Ana Sayfa
Kavram Arama : THS Google   |   Forum İçi Arama  

Üye İsmi
Şifre

Meslektaşların Soruları Hukukçu meslektaşların hukuki nitelikte sorularını birbirlerine yöneltecekleri mesleki yardımlaşma forumu. SADECE hukuk fakültesi mezunları ile hukuk profesyonellerinin (bilirkişi, icra müdürü vb.) yazışmasına açıktır. [Yeni Soru Sorun]

Türbanlı Duruşma Yapılabilirmi?

Yanıt
Old 05-05-2002, 16:53   #1
aristo

 
Varsayılan Türbanlı Duruşma Yapılabilirmi?

Sayın meslektaşlarım,
Günümüzde halen türbanlı avukatların duruşmalara girdiklerine tanık oluyoruz.Mevzuatımıza aykırı olan bu duruma bazı hakimler ve barolarımız ses çıkaramıyor
Gümüşhane Barosu Başkanı Ali Günday'ın katledilmesi olayı unutulmuştur.
Bu konuda aydınlatılması gereken noktalar:
1-Türbanıyla duruşmaya katılan avukat nasıl şikayet edilebilir?Bu duruma göz yuman hakim hakkında ne gibi işlem yapılması sağlanabilir?
2-Türbanla sadece duruşmaya katılmak mı yasak yoksa her nerede olursa olsun avukatlık cüppesini giydiği halde türban takmak mı yasak?
3-Cumhuriyet savcılığında ifade sırasında hazır bulunan bayan avukat türban takabilirmi?
4-Haciz işlemi sırasında görevli avukat türban takabilirmi?
5-Baro seçimlerine katılan bayan avukat türban takarak oy kullanabilirmi?
6-Stajer bayan avukat içinde türban yasağı varmıdır?
7-Yeni Avukatlık yasasına göre yapılacak olan sınavlara bayan avukat adayları türbanıyla katılabilirmi?
Old 05-05-2002, 22:23   #2
Admin

 
Varsayılan

Bu konuda yorum yapacak meslektaşlarımızdan bir ricam olacak:
Lütfen konuyu "hukukçu bakış açısıyla", "hukuki gerekçelerle" ve "sadece hukuki yönüyle" tartışınız.

Bundan 2-3 yıl kadar önce benzer bir tartışma email grubumuzda çıktığı için bu tip "siyasi" açılımları olan konulardaki tartışmaların istenmeyen noktalara geldiğini biliyorum. Email grubumuzda yaşadığımız rahatsızlıkları bu konu başlığı altında tekrar yaşamamak adına konunun "hukukla" sınırlı tartışılmasını rica ediyorum. Teşekkür ederim..
Old 06-05-2002, 00:09   #3
aristo

 
Varsayılan bu duruma ne diyeceksiniz?

Sabah gazetesinden :


Avukatın at kuyruğu saçı sorun oldu Meclis Genel Kurulu'na at kuyruğu saçları ile giren, milletvekillerinin tepkisiyle çıkıp saçını kestirmek zorunda kalan Avukat Fatih Oktay hakkında, Ankara Barosu soruşturma başlatıyor. Ama Oktay'a destek verenler
de var. Türkiye Barolar Birliği Başkanı Özdemir Özok ile Çağdaş Hukukçular Derneği Başkanı Hüseyin Yüksel Biçen, uzun saçla avukatlık yapmaya engel bulunmadığı düşüncesinde.

Radyo ve Televizyon Üst Kurulu (RTÜK) yasasının görüşülmesi dolayısıyla Meclis Genel Kurulu'na gelen, TRT Hukukmüşavirliği'nde görevli avukat Fatih Oktay, vekillerden tepki gördü. Tepkiye neden olan olay ise, avukatın at kuyruğu ve küpesiydi. Vekillerin tepkisi üzerine TRT'den Sorumlu Devlet Bakanı Yılmaz Karakoyunlu tarafından Genel Kurul Salonu'ndan çıkarılan avukat Fatih Oktay, saçlarını kestirdi. Sonra yeniden Genel Kurul Salonu'na girdi. Ama tartışmalar bitmedi. Çünkü, uzun saçı ve küpesiyle gündeme gelen Oktay'ın durumu hukukçuları böldü. Ankara Barosu Başkanı Sadık Erdoğan, Oktay hakkında soruşturma başlatacağını
söylerken, Türkiye Barolar Birliği Başkanı Özdemir Özok ile Çağdaş
Hukukçular Derneği Başkanı Hüseyin Yüksel Biçen, Fatih Oktay'a destek verdi.


KARAKOYUNLU UYARDI
Olay, Fatih Oktay'ın uzun saçı ve küpesine tepki gösteren milletvekillerinin Başkanlık Divanı'na pusula göndererek, avukatın dışarı çıkarılmasını istemesiyle patlak verdi. Oturumu yöneten Başkanvekili Murat Sökmenoğlu o sırada oturum gerginleştiğinden pusulaları okumadan katip üye Sabahattin Karakelle'ye uzattı. Karakelle, Yılmaz Karakoyunlu'ya durumu
ileteceği sırada, Divan'daki müdür yardımcısı, ANAP Grup Başkanvekili Yaşar Dedelek'e olayı haber verdi. Dedelek de konuyu Karakoyunlu'ya iletti. Bakan Karakoyunlu'nun kibarca uyarısından durumu anlayan Fatih Oktay, saçlarını kestirdi. Ancak, avukat Fatih Oktay'la ilgili bu gelişme hukukçuları böldü. Ankara Barosu Başkanı Sadık Erdoğan, radikal tavırların avukatlarla bağdaşmayacağını vurguladı. Erdoğan şöyle konuştu: " Uzun saç,
küpe uç bir takım kişilerin yaptığı şeylerdir, onu da saygıyla karşılarım.
Ama avukatlık meslek kurallarında, rastlanan bir olay değil. Böyle olunca meslek kuruluşları bu kişilerin dikkatini çeker, gerekirse onlara disiplin cezası da uygulayabilir. Oktay, kamu avukatı olduğu için baroya kayıtlı değil ama avukatlık yaptığı için kovuşturma yetkimiz var. Bunu re'sen ihbar sayıp soruşturma da başlatacağım."
İŞTE DESTEK VERENLER
* Çağdaş Hukukçular Derneği Başkanı Hüseyin Yüksel Biçen: Uzun saçlı avukatlık yapmaya yasal bir engel yok. Bugüne kadar bu konuda adliyelerde bir sıkıntı yaşanmadı. Sonuçta serbest meslek icra ediyoruz. 657 anlamında değerlendiriyorlarsa ayrı. Avukat olarak değerlendiriliyorsa kimsenin saçına karışmaması gerekir. Hakimler gerçekten konumuna uygun olmayan davranış varsa müdahale ediyor, baro da müdahale ediyor. Uzun saçlı olan avukatlar var. 76 yaşındaki ağabeyimiz Refik Ergün yıllardır uzun saçlı.
* Türkiye Barolar Birliği Başkanı Özdemir Özok: İnsanlarla böyle
uğraşmamak gerekir. Koşullara, şekilciliğe zorlamak doğru değil. Tabii ki bir avukat pop şarkıcısı, DJ gibi giyinip, duruşmaya gelemez. Kamu görevi yapıyorsanız, avukatlık yapıyorsanız onun biçimine uygun kılık kıyafet içinde olmanız lazım. Ama kıyafeti çağdaş, düzgünse saçının uzunluğu önemli değil. Bir Yargıtay, ağır ceza duruşmasında hakimin huzurunda yargının yüceliğine uygun kılık kıyafet içinde olması uygundur, bundan yanayız. Yasaklamak yanlıştır.
Old 06-05-2002, 16:01   #4
peace

 
Varsayılan

Merhabalar
Sorularınıza sadece hukuki açıdan yanıt verme kuralına uyarak
1-Avukatlık Yasası ve Anayasa ya dayanılarak Barolar Birliği tarafından hazırlanan ve kabul edilerek yürürlüğe giren Meslek Kurallarının 20. maddesi:"Avukatlar ve avukat stajyerleri,mesleğe yaraşır bir kılık ve kıyafetle, başları açık olarak mahkemelerde görev yaparlar" şeklinde olup,yürürlüktedir.
2-Bu kurala,bütün yargı organlarının,bütün avukatların ve Baroların uyması yasal bir zorunluluktur.Aksi durum disiplin suçu oluşturmaktadır.
3-Cüppe giyilen her durum için türban yasağı da söz konusudur.
Saygıyla
Old 07-05-2002, 00:31   #5
Av. Hulusi Metin

 
Varsayılan Atatürk'ün seslenişi

Atatürk’ün Cumhuriyet Savcılarına Seslenişi, 9 Ekim 1925
Her uygar ve çağdaş devlette olduğu gibi, Türk Cumhuriyeti Adliyesinde de, Cumhuriyet Savcılarını yüksek ve son derece önemli bir görev ve makamın temsilcileri olmak üzere tanırım. Devrim Savcılarının, kendilerine verilen bu büyük görevin önemine uygun olarak gayretli ve çalışkan olmaları konusunu, adliyemizin başarı ve üstünlüğünün en önemli etkenlerinden sayarım. Laik Türk Devrimi, çağımızın uluslara yaşama ve yükselme yeteneğini veren en son ve en uygar ilkelerinin bir ifadesi ve Türk Ulusunun büyük fedakârlıklarıyla sürdürülen ve kazanılan büyük mücadelesinin eseridir. Devrimlerin gerçekleşmesi, kararları ve kanunlarıyla, ulusal irade ve ulusal egemenliğin bir görünümü; bütünü itibariyle de Türk Ulusunun bütün haklarıdır. Devrimlerin her biri, ulusun emeği ve hakkı ile gerçekleşmiştir. Cumhuriyet Savcılarımızın, devrimin gerekleri etrafında, en kıskanç ve uzakları gören hassas nöbetçiler olmalarını, asıl görevlerinden sayarım.
Türk Cumhuriyeti, ulusun kaderini yıllarca hastalıklı ve korkunç gelenekleriyle, zulüm ve baskının kan ve yangınları içinde sürükleyen saltanat ve hilâfet tarihini yıktı. Bu mücadelenin asıl amaçlarından biri de, zayıf olanları zorbaların baskısından ve entrikacıların âleti olmaktan kurtarmak ve ulusu kendi kaderine sahip kılmaktır. Çağdaş ve uygar bir ulusuz. Ulusumuz, Batı uygarlığını kayıtsız şartsız kabul etmiştir. Hayatta başarılı olmanın tek yolu budur. Yılmaz ve kesin kararlı devrimlerimiz, Türk ulusunun yaradılıştan gelen büyük yeteneğinin gelişmesi ve artırılması için gereken zemini hazırlayarak hızla ilerlemektedir. Yüksek amaca yönelik herhangi bir suikast failinin durmaksızın kovuşturulması ve kovuşturmanın, ulusun bütün hakları tatmin ve tazmin edilinceye kadar, hakim önünde de kaygı ve ısrarla sürdürülmesini ve sonuçlandırılmasını isterim.
Bütün düşüncelerin üzerinde olan kamu hukuku ve kamu yararının korunmasının, devlet ve hükümet gücünün mutlaka sağlanması ve korunmasıyla mümkün olabileceğini önemle hatırlatırım. Cumhuriyette devlet ve hükümet gücü, ulusal irade ve ulusal egemenliğin en kesin ve en temel ifadesi ve görünümüdür. Türk yasalarına dayanan bu yetki ve güce engel olacak en küçük bir girişimin dahi, ulusun egemenlik hakkına açık bir saldırı olarak değerlendirilerek, buna yeltenenlerin mutlaka mahkeme huzuruna çıkarılmasını talep ederim. Özgürlüğü ve yasaları bir alet gibi öne sürerek, ulusun en küçük bir yararını bile tehlikeye atmak hakkına hiç kimse sahip değildir. Devlet halinde yaşayan uygar uluslarda, özgürlük ulusun emrindedir; yüksek yararlarının gerektirdiği şekilde genişletilir, sınırlanır ve belirlenir. Yakın tarihimizde ve eski zamanlarda, dinlerin zorba hükümdarların, rahipler ve çıkar sağlayanların elinde bir baskı aracı olması gibi, çağımızda kesinlikle izin verilemez ve hoş görülemez. Devrime karşı koyan muhalefetin özgürlükten ve yasadan yararlanmaya hakkı yoktur. Bireyin değil, bireylerin tamamını ifade eden toplumun ve devletin yararı her düşünce ve kaygıdan önce gelmelidir. Sınırsız bireysel özgürlük ve kişisel çıkar peşinde olanlar, kendi emellerini, çıkarlarını ulusun yüksek çıkarları ve özgürlüğünden üstün tutanlardır. Sınırsız kişisel özgürlükler, kişisel çıkarlar, uygar ve düzenli toplumları, devletleri yıkarak anarşiyi ve çoğunlukla da zorbalığı yaratır. Anarşi ve zorbalık, doğrunun yanlışa, zayıfın güçlüye yenilmesi sonucunu doğurur. Uygar uluslarda, yasa ve özgürlük, yüksek çıkarların korunması için düzenlenir ve kabul edilir. Çağdaş devlet kurmaya ve bu kuruluştan yararlanmaya karar veren toplumlarda, bu kesin bir şart ve zorunluluktur. Birey yok, toplum vardır. Zorbalık ve monarşiyle yönetilen ülkelerde, yasa ve özgürlük bir kişinin veya sınıfın emellerini sağlamaya yarayan bir araç olur. Göçebe veya ilkel topluluklarda, toplum değil kişinin çıkarları vardır.
Halkçılık esaslarına dayanarak yönetilen bir ülkede, düzenin diğer her yönetim şeklinden daha fazla önem ve ısrarla kurulması ve geliştirilmesi gerekir. Bu kuralın, çağımız uygarlığının başarı sırlarından en önemlisi olduğunu hatırlatırım. Halk yönetiminin, ancak bu şekilde başarıya ulaşacağından ve insan haklarının ancak bu yoldan korunabileceğinden asla kuşku duyulmamalıdır. Düzen ve işleyiş, halk cumhuriyetlerinde, ulusal egemenlik ve ulusal çıkarlar gibi en yüksek yetkinin bir gereğidir. En son hukuk kurallarına dayanan bu gerçekleri, Türkiye Cumhuriyeti Savcılarının, bir an için bile gözden uzak tutacaklarına ihtimal vermem. Yasalarımızın uygulanmasında, bu yönlerin önemle ve mutlaka dikkate alınmasını talep ederim.
Savcılarımızın, kovuşturmak ve açmak zorunda oldukları ceza davaları, mahkeme huzurunda, her türlü delille aydınlatılacaktır. Cumhuriyet Savcılarının bu konuda yapacakları açıklamaları, kamu hukuku adına istenen ceza, suç ve sanık hakkında kamuoyunun aydınlatılması için ve verilecek hükmün niteliğine ilişkin açık bir fikir edinilmesini sağlamak için gerekli bulurum. Davaların Yargıtay’ca incelenmesi sırasında da, bu konunun büyük kolaylık sağlayacağı açıktır.
Savcılık, karar değil, dava makamıdır. Yargılama sırasında ve duruşmada, savcılarımızın kendilerini herhangi bir davanın taraflarından sayarak ısrarla açıklamaları ve görüşlerinin kabul edilmesini ve desteklenmesini sağlamak için, tüm tarihsel ve yasal araçlardan yararlanmayı ihmal etmemeleri gerekir.
Kamu Hukuku adına ortaya koyduğu bir talebin desteklenmesini sağlayamamanın, bir Cumhuriyeti Savcısı için övünülecek bir konu olamayacağını hatırlatmak isterim.
Cezaevlerinin haftada bir mutlaka denetlenerek, yargılama olmaksızın tutuklu kalanların, kısaca nedenleriyle birlikte derhal en yakın müfettişliğe ve Adalet Bakanlığına bildirilmesi gerekir. Bir soruşturmanın başlatılabilmesi ve sürdürülebilmesi için bir şikayet veya zabıtanın bildirimi beklenecektir. Duyuma dayanarak soruşturmaya başlanarak, herhangi bir olayla ilgili olarak merciinden bilgi alınarak gerçeğin aydınlatılması ve konunun ilgi ve dikkatle izlenmesi, kamu hukuku ve kamu güvenliğinin esenliğini sağlamak bakımından çok önemlidir.
Türkiye Cumhuriyetinde kimsesiz bir birey yoktur. Cumhuriyet, böyle bir kavramı asla kabul edemez. İnsan hakları, yasalarımızın güvencesi altındadır. En güçsüz ve en kimsesizlerin yardımcısı devlet ve onun kamu hukuku temsilcileri olan Cumhuriyet Savcılarıdır. Kendilerini kimsesiz görenlerin, yanlarında her an haklarını aramakla görevli Cumhuriyet Savcıları bulunduğunu asla unutmamaları ve bundan emin olmaları gerekir. Zayıf ama haklı olanların en güçlü durumda olmaları, adliyemizin en belirgin özelliği ve ülküsüdür. Cumhuriyet Adliyesinin yükselmesini bir onur meselesi saydıklarından hiç kuşku duymadığım çalışma arkadaşlarıma bu onurlu görev alanında mutlak ve muhakkak olan başarılarını coşkuyla dilerim efendim.
(Doç. Dr. Ali Birinci, Yeni Türkiye Dergisi, Cumhuriyet Özel Sayısı I, 1998, s. 23-24)
Old 08-05-2002, 10:40   #6
rezay

 
Varsayılan

merhaba;

bu konuda Barolar Birliğinin yayınlamış olduğu bir kitapcık bulunmaktadır bu kitapta Avrupa İnsan hakları mahkemesinin kararları, Anayasa mahkemesinin kararları ve Danıştay kararları bulunmaktadır.
Danıştay'ın iki kararının numaralarını veriyorum
Danıştay 8 Daire E1993/843- K.1994/686
Stajyerlerin başörtülü olmaları nedeniyle staj listesinden silinmesine karar verilmesi ile ilgili bu karada barolar birliğinin staj listesinden çıkarılmayı kabul etmektedir
Danıştay 8 Daire E 1996/5341
"Kılık Kıyafet belirleme yetkisi TBB aittir Bu yetki Avukatların başörtüsü de dahil, yargı görevi yürütüldüğü yerlerde giymeleri tüm kılık ve kıyafetleri hakkında kurallar konulmasını içermektedir"
demektedir.

diğer kararlarda bu anlamdadır.
Bu nedenle Adliyelerde avukatlık görevi yapılan her yerde türbanla işlem yapılamaz.

Bu konuda böyle bir olay gördüğünüzde bağlı bulunduğunuz baroya şikayet etme hakkınız bulunmaktadır. hakimler içinde aynı gerekçelerle şikayet hakkınızı kullanbilirsiniz.

refah partisi döneminde Adalet bakanı bu konuda bir genelge çıkarmıştı duruşmaya alınacak diye Barolar birliği bu genelgeye karşı Danıştayda dava açtı yukarıda verdiğim dava bu konuda açılmış davadır ve danıştay barolar birliğini davasını kabul etti.
iyi günler
Old 18-07-2002, 22:33   #7
tuncaytur

 
Varsayılan

Turban konusunda avrupa insan hakları mahkemesinin, danıştayımızın çeşitli kararları bulunmaktadır. Barolar Birliğinin genelgesi ve meslek kuralları avukatlık görevinin turban ile yapılamıyacağı yolundadır. Bazı Barolar bunu dar yorumlayıp sadece duruşmalarda turban takılamıyacağını savunmaktadırlar. Ancak büyük çoğunluğun görüşü görev yapılan her yerde icra keşif de dahil turban takılamıyacağıdır. Satajiyerlerde aynı kurala uymak zorundadır
Old 04-08-2002, 16:58   #8
ismailduygulu

 
Mesaj Seytan'in avukati degilim ama seytana seytanca yaklasmak istemiyorum

Türban konusu gündeme gelince, meseleye salt hukuk -Türkiye'de bu henüz somutlasabilmis degildir- açisinden yaklasmak gibi ortodoks yaklasimlar ile siyasallasan bir laiklik yaklasimi sunmak da mümkün ve bu her iki yorum da birbiri ile yarisiyor. Türkiye'nin içinde bulundugu hassasiyete göre, bu konuda prim yapmaya kolay adapta oluveriyoruz. Ama ülkemizin kendi somutundaki gerçeklerini ise gözardi ediyoruz.

Benim büro çalismalarimi ortaklastirdigim avukat arkadaslarimin yani sira, büro asistanlarimin da, baslarini örttükleri olmus ve bunun türban ya da basörtüsü olup olmadigi üzerinde sözcük oyunlari yapma geregi duymaktan kacinmis ve kisi özgürlügü kapsaminde görmüstüm. Hala da ayni düsüncelerimi sürdürüyorum.

Ama bu arkadaslarimin, içinde bulunduklari kimliklerini abarttikleri noktada, elestirilerimi, sertçe de olsa dile getirmekten de geri kalmadim, kalmiyorum da.

Oysa, bu insanlarin, çocukluklarindan bu yana kapali toplum iliskileri içinde büyüdüklerini, ilkokuldan itibaren yazlari, cumartesi pazar günleri cami veya kuran kurslarina dini egitim almak üzere gönderildiklerini, bir kisminin ortaokuldan sonra imamhatip lisesine gönderildigini, üniversiteyi dahi baslari kapali olarak okuduklarini, özel yasamlarinda da kapali toplum iliskilerini sürdürdüklerini ve gelinen son noktada, "basörtülerinizi çikarin!" demek ile "soyunun!" demek arasinda herhangi bir fark kalmadigini, sosyolojik olarak tespit etmek, görmek gerekir.

Bu konuda, insan haklari derneginin bir açiklamasindan hareketle, asagidaki yaziyi kaleme almistim. Yeri geldi, ekliyorum:

Ülkemiz gerçeği:başörtüsü ve ilkesel tutum...

Bir eğitim dönemini daha geride bıraktık ve fakat başörtüsü nedeniyle coplanan, okullarına alınmayan öğrencilerin görüntüleri belleklerde. Çocukların başörtüsünden korkan tavırla, “Bu öğrenciler, kılık-kıyafet konusundaki devletin hukuki düzenlemelerine uymamalarını, dinsel inançlarına (ideolojilerine) dayandırmaktadırlar.” deniliyor. Dinsel inanç, ideoloji ile eşit görülüyor ve bu bilime aykırı eşitleme ile yeni eğitim ve öğretim döneminde soruna nasıl yaklaşılacağı da ortaya çıkıyor.

İnsan Hakları Derneği, bir süre önce kamuoyuna deklare ettiği, “Başörtüsü Sorunu ve İlkesel Tutumlar” belgesinde, türban yasağı olarak bilinen, kişilerin ‘kılık ve kıyafet’ine yönelik baskıları, “kişinin özel yaşamına müdahale ve ayrımcılık yasağına aykırılık oluşturduğu” tespitini yapıyor. “Kişilerin seçtiği giyim tarzına karışmak, kamunun yetkisi dahilinde değildir. Kişilerin seçtiği giyim ya da görünüş nedeniyle bazı kamu hizmetlerinden yasaklanması, onlara giyim ya da görünüşleri nedeniyle ayrımcılık uygulanması anlamına gelir.

Türban yasağı olarak adlandırılan uygulamalar, belirli bir kadın ya da kız çocuğu grubunun, seçtikleri giyim tarzı nedeniyle, hem devlet okullarına hem de özel okullara girişini ya da bu okullarda öğrenim görmelerini, siyasal yaşama ve kamu yaşamının belirli yönlerine katılımlarını, belirli mesleklerde, bu mesleğin gerektirdiği formasyona sahip olmalarına rağmen çalışmalarını önleyen uygulamalardır.

Bu anlamda, bu tür uygulamalar, ayrıca kadına karşı ayrımcılık niteliği taşımakta; kadınların toplum içinde eşit rollere sahip olmalarını, toplumsal yaşama eşit olarak katılmalarını önlemektedir. Her ne kadar bu uygulamalar, bu giyim tarzının belirli bir dinsel ya da ideolojik görüşü temsil ettiği, bu giyim tarzını seçenlerin, farklı giyim tarzlarını seçen kadınlara bu nedenle "hoşgörü" göstermeyecekleri ya da onlara baskı uygulayacakları savlarıyla haklı gösterilmeye çalışılıyorsa ve bu görüşlerde, bütün genellemelerin genel aksaklıklarına rağmen, doğruluk payı olan durumlar söz konusu olsa da, bu –durum-, insan hakları bakımından, kişinin özel yaşamına ve kişisel tercihlerine dayalı olarak baskı görmesine ya da eğitim ve çalışma hakları gibi temel haklar ya da kamusal ve siyasal yaşama katılım hakkı ayrımcılığına uğramasına izin vermez.

Devletin insan haklarını koruma yükümlülüğünün yerine getirilmesi, onun adına davranan hükümetin ve görevlilerinin varlığının ve eylemlerinin meşruiyetinin nihai ölçütüdür.
Kişinin özel yaşamıyla ve kamu yaşamında nasıl görüneceğine ilişkin tercihlerine müdahale etmek ya da bu tercihleri değiştirmesi için baskı yapmak, hükümetin ya da kamunun yetkisinde değildir; hükümetler, kişinin özel yaşamını ya da kamu yaşamındaki görünüşünü belirlemek üzere düzenlemeler yapamaz. Hükümet ve görevlileri, sadece kişinin bu tür tercihlerinden dolayı görebileceği zararları ve ayrımcı muameleyi önlemekle yükümlüdür. Eğitim hakkı, çalışma hakkı, kişisel yaşama müdahale yasağı ve kamusal yaşama katılma hakkı dahil olmak üzere temel hakların korunması ya da gerçekleştirilmesi, hiçbir istisnaya tabi değildir. İnsan haklarının ya da yurttaş haklarının kişinin belirli bir siyasal görüşe ya da dine mensup olması nedeniyle kısıtlanması, bütün devletleri bağlayan ayrımcılık yasağına aykırıdır.
Kız çocuklarının ve kadınların belirli bir giysiyi giymeleri nedeniyle, örtünmeleri ya da örtünmemeleri nedeniyle eğitim hakkından, çalışma hakkından ve kamusal yaşama katılma hakkından mahrum bırakılması, devletin onların kişisel gelişimlerinin önündeki engelleri kaldırma yükümlülüğüne, kadınlara karşı ayrımcılık yasağına ve kadınların insan hakları konusundaki çalışmaların amacına aykırıdır.”

Sonuç olarak, İHD Başkanı Hüsnü Öndül’ün de ortaya koyduğu gibi, siyasal ve toplumsal bakımdan bu tür uygulamalar, toplumda kutupsallaşma ve gerginlik yaratıyor. Konuyu "Milli Güvenlik" konsepti içerisinde değerlendiren devletin yürütme birimlerinin taraf olduğu böyle bir siyasal ve toplumsal kutupsallaşma karşısında yargı da, insan haklarını ve hukukun genel kurallarını gözetecek bir tavır içerisinde olamıyor. Bu durum da, hukukun üstünlüğü ilkesi zayıflıyor. Türkiye'de hukukun ilerlemesi, hukukun üstünlüğü ilkesinin yaşama geçmesi ile olanaklı olduğundan, bu tür uygulamalar etrafında yaratılan kutuplaşma, insan haklarına ve hukukun üstünlüğüne dayalı, çoğulcu bir demokrasi umudunu aşındırmaktadır.

Başörtüsü her zaman için siyasal bir simgenin dışında, yılların verdiği bir alışkanlıktır. Çocukluğundan bu yana başörtüsü takan bir kimseye, “başörtünü çıkar!” demek ile, ona “soyun!” deme arasında pek fark yoktur. Onları anlamak ve bir şans vermek gerekir, diye düşünüyorum. Önemli olan, buna onları yönelten kurumların yapısal pozisyonlarını düzenlemekti, bu da gerçekleştirildi. İlköğretim’de ve üniversite sınavlarında meslek okullarının ara eleman yetiştiren okullar haline getirilmeye çalışılmasına dair değişiklikler, İmam Hatip Liselerinin durumunu değiştirdi. Soruna gerginlik ile değil, teşvik ile yaklaşmanın sonuçları yavaş yavaş ortaya çıkacak.

Aceleci olmamak lazım.

----

Bu konudalarda istanbul barosu baskani sayin Yücel Sayman'a da kulak vermek ve onun düsünce ve gözlemlerine dikkat cekmekten yanayim.

Basörtüsü takan bayan bir avukatin, stajerin, hakimin, savcinin, bu basörtüsünü takmamasi gereken yegane ve tek-ortak yer, durusma salonunda, durusma anidir. Yani bir hukukcunun cüppe giymesi zorunlu olan alan, basörtüsünün cikarilmasi gereken alan ve andir. Diger bütün alanlarda basörtüsüne takilip kalmak, kisi özgürlügünün ihlaline kadar bizi götürebilir.

Yani avukatin calisma alani olarak bürosunun yani sira, evi, herhangi bir müvekkilinin isyeri veya sokak da olabilecegi gibi, yatagina uzanmis isi ile ilgili dosyalarini de inceliyor olabilir. Nereye kadar basörtüsünü takacak, nereye kadar çikaracak? Bunun yanitini somut, objektif ve her alanda uygulanabilir bir sekilde vermek mümkün degildir. O halde, yasaklar belirli, sinirlanabilir, subjektif yaklasimlardan uzak sekilde sayilebilmelidir. Yasaklarin kendisi gibi, yasak alanlari de belirli ve sinirli sekilde tespit edebilmeliyiz.

O halde, özgürlükler sinirsiz, yasaklar ise sinirli olmalidir. Bu basörtüsü olsa bile.

Gelelim sorularin yanitina:

1-Türbanıyla duruşmaya katılan avukat nasıl şikayet edilebilir?
Yanit:Türbaniyle durusmaya katilan avukat hakkinda bagli bulundugu Baro Baskanligine disiplin sorusturmasi yapilmak üzere ve bir ihbar mahiyetinde suç duyurusunda bulunulabilir. Çünkü durusma sirasinde türban takmak, kilik ve kiyafet yönünden disiplin sucu niteligindedir.

Bu duruma göz yuman hakim hakkında ne gibi işlem yapılması sağlanabilir?
Yanit:Hakim, durusmanin selametini ve adalet duygusunun gerceklesmesini yerine getirmekle yükümlüdür. Durusmaya katilan avukat cübbesini giyerek, bir anlamda avukat kimligini beyan etmis sayilir. Bu halde cübbesi ile birlikte türban takan bayan avukata karsi, bu durumu tutanaga gecirmekle yetinmeli ve ilgili Baro Baskanligine bildirmekle yetinmelidir. Durusmanin yapilmasini engellememelidir. Çünkü, avukat hakkinde bu yönde gerekli sorusturma mercii, bagli bulundugu Baro'dur.

2-Türbanla sadece duruşmaya katılmak mı yasak yoksa her nerede olursa olsun avukatlık cüppesini giydiği halde türban takmak mı yasak?
Yanit:Bir avukatin cübbesini giymek zorunda oldugu alanlarda türban takilmamalidir. Bu zorunlulugun bulunmadigi bütün hal ve sartlarda türban takmak, kisi özgürlügü sinirlarinde kabul edilmelidir. Örnegin bir avukat, türban takarak, avukatlar odasinda oturabilir, adliyede gezinebilir veya kalem ve icra islerini yürütebilir. Buralarda cübbe giyilmesi zorunlu degildir.

3-Cumhuriyet savcılığında ifade sırasında hazır bulunan bayan avukat türban takabilirmi?
Yanit:Cumhuriyet savcilari ifade alir iken, sanigin müdafii veya vekili sifatiyle hazir bulunan avukatin cübbe giymesi zorunlu degil ise, türban takip takmamasi de sorun olmamalidir.

4-Haciz işlemi sırasında görevli avukat türban takabilirmi?
Yanit:Haciz islemleri sirasinda bir avukatin cübbe giymesi nasil zorunlu degil ise, türban takmasi de sorun olusturmaz.

5-Baro seçimlerine katılan bayan avukat türban takarak oy kullanabilirmi?
Yanit:Niye olmasin?

6-Stajer bayan avukat için de türban yasağı varmıdır?
Yanit:Olmamalidir. Bir Stajer avukat için, türbanin yasak olmasi gereken hal ve ortamlar belirlidir. Cübbe giyerek yemin ani ve evraklarine yapistirilmesi gereken fotografinin basi açik olmasi disinde, ne gibi bir zorlama yapilabilir ki?

Ama öbür yandan, staj okulu çerçevesinde egitim veren Barolar, staj okulu yönetmeligi kapsaminde derslere türbansiz girilmesine dair bir hüküm getirmisler ise, stajer avukat dogal olarak buna uygun davranmalidir. Ancak bu tarz yasaklarin getirilmesi kisisel görüsüme göre salt, sinava girenlerin kolay taninmasi ve denetlenmesi yönünden yapilabilmelidir.

7-Yeni Avukatlık yasasına göre yapılacak olan sınavlara bayan avukat adayları türbanıyla katılabilirmi?
Yanit: Temel olarak yasak konulmamalidir ama, sinav güvenlii yönünden sinava katilanlarin kolay taninmasi ve denetlenebilmesi için bu tür yasaklarin konulmasi mümkün olabilmektedir.
Yanıt


Şu anda Bu Konuyu Okuyan Ziyaretçiler : 1 (0 Site Üyesi ve 1 konuk)
 
Konu Araçları Konu İçinde Arama
Konu İçinde Arama:

Detaylı Arama
Konuyu Değerlendirin
Konuyu Değerlendirin:

 
Forum Listesi

Benzer Konular
Konu Konuyu Başlatan Forum Yanıt Son Mesaj
Karşıyaka Adliyesinde son duruşma Av. Şehper Ferda DEMİREL Şehirlerarası Nöbetçi Avukat 2 18-12-2006 15:46
Yokluğumda yapılan duruşma Av.Abdulkadir Yıldız Meslektaşların Soruları 4 25-11-2006 22:31
Duruşma Sırasında Savcılar!!!!! ekremauysal Meslektaşların Soruları 0 31-07-2004 15:51
Duruşma Saati Av.Ömer KAVİLİ Hukuk Sohbetleri 3 23-07-2004 15:51
6183 Sy.Amme Alacakları Kanununa Göre Ödeme Emrine İtiraz Yapılabilirmi? aristo Meslektaşların Soruları 1 29-04-2002 23:19


THS Sunucusu bu sayfayı 0,05564189 saniyede 14 sorgu ile oluşturdu.

Türk Hukuk Sitesi (1997 - 2016) © Sitenin Tüm Hakları Saklıdır. Kurallar, yararlanma şartları, site sözleşmesi ve çekinceler için buraya tıklayınız. Site içeriği izinsiz başka site ya da medyalarda yayınlanamaz. Türk Hukuk Sitesi, ağır çalışma şartları içinde büyük bir mesleki mücadele veren ve en zor koşullar altında dahi "Adalet" savaşından yılmayan Türk Hukukçuları ile Hukukun üstünlüğü ilkesine inanan tüm Hukukseverlere adanmıştır. Sitemiz ticari kaygılardan uzak, ücretsiz bir sitedir ve her meslekten hukukçular tarafından hazırlanmakta ve yönetilmektedir.