Ana Sayfa
Kavram Arama : THS Google   |   Forum İçi Arama  

Üye İsmi
Şifre

Meslektaşların Soruları Hukukçu meslektaşların hukuki nitelikte sorularını birbirlerine yöneltecekleri mesleki yardımlaşma forumu. SADECE hukuk fakültesi mezunları ile hukuk profesyonellerinin (bilirkişi, icra müdürü vb.) yazışmasına açıktır. [Yeni Soru Sorun]

AİHM başvuru ve devamı...

Yanıt
Old 30-10-2006, 17:27   #1
nejan

 
Varsayılan AİHM başvuru ve devamı...

Değerli arkadaşlar,

AİHM ne başvurmak için ilgili formu doldurduktan sonra yapılması gerekenler hakkında bilgisi olan varmıdır?
Masraf , süreç, vs. hakkında bilgi verilirse sevinirim
Saygıla.

Av.Nejan NART ÜNVER
Old 02-11-2006, 22:49   #2
nejan

 
Varsayılan

Sayın Mehmet Emin bey,
Yazınız çok faydalı ve aydınlatıcı oldu, çok teşekkür ederim.
Bu başvuru dilekçesini türkçe yazabileceğimi zannediyorum doğrumudur acaba?
Birde, dilekçeyi gönderdikten sonra yaklaşık ne kadar sürede işlem göreceği hakkında ortalama bir zaman söyleyebilirmiyiz. (Davalar birkaç sene sürüyor galiba)
Tekrar teşekkürler.
Av.Nejan
Old 02-11-2006, 23:30   #3
Av. Şehper Ferda DEMİREL

 
Varsayılan

Sayın Nejan,

Başvurunuzu Türkçe yapabilirsiniz, Mahkemenin bilahare sizinle yapacağı yazışmalar da Türkçe olacaktır.

Ne kadar süre alır derseniz, ilk müracaatınızdan itibaren ortalama 3-6 ay içinde (tahmini) bir yazışma olacaktır. Sonuç ne zaman belli olur derseniz... Yaptığım bir başvurunun tarihi 2005. Henüz kabul edilebilirlik kararı dahi gelmedi.

Saygılarımla...
Old 02-11-2006, 23:38   #4
nisa

 
Varsayılan

Merhaba, açtığınız dava önce usul açısından incelnecektir.Bu süreç yaklaşık bir yıla yakın bir zaman alıyor tabii bu açtığınız davanın konusuna da bağlı.Usul açısından uygun bulununca esastan incelemeye alındığını ve dava numarasını bildiren yazışmalarınız için AHİM yazı işlerinde çalışan Türk görevlinin adı ve adresiyle birlikte size bildiriliyor. Davanın tüm aşamaları duruşma talep edilmemişse evrak üzerinde yazışmalarla yürütülüyor.Davanın birdiğer aşaması ise dostane çözüm safhası , dava esastan incelenirken karar verilmeden önce TC. ile uzlaşmanız yolunda , genelde talep edilen tazminat olduğu için Devlet bu aşamada talep edilen tazminatı ödüyor ve dava anlaşma ile son buluyor. Tüm bunlar 4-5 yıl sürüyor sabırlı olmalısınız. Dava dilekçenizi istediğiniz dilde yazabilirsiniz.Bu arada yargılama kağıt üzerinde olduğundan hazıladığınız belgeleri eksiksiz olmasına dikkat edin.
Old 02-11-2006, 23:44   #5
nisa

 
Varsayılan

merhaba, kabul edilebilirlik kararı yaklaşık bir yılı bulur. toplam davanın sonuçlanma süresi 4-5 yılı bulabilir.Davalar daha çok Dostane Çözüm önerisi ile sonuçlanıyor.
Old 05-11-2006, 14:22   #6
nejan

 
Varsayılan

Sayın Şehper,
Sayın Nisa,
Açıklamalarınısz için teşekkür ederim.
Başvurmayı düşündüğümüz olay şöyle;
Müvekkilin bir akrabası yeşil kart çıkarttıracağı sırada adına bir arsası bulunduğunu öğreniyor(babası yıllar önce emlakçılık yapmış ve bu arsanın bulunduğu civarda arsalar satmış, babasının kendi adına kaydetmiş olabileceğini düşünüyor seviniyor ve satmaya karar veriyor)Tapuya gidiliyor belediye emlak değeri üzerinden müvekkil bu arsayı satın alıyor. Üzerine ev yapıyor. Ev bitmek üzere iken bir şahıs geliyor ve bu arsanın kendisine ait olduğunu iddia ediyor , tapuya gidildiğinde gerçekten bu arsanın o şahsa ait olduğu ortaya çıkıyor. Gerçek malsahibi ile satan kişinin adı soyadı ve baba adları aynı(Ülkemizde ensık kullanılan isiller).Sadece anne adları değişik buna da bakılmamış.
Müvekkil bu arada evini bitirmiş olduğundan gerçek mal sahibi yerin üç,dört kat fazlasını talep ediyor, anlaşamıyorlar. Önce hatalı işlemi yapan tapu müdürlüğü ardından gerçek malsahibi, Hukuk mahkemesinde müvekkil ve satana karşı dava açıyor dava tapu iptali ve tescil davası.
Tapu kayıtlarının güvenilirliği ilkesi gereği müvekkilin iyiniyetle üçüncü şahıs olduğu mahkeme kabul görülmeyerek satışın geçersiz olduğu, tapunun iptali ile asıl mülksahibi adına tesciline karar verilmiştir. Bu karar tarafımızca temiz edilmiş sonuç alınamamış ve karar düzeltmede de sonuç olumsuz gelmiştir.
Bu arada Savcılığa yaptığımız suç duyurusu sonucunda ,tapuda işlem yapanlar aleyhinde Ağır Ceza Mahkemesinde dava açılmış sanıkların kusurlu oldukları ancak kasıt olmadığından beraatlerine karar verilmiş bu karar temyiz safhasındadır.
Hukuk mahkemesinin kararında müvekkillin iyiniyetli olmadığından aleyhinde hüküm verilmiş ve hatalı işlemi yapan tapunun davacı sıfatı kabul edilmiş,(Bütün itirazlarımız ve emsal karar sunmamıza rağmen)Ceza davasında ise müvekkil Müştekidir ve işlemi yapanların kusurlu olduğu hükme bağlanmıştır.Aynı olayda tamamen zıt iki karar.
Şu anda asıl malik müvekkil ile anlaşmayı da kabul etmiyor ve "ev beni ilgilendirmiyor arsamı terket" diyor, müvekkil çaresis durumda.
Müvekkilin bu duruma düşmesinin sebebi tapudaki işlemlere güvenmesidir.
Aihm başvurumuzda yaşadığımız mağduriyeti belirtip uğradığımız haksızlıkla ilgili tazminat talebinde bulunmayı düşünüyoruz.

Tazminatı neye göre belirleeceğimiz konusunda tereddüt içerisindeyiz. Evin bedeli, arsanın bedeli veya bunların hepsi ve yapılan mahkeme masrafları, ayrıca çekilen sıkıntılar vs. Bu konuda görüş ve önerilerinizi almaktan
memnun olacağım.
Av.Nejan
Old 06-11-2006, 01:38   #7
Av. Can DOĞANEL

 
Varsayılan

Dramatik bir durum Nejan Abla ama burada AİHM'lik bir durum yok bence. Neden dersen? Öncelikle AİHM yukarıdaki mesajlardan birinde de belirtildiği gibi Türk Mahkemelerince verilen kararları denetleyen bir temyiz makamı değil. Öncelikli şart Türk hukukunda AİHS vs. sözleşmelerdeki bir hakkın korunmasına ilişkin gerekli önlemlerin alınmamış ve yasal düzenlemenin yapılmamış olması veya mevcut mevzuatta bu korumalar yer almasına karşın bu hakların kamu gücünü elinde bulunduran makamlarca bilerek sürüncemede bırakılması veya ihlali halleridir. Böylesi hallerde mağduriyetinizi gidermek için hala açabileceğiniz davalar varken dilekçenizin kabul edileceğini pek sanmıyorum. Kamulaştırma bedeli davalarını neden inceliyor derseniz. Orada İdarenin kamu gücünü kullanarak mülkiyete hakkına el atması ve buna ilişkin kendince bir bedel tayin ederek bu bedel üzerinden gayrimenkulü alması söz konusu yapılan itiraz ve bilirkişi raporu neticesinde tespit edilen değer düşük bulunur ve yargılama uzun yıllara yayılmışsa talep kabul edilebiliyor. Muhdesatın değerini tespit ettirerek bedel davası açmayı neden düşünmüyorsun? İyiniyetli 3. kişi sayılmamanız normal çünkü yolsuz tescile konu işlemin tarafısınız. Siz birine satsaydınız o iyiniyetli 3. kişi olacaktı. Olayda 3 kişi yok ki 2 kişisiniz. Yaptığınız binanın bedeline ilişkin tazminat davaları açmayı niye düşünmüyorsun? Tapu iptali davasının kesinleşmesinden itibaren süreleri başlar ve herhalde de geçmemiş.

İç hukuk Yollarının Tüketilmesi ile ilgili bir karar...

**************
Gülender Kaya - Türkiye Davası
Esas Yılı : 2001
Esas No : 73296
Karar Yılı :
Karar No :
Karar Tarihi : 30.12.1899
**************

Gülender Kaya-Türkiye Davası

(Başvuru no:73296/01)

KABULEDİLEBİLİRLİK KARARININ ÖZET ÇEVİRİSİ

OLAYLAR

Başvuranlar 1958 doğumlu Gülender Kaya, 1972 doğumlu Nimet Kaya, 1980 doğumlu Nurettin Kaya, 1982 doğumlu Tayfun Kaya ve 1970 doğumlu Songül Murat, Türk vatandaşı olup İstanbul ve Ağrı'da ikamet etmektedirler. Adıgeçen başvuranlar cerrahi bir müdahale sonrasında 20 Kasım 1998 tarihinde ölen Neman Kaya'nın eşi ve çocuklarıdır. AİHM önünde İstanbul Barosu avukatlarından İ. B. Duruş tarafından temsil edilmektedirler.

Davanın koşulları başvuranlar tarafından açıklandığı haliyle aşağıdaki gibi özetlenebilir.
22 Ekim 1998 tarihinde Neman Kaya, İstanbul'da bulunan Gültepe Ensar Özel Hastanesi'ne, ertesi gün ameliyat edilmek üzere yatırılmıştır. 5 Kasım 1998 tarihinde taburcu edilmiş, pansuman için düzenli olarak hastaneye gitmiştir.

20 Kasım 1998 tarihinde hasta pansuman sonrası eve döndüğünde rahatsızlanmış, hastaneye kaldırılmış ve burada ölmüştür.
21 Kasım 1998 tarihinde başvuran Nimet Kaya, Şişli Cumhuriyet Başsavcılığına babasını ameliyat eden doktor aleyhine şikayet dilekçesi vermiştir.
23 Kasım 1999 tarihinde yapılan otopside ölünün vücudunda karaciğer ve akciğerler hizasında abse tespit edilmiştir.
13-14 Eylül 1999 tarihinde Cumhuriyet Başsavcısı ameliyatın seyrine ve ameliyat sonrası gözleme ilişkin, müdahaleyi yapan doktorun ve hastane personelinin ifadelerini almıştır.

17 Eylül 1999 tarihinde Cumhuriyet Başsavcısı başvuranlar Gülender Kaya ve Nimet Kaya'nın ifadelerini almıştır.

5 Kasım 1999 tarihinde Adalet Bakanlığı'na bağlı Adli Tıp Kurumu, Neman Kaya'nın duedonal ülser perforasyonun sonucunda gelişen komplikasyonlar nedeni ile öldüğüne kanaat getirmiştir. Tedavi ihmali bulunup bulunmadığı hususunda Yüksek Sağlık Şurası'ndan görüş alınmasını salık vermiştir.

Adli Tıp Kurumu'nun 19 Temmuz 2000 tarihli raporunda, cerrahi müdahalenin uygulanmasında geç kalındığı, akciğerlerde ve karaciğerde görülen apsenin ameliyat sırasında uygulanan drenajın yetersiz oluşundan kaynaklandığı ve ameliyat sonrası gözlemin eksik olduğu belirtilmektedir, bunların tıbbi hatadan ve ihmalden ileri geldiği belirtilmektedir.

11 Aralık 2000 tarihinde Cumhuriyet Başsavcısı Türk Ceza Kanunu'nun 455. maddesi uyarınca doktoru dikkatsizlik ile ölüme sebebiyet vermekle suçlamıştır.

3 Nisan 2001 tarihinde başvuranlar yakınlarının vefatından dolayı karşılaştıkları zararın telafi edilmesi talebi ile Şişli Asliye Hukuk Mahkemesi'ne başvurmuşlardır. Gültepe Ensar Hastanesi ise hastane masraflarının ödenmesi için başvuranlar aleyhine aynı mahkeme nezdinde başvuruda bulunmuştur. Bu davalar halen ulusal mahkemelerde görülmektedir.

17 Nisan 2001 tarihinde Şişli Asliye Ceza Mahkemesi 21 Aralık 2000 tarihinde yürürlüğe giren 4616 sayılı yasanın uygulanmasına istinaden doktor aleyhine başlatılan cezai soruşturmaların ertelenmesine karar vermiştir.

Aynı gün başvuranlar Şişli Asliye Ceza Mahkemesi'ne soruşturmanın ertelenmesinin Sözleşme'nin 2. ve 6. maddeleriyle örtüşmediğini belirten bir dilekçe vermişlerdir.

28 Haziran 2002 tarihinde Türk Tabipler Birliği Merkez Konseyi, İstanbul Tabip Odası tarafından doktor hakkında geçici olarak (onbeş gün) meslekten men cezası verilmesini kınamıştır.

ŞİKAYETLER

Başvuranlar Devletin, Sözleşme'nin 2. maddesinden doğan pozitif yükümlülüğünü yerine getirmediğini iddia etmektedirler. Aynı zamanda yakınlarının ölümünden sorumlu olanın cezasız kaldığından şikayetçi olmaktadırlar.

HUKUK AÇISINDAN

Başvuranlar Devletin, Sözleşme'nin 2. maddesinden doğan pozitif yükümlülüğünü yerine getirmediğini belirtmektedirler. Yakınlarının ölümünden sorumlu olanın cezasız kaldığından şikayetçi olmaktadırlar.
Hükümet AİHM'den iç hukuk yollarının tüketilmediği gerekçesiyle başvuruyu reddetmesini talep etmektedir. Calvelli ve Ciglio-İtalya ( (GC), no: 32967/96, CEDH 2000-I) davasına gönderme yaparak başvuranların yakınının yaşam hakkına yönelik yapılan müdahalenin kasıtlı olmadığını ve Türk hukuk sisteminin başvuranlara hukuk mahkemeleri önünde başvuru olanağı sağladığı gözönüne alındığında Sözleşme'nin 2. maddesinde belirtilen pozitif yükümlülükten doğan zorunluluğun yerine getirildiğini hatırlatmaktadır. Bu bakımından ilgililerin Şişli Asliye Ceza Mahkemesi'ne kayıplarının giderilmesi talebiyle başvuruda bulunduklarına ve bu davanın halen görüldüğüne dikkat çekmektedir. Sonuç olarak bu şikayetin doktorun cezai mahkumiyetinin sağlanmasının imkansız oluşuna dayandığına dikkat çekmektedir.

Başvuranlar bu hukuki yargılamanın sadece tazminatın ödenmesi ile sonuçlanabileceğini ve bunun ihmalkar davranan doktorun cezalandırılmasını sağlayacak bir hukuk yolu olmadığını belirtmektedirler.

AİHM, kamu sağlığı alanında, Sözleşme'nin 2. maddesinden doğan pozitif yükümlülüklerin Devlet tarafından hastanelere ,bunlar ister devlet ister özel olsun, hastalarının hayatlarının korunmasını sağlayacak tedbirlerin alınmasını şart koşan düzenleyici çerçevenin uygulamasını kapsadığını hatırlatmaktadır. Aynı zamanda, hem kamu sektörü kadrosunda çalışanlar hem de özel kuruluşlarda çalışanlar olsun, sağlık memurlarının sorumluluğunda olan bir kimsenin ölüm nedeninin tespit edilmesini sağlayacak etkili ve bağımsız bir hukuk sistemi kurmak ve gerektiğinde bu kişileri işledikleri fiiller hakkında açıklama yapmaya mecbur tutmak sözkonusudur ( Powell-Birleşik Krallık, (karar), no?, CEDH 2000-V, Calvelli et Ciglio, adıgeçen, § 49, ve Giuliano Lazzarini et Maria Paola Ghiacci-İtalya (karar), no?, 7 Kasım 2002).

Vücut sağlığına ya da yaşam hakkına yönelik yapılan ihlal kasıtlı yapılmamışsa, 2. maddeden doğan, etkili bir hukuk sistemi uygulamanın pozitif zorunluluğu mutlaka her durumda hukuki başvuru gerektirmemektedir. Tıbbi ihmallere özgü durumlarda "benzer zorunluluk aynı zamanda, sözkonusu hukuk sistemi eğer ilgili kişilere, birlikte yada ayrı ayrı cezaya ilişkin bir başvuru ile birlikte, sözkonusu doktorların sorumluluğunu ortaya koymak ve gerektiğinde tazminatın ödenmesi ve kararın yayınlanması gibi ilgili hukuki yaptırımların uygulanmasını sağlamak amacıyla hukuk mahkemelerinde bir başvuru yolu sunuyorsa yerine getirilebilir" ( Calvelli ve Ciglio, adıgeçen, § 51, Giuliano Lazzarini ve Maria Paola Ghiacci, adıgeçen, ve Vo-Fransa (GC), no?, § 90, CEDH 2004-...)

AİHM başvuranların şikayetlerinin esas olarak yakınlarının ölümünden sorumlu olan doktorun cezalandırılmamış olmasına ilişkin olduğunun altını çizmektedir. İlgililer yakınlarının kasıtlı olarak öldürüldüğünü hiçbir zaman ileri sürmemişlerdir.

Bu durumda , doktor aleyhine sürdürülen cezai soruşturmalar askıya alınmış ve İstanbul Tabip Odası tarafından verilen meslekten men cezası Türk Tabipler Birliği Merkez Konseyi tarafından iptal edilmiştir.
AİHM, doktorun sorumluluğunu ortaya koyabilmek amacıyla, başvuranların bir hukuk mahkemesine başvurma olanağına sahip olduklarının altını çizmektedir, ki başvuranlar da bu yönde hareket etmişlerdir. Bu yolla başvuranlar tarafından Şişli Asliye Hukuk Mahkemesi'nde açılan dava halen askıdadır. Doktorun sorumluluğu hususunda Adli Tıp Kurumu'nun 19 Temmuz 2000 tarihli raporu gözönünde bulundurularak, bu başvuru yolunun başvuranlara başarıya ulaşacak makul görüş açısı sunmadığı söylenemez.

Sonuç olarak Sözleşme'nin 35 §§ 1 ve 4 maddesi uyarınca sözkonusu şikayet iç hukuk yollarının tüketilmediği gerekçesiyle reddedilmelidir.

Bu gerekçelerle Mahkeme oybirliğiyle,

Başvurunun kabuledilemez olduğuna karar vermiştir.

**************
.: CopyRight by Sinerji A.Ş. :.
Old 06-11-2006, 06:39   #8
A.Turan

 
Varsayılan

Arkadaşlar çok ilginç değilmi? Kabul edilebilirlik kararını bile 1 yıldn önce veremeyen AİHM bizim yargının gecikmesi nedeniyle tazminata hükmediyor. Bizim orda buna, bu ne perhiz bu ne lahana turşusu deniyor. Sizin orda ne deniyor.?=)
Old 06-11-2006, 09:05   #9
Av. Balkan Tunalı

 
Varsayılan ihav

değerli meslektaşım

başvuru formunu türkçe doldurabileceğini biliyorsun.

onun haricinde hiç bir masraf yatırmana gerek yok

zaten yatıracak yer de yok

insan hakları avrupa mahkemesinde daireler var bildiğin gibi

o dairenin bir tanesine senin başvurun tevzi edilecek

daha sonra o daire kaleminden sana bir yazı gelecek

o yazıya göre hareket edersin zaten

ancak şekil şartlarında bir hata yaptıysan sana bunları düzelt diyecekler

eğer formu doldururuken hata yapmadıysan

sana dosya/başvuru numarası verecekler ve dosyan görüşülmek üzere sıraya konulacak

ben fransa aleyhine kendi adıma bir başvuruda bulundum ve usul anlattığım gibi işliyor

ama tebligatlar bizim mahkemelerin yaptığı gibi değil

postacı posta kutuna bırakıyor zarfı

o kadar

devam eden prosedürü zaten kendin yaşayacaksın
ve yaşadıkça belki de benim gibi "bizim mahkemelerimiz hiç de fena değilmiş " diyeceksin kendi kendine

balkan
balkantunali@gmail.com

Alıntı:
Yazan nejan
Değerli arkadaşlar,

AİHM ne başvurmak için ilgili formu doldurduktan sonra yapılması gerekenler hakkında bilgisi olan varmıdır?
Masraf , süreç, vs. hakkında bilgi verilirse sevinirim
Saygıla.

Av.Nejan NART ÜNVER
Old 08-11-2006, 23:51   #10
Av. Can DOĞANEL

 
Varsayılan

Alıntı:
Yazan nejan
Sayın Şehper,
Sayın Nisa,
Açıklamalarınısz için teşekkür ederim.
Başvurmayı düşündüğümüz olay şöyle;
Müvekkilin bir akrabası yeşil kart çıkarttıracağı sırada adına bir arsası bulunduğunu öğreniyor(babası yıllar önce emlakçılık yapmış ve bu arsanın bulunduğu civarda arsalar satmış, babasının kendi adına kaydetmiş olabileceğini düşünüyor seviniyor ve satmaya karar veriyor)Tapuya gidiliyor belediye emlak değeri üzerinden müvekkil bu arsayı satın alıyor. Üzerine ev yapıyor. Ev bitmek üzere iken bir şahıs geliyor ve bu arsanın kendisine ait olduğunu iddia ediyor , tapuya gidildiğinde gerçekten bu arsanın o şahsa ait olduğu ortaya çıkıyor. Gerçek malsahibi ile satan kişinin adı soyadı ve baba adları aynı(Ülkemizde ensık kullanılan isiller).Sadece anne adları değişik buna da bakılmamış.
Müvekkil bu arada evini bitirmiş olduğundan gerçek mal sahibi yerin üç,dört kat fazlasını talep ediyor, anlaşamıyorlar. Önce hatalı işlemi yapan tapu müdürlüğü ardından gerçek malsahibi, Hukuk mahkemesinde müvekkil ve satana karşı dava açıyor dava tapu iptali ve tescil davası.
Tapu kayıtlarının güvenilirliği ilkesi gereği müvekkilin iyiniyetle üçüncü şahıs olduğu mahkeme kabul görülmeyerek satışın geçersiz olduğu, tapunun iptali ile asıl mülksahibi adına tesciline karar verilmiştir. Bu karar tarafımızca temiz edilmiş sonuç alınamamış ve karar düzeltmede de sonuç olumsuz gelmiştir.
Bu arada Savcılığa yaptığımız suç duyurusu sonucunda ,tapuda işlem yapanlar aleyhinde Ağır Ceza Mahkemesinde dava açılmış sanıkların kusurlu oldukları ancak kasıt olmadığından beraatlerine karar verilmiş bu karar temyiz safhasındadır.
Hukuk mahkemesinin kararında müvekkillin iyiniyetli olmadığından aleyhinde hüküm verilmiş ve hatalı işlemi yapan tapunun davacı sıfatı kabul edilmiş,(Bütün itirazlarımız ve emsal karar sunmamıza rağmen)Ceza davasında ise müvekkil Müştekidir ve işlemi yapanların kusurlu olduğu hükme bağlanmıştır.Aynı olayda tamamen zıt iki karar.
Şu anda asıl malik müvekkil ile anlaşmayı da kabul etmiyor ve "ev beni ilgilendirmiyor arsamı terket" diyor, müvekkil çaresis durumda.
Müvekkilin bu duruma düşmesinin sebebi tapudaki işlemlere güvenmesidir.
Aihm başvurumuzda yaşadığımız mağduriyeti belirtip uğradığımız haksızlıkla ilgili tazminat talebinde bulunmayı düşünüyoruz.

Tazminatı neye göre belirleeceğimiz konusunda tereddüt içerisindeyiz. Evin bedeli, arsanın bedeli veya bunların hepsi ve yapılan mahkeme masrafları, ayrıca çekilen sıkıntılar vs. Bu konuda görüş ve önerilerinizi almaktan
memnun olacağım.
Av.Nejan

İyiniyetli veya kötüniyetli, 3. şahıs olmadığınızda ısrarlıyım. Yolsuz tescilin tarafısınız. Siz eğer birine satsaydınız o kişi 3. kişi olduğunu iddia edebilecekti. Kararda ne şekilde anıldığınızı bilemediğimden iki ihtimal var.
- Eğer yolsuz tescilin ana adı benzeşen kişi tarafından yapıldığı sizin de bunu bilemeyecek durumda olduğunuz vurgulanmışsa, yani kötüniyetli olmasanız yolsuz tescili bilmeksizin tapuyu devraldığınızdan bahsediliyorsa; Hazineye karşı tazminat davası veya satışı yapan kişiye karşı sebepsiz zenginleşme davası,
- Yukarıdaki ihtimal zayıf olduğundan yolsuz tescilin tarafı olmanız nedeniyle, hazineye karşı bir hak iddia edemiyorsanız. Mutlak surette yeri size satan kişiye karşı sebepsiz zenginleşme davası, (Kesinleşmeden itibaren süresi başlamıştır.)

Her ihtimalde satışı yapana karşı açacağınız sebepsiz zenginleşme davası maalesef belediye emlak değeri ile sınırlı olacaktır. Yaptırdığınız ev konusunda da bu şahsa karşı tazminat talebinde bulunabilirsiniz ama yeşil karta başvuracak durumda olduğuna göre tahsili pek mümkün olmayacak herhalde.
Ancak AİHM tahsil imkanı ile ilgilenmez. İç hukuk yollarından henüz tüketilmemiş olanlar olduğundan öncelikle başvurunuzun kabul edilmesi tehlikede olacaktır. Şu aşamada yapılacak başvuru öncelikle kabul edilemez oluşundan esasa girilmeksizin reddedilecektir.
Yanıt


Şu anda Bu Konuyu Okuyan Ziyaretçiler : 1 (0 Site Üyesi ve 1 konuk)
 
Konu Araçları Konu İçinde Arama
Konu İçinde Arama:

Detaylı Arama
Konuyu Değerlendirin
Konuyu Değerlendirin:

 
Forum Listesi

Benzer Konular
Konu Konuyu Başlatan Forum Yanıt Son Mesaj
'Meskun mahalde silah kullanmak' Suçundan Yargılandı. AİHM 500 Euro'ye Hükmetti Av.Suat Ergin Hukuk Haberleri 0 22-12-2006 16:22
tanık-tutukluluğun devamı. seyitsonmez Meslektaşların Soruları 1 03-11-2006 13:13
Askeri Yargıtay AİHM Kararını Örnek Gösterdi ahmetsacit Hukuk Haberleri 0 24-10-2006 12:23
AİHM’den Atina’ya Aga darbesi ahmetsacit Hukuk Haberleri 1 14-07-2006 17:03
AİHM ' den .... Av.Habibe YILMAZ KAYAR Hukuk Sohbetleri 1 20-09-2002 22:47


THS Sunucusu bu sayfayı 0,03383207 saniyede 14 sorgu ile oluşturdu.

Türk Hukuk Sitesi (1997 - 2016) © Sitenin Tüm Hakları Saklıdır. Kurallar, yararlanma şartları, site sözleşmesi ve çekinceler için buraya tıklayınız. Site içeriği izinsiz başka site ya da medyalarda yayınlanamaz. Türk Hukuk Sitesi, ağır çalışma şartları içinde büyük bir mesleki mücadele veren ve en zor koşullar altında dahi "Adalet" savaşından yılmayan Türk Hukukçuları ile Hukukun üstünlüğü ilkesine inanan tüm Hukukseverlere adanmıştır. Sitemiz ticari kaygılardan uzak, ücretsiz bir sitedir ve her meslekten hukukçular tarafından hazırlanmakta ve yönetilmektedir.