Ana Sayfa
Kavram Arama : THS Google   |   Forum İçi Arama  

Üye İsmi
Şifre

Meslektaşların Soruları Hukukçu meslektaşların hukuki nitelikte sorularını birbirlerine yöneltecekleri mesleki yardımlaşma forumu. SADECE hukuk fakültesi mezunları ile hukuk profesyonellerinin (bilirkişi, icra müdürü vb.) yazışmasına açıktır. [Yeni Soru Sorun]

dini nikahlı olan eşin hukuki yönden hakları nelerdir

Yanıt
Old 04-09-2007, 09:55   #1
avmuhammet25

 
Varsayılan dini nikahlı olan eşin hukuki yönden hakları nelerdir

değerli arkadaşlar konu hakkında araştırma yapmama rağmen yeterli bir bilgi toplayamadım.Dini nikahlı olan eşe mehir senedi verilmişse bunu talep edebilirmi ?Ayrıca tazminat nafaka gibi hakları varmıdır.Yargıtayın bu konuda çelişikili kararları var.6 kararında talep edemez diyor.1 kararında ise talep edebilir diyor.bu konuda bilginiz varsa yardımcı olabilirseniz sevinirim
Old 04-09-2007, 13:10   #2
HÜLYA ÖZDEMİR

 
Varsayılan

T.C.

YARGITAY

13. HUKUK DAİRESİ

E. 2005/3888

K. 2005/10313

T. 20.6.2005

• ALACAK DAVASI ( Mihir Senedine Dayanarak - Bileziklerin Ayarının Belirtilmemesi/Evlilik Sırasında Takılan Bileziklerin 18 Veya 22 Ayar Olmasının Hayatın Olağan Akışına Daha Uygun Olduğu )

• MİHİR SENEDİ ( Bileziklerin Ayarının Belirtilmemesi/Evlilik Sırasında Takılan Bileziklerin 18 Veya 22 Ayar Olmasının Hayatın Olağan Akışına Daha Uygun Olduğu - Alacak Davası )

• BOŞANMA ( Mihir Senedine Dayanarak Alacak Davası - Bileziklerin Ayarının Belirtilmemesi/Bilirkişinin 14 Ayar Olduğu Kabul Edilerek Hesaplama Yapmasının Hayatın Olağan Akışına Aykırılığı )

4721/m. 217

ÖZET : Mahkemece hükme esas alınan bilirkişi raporunda mihir senedinde belirtilen dokuz adet bileziğin 14 ayar olduğu kabul edilerek hesaplama yapılmıştır. Davacı, bileziklerin 14 ayar değil 22 ayar olduğunu belirterek bilirkişi raporuna itiraz etmişse de bilirkişiden ek rapor alınmamıştır. Mihir senedinde, bileziklerin hangi ayarda olduğu belirtilmemiştir. Ne var ki evlilik sırasında takılan bileziklerin 18 veya 22 ayar olması hayatın olağan akışına daha uygundur. Bu nedenle mahkemece, bilirkişiden ek rapor alınmak suretiyle, bu konuda araştırma ve değerlendirme yapılarak sonucuna göre bir karar verilmesi gerekir.
DAVA : Taraflar arasındaki alacak davasının yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerden dolayı davanın kısmen kabulüne kısmen reddine yönelik olarak verilen hükmün süresi içinde taraflar avukatı tarafından temyiz edilmesi üzerine dosya incelendi, gereği konuşuldu düşünüldü:
KARAR : Davacı, 31.5.2001 tarihinde davalı ile boşandıklarını, evlendikleri zaman mihir senedindeki eşyaların kendisine bağışlandığını ne var ki bu eşyaların evden ayrılırken davalıda kaldığını ileri sürerek, eşyaların aynen iadesine, olmadığı takdirde bedeli olan 3.678.000.000 TL'nin dava tarihinden itibaren yasal faizi ile birlikte ödetilmesine karar verilmesini istemiştir.
Davalı, mihir senedine dayanılarak talepte bulunulamayacağını, bağışlamadan rücu koşullarının gerçekleştiğini, davacının evden ayrılırken eşyaları götürdüğünü belirterek, davanın reddini dilemiştir.
Mahkemece, davanın kabulüne, kararda yazılı olan eşyaların aynen iadesine, mümkün olmaması halinde eşyaların bedeli olan 3.668.000.000 TL'nin dava tarihinden itibaren yasal faizi ile birlikte ödetilmesine karar verilmiş, hüküm taraflarca temyiz edilmiştir.
1- Dosyadaki yazılara, kararın dayandığı delillerle yasaya uygun gerektirici nedenlere ve özellikle delillerin takdirinde bir isabetsizlik bulunmamasına göre davalının tüm temyiz itirazlarının reddi gerekir.
2- Davacının temyiz itirazlarının incelenmesinde; Mahkemece hükme esas alınan bilirkişi raporunda mihir senedinde belirtilen dokuz adet bileziğin 14 ayar olduğu kabul edilerek hesaplama yapılmıştır. Davacı, bileziklerin 14 ayar değil 22 ayar olduğunu belirterek bilirkişi raporuna itiraz etmişse de bilirkişiden ek rapor alınmamıştır. Mihir senedinde, bileziklerin hangi ayarda olduğu belirtilmemiştir. Ne var ki evlilik sırasında takılan bileziklerin 18 veya 22 ayar olması hayatın olağan akışına daha uygundur. Bu nedenle mahkemece, bilirkişiden ek rapor alınmak suretiyle, bu konuda araştırma ve değerlendirme yapılarak sonucuna göre bir karar verilmesi gerekirken yazılı şekilde hüküm kurulmuş olması usul ve yasaya aykırı olup bozmayı gerektirir.
SONUÇ : Birinci bent gereğince davalının tüm temyiz itirazlarının reddine, ikinci bentte açıklanan nedenlerle temyiz edilen kararın temyiz eden davacı yararına BOZULMASINA, peşin harcın istek halinde iadesine, 20.06.2005 gününde oybirliğiyle karar verildi.
T.C.

YARGITAY

HUKUK GENEL KURULU

E. 1997/4-690

K. 1997/893

T. 5.11.1997

• MANEVİ TAZMİNAT ( Resmi Nikah Olmaksızın Birlikte Yaşadığı Kadını Evden Uzaklaştıran Erkeğin Anılan Kadına Bir Miktar Manevi Tazminat Ödemesinin Gerekmesi )

• NİKAHSIZ BİRLİKTE YAŞAMA ( Erkeğin Kadını Evden Uzaklaştırması Durumunda Bir Miktar Manevi Tazminat Ödemesinin Gerekmesi )

• RESMİ NİKAHSIZ BERABER YAŞADIĞI KADINI EVDEN UZAKLAŞTIRAN ERKEK ( Anılan Kadına Bir Miktar Manevi Tazminat Ödenmesinin Gerekmesi )

743/m.24

818/m.49


ÖZET : Resmi nikah olmaksızın birlikte yaşadığı kadını evden uzaklaştıran erkeğin, anılan kadına bir miktar manevi tazminat ödemesi gerekir.
DAVA : Taraflar arasındaki "manevi tazminat" davasından dolayı yapılan yargılama sonunda; Kadirli Asliye Hukuk Mahkemesi'nce davanın kısmen kabul ve kısmen reddine dair verilen 28.11.1996 gün ve 1996/201-941 sayılı kararın incelenmesi, davalı vekili tarafından istenilmesi üzerine, Yargıtay 4. Hukuk Dairesi'nin 26.5.1997 gün ve 1997/1437-5652 sayılı ilamı ile; ( ... Dava, erkekle kadının birarada resmi; nikah olmaksızın yaşamaları sırasında davalı erkeğin, davacı kadını evden uzaklaştırması, dolayısıyla bu yüzden uğradığı zararının giderimine ilişkindir.
Manevi zarar, kişilik değerlerinde oluşan objektif eksilmedir. Duyulan acı, çekilen ızdırap, manevi zarar değil, onun görüntüsü olarak ortaya çıkabilir. Acı ve elemin manevi zarar olarak nitelendirilmesi sonucu, tüzel kişileri ve bilinçsizleri; öte yandan acılarını içlerinde gizleyenleri tazminat isteme haklarından yoksun bırakmamak için yasalar, manevi tazminat verilebiIecek olguları sınırlamıştır. Bunlar, kişinin ve ailenin onur ve saygınlığına yönelik suçlar ( TCK 38 ), kişilik değerlerinin zedelenmesi ( MK.24 ), isme saldırı ( MK.25 ), nişan bozulması ( MK.85 ), evlenmenin feshi ( MK. 126 ) vd. ), babalığın benimsenmemesi ( MK.305 ), bedensel zarar ve öldürme ( BK.47 ) ile kişilik haklarının zedelenmesidir ( BK.49 ). İçlerinden MK.24/2 ile BK.49 daha kapsamlıdır. MK.24'ün belli yerlere yollaması yüzünden böyle bir durumun bulunduğu yerde, onu düzenleyen kurallar ( örneğin, MK.25, 143/2, 243, 305 ); bunların dışında BK.49 uygulanır.
MK.24 ve BK.49'da belirlenen kişisel çıkarlar, kişilik haklarıdır. Kişilik hakkı ise, kişisel varlıkların korunmasıyla ilgilidir. Kişisel varlıklar, bedensel ve ruhsal tamlık ve yaşam ile nesep gibi insanın, insan olmasından güç alan varlıklar ya da kişinin adı, onuru ve sır alanı gibi dolaylı varlıklar olarak iki kesimlidir. Tekniğin gelişimi ve yaşam koşullarına göre belirlenmiş varlıkların, açıklananlarla çerçevelenmesine, davaya konu olayın bu çerçeve dışında kalmasına göre manevi tazminat isteği reddedilmelidir.
Yerel mahkemece anılan yönler gözetilmeksizin davalı tarafın manevi tazminatla sorumlu tutulmuş olması, bozmayı gerektirir... ) gerekçesiyle bozularak dosya yerine geri çevrilmekle, yeniden yapılan yargılama sonunda; mahkemece önceki kararda direnilmiştir.
Hukuk Genel Kurulu'nca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra gereği görüşüldü:
KARAR : Tarafların karşılıklı iddia ve savunmalarına, dosyadaki tutanak ve kanıtlara, mahkeme karannda açıklanan gerektirici nedenlere ve özellikle delillerin değerlendirilmesinde bir isabetsizlik bulunmamasına göre, usul ve yasaya uygun bulunan direnme kararının onanması gerekir. SONUÇ : Davalı vekilinin temyiz itirazlarının reddi ile, direnme kararının yukarıda açıklanan nedenlerle ONANMASINA ve aşağıda dökümü yazılı ( 3.171.000 ) lira bakiye temyiz ilam harcının temyiz edenden alınmasına, 5:11.1997 tarihinde oyçokluğu ile karar verildi.

T.C.

YARGITAY

4. HUKUK DAİRESİ

E. 2001/4849

K. 2001/8843

T. 1.10.2001

• KİŞİLİK HAKLARINA SALDIRI NİTELİĞİ VE MANEVİ TAZMİNAT ( Evlendiği Davacıyla Resmi Nikah Yapmaktan Kaçınan ve Onu Terkeden Koca )

• MANEVİ TAZMİNAT TALEBİ ( Geleneklere Göre Evlendiği Halde Resmi Nikah Yapmaktan Kaçınan ve Kadını Terkeden Kocadan )

• RESMİ NİKAH YAPMAKTAN KAÇINMA VE TERKETME ( Kişilik Haklarına Saldırı Niteliği ve Manevi Tazminat Yükümlülüğü )

• NİKAHSIZ EVLENDİĞİ KARISINI TERKEDEN KOCA ( Manevi Tazminat Ödeme Mükellefiyeti )

743/m.24


ÖZET : Davalının evlenmek vaadi ile davacı ile birleştiği, hatta bu amaçla yörenin gelenekleri ile düğün dahi yaptığı, hiçbir neden olmadan da resmi evlenme olgusuna yanaşmadığı anlaşılmaktadır. Davalının bu hareketi ile davacının sosyal kişilik değerlerine saldırıda bulunduğu açıktır. Bu da davacının manevi tazminat isteminde haklı olduğu sonucunu doğurur.
DAVA : Davacı Leyla Kaçar vekili Avukat Sahabettin Aydoğdu tarafından, davalı Scbahattin İstek aleyhine 16/12/1998 gününde verilen dilekçe ile resmi evlilikleri olmayan eşler arasındaki eşyaların aynen iadesi, bu mümkün olmadığı takdirde bedelinin tazmini ve manevi tazminat istenmesi üzerine mahkemece yapılan yargılama sonunda; davanın reddine dair verilen 20/12/2000 günlü kararın Yargıtay'ca incelenmesi davacı vekili Avukat Sahabettin Aydoğdu tarafından süresi içinde istenilmekle temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra tetkik hakimi tarafından hazırlanan rapor ile dosya içerisindeki kağıtlar incelenerek gereği görüşüldü.
KARAR : 1- Dosyadaki yazılara, kararın dayandığı kanıtlarla yasaya uygun gerektirici nedenlere, özellikle delillerin değerlendirilmesinde bir isabetsizlik görülmemesine göre aşağıdaki bendin kapsamı dışında kalan temyiz itirazları reddedilmelidir.
2- Diğer temyiz itirazlarına gelince; davacı, davalı ile evlenmek amacı ile biraraya geldiklerini, daha sonra davalının evlenmeye yanaşmaması nedeni ile evi terk etmek zorunda kaldığını, davalı elinde kalan eşyaların iadesini ve manevi tazminat isteminde bulunmuştur. Mahkemece istem reddedilmiş, karar davacı tarafından temyiz edilmiştir.
Mahkemece verilen kararda eşyaya ilişkin bölüm uygun görülmüş ise de, manevi tazminata dair karar somut olaylara uygun düşmemiştir. Şöyle ki;
Dosyadaki kanıtlara göre, tarafların ve ailelerin Elazığ'ın köyünde oturdukları, davacının davalı tarafından istenmesi üzerine yörenin geleneklerine uygun biçimde düğün yapılıp evlendirildikleri ve davalının işi gereği İstanbul'da oturdukları, bu birlikteliğin 6 ay kadar devam ettiği anlaşılmaktadır. Daha sonra davacının köyündeki bir yakınının ölümü üzerine, tarafların birlikte başsağlığı için köye gittikleri, bir süre kaldıktan sonra davacının köyde kalıp, davalının İstanbul'a döndüğü, bu ayrı kalmanın 1,5 ayı aşkın süre devam etmesinden sonra davalının davacıyı telefon ile arayarak gelmemesini istediği artık davacıyı istemediğini bildirdiği görülmüştür. Bunun üzerine hamile olan davacı üzüntü karşısında çocuğunu düşürmüştür. Yine dosyadaki kanıtlara göre genç yaşta dul kalan ve bu belirtilen biçimde karşılaştığı olaylardan dolayı kendi yaşına ve sosyal durumuna uymayan kişiler tarafından evlenme teklifi almış, bu durum da davacı üzerinde üzüntü oluşturmuştur.
Davacının karşılaştığı bu sonucun, davacının haksız eyleminden kaynaklandığına ilişkin davalı tarafından somut kanıtlar getirilememiştir. Davalı tarafından gösterilen tanıkların açıklamalarında, davacının çocuğunu aldırması nedeni ile davalının davacıyı istemediği biçiminde bir beyan ileri sürülmüş ise de, doktor olan bilirkişiden alınan rapordan çocuğun iradi olarak aldırılmayıp, kendiliğinden düşük meydana geldiği belirtildiğinden davalının iddiasının gerçeği yansıtmadığı anlaşılmaktadır. Davacının gösterdiği tanıkların açıklamalarında ise, hiçbir neden olmadan davalının davacıyı istemediği, arada başka bir kadının bulunduğu, hatta ayrılıktan 2 ay sonra davalının başkası ile evlendiğini duyduklarını belirtmişlerdir.
Şu durumda, davalının evlenmek vaadi ile davacı ile birleştiği, hatta bu amaçla yörenin gelenekleri ile düğün dahi yaptığı, hiçbir neden olmadan da resmi evlenme olgusuna yanaşmadığı anlaşılmaktadır.
Davalının bu hareketi ile davacının sosyal kişilik değerlerine saldırıda bulunduğu açıktır. Bu da davacının manevi tazminat isteminde haklı olduğu sonucunu doğurur. Mahkemenin tüm bu olguları gözönünde tutmak suretiyle, takdir edilecek miktarda manevi tazminata hükmetmesi gerekir iken, bu kalem isteğinin de ret edilmiş olması usul ve yasaya aykırı olup, kararın bu nedenle bozulması gerekmiştir.
SONUÇ : Temyiz olunan kararın yukarıda ( 2 ) nolu bentte gösterilen nedenle BOZULMASINA, diğer temyiz itirazlarının ( 1 ) nolu bentte gösterilen nedenle reddine ve peşin alınan harcın istek halinde geri verilmesine 1/10/2001 gününde oyçokluğuyla karar verildi.
KARSI OY YAZISI
Reşit olan davacının davalı ile biraraya gelmiş olmalarını takiben resmi nikah yapılmadığından söz ederek davalıdan tazminat isteyebilmesi için resmi nikah yapılmasına davalının yanaşmamış olması, başka deyişle fiili beraberliğin davalının kusurlu davranışı ile sona ermiş olması gerekir. Dosyadaki delillerin birlikte değerlendirilmesinde davalının kusurlu sayılmasını, en azından fazla kusurlu sayılmasını gerektiren bir durum olmadığından davacı yararına manevi tazminata karar verilmek üzere kararın bozulmuş olması uygun olmamıştır.
Tarafların fiili evlilikleri sırasında bir kısım eşyanın da davalı tarafça temin edildiği, iade sırasında davacıca birliğe getirilen eşya iade edildiği halde bu bölüm eşyanın iade edilmediği anlaşılmaktadır. Birliğe getirilip kadına armağan edildiği kabul edilen eşyanın ona iade edilmemiş olmasının sebebi yoktur. Yukarda yazılan nedenlerle manevi tazminat ile ilgili bozma kararma ve bir kısım eşya ile ilgili onama kararına katılamıyorum. 01/10/2001

T.C.

YARGITAY

4. HUKUK DAİRESİ

E. 2004/5370

K. 2004/14142

T. 13.12.2004

• MANEVİ TAZMİNAT ( Gayriresmi Evliliğin Gerçekleştiği Yılda Reşit ve Mümeyyiz Olan Davacı - Daha Sonra Resmi Nikah Gerçekleşmedi Diye Talep Edemeyeceği )

• NİKAH GERÇEKLEŞMEMESİ NEDENİYLE MANEVİ TAZMİNAT TALEBİ ( Talep Edilemeyeceği - Gayriresmi Evliliğin Gerçekleştiği Yılda Reşit ve Mümeyyiz Olan Davacı )

• EŞYA ALACAĞI ( Gayriresmi Evli Çiftin Ayrılması - Kadına Ait Dört Burma Bileziğin Davalıca İhtiyaçları İçin Bozdurlup Harcanması/Davanın Kabulü Gereği )

• RESMİ OLMAYAN EVLİLİK ( Evliliğin Gerçekleştiği Yılda Reşit ve Mümeyyiz Olan Davacı - Daha Sonra Resmi Nikah Gerçekleşmedi Diye Manevi Tazminat Talep Edemeyeceği )

• YARGILAMA GİDERLERİ ( Hükmün Sonuçlarına Göre Tarafların Sorumlulukları İle İlgili Olduğu - Vekalet Ücretinin de Bu Kapsamda Bulunduğu )

• VEKALET ÜCRETİ ( Yargılama Giderleri/Hükmün Sonuçlarına Göre Tarafların Sorumlulukları İle İlgili Olduğu - Vekalet Ücretinin de Bu Kapsamda Bulunduğu )

1086/m.417/1, 423/b-6

1136/m.164/son

818/m.47


ÖZET : Davacı, gayriresmi evliliğin gerçekleştiği 2000 yılında reşit ve mümeyyizdir. Resmi nikah olmaksızın kendi iradesi ile evlenmeyi kabul etmiştir. Bu nedenle daha sonra resmi nikah gerçekleşmedi diye manevi tazminat isteyemez.
Yargılama giderleri hükmün sonuçlarına göre tarafların sorumlulukları ile ilgili olduğundan, hükümle birlikte karara bağlanması gerekir ve aleyhine hüküm verilen tarafa yükletilir; vekalet ücreti de yargılama giderlerindendir.
DAVA : Davacı S. E. vekili Avukat M. G. tarafından, davalılar S. B. ve diğerleri aleyhine 16.4.2003 gününde verilen dilekçe ile eşya iadesi ve manevi tazminat istenmesi üzerine mahkemece yapılan yargılama sonunda; davanın kısmen kabulüne dair verilen 10.12.2003 günlü kararın Yargıtay'ca incelenmesi taraf vekillerince süresi içinde istenilmekle temyiz dilekçelerinin kabulüne karar verildikten sonra tetkik hakimi tarafından hazırlanan rapor ile dosya içerisindeki kağıtlar incelenerek gereği görüşüldü:
KARAR : 1- Dosyadaki yazılara, kararın dayandığı kanıtlarla yasaya uygun gerektirici nedenlere, özellikle delillerin değerlendirilmesinde bir isabetsizlik görülmemesine göre tarafların aşağıdaki bentlerin kapsamı dışında kalan temyiz itirazları reddedilmelidir.
2- Davacının diğer temyiz itirazlarına gelince; dava, manevi tazminat ve eşya alacağına ilişkindir. Mahkemece, manevi tazminat istemi kısmen kabul edilirken, eşya alacağına ilişkin istem reddedilmiştir.
Davalılar, yargılama sırasında verdikleri beyanlarında; davacının isteği ile sadece dört burma bileziğini alıp araç almak için bozdurduklarını kabul etmişlerdir. Yine, davalı tanıklarından S.; dört bileziğin davalılara yardım için verildiğini, diğer davalı tanığı E. ise; dört bileziğin davalılarca alındığını doğrulamışlardır. Şu durumda, davalıların, davacıya ait dört burma bileziği alarak kendi ihtiyaçları için bozdurup harcadıkları sabit olduğundan bu bilezikler yönünden davanın kabulü gerekirken, tüm maddi istemin reddedilmiş olması bozmayı gerektirmiştir.
3- Davalıların diğer temyiz itirazlarına gelince; davacı, gayriresmi evliliğin gerçekleştiği 2000 yılında reşit ve mümeyyizdir. Resmi nikah olmaksızın kendi iradesi ile evlenmeyi kabul etmiştir. Bu nedenle daha sonra resmi nikah gerçekleşmedi diye manevi tazminat isteyemez. Manevi tazminat isteminin reddine karar vermek gerekirken, yazılı şekilde kısmen kabul edilmiş olması bozmayı gerektirmiştir.
4- Tarafların diğer temyiz itirazlarına gelince; Yargılama ve hüküm, ancak davanın tarafları hakkında verilebilir. Yargılama giderleri de hükmün sonuçlarına göre yanların sorumlulukları ile ilgili bulunduğundan, hüküm ile bir1ikte karara bağlanması gerekir. ( 29.5.1957 tarih ve 4/16 sayılı İBK. ). Bu bağlamda, yargılama giderleri, aleyhine hüküm verilen tarafa yükletilir ve vekalet ücreti de yargılama giderlerindendir. ( HUMK.md.417/1, m. 423/b-6 ).
Diğer yandan, 4667 sayılı Yasanın 77. maddesi ile değiştirilen 1136 sayılı Avukatlık Yasası'nın 164/son maddesindeki düzenlemede; dava sonunda, karar ile tarifeye dayalı olarak karşı tarafa yüklenecek vekalet ücretinin avukata ait olacağı belirtildiği gibi; bu hükme koşut bir düzenleme de Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi'nde "yargı yerlerince avukata ait olmak üzere karşı tarafa yükletilecek vekalet ücreti" biçiminde yer almıştır.
Yukarıda açıklandığı üzere gerek Avukatlık Yasası ve gerekse de yasaya dayalı olarak hazırlanan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi'nde yer alan düzenlemeler; Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu'nun, davanın taraflarına ve hükmün kimlere yönelik olarak kurulacağına ilişkin hükümlerini kaldırıcı veya değiştirici nitelikte değildir. Aksine, hükmün ve ayrıntısı niteliğindeki yargılama giderlerinin ve bu bağlamda vekalet ücretinin davanın tarafları hakkında kurulması gerekir. Avukatlık Yasası'ndaki, "vekalet ücreti avukata aittir" biçimindeki düzenleme hükmü kuran mahkemeye değil, vekil ile vekil edene yönelik bir kuraldır. Bu yorum ve varılan sonuç aynı maddedeki "bu ücret, iş sahibinin borcu nedeniyle takas ve mahsup edilemez, haczedilemez" biçimindeki düzenleme ile de doğrulanmaktadır.
Açıklanan nedenlerle, taraf sıfatı bulunmayan vekil yararına vekalet ücretine hükmedilmesi de bozmayı gerektirmiştir.
SONUÇ : Temyiz olunan kararın ( 2 ) sayılı bentte gösterilen nedenle davacı yararına, ( 3 ) nolu bentte gösterilen nedenle davalılar yararına, ( 4 ) nolu bentte gösterilen nedenle taraflar yararına BOZULMASINA; tarafların diğer temyiz itirazlarının ilk bentteki nedenlerle reddine ve temyiz eden taraflardan peşin alınan harçların istekleri halinde geri verilmesine 13.12.2004 gününde oybirliğiyle karar verildi. T.C.

YARGITAY


3. HUKUK DAİRESİ

E. 2006/156

K. 2006/1830

T. 7.3.2006

• YOKSULLUK NAFAKASI ( İstenebilmesi İçin Öncelikle Tarafların Resmen Evlenmiş ve Daha Sonra Mahkeme Kararı İle Boşanmış Olmalarının Ön Koşul Olduğu - Taraflar Resmi Evli Olmadıklarına Göre Söz Konusu Olamayacağı )

• RESMİ EVLİLİĞİN GERÇEKLEŞMEMESİ ( Yoksulluk Nafakası İstenebilmesi İçin Öncelikle Tarafların Resmen Evlenmiş ve Daha Sonra Mahkeme Kararı İle Boşanmış Olmalarının Ön Koşul Olduğu - Tazminat Talebinde Genel Mahkemelerin Görevli Olduğu )

• GÖREVLİ MAHKEME ( Yoksulluk Nafakası İstenebilmesi İçin Öncelikle Tarafların Resmen Evlenmiş ve Daha Sonra Mahkeme Kararı İle Boşanmış Olmalarının Ön Koşul Olduğu - Tazminat Talebinde Genel Mahkemelerin Görevli Olduğu )

• EVLİLİK GERÇEKLEŞMEDEN YOKSULLUK NAFAKASI İSTENMESİ ( Tarafların Resmen Evlenmiş ve Daha Sonra Mahkeme Kararı İle Boşanmış Olmalarının Ön Koşul Olduğu - Tazminat Talebinde Genel Mahkemelerin Görevli Olduğu )

4721/m.175/1


ÖZET : Yoksulluk nafakası istenebilmesi için öncelikle tarafların resmen evlenmiş ve daha sonra mahkeme kararı ile boşanmış olmaları ön koşuldur. Taraflar resmi evli olmadıklarına göre yoksulluk nafakası da söz konusu olamayacağından aile mahkemesi görevli bulunmamaktadır.
DAVA : Taraflar arasında görülen nafaka ve tazminat davasının yapılan muhakemesi sonunda mahalli mahkemece verilen hüküm davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.Temyiz isteminin süresi içinde olduğu anlaşıldıktan sonra dosyadaki bütün kağıtlar okunup gereği düşünüldü:
KARAR : Davada, tarafların gayri resmi evli oldukları, müşterek iki çocuğun bulunduğu, davalı kocanın çocukları da alıp yurtdışına gittiği, resmen evlenmek istemediği evlilik gereklerini de bu nedenle yerine getirmediği, böylece davacının kişilik haklarının zarar gördüğü ileri sürülerek manevi tazminatla birlikte yoksulluk nafakasına hükmedilmesi istenilmiş; mahkemece nafaka ve tazminat koşulları oluşmadığı gerekçesiyle uyuşmazlığın esası hakkında red kararı verilmiştir.
Oysa, 4787 sayılı Aile Mahkemelerinin Kuruluş, Görev ve Yargılama Usullerine Dair Yasa'nın değişik 4. maddesine göre işbu mahkemelerin görevleri üç bent halinde açıklanmış olup buna göre:
1. bent de, 4721 sayılı Türk Medeni Kanunun üçüncü kısmı ( vesayet ) hariç olmak üzere ikinci kitabı ile 4722 sayılı Türk Medeni Kanununun Yürürlüğü ve Uygulama Şekli Hakkındaki Kanuna göre aile hukukundan doğan dava ve işler;
2. bent de, 2675 sayılı Milletlerarası Özel Hukuk ve Usul Hukuku Hakkındaki Kanuna göre aile hukukuna ilişkin yabancı mahkeme kararlarının tanıma ve tenfizi:
3. bentde, kanunlarla verilen diğer görevler olarak düzenleme yapılmıştır. Böylece kural olarak "aile hukukundan" doğan dava ve işlere Aile Mahkemelerinde bakılır.
Somut olayda taraflar, nişanlılık ilişkisi içerisinde bulunmadıkları gibi resmen evli de değillerdir. Bu durumda taraflardan, yasal bağlamda bir "aile" olarak sözedilmesi ve yanlar arasındaki uyuşmazlıkların da, "aile hukukundan" kaynaklandığının kabulü mümkün değildir.
Mahkemece doğru olarak tesbit edildiği gibi TMK'nun 175/1. maddesine göre yoksulluk nafakası istenebilmesi için öncelikle tarafların resmen evlenmiş ve daha sonra mahkeme kararı ile boşanmış olmaları ön koşuldur. Taraflar resmi evli olmadıklarına göre yoksulluk nafakası da sözkonusu olamayacağından aile mahkemesi görevli bulunmamaktadır.
Ayrıca, davalı tarafın resmi evliliği yapmak istememesi ve davacının dul bırakılması olgusuna dayanılarak kişilik haklarının zedelendiği gerekçesiyle manevi tazminat istenilmiştir. Böylece BK'n 41 ve devamı maddelerinde düzenlenen haksız fiil nedeniyle manevi tazminat talebinde de aile mahkemesi değil genel mahkemeler görevli bulunmaktadır.
O halde mahkemece görev hususunun kamu düzenine ilişkin bir usul hukuku kuralı olduğu ve taraflarca ileri sürülmese bile resen gözetilmesi gerektiği dikkate alınarak görev yönünden davanın reddi gerekirken uyuşmazlığın esası hakkında yargılama yapılıp karar verilmiş olması usul ve yasaya uygun görülmemiştir.
SONUÇ : Bu itibarla yukarıda açıklanan esaslar gözönünde tutulmaksızın yazılı şekilde hüküm tesisi isabetsiz, temyiz itirazları bu nedenlerle yerinde olduğundan kabulü ile hükmün HUMK.nun 428. maddesi gereğince BOZULMASINA ve peşin alınan temyiz harcının istek halinde temyiz edene iadesine, 7.3.2006 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.
Yanıt


Şu anda Bu Konuyu Okuyan Ziyaretçiler : 1 (0 Site Üyesi ve 1 konuk)
 
Konu Araçları Konu İçinde Arama
Konu İçinde Arama:

Detaylı Arama
Konuyu Değerlendirin
Konuyu Değerlendirin:

 
Forum Listesi

Benzer Konular
Konu Konuyu Başlatan Forum Yanıt Son Mesaj
Boşanma kararının iptali ve eski eşin hukuki durumu uSaRe01 Meslektaşların Soruları 3 21-07-2007 18:48


THS Sunucusu bu sayfayı 0,04678392 saniyede 14 sorgu ile oluşturdu.

Türk Hukuk Sitesi (1997 - 2016) © Sitenin Tüm Hakları Saklıdır. Kurallar, yararlanma şartları, site sözleşmesi ve çekinceler için buraya tıklayınız. Site içeriği izinsiz başka site ya da medyalarda yayınlanamaz. Türk Hukuk Sitesi, ağır çalışma şartları içinde büyük bir mesleki mücadele veren ve en zor koşullar altında dahi "Adalet" savaşından yılmayan Türk Hukukçuları ile Hukukun üstünlüğü ilkesine inanan tüm Hukukseverlere adanmıştır. Sitemiz ticari kaygılardan uzak, ücretsiz bir sitedir ve her meslekten hukukçular tarafından hazırlanmakta ve yönetilmektedir.