Ana Sayfa
Kavram Arama : THS Google   |   Forum İçi Arama  

Üye İsmi
Şifre

Meslektaşların Soruları Hukukçu meslektaşların hukuki nitelikte sorularını birbirlerine yöneltecekleri mesleki yardımlaşma forumu. SADECE hukuk fakültesi mezunları ile hukuk profesyonellerinin (bilirkişi, icra müdürü vb.) yazışmasına açıktır. [Yeni Soru Sorun]

tanık delili

Yanıt
Konuyu Değerlendirin Konu İçinde Arama Konu Araçları  
Old 26-01-2016, 11:53   #1
haksun

 
Varsayılan tanık delili

Selamlar.Dava dilekçesinde tanık deliline dayanılmamış,vs delil diye de belirtilmemiş ve ön inceleme duruşmasında da belirtilmemiştir.Ön incelemede verilen iki haftalık süre içerisinde tanık listesi verilmiş ve ilk duruşmada hazır edilmiştir.Karşı taraf onay vermemiştir.Bu durmda HMk 145m.uygulanabilir mi? ve ya başka çözüm var mı?saygılar
Old 26-01-2016, 17:08   #2
av.sercan35

 
Varsayılan

Sorunuzu biraz daha açıklar mısınız? Anladığım kadarıyla davacı, tanıklarını duruşmada hazır ettiği halde, davalı muvvafakat etmediğinden tanıklar dinlenmemiştir. Tanıkların dinlenmesi için ne yapılabilir diye soruyorsunuz?
Old 26-01-2016, 18:16   #3
Av. Hande Temeltaşı

 
Varsayılan

Alıntı:
Yazan haksun
Selamlar.Dava dilekçesinde tanık deliline dayanılmamış,vs delil diye de belirtilmemiş ve ön inceleme duruşmasında da belirtilmemiştir.Ön incelemede verilen iki haftalık süre içerisinde tanık listesi verilmiş ve ilk duruşmada hazır edilmiştir.Karşı taraf onay vermemiştir.Bu durmda HMk 145m.uygulanabilir mi? ve ya başka çözüm var mı?saygılar

Yargıtay kararları ile kabul edildiği üzere, cevap dilekçesi verilmese dahi, verilecek davalıya da adil yargılanma hakkı çerçevesinde savunma imkanı tanınmalı ve bir defaya mahsus verilecek kesin mehil ile delillerini ve tanıklarını sunma imkanı tanınmalıdır.

T.C. YARGITAY

9.Hukuk Dairesi
Esas: 2008/33358
Karar: 2010/19302
Karar Tarihi: 17.06.2010


İŞÇİ ALACAKLARI DAVASI - DAVALININ MEVSİMLİK İŞÇİ OLARAK ÇALIŞTIĞI - DAVALI TANIKLARININ DİNLENMEMESİNİN SAVUNMA HAKKININ KISITLANMASI OLUP OLMADIĞI - HÜKMÜN BOZULMASI GEREĞİ

ÖZET: Somut olayda, mahkemece yapılması gereken iş davalı işveren şirkete tanıkların posta giderlerini ve tanık ücretlerini yatırmak üzere kesin mehil vermek, ara kararın yerine getirilmesi halinde tanıkları dinlemek ve sonra tüm delilleri değerlendirerek sonuca gitmektir. Mahkemece davalının savunma hakkının kısıtlanmış olması hatalı olup bozmayı gerektirmiştir.

(1475 S. K. m. 14) (4857 S. K. m. 17, 57)

Dava: Davacı, kıdem, ihbar tazminatı, izin ücreti alacaklarının ödetilmesine karar verilmesini istemiştir.

Yerel mahkeme, isteği kısmen hüküm altına almıştır.

Hüküm süresi içinde davalı avukatı tarafından temyiz edilmiş olmakla, dava dosyası için Tetkik Hakimi M. Başbayraktar Taşkın tarafından düzenlenen rapor dinlendikten sonra dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü:

Karar: Davacı iş sözleşmesinin haklı neden olmadan feshedildiğini iddia ederek kıdem, ihbar tazminatı ve yıllık izin ücreti alacağı isteğinde bulunmuştur.

Davalı mevsimlik işçi olarak çalıştığını, yeni sezonda başka yerde iş bulduğu için tekrar işe başlamadığını savunmuştur.

Mahkemece anılan istekler kabul edilmiştir.

Karar davalı tarafından temyiz edilmiştir.

Taraflar arasındaki uyuşmazlık davalı tanıklarının dinlenmemesinin savunma hakkının kısıtlanması olup olmadığı noktasında toplanmaktadır.

Davalı yargılama sırasında tanıklarının isimlerini bildirmiş ancak mahkemece şahitlerin dinlenmesine yönelik hiçbir ara karar alınmamıştır.

Davalı işveren şirkete usulünce kesin mehil verilmeden ve tanık listesinde adları yazılı tanıkları dinlemeden sonucuna gidilmesi savunma hakkını kısıtlar nitelikte olup usul ve yasaya aykırıdır.

Mahkemece yapılması gereken iş davalı işveren şirkete tanıkların posta giderlerini ve tanık ücretlerini yatırmak üzere kesin mehil vermek, ara kararın yerine getirilmesi halinde tanıkları dinlemek ve sonra tüm delilleri değerlendirerek sonuca gitmektir.

Mahkemece davalının savunma hakkının kısıtlanmış olması hatalı olup bozmayı gerektirmiştir.

Sonuç: Temyiz olunan kararın sair hususları incelenmeksizin yukarıda yazılı sebepten BOZULMASINA, peşin alınan temyiz harcının istek halinde ilgiliye iadesine, 17.06.2010 gününde oybirliği ile karar verildi.


T.C. YARGITAY

9.Hukuk Dairesi
Esas: 2011/50187
Karar: 2011/47450
Karar Tarihi: 07.12.2011


İŞÇİLİK ALACAKLARI DAVASI - YARGILAMANIN İLERLEYEN AŞAMALARINDA DAVALIYA DAVAYA İLİŞKİN TÜM DELİLLERİNİ VE TANIKLARINI BİLDİRİLMESİ HUSUSUNDA YENİDEN VE KESİN NİTELİKTE BİR SÜRE TANINMADIĞI - SAVUNMA HAKKININ KISITLANMASI - HÜKMÜN BOZULMASI

ÖZET: Mahkemece davalı tarafa tensip ara kararı ile birlikte tanık bildirmesi hususunda bir defa süre verilmiştir. Yargılamanın ilerleyen aşamalarında davalıya davaya ilişkin tüm delillerini ve tanıklarını bildirilmesi hususunda yeniden ve kesin nitelikte bir süre tanınmamıştır. Davalı tarafın … tarihinde bildirildiği tanıklarının dinlenmesi talebi, mahkemece dosyanın geçirdiği safahat dikkate alınarak reddedilmiştir. Bu husus savunma hakkının kısıtlanması sonucunu doğurduğundan, … tarihinde bildirilen davalı tanıkları dinlenmeli, davalıya kıdem tazminatının çek ile ödendiğini gösterir delillerini ibraz etmesi için süre tanınmalı, yukarıda numarası belirtilen çek ile davacıya ödeme yapılıp yapılmadığı ilgili bankaya kayıtları celp edilerek araştırılmalı, tüm dosya içeriği bir değerlendirmeye tabi tutularak sonucuna göre karar verilmelidir. Eksik inceleme ile hüküm kurulması hatalı olup bozmayı gerektirmiştir.

(4857 S. K. m. 4) (507 S. K. m. 2) (5362 S. K. m. 76) (9.HD. 17.06.2010 T. 2008/32438 E. 2010/19278 K.)

Dava: Davacı, kıdem, ihbar tazminatı, fazla çalışma, yıllık izin ücreti, ulusal bayram ve genel tatil alacaklarının ödetilmesine karar verilmesini istemiştir.

Yerel mahkeme, isteği hüküm altına almıştır.

Hüküm süresi içinde davalı avukatı tarafından temyiz edilmiş olmakla, dava dosyası için Tetkik Hakimi F. B. tarafından düzenlenen rapor dinlendikten sonra dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü:

Karar: A) Davacı İsteminin Özeti:

Davacı, davalıya ait iş yerinde 1990-30.12.2003 tarihleri arasında çalıştığını, iş akdinin davalı iş veren tarafından haksız ve bildirimsiz feshedildiğini, iş yerinde fazla mesai yaptığını, ulusal bayram genel tatil günlerinde çalışmanın devam ettiğini, yıllık izinlerinin kullandırılmadığını ileri sürerek, kıdem ve ihbar tazminatları ile bir kısım işçilik alacaklarının tahsilini istemiştir.

B) Davalı Cevabının Özeti:

Davalı, iş yerinin LPG satım işi ile ilgili olduğunu işinin esnaf ve sanatkarlar tanımına girdiği, davacının kendisine iş yeri açması nedeni ile çalışmasının karşılıklı anlaşma ile sonlandırıldığını ve hak kazandığı kıdem tazminatının davacıya ödendiğini savunarak, davanın reddini istemiştir.

C) Yargıtay Bozma İlamı

Yerel mahkemenin 10.04.2008 tarih, 2006/313 E-2008/169 K sayılı ilamı ile, davacının davalıya ait iş yerinde 10 yıl 7 Ay 18 gün süre ile çalıştığı, iş akdinin haklı nedenle feshedildiği hususunun davalı işveren tarafından ispatlanamadığı, davacının fazla çalışma, ulusal bayram genel tatil günleri çalışma karşılığı ücret ve yıllık izin alacaklarının bulunduğu kabul edilerek davanın kabulüne karar verilmiştir

Bu karar süresi içerisinde davalı tarafça temyiz edilmiştir

Verilen ilk karar temyiz incelemesi sonucunda, Yargıtay 9 Hukuk Dairesinin 17/06/2010 tarih, 2008/32438 E. 2010/19278 K. ilamı ile, 4857 sayılı İş Kanunu’nun 4. maddesinin 1. fıkrasının 1. bendi uyarınca, 507 sayılı Esnaf ve Sanatkarlar Kanununun 2. inci maddesinin tarifine uygun üç kişinin çalıştığı iş yerlerinde bu kanun hükümleri uygulanmayacağı, uyuşmazlığın iş mahkemesinde değil, görevli hukuk mahkemesine çözümlenmesi gerektiği, 507 sayılı kanunun 21.06.2005 tarihinde Resmi Gazetede yayınlanarak yürürlüğe giren 5362 Esnaf Ve Sanatkarlar Meslek Kuruluşları Kanunun 76.maddesi ile yürürlükten kaldırıldığı, bahsi geçen yeni yasal düzenlemede esnaf ve sanatkar tanımı değiştirildiği, somut olayda, davacının iddia konusu hizmet süresinin önceki yasa dönemini de kapsadığından 1475 sayılı İş Kanunun 5/5 maddesindeki düzenlemeler de dikkate alınarak, davalı iş yerinin niteliği, davacının işçi sayılıp sayılamayacağının belirlenmesi gerektiği belirtilerek bozulmuştur.

D) Yerel Mahkeme Kararının Özeti:

Mahkemece, bozma ilamı usul ve yasaya uygun bulunduğundan uyulmasına karar verilmiştir.

Yapılan yargılama sonucunda toplanan kanıtlar ve bilirkişi raporuna dayanılarak. Davalının Ticaret Sicil kaydının bulunması ve iştigal konusunun ticaret, komisyonculuk, halı ve mobilya, ev aletleri alım ve satımı olması, iş yerinde davalının da çalıştığı kabul edildiğinde sayısal olarak da 4-5 kişinin çalıştığı, davalı tarafın İş Kanunundan doğan kıdem tazminatını ödediğini beyan etmesi karşısında artık davacının 1475 sayılı İş Kanunu kapsamında olduğu ve işçi sayılması gerektiği kanaatine varılarak davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.

D) Temyiz:

Kararı davalı taraf temyiz etmiştir.

E) Gerekçe:

1- Dosyadaki yazılara, toplanan delillerle kararın dayandığı kanuni gerektirici sebeplere göre, davalının aşağıdaki bendin kapsamı dışında kalan temyiz itirazları yerinde değildir.

2- Taraflar arasındaki uyuşmazlık, iş sözleşmesinin karşılıklı anlaşma neticesinde sona erdirilip erdirilmediği, davacıya hak kazandığı kıdem tazminatının ödenip ödenmediği noktalarında toplanmaktadır.

Davacı iş akdinin davalı iş veren tarafından sonlandırıldığını, davalı ise davacının yeni bir iş yeri açması nedeni ile iş akdine anlaşarak son verdiklerini kıdem tazminatının ödendiğini savunmaktadır. Bu durumda davacının kıdem tazminatına hak kazandığı sabittir. Ancak davalı tarafça cevap dilekçesinde, davacının hak kazandığı kıdem tazminatına istinaden Vakıfbank Perpa Şubesinin 3934332 nolu çeki ile ödeme yapıldığını ve davacının bu çek bedelini tahsil ettiğini ileri sürmektedir.

Fazla çalışma ve ulusal bayram genel tatil günleri çalışma karşılığı ücret alacakları yönünden ise; davalı işveren davacının iş yerinde mesaisini kendisi ayarlayabilecek yönetici konumunda olduğunu, bu hususun ispatına ilişkin bildirdikleri tanıklarının dinlenmediğini beyan etmektedir.

İş yerinde üst düzey yönetici konumda çalışan işçi, görev ve sorumluluklarının gerektirdiği ücretinin ödenmesi durumunda, ayrıca fazla çalışma ücretine hak kazanamaz. Bununla birlikte üst düzey yönetici konumunda olan işçiye aynı yerde görev ve talimat veren bir başka yönetici ya da şirket ortağı bulunması halinde, işçinin çalışma gün ve saatlerini kendisinin belirlediğinden söz edilemeyeceğinden, yasal sınırlamaları aşan çalışmalar için fazla çalışma ücreti talep hakkı doğar. O halde üst düzey yönetici bakımından şirketin yöneticisi veya yönetim kurulu üyesi tarafından fazla çalışma yapması yönünde bir talimatın verilip verilmediğinin de araştırılması gerekir. İş yerinde yüksek ücret alarak görev yapan üst düzey yöneticiye işveren tarafından fazla çalışma yapması yönünde açık bir talimat verilmemişse, görevinin gereği gibi yerine getirilmesi noktasında kendisinin belirlediği çalışma saatleri sebebiyle fazla çalışma ücreti talep edemeyeceği kabul edilmelidir.

Mahkemece davalı tarafa tensip ara kararı ile birlikte tanık bildirmesi hususunda bir defa süre verilmiştir. Yargılamanın ilerleyen aşamalarında davalıya davaya ilişkin tüm delillerini ve tanıklarını bildirilmesi hususunda yeniden ve kesin nitelikte bir süre tanınmamıştır. Davalı tarafın 18.08.2011 tarihinde bildirildiği tanıklarının dinlenmesi talebi, mahkemece dosyanın geçirdiği safahat dikkate alınarak reddedilmiştir.

Bu husus savunma hakkının kısıtlanması sonucunu doğurduğundan, 18.08.2011 tarihinde bildirilen davalı tanıkları dinlenmeli, davalıya kıdem tazminatının çek ile ödendiğini gösterir delillerini ibraz etmesi için süre tanınmalı, yukarıda numarası belirtilen çek ile davacıya ödeme yapılıp yapılmadığı ilgili bankaya kayıtları celp edilerek araştırılmalı, tüm dosya içeriği bir değerlendirmeye tabi tutularak sonucuna göre karar verilmelidir. Eksik inceleme ile hüküm kurulması hatalı olup bozmayı gerektirmiştir.

F) Sonuç:

Temyiz olunan kararın, yukarıda yazılı sebeplerden dolayı BOZULMASINA, peşin alınan temyiz harcının istek halinde ilgiliye iadesine 07.12.2011 tarihinde oybirliği ile karar verildi.



Hatta aşağıdaki kararda tanık listesi verilebilecek durumlar da sayılmıştır.

Önincelemede HMK 140/5 hükmü uyarınca süresinde tanık listesi de verildiğine göre, tanıkların HMK 145 hükmüne gerek kalmaksızın dinlenmesi gerekir kanaatindeyim.

Zira sunulması gereken sürede tanıklar sunulmuştur.

T.C. YARGITAY
1.Hukuk Dairesi

Esas: 2014/13940
Karar: 2014/18257
Karar Tarihi: 24.11.2014

ECRİMİSİL DAVASI - DAVACI TARAFA TANIK LİSTESİNİ BİLDİRMESİ İÇİN KESİN SÜRE VERİLMESİ GEREKTİĞİ - TANIKLARIN DİNLENEREK İNTİFADAN MEN KOŞULUNUN OLUŞUP OLUŞMADIĞININ BELİRLENMESİ GEREĞİ - HÜKMÜN BOZULMASI

ÖZET: Mahkemece davacı tarafa tanık listesini bildirmesi için kesin süre verilmesi, gösterilmesi halinde tanıkların dinlenerek intifadan men koşulunun oluşup oluşmadığı, oluşmuş ise ne zaman oluştuğunun belirlenmesi ve sonucuna göre bir karar verilmesi gerekirken, noksan soruşturma ile yetinilerek karar verilmiş olması doğru değildir.

(4721 S. K. m. 701, 995) (6100 S. K. m. 119, 129, 140) (YHGK 27.02.2002 T. 2002/3-131 E. 2002/114 K.)

Taraflar arasında görülen ecrimisil davası sonunda, yerel mahkemece davanın, kısmen kabulüne ilişkin olarak verilen karar davacılar vekili tarafından yasal süre içerisinde temyiz edilmiş olmakla dosya incelendi, tetkik hakiminin raporu okundu, açıklamaları dinlendi, gereği görüşülüp düşünüldü;

Dava, paydaşlar arasında ecrimisil isteğine ilişkindir.

Mahkemece, davacı A.'nin açtığı ortaklığın giderilmesi davası ile intifadan men koşulunun gerçekleştiği gerekçesi ile davanın kısmen kabulüne, diğer davacının açtığı davanın ise paydaşlar arasında intifadan men koşulunun oluşmadığı gerekçesi ile reddine karar verilmiştir.

Dosya içeriğinden ve toplanan delillerden, dava konusu 3 parsel sayılı taşınmazdaki 4 numaralı bağımsız bölümde 1/2 payın tarafların ortak murisi olan ve 05.05.1989 tarihinde ölen H. adına kayıtlı olduğu, davacı A.'in anılan taşınmaz için 08.07 2011 tarihinde ortaklığın giderilmesi davası açtığı, eldeki davanın ise mesken niteliğindeki taşınmazda baştan beri davalının oturduğunu iddiasına dayalı olarak açıldığı, davalının da taşınmazda oturduğunu kabul ettiği, ancak dava tarihinden önce davacıların taşınmazdan yararlanma isteklerini kendisine bildirmediklerini, başka bir deyişle intifadan men edilmediğini savunduğu anlaşılmaktadır.

Hemen belirtilmelidir ki, dava konu taşınmazda taraflar paydaştırlar. Paylı mülkiyette taşınmazdan yararlanamayan paydaş, engel olan öteki paydaş veya paydaşlardan her zaman payına vaki elatmanın önlenilmesini ve/veya ecrimisil isteyebilir. Elbirliği mülkiyetinde de paydaşlardan biri öteki paydaşların olurlarını almadan veya miras şirketine temsilci atanmadan tek başına ortak taşınmazdan yararlanmasına engel olan ortaklar aleyhine ecrimisil davası açabilir. Ancak, o paydaşın, payına karşılık çekişmesiz olarak kullandığı bir kısım yer varsa açacağı ecrimisil davasının dinlenme olanağı yoktur. Yerleşmiş Yargıtay içtihatlarına ve aynı doğrultudaki bilimsel görüşlere göre payından az yer kullandığını ileri süren paydaşın sorununu, kesin sonuç getiren taksim veya ortaklığın satış yoluyla giderilmesi davası açmak suretiyle çözümlemesi gerekmektedir.

Kural olarak, men edilmedikçe paydaşlar birbirlerinden ecrimisil isteyemezler. İntifadan men koşulunun gerçekleşmesi de, ecrimisil istenen süreden önce davacı paydaşın davaya konu taşınmazdan ya da gelirinden yararlanmak isteğinin davalı paydaşa bildirilmiş olmasına bağlıdır. Ancak, bu kuralın yerleşik yargısal uygulamalarla ortaya çıkmış bir takım istisnaları vardır. Bunlar; davaya konu taşınmazın kamu malı olması, ecrimisil istenen taşınmazın (bağ, bahçe gibi) doğal ürün veren ya da (işyeri, konut gibi) kiraya verilerek hukuksal semere elde edilen yerlerden olması, paylı taşınmazı işgal eden paydaşın bu yerin tamamında hak iddiası ve diğerlerinin paydaşlığını inkar etmesi, paydaşlar arasında yapılan kullanım anlaşması sonucu her paydaşın yararlanacağı ortak taşınmaz veya bölümlerinin belirli bulunması, davacı tarafından diğer paydaşlar aleyhine daha önce bu taşınmaza ilişkin, elatmanın önlenmesi, ortaklığın giderilmesi, ecrimisil ve benzeri davalar açılması veya icra takibi yapılmış olması halleridir. Bundan ayrı, taşınmazın getirdiği ürün itibariyle de, kendiliğinden oluşan ürünler; biçilen ot, toplanan fındık, çay yahut muris tarafından kurulan işletmenin yahut, başlı başına gelir getiren işletmelerin işgali halinde intifadan men koşulunun oluşmasına gerek bulunmamaktadır.

Yine paydaşlar arasında yapılan kullanım anlaşması sonucu her paydaşın yararlanacağı ortak taşınmaz veya bölümlerinin belli bulunması durumunda, davacı paydaş tarafından davalı paydaş aleyhine bu taşınmaza ilişkin elatmanın önlenmesi, ortaklığın giderilmesi, ecrimisil ve benzeri dava açılması hallerinde intifadan men koşulu aranmaz.

Bu nedenle, davaya konu taşınmazlar yönünden sayılan istisnalar dışında intifadan men koşulunun gerçekleşmesi aranacak ve intifadan men koşulunun gerçekleştiği iddiası, her türlü delille kanıtlanabilecektir. (Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 27.02.2002 gün ve 2002/3-131 E, 2002/114 K sayılı ilamı)

25.05.1938 tarih ve 29/10 sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararı ve Yargıtay'ın aynı yoldaki yerleşmiş içtihatları uyarınca ecrimisil davaları beş yıllık zamanaşımına tabi olup bu beş yıllık süre dava tarihinden geriye doğru işlemeye başlar.

Somut olayda, davacılar ön inceleme duruşmasından önce 28.02.2012 tarihli dilekçeleri ile davalıyı uyardıklarını ileri sürerek, tanık delili ile intifadan men koşulunun kanıtlanacağını belirtmişlerdir.

Ne var ki, mahkemece davacı tarafa tanıklarını göstermesi için önel verilmeden sonuca gidilmiştir.

Bilindiği üzere; tanık listesi dava dilekçesi ile birlikte (HMK. 119/f md.), cevap dilekçesi ile birlikte ( HMK. 129/1-e md.) ya da ön inceleme duruşması sonunda verilen kesin sürede (HMK. 140/5. md) verilebilir.

Hal böyle olunca, yukarıda açıklanan ilkeler ve değinilen olgular gözetilmek suretiyle, mahkemece davacı tarafa tanık listesini bildirmesi için kesin süre verilmesi, gösterilmesi halinde tanıkların dinlenerek intifadan men koşulunun oluşup oluşmadığı, oluşmuş ise ne zaman oluştuğunun belirlenmesi ve sonucuna göre bir karar verilmesi gerekirken, noksan soruşturma ile yetinilerek yazılı olduğu üzere karar verilmiş olması doğru değildir.

Sonuç: Davacı tarafın temyiz itirazları yerindedir. Kabulü ile hükmün açıklanan nedenden ötürü (6100 sayılı Yasanın geçici 3. maddesi yollaması ile) 1086 sayılı HUMK'nın 428. maddesi gereğince BOZULMASINA, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 24.11.2014 tarihinde oybirliği ile, karar verildi.
Old 30-01-2016, 12:21   #4
Alimert Karakılçık

 
Varsayılan

Mevcut dosyalarda dava dilekçesinde tanık deliline dayanılmasa dahi ön inceleme duruşmasında verilen sürede bildirilen tanıklara itirazla yapılan temyizler bozulmadan dönüyor. Ve hatta ön inceleme duruşmasında verilen sürede sadece tanık deliline dayanılsa dahi ilerleyen dönemde keşif aşamasında bile dinletilen tanıklar ismi keşif sırasında bildirmesinden bahisle temyiz sebebi yapıldığında Yargıtay temyiz sebepleri arasında bu konuyu değerlendirmeyerek diğer temyiz sebeplerini inceliyor.
Yanıt


Şu anda Bu Konuyu Okuyan Ziyaretçiler : 1 (0 Site Üyesi ve 1 konuk)
 

 
Forum Listesi

Benzer Konular
Konu Konuyu Başlatan Forum Yanıt Son Mesaj
iş mahkemesinde tanık delili atilaa1 Meslektaşların Soruları 1 09-11-2015 09:51
ön incelemeden sonra tanık bildirme-ölenin gerçek kazancına dair tanık delili yeditepelişehir Meslektaşların Soruları 3 10-04-2013 18:23
Tanık Delili FiNaZZi Meslektaşların Soruları 2 22-11-2012 13:59
İşveren sıfatının - husumetin - tanık delili ile ispatı Av. Filiz TEMİZ ÜNER Meslektaşların Soruları 2 31-07-2012 14:54
ticari davada tanık delili belle Meslektaşların Soruları 1 18-06-2006 17:39


THS Sunucusu bu sayfayı 0,06053996 saniyede 15 sorgu ile oluşturdu.

Türk Hukuk Sitesi (1997 - 2016) © Sitenin Tüm Hakları Saklıdır. Kurallar, yararlanma şartları, site sözleşmesi ve çekinceler için buraya tıklayınız. Site içeriği izinsiz başka site ya da medyalarda yayınlanamaz. Türk Hukuk Sitesi, ağır çalışma şartları içinde büyük bir mesleki mücadele veren ve en zor koşullar altında dahi "Adalet" savaşından yılmayan Türk Hukukçuları ile Hukukun üstünlüğü ilkesine inanan tüm Hukukseverlere adanmıştır. Sitemiz ticari kaygılardan uzak, ücretsiz bir sitedir ve her meslekten hukukçular tarafından hazırlanmakta ve yönetilmektedir.