
Old 13-06-2009, 15:49   #9
avahmetevcimen

 
Varsayılan

birlikte açılamaz... ama siz gene de tek dilekçede her iki talebi birlikte yazın..
mahkeme dosyaların ayrılmasına karar versin.. böylece iki davanın uyap nedeni ile iki ayrı mahkemeye düşmesini engellemiş olursunuz ve iki ayrı duruşmayı takip etmek zorunda kalmazsınız.
Old 13-06-2009, 16:50   #10
Av.Bülent AKÇADAĞ

 
Varsayılan

Alıntı:
Yazan avahmetevcimen
birlikte açılamaz... ama siz gene de tek dilekçede her iki talebi birlikte yazın..
mahkeme dosyaların ayrılmasına karar versin.. böylece iki davanın uyap nedeni ile iki ayrı mahkemeye düşmesini engellemiş olursunuz ve iki ayrı duruşmayı takip etmek zorunda kalmazsınız.

Birlikte açılamayacağının gerekçesi nedir ?
Old 13-06-2009, 17:22   #11
ladre

 
Varsayılan

birlikte açılmamasını gerektiren bir gerekçe bulunmamaktadır. hizmet tespiti yapılıp alacağa hükmedilecek bu kadar basit. benim böyle açılmış ve sonuç almış olduğum davalar bulunmakta. hizmet tespiti ve alacak davasında 2 talep olsada tek bir davadır. birlikte açmanızı tavsiye ederim.
Old 18-06-2009, 13:26   #12
avahmetevcimen

 
Varsayılan

birlikte açılmamasın üç sebebi vardır...
hizmet tesbit davasında dinlenen tanıkların tespite konu süre yönünden işyerinde veya komşu işyerinde ssk lı olması zorunluluğu.. diğerinde bu zorunluluk yoktur. birisi eda birisi tespit davasıdır... eda davasının sonucu öncelikle hizmet tespit konusunda kesinliğe bağlıdır...

boşanmalarda mal rejiminin ayrılması gibi...

zaten açılamaz derken birlikte yürümeyeceğini kastettim..
birlikte açarsanız bekletici mesele yapıp yargıtay dönüşü
beklenir...
Old 18-06-2009, 13:43   #13
avahmetevcimen

 
Varsayılan

Tespİt Davasinin Davalisi İŞ Veren Ve Ssk Dir
Tazmİnatin Davalisi Sadece İŞ Verendİr
Old 18-06-2009, 13:47   #14
avahmetevcimen

 
Varsayılan

T.C.
YARGITAY
Hukuk Genel Kurulu

E:2007/21-69
K:2007/55
T:07.02.2007

İŞ KAZASINDAN DOĞAN DAVALAR
TAZMİNAT DAVASI
SİGORTALILIĞIN VE İŞ KAZASININ TESPİTİ DAVASI
DAVALARIN TEFRİKİ ZORUNLULUĞU

Özet
İş kazasından doğan tazminat davasında, öncelikle zorunlu olan husus Sosyal Sigortalar Kurumu tarafından hak sahiplerine iş kazası nedeniyle gelir bağlanıp bağlanmadığının araştırılması ve eğer gelir bağlanmış ise bildirilen miktarın tazminattan düşülmesidir.
Bu nedenle; tazminat davası ile sigortalılığın (hizmet) tespiti için açılan davanın birlikte yürütülmesi olanaksızdır. Buna göre davaların tefrikine karar verilmeli, tazminat davası için hizmet tespiti davasının sonucu beklenmelidir.

1086 s. Yasa m. 46,77

Taraflar arasındaki "İş Akdinden Doğan Tazminat, İşçilik Alacakları" davasından dolayı yapılan yargılama sonunda; Silivri 1. Asliye Hukuk Mahkemesi'nce davanın reddine dair verilen 18.10.2005 gün ve 229-672 sayılı kararın incelenmesi davacılar vekili tarafından istenilmesi üzerine, Yargıtay 21. Hukuk Dairesinin 4.7.2006 gün ve 3234-7480 sayılı ilamı ile;
(...Uyuşmazlık, zararlandırıcı sigorta olayı sonucu ölen murislerinden dolayı hak sahiplerinin açtığı manevi tazminat ve işçilik alacağı istemine ilişkindir.
Zararlandırıcı sigorta olayının gerçekleştiği tarihte, SSK'da kayıtlı olmayan, işçilik alacağına, esas olan hizmetleri de SSK'ya bildirilmemiş olan murisin geçirdiği zararlandırıcı sigorta olayının iş kazası olduğunun tespiti davasını ve işçilik alacaklarının ilişkin olduğu dönemdeki hizmet tespiti davasını da dolaylı olarak içeren bu dava mahkemece tek dosya üzerinden sonuçlandırılmıştır.
HUMK'un 46. maddesi uyarınca yargılamanın iyi bir şekilde yürütülmesini sağlamak için aralarında bağlantı bulunsa bile davaların ayrılmasına, davanın her safhasında karar verilebilir. Yine aynı yasanın 77. maddesinde mahkemenin yargılamayı, mümkün olduğunca hızlı ve bir düzen içerisinde seyretmesini sağlamakla yükümlü olduğu belirtilmiştir.
İş kazası olduğunun tespiti davasının sonucunu bekleyecek olan manevi tazminat davasında, olayın oluş şekli, müterrafik kusur oranları, husule gelen elem ve ızdırabın derecesi, tarafların sosyal ve ekonomik durumu, paranın satın alma gücü, özellikle 26.6.1966 gün ve 1966/7-7 sayılı İçtihadı Birleştirme kararının içeriği ve öngördüğü koşulların somut olayda gerçekleşme biçimi, hak ve nesafet kuraları esas alınır.
Sigortalılığa ilişkin, "hizmet tespiti" davasının sonucunu bekleyecek olan işçilik alacağı davasına gelince; bu tür davalar 485 7 Sayılı Yasadan kaynaklanmaktadır. İşçilik alacağına esas alınacak hizmet saptandıktan sonra talep edilen işçilik alacağının türüne göre manevi tazminat davasındaki kıstaslardan farklı kıstaslara dayanan ayrı bir hesap yapılması gerekir.
Bu durumda; her iki dava için izlenecek yöntem ve esas alınacak kıstaslar birbirinden tamamen farklıdır. Her iki davanın tefrik edilmesi yargılamanın sağlıklı yürütülmesi için gereklidir.
Mahkemenin bu maddi ve hukuksal olguları gözetmeksizin, ayrı ayrı açılıp görülmeleri gereken birbirinden tamamen farklı iki davayı bir arada görmesi usul ve yasaya aykırı olup bozma nedenidir.
Yapılacak iş; her iki davayı ayırmak ve yargılamayı birbirinden bağımsız olarak sonuçlandırmaktan ibarettir. O halde davacının bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabut edilmeli ve hüküm bozulmalıdır...) gerekçesiyle bozularak dosya yerine geri çevrilmekle, yeniden yapılan yargılama sonunda, mahkemece önceki kararda direnilmiştir.
Hukuk Genel Kurulunca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra gereği görüşüldü:
Dava, hizmet tespiti, işçilik alacakları, maddi ve manevi tazminat isteğine ilişkindir.
Uyuşmazlık, maddi ve manevi tazminat ile hizmet tespiti ve işçilik alacakları davalarının birlikte görülüp, görülmeyeceği noktasında toplanmaktadır.
Maddi ve manevi tazminat, hizmet tespiti ve işçilik alacağı istemleri dava dilekçesinde birlikte istenmiş; mahkemece bu istekler değerlendirilerek davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir. Davacılar vekilinin temyizi üzerine hüküm yukarıda yazılı gerekçeyle bozulmuş; Yerel mahkemece önceki kararda direnilmesi üzerine hüküm davacılar vekilince temyize getirilmiştir.

Sigortalı hizmetin tespiti davası ile işçilik alacaklarından kaynaklanan tazminat ve alacak davalarının birbirleriyle bağlantılı olduğu, birlikte açılıp sonuçlandırılabilecekleri Yargıtay Hukuk Genel Kurulu'nun 15.10.2003 t, 2003/21-571 E, 2003/575 K; 28.05.2003 t, 2003/21-362 E, 2003/360 K; 14.04.20041, 2004/21-226 E, 2004/223 K. sayılı kararlarında açıkça vurgulanmıştır.
İşçilik alacakları davasında, temel ilişki olan hizmet akdinin varlığının kanıtlanması öncelikli sorunu oluşturmaktadır. Bunun yanında, ücret ve diğer ödemeler ile çalışılan sürenin belirlenmesi gerekmektedir.
Davacılar murisi ile davalı arasında varlığı iddia edilen hizmet ilişkisi konusunda yapılacak bu yöndeki bir araştırmanın Sosyal Sigortalar Kurumunun hak alanını da ilgilendirmesi nedeniyle, davacılara, Sosyal Sigortalar Kurumunu davaya dahil etmeleri için önel verilmeli, taraf teşkili sağlandıktan sonra işin esasına girilerek bir sonuca varılmalıdır.
Somut olayda ise davacılar trafik iş kazası sonucu öldüğünü iddia ettikleri murisleri İbrahim'in hak sahipleri olarak hizmet tespiti ve işçilik alacakları istekleri yanında maddi ve manevi tazminat isteğinde bulunmuşlardır. Bu nedenle haksız zenginleşmeyi ve mükerrer ödemeyi önlemek için, Sosyal Sigortalar Kurumu tarafından, hak sahiplerine bağlanan gelirin peşin sermaye değerinin belirlenip, destekten yoksun kalma tazminatından düşülmesi gerektiği Yargıtay'ın yerleşmiş uygulamasıyla benimsenmiştir. Bu yönden, davanın niteliği göz önünde tutularak öncelikle hak sahiplerine Sosyal Sigortalar Kurumu tarafından iş kazası nedeniyle gelir bağlanıp bağlanmadığının araştırılması, gelir bağlanmış ise, bildirilen miktarın tazminattan düşülmesi zorunludur.
Hakim, HUMK 46. maddesi uyarınca, aralarında bağlantı bulunduğu iddiası ile birlikte açılmış davalarda, yargılamanın daha iyi bir şekilde yürümesini sağlamak için, birlikte açılmış olan davaların, davanın her safhasında, istek üzerine veya kendiliğinden ayrılmasına karar verebilir.
Davaya konu istemlerin yasal dayanaklarının ve buna bağlı olarak yapılacak inceleme ve araştırma yöntemlerinin farklılığı, temel ilişkinin kanıtlanmasında izlenecek usul, Sosyal Sigortalar Kurumunun bağlaması muhtemel gelirler yönünden peşin değerlerin belirlenebilmesi gibi bir takım farklı olgular nedeniyle, yargılamanın daha iyi ve süratli bir şekilde yürütülebilmesi için davaların ayrılmasında zorunluluk bulunmaktadır.
Hal böyle olunca mahkemece, davacıların diğer taleplerinden, maddi ve manevi tazminat istemleri tefrik edilmeli, hak sahipleri davacılara Sosyal Sigortalar Kurumunu davaya dahil etmeleri için önel verilmeli, taraf teşkili sağlandıktan sonra işin esasına girilerek bir sonuca varılmalıdır.
Yukarıda açıklanan nedenlerle Özel Daire bozma kararına uyulmak gerekirken, önceki kararda direnilmesi usul ve yasaya aykırıdır. Direnme kararı bozulmalıdır.
SONUÇ: Davacılar vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile direnme kararının yukarıda açıklanan nedenlerden dolayı HUMK'un 429. maddesi uyarınca BOZULMASINA, istek halinde temyiz peşin harcın geri verilmesine 07.02.2007 gününde oyçokluğu ile karar verildi.

Old 18-06-2009, 13:56   #15
Av.Bülent AKÇADAĞ

 
Varsayılan

Paylaştığınız Yargıtay kararı iş kazası ile hizmet tespit davalarına ilişkindir.

Şahsi kanaatim işçi alacağı ile hizmet tespit davalarının birlikte görülebileceğidir. Netice itibari ile dava konuları aynı olup sonucu farklıdır. Bu konuda Hukuk Genel Kurulu kararı olduğunu daha önceden de sitede yayınladığımızı belirtmiştim,

Son olarak şuan Hizmet Tespit ve Tazminata ilişkin birlikte açtığım ve derdest olan birçok dosyam bulunmaktadır. Bakalım ne olacak
Old 18-06-2009, 14:16   #16
avahmetevcimen

 
Varsayılan

SSK yı davalı gösteriyormusunuz? merak ettim...
Old 18-06-2009, 14:25   #17
Av.Bülent AKÇADAĞ

 
Varsayılan

Bir an için kendimi uzaylı gibi hissettim

SGK'yı davalı olarak gösteriyoruz tabiki, ayrıca 7. mesajda yazılan kararı bir kez daha okumanızı tavsiye ediyorum.
Old 25-06-2009, 18:30   #18
Av. Muzaffer ERDOĞAN

 
Varsayılan Hizmet tespit davası ile işçi alacağı davası birlikte açılabilir mi

öncelikle işin tarihçesinden başlayalım;

dediğim gibi 80 lerde birlikte açılıyordu. Sonradan Yargıtay konuları farklı olduğu için ayrı açılmaları gerektiği konusunda kararlar verdi.

Peki işçinin çalıştığı kabul edilmeden işçi alacağına nasıl hükmedilecek?

Bence Yargıtayı'ınbu aşamadki tutumu yanlıştı. Sonuçta düzeltildi.

Sonuçta her erda davası bir tepit hükmünü içerir. Mahkeme de işçi alacağına karar verirken onun işçi olarak çalıştığını tespit etmiştir. Aksi taktirde işçi olmayan bir insana işçi alacağı ödenmesine hükmetmek durumunda kalacaktır.

Bence doğrusu birlikte açılmasıdır. Yargıtay da son kararları ile buna destek vermektedir.

Saygılar.
Old 19-10-2009, 21:22   #19
cesur_yürek

 
Varsayılan

Benzer bir dava açmak üzereyim.Müvekkilin yaklaşık 1 yıl kadar sigortası yapılmış fakat 5 yıldır işyerinde çalışmakta.1 hafta önce işine son verilmiş.Kıdem ve ihbar tazminatı davası ile hizmet tespiti davasını birlikte mi açmalı ? Kıdem tazminatı açtıktan sonra himekte tespiti davasını mı açmalı ? Önce hizmet tespiti davası açıp sonra kıdem tazminatı davasını mı açmalı ? Yoksa Her iki davayı ayrı ayrı açıp birleştirilmesine karar verilmesi mi talep etmeli ? Hangi yolu seçersek verimli olur acaba ?Saygılarımla.
Old 20-10-2009, 08:45   #21
av_sibelll

 
Karar

Sayın cesur yürek, benimde buna benzer bir davam olmuştu. Ben ikisini birlikte açmıştım ancak sigorta vekili, tefrik ( ayırma) talebinde bulunmuştur. Bu yönde yargıtay kararlarıda mevcuttur. Şöyle ki hizmet tespiti davası kamu yaraının içermekte, işçi alacaklarında kamu yararı mevcut olmadığından bir çok yargıtay kararında bu iki davanın bir arada görülemeyeceği belirtilmektedir. Benşm açtığım dava ayrıldı. işçi alacakalrı için hemen yeni bir dava açmak durumudna kalmıştırm. Şu aşamaya kadar da birleştirilmedi. Farklı iki esas üzeirdnen devam etmekte. Ancak bir davamı diğer dava için bekleitici mesele yapıyorum. Size önerim vakit kaybetmemek için iki davanızı ayrı açın. sonrasında bekletici mesele yapılmasını talep edersiniz. İyi çalışmalar.
Old 16-08-2011, 11:20   #22
cenksel2001

 
Varsayılan Muhtemel temyiz

Değerli üstadlarım, benim fikrim muhtemel temyiz aşamasında temyiz incelemesi yapacak Yargıtay dairesinin farklı oluşu dikkate alınarak ayrı davalar olarak görülmesi gerekmektedir.
Saygılarımla...
Old 16-08-2011, 13:17   #23
damista

 
Varsayılan

Bende şu ana kadar birlikte açtım bir sorunla karşılaşmadım. her ne kadar tazminat davasında davalı SGK olmayıp işveren olsa da mahkeme hükümde davalı aleyhine hüküm kuruyor. Ama kararları ve görüşleri okudukça ayrı açmanın da mantıklı olduğu görünüyor.
Old 16-08-2011, 19:38   #24
Av. Caner Arıcı

 
Varsayılan

slm... değerli meslektaşlarım, bence burada en önemli hususlardan biri zamanaşımı ve hak düşürücü sürelerdir.. şöyle ki; önce işçi alacakları davası açıp neticelendikten sonra bu dosyayı delil olarak gösterip hizmet tespiti davası açmayı düşünürken; veyahut da tersi durumda önce hizmet tespiti davası açıp neticesinde bu dosyayı daha sonra açacağınız işçi alacakları davasında delil olarak göstermeyi düşünürken zamanaşımını veya hak düşürücü süreyi kaçırabilirsiniz; bunu özellikle göz önüne almak gerektir... ayrıca çoğu durumda işçi alacakları davalarında kısmi dava açılmakta, bilirkişi raporundan sonra ıslah yoluyla dava değeri artırılmaktadır ki; burada da ıslah zamanında, -ayrıntıya girmiyorum- bazı alacaklarda 5 yıllık zamanaşımı dolmuş olabilir!!, bu da düşünülmelidir!!... kanaatimce zamanaşımı ve hak düşürücü süreler konusunda sıkıntı yaşanabileceği durumlarda her iki dava da aynı anda fakat ayrı ayrı (iki dosya halinde)açılmalıdır... Yargıtay Hukuk Genel Kurulu her iki davanın birlikte görülebileceğini belirtmişse de, kanaatimce davaların ayrı açılması gerekmektedir; zira davaların birisi maktu diğeri ise nisbi harca tabidir,ayrı ayrı harçlarının yatırılması gerekmektedir, ayrıca hizmet tespiti davasında SGK da davalı gösterilmektedir, ve de yargılama usulleri farklıdır..... Uygulamada, aynı dava dilekçesi ile her iki davayı da açtım, işçi alacaklarından sadece davalı işverenin sorumlu tutulması kaydıyla diye belirttim, dava tek dosya olarak devam etti, ta ki karar verilirken dosya tefrik edildi, iççilik alacakları davasına yeni esas numarası verildi, hizmet tespiti davasının harcı tamamlattırıldı ve karar verildi, işçi alacakları dosyasında da işbu hizmet tespiti davasının kesinleşmesi beklendi (bekletici mesle yapıldı)... Başka bir yerdeki iş mahkemesinde her iki davayı da aynı gün iki ayrı dosya olarak açtım, mahkeme talebimiz olmamasına rağmen dosyaları birleştirdi, yargılama sonunda ayırmadan her ikisi için de aynı dosyadan (Yargıtay'a göre işçi alacaklarında hizmet tespiti davası bekletici mesele yapılmalıdır görüşü hakim olmasına karşın!!)karar verdi, dosya şu an Yargıtay'da (buradaki bekletici mesele yapılması hususundan "kesinleşme" mi kastedilmektedir bilemiyorum)... Ancak; kanaatimce, zamanaşımı ve hak düşürücü süresini de göz önüne alarak davaları ayrı açmak, daha sonra birleştirilmesini talep etmek, karar verilirken de -hizmet tespiti davasını bekletici mesele yapmak Yargıtay kararları gereği olduğundan!!!- tefrik talep etmek en doğrusu olacaktır!!!
Old 16-08-2011, 19:44   #25
Av. Caner Arıcı

 
Varsayılan

bu arada belirmeyi unuttum, aynı konuda daha sonra açtığım davalarda ise aynı mahkeme bu kez birleştirme kararı vermedi, her iki dosya 8 aydır ayrı ayrı devam ediyor...
Old 29-03-2012, 18:36   #26
sektör_a

 
Varsayılan

arkadaşlar
yagıtay bu konuda görüş değiştirdi.
son kararlarda davaların ayrı açılması gerektiği ve birlikte açılmış sa tefrikine karar verilmesi gereği yönünde tüm eski içtehatlarına ders düşen görüşünü çok şükür bu konuda da karşımıza çıkardı..
herkeze kolaylıklar diliyorum..
Old 29-03-2012, 18:42   #27
Av. Caner Arıcı

 
Varsayılan

Alıntı:
Yazan sektör_a
arkadaşlar
yagıtay bu konuda görüş değiştirdi.
son kararlarda davaların ayrı açılması gerektiği ve birlikte açılmış sa tefrikine karar verilmesi gereği yönünde tüm eski içtehatlarına ders düşen görüşünü çok şükür bu konuda da karşımıza çıkardı..
herkeze kolaylıklar diliyorum..

Aynen katılıyorum... Bir hafta önce Yargıtay 21. Hukuk Dairesi, özetle, "...işçi alacakları ile hizmet tespiti davasının birlikte görülemeyeceği, tefrik edilmesi gerektiği, ayrı başvuru harcına tabi oldukları, delil bakımından ayrı araştırma usullerine tabi oldukları, davanın birinde bir kısım delillerin kendiliğinden dikkate alınması ve diğerinde alınmaması gerektiği, aynı zamanda hukuki istikrar bakımından Yargıtay inceleme mercilerinin de ayrı olduğu..." gerekçeleri ile bir dosyamı usulden bozdu...
Old 29-03-2012, 22:15   #28
Av.Güler Şahin

 
Varsayılan

Bir davamızda, alacak davası açtığımız sırada, hakim tarafımıza hizmet tespiti davası açmak için süre verdi ve alacak davasının sonuçlanması için hizmet tespiti davasını bitmesini beklemektedir.
Old 30-03-2012, 14:19   #29
Av. Caner Arıcı

 
Varsayılan

Alıntı:
Yazan Av.Güler Şahin
Bir davamızda, alacak davası açtığımız sırada, hakim tarafımıza hizmet tespiti davası açmak için süre verdi ve alacak davasının sonuçlanması için hizmet tespiti davasını bitmesini beklemektedir.

Evet; hizmet tespiti davasının, işçi alacakları davasında bekletici mesele yapılması zorunludur. Ancak, nasıl yani, hakim işçi alacakları davasında ara karar ile hizmet tespiti davası açmaya sizi zorunlu mu tuttu onu anlayamadım?!
Old 30-03-2012, 14:56   #30
Av. İbrahim YİĞİT

 
Varsayılan

Alıntı:
Yazan Av.Güler Şahin
Bir davamızda, alacak davası açtığımız sırada, hakim tarafımıza hizmet tespiti davası açmak için süre verdi ve alacak davasının sonuçlanması için hizmet tespiti davasını bitmesini beklemektedir.

Hata yapmış. Alacak davası içinde kıdem süresindeki uyuşmazlık çözülerek hüküm verilebilir. Hizmet tespitine ilişkin davanın yaptırımı başkadır.
Yanıt


Şu anda Bu Konuyu Okuyan Ziyaretçiler : 1 (0 Site Üyesi ve 1 konuk)
 
Konu Araçları Konu İçinde Arama
Konu İçinde Arama:

Detaylı Arama
Konuyu Değerlendirin
Konuyu Değerlendirin:

 
Forum Listesi

Benzer Konular
Konu Konuyu Başlatan Forum Yanıt Son Mesaj
Hizmet Tespit Davası... av.knel Meslektaşların Soruları 20 13-11-2017 10:31
hizmet tespit davası av.zeynep_diy Meslektaşların Soruları 9 24-02-2012 16:41
Öğretmenevi Personelinin işçi alacağı davası avegunduz Meslektaşların Soruları 3 22-03-2008 10:43
işe devam eden işçi hizmet tespiti davası açar mı Metallicaal Meslektaşların Soruları 5 12-07-2007 21:34
hizmet tespit davası ile birlikte iş kaz doğan tazminat d. birlikte açılabiliği uye9493 Meslektaşların Soruları 5 13-11-2006 11:13


THS Sunucusu bu sayfayı 0,08052802 saniyede 14 sorgu ile oluşturdu.

Türk Hukuk Sitesi (1997 - 2016) © Sitenin Tüm Hakları Saklıdır. Kurallar, yararlanma şartları, site sözleşmesi ve çekinceler için buraya tıklayınız. Site içeriği izinsiz başka site ya da medyalarda yayınlanamaz. Türk Hukuk Sitesi, ağır çalışma şartları içinde büyük bir mesleki mücadele veren ve en zor koşullar altında dahi "Adalet" savaşından yılmayan Türk Hukukçuları ile Hukukun üstünlüğü ilkesine inanan tüm Hukukseverlere adanmıştır. Sitemiz ticari kaygılardan uzak, ücretsiz bir sitedir ve her meslekten hukukçular tarafından hazırlanmakta ve yönetilmektedir.