Ana Sayfa
Kavram Arama : THS Google   |   Forum İçi Arama  

Üye İsmi
Şifre

Hukuk ve Felsefe Hukukun felsefi yönüne dair sohbetler. Hak, Hakkaniyet, Adalet, Eşitlik kavramlarına hukuk felsefesi gözüyle bakış

themis heykeli neden bayan

Yanıt
Old 19-03-2008, 18:25   #1
gençhukukçu54

 
Varsayılan Themis Heykeli Neden Bayan

Themis heykeli bir elinde terazi,bir elinde kılıç ve gözleri kapalı bir bayan.
Kılıcı,teraziyi ve gözlerinin kapalı olmasını hukukun evrensel ilkelerine dayandırabiliriz muhakkak fakat benim sormak istediğim erkek üstünlüğünün kabul edildiği bir dönemde neden hukuk biliminin heykelinin bir bayan olduğu.
ufak bir araştırma yaptım bu konuda fakat konunun başında söyleyip düşüncelerinizi etkilememek için eklemiyorum mesajıma.
Sizce ilmimizin sembolü neden bir bayan ?
Old 19-03-2008, 20:26   #2
themis-1987

 
Varsayılan

Bence kadınlar biraz daha duygusal oldukları için aşırıya varacak şekilde cezalandırma yapmamaları açısından ve adalet de temelinde ahlaki bir kavram olduğu için vicdanlarının sesini dinleyip erkeklere oranla daha adaletli davranmaları olasılıkları yüksek olduğu için kadın heykeli olabilir
Old 19-03-2008, 23:56   #3
Seyda

 
Varsayılan

Geçenlerde elimdeki Themis test kitabına bakarken aynı şeyi ben de düşünmüştüm. İnternette biraz araştırınca elime geçen şey mitolojik açıklamalardı :

Themis, Yunan mitolojisinde Uranüs ve Gaia'nın kızı olan adalet ve düzen tanrıçasıdır. İlahi adaletin tecessümüdür. Babaları Zeus olan, Horae ve Moirae'nin annesidir.
Kendisi öfkeli veya cezalandırıcı değildir. Ona yeteri kadar saygı gösterilmediğinde veya adaletsizlik yapıldığında, o sessiz kalır ve onun yerine Nemesis gerekli karşılığı, cezayı verir. Themis, aynı zamanda kâhindir, kehânet gücü vardır, kehânet yeri olan Delphi tapınağını o inşa etmiştir. (http://tr.wikipedia.org/wiki/Themis)
Old 20-03-2008, 09:56   #4
Av. Şehper Ferda DEMİREL

 
Varsayılan

Alıntı:
Themis heykeli neden bayan?

Çünkü Themis bir "Tanrıça"

Neden Themis? : Çünkü Yunan mitolojosinde "Kanun ve Adalet" tanrıçası, O.

Bu noktada Themis'in mitolojideki öyküsü üzerinden tartışmaya devam etmeliyiz.
Old 20-03-2008, 10:02   #5
Seyda

 
Varsayılan

Kendisine saygısızlık veya adaletsizlik yapıldığında sessiz kalıp, cezalandırma işini Nemesis denilen acımasız tanrıçaya havale etmesi bir

çelişki değil mi? Themis'e hiç yakıştıramadım deyip devam edeyim o halde ben de..

Alıntı:
Nemesis (Yunanca: Νέμεσις), Yunan mitolojisinde, aşırı gurur ve enaniyete düşenleri cezalandıran tanrıçadır. İnanışa göre o; kinci, yapılan hata veya kötülüğün karşılığını getiren, kaderin vücut bulmuş hali, merhametsiz bir tanrıçadır.
Hesiodos "Bir de ölümcül Nyx (Gece) Nemesis'i doğurdu, fani insana acı vermek için" der (Theogonia, 233, belki eklenti bir satır da olabilir). Homeros'ta nemesis sadece soyut bir tecessüm/şahıslandırma olarak geçer.
(http://tr.wikipedia.org/wiki/Nemesis)
Old 20-03-2008, 13:33   #6
PINAR YILMAZ

 
Varsayılan


Adalet kavramının kişileştirilmiş biçimi olan Themis, Yunan mitolojisinde gökyüzünün hakimi olarak kabul edilen Uranüs ve toprağı yani yeri temsil eden ve tüm tanrıların atası olarak kabul edilen Gaia'nın kızı olan adalet ve düzen tanrıçasıdır
Adalet ve düzeni temsil eden Themis, bir elinde terazi öteki elinde kılıç tutan gözleri bağlı bir bakire olarak simgeleştirilmiştir. Elindeki terazi adaleti ve bunun dengeli şekilde dağıtılmasını, diğer elindeki kılıç ise adaletin keskinliğini simgelemektedir. Kadın ve bakire oluşu bağımsızlığını, gözlerinin bağlı olması ise tarafsızlığını simgeler. (adalet dağıttığı kimseleri görmesin, taraflı davranmasın)
Buradan da anlaşılacağı gibi Themis insanların özlem duyduğu ve olmasını istediği bağımsız, tarafsız, adaletin dengeli şekilde dağıtıldığı, caydırıcılığı olan hukuk düzeninin ifadesidir.
Old 20-03-2008, 20:24   #7
themis-1987

 
Varsayılan

Antik yunanı düşündüğümüzde kadınların hakları yok sadece erkekler yurtaş olabiliyor.Hatta bütün erkekler bile bu niteliğe sahip değil köle olmaması gerekiyor.Bu bağlamda düşündüğümüzde kadın ve bakire oluşu neden bağımsılığını temsil etsin. Keza bu durumda erkeğin temsil etmesi daha doğru olmazdı. Sayın Pınar YILMAZ sizce öyküdeki gerekçe doğru mu?
Old 20-03-2008, 22:30   #8
Av.Mürsel SARI

 
Varsayılan (alıntı)

"Eskiden medeni hukuk; Ana, kara ticareti; oğul, deniz ticareti;torundu.
Bugün medeni hukuk;Ana, ve iki ticaret hukuku iki kardeştir; biri erkek kardeş, daha yüklü, öteki kız kardeş, daha ince, fakat daha çetin."


Bayan olma burda görüldüğü gibi vazgeçilmez, önem ve ehemiyetti artmış ..
Old 23-03-2008, 00:24   #9
duyguusta

 
Varsayılan

öncelikle themisin binlerce yıl öncesinden gelen bir sembol olduğunu düşündüğümüzde o zamanın kadınını da bir düşünmemiz gerekiyor. fiziksel güçle adaletin tecelli ettiği bir dönemde adaleti bir erkek tanrıyla sembolize etmek erkeğin gücüne güç katmaktan başka bir şey olmazdı bence....erkeğin fiziksel gücünün karşısında adaletin bir kadın tarafından dağıtılması dengelerini yerine oturtmaya yardımcı.... ayrıca kadın merhameti, doğurganlık vs gibi nedenleri de var tabi adaletin bir tanrıça ile sembolize edilmesinin...
Old 23-03-2008, 16:22   #10
caner87

 
Varsayılan

Bana göre kadın olmasının tek bir nedeni vardır:
kadın doğurgandır.
hukuk daha bir çok yeniliğe her zaman gebedir..
adalet sonsuz olmalıdır ve kadının doğurganlığı bunu simgeler..
Old 23-03-2008, 18:09   #11
Av. Şehper Ferda DEMİREL

 
Varsayılan

Konu mitoloji olunca sağlam ve tutarlı bir yanıta ulaşmak güç.

Yunan mitolojisindeki Themis'in, Roma Mitolojosindeki karşılığı Justitia. Gözleri bağlı bir elinde terazi, diğer elinde kılıçla görmeye alışık olduğumuz ve zihnimizde Themis olarak yer eden sembolünse gerçekte Themis'e değil, Justitia'ya ait olduğunu düşünüyor insan. Themis'in cezalandırma işlemini Nemesis'e havale ettiğini düşünürsek ( ) Themis'in kılıç taşıması mantıklı da değil.

Her durumda iki tanrıça da beşerin değil, doğanın adaleti üzerinde anlamlandırılıp yükseltilmiş ve iki inanışta da bir tanrıçanın adalet ve düzeni temsil için geldiğine inanılması, en fazla bizleri, cinsiyetlerimiz nedeniyle memnun edebilir

Bir başka bakış açısında, "Yunan ve Roma mitolojisi diye bir kavram yoktur, öykülerin Yunanca ya da Latince yazılması onları Yunan'a veya Roma'ya ait kılmaz, söz konusu olan Akdeniz mitolojosidir ve anavatanı Anadolu'dur" deniyor. (Takımyıldızlarının Mitolojik Öyküleri, AÜFF, Yasemin Örs, 2001)

Öykülerden bir başkasında (Yunan mitolojisinde), Apollon'un bilicilik merkezini ele geçirmesine dek Themis'in kehanet tanrıçası olduğu söyleniyor.

Kehanet tanrıçasının kehanet yeteneği elinden alındıktan sonra Adalet ve Düzen Tanrıçası olarak anılması -Özellikle bu geçiş sürecini araştırdıysam da bulamadım-, hakkında pek az öykü ve söylenti olması, Tanrılar üzerinde kabul görmesi , şimdilik neden kadın bir tanrıça seçildi sorusunun yanıtına yeterli olmasa da, "Adalet ve Düzen" arayışının ne kadar eski olduğunu anımsatması ve bugünlere sembollerle ulaşması bakımından, anlamlı diye düşünüyorum.

Saygılarımla...
Old 24-03-2008, 00:23   #12
gençhukukçu54

 
Varsayılan

Alıntı:
Yazan caner87
Bana göre kadın olmasının tek bir nedeni vardır:
kadın doğurgandır.
hukuk daha bir çok yeniliğe her zaman gebedir..
adalet sonsuz olmalıdır ve kadının doğurganlığı bunu simgeler..

aslında ben de benzer düşüncedeyim, ilk zamanlarda doğurganlığı baz alınarak bir çok tanrı bayan olarak tarih edilmiş. themisin bayan olmasında bu etken olabilir mi acaba.
Old 24-03-2008, 09:04   #13
Armağan Konyalı

 
Varsayılan

Alıntı:
Sizce adalet sembolü neden bir kadın ?

Hukuk zayıflar içindir. Güçlülerin, devlet tarafından giderim ya da ceza takdir edilmesine ihtiyacı bulunmamaktadır. Güçlüler kendiliğinden hak alma yoluna gidebilecek kadar güçlüdür. Adalet zayıfların sembolik şiiridir.

Bu açıdan bakıldığında Adalet Tanrıçası'nın neden bir sumo güreşçisi olarak tasvir edilmediği kolayca anlaşılır: Adalet narindir, nazenindir, güzeldir, duygusaldır.

Özetle adalet kadın gibidir; ne yapacağı hiç belli olmaz.

Saygılarımla
Old 24-03-2008, 09:56   #14
av.sally

 
Varsayılan

Alıntı:
Yazan Av.Armağan Konyalı
Hukuk zayıflar içindir. Güçlülerin, devlet tarafından giderim ya da ceza takdir edilmesine ihtiyacı bulunmamaktadır. Güçlüler kendiliğinden hak alma yoluna gidebilecek kadar güçlüdür. Adalet zayıfların sembolik şiiridir.

Bu açıdan bakıldığında Adalet Tanrıça’sının neden bir sumo güreşçisi olarak tasvir edilmediği kolayca anlaşılır: Adalet narindir, nazenindir, güzeldir, duygusaldır.

Özetle adalet kadın gibidir; ne yapacağı hiç belli olmaz.

Saygılarımla

İnce bir ironi sezdim doğrusu...
Old 26-03-2008, 16:07   #15
Jaap

 
Varsayılan

Alıntı:
Yazan Av.Armağan Konyalı

Adalet narindir, nazenindir, güzeldir, duygusaldır.

Özetle adalet kadın gibidir; ne yapacağı hiç belli olmaz.

Saygılarımla
Bence tanımız adaletin tanımından çok bi bayanın tanımını andırıyor. Aslında bana göre cümlenin şöyle bitmesi gerekiyordu. " Adalet bir kadın kadar önemli ve değerlidir."
Old 26-03-2008, 21:43   #16
Av.Mürsel SARI

 
Varsayılan "Alıntı""BEYAZ ADAM"

BEYAZ ADAM

Beyaz adam
özgürlük adına
dev bir kadın heykeli dikti
doğu denizinin kıyısına
ve her gece
altında dans ettiğimiz yıldızları
bayrak diye tutsak etti
bir bez parçasına

Beyaz Adam

özgürlük gibi adaleti de
bir kadın heykeliyle simgeledi
ama elinde terazi tutan
zavallı kadın
gözleri bağlı olduğu için
kendisine tecavüz edenin
kim olduğunu göremedi...


Sunay Akın (beyaz adam,Kaza süsü,Çınar Yayınları)((Düşünen Siyaset)).
Old 27-03-2008, 23:15   #17
Gemici

 
Varsayılan

Alıntı:
Yazan caner87
Bana göre kadın olmasının tek bir nedeni vardır:
kadın doğurgandır.
hukuk daha bir çok yeniliğe her zaman gebedir..
adalet sonsuz olmalıdır ve kadının doğurganlığı bunu simgeler..

Benim bildiğim, hukukun tutucu ve yeniliklere kapalı oluşudur. Tutucu ve yeniliklere kapalı oluşunun gerekçesi her hukuk sisteminin kendisini kuran rejimin emrinde olması ile açıklanır. Max Weber'e göre hukuk, politik bir rejimin hakimiyetine meşruiyet kazandırır. Bir hakimiyetin meşruiyet kazanması, ya idare edilenlerin bir liderin olağanüstü yeteneklerine, ya örf ve adetlere bağlı bir sosyal sistemin değerlerine, ya da kişisel olmayan yasal bir bürokratik sistemin yüce değerlerine olan inançlarından kaynaklanır. İdare edilenlerde latent bir sistem değişikliği özlemi, idare edenlerde devamlı olarak sistemi koruma isteği vardır.

İdare edenler sistemin elden gitmemesi için kolay kolay yeniliğe yanaşmazlar. Herhangi bir darbe, devrim veya isyan durumunda iktidara gelen yeni hakim sınıf kendi hukuk sistemini de beraberinde getireceğinden, eski hukukun kendisini yenilemesinden zaten bahsedilemez. Baştaki örneğe dönersek eski hukuk doğuramadan emekliye ayrılmış olur; yeni hukuksa ancak ve ancak sözde yeniliklere gebedir, kendisini var eden sistemi ayakta tutabilmek için. Böyle olunca da kadının doğurganlığı ile adalet tanrıçası arasında bir bağlantı kurmak biraz zor gibime geliyor.

Saygılarımla
Old 27-03-2008, 23:39   #18
Av. Şehper Ferda DEMİREL

 
Varsayılan

Bazen de hukuk, şu ya da bu nedenle, idare edenin de, idare edilenin de önünde gider. (Hala bizlere bir kaç beden bol gelen mal rejimleri, evin reisliği, velayetin tevdii, bekaretin -özellikle- ceza hukukunda yokedilişi gibi)

Demek ki menfaatlerin uyuşmazlığına rağmen, ideal olana yaklaşmak söyleminde uzlaşmak adına, evrensel olanla da bazen buluşabiliyor, hukuk.

Hukukun, Weber'in söyleminin ötesinde, meşruiyetin aracı değil, bizatihi önemsenen yahut önemsenmeyen varlığı tahtında, ideal olana aracı olması dileğiyle.
Old 28-03-2008, 00:14   #19
Av. Muzaffer ERDOĞAN

 
Varsayılan themis heykeli neden bayan

Öncelikle sayın Demirel'in akdeniz kültürü üzerine söylediklerine bir katkıda bulunmak istiyorum. Aynı düşünce C.Ş. Kabaağaçlı ve A. Erhat da da var. Hatta onların savına göre Akdeniz kültürü ion kültürüdür. Yunanlılar ise grek soyundan gelme olup yunanistanı işgal ettiklerinde ionları oradan sürmüşlerdir.

bU ÇERÇEVEDE AKDENİZ KÜLTÜRÜNÜN GERÇEK TEMELİNİN ANADOLU OLDUĞU KONUSUNDA İLGİNÇ TARTIŞMA VE TEZLER vardır.

Öte yandan sayın Gemici'nin ifadesi ne de katılıyorum. Hukuk egemen sınıfın varlığını sürdürmesi doğrultusunda örgütlenmiş bir yapılanmadır. Başka ülkelerde kendisini farklı biçimde ifade etmesi temel bir değişikliği sağlamak istemesinden değil, muhalefeti engelleyerek varlığını sürdürma kaygısından kaynaklanır.

Tanrça neden kadın?

Neden erkekler güzellik yarışması düzenlenmez yada neden erkekler güzellik yarışmasına katılmaz?

sanırım kadın olması acımasız yanını gizleyerek göze daha hoş görünmesini sağlamak isteğindendir.
Old 28-03-2008, 02:12   #20
Opioid

 
Varsayılan bence de..

heykel gerçekten ilginç..
daha önce hiç düşünmemiştim (resimli)Yunan mitolojisi okumuş olmama rağmen.
ilk aklıma gelen şey elbetteki mitolojideki tanrıların doğurganlık vasıflarından
dolayı,bazılarının kadın olarak betimlenmesine(ya da terfi edilmesine )
gerek duyulmuştur.
Akabinde de, doğurmuş olduğu çocuklarına tarafsız davranması..
Ama bakire olduğu söylenmesi, gözlerinin kapalı olması bende soru
işaretleri belirttirdi.
Çok çok sade bir mantıkla düşünmeye çalışınca da,
gözleri görmeyenin nasıl adaleti sağlayacağı aklıma geldi
siz şimdi hakimlerin olaylara birebir şahit olmadığını söyleyeceksiniz bana.
haklısınız da.
Ama adaletin duygusal olduğunu da söylüyorsunuz bana,iyi halden ceza indirimi olduğunu da.
Bir de ne o kılıcın hali canım.
Arka arkaya 4 kişiye ceza verir o.
Bana kalırsa o hanım kızımız ordan geçerken,simge sıkıntısı yaşayan Tanrılar kolundan çekip "gel bakalım sıradaki ikonumuz sen ol" dediler
ve gözlerini bağlayıp fotoğrafını çektiler.Sonra meşhur oldu gitti kızımız.
Sunay Abi'nin komplo teorisi kadar vahşi olmasın istedim.
(iyi ki varsın Sunay Abi)
Saygılarımla..
Old 28-03-2008, 02:28   #21
gençhukukçu54

 
Varsayılan

Alıntı:
Yazan Dr.Tayfun Bektaş
Çok çok sade bir mantıkla düşünmeye çalışınca da,
gözleri görmeyenin nasıl adaleti sağlayacağı aklıma geldi
siz şimdi hakimlerin olaylara birebir şahit olmadığını söyleyeceksiniz bana.
haklısınız da.
Ama adaletin duygusal olduğunu da söylüyorsunuz bana,iyi halden ceza indirimi olduğunu da.
Bir de ne o kılıcın hali canım.
Arka arkaya 4 kişiye ceza verir o.

gözlerinin görmemesi tarafsızlığını betimliyor.adaleti elindeki terazi ile sağlıyor.

kılııcı gerekirse 4 değil 14 kişiye ceza versin

Pascal' ın dediği gibi "Güce dayanmayan adalet aciz, adalete dayanmayan güç zalimdir."
saygılarımla.
Old 03-04-2008, 23:27   #22
caner87

 
Varsayılan

Alıntı:
Yazan Gemici
Benim bildiğim, hukukun tutucu ve yeniliklere kapalı oluşudur. Tutucu ve yeniliklere kapalı oluşunun gerekçesi her hukuk sisteminin kendisini kuran rejimin emrinde olması ile açıklanır. Max Weber'e göre hukuk, politik bir rejimin hakimiyetine meşruiyet kazandırır. Bir hakimiyetin meşruiyet kazanması, ya idare edilenlerin bir liderin olağanüstü yeteneklerine, ya örf ve adetlere bağlı bir sosyal sistemin değerlerine, ya da kişisel olmayan yasal bir bürokratik sistemin yüce değerlerine olan inançlarından kaynaklanır. İdare edilenlerde latent bir sistem değişikliği özlemi, idare edenlerde devamlı olarak sistemi koruma isteği vardır.

İdare edenler sistemin elden gitmemesi için kolay kolay yeniliğe yanaşmazlar. Herhangi bir darbe, devrim veya isyan durumunda iktidara gelen yeni hakim sınıf kendi hukuk sistemini de beraberinde getireceğinden, eski hukukun kendisini yenilemesinden zaten bahsedilemez. Baştaki örneğe dönersek eski hukuk doğuramadan emekliye ayrılmış olur; yeni hukuksa ancak ve ancak sözde yeniliklere gebedir, kendisini var eden sistemi ayakta tutabilmek için. Böyle olunca da kadının doğurganlığı ile adalet tanrıçası arasında bir bağlantı kurmak biraz zor gibime geliyor.

Saygılarımla



Size katılmakla beraber,


siz olan durumdan bahsetmişsiniz, oysa heykel "olması gerekeni", de lege ferenda yı simgeliyor.. Her yönü ile.. Elindeki terazisi ile, gözlerinin kapalı oluşu ile, kadın olması sebebiyle bizlere ve dönemine anlatmak istediği birşeyler vardır her halde..
Old 04-04-2008, 19:55   #23
Gemici

 
Varsayılan

Alıntı:
Yazan caner87
Size katılmakla beraber,

siz olan durumdan bahsetmişsiniz, oysa heykel "olması gerekeni", de lege ferenda yı simgeliyor.. Her yönü ile.. Elindeki terazisi ile, gözlerinin kapalı oluşu ile, kadın olması sebebiyle bizlere ve dönemine anlatmak istediği birşeyler vardır her halde..

Sayın caner87,

benim yazdıklarım ‘hukukun doğurgan’ olup olmadığı konusunu açıklamak içindi, ‘themis heykeli neden bayan’ sorusuna bir cevap vermek için değil.

Aslında ‘themis heykeli neden bayan’ sorusunun cevabı çok basit; çünkü Yunan Mitolojisi’ndeki ‘Adalet Tanrıçası’ bir kadındır. Adalet Tanrıçası bir kadındır demekle tartışma konusunu kapatabiliriz. Öyle ya mademki adalet tanrıçası bir kadındır, o halde heykeli de kadın olur.

Soruyu doğru yöneltmek gerekirse ‘Yunan Mıtolojisinde Adalet Kavramı neden bir Tanrıça tarafından temsil edilir. Temis neden bir kadındır’ dememiz gerekir. Bu soruya doğru cevap bulabilmek içinse Yunan Mitolojisini ve bu mitolojideki tanrıların doğuşlarını, yaşamlarını ve birbirileri ile olan ilişkilerini araştırmak gerekir. Bu konuyu bir başka sefere bırakıp Temis Heykeli daha doğrusu Adalet Tanrıçası Temis'in nasıl temsil edildiği konusuna değinmek istiyorum

Bilindiği gibi Temis sadece heykel olarak temsil edilmiyor. Çizimler de var.

Heykel ve çizimler ve bu heykel ve çizimlerdeki terazi, kılıç, gözbağı bir sembol, bir alegoridirler. Sembollerle alegoriler, anlam olarak yüzde yüz bir çakışmaları olmasa bile, bir anlam ile bir biçimi birleştririler. Kılıcı, terazisi ve gözbağı ile Temis ‘adalet’ kavramının temsili, bu kavramın alegorik timsalidir.

Yunan Mitioljisindeki Temis’le Roma Mitolojisindeki Justitia çoğu yerde birbirlerine benzer olarak temsil edilmektedir. Bakire olarak temsil edilen Justitia’nın da elinde Kılıç ve terazi, gözlerinde gözbağı vardır. Kılıcın, terazinin ve gözbağının neleri temsil edildikleri forumda birkaç sefer belirtildi. Terazinin neden eğik durduğu konusu ya belirtilmedi, ya da benim gözümden kaçtı; terazinin eğik durması „İn dubio pro reo’ (şüpheden sanık fayadalanır) prensibini ifade eder. Bazı tasvirlerde gözbağı yerine, bir alın bağı/saç bağı kullanılmıştır. İlk tasvirlerde barış sembolü olan bir zeytin dalı taşır. Diğer bazı tasvirlerde bir kaplumbağa üzerinde durur, her davanın çözümü için belirli bir zamana ihtiyaç olduğunu belirtmek için.

Saygılarımla
Old 21-04-2008, 16:02   #24
Gemici

 
Varsayılan

Mit'ler ve Mitoloji başlığı altındaki mesajım Themis'in neden kadın olduğu konusuna biraz açıklık getirir diye düşünüyorum.

http://www.turkhukuksitesi.com/showthread.php?t=26100

Saygılarımla
Old 26-04-2008, 11:40   #25
halit pamuk

 
Varsayılan

Ve neden bu sitede bu kadar çok "themis" kod adlı üye var. Tam 17 kişi. Belki de daha fazla.
Old 26-04-2008, 12:20   #26
Armağan Konyalı

 
Varsayılan

Alıntı:
Yazan adnan koray
Ve neden bu sitede bu kadar çok "themis" kod adlı üye var.
Adalete duyulan ihtiyaçtan olsa gerek.
Old 28-04-2008, 14:55   #27
Gemici

 
Varsayılan Parmenides'in Yolculuğ'u

Parmenides kesin olarak ne zaman yaşadığı bilinmeyen, tahminlere göre milattan önce 540/535 - 483/475 seneleri arasında yaşamış ve altılı dizelerden (heksameter) oluşan eğitici bir şiirinin ancak bir kısmı günümüze kadar gelebilen bir yunan filosof.

Sözü geçen ve ‚var oluş’u konu alan şiirinde Parmenides gökyüzüne, tanrıların katına yaptığı bir geziyi anlatır. Tanrılan katına çıkan Parmenides orada bilge bir tanrıça ile karşılaşmasını ve tanrıçanın kendisine gerçeği anlatmasını belirtir.

Tanrıça Parmenides’e ilk olarak ‚gerçeği’ ondan sonra insanların asıl gerçekle ilgisi olmayan ‚sözde/görünüşte gerçeklerini’ anlatır. Parmenides’in felsefesinin temelinde Almanca’daki tanımı ile Sein ve Schein (olmak ve görünmek) yatar. O na göre insanların duyuları ile elde ettikleri gerçekler sadece görünen tasavvur edilen gerçeklerdir; asıl gerçekle bir ilşkileri yoktur. Asıl gerçeğe ancak düşünce ile mantıkla varılır. Aslolan var oluştur.

Burada üzerinde durmak istediğim asıl konu Parmenides’in felsefesinden daha çok tanrıların katına yaptığı gezi ve bu gezinin Helmut Hille isimli Alman Filosof tarafından değerlendirilmesi.

Hille Parmenides’in bir tanrı ile değilde bir tanrıça ile karşılaşmasını anlamlı buluyor. Anlamlı olan burada sadece tanrıça değil elbette: Parmenides bindiği arabanın dört kısrak tarafından çekildiğini belirtiyor, arabanın sağında solunda bakierler yer alıyor, ‘güneş kızları’ yol gösteriyor kendisine. Geceyi gündüzden, karanlığı aydınlıktan ayıran kapıyı tanrıça Dike açıyor Parmenides’e. Dike aydınlığ ve karanlığı birbirinden ayıran kapının anahtarına sahip.

Burada kadınlar bir erkeğe hizmet edip o nu baştacı etmiyor, o na yol gösteriyor ve o nu aydınlatıyor. Helmut Hille burada şu soruyu soruyor: ‘Parmenides’e neden tanrıçalar yardım ediyor, o na yol gösteriyor? Verdiği cevap şu: Bizler dünyayı anlamaya iki değişik açıdan yaklaşırız; kadınların bakış açısı ve erkeklerin bakış açısı.
Erkek bakış açısı hükmetmeye, elde etmeye yöneliktir. Kadın bakış açısı buna karşılık karşısındakini anlamaya yönelik, duygusal ve anlayışlıdır. En iyi sonucu iki düşünce ve davranış açısının birleşiminde buluruz diyor Helmut Hille. Katılıyorum

Saygılarımla
Old 11-05-2008, 15:18   #28
RıFaT

 
Varsayılan

Dişilik ve erkeklik tanımları üç farklı düzeyde ele alınabilir: 1. Biyolojik, 2. Sosyolojik, 3. Felsefî.

Biyolojik olanı mâlumun. Ruhun dişisi-erkeği olmaz. Çünkü ruh'un (nous) cinsiyeti olmaz. Ama nefsin (psyche) olur. Dişilik ve erkeklik şeklinde ikiye ayırdığımız cinsiyet (sexuality) gerçekte nefse ait bir keyfiyettir.

Sosyolojik anlamıyla dişilik-erkeklik de mâlumun. Ne kadar değişebilir olsa da toplum içinde kadınlara ve erkeklere mahsus davranış kalıpları, giyim-kuşam, vs. vardır; yani “erkek gibi, kadın gibi” dememizi mümkün kılan kalıplar.

Üçüncü anlamıyla dişilik ve erkeklikse, nedendir bilinmez, diğer ikisi kadar kullanılmıyor. Oysa Sigmund Freud bile dişiliği-erkekliği sık sık bu üçüncü anlamıyla kullanır; ama hâlâ yanlış anlaşılır.

Themis'in dişiliği de tam bu manada irdelemek gerekir.Felsefi dişilik felsefi erillik meselesi yani...

Kadîm hikmetin bilgisine sahip olanlar(filozoflar), aktif (fail) olanı erillikle, pasif (meful) olanı ise dişilikle özdeşleştirmişlerdir. Güneş'in eril, ay'ın dişil karaktere sahip olarak kabul edilmesi, pek tabii ki ay'ın ışığını güneşten alıyor olması sebebiyledir. (Toprak Ana'ya niçin 'ana' denildiğini de siz bulun. )

Yukardaki tanımlamalar ve benzemetler üzerinden yola çıkarak ,hukuktan,adaletten sözedilebilmesi için bir 'sorun' olması gerekir.Soru(n)suz bir mekanda,bir zamandan ne hikmetin ne de adalettin varlığını aramak bir yana sözetmek bile akla aykırıdır.

Hukema soruyu haddi zatında 'sorun'u kadınsallaştırmışlardır.yani sorunu kadına tahsis etmişlerdir.Buradan çıkarılan sonuç ise sorunlu varlık kadındır...dikkat buyurun;kadın sorunlu varlıktır demedim

Konuyu biraz daha irdelersek bu bir mantıken Tipik bir içlem-kaplam sorunudur

Kadın, sorun'u içeriyor, sorun da kadını kapsıyor ve fakat sorun'un kendisi kadını içermiyor, dolayısıyla kadın da sorun'u kapsamıyor. ("X hırsızdır" yargısıyla "Hırsız X" nitelemesi arasındaki karşıtlık, işte tamıtamına bu türdendir.)

Arapça hikmet gibi adalette dişildir..Hikmet gibi adalet de arayan değil,aranandır.Tıpkı bir kadın gibi...
Old 15-05-2008, 20:49   #29
Gemici

 
Varsayılan

Alıntı:
Yazan RıFaT
Dişilik ve erkeklik tanımları üç farklı düzeyde ele alınabilir: 1. Biyolojik, 2. Sosyolojik, 3. Felsefî.

Biyolojik olanı mâlumun. Ruhun dişisi-erkeği olmaz. Çünkü ruh'un (nous) cinsiyeti olmaz. Ama nefsin (psyche) olur. Dişilik ve erkeklik şeklinde ikiye ayırdığımız cinsiyet (sexuality) gerçekte nefse ait bir keyfiyettir.

Sayın RıFaT,
Biyolojik olanı mâlumun diye başlık atmışsınız ama getirdiğiniz açıklamanın biyoloji ile hiç ama hiç alakası yok.
Biyolojinin tanımı:
Biyoloji kavramı Yunanca’dan gelmektedir ve ‘bios’(yaşam) ve ‘logos’(öğreti) kavramlarının birleşiminden oluşmaktadır. Biyoloji tabii bilimlerden sayılır ve konusu yaşayan varlıklardır. Bu varlıkların özellikleri, yapısal örgütlenmeleri ve gelişimleri ile uğraşır.
Internet sözlüğü Wikipedia’ya göre hayli geniş kapsamlı bir bilim dalı olan biyolojinin şu alt bilim dalları vardır:
Teorik Biyoloji, zooloji, botanik, fizyoloji, biyokimya ve ökoloji. Ayrıca tıbbi bilimler ve psikoloji ile de bağlantılar vardır.

Türk Dil Kurumu’nun biyolji tanımı: Bitki ve hayvanların doğma, gelişme, üreme vb. yaşayış evrelerini inceleyen bilim, dirim bilimi.
Ben sizin biyoloji tanımı altında verdiğiniz ‘ruh’ ve ‘nefs’ kavramlarının biyoloji ile bağlantısını bir türlü çıkaramadım. Cinsiyet biyolojik bir keyfiyettir.

Değinmek istediğim ikinci konu:

Alıntı:
Yazan RıFaT
Kadîm hikmetin bilgisine sahip olanlar(filozoflar), aktif (fail) olanı erillikle, pasif (meful) olanı ise dişilikle özdeşleştirmişlerdir. Güneş'in eril, ay'ın dişil karaktere sahip olarak kabul edilmesi, pek tabii ki ay'ın ışığını güneşten alıyor olması sebebiyledir. (Toprak Ana'ya niçin 'ana' denildiğini de siz bulun. )

Önce kısa bir açıklama: Güneşin ve ayın, gezegenlerin ve yıldızların tanrı ve tanrıça olarak tanımlanmaları mitolojik bir olgudur. Mitlerin oluşmalarının en başta gelen gerekçesi ise insanların tabiat olayları karşısındaki, çaresizlikleri, bilgisizlikleri ve tabiat olaylarının temelinde tanrısal ve olağanüstü bir güç zannetmiş olmaları ve her olayı bir tanrı ile açıklamış olmalarıdır. Kısaca belirtmek gerekirse güneşin tanrı ve ayın tanrıça olarak tanımlanması ayın ışığını güneşten alması ile açıklanamaz. Çünkü bizim bugünkü güneş merkezli dünya görüşümüz Kopernik’le başlamıştır Kopernik’e gelinceye kadar kabul edilen dünya merkezli görüşe göre güneş, ay ve gezegenler dünya etrafında dönüyor kabul ediliyordu. Dünya merkezli görüşte ay ışığını güneşten alıyor diye bir bilgi yoktu. Güneş bir tepsi olarak kabul ediliyordu. Böyle olunca da mitolojik bir olayı 16.cı yüzyıldaki bir buluşla açıklıyamayız.

Aktif olan güneşin eril ve pasif olan ay’ın dişil oluşu mutlak bir olgu değildir. Güneşi tanrı olarak kabul eden mitolojiler olduğu gibi, güneşi tanrıça olarak kabul eden mitolojiler de vardır; aynı durum ay için de geçerli, ay’ı tanrıça olarak kabul eden mitolojilerin yanında, tanrı olarak kabul edenler de vardır.
Alttaki sıralama tam değil ama fikir vermek bakımından işe yarar düşüncesindeyim.

Güneşi tanrı olarak kabul eden Mitolojiler:
Helios: Yunan mitolojisinde güneş tanrısı
Sol: Antik Romada güneş tanrısı
Aton: Eski Mısır’ın güneş tanrısı
Ra veya Re: Eski Mısır’da Heliopolis şehrinin güneş tanrısı
Şamaş: Akad’larda ve Babil’de güneş tanrısı
İnti: İnka’ların güneş tanrısı
Surya: Hindu’ların güneş tanrısı

Güneş’i Tanrıça olarak kabul eden mitolojiler:
Amaterasu: Japonya’da güneş tanrıçası
Mitra: Pers’lerde güneş tanrıçası
Arinna: Hititlerin güneş tanrısı
Sulis veya Suleviae: Kelt’lerin güneş tanrıçası

Ay’ı tanrı olarak kabul eden Mitolojiler:
Yara, Yarach, Yara: Aramice’de bir ay tanrısı
Jah(w)/Jah(u): Eski Mısır’da ay tanrısı
Nanna veya Nannar: Sümer’lerde ay tanrısı
Tsuki-Yomi: Japon’ların (Shinto dininin) ay tanrısı
Kaşku: Hitit’lerin ay tanrısı
Khonsu: Eski Mısır’da ay tanrısı
Thot: Eski Mısır’da ay tanrısı

Ay’ı tanrıça olarak kabul eden Mitolojiler:
Kuma: Venezuella’da ay tanrıçası
Luna: Antik Roma’da ay tanrıçası
Selene: Yunan Mitolojisinde ay tanrıçası

Güneş’in erkekliği veya dişiliği konusu üzerinde fazla bir tartışma yok, asıl tartışma ayın erkekliği veya dişiliği üzerinde sürdürülüyor son zamanlarda; kadınlar ay’ın dişiliği konusunu ön plana çıkarıyorlar. Bunun en başta gelen sebeplerinden birisi kadınların ‘ay başları’nın ‘yeni ay’a denk düşmesi. Ay’ın kadın vücudu üzerinde belirli bir etkisinin oluşu. Belirtildiğine göre kadınların ay başları eskiden yeni ayla başlıyormuş. Çağımızın yapay ışık kaynakları bu tabiata bağlılığı doğal düzeninden çıkarmış. Diğer bir gerekçe kadınların kendilerini eski yananlıların ve eski romalıların ay tanrıçaları ile özdeşleştirmeleri.

Ayın erkek oluşunun sebeplerinden birisi olarak yine ‘ay’ gösteriliyor ve deniyor ki, ay erkektir erkek olduğu için de, aybaşı göz önünde bulundurularak, kadınların hamile kalmasında bir rol oynuyor.

Saygılarımla
Old 17-05-2008, 14:15   #30
RıFaT

 
Varsayılan

Alıntı:
Yazan RıFaT
Dişilik ve erkeklik tanımları üç farklı düzeyde ele alınabilir: 1. Biyolojik, 2. Sosyolojik, 3. Felsefî.

Biyolojik olanı mâlumun. Ruhun dişisi-erkeği olmaz. Çünkü ruh'un (nous) cinsiyeti olmaz. Ama nefsin (psyche) olur. Dişilik ve erkeklik şeklinde ikiye ayırdığımız cinsiyet (sexuality) gerçekte nefse ait bir keyfiyettir.

Sosyolojik anlamıyla dişilik-erkeklik de mâlumun. Ne kadar değişebilir olsa da toplum içinde kadınlara ve erkeklere mahsus davranış kalıpları, giyim-kuşam, vs. vardır; yani “erkek gibi, kadın gibi” dememizi mümkün kılan kalıplar.

Üçüncü anlamıyla dişilik ve erkeklikse, nedendir bilinmez, diğer ikisi kadar kullanılmıyor. Oysa Sigmund Freud bile dişiliği-erkekliği sık sık bu üçüncü anlamıyla kullanır; ama hâlâ yanlış anlaşılır.




Alıntı:
Yazan Gemici
Sayın RıFaT,
Biyolojik olanı mâlumun diye başlık atmışsınız ama getirdiğiniz açıklamanın biyoloji ile hiç ama hiç alakası yok.
Biyolojinin tanımı:
Biyoloji kavramı Yunanca’dan gelmektedir ve ‘bios’(yaşam) ve ‘logos’(öğreti) kavramlarının birleşiminden oluşmaktadır. Biyoloji tabii bilimlerden sayılır ve konusu yaşayan varlıklardır. Bu varlıkların özellikleri, yapısal örgütlenmeleri ve gelişimleri ile uğraşır.
Internet sözlüğü Wikipedia’ya göre hayli geniş kapsamlı bir bilim dalı olan biyolojinin şu alt bilim dalları vardır:
Teorik Biyoloji, zooloji, botanik, fizyoloji, biyokimya ve ökoloji. Ayrıca tıbbi bilimler ve psikoloji ile de bağlantılar vardır.

Türk Dil Kurumu’nun biyolji tanımı: Bitki ve hayvanların doğma, gelişme, üreme vb. yaşayış evrelerini inceleyen bilim, dirim bilimi.
Ben sizin biyoloji tanımı altında verdiğiniz ‘ruh’ ve ‘nefs’ kavramlarının biyoloji ile bağlantısını bir türlü çıkaramadım. Cinsiyet biyolojik bir keyfiyettir.



Dikkatli okursanız ruhu ve ruh kavramını biyolojinin kapsamı alanı dışında tuttuğumu görürsünüz!Ontolojik olarak dişilik-erillik tasnifini 3 ayrı düzeyde incelediğimi de…Malumunuz olur ki bütün bilimler felsefeden ayrılmıştır.Fizik,kimya,biyoloji, matematik v.sBiyolojinin konusu varlık aleminden ‘yaşayan’ varlıklardır.Yani canlılardır..Can kelimesi eski dilde ruh anlamına geldiğini de unutmayalım.Ruh kelimesi nefes,canlılıköz, bir şeyin aslı, manası(anlamı) anlamında da kullanılır.(F.Develioğlu’nun Osmanlıca-Türkçe Kamusu)
Ontolojik olarak ruh’un dişi-erkeği olmaz.Kadın da erkek de aynı öz’e sahiptir.Hatta ontolojik tasnifte hayvanlarla insanlar arasında da bir fark yoktur.Aynı öz onlarda sahiptir.Hayvanları insanlardan ayıran insanda ruhun yanında akla sahip olmasıdır.(İhvan-ı safa(safların kardeşliği) nın varlık tasnifi.Hukukçuların okuması gereken felsefi bir ekol.)

Nefs nedir?Biyoloji ile alakası nedir?
‘Bir kelimenin kökünü bilen hakikatini de bilir. Hakikatte dil ile varlık, düşünce ile varlık arasında hiçbir fark yoktur.
Ferit Develioğlu Osmanlı-Türkçe Kamusunda nefs’e şunları yazmış;
1-Ruh,can,hayat
2-İnsanın yeme içme v.s gibi biyolojik ihtiyaçları,faaliyetleri
3-Kendi,şahsı
4-Asıl,maya,cevher
5-Bir şeyin ta kendisi
6-Döl suyu

Bin-nefs:Bizzat
Nefs-i müdefa:şahsını,kendini koruma
Nefs-i natıka:Konuşan hayvan.Natık(nutuktan) konuşma
Nefs-i hayvani:Canlılardaki haeket ve kuvvet.İç,iç taraf .Latincesi ‘id.’
Nefsani:Canlıların uyandırdığı arzularla ilgili.Kin, garez
Nefsii:Nefsten doğan şeyle ilgili.Kişiye,kendisine ait,onunla ilgili.

.Biyoloji tüm canlılar konusu iken tıp konusu ise sadece insanlardır.Tıp biyolojinin bir alt dalıdır.Nefs kavramı bugünkü modern biyoloji açısında benlik anlamına gelir.latincesi ise id’dir.İd ile ide Latince epistomolojik olarak aynı kökten gelir..İde’nin tanımı ise;İnsan aklının anlaması için o şeyi nazari olarak parçalaması ayırması gerekirken ayıramadığı,ayıramadığı için tam anlayamacağı mutlak hakikatlerdir.Misal aşk,adalet,bir ideleri.

Psikoloji ise Latince Ruh bilim anlamına geldiğini de unutmayalım.İlim ve irfan geleneğimiz de psikolojinin karşılığı ilim-ü nefstir...




Alıntı:
Yazan Gemici




Önce kısa bir açıklama: Güneşin ve ayın, gezegenlerin ve yıldızların tanrı ve tanrıça olarak tanımlanmaları mitolojik bir olgudur. Mitlerin oluşmalarının en başta gelen gerekçesi ise insanların tabiat olayları karşısındaki, çaresizlikleri, bilgisizlikleri ve tabiat olaylarının temelinde tanrısal ve olağanüstü bir güç zannetmiş olmaları ve her olayı bir tanrı ile açıklamış olmalarıdır
Hermonetik tarih felsefesi açısında mitolojilerin çıkış noktasıyla felsefenin,sanatın ve dinin ortaya çıkışı aynı nedenselliğe dayanır.Yani kısaca betimlemek gerekirse mitolojiler dinselleşmiş felsefelerdir.Mitolojilerde evrenin oluşması,insanın konumu,insanı tasviri,dünya bulunma amacı, v.s gibi fenomenler tabiatüstü varlıklar aracılığı ile akılla elde edilmiş birer olgu olup zaman içerisinde inanca yani dine dönüşmüşlerdir.

Köpernik konusuna gelince Mısırlıların veya Mayaların astronomi hesaplamalarına,bilgilerine biraz insafsızlık yapmış olmuyor muyuz?Şunu da unutmadan geçemiyecem kadim yunanın da felsefeyi mısır’dan almış olma ihtimallerini de…

Neden erkek fail iken kadın mefuldür.
3.Felsefi tanımlamaya göre;
Etimolojik olarak erkek kelimesinin ‘er’den gelir.Er olgunlaşmış demektir.Çocukluktan çıkmış demektir.Yani rüşdünü ispatlamış demektir.Yani kısaca ‘er’liğin kadını erkeği olmaz.Er,aynı zaman da asker demek olduğunu da unutmayalım.’Er’den sonra erk gelir.Erk Kuvvet demektir.eskiden pazuuydu.Erkek ise kendi de bulunan kuvveti olgunlukla kullanan demektir.Erkek diye tanımlanan kaba kuvvete hoyratça kullanan değil,olgunlukla kullanan kimsedir.Erkek gibi kadın kasıt bu anlamdadır.

Bu durumda kadın nedir diye açıklama yapmıyacam.Her şey zıddı ile kaim olduğuna göre.(Zıdlık,tamamlama,’bir’leme,’bir’leşme anlamındadır. )

Bir eylemin gerçekleşmesi için iki şart gerekir.1.O niyete önce meyl etmek yani niyet etmek.2-O eylemi yerine getirebilecek kadar kuvvet yani erk….

Adalatten söz edilmesi için bir kuvvet ve kuvvete muktedir olması aşikardır.Kuvvet yani erk..Burası düşünülmesi gereken bir konu.

Konuyu bir de psikoloji açısından bakalım.Her erkeğin içinde idealize ettiği bir kadın,Her kadının da kendi içinde idealize ettiği bir erkek vardır.Konuştuğu,anlaştığı,dertleştiği bir karşı cins….İdealin de kelimenin kökü olara ide ile bağlantısı es geçmeyelim.

Alıntı:
Yazan Gemici

Güneş’in erkekliği veya dişiliği konusu üzerinde fazla bir tartışma yok, asıl tartışma ayın erkekliği veya dişiliği üzerinde sürdürülüyor son zamanlarda; kadınlar ay’ın dişiliği konusunu ön plana çıkarıyorlar. Bunun en başta gelen sebeplerinden birisi kadınların ‘ay başları’nın ‘yeni ay’a denk düşmesi. Ay’ın kadın vücudu üzerinde belirli bir etkisinin oluşu. Belirtildiğine göre kadınların ay başları eskiden yeni ayla başlıyormuş. Çağımızın yapay ışık kaynakları bu tabiata bağlılığı doğal düzeninden çıkarmış. Diğer bir gerekçe kadınların kendilerini eski yananlıların ve eski romalıların ay tanrıçaları ile özdeşleştirmeleri.

Ayın erkek oluşunun sebeplerinden birisi olarak yine ‘ay’ gösteriliyor ve deniyor ki, ay erkektir erkek olduğu için de, aybaşı göz önünde bulundurularak, kadınların hamile kalmasında bir rol oynuyor.

Saygılarımla

Ay takvimine göre;ayın hareketleri hesaplanabilir,belirli bir düzeni vardır.Kadınların aybaşları hesaplanmazdüzensizdir.Malumunuz.Kadınların ay başı olmaları ayın hareketler tek nedenselliğ değildir.Kadınların ay başı olmalarında veya aybaşılarını uzamalarının veya kısalmalarının nedenleri arasında stres,çevresel faktörler,mevsimlerin değişmesi,içki,sigara v.s sıralanabilir.Kadınların ay başı olmalarında ayın etkisi olduğu gibi mevsimlerin değişmesi de faktörlerdir.Unutmayalım mevsimlerin değişmesi ayın dünya etrafında dönmesi ile değil dünyanın güneş etrafında dönmesi ile oluşur…Bu da sizin teorinizi çürütmektedir.
Yanıt


Şu anda Bu Konuyu Okuyan Ziyaretçiler : 1 (0 Site Üyesi ve 1 konuk)
 
Konu Araçları Konu İçinde Arama
Konu İçinde Arama:

Detaylı Arama
Konuyu Değerlendirin
Konuyu Değerlendirin:

 
Forum Listesi

Benzer Konular
Konu Konuyu Başlatan Forum Yanıt Son Mesaj
Neden bayan stajyer? Av.Nefer Hukuk Stajı ve Meslek Seçimi 67 19-02-2009 22:52
Stajyer Bayan Avukat Aranıyor segu24 Adliye Duvarı 11 31-12-2007 17:08
Bayan Stajyer Avukat aranıyor! Av.Pamuk Adliye Duvarı 0 08-08-2007 15:14
Stajyer Bayan Aranmaktadır. (Konya) Av.Nebi Adliye Duvarı 8 16-06-2007 19:23
Bir Sene Neden 12 Aydır Ve Şubat Ayı Neden Cüce Kalmıştır? Gemici Site Lokali 3 30-03-2004 08:26


THS Sunucusu bu sayfayı 0,10326600 saniyede 16 sorgu ile oluşturdu.

Türk Hukuk Sitesi (1997 - 2016) © Sitenin Tüm Hakları Saklıdır. Kurallar, yararlanma şartları, site sözleşmesi ve çekinceler için buraya tıklayınız. Site içeriği izinsiz başka site ya da medyalarda yayınlanamaz. Türk Hukuk Sitesi, ağır çalışma şartları içinde büyük bir mesleki mücadele veren ve en zor koşullar altında dahi "Adalet" savaşından yılmayan Türk Hukukçuları ile Hukukun üstünlüğü ilkesine inanan tüm Hukukseverlere adanmıştır. Sitemiz ticari kaygılardan uzak, ücretsiz bir sitedir ve her meslekten hukukçular tarafından hazırlanmakta ve yönetilmektedir.