Ana Sayfa
Kavram Arama : THS Google   |   Forum İçi Arama  

Üye İsmi
Şifre

Meslektaşların Soruları Hukukçu meslektaşların hukuki nitelikte sorularını birbirlerine yöneltecekleri mesleki yardımlaşma forumu. SADECE hukuk fakültesi mezunları ile hukuk profesyonellerinin (bilirkişi, icra müdürü vb.) yazışmasına açıktır. [Yeni Soru Sorun]

tapu iptali ve tescil davası mı yoksa tazminat davası mı?

Yanıt
Old 16-06-2008, 11:44   #1
Av. Gülşah Soylu

 
Varsayılan tapu iptali ve tescil davası mı yoksa tazminat davası mı?

meraba , cevap yazacağım bir dosya kafamı karıştırdı görüşleriniz için şimdiden teşekkür ederim.
senem hanım tapusuz gayrimenkulü zilyetlik devir ve satış senedi ile hıfzı bey'e 8.12.1995 tarihinde satıyor.aynı şekilde hıfzı bey'de 26.06.1996 tarihinde nevin hanıma satıyor.nevin hanım istanbulda yerleşik gayrimenku ise alanyada bulunuyor,bu sebeple nevin hanım kadastro çalışmalarından hebersiz kalıyor.04.05.2000 tarihinde kadastro tespiti sonucu taşınmaz ilk mailk senem hanım üzerine kaydediliyor.aynı gün taşınmazın yarısını senem hanım hayri bey 'e,diğer yarısını da 04.12.2000de ayşe hanıma satıyor.
10.09.2005 tarihinde hıfzı bey ölüyor.
nevin hanım bu tarihe kadar hıfzı bey ve mirasçıları tarafından hep oyalanıyor,kadastro çalışmaları yapıldığını öğrendikten sonrada tapunun kendi adına yapılmasını istesede aynı şekilde hep oyalanıyor,daha sonra kendince hıfzı beyle senem hanımın sürekli dialogda olduklarını öğreniyor; yalnız tabi bunların hepsi soyut iddialar olarak kalıyor...
nevin hanım hıfzı beyin miraşçılarından artık ifa imkansızlığı var diye sebepsiz zenginleştikleri için tazminat talep ediyor.mirasçılar da zamanaşımı ve husumet itirazında bulunuyor.
benim kafamı karıştıran nokta ise nevin hanımın yeni malik hayri bey ile ayşe hanıma kötüniyeyli olduklarından dolayı tapu iptali ve tescil davası açması gerekmiyor muydu?eğer boyle ise talebimizi değiştirsek bile davanın taraflarını değiştiremicezsek ne yapılabilinir?
Old 18-06-2008, 21:21   #2
Yücel Kocabaş

 
Varsayılan

Öncelikle lehine kad. tespiti yapılan ile sonradan satın alan kişi aleyhine tapu iptali ve tescil davası açılıp, 3. kişinin iyi niyetli olduğunun yani ifanın imkansızlığının kabulü halinde lehine tespit yapılan aleyhine sebepsiz zenginleşmeye göre tazminat davası açılabilirdi.

Fakat böyle yapılmayıp 3. kişinin kötüniyetli olduğunun ispat
edilemeyeceği düşüncesiyle doğrudan lehine tespit yapılan aleyhine sebepsiz zenginleşme ilkelerine göre tazminat davası açılabileceği kanısındayım.

Sebepsiz zenginleşme davasında husumetin mal varlığında sebepsiz zenginleşme oluşan taşınmazı satan tapu malikine veya mirasçılarına yöneltilmesi bence doğrudur.

Kad. K.nu 12/3 maddesiyle itiraz için 10 yıllık hak düşürücü süre öngörmüştür. Kad. Tespiti 2000 yılında kesinleştiğine göre bu süre 2010 yılında bitecektir. Kanunun tespit ettiği sürenin kısaltılmasın mümkün olmayacağı kanısındayım. Bence burada 1 yıllık zamanaşımı süresi uygulanmaz. 10 yıllık hak düşürücü süre içinde tapu iptali davası açılabileceği gibi onun yerine geçen bedel davasın açılabileceğini düşünüyorum.
Gerçi;
http://www.turkhukuksitesi.com/showthread.php?t=10698 linkinde yayınladığımız kararda sebepsiz zenginleşmeye ait zamanaşımı süresinin uygulanacağı belirtilmekte ise de buradaki olayın farklı olduğunu düşünüyorum.
Saygılarımla.
Old 19-06-2008, 08:52   #3
Av. Gülşah Soylu

 
Varsayılan

Alıntı:
Yazan Yücel Kocabaş
Öncelikle lehine kad. tespiti yapılan ile sonradan satın alan kişi aleyhine tapu iptali ve tescil davası açılıp, 3. kişinin iyi niyetli olduğunun yani ifanın imkansızlığının kabulü halinde lehine tespit yapılan aleyhine sebepsiz zenginleşmeye göre tazminat davası açılabilirdi.

Fakat böyle yapılmayıp 3. kişinin kötüniyetli olduğunun ispat
edilemeyeceği düşüncesiyle doğrudan lehine tespit yapılan aleyhine sebepsiz zenginleşme ilkelerine göre tazminat davası açılabileceği kanısındayım.

Sebepsiz zenginleşme davasında husumetin mal varlığında sebepsiz zenginleşme oluşan taşınmazı satan tapu malikine veya mirasçılarına yöneltilmesi bence doğrudur.

Kad. K.nu 12/3 maddesiyle itiraz için 10 yıllık hak düşürücü süre öngörmüştür. Kad. Tespiti 2000 yılında kesinleştiğine göre bu süre 2010 yılında bitecektir. Kanunun tespit ettiği sürenin kısaltılmasın mümkün olmayacağı kanısındayım. Bence burada 1 yıllık zamanaşımı süresi uygulanmaz. 10 yıllık hak düşürücü süre içinde tapu iptali davası açılabileceği gibi onun yerine geçen bedel davasın açılabileceğini düşünüyorum.
Gerçi;
http://www.turkhukuksitesi.com/showthread.php?t=10698 linkinde yayınladığımız kararda sebepsiz zenginleşmeye ait zamanaşımı süresinin uygulanacağı belirtilmekte ise de buradaki olayın farklı olduğunu düşünüyorum.
Saygılarımla.
Sayın Yücel Bey,malesef bizim davada husumet lehine kadastro tespiti yapılan senem hanıma değil, nevin hanıma satan hıfzı bey ve mirasçılarına yöneltilmiş ,hıfzı bey senem hanımdan taşınmazı daha önce satın alıp nevin hanıma satan kişi,tapu iptali ve tescili davası açmadığımıza göre zamanaaşımına karşı kadasrto kanunu md.12/3e dayanmak ne kadar doğru olur?(hıfzı bey tapuda malik gösterilmemişken)
Old 19-06-2008, 09:04   #4
sumeyra

 
Varsayılan

Denkleştirici adalet ilkesi gereğince bedel tazminini isteyebilirsiniz diye düşünüyorum.Bu tür davalarda genellikle 10 yıllık süre göz önüne alınıyor. 1 yıllık zamanaşımı süresi itirazında bulunsalar bile bu bir yıllık sürenin gayri menkulün satın alındığı tarih değil, gayrimenkulün kendisini veya bedelini alacağınızdan ümidi kestiğiniztarihten itibaren başlar. Çünkü arada güvene dayalı bir bekleme var.
Old 19-06-2008, 09:11   #5
sumeyra

 
Varsayılan

Şu yargıtay kararını bir inceleyin, Kolay gelsin...

YARGITAY

13. HUKUK DAİRESİ

E. 2004/15304

K. 2005/3040

T. 1.3.2005

GEÇERSİZ SÖZLEŞMELERİN TASFİYESİ ( İadeye Karar Verilirken Satış Bedeli Olarak Verilen Paranın Alım Gücünün İlk Ödeme Tarihindeki Alım Gücüne Ulaştırılması Gereği )

• DENKLEŞTİRİCİ ADALET KURALI ( Geçersiz Sözleşmelerin Tasfiyesi - İadeye Karar Verilirken Satış Bedeli Olarak Verilen Paranın Alım Gücünün İlk Ödeme Tarihindeki Alım Gücüne Ulaştırılması Gereği )

• SEBEPSİZ ZENGİNLEŞME ( İadeye Karar Verilirken Satış Bedeli Olarak Verilen Paranın Alım Gücünün İlk Ödeme Tarihindeki Alım Gücüne Ulaştırılmaması Halinde Oluştuğu - Geçersiz Sözleşmelerin Tasfiyesi )

İADE KAPSAMI ( Geçersiz Sözleşmenin İfa Edilmeyeceğinin Öğrenildiği Tarihin Esas Alınması Gereği )

• TAPUSUZ TAŞINMAZIN HARİCEN SATIŞI ( Ödenen Bedelin İadesi Talebi - İadeye Karar Verilirken Satış Bedeli Olarak Verilen Paranın Alım Gücünün İlk Ödeme Tarihindeki Alım Gücüne Ulaştırılması Gereği )

818/m. 61


ÖZET : Hukuken geçersiz sözleşmeler, haksız iktisap kuralları uyarınca tasfiye edilirken, denkleştirici adalet kuralı dikkate alınmalıdır. İadeye karar verilirken, satış bedeli olarak verilen paranın alım gücünün ilk ödeme tarihindeki alım gücüne ulaştırılması gerekir. Aksi takdirde kısmi iade durumu oluşacak, iade borçlusu haksız zenginleşmiş olacaktır. Öte yandan iadenin kapsamı belirlenirken geçersiz sözleşmenin ifa edilmeyeceğinin öğrenildiği tarih esas alınmalıdır. Bu nevi davalarda mahkemece yapılacak iş, davacının ödediği paranın çeşitli ekonomik etkenlerdeki artışlar nazara alınarak ilk ödeme tarihindeki alım gücüne ulaştırmaktan ibarettir.
DAVA : Taraflar arasındaki tazminat davasının yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerden dolayı davanın kısmen kabulüne ve kısmen reddine yönelik olarak verilen hükmün süresi içinde taraflar avukatınca temyiz edilmesi üzerine dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü:
KARAR : Davacı, 20.11.1993 tarihli harici sözleşme ile davalı Z'den 20.000.000 TL bedelle bir taşınmaz satın aldığını, bu davalının taşınmazın tapusunu diğer davalı H'den aldıktan sonra devredeceğini söyleyip, yıllarca kendisini oyaladığını, tapuya gittiğinde bu yerin üçüncü şahıs adına kayıtlı olduğunu öğrendiğini ileri sürerek fazlaya ilişkin haklarını saklı tutmak suretiyle şimdilik taşınmazın dava tarihindeki rayiç değerinden 4.000.000.000.-TL'nin tahsiline karar verilmesini istemiştir.
Davalılardan H. davanın reddini dilemiş; diğer davalı savunmada bulunmamıştır. Mahkemece, evveliyatı tapulu olan harici sözleşmeye ve davaya konu taşınmazın dava dışı Hazine adına tespit görüp, tespit tutanağının 12.10.1998 tarihinde kesinleştiği, davacının bu tarih itibariyle rayiç değerini akidi olan davalı Z'den isteyebileceği gerekçe gösterilmek ve bilirkişi raporu esas alınmak suretiyle 1.050.000.000.TL.' nin Z'den tahsiline, diğer davalı hakkındaki davanın reddine karar verilmiş; hüküm, davacı ve davalılardan Z. tarafından temyiz edilmiştir.
1- Dosyadaki yazılara, kararın dayandığı delillerle yasaya uygun gerektirici nedenlere ve özellikle delillerin takdirinde bir isabetsizlik bulunmamasına göre her iki tarafın sair temyiz itirazlarının reddi gerekir.
2- Taraflar arasında düzenlenen 20.11.1993 tarihli taşınmaz mülkiyetinin devrini içeren harici sözleşme BK. 213, MK. 706 ( Eski MK. 634 ) ve Tapu Kanunu 26. Noterlik Kanunu 60. maddeleri gereğince geçersizdir. O nedenle geçerli sözleşmelerde olduğu gibi taraflarına hak ve borç doğurmaz. Bu durumda taraflar verdiklerini haksız iktisap kuralları gereğince geri isteyebilirler.
Ne var ki hukuken geçersiz sözleşmeden kaynaklanan bu nitelikteki bir uyuşmazlığın haksız iktisap kurallarına göre çözümlenip tasfiye edilebilmesi için öncelikle haksız iktisabın kapsamını tesbitteki ilke ve esasların açıklanmasında zaruret vardır.
Geçerli bir sebebe dayanmaksızın bir kişinin malvarlığından diğerinin malvarlığına kayan değerlerin eksiksiz iadesi, denkleştirici adalet düşüncesine dayanır. Denkleştirici adalet ilkesi ise, haklı bir sebep olmaksızın başkasının malvarlığından istifade ederek kendi malvarlığını artıran kişinin elde ettiği bu kazanımı geri verme zorunda olduğunu ve gerçek bir eski hale getirme yükümlülüğü bulunduğunu ifade eder.
Bilindiği gibi ülkemizde yaşanan enflasyon uzun yıllar boyu yüksek oranlarda seyretmiş ve paramızın değeri ( alım gücü ) de bununla ters orantılı olarak devamlı düşmüştür. Belli bir miktar paranın verildiği tarihteki alım gücü ile aynı miktar paranın aradan geçen zamana bağlı olarak iade günündeki alım gücünün farklı ve çok daha az olduğu bir gerçektir.
Bugüne kadar uygulanan kurallara göre geçersiz sözleşme gereğince alıcının akit tarihinde verdiği paranın aynı miktarda iadesine karar verilmesi, gerçek hayatta büyük sarsıntılara, tutarsızlıklara, adalete karşı var olması gereken güvenin sarsılmasına neden olmuş, kamu vicdanında haklı eleştiri konusu yapılmıştır. Hukuk kuralları, gerçek hayata uygun olduğu, toplumun adalet ihtiyacına cevap verebildiği sürece hayatiyetini devam ettirip saygınlık sağlar ve hukuk kuralı olma özelliğini korur. O nedenle hukuk kuralları, görevli organlarca değiştirilinceye, bu konuda yeni düzenlemeler yapılıncaya kadar zedelenmeden gerçek hayata, çağın gereklerine uygun olarak yorumlanıp uygulanmalıdırlar. Bu görevin ise yargıya ait olduğunda duraksamaya yer yoktur. Nitekim gerek Yargıtay kararlarında ve gerekçe öğretide bu görüşe paralel düşünceler bulunmaktadır.
Akit öncesi sorumluluk kurallarının geçersiz sözleşmelerde de uygulanması gerektiği, geçersiz sözleşmelerden dolayı olumsuz zararın istenebileceği, bu zarar kapsamında kaçırılan fırsat karşılığının da bulunduğu, olumsuz zararın bazı özel durumlarda olumlu zarar kadar dahi olabileceği, MK.'nun 2. maddesine göre akdin geçersizliğinin ileri sürülemiyeceği hallerdeki zarar kavramları, hep bu zaruretin sonucu ortaya konulan düşünce ve uygulamalardır. Yargının asıl görevi toplumun huzurunu sağlamaktır. Bunun için uygulanması gereken kurallar, mevcut yasaların ışığında bu yasa hükümlerine aykırı düşmeyecek şekilde yorumlanıp uygulanmalıdır.
Hukuken geçersiz sözleşmeler, haksız iktisap kuralları uyarınca tasfiye edilirken, denkleştirici adalet kuralı hiçbir zaman göz ardı edilmemelidir. Bu husus hakkaniyetin ve adaletin bir gereğidir. Bu bakımdan iadeye karar verilirken, satış bedeli olarak verilen paranın alım gücünün ilk ödeme tarihindeki alım gücüne ulaştırılması ve bu şekilde iadeye karar verilmesi uygun olacaktır. Aksi takdirde kısmi iade durumu oluşacak, iade dışındaki zenginleşme iade borçlusu yedinde haksız zenginleşme olarak kalacak, iade borçlularının iadede direnmelerine neden olacaktır.
Tüm bu açıklamalar ışığında somut olaya bakıldığında, davalı, tapulu taşınmazı 20.11.1993 tarihinde davacıya haricen satıp teslim etmiş ve satış bedeli olan 20.000.000.- TL'yi almıştır. Bu para satış tarihindeki alım gücü ile davalının mal varlığına girip kalmıştır. Harici satım sözleşmesinde tapunun hangi tarihte verileceği konusunda bir açıklık da bulunmamaktadır.
Diğer yandan iadenin kapsamını belirlemede geçersiz sözleşmenin artık ifa edilemeyeceğinin öğrenildiği tarih önem arzeder. İade hakkını kullanmakta geciken alacaklı kendi kusuru ile artan zararını iade borçlusundan isteyemez.
Bu durumda mahkemece yapılacak iş; davacının 20.11.1993 tarihinde ödemiş olduğu 20.000.000.-TL'nin çeşitli ekonomik etkenler nedeniyle azalan alım gücünün ( enflasyon tüketici eşya fiyat endeksi, altın ve döviz kurlarındaki artışlar, memur maaş ve işçi ücretlerindeki artışlar vs. ) ortalamaları alınmak, akdin ifasının imkansız hale geldiği kadastro tespit tutanağının kesinleştiği 12.10.1998 tarihinde alım gücü, yukarıda açıklanan ilke ve esaslar çerçevesinde ve gerektiğinde bu konuda uzman bilirkişi veya kurulundan nedenlerini açıklayıcı, taraf, hakim ve Yargıtay denetimine elverişli rapor alınarak belirlenmeli, bu yolla belirlenecek miktara istemle bağlı kalınarak hükmedilmelidir. Mahkemenin bu hususu göz ardı ederek taşınmazın 12.10.1998 tarihindeki rayiç değerine hükmetmiş olman usul ve yasaya aykırı olup, bozmayı gerektirir. SONUÇ : Yukarıda birinci bentte açıklanan nedenlerle tarafların diğer temyiz itirazlarının reddine, ikinci bentte belirtilen nedenlerle temyiz olunan kararın her iki taraf yararına BOZULMASINA, peşin harcın istek halinde iadesine, 01.03.2005 gününde oybirliğiyle karar verildi.
Old 19-06-2008, 11:34   #6
Yücel Kocabaş

 
Varsayılan

Devir ve satış senedyile zilyetliğini devir eden (Senem hnm) buna rağmen kadastro tespitinde aslında (Nevin hnm) a ait olması gereken taşınmazı üzerine kaydettirmekle sebepsiz iktisapta bulunmuştur. (Hıfzı b.) inde onunla işbirliği içinde olması halinde o da sebepsiz iktisap eylemine katılmıştır. Olay ancak (Senem hnm) ın katılacağı yargılamada açıklığa kavuşabilir.

Bunun için ( Senem hnm) hk. da da ilk davanın davalısı ile birlikte müşterek ve müteselsilen tahsili için tazminat davası açılır ve birleştirme talep edilir. İlk davada da müş.ve müt. tahsil istemi açıklanır. Ya da ( Senem hnm) karıştırılmadan ilk davaya devam edilir ve (Hıfzı b) in (Senem hnm) la işbirliği içinde olduğu , kadastro tespitinden haberdar olduğu sesini çıkarmadığı ispat edilir.

Tazminat davasının zamanaşımı süresinin tescll imkanının kalmadığı tüm ümitlerin yitirildiği tarihten başlayacağı kanısındayım. İptal ve tescil davası açılması için 12/3 de tanınan süre henüz dolmadığına göre aynen ifa imkanının halen sürdüğü ve tükenmediği söylenebilir. 10 yıllık hak düşürücü süre devam ederken sebepsiz zenginleşme süresinin başlatılması bence mantıksız olur.Kaldıki,Taşınmazın başkası adına tescili tarihinden itibaren de BK 66 mad. sindeki 10 yıllıl süre de geçmemiştir.

Düşündüğüm bir başka yolda 10 yıllık süre dolmadığına göre ; halen (Senem hnm,Hıfzı bey mir. ve son tapu malikleri ) aleyhine tapu iptali ve tescil davası açılabilir. Bu takdirde ilk dava ( Tapu iptali ve tescil davası kabul edilmediği ) takdirde denilerek ıslah edilir ve böylece (kademeli- terditli ) dava haline sokulur. Davaların birleştirilmesi talep edilir. Kabul edlmezse tazminat davası tapu tescili davasının sonucuna bekler.

Sorun bence karmaşık olduğu için çözümleri de karışık oldu galiba.

Saygılarımla.

Not: Sözleşme tarihinde taşınmaz tapusuzdur. Zilyetliğin devir ve teslimi ile satışı geçerlidir. Geçerli sözleşmelerde zarar taşınmazın gerçek bedeli karşılığıdır. Geçersiz sözleşmelerde ise verien paranın denk. adalet kurallarına göre güncelleştiren miktarıdır.
Old 19-06-2008, 14:26   #7
sumeyra

 
Varsayılan

Not: Sözleşme tarihinde taşınmaz tapusuzdur. Zilyetliğin devir ve teslimi ile satışı geçerlidir. Geçerli sözleşmelerde zarar taşınmazın gerçek bedeli karşılığıdır. Geçersiz sözleşmelerde ise verien paranın denk. adalet kurallarına göre güncelleştiren miktarıdır.[/quote]

Sayın Yücel Kocabaş;
'Geçerli sözleşmelerde zarar taşınmazın gerçek bedeli karşılığıdır,' bununla ilgili yargıtay kararı var mı, varsa bildirirseniz sevinirim
Old 19-06-2008, 18:50   #8
Yücel Kocabaş

 
Varsayılan

T.C.

YARGITAY

13. HUKUK DAİRESİ

E. 2002/11337

K. 2003/950

T. 3.2.2003

DAVA : Taraflar arasındaki tazminat davasının yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerden dolayı davanın kabulüne yönelikolarak verilen hükmün süresi içinde davalı avukatınca temyiz edilmesi üzerine dosya incelendi gereği düşünüldü.
KARAR : Davacı, davalıdan satın aldığı taşınmazların adına tescili için daha önce açtığı davayı kazandığını, ancak bu arada dava konusu taşınmazların üçüncü kişiye satıldığını öne sürerek taşınmazların bu günkü değeri olan 6.000.000.000 liranın tahsiline karar verilmesini istemiştir.
Davalı, davanın reddini savunmuştur.
Mahkemece, davanın kabulüne karar verilmiş; hüküm, davalı tarafından temyiz edilmiştir.
1-Dosyadaki yazılara, kararın dayandığı delillerle yasaya uygun gerektirici nedenlere ve özellikle delilerin takdirinde bir isabetsizlik bulunmamasına göre davalının sair temyiz itirazlarının reddi gerekir.
2-Taraflar arasımda düzenlenen 3.11.1980 tarihli gayrimenkul satış vaadi sözleşmesi yöntemine uygun olarak yapıldığı için geçerli bir sözleşmedir. Davacı bu satış vaadi sözleşmesine dayanarak ve bedelini ödediği taşınmazın davalı tarafından dava dışı 3. kişiye satıldığını ileri sürerek dava tarihindeki ikame değerini istemektedir. Dosyada yer olan tapu kayıtlarına göre davalının satış vaadine konu olan taşınmazdaki hissesini 22.2.2000 tarihinde sattığı anlaşılmaktadır. Şu hale göre davacı taşınmazların 3. kişiye satılması sonucu ifanın imkansız hale geldiği tarihte değerini isteyebilir. Mahkemece, değinilen bu yön gözetilerek taşınmazların ifanın imkansız hale geldiği tarihindeki ikame değerlerini saptanması ve saptanan bu değerden davalının hissesi oranında kabule karar verilmesi gerekirken dava tarihindeki değerine hükmolunması usul ve yasaya aykırı olup, hükmün bozulması gerekmiştir.

SONUÇ : Yukarıda birinci bent gereğince davalının sair temyiz itirazlarının reddine, ikinci bentte açıklanan nedenle hükmü temyiz davalı yararına BOZULMASINA, peşin harcın istek halinde iadesine, 3.2.2003 gününde oybirliğiyle karar verildi.
Yanıt


Şu anda Bu Konuyu Okuyan Ziyaretçiler : 1 (0 Site Üyesi ve 1 konuk)
 
Konu Araçları Konu İçinde Arama
Konu İçinde Arama:

Detaylı Arama
Konuyu Değerlendirin
Konuyu Değerlendirin:

 
Forum Listesi

Benzer Konular
Konu Konuyu Başlatan Forum Yanıt Son Mesaj
Tapu İptali ve Tescil Davası mı Alacak Davası mı? Kamaz Meslektaşların Soruları 5 05-01-2010 18:26
Tapu İptal ve Tescil Davası Kemosabe Meslektaşların Soruları 5 02-04-2008 16:03
tapu iptali tescil davası mı açmalıyım sarissa Meslektaşların Soruları 4 18-08-2007 12:55
tapu iptali ve tescil davası-tanıklar-ispat nisa Meslektaşların Soruları 3 18-12-2006 03:15
tapu tescil davası johnross Meslektaşların Soruları 3 02-12-2006 14:00


THS Sunucusu bu sayfayı 0,05873394 saniyede 16 sorgu ile oluşturdu.

Türk Hukuk Sitesi (1997 - 2016) © Sitenin Tüm Hakları Saklıdır. Kurallar, yararlanma şartları, site sözleşmesi ve çekinceler için buraya tıklayınız. Site içeriği izinsiz başka site ya da medyalarda yayınlanamaz. Türk Hukuk Sitesi, ağır çalışma şartları içinde büyük bir mesleki mücadele veren ve en zor koşullar altında dahi "Adalet" savaşından yılmayan Türk Hukukçuları ile Hukukun üstünlüğü ilkesine inanan tüm Hukukseverlere adanmıştır. Sitemiz ticari kaygılardan uzak, ücretsiz bir sitedir ve her meslekten hukukçular tarafından hazırlanmakta ve yönetilmektedir.