Ana Sayfa
Kavram Arama : THS Google   |   Forum İçi Arama  

Üye İsmi
Şifre

Meslektaşların Soruları Hukukçu meslektaşların hukuki nitelikte sorularını birbirlerine yöneltecekleri mesleki yardımlaşma forumu. SADECE hukuk fakültesi mezunları ile hukuk profesyonellerinin (bilirkişi, icra müdürü vb.) yazışmasına açıktır. [Yeni Soru Sorun]

Yrg. H. Dairesi içtihat değişikliğine giderse uğranılan zarardan kim sorumludur?

Yanıt
Konuyu Değerlendirin Konu İçinde Arama Konu Araçları  
Old 31-07-2010, 15:37   #1
Av. İlknur Sezgin Temel

 
Varsayılan Yrg. H. Dairesi içtihat değişikliğine giderse uğranılan zarardan kim sorumludur?

Şimdiye dek iki başlık açtım, tek bir yanıt dahi alamadım. Buna rağmen iş bu üçüncü başlığımla şansımı yeniden denemeye karar verdim.

Aleyhimize olan bir karar temyizde onanıyor (Kasım 2009). Bilahare karar düzeltme yoluna gidiyoruz. Karar düzeltme talebimiz Haziran 2010'da reddediliyor.

Bu arada (Şubat 2010) Yargıtay'ın ilgili Hukuk dairesi bizle alakası olmayan bir dosyada "... dairemizce içtihat değişikliğine gidilmiş ve az yukarıda belirlenen ilkeler kabul edilmiştir." yönlü bir karar veriyor. "az yukarıda belirlenen ilkeler" dediği ilkeler bizim hem temyiz dilekçemizde hem de karar düzeltme dilekçemizde tabiri caizse bar bar bağırdığımız ilkeler.

Gel gör ki, bizim karar düzeltme talebimizin reddi tarihinde dahi yargıtayın ilgili hukuk dairesi ilkelerini belirlemiş, içtihat değişikliğine gitmiş ancak bu ilke ve değişikliği bizim dosyamıza yansıtmayarak önceki kararını onamış, talebimizi reddetmiştir.

İçtihat değişikliğinin bizim dosyamıza uygulanmamış olması sebebiyle ciddi bir maddi kaybımız mevcut.

Bu kaybımızı Adalet Bakanlığından tazmin etme şansımız olabilir mi?
Old 31-07-2010, 15:58   #2
Av.Dursun KARACA

 
Varsayılan

Görünür duruma göre yapılabiecek bir şey yok. Adalet Bakanlığının sorumlu olmasını gerektirecek bir yön de göremiyorum.
Old 31-07-2010, 16:14   #3
osman akdoğdu

 
Varsayılan

slm. değerli meslektaş.bildiğiniz üzere mahkeme kararları,sadece ilgili dava açısından bağlayıcı olup, diğer davalarda bağlayıcı değildir. hatta kararı veren mahkemeyi dahi bağlamaz. bu kural yargıtayın daireli açısından da geçerlidir. ancak yargıtay dairelerinin önemli ictihat değişikliğine gitmesi durumunda, bu durum ictihadı birleştirme kurulu(yargıtay büyük genel kurulu) tarafından incelenir ve nihai karar verilir. bu değişiklik ancak bu aşamadan sonra mahkemeler açısından bağlayıcı olur (ictihadı birleştirme kararlarının bağlayıcılığı)ve bundan sonraki uyuşmazlıklarda uygularnır. sizin olayınızda henüz böyle bir karar verilmediği için yargıtayın ilgili hukuk dairesinin davanızdan sonra ictihat değiştirmesi mümkündür ve önceki içtihadı nedeniyle bakanlığın sorumluluğu yoktur kanaatimce.sizin dava devam ederken dile getirdiğiniz ilkelerin ictihat değişikliğinin gerekçesini oluturması da kanaatimce bakanlığın sorumluluğunu gerektirmeyecektir. sizin açınızdan iç hukuk yolları tükenmiş durumda malesef. umarım yanılıyorumdur. iyi çalışmalar.
Old 31-07-2010, 16:38   #4
Av. İlknur Sezgin Temel

 
Varsayılan

Ne yazık ki o davam için iç hukuk yolları tükendi evet.

Yanlış anlaşılan bir konuya değinmek isterim yine de. Yargıtay içtihat değişikliği yaptığını açıkladıktan sonra karar düzeltmemi reddediyor. Yani red tarihinde aslında benim gibi düşünüyor ama benim dosyama yeni içtihatını uygulamıyor. Tabii ki önemi yok bunun şu saatten sonra.

Cevaplar için teşekkür ederim.
Old 31-07-2010, 16:43   #5
Av.Suat Ergin

 
Varsayılan

Alıntı:
Yazan Av. İlknur
Ne yazık ki o davam için iç hukuk yolları tükendi evet.

Yanlış anlaşılan bir konuya değinmek isterim yine de. Yargıtay içtihat değişikliği yaptığını açıkladıktan sonra karar düzeltmemi reddediyor. Yani red tarihinde aslında benim gibi düşünüyor ama benim dosyama yeni içtihatını uygulamıyor. Tabii ki önemi yok bunun şu saatten sonra.

Cevaplar için teşekkür ederim.

Çünkü okunmuyor.
Old 31-07-2010, 17:39   #6
Av.Suat Ergin

 
Varsayılan

Alıntı:
Yazan Av. İlknur
Ne yazık ki o davam için iç hukuk yolları tükendi evet.

Yanlış anlaşılan bir konuya değinmek isterim yine de. Yargıtay içtihat değişikliği yaptığını açıkladıktan sonra karar düzeltmemi reddediyor. Yani red tarihinde aslında benim gibi düşünüyor ama benim dosyama yeni içtihatını uygulamıyor. Tabii ki önemi yok bunun şu saatten sonra.

Cevaplar için teşekkür ederim.

Ben olsam "maddi hata" nedeniyle yeniden "karar düzeltme" talep ederdim. Bu işin ciddi tarafı.

"Maddi hata" ne derseniz, "dosyanın okunmamış" olmasını gösterirdim. Çünkü okunsaydı, 6 ay önce değiştirmiş oldukları görüşü hatırlarlardı. Bu da işin şaka kısmı.
Old 02-08-2010, 12:07   #7
üye34123

 
Varsayılan

Kanun yararına temyiz için Adalet Bakanlığı Hukuk İşleri Genel Müdürlüğü'ne dilekçe yazabilirsiniz. Olay ile ilgili verdiğiniz bilgilere göre karar kanun yararına bozulabilir. Ancak kanun yararına bozma kararı önceki kararı ortadan kaldırmaz. Sadece haklılığınızı ortaya çıkarmış en azından müvekkiliniz gözünde işinizi doğru yaptığınızı ispatlamış sayılabilirsiniz.
Old 02-08-2010, 12:38   #8
Armağan Konyalı

 
Varsayılan

Alıntı:
"... dairemizce içtihat değişikliğine gidilmiş ve az yukarıda belirlenen ilkeler kabul edilmiştir." yönlü bir karar veriyor. "az yukarıda belirlenen ilkeler" dediği ilkeler bizim bar bar bağırdığımız ilkeler.
Sayın Av.İlknur

İçtihat değişikliğinin konusunu bir iki cümleyle özetlemekle tüm üyeleri de bilgilendirmenizi rica ederim.

Saygılarımla
Old 02-08-2010, 14:00   #9
Av.Mehmet Saim Dikici

 
Varsayılan

Alıntı:
Yazan Av.Suat Ergin
Ben olsam "maddi hata" nedeniyle yeniden "karar düzeltme" talep ederdim. Bu işin ciddi tarafı.

"Maddi hata" ne derseniz, "dosyanın okunmamış" olmasını gösterirdim. Çünkü okunsaydı, 6 ay önce değiştirmiş oldukları görüşü hatırlarlardı. Bu da işin şaka kısmı.

Karar düzeltme talebi aynı karar için bir kez yapılabiliyor. Sanıyorum, dikkatinizden kaçmış olmalı.
Old 02-08-2010, 14:03   #10
Av.Suat Ergin

 
Varsayılan

Alıntı:
Yazan Av.Mehmet Saim Dikici
Karar düzeltme talebi aynı karar için bir kez yapılabiliyor. Sanıyorum, dikkatinizden kaçmış olmalı.

Gözümden kaçmadı, biliyordum.
Old 02-08-2010, 14:10   #11
Av.Mehmet Saim Dikici

 
Varsayılan

Alıntı:

HAKİMLER VE SAVCILAR KANUNU

Kanun Numarası: 2802

Kabul Tarihi: 24/02/1983

Yayımlandığı Resmi Gazete Tarihi: 26/02/1983

Yayımlandığı Resmi Gazete Sayısı: 17971

BİRİNCİ KISIM: GENEL HÜKÜMLER

BİRİNCİ BÖLÜM: AMAÇ VE KAPSAM

İKİNCİ BÖLÜM: HAKLAR VE ÖDEVLERE İLİŞKİN TEMEL İLKELER

BAĞIMSIZLIK, TEMİNAT VE ÖDEVLER:

Madde 4 - Hakimler mahkemelerin bağımsızlığı ve hakimlik teminatı esaslarına göre görev yaparlar. Hiçbir organ, makam, merci veya kişi, yargı yetkisinin kullanılmasında mahkemelere ve hakimlere emir ve talimat veremez, genelge gönderemez, tavsiye ve telkinde bulunamaz.

Hakimler, görevlerinde bağımsızdırlar; Anayasaya, kanuna ve hukuka uygun olarak vicdani kanaatlerine göre hüküm verirler.


Alıntı:
Yazan HUMK.573
ONUNCU BAP : HAKİMLERİN MESULİYETİ

Madde 573 - Hakim ve icra reisi aleyhine aşağıda yazılan sebeplere binaen tazminat davası ikame olunabilir:

1 - İki taraftan birini tesahüp ve iltizam veya garez ve nefsaniyet dolayısiyle diğeri aleyhine kanuna ve adalete mugayir bir hüküm ve karar verilmiş olması,

2 - Kabili tevil ve izah olmıyacak surette vazıh ve sarahati katiyei kanuniyeye mugayir karar verilmiş olması,

3 - Muhakeme zabıtnamesinde mevcut olmıyan sebebe binayi hükmedilmiş olması,

4 - Muhakeme zabıtnameleriyle kararların tağyir ve tahrif edilmiş ve söylenmiyen bir sözün hüküm ve karara müessir olacak surette söylenmiş gibi gösterilmiş olması,

5 - İta veya temin veya vadolunan menfaat dolayısiyle mugayiri kanun hüküm verilmiş olması,

6 - İhkakı haktan istinkaf olunması,

7 - (Ek bent: 14/12/1929 - 1539/1 md.) Memuriyet vazifesini yapmakta ihmal ve terahi gösterilmesi veya kanuna göre verilen emirlerin makbul bir sebep olmaksızın yapılmaması.

Aşağıdaki karara rağmen, bu maddelere göre hakimlerin sorumluluğuna gidilemez mi?

P.S.: Yargıtay üyeleri sorumluluk hariç, hakimlere ait tüm sıfatları kullanıyorken neden sorumluluk noktasında böyle bir karar alıyorlar, anlayabilmek mümkün değil.


Alıntı:
T.C.
YARGITAY
HUKUK GENEL KURULU
E. 2009/2
K. 2009/3
T. 18.11.2009
• HAKİMLERİN HUKUKİ SORUMLULUĞU ( Görevle İlgili Suçtan Cezai Sorumluluğa Karar Verilmeden Yargıtay Üyeleri Hakkında Tazminat Davası Açılmasına Olanak Bulunmadığı )
• YARGITAY ÜYELERİ ( Görevle İlgili Suçtan Cezai Sorumluluğa Karar Verilmeden Haklarında Tazminat Davası Açılmasına Olanak Bulunmadığı )
• TETKİK HAKİMLERİ ( Tazminat Sorumluluğu Bakımından İl Asliye Hukuk Hakimlerinin Tabi Olduğu Usule Tabi Olduğu - Davaya Bakma Görevi Hakimin İncelemesine Konu Uyuşmazlığın Niteliğine Göre Görevlendirilmiş Bulunan İlgili Yargıtay Dairesine Ait Olduğu )
• TAZMİNAT SORUMLULUĞU ( Tetkik Hakimlerinin - İl Asliye Hukuk Hakimlerinin Tabi Olduğu Usule Tabi Olduğu/Davaya Bakma Görevi Hakimin İncelemesine Konu Uyuşmazlığın Niteliğine Göre Görevlendirilmiş Bulunan İlgili Yargıtay Dairesine Ait Olduğu )
2709/m.11, 148/3
2797/m.13, 15, 26, 36, 57, 64
2802/m.3
1086/m.573, 575
ÖZET : Görevle ilgili suçtan cezai sorumluluğa karar verilmeden, Yargıtay Üyeleri hakkında tazminat davası açılmasına olanak bulunmamaktadır.

Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu'ndaki hakimlerin sorumluluğuna ilişkin hükümler Yargıtay Üyelerini kapsamaz.

Tetkik hakimleri tazminat sorumluluğu bakımından il asliye hukuk hakimlerinin tabi olduğu usule tabidirler. Bu nedenle, aleyhine açılan tazminat davasına bakma görevi, hakimin incelemesine konu uyuşmazlığın niteliğine göre görevlendirilmiş bulunan ilgili Yargıtay Dairesine aittir.

DAVA : Davacı M.Sait vekili tarafından verilen 21.10.2009 havale günlü dava dilekçesinde, Yargıtay Onbeşinci Hukuk Dairesi Üyeleri olan davalıların "katıldıkları kararla zarara uğramasına neden oldukları", isimleri belirtilmeyen iki adet tetkik hakiminin de dosyadaki bilgileri eksik aktararak bu hatalı karara yol açtıkları belirtilerek hem hakimin reddi, hem de 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu'nun 573 ve devamı maddelerine dayanılarak tazminat isteminde bulunulmuştur.

Hukuk Genel Kurulu'nca ilk derece mahkemesi sıfatıyla davacı vekilince ibraz edilen dilekçe, gerek davalıların sıfatlarına, gerekse de iki ayrı talebin niteliğine göre ayrı ayrı incelendi:

KARAR : 1- Tazminat Davası:

1 ) Yargıtay Üyeleri hakkındaki tazminat davasına ilişkin değerlendirme:

Genel olarak kamu hizmetlerinin ifasından dolayı Kamu Tüzel Kişilerinin sorumlulukları hizmet kusuruna, ajanlarınki ise, onların kişisel kusurlarına tabi tutulmuştur. Hakimlerin Anayasa teminatı ( madde 138/1-2 ) altında bulunan bağımsızlığı, idare hukukunda Devletin ajanların faaliyetlerinden sorumluluğunu tayin eden hizmet kusuru ölçüsünün hakimler yönünden uygulanmasına olanak vermez. Türk pozitif hukuku, ilke olarak, yargı fonksiyonunun ifa edilmesi dolayısıyla Devletin sorumlu tutulamayacağı esasını benimsemiştir.

Yargı yetkisinin özellikleri, hakimlerin kişisel sorumluluğunda özel bir sorumluluk düzeninin uygulanmasını zorunlu kılmıştır. Zira, yargı görevinin bağımsızlık ve tarafsızlık içinde aksatılmadan yerine getirilmesi esastır. Gerçekten, hakimlerin diğer Devlet Memurlarının tabi bulundukları sorumluluk esaslarına bağlanmaları, yaptıkları her işlemin aleyhlerine bir tazminat davasına yol açabileceğini düşünmelerine ve bunun sonucu olarak tereddüt içinde kalmalarına yol açabilir. Şu da belirtilmelidir ki, adaletin gerçekleşmesi hakim hakkında sorumsuzluk müessesesinin kabulünü gerektirmez. Hakimler, verdikleri kararlardan dolayı ilke olarak sorumlu tutulamaz iseler de, Ceza Hukuku açısından sorumlu olan hakimlerin hukuki sorumluluklarının benimsenmesi de hukuk mantığının doğal sonucudur. Ancak, hakimin hukuki sorumluluk halleri benimsenirken, yargısal faaliyetten ibaret olan esas görevinin aksatılmamasına büyük özen gösterilmesi zorunludur. Gelişigüzel bir sorumluluk sisteminin benimsenmesi, hakimin bağımsızlığını ve tarafsızlığını tehlikeye düşürebilir.

Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunumuz, bu düşüncelerin ışığı altında hakimin bağımsızlığı kadar, tarafsızlığını da güvence altına almak amacı ile onun hukuki sorumluluğunu sınırlı hallerde kabul etmiş ve aynı zamanda sorumluluğun tespitini özel bir usule tabi tutmuştur.

Hakimlerin sorumluluğu Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu'nun 573 ila 576. maddelerinde düzenlenmiştir. Hukuk Genel Kurulu'nun 14.11.1970 gün ve 186/623 sayılı kararında da belirtildiği üzere, anılan yasa hükümlerinde, dava sebepleri tahdidi olarak gösterilmiş, görevli merciler özel suretle belirtilmiş, dava sabit olmadığı takdirde davacının para cezası ve tazminat ile sorumlu tutulması emredilmiştir. Bu hükümler, hakimin vicdani kanaatindeki bağımsızlığını, yargı erkinin herhangi bir etki altında kalmamasını ve adalete güven duygusunun sarsılmamasını temin amacıyla Yasa'ya konulmuştur. Gerçekten, hakimlerin hukuki sorumlulukları nedenine dayanan davalar özel usul ve müeyyidelere bağlanmadığı takdirde, ilgililerce kötüye kullanılarak hakim hakkında red sebepleri ihdas edilmesi kolaylaşacak, mahkemelerin gereği gibi çalışmasına ve adaletin selametle dağıtılmasına halel gelebilecektir. Bu itibarla, söz konusu özel hükümler hem meydana gelecek zararlı durumu düzeltip tamir etmek, hem de haksız davaları önlemek amacıyla kabul edilmiştir.

Yargıtay Üyelerinin de geniş anlamı ile ve genel olarak "Hakim" kavramının kapsamına girdiğinde tereddüt olunamaz. Yukarıda hakimlerin hukuki sorumlulukları açısından değinilen genel esasların Yargıtay Üyeleri için de geçerli olduğu ve diğer Devlet Memurlarının tabi oldukları görevden sorumluluk hakkındaki genel kurallara tabi tutulamayacakları tartışmayı gerektirmeyecek kadar açıktır. O halde, Yargıtay Üyelerinin de, Yasalarla belirlenen sınırlı hallerde görevlerinden dolayı hukuken sorumlu olduklarının kabulü gerekir.

2797 sayılı Yargıtay Kanunu'nun 13/2. maddesi özel kanunlarında belirtilen kimseler aleyhindeki görevden doğan tazminat davalarına bakmayı Yargıtay'ın görevleri arasında saymış, aynı Kanun'un 15/3. maddesi de, yargılama görevi özel kanunlarınca Yargıtay Genel Kurulu'na verilen kişilere ait davalara ilk mahkeme olarak bakılacağını öngörülmüştür. Yargıtay Kanunu, bu hükümlerle, davalara bakacak merciyi göstermiş, ancak onların hangi hallerde sorumlu tutulacaklarını özel olarak tespit etmemiş ve diğer hakimler hakkındaki kurallara da gönderme yapmamıştır.

Bu konuda, Bidayet Mahkemesi Hakimleri hakkında düzenlemede bulunan Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu'nun 573 ve müteakip maddelerindeki sorumluluk hallerinin Yargıtay Üyeleri hakkında da uygulanıp uygulanılamayacağı üzerinde durulmalıdır. Bu maddelerde, Yargıtay Üyelerinden söz edilmediğinden, 573. maddedeki "Hakim" sözcüğünün de sorumluluk nedenleri açısından sadece 575/2. maddede sayılanları hedef tuttuğunun kabulü gerekir. Zira, 573. ve bunu izleyen maddelerin tedvini sırasında mahalli mahkeme hakimlerinin sorumluluk sistemi içerisinde Yargıtay Üyelerine değinilmediği ve onlar hakkında düzenlemede bulunulmadığı halde, 573. maddedeki "Hakim" sözcüğünün sorumluluk nedenleri bakımından Yargıtay Üyelerini de kapsamına aldığının düşünülmesi, yorum kuralları ile bağdaştırılamaz. Bu açıklamalardan, Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu'ndaki sorumluluk hallerinin Yargıtay Üyelerini kapsamadığı sonucuna varmak gerekir. Aşağıda değinileceği üzere Anayasa'nın Yargıtay Üyelerinin görevden dolayı cezai sorumluluklarının tespitini bir Anayasa müessesesine bağlamış olması da, bu düşünceyi ayrıca doğrular. Diğer taraftan, usulün 573. ve müteakip maddeleri istisnai ve sınırlı bir alanla düzenlemede bulunduğundan, kıyas yolu ile uygulama alanının genişletilmesi de mümkün değildir. O halde Yargıtay Üyeleri hakkında hangi hallerde görevden dolayı tazminat davası açılabileceğinin Yasa ile belirlendiğinden söz edilemez. Bu durum karşısında, sorun, temel düzeni oluşturan Anayasa ve genel ilkeler esas alınarak çözümlenmelidir.

Yasaların uygulanmasında, T.C. Anayasası'nın 11. maddesinde öngörülen Anayasa'nın üstünlüğü ilkesinin sonucu olarak, onların, Anayasa ilkelerinin ışığı altında değerlendirilmesi, yorumlanmaları zorunludur. T.C. Anayasası'nın 148/3. maddesinde, Anayasa Mahkemesi, Yargıtay, Danıştay, Askeri Yargıtay, Askeri Yüksek İdare Mahkemesi Başkan ve Üyelerini, Başsavcılarını, Cumhuriyet Başsavcı vekilini, Hakimler ve Savcılar Yüksek Kurulu ve Sayıştay Başkan ve Üyelerini görevleri ile ilgili suçlarından dolayı yargılama görevi Yüce Divan sıfatı ile Anayasa Mahkemesi'ne verilmiştir. Bu hüküm le güdülen amaç, kuşkusuz yargılanacak kişinin gördüğü işin önem ve özelliği itibariyle özel bir Anayasa güvencesi sağlamak ve kişileri değil, müesseseleri korumak olup, doğrudan doğruya kamu düzenini ilgilendirmesi nedeniyle Yüce Divan'da yargılanması gereken kişinin bundan feragati de hukuki sonuç doğurmaz.

Bu açıklamaların sonucu olarak, usulen görevli merci tarafından görevle ilgili suçtan cezai sorumluluk yönünden bir karar verilmeden, Yargıtay Üyeleri hakkında Hukuk Genel Kurulu'nda açılan tazminat davasının görülmesine olanak bulunmadığının kabulü gerekir. Nasıl ki, az önce de açıklandığı üzere, Yüce Divan'da yargılanması gereken bir kişinin bundan feragati hukuki sonuç doğurmuyorsa, asli görevi yasaların ülkenin her yerinde ayni biçimde ve dolayısıyla eşit olarak uygulanmasını sağlamak olan Yargıtay Üyeleri de, hukuki sorumluluklarının tabi olduğunu usulden vazgeçemezler.

Olayda, yukarıda açıklandığı üzere cezai sorumluluğu tespit eden bir karar ibraz edilmemiş bulunduğundan, dava dilekçesi örneklerinin davalılara tebliğ edilmesine, duruşma yapılmasına gerek kalmaksızın ve işin esasına girilmeksizin dilekçenin reddi gerekir ( Tebligata gerek olmadığı hakkında, ayrıca; Hukuk Genel Kurulu Bidayet Esas 1975/1, Karar 1975/1 sayı ve 09.04.1975 günlü kararı ).

2 ) Tetkik hakimleri hakkındaki tazminat davasına ilişkin değerlendirme:

Öncelikle tetkik hakimleri hakkında yasal düzenlemelerin irdelenmesi ve sonucuna göre haklarında açılan tazminat davasına bakma görevinin hangi mahkemeye ait olduğunun tespiti gerekir.

2797 sayılı Yargıtay Kanunu'nun;

26. maddesinde:

"Tetkik hakimleri kurul ve daire başkanlarının kendilerine verecekleri dosya ve evrakı, süresinde inceleyerek bir rapor düzenlerler. Kararlara ve yapılacak işlere ilişkin düşüncelerini rapora yazıp, kurullara açıklamakla yetinirler.

Birinci Başkan, kurul ve daire başkanlarının verecekleri diğer görevleri yerine getirirler."

36. maddesinde:

"Yargıtay'da yeteri kadar tetkik hakimi bulunur. Tetkik hakimleri meslekte en az beş yılını fiilen doldurmuş adli yargı hakim ve Cumhuriyet savcıları arasından Birinci Başkanlık Kurulunun görüşü alınarak yetkili Kurulca atanır.

Atamanın gecikeceği ve tetkik hakimine ihtiyacın zorunlu bulunduğu hallerde boş bulunan tetkik hakimliği kadrolarına, bu kadrolara atanmak niteliğine sahip hakimler ve Cumhuriyet savcıları ilgili kurulca geçici yetki ile görevlendirilebilirler.

Yukarıdaki fıkralar uyarınca atanan veya görevlendirilenler, kurul veya daire başkanının gösterdiği lüzum ve Birinci Başkanlık Kurulu'nun kararı üzerine yetkili kurulca Yargıtay dışında bir göreve atanabilirler."

57. maddesinde:

"Yargıtay'daki kurulların, üyelerin, tetkik hakimleri ve Yargıtay Cumhuriyet Başsavcı yardımcıları ile diğer personelin görev ve yetkileri, çalışma usulleri, seçimlerin yöntemi, tutulacak defterler, kullanılacak basılı kağıtlar ile bu Kanunun uygulanmasına ilişkin diğer hususlar Yargıtay Büyük Genel Kurulu'nun oy çoğunluğuyla kabul edeceği İç Yönetmelikle düzenlenir."

64. maddesinde:

"Yargıtay Birinci Başkanı, başkanvekilleri, daire başkanları ve üyeleri ile Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı ve Yargıtay Cumhuriyet Başsavcı vekili ile tetkik hakimleri ve Yargıtay Cumhuriyet Başsavcı yardımcılarının bu Kanunda belirtilenlerin dışındaki özlük işleri ve hakları Hakimler ve Savcılar Yüksek Kurulu tarafından yerine getirilir."

18. maddesinde:

"Birinci Başkanlık Kurulu'nun görevleri şunlardır:

3- Yargıtay tetkik hakimlerinin çalışacakları daireleri, kurulları ve görecekleri işleri belli etmek ve gerektiğinde yerlerini değiştirmek, .. "

15. maddesinde:

"Hukuk ve Ceza Genel Kurullarının görevleri şunlardır:

1. Yargıtay dairelerinin bozma kararlarına karşı mahkemelerce verilen direnme kararlarını inceleyerek karar vermek,

2. a ) ( Ek fıkra: 26.09.2004-5235 S.K./51. mad ) Aynı veya farklı yer bölge adliye mahkemelerinin kesin olarak verdikleri kararlar bakımından hukuk daireleri arasında veya ceza daireleri arasında uyuşmazlık bulunursa,

b ) Hukuk daireleri arasında veya ceza daireleri arasında içtihat uyuşmazlıkları bulunursa,

c ) Yargıtay dairelerinden biri; yerleşmiş içtihadından dönmek isterse, benzer olaylarda birbirine uymayan kararlar vermiş bulunursa,

Bunları içtihatların birleştirilmesi yoluyla kesin olarak karara bağlamak, 3. Yargıtay Başkan ve üyeleri, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı ve Yargıtay Cumhuriyet Başsavcı vekili ile yargılama görevi özel kanunlarınca Yargıtay Genel Kurullarına verilen kişilere ait davaları ilk mahkeme olarak görmek ve hükme bağlamak ve ilk mahkeme olarak özel dairelerce verilen hüküm ve kararların temyiz ve itiraz yoluyla incelenmesini yapmak,

4. Kanunlarla verilen diğer görevleri yerine getirmek.

Hukuk ve ceza Genel Kurullarına katılmak zorunda olan Başkan ve üyelerin belirlenmesine ilişkin esaslar, görüşmelerin gündemi, yönetimi, çalışma gün ve saatleri, oylama ve karar, ön sorun ve öncelikle karara bağlanacak hususlar, kararın çıkmış sayılması, kanun hükümleri çerçevesinde Yargıtay İç Yönetmeliği ile düzenlenir."

Hükümleri yer almaktadır.

Diğer taraftan, 2802 sayılı Hakimler ve Savcılar Kanunu'nun; 3. maddesinde:

"Bu Kanunun uygulanmasında; a ) Hakim: 1. Adli yargıda: Mahkeme başkan ve üyelerini, hakimleri, Yargıtay tetkik hakimleri ile Adalet Bakanlığı merkez, bağlı ve ilgili kuruluşlarında idari görevlerde çalışan hakimleri, ... ifade eder."

Denilmektedir.

1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu'nun; 573. maddesinde:

"Hakim ve icra reisi aleyhine aşağıda yazılan sebeplere binaen tazminat davası ikame olunabilir:

1- İki taraftan birini tesahüp ve iltizam veya garez ve nefsaniyet dolayısıyla diğeri aleyhine kanuna ve adalete mugayir bir hüküm ve karar verilmiş olması,

2- Kabili tevil ve izah olmıyacak surette vazıh ve sarahati katiyei kanuniyeye mugayir karar verilmiş olması,

3- Muhakeme zabıtnamesinde mevcut olmıyan sebebe binayi hükmedilmiş olması,

4- Muhakeme zabıtnameleriyle kararların tağyir ve tahrif edilmiş ve söylenmiyen bir sözün hüküm ve karara müessir olacak surette söylenmiş gibi gösterilmiş olması,

5- İta veya temin veya vadolunan menfaat dolayısiyle mugayiri kanun hüküm verilmiş olması,

6- İhkakı haktan istinkaf olunması,

7- ( Ek bent: 14.12.1929-153911 md. ) Memuriyet vazifesini yapmakta ihmal ve terahi gösterilmesi veya kanuna göre verilen emirlerin makbul bir sebep olmaksızın yapılmaması."

575. maddesinde:

"Mesuliyet ve tazminat davaları arzuhal itasiyle ikame olunur. işbu arzuhalde iki tarafın isim ve şöhret ve sıfat ve mahalli ikameti ve sebebi şikayet olan davanın hulasasiyle cereyan eden muhakemenin ve verilen hüküm ve kararlarla ifa olunan muamelenin hulasaları ve tazminat davasının müstenidi olan esbap ile bunların delaili sübutiyesinin ve talep ve dava olunan zarar ve ziyanın neden ibaret olduğu yazılmak ve sebebi şikayet olan dava zabıtnamesiyle evrakı sübutiyesi ve şuhut pusulası işbu arzuhale merbuten verilmek lazımdır. Şeraiti mezkureden birini cami olmıyan arzuhal müddei isticvap olunmaksızın mahkeme karariyle reddolunur.

( Değişik fıkra: 26.09.2004-5236 S.K./18. mad ) İlk derece mahkemelerinde görev yapan hakimler hakkında tazminat davaları bölge adliye mahkemesi hukuk dairesi, bölge adliye mahkemesi hakimleri hakkında ise Yargıtay'ın ilgili hukuk dairesi tarafından incelenerek karara bağlanır."

Şeklinde düzenlemeler yer almaktadır.

Tüm bu hükümler göstermektedir ki, Yargıtay Tetkik Hakimleri 2802 sayılı Kanun anlamında "hakim" sınıfındadır. Yargıtay Kanunu gereğince Yargıtay Birinci Başkanlığı'nın önerisi üzerine yetkili kurullarca atanırlar ve görevlendirildikleri kurul ve daire başkanlarının kendilerine verecekleri dosya ve evrakı, süresinde inceleyerek bir rapor düzenlerler. Kararlara ve yapılacak işlere ilişkin düşüncelerini rapora yazıp, kurullara açıklamakla yetinirler. Birinci Başkan, kurul ve daire başkanlarının verecekleri diğer görevleri yerine getirirler. Yargıtay bünyesinde görev yapmaları ve görevlerinin özelliğine karşın Yargıtay üyeleri ile farklı statüdedirler.

Yargıtay Hukuk Genel Kurulu'nun ilk derece mahkemesi sıfatıyla görev yapmasında yasal dayanak Yargıtay Kanunu'nun metni yukarıya aynen alınan 15. maddesidir. Bu maddede Hukuk Genel Kurulu'nun sadece "Yargıtay Başkan ve üyeleri, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı ve Yargıtay Cumhuriyet Başsavcı vekili ile yargılama görevi özel kanunlarınca Yargıtay Genel Kurullarına verilen kişilere ait davaları" ilk mahkeme olarak görüp, hükme bağlayacağı belirtilmiş; tetkik hakimleri için böyle bir düzenleme getirmemiştir.

Şu durumda tetkik hakimlerine yönelik tazminat davalarına Hukuk Genel Kurulu'nun ilk derece mahkemesi sıfatıyla bakma olanağı bulunmamaktadır.

Tetkik Hakimleri hakim statüsünde olmaları ve HUMK'nın 573. maddesinde ifade edilen hakim kavramı içine girmeleri nedeniyle il asliye hukuk mahkemeleri hakimlerinin tabi olduğu usule tabidirler.

Asliye Hukuk Hakimleri hakkında ise, görevlerinden doğan tazminat davalarına bakma görevi Hukuk Genel Kurulu'nun görevleri dışında kalmaktadır. Bu hakimler aleyhine açılan tazminat davasına bakma görevi, aleyhine dava açılan hakimin incelemesine konu olan uyuşmazlığın niteliğine göre görevlendirilmiş bulunan ilgili Yargıtay Özel Dairesi'ne aittir.

Bu nedenle tetkik hakimleri hakkındaki tazminat istemli davanın görev yönünden reddi ile HUMK'nın 575/2. maddesi uyarınca, ilgilinin başvurması halinde dosyanın görevli Yargıtay Onbeşinci Hukuk Dairesi'ne gönderilmesi gerekir.

11- Reddi Hakim istemine ilişkin değerlendirme: 2797 sayılı Yargıtay Kanunu'nun 39. maddesinde;

"Yargıtay daireleri ile kurulları oylamaya katılacakların tümünün hazır bulunması veya bu Kanunla belli edilen çoğunluğun meydana gelmesi halinde toplanır.

Görüşmeler gizli olur. Daire ve kurullarda kararlar çoğunlukla verilir.

Özel hükümler saklıdır.

Dairelerin veya genel kurulların başkan ve üyeleri reddolunabilirler. Ret hususundaki istemler, reddedilen başkan veya üye katılmaksızın ilgili daire veya genel kurullarca incelenerek kesin karara bağlanır. Daire ve kurulların toplantılarını engelleyen toplu ret istemleri dinlenmez."

Hükmü yer almaktadır.

Bu hükümde dairelerin üyeleri hakkında ret hususundaki istemlerin reddedilen üye katılmaksızın ilgili dairesince incelenerek kesin olarak karara bağlanacağı, belirtilmektedir.

Bu açık hüküm karşısında iki üyesi hakkındaki ret isteminin inceleme görevi Yargıtay Onbeşinci Hukuk Dairesi'ne ait olup; bu dairece incelenmesi ve kesin olarak karara bağlanması gerekir.

Şu halde; Yargıtay Hukuk Genel Kurulu reddi hakim istemini incelemekle görevli olmadığından, ret istemine ilişkin evrakın tefriki ile dilekçenin görev yönünden reddi ve ilgilinin istemi halinde bir karar verilmek üzere Yargıtay Onbeşinci Hukuk Dairesi'ne gönderilmesi gerekir.

SONUÇ : Yukarıda açıklanan nedenlerle;

1- Yukarıda ( I/1. ) maddede açıklanan gerekçelerle Yargıtay Üyeleri olan davalılar hakkındaki tazminata ilişkin dava dilekçesinin esasa girilmeden reddine; 91.40 TL nisbi harçtan 23.90 TL red harcının mahsubu ile arta kalan 67.50 TL harcın istek halinde davacıya iadesine,

2- Yukarıda ( 1/2. ) maddede açıklanan gerekçelerle Tetkik Hakimleri hakkındaki dava dilekçesinin görev yönünden reddi ile ilgilinin başvurması halinde dosyanın görevli bulunan Yargıtay Onbeşinci Hukuk Dairesi'ne gönderilmesine,

3- Yukarıda ( II. ) maddede açıklanan nedenlerle, reddi hakim talebinin tefriki ile dilekçenin görev yönünden reddine, ilgilinin istemi halinde bir karar verilmek üzere görevli bulunan Yargıtay Onbeşinci Hukuk Dairesi'ne gönderilmesine, 18.11.2009 gününde oybirliğiyle karar verildi.
Old 02-08-2010, 15:05   #12
Av.Suat Ergin

 
Varsayılan

Alıntı:
Yazan Av.Armağan Konyalı
Sayın Av.İlknur

İçtihat değişikliğinin konusunu bir iki cümleyle özetlemekle tüm üyeleri de bilgilendirmenizi rica ederim.

Saygılarımla

Ben de aynı şekilde düşünmekteyim. Henüz ortada bir içtihat değişikliği olup olmadığını bilmiyoruz.
Old 02-08-2010, 15:12   #13
Av. İlknur Sezgin Temel

 
Varsayılan

Alıntı:
Sayın Av.İlknur

İçtihat değişikliğinin konusunu bir iki cümleyle özetlemekle tüm üyeleri de bilgilendirmenizi rica ederim.

Saygılarımla
Alıntı:
Yazan Av.Suat Ergin
Ben de aynı şekilde düşünmekteyim. Henüz ortada bir içtihat değişikliği olup olmadığını bilmiyoruz.

T.C. YARGITAY
12.Hukuk Dairesi

Esas: 2009/22641
Karar: 2010/3781
Karar Tarihi: 19.02.2010

ÖZET: Somut olayda, birbirini takip eden tarihlerde, tüm nafaka borçlarını kapsamasa dahi birtakım ödemeler yaptığı ve yaptığı bu ödemelerin nafaka borcuna ilişkin olduğuna dair bir açıklama olmasa bile, ödenen miktar nispetinde nafaka borcundan kurtulacağına kabulü gerekmektedir. Zira işleyen nafaka borcu bulunan bir borçlunun yaptığı ödemelerin bu borç dışında, ahlaki bir ödeme olduğunu kabul etmek hak kaybına neden olmaktadır. Kaldı ki zorunlu olsa dahi, nafaka borcu da nitelik itibarıyla temelde ahlaki bir ödemedir. Bu sebeple borçlu tarafça yapılan tüm ödemelerin açıkça alacaklı tarafça nafaka dışındaki bir alacağa ilişkin olduğu ispat edilmediği sürece, nafaka borcuna mahsuben yapıldığının kabulü gereğinden, yeniden alınacak ek rapor sonunda oluşacak duruma göre bir karar vermekten ibarettir.

(4721 S. K. m. 175) (1086 S. K. m. 284) (2004 S. K. m. 67)

Dava ve Karar: Yukarıda tarih ve numarası yazılı mahkeme kararının müddeti içinde temziyen tetkiki taraf vekillerince istenmesi üzerine bu işle ilgili dosya mahallinden Daireye gönderilmiş olmakla okundu ve gereği görüşülüp düşünüldü.

Alacakların takibine dayanarak yaptığı 09.07.2008 tarihli tedbir kararı gereğince, 04.04.2008 tarihinden itibaren takip alacaklısı kadın için aylık 2.500. TL. müşterek çocuklardan her biri için aylık 2.000. TL. tedbir nafakasına hükmedildiği anlaşılmaktadır. Genel haciz yolu ile başlatılan takipte borçlu bir takım ödemelerde bulunduğunu belirterek takibe itiraz etmiştir. İtirazın kaldırılması aşamasında mahkemece Dairemizin önceki içtihatları doğrultusunda inceleme yaptırılarak, ödeme belgelerinde “nafakaya ilişkindir” kaydını taşımayanlar nazara alınmayacak yazılı şekilde sonucu görülmektedir. Ancak Dairemizce oluşturulan yeni içtihat gereğince borçlunun somut olayda, gözlendiği gibi birbirini takip eden tarihlerde, tüm nafaka borçlarını kapsamasa dahi birtakım ödemeler yaptığı ve yaptığı bu ödemelerin nafaka borcuna ilişkin olduğuna dair bir açıklama olmasa bile, ödenen miktar nispetinde nafaka borcundan kurtulacağına kabulü gerekmektedir. Zira işleyen nafaka borcu bulunan bir borçlunun yaptığı ödemelerin bu borç dışında, ahlaki bir ödeme olduğunu kabul etmek hak kaybına neden olmaktadır. Kaldı ki zorunlu olsa dahi, nafaka borcu da nitelik itibarıyla temelde ahlaki bir ödemedir. Açıklanan nedenlerle Dairemizce içtihat değişikliğine gidilmiş ve az yukarıda belirlenen ilkeler kabul edilmiştir.

Hal böyle olunca mahkemece yapılacak iş, borçlu tarafça yapılan tüm ödemelerin açıkça alacaklı tarafça nafaka dışındaki bir alacağa ilişkin olduğu ispat edilmediği sürece, nafaka borcuna mahsuben yapıldığının kabulü gereğinden, yeniden alınacak ek rapor sonunda oluşacak duruma göre bir karar vermekten ibarettir.

Sonuç: Taraf vekillerinin temyiz itirazların kabulü ile mahkeme kararının yukarıda yazılı nedenlerle İİK’in 366. ve HUMK’un 428. maddeleri uyarınca BOZULMASINA, 19.02.2010 gününde oybirliği ile karar verildi. (¤¤)

Sinerji Mevzuat ve İçtihat Programları
Old 02-08-2010, 16:48   #14
Av.Suat Ergin

 
Varsayılan

Evet ortada bir içtihat değişikliği varmış. Ancak bu görüşe katılmam mümkün değil. Bu içtihat değişikliği banka dekontunda hiçbir açıklama olmadığında "bir borcun ödendiğini" gösterir diyen onlarca Yargıtay içtihadına da aykırıdır. Yargıtay bu içtihadıyla, ispat yükünü parayı gönderene değil, alana yüklemektedir.
Old 02-08-2010, 19:07   #15
Av.Nevra Öksüz

 
Varsayılan

Alıntı:
Yazan Av.Suat Ergin
Evet ortada bir içtihat değişikliği varmış. Ancak bu görüşe katılmam mümkün değil. Bu içtihat değişikliği banka dekontunda hiçbir açıklama olmadığında "bir borcun ödendiğini" gösterir diyen onlarca Yargıtay içtihadına da aykırıdır. Yargıtay bu içtihadıyla, ispat yükünü parayı gönderene değil, alana yüklemektedir.

(Eski içtihatlarda) Ödemelerde "nafakaya dair açıklama olmadığında" yapılan değerlendirmenin "ahlaki bir borcun ifası" olarak kabul edilmesi zemininde bir değerlendirme yapsanız

Bu arada:
http://www.turkhukuksitesi.com/serh.php?did=6274


Saygılar...
Old 02-08-2010, 19:35   #16
Av. Recep

 
Varsayılan

Değerli Melektaşım,

Benzer olayda; Yargıtay 13. Hukuk Dairesi bizim taraf olduğumuz dosyada " ayıplı aracın satıcıya iadesinde, satış bedeline işleyecek faizin başlangıç tarihine yönelik" içtihadında aleyhimize olacak şekilde değişikliğe gitmişti. Yargıtay 1. Başkanlık Kurulu bu içtihat değişikliği nedeniyle içtihatların birleştirilmesi talebimizi ise, içtihat değişikliği bulunmadığı gerekçesiyle! reddetmişti.

Her ne kadar bu bizim tüketmemiz gereken bir iç hukuk yolu olmasada bu yoluda hukuk adına kullanmıştık.

Tüm bu aşamalardan sonra birazda genişletici bir yorumla dosyayı Aihm Mahkemesi'ne sırf bu nedenle taşıdım. Burada içtihat değişikliği nedeniyle uğradığımız maddi kayıptan Ek 1 Nolu Protokol hükümleri uyarınca sorumluluk söz konusu olduğu kanaatindeyim. Zira herhangi bir kanun hükmü yasal mevzuat değişmeden bu şekilde ihtihaç değişikliğine gidilmesininde bir bedeli olmalıdır.

Bekleyip göreceğiz.

Av Recep Beydilli
Yanıt


Şu anda Bu Konuyu Okuyan Ziyaretçiler : 1 (0 Site Üyesi ve 1 konuk)
 

 
Forum Listesi

Benzer Konular
Konu Konuyu Başlatan Forum Yanıt Son Mesaj
ıslah ettikten sonra tekrar bilirkişiye giderse ne olur? docte Meslektaşların Soruları 8 06-07-2010 11:41
adi ortağın sgk'nın uğradığı zarardan sorumluluğu av.yıldırım Meslektaşların Soruları 0 05-03-2010 13:32
Anayasa Değişikliğine Ilişkin arzaplı Hukuk Soruları 8 05-08-2009 12:23
iş sözleşmesinde işyeri değişikliğine ilişkin konulan önşart geçerli olur mu? chveneburi Meslektaşların Soruları 16 26-11-2007 16:37
TaŞiyici Zarardan Sorumlu umutlaw Meslektaşların Soruları 5 08-10-2006 02:26


THS Sunucusu bu sayfayı 0,08033109 saniyede 14 sorgu ile oluşturdu.

Türk Hukuk Sitesi (1997 - 2016) © Sitenin Tüm Hakları Saklıdır. Kurallar, yararlanma şartları, site sözleşmesi ve çekinceler için buraya tıklayınız. Site içeriği izinsiz başka site ya da medyalarda yayınlanamaz. Türk Hukuk Sitesi, ağır çalışma şartları içinde büyük bir mesleki mücadele veren ve en zor koşullar altında dahi "Adalet" savaşından yılmayan Türk Hukukçuları ile Hukukun üstünlüğü ilkesine inanan tüm Hukukseverlere adanmıştır. Sitemiz ticari kaygılardan uzak, ücretsiz bir sitedir ve her meslekten hukukçular tarafından hazırlanmakta ve yönetilmektedir.