Ana Sayfa
Kavram Arama : THS Google   |   Forum İçi Arama  

Üye İsmi
Şifre

Hukuk ve Felsefe Hukukun felsefi yönüne dair sohbetler. Hak, Hakkaniyet, Adalet, Eşitlik kavramlarına hukuk felsefesi gözüyle bakış

Tesadüf Üzerine

Yanıt
Old 01-06-2008, 14:22   #1
Gemici

 
Varsayılan Tesadüf Üzerine

Adolf Lasson 1832 - 1917 yılları arasında yaşamış, filoloji ve hukuk eğitimi görmüş, sonradan hıristiyanlığa geçmiş Yahudi asıllı bir Alman filosof ve yazar. Lasson’un 1916 senesinde Berlin’deki Kant – Cemiyet’inde verdiği Über den Zufall(tesadüf üzerine) adlı konferansından bazı düşünceleri aşağıya alıyorum.

Lasson’un düşüncesine göre insanlar tesadüf üzerinde yeteri kadar düşünmüyorlar. İlk olarak şans oyunlarının matematiksel hesaplanmasını inceliyen Lasson’a göre bu oyunlarda görülen birçok ihtimali hesaplıyabilmek hemen hemen olanaksızdır, çünkü olası ihtimallerin sayısı çok yüksek ama bu yüksek sayı sonsuz değildir.

Lasson’a göre tesadüfün asıl belirleyici özelliği bir olguyu meydana getiren etmenlerin sayısının ve o olgunun gerçekleşmesi için gerekli tabiat yasalarının sayısının belirsiz olmasında yatar.

Tesadüfi olarak, gerçekleşmiş olan ama gerçekleşmemesi ihtimali de olabilen bir olayı, bir şeyi adlandırırız. Gerçekleşen bu olay gerçekleşme olanağı olan sayısız olanaklardan sadece bir tanesidir; gerçekleşen bu olanağın yerine başka bir olanakta gerçekleşebilirdi. Bir olayın, bir şeyin gerçekleşmesinin temeli olarak bunu aldığımızda tesadüfi olan nedensizdir diyemeyiz; tesadüfün de bir nedeni vardır.

İçinde yaşadığımız ve bilimsel düşüncemizin konusu olan dünyada tek başına ve diğerlerinden soyutlanmış hiçbir şey yoktur. Herşey diğer şeylerden değişik ve ayrıdır, fakat bu değişik olma ve ayrı olma durumunda bile diğer şeylerle bağlantılı bir durumdadır. Bu bağlantıyı biz neden ve sonuç bağlantısı olarak değerlendiriyoruz. Gerçek olan herşey bir nedenin sonucudur ve bu sonuç bir başka şeyin nedenidir. Bu neden ve sonuç bağlantısı bizi çevreliyen dünyanın ve evrenin duygusal ve ruhsal birliğidir.
‚Bizi çevreliyen dünyada hiçbirşey araştırmacı bilimsel düşüncemizin dışında kalamaz, çünkü herşey düşüncelerimizde de etkin olan aynı akıl tarafından belirlenir.’ Dünyadaki hiçbirşey mantıklı düşüncemizin dışında kalamıyacağına göre, tesadüfte bilimsel düşüncemizin dışında kalamaz. Özellikle ‚tesadüf’ neden ve sonuç bağlantısı yasalarının alanına girer.

Bizi çevreliyen varlıkları vazgeçemiyeceğimiz neden ve sonuç bağlantısı ile idrak ederiz. Varlıkları ve olguları idrak ederken nedenleri algılıyamayız; nedenleri algıladıklarımızı tamamlamak ve anlamak için düşüncemizde algıladığımız sonuca ekleriz. Eğitimsiz düşünce burada birçok yanılgılara düşer ve algıladığı sonuçlara akla gelmiyecek nedenler yükler. Algıladığı sonuçlara doğru dürüst bir neden bulamıyan eğitimsiz düşünce bu şekilde birçok batıl inançın doğmasına yol açar. Algıladığımız sonuçların nedenlerini düşünce yolu ile bulabilmek için belirli bir seviyeye gelmiş, dikkatli, deneyimli, sonuçları eleştirisel olarak değerlendirebilen, değişik nedenleri göz önünde bulunduran, sistemli ve metodik bir düşünceye gereksinim vardır.

Neden ve sonuç bağlantısının değişik şekilleri vardır. Somut olaydaki bağlantıyı ortaya çıkarabilmek için olanak, gereklilik ve gerçeklik gibi kavramların değişik anlamlar alabileceğini bilmek gerekir. Bu kavramların değişik anlamlar alabileceğini bilmeyen kimse olayları tam olarak kavrıyamaz.

Örnek: Burada gerçek(ten) bir heykel var, ama gerçek bir sanat eseri değil.

Tesadüf’ün özelliği: tesaduf her zaman ve kural olarak ortaya çıkmıyandır. Her zaman ortaya çıkmayan ve kural olmadan ortaya çıkan tesadüfidir. Bu şekli ile tesadüfi alışılmamış olan, kurala bağlı olmayan, kuralın istisnası olan, devamlı olarak görünenin istisnası olan . Tesadüfi olan münferit olarak ortaya çıkar. Tekrarlanmaz. Tesadüfe güvenemeyiz. Tesadüfe güvenerek herhangi birşey planlıyayamayız. Tesadüfü çok çok, başarımızı zorlaştıracak veya kolaylştıracak bir olanak olarak görebiliriz.Fakat tesadüfün bir bilimi olamaz. Tesadüf gerçekleşebilecek veya gerçekleşmiyecek bir olanak olarak vardır. Bilimin konusu ise kural olarak tekrarlanan, genel kabul gören ve tesadüfi olmayandır.

Son bir sözde benden:
Hukukta ve adalette şans(tesadüf) olur mu?
Evet olur, yukarıda belirtilenler çerçevesinde.
Şans ve şanssızlık kavramlarını burada karşımıza hiç beklemediğimiz bir anda çıkan veya çıkabilecek olan ve gerektiğinde tüm yaşantımızı etkiliyebilecek olan bir olanak veya bir olgu olarak görüyorum.

Saygılarımla
Old 05-06-2008, 07:08   #2
RıFaT

 
Varsayılan

Alıntı:
Yazan Gemici




Tesadüf’ün özelliği: tesaduf her zaman ve kural olarak ortaya çıkmıyandır. Her zaman ortaya çıkmayan ve kural olmadan ortaya çıkan tesadüfidir. Bu şekli ile tesadüfi alışılmamış olan, kurala bağlı olmayan, kuralın istisnası olan, devamlı olarak görünenin istisnası olan . Tesadüfi olan münferit olarak ortaya çıkar. Tekrarlanmaz. Tesadüfe güvenemeyiz. Tesadüfe güvenerek herhangi birşey planlıyayamayız. Tesadüfü çok çok, başarımızı zorlaştıracak veya kolaylştıracak bir olanak olarak görebiliriz.Fakat tesadüfün bir bilimi olamaz. Tesadüf gerçekleşebilecek veya gerçekleşmiyecek bir olanak olarak vardır. Bilimin konusu ise kural olarak tekrarlanan, genel kabul gören ve tesadüfi olmayandır.







Saygılarımla



Soru(n):Nedensellik yasasına göre;zar atan birinin tam da istediği elde, istediği sayıları tutturması, yani zarların kişinin istediği zamanda ve istediği şekilde gelmesi mümkün müdür?





Popüler Soru(n):Nedensellik yasasına göre;aşkın nedeni nedir?

Öncelikle yukarda yazıda geçen gerçek ve gerçeklik nedir?
Gerçek;insanın duyumsayabildiği duyuları ile algılayabildiği fenomen,varlık ve olgulardır.İnsanın karşısında olandır.Gerçek dünya,fiziğin alanıdır.bir başka deyişle ihtimallerin alanıdır.
Gerçeklik(hakikat):İnsanın duyumsayamadığı,algılayamadığı varlığını kabul ettiği metafiziksel olgular,varlık ve fenomenlerdir.Düşeyde yapılan harekettir.Metafiziğin konusudur.Yani Fizikten öte olandır.



Genel olarak Nedensellik yasasında herşeyin bir sebebi vardır; her sebebten önce bir başka sebep vardır; önceki her sebepten önce bir başka sebep vardır; ta ki, ilk sebebe ulaşılır.İlk sebeb ise Tanrıdır.Nedensellik yasasına göre Tanrı, nedensel bir açıklamaya ihtiyaç duymaz çünkü o kendi nedenini ve izahatını kendinde bulur.



Gazali de bu konuda der ki:ilk neden” neden tek olsun? İlk nedenin iki veya daha fazla sayıda olmasının önünde herhangi bir mantıki engel yoktur.''

Gazali gibi bu konuya Kant itiraz eder ve der ki; nedensellik, düşünmenin önsel biçimi olan kategorilerden biri olarak belirlenir; nedensellik bilgi için zorunlu olan bir kavramdır, deneyden gelmez, ama yalnızca duyulur dünyada (görüngüler dünyasında) geçerlidir. Meatafiziksel olgular veya varlıklar için nedensellik yasası söz konusu değildir.

İşbu sebebten dolayı tesadüf gibi metafiziksel bir olguda bilinmesi gerek öncül kavramlar,eyleyen,eylem,eylenen,eyleyenin imkanı ve mümkünatı,İhtimal üzerindeki istekleridir.

Tesadüfün nedensizliği üzerine Carl Gustav jung Eşzamanlılık: Nedensellik Dışı Bağlayıcı Bir İlke adlı kitabında tesadüfün nedensizliğini açıklar.Ki bu konuyu Eşzamanlılık konusunu İbn-i Sinanın ifade etmediğini ama işaret ettiğini beyan ederek.Eşzamanlılık tanımı;bir olayın aynı anda ve aynı zamanda gerçekleşmesidir.Fiil üzerindeki şekli ise etkinin yapmış olduğu tepki ile diğerinin tepkisinin aynı olması halidir.
Old 07-06-2008, 02:09   #3
RıFaT

 
Varsayılan

Soru(n):Nedensellik Yasasına göre zar atan birinin tam da istediği elde, istediği sayıları tutturması, yani zarların kişinin istediği zamanda ve istediği şekilde gelmesi mümkün müdür?
Old 07-06-2008, 10:44   #4
Av.Duygu Keleş

 
Varsayılan

Bir yerde okumuştum.Olasılıksız diye bir kitap ın tanıtımında.ALıp okumak nasip olmadı henüz ama.Orda diyordu ki:Eğer bir taşı bir zarı vs.etkileyen bütün olasıkıları mesela atış hızınız,yerçekimi,kütlesi,yerden yüklekliği vs vs.zarın kaç kaç geleceğini bilirsiniz.Yani o zarla ilgili tüm olasılıkları bilirseniz yani nedenleri sonucuda bilirsiniz.AMAAAAA diyor ve ekliyor.Bu olasılıkların hepsini bilmeniz imkansızdır.Kitabın ana teması bu.Tavsiye ederim.
Old 08-06-2008, 23:24   #5
RıFaT

 
Varsayılan

Alıntı:
Yazan RıFaT
Soru(n):Nedensellik Yasasına göre zar atan birinin tam da istediği elde, istediği sayıları tutturması, yani zarların kişinin istediği zamanda ve istediği şekilde gelmesi mümkün müdür?



Alıntı:
Yazan Av.Duygu Keleş
Bir yerde okumuştum.Olasılıksız diye bir kitap ın tanıtımında.ALıp okumak nasip olmadı henüz ama.Orda diyordu ki:Eğer bir taşı bir zarı vs.etkileyen bütün olasıkıları mesela atış hızınız,yerçekimi,kütlesi,yerden yüklekliği vs vs.zarın kaç kaç geleceğini bilirsiniz.Yani o zarla ilgili tüm olasılıkları bilirseniz yani nedenleri sonucuda bilirsiniz.AMAAAAA diyor ve ekliyor.Bu olasılıkların hepsini bilmeniz imkansızdır.Kitabın ana teması bu.Tavsiye ederim.

Soru(nu)m nedensellik ilkesine göre,belirsizlik ilkesine göre değil.
Old 11-06-2008, 19:28   #6
Gemici

 
Varsayılan

Alıntı:
Yazan RıFaT
Soru(n):Nedensellik yasasına göre;zar atan birinin tam da istediği elde, istediği sayıları tutturması, yani zarların kişinin istediği zamanda ve istediği şekilde gelmesi mümkün müdür?

Alıntı:
Yazan RıFaT
Alıntı:
Yazan Av.Duygu Keleş

Bir yerde okumuştum.Olasılıksız diye bir kitap ın tanıtımında.ALıp okumak nasip olmadı henüz ama.Orda diyordu ki:Eğer bir taşı bir zarı vs.etkileyen bütün olasıkıları mesela atış hızınız,yerçekimi,kütlesi,yerden yüklekliği vs vs.zarın kaç kaç geleceğini bilirsiniz.Yani o zarla ilgili tüm olasılıkları bilirseniz yani nedenleri sonucuda bilirsiniz.AMAAAAA diyor ve ekliyor.Bu olasılıkların hepsini bilmeniz imkansızdır.Kitabın ana teması bu.Tavsiye ederim.



Alıntı:
Yazan RıFaT
Soru(nu)m nedensellik ilkesine göre,belirsizlik ilkesine göre değil
.

Sayın RıFaT,
isterseniz soruyu biraz daha basitleştirelim. Ağaç üzerindeki bir cevizi kaç taş atımı ile düşürebileceğinizi söylemeniz mümkün mü? İsterseniz soruyu şöyle de sorabiliriz 'üzeri ceviz dolu bir ağaca attığınız bir taşla kaç ceviz düşürebileceğinizi söylemeniz mümkün mü?'

1. Soruyu nedensellik yasasına göre mi yoksa belirsizlik ilkesine göre mi cevaplandıracağız?
2. Zar örneği ile ceviz örneği arasında bir fark var mı sizce?

Saygılarımla
Old 11-06-2008, 20:30   #7
RıFaT

 
Varsayılan

Soru(nu)m gayet basit,basiti basitleştirmeğe çalışmak sorunu bayağılaştırır.

1-Soru(nu)m nedensellik ilkesine göre.
2-Mekan,imkan ve ihtimaller açısından farklar olduğu gibi fiilde adı geçen fail aynı olmakla beraber mefullerin niteliği arasında da fark vardır.Benim soru(nu)m da meful(zar) cansız bir varlık iken sizin sorunuzdaki meful(ağaç) ise canlıdır. Ayrıca failin fiildeki istekleri ile her iki soru(n)da da birbiri ile örtüşmemekte,sorunun özü itibari ile 'her sorunun biricik olması' ilkesi ile çelişmektedir.Bir diğer farklılık da her iki fiilde ulaşılan amaç ve araçların farklılığıdır.

Soru(n)larımız benzerlik içermekte ama aynilik açısından aynı durum sözkonusu değildir.

Yukarda da yazmıştım,gözden kaçmış olması muhtemel.

Aşkın sebebi nedir?(nedensellik ilkesine göre)

Saygılarımla...
Old 13-06-2008, 21:23   #8
Gemici

 
Varsayılan

Alıntı:
Yazan RıFaT
Benim soru(nu)m da meful(zar) cansız bir varlık iken sizin sorunuzdaki meful(ağaç) ise canlıdır.

Sayın RıFaT,
ben ağacı kökünden koparıp bir yere atarsanız demedim ki, sadece ağacın üzerindeki cevizlere taş atarsanız diye yazdım; taşı zarı elinizde tuttuğunuz gibi tutup ceviz ağacının ürünü olan cevize atacaksınız. En iyisi taşı taş gibi, zarı zar gibi tutmak bence, çünkü zar gibi tuttuğunuz taşı en fazla iki üç metreye kadar atabilirsiniz. Burada önemli olan istatistiki bir olasılıkla taş attığınız cevizi kaç taş atımında vurabileceğiniz konusu. Zarda da aynı durum söz konusu; istediğiniz sayıyı(zarın üzerindeki birden altıya kadar olan sayılardan) tutturabilmek için zarı kaç sefer atmanız gerekir.

Böyle olunca da zarın cansız oluşunun ve ağacın canlı oluşunun bir önemi kalmıyor. Olay uçanla kaçan veya kaçmayıp yerinde duran değil, sadece belirli sayıda taş atımının ve istenilen zar sayısının istatistiki olasılığı.

Saygılarımla
Old 08-07-2008, 22:06   #9
RıFaT

 
Varsayılan

Meseleleri(Soru(n)ları) aynileştirmek felsefenin değil tasavvufun konusudur.

Saygılarımla
Old 04-03-2009, 21:40   #10
fikirbay

 
Varsayılan TesadÜf, Zİhİnsel Bİr Yanilsamadir.

Uzun zamandır yazmak istediğim bu alanda (Hukuk ve Felsefe Sayfasında), nihayet, 50'nin üzerindeki davalarımın yoğun temposundan az biraz nefes alacak kadar boş vakit bulabildiğim kısa bir zaman diliminden istifadeyle, Adolf Lasson'un ilk sayfada bizlere sunulan fikirlerinin felsefi bir eleştirisini yapmak istiyorum:

İlk yazıdan alıntılarsak, Lasson vakti zamanında şöyle demiş;

"İçinde yaşadığımız ve bilimsel düşüncemizin konusu olan dünyada tek başına ve diğerlerinden soyutlanmış hiçbir şey yoktur. Herşey diğer şeylerden değişik ve ayrıdır, fakat bu değişik olma ve ayrı olma durumunda bile diğer şeylerle bağlantılı bir durumdadır. Bu bağlantıyı biz neden ve sonuç bağlantısı olarak değerlendiriyoruz. Gerçek olan herşey bir nedenin sonucudur ve bu sonuç bir başka şeyin nedenidir. Bu neden ve sonuç bağlantısı bizi çevreliyen dünyanın ve evrenin duygusal ve ruhsal birliğidir." ve devamla;

"Tesadüf’ün özelliği: tesaduf her zaman ve kural olarak ortaya çıkmıyandır. Her zaman ortaya çıkmayan ve kural olmadan ortaya çıkan tesadüfidir. Bu şekli ile tesadüfi alışılmamış olan, kurala bağlı olmayan, kuralın istisnası olan, devamlı olarak görünenin istisnası olan . Tesadüfi olan münferit olarak ortaya çıkar. Tekrarlanmaz."

***

Bendeniz de naçizane diyorum ki:

Sebep-sonuç zincirinin varlığı, aslında, kainatın tasarlandığının ve tesadüfün imkansızlığının “tek başına” bir kanıtıdır.

Tesadüf olsaydı sebep-sonuç ilişkisine ihtiyaç da olmazdı.

“Tesadüf bazlı bir evren”de sebep-sonuç ilişkisi de kurulamaz veya kısıtlı süreler için sebep-sonuç ilişkisi kurulabiliyor olsa bile, hiçbir kural, sonsuza dek geçerlilik taşıyan bir zorunluluk içinde olmazdı.

Ama tesadüf, bir sistemin oluşmasına da imkan vermezdi.

Sebep-sonuç zinciri içine “tesadüften bir halka” sokamazsınız.

Sebep-sonuç zincirini inkar edemiyorsanız eğer, tesadüfü inkar etmek zorundasınız.

Lasson doğru algılama için sistemli ve eğitimli düşünceye ihtiyaç vardır diyor, ama "yaratıcı" gibi mükemmel derecede gelişkin sistemli ve eğitimli bir düşünce kavramından da bizi soğutmaya veya uzaklaştırmaya kalkıyor.

"Sebep-sonuç bağlantısı yasaları"ndan söz edip de, sonra bunu, sadece anlamak için gerekli bir yöntem addedip, ama madde-enerji evreninin oluşması için gereksiz mi sayacağız?

Sebep-sonuç ilişkisine tabi olan madde-enerji evrenidir ve biz onu ancak kavrarız, idrak etmek anlamında.

O halde, bu açık bir tenakuzdur.

Yanılsamayı getiren sonuçların sebeplerini düşünce yolu ile bulabilmek için sistemli ve metodik bir düşünceye gereksinim var diyor, ama daha sonra madde-enerji evrenini doğru kavrayabilmek için buna ihtiyaç var diyen aynı kişi bu madde-enerji evreninin oluşması için böyle bir sistematiğe gerek olmadığını öne sürüyor.

Yani, evrenin doğru anlaşılabilmesi için metodik-sistematik düşünen eğitimli beyinler zorunlu ama, evrenin oluşabilmesi için böyle bir metodik-sistematik gerekli değil.

Tam bir çelişki.

Eğitimli ve methodik düşünen bir beynin böyle büyük bir yanılgıya sürüklenmesi ancak "art niyet" veya sinsi bir niyet ile açıklanabilir

Böyle kocaman bir çelişkiyi görmemiş ve mantıksız bir yola bilinçsizce sapmış olması varsayılamaz. Bu akıl yürütmenin arkasında peşin bir inanç veya bir ön yargı bulunuyor olma ihtimali vardır.

Sebep-sonuç ilişkisi ile kesiksiz bir zincir olarak birbirine bağlı bir madde-enerji aleminde, sonra çıkıp, "kural olmadan ortaya çıkan"dan bahsedemezsiniz.

Herşey birbirine bağlı ve sebep-sonuç ilişkisi içinde ise eğer, ki ön kabul buydu, "kural olmadan ortaya çıkan"dan söz etmek ancak eğitimsiz veya mantıksız bir beynin yanılsaması olabilir.

Düz mantıkla söylersek; Kural olmadan ortaya çıkma hali imkansız ise, tesadüf kavramı da o ölçüde imkansızdır ve ancak metodik düşünemeyen beyinlerin bir yanılsamasından ibarettir.

Bu bağlamda “istisna” da bir zihinsel yanılsamadır. Subjektif bir yaklaşımdır. Hatalı ve mantıki temelden yoksun bir yorumdur.

Sebep-sonuç zinciri "sıfırdan sonsuza" kurulmuş ise “kurala bağlı olmayan şey”den söz etmek hiç de akıllıca olmaz.

Temel tez(imiz) olan sebep-sonuç ilişkisini inkar edemediğimize göre, bir sebep-sonuç zinciri içinde “kurala bağlı olmayan şey” de var olamaz.

Bir sebep-sonuç ilişkisi içinde veya bir sebep-sonuç zincirinde “münferit olarak ortaya çıkan” ve “tekrarlanamaz olan”dan söz edilemez.

Sebep-sonuç zinciri içindeki yapılarda "münferit olarak ortaya çıkan" kavramı olamaz (barınamaz).

Sebep-sonuç zincirinden kurtulamıyorsanız ve bu sağlam zincir ile bir kilit vurulmuş ise madde-enerji alemine eğer, bunu “mana”sız bulamayız.

Sebep-sonuç zinciri maddi alemin her yanını sarmış, her yanı ve her "şeyi" kapsamış iken, tesadüften söz etmek imkanı yoktur.

Tesadüf yanılsamasını, sebepsiz bir sonuç veya sonuç vermeyecek bir sebep olarak tasarlayamayız.

Hele ki, sebep-sonuç zincirinin asla kopmadığı ve sebep-sonuç zinciri dışına çıkılamayan bir madde-enerji evreninde, tesadüfe bel bağlamak mantıksızlıktan da öte vahim bir durumdur.

Erkeğin dişisini kıskandığı zaman içine düştüğü şüpheci ve marazi ruh haline benzer bir marazi ruh halidir bu.

Kıskançlık krizine girmiş bir erkek nasıl beyninde (zihninde) tedavisi zor bir zihinsel yanılsama ile kendince olayın sağlıksız bir paralel versiyonunu canlandırabiliyor ve gerçeğe paralel duygusal (mantıksız veya çarpık mantığa dayalı olarak) tüm yaşananları yine kendince farklı bir çözümleme ile algılıyor, kendi zihninde oluşturduğu hatalı çözümlemelere inanıyor ve dişisini elinden almak isteyen bir “erkek kahraman”ı adeta bir duygusal hologram gibi zihninde yaratıyorsa, bir yaratıcının (veya bir başka deyişle sistemli eğitimli yetkin bir sistematik düşüncenin veya “mana”nın) yokluğuna duyulan özlem de aynı şekilde bazı beyinleri yanılsamalara götürebiliyor.

“Ahlak donu dar geldi, çıkardım attım” serbestliğine varabilmek ve “biri bizi gözetliyor duygusu”ndan bağımsız olarak, kontrolsüz “hür” bir şekilde yaşayabilmek için, yanılsamalarımızı yüceltmek yolunu bilinçli de seçmiş olabiliriz.

Birinde; dişisini kaybetmekten duyulan korku egemen iken, diğerinde; esasen teoride var olan herhangi bir dişiye serbestçe kavuşabilme imkanının engellenmesinden duyulan korku ve endişe egemendir.

Her ikisi de tamamen “İd, Ego, Süper Ego ve bilinçaltı ” kavramları ile alakalı birer durumdur.

Ancak, Wilhelm Reich'ın cinsel rüyalarından mülhem veya "repression"a bağlı bir "sublimation" şeklinde "tesadüf" kavramına yönelik olarak tezahür eden "art niyet"li veya "gönüllü yanılsama"ya dayalı tezleri bir kenara bırakarak, felsefi bir dürüstlük içinde mevzuyu ele alacaksak eğer, tesadüf; kanaatimce, eğitimsiz beyinlere has bir mantık hatası ve bir zihinsel yanılsamadır.
Yanıt


Şu anda Bu Konuyu Okuyan Ziyaretçiler : 1 (0 Site Üyesi ve 1 konuk)
 
Konu Araçları Konu İçinde Arama
Konu İçinde Arama:

Detaylı Arama
Konuyu Değerlendirin
Konuyu Değerlendirin:

 
Forum Listesi

Benzer Konular
Konu Konuyu Başlatan Forum Yanıt Son Mesaj
Adalet Üzerine Av. Hulusi Metin Hukuk ve Felsefe 19 07-06-2023 20:18
Eurovision Üzerine... Heybe Hukuk Site Lokali 16 18-05-2007 01:20
eş üzerine kayıtlı mal Av.Derya Onatlı Meslektaşların Soruları 4 27-03-2007 21:44
Unutmak Üzerine ! Sibel Site Lokali 2 05-09-2003 14:30
Kaçak Kat Üzerine EmelDeniz DEĞİRMENCİ Hukuk Soruları Arşivi 1 23-08-2002 15:25


THS Sunucusu bu sayfayı 0,05765295 saniyede 14 sorgu ile oluşturdu.

Türk Hukuk Sitesi (1997 - 2016) © Sitenin Tüm Hakları Saklıdır. Kurallar, yararlanma şartları, site sözleşmesi ve çekinceler için buraya tıklayınız. Site içeriği izinsiz başka site ya da medyalarda yayınlanamaz. Türk Hukuk Sitesi, ağır çalışma şartları içinde büyük bir mesleki mücadele veren ve en zor koşullar altında dahi "Adalet" savaşından yılmayan Türk Hukukçuları ile Hukukun üstünlüğü ilkesine inanan tüm Hukukseverlere adanmıştır. Sitemiz ticari kaygılardan uzak, ücretsiz bir sitedir ve her meslekten hukukçular tarafından hazırlanmakta ve yönetilmektedir.