Ana Sayfa
Kavram Arama : THS Google   |   Forum İçi Arama  

Üye İsmi
Şifre

sigorta sicil numarası ile ilgili bir sorum var!

Yanıt
Old 03-09-2006, 20:31   #1
rbtasar

 
Önemli sigorta sicil numarası ile ilgili bir sorum var!

arkadaşlar elimde yakında kafayı bozacağım bir dava var!
benim muvekkilin birden fazla sigorta sicil numarası var iş sadece bununla kalsa opup başıma koyacağim.bu amcam 1970 yıllardan beri turkiyenin ceşitli yerlerinde çalışmış bir kısım kayıtlarda hakikaten onun adı var fakat bir kısım kayıtlarda onun yerine baskalarının adı var. işverenler ve çalıştığı tarihler dogru ama anladığım kadarıyla SSK otomasyona geçerken bunun çalıştığı yerlere baskasının adını yazmış. idari yoldan halledilmiyor.pazartesi bölge müdürlüğüne gidip müvekkilin en son kayıtlarını çıkartacağım. sakın hizmet tespiti demeyin 5 yıllık zamanaşımını çoktan doldurmuş. şimdi yapabileceğim tek şeyin sigorta kayıtlarının tahsihi olduğunu düşünüyorum. (iş mahkemesinde ) siz ne dusunuyorsunuz?
Old 04-09-2006, 20:53   #2
FKAR

 
Varsayılan

Sayın taşar selam,
Kafayı bozmana gerek yok...
Memleketimin ssk gibi kurumlarında böyle karışıklıklar gayet normal.
Elindeki belge ve bilgilerle bu işin içinden birkaç dilekçe yazarak durumu açıklıga kavuşturabilirsin...
1- öncelikle kişiye ait ssk numaralarını birleştirip kişiye ait tek numara altında mevcut tüm çalışma günlerini toplatırsınız. (kişiye ait her numara için ayrı dosyalar açılmış olmalı)
2-kişinin çalıştıgı yer ve tarih bilgilerinden eksik günlerini ve yanlış bilgilerini düzeltebilirsiniz (işverenler ssk ya, çalışan işçisini kayıt için bildirirken ssk numarasının yanında çalışanın tüm kimlik bilgilerinide bildirirler ve kayıtlarda dosyalanır. bu dosyalardaki gerçek kayıtlardan tüm isim ve benzeri hatalar düzeltilebilir)
3-Bölge müdürlügünde direk amir konumunda birisiyle muhatap olmanı tavsiye ederim, bu tür karmaşıkları ve prosedürleri çözmete uzmandırlar. sıradan memurlarla ve ssk daki memur mantalitesiyle işiniz zor.
4-Aslında en garantlisi mahkeme kararıyla bunları hallettirmek...
Tercih sizin...slm
Old 09-09-2006, 16:24   #3
rbtasar

 
Varsayılan

sayın FKAR ;sizin bu konuda goruslerinizi ssk bolge mudurlugune gıttıgım gunun aksamı okudum. dediğiniz gibi orda bır mudur buldum ve bu pazartesi gene mudurlukte randevum var bordrolara inip gereklı yanlışlıkları duzelteceğiz. ama davalık bırsey cıkarsa artık ondan sonra belli olacak!
Old 25-09-2006, 00:50   #4
Nusret

 
Varsayılan Aidiyet davaları

Sayın "rbtasar",

Sözünü ettiğiniz sigorta problemi klasik hizmet tespiti kapsamında yer alan bir sorun değildir. Sigorta kurumunun kayıtlarından kaynaklanan problemlere aidiyet problemleri, bu nedenle açılacak davalara da sosyal güvenlik hukukunda aidiyet davaları denir. Bu dava türünden pek fazla bir kitapta bahsedilmez. Ama eski 10. Hukuk Dairesi başkanı Resul Aslanköylü'nün Sosyal Sigortalar Kanunu Yorumu adlı kitabında çok ayrıntılı olmasa da bu konuda bilgi var (Bu kitap piyasada satılmadı, yazarı tarafından elden dağıttırıldı).

Fakat, bu konuda ayrıntılı bilgiye de aslında ihtiyaç yok. Çünkü bu dava da aslında bir tür tespit davasıdır. Sadece hizmit tespiti davası sigorta kurumu ile birlikte işverenliğe karşı da açılıyorken, aidiyet davası sadece sigorta kurumuna karşı açılır. Konusu da, bahsettiğiniz sicil numaralarına kayıtlı olan hizmetlerin orada yazılı kişiye değil de müvekkilinize veya onun murisine ait olduğu iddiasıdır. Bu nedenle adı aidiyet davası olmuştur. Literatürde de böyle anılır ve adlandırılır.
Old 13-11-2006, 22:52   #5
güney

 
Karar

Alıntı:
Yazan rbtasar
arkadaşlar elimde yakında kafayı bozacağım bir dava var!
benim muvekkilin birden fazla sigorta sicil numarası var iş sadece bununla kalsa opup başıma koyacağim.bu amcam 1970 yıllardan beri turkiyenin ceşitli yerlerinde çalışmış bir kısım kayıtlarda hakikaten onun adı var fakat bir kısım kayıtlarda onun yerine baskalarının adı var. işverenler ve çalıştığı tarihler dogru ama anladığım kadarıyla SSK otomasyona geçerken bunun çalıştığı yerlere baskasının adını yazmış. idari yoldan halledilmiyor.pazartesi bölge müdürlüğüne gidip müvekkilin en son kayıtlarını çıkartacağım. sakın hizmet tespiti demeyin 5 yıllık zamanaşımını çoktan doldurmuş. şimdi yapabileceğim tek şeyin sigorta kayıtlarının tahsihi olduğunu düşünüyorum. (iş mahkemesinde ) siz ne dusunuyorsunuz?

Size AİDİYET TESPİTİ davasi acmanizi oneriyorum... Bu konu ile ilgili bircok Yargitay karalarini da ictihad bilgi bankalarindan bulabilirsiniz...

Kolay gelsin...
Old 17-07-2009, 15:41   #6
pallanco

 
Varsayılan

Peki bu şekilde birden fazla sigorta numarası nedeniyle, aslında koşulları oluştuğu halde emekli olamadığı için, aidiyetin tespiti davası açan ve kazanan kişinin emekli maaşını hak etme zamanı ne olacaktır ? Yani, hata olmasaydı ve tek numara olmasaydı örn. 3 yıl önce emekli olabilecekken, 3 yıldır davanın sonuçlanmasını bekleyen kişi, bu 3 yılın emekli maaşlarını SSK'dan talep edebilir mi ?
Old 11-11-2009, 11:58   #7
Av. Özlem Özmen

 
Varsayılan

Arkadaşlar benim sorunum müvekkilimin 1978 yılında çalışmış olduğu iş yerinde yanlışlıkla kendi sigorta sicil numarası üzerinden değilde son rakamı farklı olan başkasına ait bir sigorta sicil numarası üzerinden primleri ödenmiştir.Bu nedenle emekliliğinde hak kaybı yaşamaktadır. Acaba bu duruma uygun olan dava aidiyet tesbiti mi yoksa hizmet tesbiti davası mıdır?
Old 12-03-2010, 17:59   #8
medcezir34

 
Varsayılan

Sayın av.güney "aidiyetin tespiti ile ilgili birçok yargıtay kararı var" demiştiniz ama ben bulamadım. Link verir misiniz?

SGK'da "sicil numarası doğru, isim yanlış".
Old 26-03-2010, 18:15   #9
Sarişeker

 
Varsayılan

KESİNTİLİ ÇALIŞMA HALİNDE HAK DÜŞÜRÜCÜ SÜRE UYGULAMASI


Çalışmanın süreklilik arzettiği ve fakat davalı işverence (aynı işverende geçen hizmet süresi açısından) hizmet tespiti talep edilen dönemde Sosyal Sigortalar Kurumuna birden fazla Sigortalı İşe Giriş Bildirgesi verilmiş olduğu takdir de (işe giriş-çıkış yapılmış olduğunda) ise Sigortalı İşe Giriş Bildirgelerinde mevcut olan sigortalı/davacı imzalarının davacıya ait olup olmadığı önem kazanmaktadır. Sigortalı işe giriş bildirgelerinde ki imzalar davacıya ait ise hak düşürücü süre her dönem için ayrı ayrı dikkate alınmalıdır.


HG 00, E: 2003/21-43, K: 2003/97, Tarih: 26.02.2003

Kuruma bildirilmeyen hizmetlerin sigortalı hizmet olarak değerlendirilmesine ilişkin davanın, tespiti istenilen hizmetlerin geçtiği yılın sonundan başlayarak 5 yıl içerisinde açılması gerekir. Yerleşik Yargıtay görüşlerine göre, Sigortalının aynı işyerinden verilmiş birden fazla işe giriş bildirgesinin varlığı halinde hak düşürücü süre, her kesim çalışma için ayrı ayrı hesap edilmelidir. Çıkış tarihinden sonra işçinin aynı işyerinde çalışmasını sürdürmesi veya hak düşürücü süre içerisinde tekrar aynı işyerine girerek çalışması hak düşürücü sürenin işlemesine engel olamaz. Öte yandan; kural olarak işe giriş bildirgeleri sigortalının imzasını içermelidir. Sigortalı, bildirgeyi hile, hata veya manevi baskı altında imzaladığını ileri sürmemiş veya imzanın kendisine ait olmadığını söylememiş ise, birden fazla işe giriş bildirgesinin varlığı ve işyerinden yapılan kısmi bildirimler, sigortalının o işyerinde kesintili çalıştığına karine oluşturur. Bu karinenin aksinin ancak eş değer de delillerle kanıtlanması gerekmekte olup tanık sözlerine değer verilemez.
(506 s. SSK. m. 79/10)

Taraflar arasındaki "hizmet tesbiti ve alacak" davasından dolayı yapılan yargılama sonunda; Mersin İş Mahkemesince davanın kısmen kabul-kısmen reddine dair verilen 27.03.2002 gün ve 2001/650 E- 2002/165 K. sayılı kararın incelenmesi davalılar vekilleri tarafından istenilmesi üzerine, Yargıtay 21. Hukuk Dairesinin 11.06.2002 gün ve 2002/4414-5656 sayılı ilamı ile; (...1-Dosyadaki yazılara, toplanan delillere, hükmün dayandığı gerektirici sebeplere göre davalıların aşağıdaki bendin kapsamı dışında kalan sair temyiz itirazlarının reddine,

2-Mahkemece; davacının 20.07.1983 ile 05.03.2000 tarihleri arasında davalılar işyerinde kesintisiz çalıştığı ve buna göre sigortalı çalışma süresinin tesbiti ile diğer işçilik haklarına hükmedilmişse de; bu sonuç usul ve yasaya uygun bulunmamaktadır.

Gerçekten dosya içerisindeki bilgi ve belgelere göre; davacının davalı A.R. Ö.'ya ait işyerine, 20.07.1983 tarihinde girdiği ve 10.08.1983 tarihinde çıktığı, daha sonra, 01.11.1985 tarihinde davalı H. Ö.'ya ait işyerine girdiği ve bu işyerinden de, 15.11.1985 tarihinde çıktığı; 01.01.1988 tarihinde aynı işyerinde tekrar girerek bu tarihten itibaren istem tarihine kadar sürekli çalıştığı saptanmıştır.

506 Sayılı Kanunun 79/8. maddesi hükmünce; Kuruma bildirilmeyen hizmetlerin sigortalı hizmet olarak değerlendirilmesine ilişkin davanın, tesbiti istenilen hizmetlerin geçtiği yılın sonundan başlayarak 5 yıl içerisinde açılması gerekir.

Davacının tesbitini istediği çalışmaların bir kısmının 10.08.1983-01.11.1985 ve 15.11.1985-01.01.1988 tarihleri arasında geçtiği Mahkemeye 25.07.2001 tarihinde başvurduğu; bu döneme ilişkin hizmetin geçtiği yılın sonu olan, 15.11.1985 ve 31.12.1988 tarihinden dava tarihine kadar hak düşürücü sürenin fazlasıyla geçtiği anlaşılmaktadır. Davacının aynı işyerinde bu tarihten sonra çalışmasını sürdürmesinin veya hak düşürücü süre içerisinde tekrar aynı işyerine girerek çalışmasının, hak düşürücü sürenin işlemesine engel olamayacağı ve hak düşürücü sürenin kesilmesi ve durmasının mümkün bulunmadığı hukuksal gereği de ortadadır.

Mahkemece açıklanan maddi ve hukuki olgular nazara alınarak davanın, 10.08.1983-01.11.1985 ve 15.11.1985-01.01.1988 dönemi için hak düşürücü süre nedeniyle reddine ve buna bağlı olarak bu sürenin işçilik haklarının hesabında da dikkate alınması gerekirken yazılı biçimde hüküm kurulması usul ve yasaya aykırıdır.

O halde, davalıların bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve hüküm bozulmalıdır...) gerekçesiyle bozularak dosya yerine geri çevrilmekle, yeniden yapılan yargılama sonunda, mahkemece önceki kararda direnilmiştir.

TEMYİZ EDEN : Davalı Kurum vekili

HUKUK GENEL KURULU KARARI

Hukuk Genel Kurulunca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra gereği görüşüldü:

Dava, hizmet tespiti ve işçilik haklarının ödetilmesi isteğine ilişkindir.

Davacı, işverenler ile Sosyal Sigortalar Kurumu aleyhine 25.7.2001 tarihinde açtığı davada, davalı işverenlere ait iş yerinde devamlı çalıştığı halde işverence salt az prim ödeme kastı ile çalışma sürelerinin noksan bildirildiğini, 5.3.2000 tarihinde iş akdinin fesh edildiğini ileri sürerek, iş yerinde 20.7.1983 - 5.3.2000 tarihleri arasında devamlı çalıştığının tespiti ile ihbar ve kıdem tazminatı ile yıllık izin alacağının ödetilmesini talep etmiştir.

Davalı işverenler duruşmaya katılmadıkları gibi herhangi bir itiraz ileri sürmemişler, işyeri kayıtlarını ibraz etmemişlerdir.

Davalı Sosyal Sigortalar Kurumu vekili davacının davalı işyerine girişine dair birden fazla işe giriş bildirgesinin bulunduğunu, bu durumun çalışmanın kesintili olduğuna karine oluşturduğunu, işçilik hakları ile ilgili davanın tespit davası ile birlikte görülemeyeceğini ileri sürerek davanın reddini savunmuştur.

Mahkemenin, tanık beyanlarına göre davacının davalı işyerinde 20.7.1983 -5.3.2000 tarihleri arasında devamlı çalıştığının tespitine, bilirkişi raporunda 20.7.1983 -5.3.2000 tarihleri arası için hesaplanan kıdem ve ihbar tazminatı, ile yılık izin ücretinin davalı işverenden tahsiline"dair verdiği karar davalı işverenler vekili ile davalı kurum vekilinin temyizi üzerine yukarıda belirtilen nedenle Özel Dairece bozulmuştur.

Mahkemece, "işe giriş bildirgesi bulunduğundan hak düşürücü sürenin söz konusu olmadığı, devamlı çalışma olgusunun tanıklarca doğrulandığı, uygulamada işverenlerin çalıştırdıkları işçilerin çalışmalarını tam göstermedikleri"gerekçesiyle önceki kararda direnilmiştir.

Direnme kararını sadece davalılardan Sosyal Sigortalar Kurumu vekili temyiz etmektedir.

Davanın yasal dayanağı 506 sayılı yasanın 79/10 maddesi olup, kuruma bildirilmeyen hizmetlerin sigortalı hizmet olarak değerlendirilmesine ilişkin davanın, tespiti istenilen hizmetlerin geçtiği yılın sonundan başlayarak 5 yıl içerisinde açılması gerekir. Yerleşik Yargıtay görüşlerine göre, Sigortalının aynı işyerinden verilmiş birden fazla işe giriş bildirgesinin varlığı halinde hak düşürücü süre, her kesim çalışma için ayrı ayrı hesap edilmelidir. Çıkış tarihinden sonra işçinin aynı işyerinde çalışmasını sürdürmesi veya hak düşürücü süre içerisinde tekrar aynı işyerine girerek çalışması hak düşürücü sürenin işlemesine engel olamaz.

Öte yandan; kurul olarak işe giriş bildirgeleri sigortalının imzasını içermelidir. Sigortalı, bildirgeyi hile, hata veya manevi baskı altında imzaladığını ileri sürmemiş veya imzanın kendisine ait olmadığını söylememiş ise, birden fazla işe giriş bildirgesinin varlığı ve işyerinden yapılan kısmi bildirimler, sigortalının o işyerinde kesintili çalıştığına karine oluşturur. Bu karinenin aksinin ancak eş değer de delillerle kanıtlanması gerekmekte olup tanık sözlerine değer verilemez.

Somut olayda, davacının önceleri A. R. Ö.'ya ait olan işyerine 20.7.1983 tarihinde girdiği ve 20 gün prim ödenerek 10.8.1983 tarihinde çıktığı; daha sonra H. Ö.'ya devredilen aynı işyerine 1.11.1985 tarihinde girdiği, 15 gün prim ödenerek 15.11.1985 tarihinde çıktığı; 1.1.1988 tarihinde aynı işyerine girerek bu tarihten istem tarihine kadar sürekli çalıştığı kurum tarafından gönderilen imzalı işe giriş bildirgeleri ve prim tahakkuk cetvellerinden saptanmıştır. Ne varki, işverence ücret bordroları ibraz edilmediğinden çalışma sürelerine ilişkin davacının imzasının bulunup bulunmadığı, bildirimlerin bordroya uygun olup olmadığı saptanamamıştır.

Yukarıda açıklanan ilkeler karşısında, mahkemenin, birden fazla işe giriş bildirgesinin varlığını göz ardı ederek, işe giriş bildirgesi olduğundan hak düşürücü süreden söz edilemeyeceği gerekçesiyle salt tanık beyanlarına dayanarak devamlı çalışmanın tesbitine karar vermesi isabetsizdir.

Ancak, işe giriş bildirgelerindeki imzaların davacıya ait olmadığının saptanması halinde diğer deliller hep birlikte değerlendirilerek çalışmanın tespitine karar verilebilir. Oysa mahkemece bu yönde hiçbir araştırma inceleme yapılmamıştır. Her ne kadar, somut olayda işe giriş bildirgelerindeki imzaların davacıya ait olmadığı, bildirgelerin hile hata veya manevi baskı altında imzalandığı ileri sürülmemiş ise de, davacı dilekçesinde devamlı çalıştığını, salt az prim ödemek kastıyla işverenin çalışmalarını eksik bildirdiğini iddia ettiğine göre, bu durumda mahkemece hizmet tespiti davalarının özelliği dikkate alınarak işe giriş bildirgelerindeki imzalar üzerinde yöntemince uzman bilirkişiler aracılığı ile inceleme yaptırılmak oluşacak sonuca göre hak düşürücü sürenin geçip geçmediği ayrı ayrı belirlenmek ve tüm deliller hep birlikte değerlendirilerek sonucuna göre karar vermek gerekirken eksik inceleme ve yanlış gerekçelerle önceki kararda direnilmesi usul ve yasaya aykırıdır. Bu nedenle direnme kararı bozulmalıdır.

SONUÇ : Davalı kurum vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile, direnme kararının Özel Daire bozma kararında ve yukarıda gösterilen nedenlerden dolayı H.U.M.K.nun 429. maddesi gereğince BOZULMASINA, 26.02.2003 gününde, yapılan ikinci görüşmede oyçokluğu ile karar verildi.

Umarım işinize yarar.
Old 18-08-2010, 12:19   #10
Kamaz

 
Varsayılan

Konu üzerinden uzun zaman geçmi ancak ben de bu konu ile ilgili bir davadan dolayı araştırma yapıyorum.Faydalı olacağını düşündüğüm bir kararı ekliyorum...

T.C.
YARGITAY
Hukuk Genel Kurulu

Esas : 2007/21-600
Karar : 2007/604
Tarih : 19.09.2007





◦SİGORTALI HİZMETİN AİDİYETİ DAVASI
◦HAK DÜŞÜRÜCÜ SÜRE
◦BELGELERİN DEĞERLENDİRİLMESİ
◦İMZA VE FOTOĞRAFIN BELİRLENMESİ
◦BENZERLİK İNCELEMESİ


Özet :Somut olayda istek çalışıldığı ve primi ödendiği kurum kayıtları ile sabit olan çalışmaların aidiyetine yönelik olup bu tür davalarda 5 yıllık hak düşürücü sürenin uygulanma yeri yoktur. Bu nedenle işin esasına girilip gerekli inceleme yapılmalıdır. Davacı, davalının yaşlılık aylığı bağlanması esnasında nazara alınan ve davalı adına bildirilen çalışmaların kendine ait olduğunun tespitini istemektedir. Bu tür davalarda gösterilmesi gereken özen gereğince sağlıklı bir sonuca ulaşmak için, öncelikle gerek SSK ve gerekse işverenler nezrinde bulunan davacı ile davalının imzası ile fotoğrafını içeren işe giriş bildirgeleri yanında ücret tediye bordroları gibi belgeler celbedilip, imzanın ve fotoğrafın davacı ile davalıdan hangisine ait olduğunun belirlenmesi açısından Güzel Sanatlar Akademisinden seçilecek bilirkişi heyeti yada Adli Tıp Kurumu ilgili ihtisas dairesi vasıtası ile benzerlik incelemesi yaptırılmalı; davacıyı tanıması gereken müdür, şef, ustabaşı ve bordro kayıtlarına geçmiş arkadaşları tanık sıfatıyla dinlenmeli, tüm deliller birlikte değerlendirilerek Kurum kayıtlarının aksi eşdeğer belgelerle hiçbir kuşku ve duraksamaya yer vermeyecek şekilde ispat edilmeden iptal edilemeyeceği düşünülmelidir.



( 506 s. SSK. m. 79/10 )




YARGITAY İLAMI

Taraflar arasındaki "sigortalı hizmetin aidiyeti" davasından dolayı yapılan yargılama sonunda; Gürün Asliye Hukuk Mahkemesince davanın hak düşürücü süre nedeniyle reddine dair verilen 08.11.2005 gün ve 2002/150 E- 2005/135 K. sayılı kararın incelenmesi davacı tarafından istenilmesi üzerine, Yargıtay 21.Hukuk Dairesinin 15.05.2006 gün ve 2006/1123-5038 sayılı ilamı ile; (...Davacı, 1975-1976 yıllan arası İskenderun Demir Çelik fabrikasının bünyesinde 9077622 sicil numarası ile davalı Mustafa Ayçiçek adına bildirilen çalışmaların kendisine ait olduğunun tesbitini istemiştir.

Mahkemece 5 yıllık hak düşürücü sürenin dolduğu gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.

Somut olayda istek çalışıldığı ve primi ödendiği kurum kayıtları ile sabit olan çalışmaların aidiyetine yönelik olup bu tür davalarda 5 yıllık hak düşürücü sürenin uygulanma yeri yoktur. Bu nedenle işin esasına girilip gerekli inceleme yapılmalıdır. Davacı, davalının yaşlılık aylığı bağlanması esnasında nazara alınan ve davalı adına bildirilen çalışmaların kendine ait olduğunun tesbitini istemektedir. Bu tür davalarda gösterilmesi gereken özen gereğince sağlıklı bir sonuca ulaşmak için, öncelikle gerek SSK ve gerekse işverenler nezdinde bulunan davacı ile davalının imzası ile fotoğrafını içeren işe giriş bildirgeleri yanında ücret tediye bordroları gibi belgeler celbedilip, imzanın ve fotoğrafın davacı ile davalıdan hangisine ait olduğunun belirlenmesi açısından Güzel Sanatlar Akademisinden seçilecek bilirkişi heyeti yada Adli Tıp Kurumu ilgili ihtisas dairesi vasıtası ile benzerlik incelemesi yaptırılmalı; davacıyı tanıması gereken müdür, şef, ustabaşı ve bordro kayıtlarına geçmiş arkadaşları tanık sıfatıyla dinlenmeli, tüm deliller birlikte değerlendirilerek Kurum kayıtlarının aksi eşdeğer belgelerle hiçbir kuşku ve duraksamaya yer vermeyecek şekilde ispat edilmeden iptal edilemeyeceği düşünülmelidir.

Mahkemece, bu maddi ve hukuki olgular gözönünde tutulmaksızın yazılı şekilde hüküm kurulması usul ve yasaya aykırı olup bozma nedenidir.

O halde, davacı vekilinin bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve hüküm bozulmalıdır...) gerekçesiyle bozularak dosya yerine geri çevrilmekle, yeniden yapılan yargılama sonunda, mahkemece önceki kararda direnilmiştir.

TEMYİZ EDEN : Davacı vekili

HUKUK GENEL KURULU KARARI

Hukuk Genel Kurulunca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra gereği görüşüldü:

İşveren, bir ay içinde çalıştırdığı sigortalının prime esas kazançlar toplamını, prim gün sayıları ile sigorta primlerini gösterir belgelerini Yasada belirtilen sürede Kuruma vermekle yükümlüdür. İşverenin bu yükümlülüğü yerine getirmemiş olması ile Kurumun çalışan sigortalıyı fiilen yada kayden saptamamış olması hallerinde ise sigortalıya, hizmetlerini, alacağı ilam ile tespit ettirme ve bu suretle sigortalılık olanaklarından yararlanma hakkı yasaca tanınmıştır.

Sosyal Güvenlik Kurumuna bildirimsiz geçen çalışmaların tespitine ilişkin dava koşulları 506 sayılı Sosyal Sigortalar Kanununun 79/10. maddesinde belirtilmiştir. Bunlar; 506 sayılı Kanun kapsamında sigortalı sayılma, yönetmelikte tespit edilen belgelerinin Kuruma verilmemiş yada çalışmaların Kuruma saptanamamış olması ile anılan davanın hak düşürücü süre içerisinde açılmış olması şeklinde sıralanabilir.

Bir diğer anlatımla; sigortalı, hak düşürücü sürenin işlemeye başladığı, hizmetin geçtiği yılın sonundan itibaren beş yıl dolmadan bildirimsiz kalmış çalışmalarının tespitini isteyebilecektir.

Kuruma bildirilen, ancak çeşitli nedenlerle farklı kişi adına yada hatalı kimlik bilgileri ile kayda geçmiş, bu nedenle de, Sosyal Sigorta İşlemleri Yönetmeliğinde öngörülen bilgileri tam ve doğru yansıtmayan kayıtların gerçeğe uygun hale getirilmesi ise çoğu zaman, uygulamada "aidiyet davaları olarak adlandırılan, Kuruma bildirilerek primleri ödenmiş çalışmaların kime ait olduğunun -gerçek sigortalısının- belirlenmesine ilişkin tespit davaları ile sağlanır. Bu davalarda, yanlış olduğu iddia edile kaydın, iddia sahibine aidiyeti ve giderek düzeltilmesi amaçlanmaktadır.

Hak düşürücü süre, Anayasa'nın 60. maddesi ile güvenceye kavuşturulan "sosyal güvenli hakkı"na ilişkin hak arama özgürlüğünün çeşitli düşüncelerle sınırlandırılması anlamını taşımaktadır.

Dikkate alınması gereken yön; demokratik toplumlarda, istisnai nitelikte olması gereken hak arama özgürlüğünün önündeki yasal engellerin, yasa koyucunun amaçlamadığı şekilde, diğer alanlara yayılmasının, sosyal hukuk devleti ve adalet ilkeleriyle bağdaşmayacağıdır.

Belirtilen nedenlerle, bildirimsiz kalan hizmetlerin tespiti yönünden öngörülen hak düşürücü sürenin, bir yönüyle Kurum kayıtlarının düzeltilmesini de amaçlayan aidiyet davalarına kıyas yada yorum yoluyla uygulanması mümkün değildir.

Anılan maddede yer verilen hak düşürücü süre, sadece fıkrada tanımlanan nitelikte, bildirime geçen çalışmaların tespitine ilişkin davalar yönünden uygulanma olanağına sahiptir.

Yukarıda belirtilen maddi ve hukuki olgular dikkate alındığında, Hukuk Genel Kurulu'nca benimsenen Özel Daire bozma kararına uyulmak gerekirken, önceki kararda direnilmesi usul ve yasaya aykırıdır. Bu nedenle direnme kararı bozulmalıdır.

SONUÇ: Davacı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile, direnme kararının yukarıda ve Özel Daire bozma kararında gösterilen nedenlerden dolayı HUMK.nun 429. maddesi gereğince BOZULMASINA, istek halinde temyiz peşin harcının geri verilmesine, 19.09.2007 gününde oybirliğiyle karar verildi.


Kaynak :Corpus Arşiv HGK-946
Old 20-08-2010, 21:43   #11
Emel YILMAZ

 
Varsayılan

Alıntı:
Yazan pallanco
Peki bu şekilde birden fazla sigorta numarası nedeniyle, aslında koşulları oluştuğu halde emekli olamadığı için, aidiyetin tespiti davası açan ve kazanan kişinin emekli maaşını hak etme zamanı ne olacaktır ? Yani, hata olmasaydı ve tek numara olmasaydı örn. 3 yıl önce emekli olabilecekken, 3 yıldır davanın sonuçlanmasını bekleyen kişi, bu 3 yılın emekli maaşlarını SSK'dan talep edebilir mi ?

Kişinin birden fazla sigorta sicil numarasının bulunması, ilk işe giriş tarihi eski bir tarih olan sigortalılarda oldukça sık rastlanılır. Kişinin emeklilik tahsis talebinde bulunmasıyla birlikte hizmet toplaması yapılırken bu numaraların hepsi dikkate alınır. Hatta aynı numaradan iki kişi bile gösterilmiş olabilir. Bunlar büyük sorunlar değildir. Tahsisi yapan memur zaten o kişiye ait olabilecek tüm hizmetleri sicil numaralarından ve ayrıca isim soyisimden sorgular ve hepsini birleştirir. Buradaki tek farklılık kişi emeklilik tahsis talebinde bulunmadan önce, yani emeklilik zamanı gelmeden önce bu numaralarda birleşme yapılmaz. Emeklilik zamanı beklenir.
Old 21-08-2010, 15:35   #12
pallanco

 
Varsayılan

İş Mahkemesinde aidiyetin tespiti davasını açtım ve her iki numaraya ait ssk kayıtları ve özellikle de işe giriş bildirgeleri getirtildikten sonra tanıklar dinlendi ve neticede dava kabul edildi. Yargıtay da onadı. Müvekkil emekli olabildi. Birikmiş maaşlarını geçmişe yönelik aldı ve hatta ödenmeyen faizler için ek dava açtım, o da 2 gün önce kabul edildi.

Mutlu son ))

Cevap veren herkese teşekkürler...
Old 21-08-2010, 16:07   #13
stajyer1616

 
Varsayılan SGK kayıtları

Yargı yoluna başvurmadan önce idari başvurunuzu SGK yapın.Başvuru yapacağınız yer ilk SGK kaydınızın bulunduğu yer SGK İl Müdürlüğüdür.Mükerrer ve yanlış kayıtları düzelteceklerdir.
Yanıt


Şu anda Bu Konuyu Okuyan Ziyaretçiler : 1 (0 Site Üyesi ve 1 konuk)
 
Konu Araçları Konu İçinde Arama
Konu İçinde Arama:

Detaylı Arama
Konuyu Değerlendirin
Konuyu Değerlendirin:

 
Forum Listesi

Benzer Konular
Konu Konuyu Başlatan Forum Yanıt Son Mesaj
Çalıntı Arabanın Motor Şase Numarası Değişirse Ne Olacak? Emin GÜNEŞ Meslektaşların Soruları 4 09-03-2008 14:54
Çiçek: 301`inci madde kapı numarası değil ahmetsacit Hukuk Haberleri 0 24-09-2006 17:45
2003 Sigorta Primleri/Avukat Topluluk Sigorta Servisi Av.Habibe YILMAZ KAYAR Adliye Duvarı 0 22-05-2003 15:03


THS Sunucusu bu sayfayı 0,03892803 saniyede 14 sorgu ile oluşturdu.

Türk Hukuk Sitesi (1997 - 2016) © Sitenin Tüm Hakları Saklıdır. Kurallar, yararlanma şartları, site sözleşmesi ve çekinceler için buraya tıklayınız. Site içeriği izinsiz başka site ya da medyalarda yayınlanamaz. Türk Hukuk Sitesi, ağır çalışma şartları içinde büyük bir mesleki mücadele veren ve en zor koşullar altında dahi "Adalet" savaşından yılmayan Türk Hukukçuları ile Hukukun üstünlüğü ilkesine inanan tüm Hukukseverlere adanmıştır. Sitemiz ticari kaygılardan uzak, ücretsiz bir sitedir ve her meslekten hukukçular tarafından hazırlanmakta ve yönetilmektedir.