Ana Sayfa
Kavram Arama : THS Google   |   Forum İçi Arama  

Üye İsmi
Şifre

Bıçak parası rüşvet sayılır mı?

Yanıt
Old 19-11-2007, 13:11   #31
agah

 
Varsayılan

Alıntı:
yapılması gereken iş için menfaat sağlamanın 5237 sayılı yasada rüşvet suçu olarak kabul edilmediği ve 257. maddedeki görevi kötüye kullanmak suçu vasfında bulunduğu halde 5237 sayılı yasanın 252.maddesine göre (rüşvet suçuna ilişkin madde) uygulama yapılması bozmayı gerektirmiştir."
Yargıtayın bu açıklamasına tüm benliğim ile katılıyorum.Nitekim daha önce de dediğim gibi önceki yasa döneminde rüşvet sayılan yapılması gereken iş için menfaat sağlamanın artık görevi kötüye kullanmak olduğunun bilincinde ve farkındayım iki yıldır.Tabi ki memurun yapılması gereken iş için çıkar sağlaması eski tck ya göre rüşvet iken ytck ya göre görevi kötüye kullanma.aksini söylemedim hiç.
Burda Yargıtayla anlaşamadığım nokta işin içinde icbar varsa bu görevi kötüye kullanma olmaz irtikap olur.Dikkat ettiyseniz hiçbir yorumumda rüşvet ile bağlantı kuracak bir yorum yazmadım.
Old 19-11-2007, 13:13   #32
Av. Şehper Ferda DEMİREL

 
Varsayılan

Alıntı:
...Ayrıca CGK bu konuda 30 Ekim 2007 tarihinde çok yeni bir ıçtihat vermıs;AA dan alıntı olarak yukarıdakı mesajlarda yazılı. Hatta,ulusal ve yerel tüm basında bu karar ilgi ile takip edilmiş ve yazılmış : " CGK son noktayı koydu,kesın karar cıktı" gibi yorumlarla verilmiş. Kararın da verileceği günü bildikleri için 1 hafta öncesinden kurulun vereceği karara dair merak haberleri çıkmış.Ayrıca,yine yukarıda yazılı,3.5.2007 T 2007/84_3195 Sayılı ilam.bıçak parası istemenin basit rüşvet suçunu kaldıran yeni TCK hükümleri karşısında rüşvet suçunun değil görevi kötüye kullanma suçunun oluştuğunu ; 7.11.2006 tarihli 5 CD 2006/8649 sayılı kararı ise,doktorun bıçak parası istemesinde irtikap suçunun icbar unsurunun bulunmadıgını açıkça belirlemiş ve kabul etmiş.Bu konular da tartışılmış ve çözülmüş. Son durum böylece yansımış oldu.


Aslında, suç vasfı tayininin, her somut olayda ayrı ayrı ve yeniden gözden geçirilmesi gerekebilir. Sözgelimi, hasta acil göz ameliyatına alınacaktır ve ilçede görevli bir adet göz hastalıkları uzmanı doktor vardır... Bu noktada menfaat ısrarı, ödeme yapılmadığı takdirde ameliyat etmeyeceğine ilişkin irade açıklaması, icbar olarak nitelendirilebilir ve o somut olayda irtikaptan söz edilebilir.

Ama 5 adet göz doktoru varsa ve hasta ille de artı menfaat talep eden doktorun ameliyat etmesini istemekte ise, işte o zaman görevi kötüye kullanmadan söz edebiliriz.

Diye düşündüm...

Saygılarımla...
Old 19-11-2007, 13:20   #33
agah

 
Varsayılan

Sayın Şehper Hanım
Kaç zaman önce yazmam gereken şeyi yazarak konuyu çok güzel bağladınız.Bu konuda benim de sıkıntım bu zaten.Kaç gündür bu konuyu tartışıyoruz.Sizden başka kimse yorum yapmadı.
Sayın Hatun bir içtihat verip Yargıtay böyle karar verdi diyor.Ben de bıçak parasının içinde zorlama var o yüzden irtikap vardır diyorum.Oysa her olayı somut şartları içinde değerlendirmek gerekir.
Saygılarımla....
Old 19-11-2007, 13:32   #34
agah

 
Varsayılan

Alıntı:
Yazan agah
Rüşvet, memurun yapması gereken bir işi yapmamak veya yapmaması gereken işi yapmak için çıkar sağlaması, görevi kötüye kullanma ise zaten yapması gereken bir işi yapmak, yapmaması gereken işi yapmamak için kişilerden çıkar sağlamasıdır
Sayın Şehper hanım
Sizce yazdığım bu tanım eski kanundaki tanım mı.Eski kanunda yukarıdaki davranışların hepsi rüşvete giriyordu.Oysa yukarıda belirttiğim gibi ikinci tarz davranışlar artık görevi kötüye kullanma oluşturuyor.
Old 19-11-2007, 13:37   #35
Av. Hatun Olguner

 
Varsayılan

Ş.Ferda Hanım ;

Bu konuya ilişkin olarak verdiği tüm daire kararlarına ve CGK kararına konu olayda Yargıtay,doktorun bıçak parası istemesini ve hasta/yakınlarını zorlamasını gerek manevi öge itibariyle gerekse maddi ögeler itibariyle görevi kötüye kullanma suçunun kapsamına alarak değerlendirilmiş.Yani hasta ve yakınlarından para istemek ve bu parayı :
" vermezseniz ameliyat yapmam" diyerek zorlamak zaten hukuka aykırı bir eylem ve bu zorlamanın kendisi görevi kötüye kullanma olarak kabul edilmiş oluyor. Bu baskıyı yapan/yapacak doktor hastaya resmen bakmakla yükümlü olan tek doktor olduğu için,yukarıdaki doktor sayısına göre ihtimalli düşünme altarnatifi de bu suç ve faillerinin - hastaya resmen bakmaya memur edilmiş tek doktor olmaları gerekeceği- ihtimali ve fiili gerçeğine göre yine değerlendirmeyi değiştirmeyecek bir ölçü olarak görünüyor. Çünkü hasta burada,sevkedildiği kuruma gider ve o kurumdaki kendisine bakmakla ödevlendirilen doktor bıçak parası ister. Buradaki eylemin içinde de zorlama ve baskı var,ama Yargıtay,kararlarının tümünde bu baskı ve zorlamayı görevi kötüye kullanma suçu kapsamında kabul etmiş. Mevcut uygulama ve kabulün bu şekilde yönlenmekte olduğunu gözlemliyoruz.
Old 19-11-2007, 13:47   #36
agah

 
Varsayılan

O zaman tek çare kalıyor.İrtikap maddesini Tck dan çıkarmak.Yoksa böyle gereksiz bir maddenin kanunda durmasını ben kabul edemem.Çünkü örneği yok, uygulanabilirliği yok.Doktora hastanın kendisi bu parayı uzatsa da, doktor hastasına, bu parayı vermezsen ameliyatını yapmam dese de görevi kötüye kullanma suçu uygulanıyorsa irtikap maddesini kaldıralım.
Old 19-11-2007, 13:49   #37
Av. Şehper Ferda DEMİREL

 
Varsayılan

Alıntı:



Bu baskıyı yapan/yapacak doktor hastaya resmen bakmakla yükümlü olan tek doktor olduğu için,yukarıdaki doktor sayısına göre ihtimalli düşünme altarnatifi de bu suç ve faillerinin - hastaya resmen bakmaya memur edilmiş tek doktor olmaları gerekeceği- ihtimali ve fiili gerçeğine göre yine değerlendirmeyi değiştirmeyecek bir ölçü olarak görünüyor





Adam bıçaklamak suçtur ama, bu eylemi işlemeksizin canınızı kurtarma seçeneğiniz yoksa, yani "alternatifsizseniz", adı yasal savunma olur.

Bu nedenle doktor sayısının çokluğu, yani alternatifin varlığı halinde, uygulamaya uygun şekilde görevi kötüye olarak düşünülebileceği, ama seçeneksizlik halinde , hele acil durum da söz konusu ise, icbar suretiyle irtikap olarak nitelendirilebileceğini düşündüğümü tekrar ediyorum.

"Hastaya resmen bakmaya memur edilmiş tek doktor" kavramınınsa uygulamada rahatlıkla aşılabildiğini (nöbet çizelgeleri, verilen ameliyat günleri) hepimiz bilmekteyiz. Bu nedenle maddi gerçeğe ulaşmak yolunda bu kriterin önemsenmeyeceği, daha doğrusu -bana göre- önemsenmemesi gerektiği inancındayım.

Şöyle söyleyebiliriz, hasta ve doktor , doktorun dayatması üzerine anlaşılan bıçak parası karşılığında, yine doktorun tayin ettiği günde ameliyat oluyorsa, icbardan söz edemeyiz. Ama trafik kazası geçirip acilen göz ameliyatına alınması gereken bir hasta söz konusuysa (hatta burada normalde doktor sayısı çok da olsa o gün resmen bakmaya memur olan yalnızca bir tane olacağından) ve hasta/ve yakınları seçeneksiz durumda olduğundan, icbar suretiyle irtikaptan söz edebiliriz, diye düşünüyorum.

Şimdilik benden bu kadar Sizlere iyi tartışmalar dilerim.


Saygılarımla...
Old 21-11-2007, 10:15   #38
Hasan Bahadır Büyükavcı

 
Varsayılan

Konuyu açan olarak uzun zamandır kontrol edemiyordum gerçekten faydalı fikir alış-verişleri olmuş.
Ben de birkaç şey eklemek istiyorum.
Genel olarak tartışma "irtikap-görevi kötüye kullanma" suçları üzerinde cereyan etmiş.
Türk Ceza Kanunu "Kamu İdaresinin Güvenilirliğine ve İşleyişine Karşı Suçlar" babında münhasıran bazı suçları tanımlamış(rüşvet,zimmetiirtikap) ve bu suç tanımlarından herhangi birine dahil olmayan haksız fiileri kapsayacak genel bir suç tanımı olan "Görevi kötüye kullanma suçu"nu ihdas etmiştir.

Bu anlamda somut olayda irtikap suçu gerçekleşmişmidir, gerçekleşmemişmidir?
Bunun tayini gerekmektedir.

Şahsi kanaatim "ikna suretiyle irtikap suçu" gerçekleşmiştir.

Görevinin sağladığı güveni kötüye kullanmak suretiyle gerçekleştirdiği hileli davranışlarla, kendisine veya başkasına yarar sağlanmasına veya bu yolda vaatte bulunulmasına bir kimseyi ikna eden kamu görevlisi, üç yıldan beş yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır.

Kanundaki irtikap tanımı kanaatimce gerçekleşmiştir. Doktor kendi muayenehanesine gelmelerini ve ameliyatın böylece gerçekleşeceğini söylemesi hileli davranıştır. Kişinin asıl "ameliyat" sürecinde "muayenehane" aşaması söz konusu değildir. Ancak doktor nüfuzunu kullanarak araya "kendi muayenehanesini sokmuş" ve sağlık hizmetinde faydalanmak zorunda olan hasta için bu aşama normal bir aşama olarak gösterilmiştir. Şu anda genel kanıda bu yöndedir. Hemen hemen her devlet hastanesi doktoruna ameliyat olmaya giden hastalar hastaneden önce "doktorun muayenehanesine" uğramakta ve bunu bu işin temeli olarak kabuletmektedir.
Sonuç olarak hasta için olmayan bir şart ortaya çıkarılmakta, ve hastalar muayenehaneye gelmeye ve hayliyle para ödemeye ikna edilmiktedirler.
Saygılar,
Old 21-11-2007, 12:12   #39
Av. Hatun Olguner

 
Varsayılan

Bahadır Bey ;

Açtığınız konu ile ilgili olarak yeni TCK nun uygulamasına bağlı olarak gelişen içtihatlardan birkaçını yukarıya yazmıştık. Bu arada,yeni uygulama ile ilgili içtihatları içeren ve henüz bu konuya ilişkin kısımlarına yeni baktığım bir eserde,yazılanlara benzer çok sayıda içtihada daha rastladım. Yani,Yargıtayımız,bu eylemin hukuki tavsifini görevi kötüye kullanma olarak,yerleşik sayılabilecek çok sayıda karar ile tekrar etmiş. Bu kabulün dayandığı temeli düşündüğümde,kararların birkaçında yeralan şu tanımlamanın etkili olduğunu düşündüm : " Mağdurun meşru zeminde olmaması sebebiyle " ... Zannediyorum,irtikap suçunun oluşması için,mağdurun meşru zeminde olması,meşru bir hedefine yönelik olarak aldatılması gerekiyor. Yani mağdur,meşru bir amaç içinde iken,memur birtakım hileler ile kendisini aldatır ise irtikap suçu oluşacak. Bu ölçüye göre, bıçak parası isteyen doktorların karşısındaki hasta/yakınları,istenen paranın meşru olmadığını bilmekte ve ancak görevini kötüye kullandığını bildikleri ve anladıkları doktora,yasa dışı istemi ve baskısı doğrultusunda bu haksız menfaati sunmayı kabul etmekte veya etmemekteler.Şikayetçi olduklarında veya eylem onların şikayeti dışında kamusal takibata konu olduğunda,memur görevi kötüye kullanma suçu ile ilgili olarak yargılanıyor. Benim uzun uzun düşünerek anladığım ölçü veya değerlendirmeye dayanak yapıldığını zannettiğim nokta bu. Çünkü birkaç kararda,mağdurun meşru zeminde olmaması nedeniyle irtikap değil de görevi kötüye kullanma suçunun oluşacağına dair ibareler var.
Old 21-11-2007, 15:15   #40
Hasan Bahadır Büyükavcı

 
Varsayılan

Alıntı:
Yazan Av. Hatun Olguner
Bahadır Bey ;

" Mağdurun meşru zeminde olmaması sebebiyle " ... Zannediyorum,irtikap suçunun oluşması için,mağdurun meşru zeminde olması,meşru bir hedefine yönelik olarak aldatılması gerekiyor. Yani mağdur,meşru bir amaç içinde iken,memur birtakım hileler ile kendisini aldatır ise irtikap suçu oluşacak. Bu ölçüye göre, bıçak parası isteyen doktorların karşısındaki hasta/yakınları,istenen paranın meşru olmadığını bilmekte ve ancak görevini kötüye kullandığını bildikleri ve anladıkları doktora,yasa dışı istemi ve baskısı doğrultusunda bu haksız menfaati sunmayı kabul etmekte veya etmemekteler.Şikayetçi olduklarında veya eylem onların şikayeti dışında kamusal takibata konu olduğunda,memur görevi kötüye kullanma suçu ile ilgili olarak yargılanıyor. Benim uzun uzun düşünerek anladığım ölçü veya değerlendirmeye dayanak yapıldığını zannettiğim nokta bu. Çünkü birkaç kararda,mağdurun meşru zeminde olmaması nedeniyle irtikap değil de görevi kötüye kullanma suçunun oluşacağına dair ibareler var.

"Mağdurun meşru zeminde olmaması"
Öncelikli olarak Yargıtay'ın Ceza Kanunun ilgili maddesini yorumlarken kural koyucu gibi davranması ve suç tanımına yeni bir şart eklemesi söz konusudur.

- (1) Görevinin sağladığı nüfuzu kötüye kullanmak suretiyle kendisine veya başkasına yarar sağlanmasına veya bu yolda vaatte bulunulmasına bir kimseyi icbar eden kamu görevlisi, beş yıldan on yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır.
(2) Görevinin sağladığı güveni kötüye kullanmak suretiyle gerçekleştirdiği hileli davranışlarla, kendisine veya başkasına yarar sağlanmasına veya bu yolda vaatte bulunulmasına bir kimseyi ikna eden kamu görevlisi, üç yıldan beş yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır.

Kanundaki hükme baktığımızda sağlanan yarar açısından bir meşruluk veya gayrimeşruluk aranmamaktadır. İlk fıkrada kişi zorlanmakta ikinci fıkrada ikna edilmektedir.
Zaten kişinin verdiği paranın meşru olmadığını bileceği, bunun farkında olacağı aşikardır.
Ancak kişi zorda bırakılmakta veya ikna edilmektedir.

Meşru olmaması düşüncesi bana göre pek de doğru değildir. Tabi benim düşüncem...

Eğer bunu temel alırsak "İrtikap suçunun" uygulama alanı yok denecek kadar azalır.

İkna suretiyle irtikap suçunda meşru olmaması görüşü geçerli kabul edilebilir. Ancak; icbar suretiyle irtikap suçunda nasıl olacak orası anlaşılamaz?
Hem meşru olmadığını bilecek hem de vermeye zorlanacak ve irtikap sayılmayacak.

Görüşleriniz için teşekkür ederim.
Old 23-12-2007, 13:59   #41
Av. Şehper Ferda DEMİREL

 
Varsayılan

Sayın Seyda, CHÇG alanına, 2007 kasımında yapılan Hakimlik Sınavının ceza sorularını eklemiş. Pratik yapmak maksadıyla soruları yanıtlarken, bu forumu ve burada verdiğim yanıtı işaretledim: İcbar suretiyle irtikap.

Yanıt tablosu da aynı seçeneği işaret ediyordu

Saygılarımla...



Alıntı:
150. Hastaneye gelen hastalara ilgi göstermeyerek hastaları muayenehanesine gelmeye zorlayan Devlet hastanesi doktoru radyolog A, özel muayenehanesine gelip ücret yatıran hastaları hastanede devlete ait ve kendi yönetiminde olan ultrason cihazına öncelikle sokar.
Buna göre A’nın cezai sorumluluğu aşağıdakilerden hangisidir?
A) Rüşvet
B) İkna suretiyle irtikâp
C) İcbar suretiyle irtikâp
D) Görevi kötüye kullanma
E) Yetkili olmadığı bir iş için yarar sağlama




http://www.turkhukuksitesi.com/showthread.php?t=21686
Old 23-12-2007, 20:33   #42
Av. Hatun Olguner

 
Varsayılan

Ferda Hanım ;

Forum konusu," Trabzonda görülen bir bıçak parası davasına ilişkin olarak Ceza Genel Kurulu"nun vereceği kararın ne olacağına dair merak" tı.

Sınavda sorulan sorunun aynısı CGK nun önüne bir davaya ilişkin olarak gelmiş ve dosya Ceza Genel Kuruluna gönderildiğinde sonucunu merak eden bir öğrenci :"Acaba CGK ne yönde karar verecek?" diye sormuş. Aslında bu forumdan önce de ilgili ceza dairesi benzer davaların hepsini bıçak parası rüşvet suçunu deği yeni TCK da düzenlenen görevi kötüye kullanma suçunu oluşturur şeklinde bir yorumla çözmüş. Ancak CGK da daire kararlarını aynı gerekçe ile tekrar etmiş.Bu karar da çok yeni .(31 Ekim 2007 T) Yani yerel mahkemeler eski TCK daki düzenlemeye göre bıçak parası alan doktorlarla ilgili davalarda basit rüşvet vasfını kabul ederek ceza verirken,temyiz incelemesini yapan ilgili Ceza Dairesi,yeni TCK da basit rüşvet suçunun yeralmadığı,bu nedenle olayın görevi kötüye kullanma vasfında kabulünün gerekeceğinden bahisle kararları bozmaktadır.CGK da,kararlarında direnen yerel mahkemelerin kararını daire ile aynı gerekçe ve kabulle bozmaktadır.

Bu durumda sınav sorusu,bu içtihatlar nazara alınmadan hazırlanmış olmalı. Ve teorik olarak akademisyenlerin görüşünü yansıtmış ve akademik görüş/yorum ile Yargıtay kararları arasında çelişki olduğunu ortaya koymuş oluyor.
Yeni TCK ve uygulamasının henüz çok yeni olduğunu,görüş ve uygulama farklılıklarının her zaman bulunabileceğini gösteren bir örnek ile karşı karşıya olduğumuzu,ancak kanunun uygulamasına Yargıtay"ın yön vermekte daha etkili ve bağlayıcı olduğunu düşünebiliriz.
Old 23-12-2007, 20:39   #43
Av. Şehper Ferda DEMİREL

 
Varsayılan

Alıntı:
Yazan Av. Hatun Olguner
...

Bu durumda sınav sorusu,bu içtihatlar nazara alınmadan hazırlanmış olmalı. Ve teorik olarak akademisyenlerin görüşünü yansıtmış ve akademik görüş/yorum ile Yargıtay kararları arasında çelişki olduğunu ortaya koymuş oluyor.



Yeni TCK ve uygulamasının henüz çok yeni olduğunu,görüş ve uygulama farklılıklarının her zaman bulunabileceğini gösteren bir örnek ile karşı karşıya olduğumuzu,ancak kanunun uygulamasına Yargıtay"ın yön vermekte daha etkili ve bağlayıcı olduğunu düşünebiliriz.


Hatun hanım,

İşte en dikkat çekici nokta bence de burası, teşekkürler!

Alıntılayıp altını koyulaştırdığım ilk kısım, haklısınız, apaçık çelişkiyi ortaya koyuyor: Yani, TEORİ başka, UYGULAMA başka.

İkinci alıntıladığım cümlenize gelince:

Hakim-Savcı Alımı için açılan sınavda sorulan bu soruyu doğru yanıtlarsanız hakimlik mesleğine kabul ediliyorsunuz, ancak sınavda doğru yanıtı vererek mesleğe başlama hakkını kazandığınız bu soruya uygulamada da aynı yanıtı verirseniz, kararınız Yargıtay'dan dönüyor ve eksi puan alıyorsunuz.

Kendimi hakimlerin yerine koydum, bir şey anlamadım.

Hele fiilen avukatlık mesleğini icra ediyor olup da sınava girecek olanların nasıl bir açmaz yaşayacaklarını , hiç kestiremiyorum. Acaba bu yüzden mi iki sınav ayrı yapılacak, ne dersiniz?

Saygılarımla...
Old 23-12-2007, 20:59   #44
Av. Hatun Olguner

 
Varsayılan

Ferda Hanım,hakimler karar verirken,bağlayıcı olan içtihatları nazara almak zorunda.Direnme kararı veren yerel mahkemelerin kararlarını da CGK aynı yorum ile bozuyor.Bana göre Yargıtayın bu konudaki görüşü artık istikrar kazanma yolunda. Üstelik Yargıtay meseleye, "rüşvet değil görevi kötüye kullanma suçu oluşur " bakışı ile,olayda irtikap vasfına hiç değinmiyor,yani irtikap vasfını hiç tartışmıyor.Basit rüşvet olabilirdi,ama yeni TCK da basit rüşvet yok,kaldırıldı,o halde g.kötüye kullanmadır diyor.

Hakimler ve sanık doktor avukatları Yargıtay yorumuna,müşteki/müdahil taraf ise doktrin görüşüne bağlı hukuk icra edecekler anlaşılan.Sınav sorularının bu içtihatlardan habersiz hazırlanmış olma ihtimali de yüksek. YK karşısında sorunun(cevabın)iptali mümkün olabilir.
Old 23-12-2007, 21:08   #45
Av. Şehper Ferda DEMİREL

 
Varsayılan

Hatun hanım,

Burada ayrılıyoruz, YK karşısında sınav yanıtı/(teori-öğreti) değişmemeli, bence.

Saygılarımla...
Old 11-01-2008, 11:25   #46
Av. Hatun Olguner

 
Mesaj MaĞdurun MeŞru Zemİnde Bulunmamasi,İrtİkap SuÇunun OluŞmasini Engellİyor :

Daire:5
Tarih:2007
Esas No:2007/2745
Karar No:2007/5667
Kaynak:Yargılama Dosyası
İlgili Maddeler:5237 SK 257, 5237 SK 250
İlgili Kavramlar:İRTİKAP-GÖREVİ KÖTÜYE KULLANMA
... ...Hastanesinde ...uzmanı olarak görev yapan sanığın,çocuğunun tedavisini yaptırmak üzere hastaneye gelen mağdurun sesinde kısılma olduğunun kendisine bildirilmesi üzerine,ses kısıklığı şikayetinin kanser hastalığını oluşturma ihtimalini taşıdığını belirttiği,bunun üzerine mağdurun bir gün sonra sanığın özel muayenehanesine gittiği,mağduru muayene eden sanığın ses tellerinde tespit ettiği yaranın kanser riskini taşıdığını yineleyip,en kısa süre içerisinde bunun tespiti için ameliyat olması gerektiğini,isterse Ankara'ya gidebileceğini söylemesine rağmen mağdurun,maddi durumunun iyi olmayıp sosyal güvencesinin bulunmadığını bu nedenle ameliyatı kendisinn yapmasını istediği,sanığın da bu isteği kabul ettiği,ancak hastanede gerçekleştireceği bu ameliyat için 1 milyar TL para talep ettiği,mağdurun araya aracı koymasına rağmen sanığın fiyatta indirim yapmayınca,mağdurun 400 milyon TL peşin kalanını ameliyattan sonra ödeme teklifini sanığın kabul ettiği,ameliyattan 1 hafta sonra kontrole giden mağdurun kalan parayı maddi durumunun kötü olması nedeniyle veremeyeceğini söyleyince sanığın hakkını helal etmeyeceğini belirttiği,operasyon sonrasında kanser hastalarının ameliyat olamayacağını öğrenip bu nedenle kendisinin gerçekten ameliyat olmadığı kuşkusunu taşıyan mağdurun olaydan bir süre sonra durumu başhekime bildirdiği,mağdur ve tanık beyanları ile tüm dosya içeriğinden anlaşılmış,oluşun mahkemece de bu şekilde kabul edilmesi karşısında,kanser olma riski bulunan ancak çok acil müdahaleye gereksinim duyulmadığı anlaşlan mağdurun bir başka doktor veya sağlık kuruluşuna başvuru olanağı varken,ayrıca hastanede gerçekleştirilecek operasyon için istenen paranın yasal olmadığını bilmesine rağmen,sanığın teklifini kabul ederek para vermesi olayında,sanığın söz ve davranışlarında,irtikabın cebir veya ikna unsurunun öğreti ve uygulamanın kabul ettiği anlamda bulunmadığı,sanığın eyleminin görevi kötüye kullanmak suçunu oluşturacağı gözetilmeyerek yazılı şekilde irtikaptan hüküm kurulması....
03.07.2007.(Adalet.Org Sitesinden Alınmıştır)
Old 16-01-2008, 02:19   #47
engin

 
Varsayılan

meraba bende kasım2007de yapılan sınavdaki bu soruya şaşkınlık içinde bakmıştım..bu sorunun cıkma ihtimalinin hic olmayacagını dusunuyordum..ve bende gorevi kotuye kullanma sıkkını işaretlemiştim ama malesef osym bu kadar değişken nitelikteli bir soruya net olarak icbar suretiyle irtikap sıkkını dogru cevap olarak kabul etti..üniversitede sayın muharrem ozenin verdigi emeklerin ne kadar bosa gittigini dusunuyordum ki bu ictihadları gorunce içim rahatladı..
bnce kesinlikle gorevi kotuye kullanma olmalı bu olayın cevabı
Old 16-01-2008, 14:39   #48
filorinalı 1

 
Varsayılan

Bıçak parası rüşvet değilmiş
Bıçak parası alan doktorların 'görevi kötüye kullanmak' suçundan yargılanmasına hükmedildi.
16 Ocak 2008 / 10:40Yargıtay 5.Ceza Dairesi, emsal bir karar imza attı. Yargıtay, verdiği emsal kararda bıçak parası alan doktorların 'rüşvet almak' suçundan değil de 'görevi kötüye kullanmak' suçundan yargılanması gerektiğine hükmetti.



Tokat'a bağlı Zile Devlet Hastanesi'nde Kulak burun boğaz uzmanı olarak görev yapan sanık doktor, hastaneye gelen mağdurun sesinde kısılma olduğunun kendisine bildirilmesi üzerine, ses kısıklığı şikayetinin kanser hastalığını oluşturma ihtimalini taşıdığını belirtti.



Kanser olma ihtimali olduğunu öğrenen mağdur ertesi gün soluğu doktorun özel muayenehanesinde aldı. Mağduru tekrar muayene eden doktor, ses tellerindeki yaranın kanser olma riskini taşıdığını yineledi. Doktor, mağdurun kanser olup olmadığını tesbit etmek amacıyla en kısa sürede ameliyat olması gerektiğini ve bunun karşılığında da bin YTL alacağını söyledi.



Herhangi bir sağlık güvencesi olmayan ve maddi durumu da kötü olan mağdur, araya aracılar koyduğu halde doktorun ameliyat için alacağı para konusunda herhangi bir indirim yapmadığını belirtti. Sanık doktora kendisini ameliyat etmesi için 400 TL yi peşin ödeyen baba, paranın geri kalanını da ameliyat sonrası ödeyeceğini belirtti.



DOKTOR, BIÇAK PARASINI ÖDEYEMEYEN HASTAYA 'HAKKIMI HELAL ETMEM' DEDİ



Ameliyattan bir hafta sonra kontrole giden mağdur, maddi durumunun kötü olduğunu ve borcunu ödeyemeyeceğini belirtti. Sanık doktorun da bunun üzerine 'hakkımı etmem' dediğini belirten mağdur, operasyon sonrasında kanser hastalarının ameliyat olamayacağını öğrendi. Mağdur, kendisinin gerçekten ameliyat olup olmadığını öğrenmek amacıyla durumu hastane başhekimine bildirdi.



Doktor hakkında Zile Ağır Ceza Mahkemesi'nde 'rüşvet almak' suçunu işlediği iddiasıyla dava açıldı. Mahkeme, sanık doktoru rüşvet aldığı gerekçesiyle hapis cezasına mahkum etti. Mahkemenin verdiği kararın temyiz incelemesini yapan Yargıtay 5. Ceza Dairesi, sanık doktorun 'rüşvet almak' suçundan değil 'görevi kötüye kullanmak' suçundan yargılanması gerektiğine karar verdi.



YARGITAY, "MAĞDUR BAŞKA DOKTORA GİDEBİLİRDİ"



Yargıtay 5. Ceza Dairesi, gerekçeli kararında şu görüşlere yer verdi:



"Kanser olma riski bulunan ancak çok acil müdahaleye gereksinim duyulmadığı anlaşılan mağdurun bir başka doktor veya sağlık kuruluşuna başvuru olanağı varken, ayrıca hastanede gerçekleştirilecek operasyon için istenen paranın yasal olmadığını bilmesine rağmen, sanığın teklifini kabul ederek para vermesi olayında, sanığın söz ve davranışlarında, irtikabın cebir veya ikna unsurunun öğreti ve uygulamanın kabul ettiği anlamda bulunmadığı, sanığın eyleminin görevi kötüye kullanmak suçunu oluşturacağı gözetilmeyerek yazılı şekilde irtikaptan hüküm kurulması bozmayı gerektirmiştir."



Yerel Mahkeme, Yargıtay'ın verdiği karara direnirse dosya Yargıtay Ceza Genel Kurulu gündemine gelecek.



Öte yandan Yargıtay üyeleri, Türk Ceza Kanunu'nda yapılan değişikliğin ardından rüşvet almak suçunun yeniden tanımlandığına dikkat çektiler. Yargıçlar, yasada yapılan değişikliğin ardından bıçak parası alan doktorların 'rüşvet almak' suçundan değil 'görevi kötüye kullanmak' suçunu işledikleri gerekçesiyle yargılanmaya başladığını ve bu nedenle aldıkları mahkumiyetin para cezasına dönüştürülmesine neden olduğunu belirttiler.
Old 16-01-2008, 19:10   #49
Av. Hatun Olguner

 
Varsayılan

Yazılan bu karar,bir önceki mesajda yazılan kararın aynısı.
Old 14-05-2008, 22:49   #50
fatihekmekçi

 
Varsayılan yanıt kolay

hakime göre;bıçka parası vermeyen vatandaş ameliyat olamayacağına göre,para vermeye zorlayarak memurun işini yapması irtikap suçudur.

avukata göre;vatandaş başka bir doktora ameliyat olabilceğine göre,zorlama yoktur.

vatandaşa göre;parası olan vatandaş işinin olmasına bakar,parası olmayan vatandaşın büyük bölümü şikayet etmeye korkar.şikayet ettiren de büyük ihtimalle daha az iş yapan doktordur.

doktrin'e göre;görevi kötüye kullanma ile irtikap arasında gidilip gelinir.

bana göre ;irtikap suçudur.zira vatandaş hastasının başına bir iş gelmesinden endişe ederek parayı vermek zorunda kalır.
Old 23-06-2008, 12:10   #51
Av.Kadir Altunbas

 
Varsayılan

Cebirin mutlaka maddi anlamda algılanmaması gerekir. Kişinin hastasını ameliyat etmeyeceğini söylemesi manevi cebirdir. Burada artık görevi kötüye kullanma değil, icbar suretiyle irtikap suçu oluşmuştur. Yargıtay kararlarında bu hususta bir istikrar da yoktur.
Old 09-08-2008, 10:24   #52
g:)

 
Varsayılan

5237 sayılı Tck'nda basit rüşvet yani görevin yerine getirilmesi için çıkar sağlanması rüşvet olmaktan çıkarılmış ve görevi kötüye kullanma suçunun özel bir şekli haline getirilmiştir. Bu nedenle olayda rüşvet suçunun oluşmadığı açıktır. Görevi kötüye kullanma suçunu düzenleyen 257. maddenin 3. fıkrasında ise 'irtikap suçunu oluşturmadığı takdirde' ibaresi yer almaktadır. şayet olayda kamu görevlisinin tavrı kişiler üzerine bir zorlama oluşturuyorsa burada icbar suretiyle irtikap suçu, oluşturmuyorsa görevi kötüye kullanma suçu gerçekleşir. Her somut olaya ve şartlara göre de zorlamanın mı yoksa karşılıklı rızanın mı söz konusu olduğu değişir. sözgelimi hastanede ameliyatı yapabilecek başka bir doktorun olması icbarı kaldırabilir. hastasının zamanında ya da iyi bir doktor tarafından ameliyat edilmeyeceği endişesini yaşayan hasta yakınının da icbar altında olduğunu düşündüğümden burada icbar yoluyla irtikap suçu oluştuğu kanısındayım.
Old 22-11-2008, 12:43   #53
Hasan Bahadır Büyükavcı

 
Varsayılan

Yargıtay'dan ilginç karar


Yargıtay, ‘rüşvet’ konusunda emsal bir karara imza attı. Yeni Türk Ceza Kanunu’na göre rüşvet alma suçunun değiştiğine dikkat çeken Yargıtay, hastanede ameliyatları yapmak için hastalardan para alan doktorun ‘rüşvet’ suçundan değil, ‘görevi kötüye kullanmak’ suçundan yargılanması gerektiğine karar verdi.
Tavşanlı Ağır Ceza Mahkemesi’nin verdiği kararı bozan Yargıtay 5. Ceza Diresi, devlet memurlarının ‘yapması gereken bir işi yapması’ ya da ‘yapmaması gereken bir işi yapmaması’ için yarar sağlamasını ‘rüşvet' suçunu değil ‘görevi kötüye kullanmak’ suçunu oluşturduğuna karar verdi. Bu karara göre, bu suçu işleyenler 4 yıldan 12 yıla kadar hapis cezası yerine, bir yıldan üç yıla kadar hapis cezası istemiyle yargılanacak.

-İŞTE, EMSAL KARAR-

Verdiği emsal kararda ‘rüşvet’ suçunu tanımlayan Yargıtay 5. Ceza Dairesi, şu görüşleri dile getirdi:
“Genel cerrahi uzmanı olarak görev yapan sanığın, hastanede ameliyatları yapmak için müştekilerden para isteyerek alması eyleminde, irtikabın ikna ve icbar unsurunun bulunmadığı, sanığın teklifinin müştekilerce kabul edilmesi üzerine ameliyatları yaptığı ve eylemini 765 Sayılı yasanın 212/1 maddesine uyan “yapması gereken işi yapmak için rüşvet almak” suçuna vücut vereceği, ancak 765 Sayılı Yasanın 212 maddesinin 1 ve 2. fıkralarında basit ve nitelikli rüşvet alma suçları ayrı ayrı düzenlenip yaptırım altına alındığı halde, sonradan yürürlüğe giren 5237 Sayılı TCK’nun rüşveti tanımlayan 252/3 maddesinde ‘rüşvet, bir kamu görevlisinin, görevlerinin gereklerine aykırı olarak bir işi yapması veya yapmaması için kişi ile vardığı anlaşma çerçevesinde bir yarar sağlamasıdır’ denilerek sadece nitelikli rüşvete yer verildiği, kamu görevlisinin yapması gereken bir işi yapması yada yapmaması gereken işi yapmaması için yarar sağlamasının rüşvet suçu kapsamından çıkarıldığı cihetle, sanığın eyleminin aynı yasanın 257/3 maddesinde düzenlenen ‘görevinin gereklerine uygun davranmak için çıkar sağlamak’ suçu niteliğinde olduğu ve lehe kanun değerlendirmesinin bu suçlar arasında yapılması gerektiği gözetilmeyerek suç vasfında yanılgıya düşülüp yazılı şekilde hüküm kurulması bozmayı gerektirmiştir.”

-İŞTE O MADDELER

TCK'da Rüşvet suçu şöyle düzenlenmiş:
“MADDE 252. - (1) Rüşvet alan kamu görevlisi, dört yıldan oniki yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır. Rüşvet veren kişi de kamu görevlisi gibi cezalandırılır. Rüşvet konusunda anlaşmaya varılması hâlinde, suç tamamlanmış gibi cezaya hükmolunur. (2) Rüşvet alan veya bu konuda anlaşmaya varan kişinin, yargı görevi yapan, hakem, bilirkişi, noter veya yeminli mali müşavir olması hâlinde, birinci fıkraya göre verilecek ceza üçte birden yarısına kadar artırılır.(3) Rüşvet, bir kamu görevlisinin, görevinin gereklerine aykırı olarak bir işi yapması veya yapmaması için kişiyle vardığı anlaşma çerçevesinde bir yarar sağlamasıdır.”
Görevi kötüye kullanmak suçu da tck nun 257. maddesinde şöyle yer alıyor: “MADDE 257. - (1) Kanunda ayrıca suç olarak tanımlanan hâller dışında, görevinin gereklerine aykırı hareket etmek suretiyle, kişilerin mağduriyetine veya kamunun zararına neden olan ya da kişilere haksız bir kazanç sağlayan kamu görevlisi, bir yıldan üç yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır. (2) Kanunda ayrıca suç olarak tanımlanan hâller dışında, görevinin gereklerini yapmakta ihmal veya gecikme göstererek, kişilerin mağduriyetine veya kamunun zararına neden olan ya da kişilere haksız bir kazanç sağlayan kamu görevlisi, altı aydan iki yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır. (3) İrtikâp suçunu oluşturmadığı takdirde, görevinin gereklerine uygun davranması için veya bu nedenle kişilerden kendisine veya bir başkasına çıkar sağlayan kamu görevlisi, birinci fıkra hükmüne göre cezalandırılır.”
Old 05-12-2008, 01:55   #54
Armanaltunkaya

 
Varsayılan

Çok uzun açıklamalara girmeden kısa bir şekilde uygulamada "bıçak parası" olarak adlandırılan olayın TCK 257/ 3 (İrtikâp suçunu oluşturmadığı takdirde, görevinin gereklerine uygun davranması için veya bu nedenle kişilerden kendisine veya bir başkasına çıkar sağlayan kamu görevlisi, birinci fıkra hükmüne göre cezalandırılır.) olarak değerlendirilmesi gerektiğini düşünmekteyim. Çünkü vatandaşın iradesinin tam anlamıyla zorlanmadığını düşünmekteyim.

Tabiki doktorun vatandaşı zorlaması(icbar),aldatma yoluyla ikna etmesi yada onun mevcut hatasından yararlanılması durumunda olay TCK 250 olarak değerlendirilmelidir. Ancak irtikap durumunun iddia edildiği durumlarda dayanak olarak somut delillerin bulunması gerekmektedir,yani dosyaya göre belirlenebilecek bir durumdur.

Bence rüşvet olarak değerlendirilemez; doktorla vatandaşın karşılıklı anlaşması ile doktora menfaat temin etmesi durumunda rüşvet sözkonusu olur. "Bıçak parası" gibi bir olayın rüşvetın tanımı ile bağdaşmadığını düşünmekteyim.
Old 21-02-2009, 14:18   #55
Av.Alper UYSAL

 
Varsayılan

Arkadaşlar
rüşvet sucu ;kamu görevlisinin yapması gereken bir işi yapmamaması,yapmaması gereken bir işi yapması durumunda söz konusu olabilmektedir,Buna karşılık karşılık görevi kötüye kullanma sucu failin yapması gereken birşeyi yapması, yapmaması gereken birşeyı yapmaması durumunda söz konusu olabilmektedir. dolayısıyla olayımızda belirmem lazım gelirki rüşvet sucu bulunmamaktadır. tereddürte mahala vercek husus icbar suretiyle irtikap veya görevi kötüye kullanma sucuarasında yaşanabilecekdir.İcbar suretiyle irtikap sucu failin görevini yerine getirmeme tehdidi ile yarar sağlaması durumunda icbar suretiyle irtikap sucu oluşmaktadır. Olayda doktorun amelıyat için bıcak parası istemesi,paranın verilmemesi durumunda ameliyatın yapılmayacgına ilişkin olmayıp sadece yapması gereken işi yapmak için MENFAAT sagğlamayı amaçlamaktadır. bıcak parası adı altında menfaat sağlaması ne icbar suretıyle irtikap nede Rüşvet suçunu oluşturmaktadır, söz konusu olayda görevi kötüye kullanma sucu söz konusudur ...
sAYGILARIMLA....
Old 23-04-2011, 17:37   #56
vlkn

 
Varsayılan

bıçak parası rüşvet sayılmamalı bıçak parası irtikap suçunu oluşturur icbar suretiyle irtikap suçu
Old 11-06-2011, 17:23   #57
Ebru Demirci

 
Varsayılan

Alıntı:
Yazan Av. Hatun Olguner
Konu İle İlgili Yeni Tarihli Bir Daire İctihadı Daha :

(5 CD 3.5.2007 84/3195 )



Tunceli’de tapu dairesine giden vatandaşa bir memur, kendisine 250 YTL vermesi halinde ipotek tesis işlemi karşılığında ödemesi gereken 800 - 1000 YTL harç parasını ödetmeyeceğini söyledi. Vatandaş bu teklifi kabul etti. Ancak daha sonra memurdan şikayetçi oldu. Yapılan yargılama sonunda memura “rüşvet” suçundan ceza verildi.

Görevi kötüye kullanma

Memurun bu kararı temyiz etmesi üzerine dosyayı inceleyen Yargıtay 5. Ceza Dairesi, sanığın görevi gereği yapması gereken işlemi yapması karşılığında vatandaştan para aldığı belirtildi. Eski TCK’da (Türk Ceza Kanunu) bu eylemin “basit rüşvet suçu” olduğunu belirten Daire yeni TCK’da ise bu eylemin rüşvet sayılmadığına dikkat çekti. Daire, yeni TCK’ya göre bu eylemin rüşvet sayılması için kamu görevlisinin görevinin gereklerine aykırı olarak bir işi yapması veya yapmaması için yarar sağlaması gerektiğini belirtti.

Dairenin kararında, yeni TCK’ya göre memurun zaten yapması gereken bir işi yapması için menfaat sağlamasının rüşvet suçuna değil, “görevi kötüye kullanma” suçuna girdiği belirtilerek sanığa rüşvet suçundan verilen ceza bozuldu.


Tapu memuru alması gereken harcı almadığında (yani yapması gerekeni menfaat karşılığında yapmadığında) rüşvet suçu olmuyor mu?..

Olayda sözü edilen harç aslında olmayan bir harçsa cevap değişir ama alınması gereken bir harçsa rüşvet suçu oluşur kanaatindeyim.
Old 14-06-2011, 13:36   #58
Av.Mehmet SAVRUN

 
Varsayılan

Biraz farklı ama benzer bir olayda yargıtay görevi kötüye kullanma dedi.

Daire:5
Tarih
:2011
Esas No:2008/6181
Karar No:2011/3644
Kaynak:UYAP
İlgili Maddeler: TCK 250, 257/3
İlgili Kavramlar: AMELİYATI YAPTIKTAN SONRA GÖREVİNİN GEREKLERİNE AYKIRI OLARAK MAĞDUREDEN PARA ALMAK


İrtikap suçundan sanık Hakan N..’ın yapılan yargılanması sonunda; atılı suçtan beraetine dair, Ceyhan Ağır Ceza Mahkemesinden verilen 07.11.2006 gün ve 2006/152 Esas, 2006/255 Karar sayılı hükmün süresi içinde Yargıtay’ca incelenmesi katılan tarafından istenilmiş olduğundan dava evrakı C.Başsavcılığından tebliğname ile daireye gönderilmekle incelenerek gereği düşünüldü:
Tanıklar Halime ve Necibe’nin beyanlarının katılan-mağdurenin aşamalarda özü değişmeyen anlatımlarını doğrulaması ve tüm dosya kapsamı karşısında, sanığın yapması gereken ameliyatı yaptıktan sonra görevinin gereklerine aykırı olarak mağdureden para almak şeklinde sübut bulan eyleminin tüm unsurlarıyla görevi kötüye kullanma suçunu oluşturduğu sabit olduğu halde bu suçtan cezalandırılması yerine yazılı gerekçelerle beraetine karar verilmesi,
Kanuna aykırı, katılanın temyiz itirazları bu itibarla yerinde görüldüğünden hükmün 5320 sayılı Kanunun 8/1. maddesi de gözetilerek CMUK.nun 321. maddesi uyarınca BOZULMASINA, 03.05.2011 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.
Başkan Üye Üye Üye Üye
Old 13-02-2013, 10:09   #59
Av. Hatun Olguner

 
Varsayılan

Rüşvet suçunun tanımı ve kapsamı 2.7.2012 tarihinde yasada yapılan değişiklikle değiştirilmiştir. Değişikliğe göre ''görevinin ifasıyla ilgili bir işi yapması veya yapmaması için menfaat sağlayan kişi'' rüşvet suçunu işlemiş olmaktadır. Bu durumda bıçak parası adı altında hastalardan para alan doktor rüşvet suçunu işlemiş olacaktır. Yasanın değişik metni aşağıdadır :
------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------
TCK M 252

Rüşvet
(Değişik: 2/7/2012-6352/87 md.)
(1) Görevinin ifasıyla ilgili bir işi yapması veya yapmaması için, doğrudan veya aracılar vasıtasıyla, bir kamu görevlisine veya göstereceği bir başka kişiye menfaat sağlayan kişi, dört yıldan oniki yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır.
(2) Görevinin ifasıyla ilgili bir işi yapması veya yapmaması için, doğrudan veya aracılar vasıtasıyla, kendisine veya göstereceği bir başka kişiye menfaat sağlayan kamu görevlisi de birinci fıkrada belirtilen ceza ile cezalandırılır.
(3) Rüşvet konusunda anlaşmaya varılması halinde, suç tamamlanmış gibi cezaya hükmolunur.
(4) Kamu görevlisinin rüşvet talebinde bulunması ve fakat bunun kişi tarafından kabul edilmemesi ya da kişinin kamu görevlisine menfaat temini konusunda teklif veya vaatte bulunması ve fakat bunun kamu görevlisi tarafından kabul edilmemesi hâllerinde fail hakkında, birinci ve ikinci fıkra hükümlerine göre verilecek ceza yarı oranında indirilir.
(5) Rüşvet teklif veya talebinin karşı tarafa iletilmesi, rüşvet anlaşmasının sağlanması veya rüşvetin temini hususlarında aracılık eden kişi, kamu görevlisi sıfatını taşıyıp taşımadığına bakılmaksızın, müşterek fail olarak cezalandırılır.
(6) Rüşvet ilişkisinde dolaylı olarak kendisine menfaat sağlanan üçüncü kişi veya tüzel kişinin menfaati kabul eden yetkilisi, kamu görevlisi sıfatını taşıyıp taşımadığına bakılmaksızın, müşterek fail olarak cezalandırılır.
(7) Rüşvet alan veya talebinde bulunan ya da bu konuda anlaşmaya varan kişinin; yargı görevi yapan, hakem, bilirkişi, noter veya yeminli mali müşavir olması halinde, verilecek ceza üçte birden yarısına kadar artırılır.
(8) Bu madde hükümleri;
a) Kamu kurumu niteliğindeki meslek kuruluşları,
b) Kamu kurum veya kuruluşlarının ya da kamu kurumu niteliğindeki meslek kuruluşlarının iştirakiyle kurulmuş şirketler,
c) Kamu kurum veya kuruluşlarının ya da kamu kurumu niteliğindeki meslek kuruluşlarının bünyesinde faaliyet icra eden vakıflar,
d) Kamu yararına çalışan dernekler,
e) Kooperatifler,
f) Halka açık anonim şirketler,
adına hareket eden kişilere, kamu görevlisi sıfatını taşıyıp taşımadıklarına bakılmaksızın, görevlerinin ifasıyla ilgili bir işin yapılması veya yapılmaması amacıyla doğrudan veya aracılar vasıtasıyla, menfaat temin, teklif veya vaat edilmesi; bu kişiler tarafından talep veya kabul edilmesi; bunlara aracılık edilmesi; bu ilişki dolayısıyla bir başkasına menfaat temin edilmesi halinde de uygulanır.
9026-1
(9) Bu madde hükümleri;
a) Yabancı bir devlette seçilmiş veya atanmış olan kamu görevlilerine,
b) Uluslararası veya uluslarüstü mahkemelerde ya da yabancı devlet mahkemelerinde görev yapan hâkimlere, jüri üyelerine veya diğer görevlilere,
c) Uluslararası veya uluslarüstü parlamento üyelerine,
d) Kamu kurumu ya da kamu işletmeleri de dahil olmak üzere, yabancı bir ülke için kamusal bir faaliyet yürüten kişilere,
e) Bir hukuki uyuşmazlığın çözümü amacıyla başvurulan tahkim usulü çerçevesinde görevlendirilen vatandaş veya yabancı hakemlere,
f) Uluslararası bir anlaşmaya dayalı olarak kurulan uluslararası veya uluslarüstüörgütlerin görevlilerine veya temsilcilerine,
görevlerinin ifasıyla ilgili bir işin yapılması veya yapılmaması ya da uluslararası ticari işlemler nedeniyle bir işin veya haksız bir yararın elde edilmesi yahut muhafazası amacıyla; doğrudan veya aracılar vasıtasıyla, menfaat temin, teklif veya vaat edilmesi ya da bunlar tarafından talep veya kabul edilmesi halinde de uygulanır.
(10) Dokuzuncu fıkra kapsamına giren rüşvet suçunun yurt dışında yabancı tarafından işlenmekle birlikte;
a) Türkiye’nin,
b) Türkiye’deki bir kamu kurumunun,
c) Türk kanunlarına göre kurulmuş bir özel hukuk tüzel kişisinin,
d) Türk vatandaşının,
tarafı olduğu bir uyuşmazlık ya da bu kurum veya kişilerle ilgili bir işlemin yapılması veya yapılmaması için işlenmesi halinde, rüşvet veren, teklif veya vaat eden; rüşvet alan, talep eden, teklif veya vaadini kabul eden; bunlara aracılık eden; rüşvet ilişkisi dolayısıyla kendisine menfaat temin edilen kişiler hakkında, Türkiye’de bulundukları takdirde, resen soruşturma ve kovuşturma yapılır.
Yanıt


Şu anda Bu Konuyu Okuyan Ziyaretçiler : 1 (0 Site Üyesi ve 1 konuk)
 
Konu Araçları Konu İçinde Arama
Konu İçinde Arama:

Detaylı Arama
Konuyu Değerlendirin
Konuyu Değerlendirin:

 
Forum Listesi

Benzer Konular
Konu Konuyu Başlatan Forum Yanıt Son Mesaj
Rüşvet artık rüşvet değil eylemk Hukuk Haberleri 1 07-08-2007 10:19
Hakimin kapkaç korkusu: Ya boğazıma bıçak dayarlarsa! Y£LİZ Hukuk Haberleri 0 18-02-2007 00:33
kapora parası iadesi akgnc Meslektaşların Soruları 2 06-02-2007 13:28
52 Bıçak Darbesi İçin Dört Yıl Yattı! PINAR YILMAZ Hukuk Haberleri 2 27-09-2006 23:33


THS Sunucusu bu sayfayı 0,08681893 saniyede 15 sorgu ile oluşturdu.

Türk Hukuk Sitesi (1997 - 2016) © Sitenin Tüm Hakları Saklıdır. Kurallar, yararlanma şartları, site sözleşmesi ve çekinceler için buraya tıklayınız. Site içeriği izinsiz başka site ya da medyalarda yayınlanamaz. Türk Hukuk Sitesi, ağır çalışma şartları içinde büyük bir mesleki mücadele veren ve en zor koşullar altında dahi "Adalet" savaşından yılmayan Türk Hukukçuları ile Hukukun üstünlüğü ilkesine inanan tüm Hukukseverlere adanmıştır. Sitemiz ticari kaygılardan uzak, ücretsiz bir sitedir ve her meslekten hukukçular tarafından hazırlanmakta ve yönetilmektedir.