Ana Sayfa
Kavram Arama : THS Google   |   Forum İçi Arama  

Üye İsmi
Şifre

Meslektaşların Soruları Hukukçu meslektaşların hukuki nitelikte sorularını birbirlerine yöneltecekleri mesleki yardımlaşma forumu. SADECE hukuk fakültesi mezunları ile hukuk profesyonellerinin (bilirkişi, icra müdürü vb.) yazışmasına açıktır. [Yeni Soru Sorun]

tüketici mahkemesi, ticari dava,arabuluculuk

Yanıt
Konuyu Değerlendirin Konu İçinde Arama Konu Araçları  
Old 25-12-2019, 10:28   #1
enderkc

 
Varsayılan tüketici mahkemesi, ticari dava,arabuluculuk

Meslektaşlarım ilginç bir konuyla karşı karşıyayım, yardımcı olursanız sevinirim. Bir bankaya karşı tüketici mahkemesinde tazminat davası açtım. Hakim davayı işin ticari bir dava olduğu ve ticari davalarda arabuluculuğa tabi olduğu arabuluculuğun dava şartı olduğu nedeniyle davayı reddetti. Ancak görevsizlik konusunda bir görüş bildirmedi. Şimdi arabulucuya başvurdum ancak anlaşma olmazsa davayı tüketici de mi yoksa ticaret mahkemesinde mi açacağım. Yani kısaca tüketici mahkemesinin görevine giren ve ancak ticari dava olan ve arabuluculuğa tabi olan bir dava olabilir mi ?
Old 25-12-2019, 11:09   #2
Admin

 
Varsayılan

Dava şartı arabuluculuk ticari davaları kapsıyor ve "Bankalara, diğer kredi kuruluşlarına, finansal kurumlara ve ödünç para verme işlerine ilişkin düzenlemeler" nedeniyle açılacak davalar da, TTK md 4/f gereğince ticari dava niteliğinde. Bu nedenle hakimin arabuluculuk şartı araması doğru diye düşünüyorum.

Öte yandan görev farklı bir konu. Bir iş TTK md 4 gereğince ticari nitelikte olsa dahi, taraflardan biri tüketici ise 6502.Slı yasa md.73 gereğince Tüketici mahkemesi görevli olacaktır.

Sizin olayınızda ihtilaf konusu banka işleminin ne olduğunu ve müvekkilinizin tüketici olup olmadığını bilemiyoruz, ama tüketici ise bence arabuluculuk sonrası dava yine tüketici mahkemesinde açılmalıdır.
Old 25-12-2019, 12:33   #3
enderkc

 
Varsayılan

dava konusu; müvekkilin (tüketici şahıs kendisi) internet şubesinden bilgisi dışında eft yaparak başka hesaba 20 bin TL para gönderilmiş
Old 26-12-2019, 08:48   #4
Av.Can

 
Varsayılan

Meslektaşım bahsettiğiniz olayda arabuluculuk şart. Benzer dava ben de açtım. Konuyla ilgili yargıtay kararlarında Ticaret Mahkemelerinden gelen kararlarının incelendiğini gördüm. Esasen bankanın mevduat koruma yükümlülüğünü ihlal ettiği düşünüldüğünde Ticaret Mahkemesi görevli gibi. Ben bu düşüncelerle Ticaret Mahkemesi'nde açtım ve herhangi bir görevsizlikle karşılaşmadım. Şu kararda Ticaret Mah. nden gelen dosyanın görev konusuna girilmeden incelendiği düşünülürse Ticaret Mahkemesi'nin görevli olduğu anlaşılıyor.

T.C.
YARGITAY
HUKUK GENEL KURULU
E. 2017/11-2224
K. 2018/1753
T. 22.11.2018
• İNTERNET BANKACILIĞI İŞLEMİ NEDENİYLE BANKANIN SORUMLULUĞUNA DAYALI MADDİ TAZMİNAT İSTEMİ ( Davalı Bankanın Benzeri Güvenlik Tedbirlerini Alıp Almadığı Ayrıca Davacının Kusurunun Zararın Meydana Gelmesinde Ne Derece Etkili Olduğu Ayrıntılı Bir Şekilde İrdelenip Sonucuna Göre Karar Verilmesi Gerektiği - Yerel Mahkeme Direnme Kararının Bozulması Gerektiği )
• BİLİRKİŞİ İNCELEMESİ ( Maddi Tazminat İstemi - Alanında Uzman Bir Başka Bilirkişi Heyetinden Rapor Alınarak Olayın Gerçekleştiği Tarih İtibariyle Yürürlükte Bulunan BDDK Tebliği de Gözetilerek O Dönem Sektörde Kullanılmakta Olan Güvenlik Tedbirlerinin Neler Olduğu ve Davalı Banka Haricindeki Diğer İki Bankanın İnternet Dolandırıcılığı İşlemini Engellediği/Davalı Bankanın Benzeri Güvenlik Tedbirlerini Alıp Almadığı Ayrıca Davacının Kusurunun Zararın Meydana Gelmesinde Ne Derece Etkili Olduğu İrdelenerek Karar Verilmesi Gerektiği )
• EKSİK İNCELEME İLE HÜKÜM KURULMASI ( İnternet Bankacılığı İşlemi Nedeniyle Bankanın Sorumluluğuna Dayalı Maddi Tazminat İstemi - Davalı Bankanın Benzeri Güvenlik Tedbirlerini Alıp Almadığı Ayrıca Davacının Kusurunun Zararın Meydana Gelmesinde Ne Derece Etkili Olduğu Ayrıntılı Bir Şekilde İrdelenip Sonucuna Göre Karar Verilmesi Gerektiği/Yerel Mahkeme Direnme Kararının Bozulması Gerektiği )
6762/m.20/2
6102/m.18/2
ÖZET : Dava, internet bankacılığı işlemi nedeniyle bankanın sorumluluğuna dayalı maddi tazminat istemine ilişkindir.Mahkemece, alanında uzman bir başka bilirkişi heyetinden rapor alınarak, olayın gerçekleştiği tarih itibariyle yürürlükte bulunan BDDK tebliği de gözetilerek o dönem sektörde kullanılmakta olan güvenlik tedbirlerinin neler olduğu ve davalı banka haricindeki diğer iki bankanın internet dolandırıcılığı işlemini engellemesi karşısında, davalı bankanın benzeri güvenlik tedbirlerini alıp almadığı, ayrıca davacının kusurunun zararın meydana gelmesinde ne derece etkili olduğu ayrıntılı bir şekilde irdelenip sonucuna göre karar verilmesi gerekir. Yerel mahkeme direnme kararının bozulması gerekir.

DAVA : Taraflar arasındaki "maddi tazminat" davasından dolayı yapılan yargılama sonunda; İzmir 8. Asliye Ticaret Mahkemesince davanın kısmen kabulüne dair verilen 28.01.2013 tarihli ve 2012/330 E. 2013/26 K. sayılı karar taraf vekillerince temyiz edilmekle Yargıtay 11. Hukuk Dairesinin 24.01.2014 tarihli ve 2013/11577 E. 2014/1594 K. sayılı kararı ile:

"...Davacı vekili, müvekkilinin davalı bankada bulunan hesabından 12.05.2011 tarihinde 9.788 TL'nin internet vasıtasıyla başka hesaba EFT edildiğini, davalı bankanın internet vasıtasıyla yapılan işlemlerde müşterilerin haklarını koruyucu tedbir almaması nedeniyle zarara uğradığını ileri sürerek, 9.788 TL'nin faiziyle birlikte davalıdan tahsilini talep ve dava etmiştir.

Davalı vekili, taraflar arasındaki sözleşmede güvenlik hususunda davacının uyarıldığını, söz konusu havale işleminden dolayı sorumlu olmadıklarını, davacının kusurlu hareketi bulunduğunu savunarak, davanın reddini istemiştir.

Mahkemece iddia, savunma, bilirkişi raporu ve dosya kapsamına göre, davacının kişisel bilgilerini korumada gerekli özeni göstermediği bu nedenle % 40 kusuru bulunduğu, davalı bankanın ise yeterli güvenlik önlemlerini almayarak % 60 oranında kusuru olduğu gerekçesiyle, davanın kısmen kabulüne, 5.872,80 TL'nin faiziyle birlikte davalıdan tahsiline karar verilmiştir.

Kararı, taraf vekilleri temyiz etmiştir

1- )Dava dosyası içerisindeki bilgi ve belgelere, mahkeme kararının gerekçesinde dayanılan delillerin tartışılıp, değerlendirilmesinde usul ve yasaya aykırı bir yön bulunmamasına göre davalı vekilinin tüm temyiz itirazlarının reddine karar vermek gerekmiştir.

2- )Dava, davalı banka nezdinde açılmış olan hesapta bulunan paranın davacının bilgisi ve izni dışında internet yolu ile yapılan işlemler sonucu çekilmesi suretiyle uğranılan zararın tazmini istemine ilişkindir.

Bankalar kendilerine yatırılan paraları mudilere istendiğinde veya belli bir vadede ayni veya misli olarak iade etmekle yükümlüdür ( 4491 Sayılı Kanun ile değişik 4389 Sayılı Bankalar Kanunu'nun 10/4 ve 5411 Sayılı Bankacılık Kanunu'nun 61. maddesi ). Bu tanımlamaya göre, mevduat ödünç ile usulsüz tevdi sözleşmelerinin niteliklerini taşıyan kendine özgü bir sözleşmedir. Dava tarihinde yürürlükte olan 818 Sayılı BK'nın 306 ve 307. maddeleri uyarınca ödünç alan, akdin sonunda ödünç verilen parayı eğer kararlaştırılmışsa faizi ile iadeye mecburdur. Aynı Yasa'nın 372/1. maddesi uyarınca usulsüz tevdide paranın nef'i ve hasarı mutlak şekilde saklayana geçtiği için ayrıca açıklamaya gerek kalmadan saklayan bu parayı kendi yararına kullanabilir. Bu açıdan değerlendirildiğinde, usulsüz işlemle çekilen paralar aslında doğrudan doğruya bankanın zararı niteliğinde olup, mevduat sahibinin bankaya karşı alacağı aynen devam etmektedir. Usulsüz işlemlerin gerçekleşmesinde ispatlandığı takdirde mevduat sahibinin müterafik kusurundan söz edilebilir ve banka bu kusur oranı üzerinden hesap sahibinin alacağından mahsup talebinde bulunabilir.

Somut olayda, davalı banka davacıya vermiş olduğu şifre ve parolanın davacının kusuru ile ele geçirildiğini kanıtlayamamıştır. Tüm kusur davalı bankada olduğu halde yazılı gerekçelerle tarafların birlikte kusurlu olarak kabul edilmesi doğru görülmemiş kararan davacı yararına bozulması gerekmiştir..."

gerekçesi ile bozularak dosya yerine geri çevrilmekle yeniden yapılan yargılama sonunda mahkemece önceki kararda direnilmiştir.

Hukuk Genel Kurulunca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki belgeler okunduktan sonra gereği görüşüldü:

KARAR : Dava, internet bankacılığı işlemi nedeniyle bankanın sorumluluğuna dayalı maddi tazminat istemine ilişkindir.

Davacı vekili; müvekkilinin davalı bankanın müşterisi olduğunu, 12.05.2011 tarihinde müvekkilinin çeşitli bankalardaki hesaplarında internet aracılığı ile korsan girişimlerde bulunulduğunu ve müvekkilinin davalı banka şubesindeki hesabından 9.788,00TL'nin başka hesaplara EFT yapılarak aktarıldığını, davalıdan EFT yapılan paranın iadesinin istendiğini, ancak davalı tarafından paranın iade edilemeyeceğinin belirtildiğini, davalı bankanın objektif özen yükümlülüğünü yerine getirmediğini ve müşterilerini koruma amaçlı gerekli güvenlik önlemlerini almadığını ileri sürerek fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla 9.788,00TL zararın mevduata uygulanan en yüksek faizi ile birlikte davalı bankadan tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.

Davalı vekili; davacının internet bankacılığı işlemlerinde zorunlu kılınan tek kullanımlık şifre seçeneklerinden akıllı SMS seçeneğini kullandığını, dava konusu işlemin davacının müşteri numarası, internet bankacılığı şifresi ve cep telefonuna gönderilen işlem şifresi ( Akıllık SMS ) kullanılmak suretiyle gerçekleştiğini, davacı şirket yetkilisi tarafından Torbalı Cumhuriyet Başsavcılığının 2011/2069 soruşturma sayılı dosyasında verilen 13.05.2011 tarihli ifadede şifreleri korumak için gerekli dikkat ve özeni göstermediğini belirttiğini, bu durumda kötü niyetli üçüncü kişilerin davacının yetkilisinin bilgisayarına gönderdiği “trojan virüsü” ile davacının şifre gibi tüm kişisel bilgilerinin ele geçirildiğini, şifrenin üçüncü şahıslar tarafından ele geçirilmesinin banka sistemleri üzerinden gerçekleşmediğini, bu nedenle müvekkili bankanın herhangi bir sorumluluğunun bulunmadığını savunarak davanın reddini istemiştir.

Mahkemece; davacının elektronik bankacılık için gerekli olan özel bilgilerin ve iletişim bilgilerinin korunması için gerekli dikkat ve özeni göstermediği, bu sebeple müterafik kusurunun olduğu, davalı bankanın da müşteri ( hesap sahibi ) tanımlamasını en üst düzeyde sağlayacak elektronik bankacılık sisteminin uygulanmasını sağlamadığı, bu nedenle davacı için % 40 ve davalı banka için % 60 kusur oranının uygulanmasının hakkaniyete uygun olduğu gerekçesiyle davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.

Taraf vekillerinin temyizi üzerine karar Özel Dairece yukarıda başlık kısmında yer alan gerekçelerle bozulmuştur.

Yerel mahkemece, önceki gerekçeler tekrar edilmek suretiyle direnme kararı verilmiştir.

Direnme kararını davacı vekili temyize getirmiştir.

Direnme yoluyla Hukuk Genel Kurulu önüne gelen uyuşmazlık; davalı banka nezdindeki hesapta bulunan paranın internet bankacılığı aracılığı ile davacının iradesi dışında üçüncü kişilerce çekilmesinde davacıya atfedilecek bir kusurun bulunup bulunmadığı noktasında toplanmaktadır.

Uyuşmazlığın çözümü için öncelikle internet bankacılığı kavramı ile bankaların müşterileriyle yaptığı internet bankacılığı sözleşmelerinden doğan yükümlülük ve sorumluluklarının açıklanmasında yarar bulunmaktadır.

İnternet, birden fazla haberleşme ağının ( network ) bilgisayarlar aracılığıyla meydana getirdikleri bir iletişim ortamıdır. Bu ağlar arasındaki ilişkiler IP ( internet protokolü ) kullanılmak suretiyle bilgisayarlar arasında gerçekleşir. Bankaların da bu ağa dâhil olmasıyla banka hizmetlerinin yer ve zaman kısıtlaması olmaksızın internet ortamında sunulmasına başlanmış ve böylece internet bankacılığı adı verilen yeni bir sistem doksanlı yılların ikinci yarısından itibaren yaygınlaşmaya başlamıştır. Günümüzde internet, tüm dünya üzerine yayılmış olan çok geniş bir bilgisayar ağı durumuna gelmiş olup, bu iletişim ağından yararlanan internet bankacılığı; teknolojide meydana gelen gelişmeler sonucu ortaya çıkan ve hemen hemen bütün bankacılık işlemlerinin zaman ve yer sınırı olmaksızın internet üzerinden yapılabilmesini sağlayan elektronik bir bankacılık türü olarak karşımıza çıkmaktadır.

Bankalar tarafından hazırlanan sözleşmelerde yer alan yaygın tarifiyle ise internet bankacılığı; şahsın kablolu, kablosuz iletişim sistemleri ile teknik şartlara haiz bilgisayar, tablet, cep telefonu gibi araçlar üzerinden ve internet-wap aracılığı ile otomatik, sesli yanıt sistemi ile şifre ve parolayı kullanarak, bankanın belirleyeceği kurallar ve limitler dâhilinde şahsın banka hesapları üzerinde her türlü işlem yapma yöntemidir.

İnternet bankacılığı işlemleri bakımından uygulamada ortaya çıkan en önemli sorun, hiç kuşkusuz güvenlik sorunu olup, banka hesaplarındaki paraların, müşterilere ait özel bilgiler kullanılarak üçüncü kişilerce başka hesaplara aktarılmasıdır. Bu sorun hem bankalar hem de müşteriler açısından önemli riskler oluşturmaktadır.

Güvenli bir internet bankacılık hizmetinin sunulmasında, böyle bir hizmetin alınmasında, normal bankacılık işlemlerindeki yükümlülüklerin yanı sıra hem bankanın hem de müşterinin üzerine düşen bazı ek yükümlülükler vardır. Bu bağlamda, internet bankacılığı hizmetini müşterilerine bankalar sunduğuna göre, bankaların internet bankacılığı sisteminin güvenliğine yönelik tüm tedbirleri almaları ve sistem hatalarını ve eksikliklerini gidererek sistemi bilinen en son teknolojik gelişmeye uygun hâle getirmeleri büyük önem taşımaktadır. Müşterilerin internet bankacılığını kullanmakta olması bankaların mevduatı koruma yükümlülüğünü ortadan kaldırmayacağı gibi, sorumluluğunu da hafifletmeyecektir. Bu kapsamda işlemlerini internet ortamına taşıyarak daha fazla müşteri kitlesine ulaşmak ve dolayısıyla daha fazla kâr elde etmek isteyen bankanın, buna paralel olarak gerekli teknolojik ve yazılımsal önlemleri alması, gelişen teknoloji karşısında kötü niyetli üçüncü kişilerin internet bankacılığı sistemine girişimlerini anında engelleyecek güvenlik mekanizmasını oluşturması, sistemini sürekli güncelleyerek yenilemesi, herhangi bir usulsüz işlemle karşılaşıldığında gerekli önlemleri almanın yanı sıra müşterilerini de anında bilgilendirmesi gerekmektedir ( Savaş, Abdurrahman; İnternet Bankacılığı ve Tarafların Yükümlülükleri, Selçuk Üniversitesi Hukuk Fakültesi Dergisi, C. 19, S. 2, s. 151. ) .

Bankalar, özel yasa ile kurulan ve kendilerine alanlarında çeşitli imtiyazlar tanınan, topladıkları mevduatı sahteciliklere karşı özenle korumak zorunda olan kuruluşlar olup, sahip oldukları bu vasıfları sebebiyle bankacılık işlemlerinin güvenilen tarafı konumundadırlar. Bu durum, bankaların bir güven kurumu olarak kabul edilmesini ve bankanın sorumluluğunun özel güven sebebiyle ağırlaştırılmasını gerektirir ( Battal, Ahmet; Güven Kurumu Nitelendirmesi Işığında Bankaların Hukuki Sorumluluğu, Ankara 2001, s. 106 ). O hâlde, bankalar, ağırlaştırılmış sorumluluğun bir gereği olarak objektif özen yükümlülüğü altında bulunmakta olup, buna karşılık hafif kusurlarından dahi sorumludurlar. Ayrıca, bu sorumluluğu kaldırmaya yönelik sözleşmeler de geçerli değildir. Zira sorumsuzluk sözleşmesi hükümlerine sınırlama getiren 818 Sayılı Borçlar Kanununun ( 818 Sayılı BK ) 99/2 ve 100/3 ( 6098 Sayılı Türk Borçlar Kanununun ( 6098 Sayılı TBK ) 115/3 ve 116/3 ) maddeleri gereğince, bankaların hafif kusurlarından dolayı ortaya çıkan sorumluluğunu kaldıran sözleşme hükümleri geçersiz olacaktır.

6762 Sayılı Türk Ticaret Kanununun ( 6762 Sayılı TTK ) 20/2. ( 6102 Sayılı Türk Ticaret Kanununun ( 6102 Sayılı TTK ) 18/2 ) maddesi gereğince, tacir, ticaretine ait bütün faaliyetlerinde basiretli iş adamı gibi hareket etmesi lazımdır. Nitekim, bankaların, tacir olarak bütün işlemlerinde basiretli davranma yükümlülüğü herhangi bir tacirden farklıdır. Bu sebeple bankalardan beklenen basiret ölçüsü ve özen yükümlüğü şüphesiz daha ağırdır. Özellikle bankaların internet bankacılığı hizmeti vermeye başladıkları andan itibaren özen yükümlülüğünün daha da arttığının kabul edilmesi gerekmektedir ( Yılmaz, Süleyman; Hukuki Açıdan İnternet Bankacılığı, Ankara, 2010, s. 152. ) .

Buna karşılık, hiç kuşkusuz, internet bankacılığı işlemlerinde müşteriler de kendilerinden beklenen her türlü tedbiri almak ve her türlü dikkat ve özeni göstermek zorundadırlar. Bu sebeple bilgisayarlarına başkalarının ulaşmasına imkân tanıyan her türlü gerçek ve sanal saldırıyı önleyici tedbirleri almaları ve bu konuda azami özeni göstermeleri gerekmektedir. Müşterilerin, internet bankacılığında kullanılmak üzere kendilerine verilen özel bilgilerini, banka ve kredi kartlarında olduğu gibi, üçüncü kişilerden özenle koruma ve saklama yükümlülüğü mevcuttur. Bu yükümlülüklerin ihlal edilmesi hâlinde müşterinin kendi kusurundan kaynaklanan bu durumun sorumluluğuna kusuru oranında katlanması gerekmektedir.

Bu itibarla, müşterinin internet dolandırıcılığı eyleminin işlenmesinde ve kişisel bilgilerinin kötü niyetli üçüncü kişilerin eline geçmesinde kusuru var ise 818 Sayılı BK'nın 44. ( 6098 Sayılı TBK'nın 52. ) maddesi gereğince bu kusur, müterafik kusur olarak değerlendirilebilecektir. Bu durumda banka, sözleşmeden doğan yükümlülüğünü yerine getirememesinde kusurlu olmadığını 818 Sayılı BK'nın 96. ( 6098 Sayılı TBK'nın 112. ) maddesi gereğince ispat etmek durumunda olup, ayrıca müşterisinin müterafik kusurunu da ispat etmekle yükümlüdür ( Yasaman, Hamdi; Banka Hukuku, İstanbul 2013, C. II, s.105 ) .

Yukarıda verilen bilgiler ışığında somut olay değerlendirildiğinde, mahkemece hükme esas alınan bilirkişi raporunda; “davacının dava dışı bankalardaki hesaplarına da girildiği dikkate alındığında davacının kişisel bilgilerini bir şekilde koruyamadığının anlaşıldığı, davacının kişisel bilgilerini büyük bir olasılıkla kullandığı bilgisayarından çaldırdığı, yine davacının Cumhuriyet Başsavcılığına verdiği ifadeden cep telefonuna yönlendirici program yüklenmesine sebebiyet verdiğinin anlaşıldığı, bu nedenle müterafik kusurunun bulunduğu” belirtilerek davacının %40 oranında müterafik kusurlu olduğu kabul edilmiş ise de, alınan rapor, somut olay yeterince irdelemeden ihtimallere dayalı olarak düzenlenmiştir. Dosya kapsamından, davacının üç ayrı bankadaki hesaplarına başka bir IP üzerinden aynı anda internet bankacılığı aracılığıyla kötü niyetli girişimlerde bulunulduğu, davalı haricindeki diğer bankaların kötü niyetli girişim sırasında davacıya bilgi vererek hesaplardan paranın çıkışını engelledikleri, davalı bankanın ise kötü niyetli girişimden davacının bildirimi ile haberdar olduğu anlaşılmaktadır. Mahkemece, bu hususlar değerlendirilmeden, davalı bankanın olayın gerçekleştiği tarih itibariyle internet bankacılığı sisteminde, o dönem sektörde kullanılmakta olan tüm gerekli tedbirleri almış olup olmadığı araştırılmadan eksik inceleme ile karar verilmiştir.

Hâl böyle olunca mahkemece, alanında uzman bir başka bilirkişi heyetinden rapor alınarak, olayın gerçekleştiği tarih itibariyle yürürlükte bulunan Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurumunun ( BDDK ) tebliği de gözetilerek o dönem sektörde kullanılmakta olan güvenlik tedbirlerinin neler olduğu ve davalı banka haricindeki diğer iki bankanın internet dolandırıcılığı işlemini engellemesi karşısında, davalı bankanın benzeri güvenlik tedbirlerini alıp almadığı, ayrıca davacının kusurunun zararın meydana gelmesinde ne derece etkili olduğu ayrıntılı bir şekilde irdelenip sonucuna göre karar verilmelidir.

Hukuk Genel Kurulundaki görüşmeler sırasında; davacının bilgileri ele geçirilmiş olsa dâhi bankanın gerekli güvenlik tedbirlerini alsaydı dolandırıcılık eyleminin gerçekleşmeyeceği, davalı bankanın olay tarihi itibariyle gerekli tedbirleri almadığının anlaşıldığı, davacının kötü niyetli üçüncü kişilerle işbirliği ve suç teşkil edebilecek eyleminin varlığının da davalı bankaca kanıtlanamadığı, bu itibarla yeniden bilirkişi incelemesinin usul ekonomisine aykırı olduğu gibi sonuca da etkili olmayacağı, bu nedenle direnme kararının bozulması gerektiği görüşü ileri sürülmüş ise de bu görüş, Kurul çoğunluğunca benimsenmemiştir.

Bu itibarla, yerel mahkeme direnme kararının yukarıda açıklanan değişik gerekçe ve nedenlerden dolayı bozulması gerekir.

SONUÇ : Davacı vekilinin temyiz itirazlarının kabulüyle direnme kararının yukarıda açıklanan değişik gerekçe ve nedenlerden dolayı 6100 Sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun Geçici 3. maddesine göre uygulanmakta olan 1086 Sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu'nun 429. maddesi gereğince BOZULMASINA, istek hâlinde temyiz peşin harcının iadesine, aynı Kanunun 440/III-1 maddesi gereğince direnme kararına karşı miktar itibari ile karar düzeltme yolu kapalı olmak üzere 22.11.2018 tarihinde yapılan ikinci görüşmede oy çokluğu ile kesin olarak karar verildi.

KARŞI OY

Davacı, davalı banka nezdindeki hesabında bulunan paranın kötü niyetli üçüncü kişilerce internet bankacılığı işlemiyle çekilmesi sonucu alacağını davalı bankadan talep etmiştir.

5411 Sayılı Bankalar Kanunu 61. maddede, mevduat sahiplerinin geri alma haklarının hiçbir suretle sınırlandırılamayacağı ( TMK'nın rehin, hapis hakkı, TBK'nın alacağın temliki- devri, takas hükümleri ve diğer kanunların verdiği yetkiler ve yükümlülükler saklıdır ) hükmü yer almaktadır. Taraflar arasındaki sözleşme, ödünç ( karz ) ile usulsüz tevdi sözleşmelerinin niteliklerini taşıyan kendine özgü bir sözleşmedir. Olay tarihi itibariyle yürürlükte olan 818 s. Borçlar Kanunu'nun 306. vd. maddelerinde karz akdi düzenlenmiş olup, karz akdinde, ödünç veren bir miktar paranın yahut diğer mislî şeyin mülkiyetini ödünç alana nakleder, ödünç alan da aynı nevîden şeyleri geri vermekle yükümlü olur. Ödünç verilen parayı banka, kararlaştırılmışsa faizi ile iadeye mecburdur. Usulsüz tevdiye dair BK.nın 472/1. maddesi uyarınca da paranın nef'i ve hasarı saklayana, yani bankaya geçer. Saklayan banka, bu parayı kendi yararına kullanabilir, bu hükümler uyarınca, usulsüz işlemle kötü niyetli üçüncü kişilerce çekilen, EFT, havale edilen paralar, aslında doğrudan doğruya bankanın zararı niteliğinde olup, mevduat sahibinin; niteliği belirtilen sözleşme uyarınca bankaya karşı alacağı aynen devam etmektedir. Ancak, banka usulsüz işlemde mevduat sahibinin ispatlandığı takdirde, kusuru üzerinden alacakdan mahsup talebinde bulunabilir.

Banka basiretli tacirden beklenen özeni göstermek zorunda olup, en hafif kusurundan dahi sorumludur ve bu sorumluluğu kaldıran sözleşme hükümleri de geçerli değildir. Bankalar, bir güven kurumudur, objektif özen borcu bulunduğundan, topladıkları mevduatı sahteciliklere karşı özenle korumak zorundadırlar.

Somut olayda, davacının hesabından, internet yoluyla yapılan işlemle dava konusu miktarın EFT yapıldığı sabittir. Mahkemece alınan bilirkişi raporu doğrultusunda davacı %40, davalı banka %60 kusurlu bulunarak davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir. Davacının müşteki olarak Torbalı Cumhuriyet Başsavcılığına olayın nasıl olabileceğine dair verdiği ifadeye göre, iki gün önce bir diğer banka internet bankacılığına bilgisayarından giriş yaptığında kullandığı telefonun modeli, numarası, markasına dair soru butonu çıktığında bu bilgileri verdiği ve bir program yüklendiği ancak daha sonra bir işlem yapamadığı, beyanında şifresinin kırılmış olduğunu öğrendiği, bu nedenlerle davacının kötü niyetli üçüncü kişilerin şifreyi ele geçirmesine sebep olduğu, internet bankacılığı dolandırıcılık olaylarında casus programlar vasıtasıyla müşteri kişisel bilgilerinin çalındığına rastlandığı bu nedenlerle müşterinin, şifre, güvenlik kodu vb. bilgilerin yetkisiz üçüncü kişilerin eline geçmemesi için bunları gereği gibi muhafaza etmesi gerektiğinden kusurlu olduğu raporda belirtilmiştir. Ancak bankaların yukarıda açıklanan hükümlere ve taraflar arasındaki sözleşme hükümlerine göre müşterinin mevduat hesabında dolandırıcıların geliştirdikleri yöntemlere karşı, çalınan bilgilerle işlem yapmasını önleyecek güvenlik önlemlerini almaları zorunludur. Dolandırıcılık eylemi, davacıya karşı değil, mevduat sözleşmesi uyarınca ( karz- usulsüz tevdi ) mülkiyeti kendisine geçen paranın maliki bankaya karşı işlenmiştir. Davacının bankaya karşı alacağı aynen devam etmektedir. Banka, kısa mesajla gönderilen tek kullanımlık işlem onay şifresini dolandırıcıların kendilerine yönlendirmek sûretiyle işlemler yaptıklarını bilmektedir, bilebilecek durumdadır. Bu nedenle, davacıya sunduğu gibi, yetersiz kalan SMS seçeneğini sunmayacak, bilirkişi raporunda belirtildiği gibi, üst derece güvenlik sağlayan, elektronik imza, akıllı anahtar, smart banking ( şifre ele geçse bile üçüncü kişiler bu olmadan müşteri hesabına girememekte ) gibi uygulamaları zorunlu olarak kullandıracaktır. Banka bunu yapmamış, yetersiz kalan SMS şifre uygulamasını seçenek olarak sunmuş, davacı da bunu tercih etmiştir. Banka, kötü niyetli üçüncü kişilerce davacı hesabına girilmesini önleyen zorunlu güvenlik tedbirlerini alsaydı bankaya karşı dolandırıcılık eylemi de gerçekleşemeyecekti, davacının diğer bilgileri ele geçirilse dahi. Davacının dava dışı banka hesabından da internet yoluyla yapılan aynı işlemde transfer edilen tutara alıcısı tarafından çekilemeden bloke konduğu rapordan anlaşılmıştır. BDDK'nın 14 Eylül 2007 tarihli 26643 Sayılı Resmi Gazete de yayınlanan “Bankalarda Bilgi Sistemleri Yönetiminde Esas Alınacak İlkelere İlişkin Tebliğ” in 8, 14, 15. maddelerinde de bankaların müşteri bilgilerini ele geçirmeye yönelik saldırılara karşı, olası tehditleri önceden belirlemeye ilişkin sistemsel ve yazılımsal önemleri alma zorunluluğu getirilmiştir.

Şifresini gerekli şekilde muhafaza etmeyerek üçüncü kişilerin eline geçmesine neden olduğu gerekçesiyle %50 kusurlu bulunan bir mevduat sahibinin açtığı davada mahkemece davacı kusurlu kabul edilerek verilen kısmî kabul kararı, Özel Dairece aynı gerekçelerle bozulmuş, direnme kararının temyizi üzerine Hukuk Genel Kurulunun, 21.11.2012 tarih 2012/11-550 E. 2012/820 K. sayılı ilamında bankanın parayı davacıya iade etmekle sorumlu olduğu, şifre bilgilerinin üçüncü kişilerce ele geçirilmesini önleyecek güvenlik mekanizmasını oluşturması gerektiği, sistem güvenliğinin sağlanamamasından kaynaklanan zararların sorumluluğunun bankaya ait olduğu gerekçeleriyle direnme kararı bozulmuştur. Yargıtay 11.Hukuk Dairesinin 2005/4748 E., 2006/7341 K. , 2008/9239 E., 2010/504 K., 2009/1065 E. 2010/6921 K., 2015/14040 E., 2017/2093 K., 2016/10483 E., 2018/2840 K., 2016/7228 E., 2018/972 K. sayılı kararları emsal nitelikte olup, yerleşmiş içtihatları bu doğrultudadır.

Açıklanan nedenlerle sorumluluk bankaya ait olup, davacının kötü niyetli üçüncü kişilerle el ve işbirliği ve suç teşkil edebilecek bir eyleminin de varlığı davalı bankaca kanıtlanmadığından, mudinin kendisine tevdî ettiği mevduatı aynen iade etmekle yükümlü olduğundan, yeniden bilirkişi incelemesi usul ekonomisine aykırı olduğu gibi, sonuca da etkili olmayacaktır. Kararın usul ve Yasaya uygun Yargıtay 11.Hukuk Dairesinin bozma ilâmı doğrultusunda belirtilen gerekçelerle bozulması görüşünde olduğumdan, yeniden bilirkişi raporu alınması yönündeki sayın çoğunluğun değişik bozma görüşüne katılmıyorum.
Old 26-12-2019, 12:00   #5
Av. Musa TAÇYILDIZ

 
Varsayılan

Yargıtay kararları ticaret mahkemesi görevlidir diğer bu tip davalarda.

Ancak tüketici mahkemesince verilen kararı anlamadım ben.

Tüketici mahkemesi görevsizlik vermeli ve görevsizlik üzerine dosyanın gittiği ticaret mahkemesi dava şartı yokluğundan davanın reddine karar vermeliydi.

Ancak sizin için bu karar daha iyi olmuş ve zaman kazanmışsınız bence.
Old 26-12-2019, 13:52   #6
Av. Suat

 
Varsayılan

Karar 2014 öncesine ait ama karar içeriğinde konunun tüketici hukuku ile ilgili olmadığı açık olarak belritilmiş.

T.C. YARGITAY 11. HUKUK DAİRESİE. 2012/5564K. 2012/8095T. 17.5.2012

ÖZETİ: Dava, davalı banka nezdinde açılmış olan hesapta bulunan paranın davacının bilgisi ve izni dışında sms ve internet yoluyla yapılan işlemler sonucu çekilmesi suretiyle uğranılan zararın tazmini istemine ilişkindir. 4822 Sayılı Kanunla değişik 4077 Sayılı Tüketicinin Korunması Hakkındaki Kanunun 3/e. maddesinde tüketicinin “Bir mal veya hizmeti ticari veya mesleki olmayan amaçlarla edinen, kullanan ve yararlanan gerçek ya da tüzel kişiyi”, 3 ( h ) bendinde ise tüketici işleminin “Mal veya hizmet piyasalarında tüketiciyle satıcı-sağlayıcı arasında yapılan her türlü hukuki işlemi” ifade edeceği, aynı kanunun 2. maddesinde ise bu Kanunun, 1. maddede belirtilen amaçlarla mal ve hizmet piyasalarında tüketicinin taraflardan birini oluşturdu her türlü tüketici işlemini kapsayacağı belirtilmiştir. Somut olayda, davacının internet şifresi kullanılarak hesabından para çekildiğinin iddia edilmiş olmasına ve bu işlemin T.T.K.nun 4. maddesi gereğince ticari iş niteliğinde bulunmasına göre, 4077 Sayılı yasa kapsamında kalan tüketiciden ve bir tüketici işleminden söz etme imkanı bulunmaması sebebiyle mahkemece görevsizlik kararı verilmesi gerekir.
Old 26-12-2019, 20:16   #7
Admin

 
Varsayılan

Hesap sahibinin tacir olması veya hesabın işyeri hesabı olması durumunda asliye ticaret mahkemesinin görevli olacağına katılıyorum ancak hesap bireysel hesapsa ve hesap sahibi de tüketici ise bence tüketici mahkemeleri görevli olacaktır:


Alıntı:

T.C.
YARGITAY
11. HUKUK DAİRESİ
E. 2016/11305
K. 2018/3488
T. 14.5.2018
• BANKAYA YATIRILAN MEVDUATIN TAHSİLİ İSTEMİ ( Asliye Hukuk Mahkemesinde Açılan Davada Mahkemece Görevsizlik Kararı Verilerek Yargılamaya Ticaret Mahkemesi Sıfatıyla Yargılamaya Devam Edildiği – Davacının Ticari veya Mesleki Olmayan Amaçlarla Hareket Etmesi Sebebiyle Tüketici Davaya Konu Bankacılık İşleminin de Tüketici İşlemi Sayıldığı/Ticaret Mahkemesi Sıfatıyla Yargılama Yapılarak Hüküm Kurulmasının Bozmayı Gerektirdiği )
• BANKACILIK İŞLEMİNİN TÜKETİCİ İŞLEMİ SAYILMASI ( Bankaya Yatırılan Mevduatın Tahsili İstemi - Davacının Ticari veya Mesleki Olmayan Amaçlarla Hareket Etmesi Sebebiyle Tüketici Sayıldığı Davaya Tüketici Mahkemesi Sıfatıyla Bakılması Gerekirken Ticaret Mahkemesi Sıfatıyla Hüküm Kurulmasının Bozmayı Gerektireceği )
• GÖREVLİ MAHKEME ( Bankaya Yatırılan Mevduatın Tahsili İstemi – Davacının Ticari veya Mesleki Olmayan Amaçlarla Hareket Etmesi Sebebiyle Tüketici Davaya Konu Bankacılık İşleminin de Tüketici İşlemi Sayıldığı/Davaya Bakma Görevi Tüketici Mahkemesinde Olduğundan Ticaret Mahkemesi Sıfatıyla Yargılama Yapılarak Hüküm Kurulmasının Bozmayı Gerektirdiği )
6502/m.3/k,73/1,83/2

ÖZET: Dava, bankaya yatırılan mevduatın tahsili istemine ilişkindir. Asliye hukuk mahkemesinde açılan davada mahkemece ticaret mahkemesinin görevli olduğu gerekçesiyle görevsizlik kararı verilerek yargılamaya ticaret mahkemesi sıfatıyla yargılamaya devam edilmiştir.

< Davacı, ticari veya mesleki olmayan amaçlarla hareket etmesi sebebiyle tüketici, davaya konu bankacılık işlemi de tüketici işlemi sayıldığından davaya tüketici mahkemesi sıfatıyla bakılması gerekir. Ticaret mahkemesi sıfatıyla yargılama yapılarak hüküm kurulması nedeniyle kararın bozulması gerekir.

DAVA : Taraflar arasında görülen davada Asliye Hukuk Mahkemesi'nce verilen 08/06/2016 tarih ve 2016/111-2016/314 Sayılı kararın Yargıtayca incelenmesi davalı vekili tarafından istenmiş ve temyiz dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşılmış olmakla, dava dosyası için Tetkik Hakimi tarafından düzenlenen rapor dinlendikten ve yine dosya içerisindeki dilekçe, layihalar, duruşma tutanakları ve tüm belgeler okunup, incelendikten sonra işin gereği düşünüldü :

KARAR : Davacı vekili, müvekkilinin 29.01.1981 tarihinde davalı Bankaya %40 faiz getirisiyle 46.000 TL yatırıp işçi olarak çalıştığı Almanya'ya döndüğünü, uzun süre ülkeye gelmeyen müvekkilinin mevduatının ödenmediğini, hesabın TMSF'ye devredilenler arasında görünmediği gibi davalı tarafından TMSF'ye devir hususunda gerekli ihtar ve tebligatın yapılmadığını, mevduatın halen davalının uhdesinde bulunduğunu, yatırılan paranın bugün ulaştığı değerin tespitinin gerektiğini ileri sürerek belirlenecek değerin 29.01.1981 tarihinden itibaren işleyecek bankalarca mevduata uygulanan en yüksek faizi ile birlikte tahsilini talep ve dava etmiştir.

Davalı vekili, 4389 Sayılı Kanun'un 10. maddesinin son fıkrasına ve 5411 Sayılı Kanun'un 62/1. fıkrasına göre alacağın zamanaşımına uğradığının aşikar olduğunu, bankamatikten ya da şubeden para çekme işlemlerinin her zaman hesap defterine işlenmediğini, davacının hesap cüzdanında belirtilen miktarın çekilmemiş olması halinde zamanaşımına uğratılan hesaplar arasında görünmesi gerektiğini, ancak zamanaşımına uğratılan hesaplar arasında davacının isminin bulunmadığını, 10 yıllık belge saklama süresinin geçtiğini savunarak davanın reddini istemiştir.

Mahkemece, iddia, savunma, bilirkişi raporu ve tüm dosya kapsamına göre, bilirkişi tarafından davacının Ocak 1981 tarihinde yatırdığı 46.000 TL'nin bugünkü değerinin 4.295,58 TL olarak hesaplandığı, hesaptaki paranın TMSF'ye devrinin ancak ilan ve tebligatların usulünce yapılması koşuluna bağlı olduğu, bu hususta davacıya bir tebligat gönderilmediği, tebligat koşulu sağlanmadığından davacının talebinde haklı olduğu gerekçesiyle davanın kabulüne, 4.295,58 TL'nin 29.01.1981 tarihinden itibaren işleyecek en yüksek banka mevduat faizi ile birlikte davalıdan tahsiline karar verilmiştir.

Kararı, davalı vekili temyiz etmiştir.

1- )Dava, bankaya yatırılan mevduatın tahsili istemine ilişkindir. 28/05/2014 tarihi itibariyle yürürlüğe giren 6502 Sayılı Kanun'un 3/k bendinde "Ticari veya mesleki olmayan amaçlarla hareket eden gerçek veya tüzel kişi" tüketici, 3/ı bendinde ise "Mal veya hizmet piyasalarında kamu tüzel kişileri de dâhil olmak üzere ticari veya mesleki amaçlarla hareket eden veya onun adına ya da hesabına hareket eden gerçek veya tüzel kişiler ile tüketiciler arasında kurulan, eser, taşıma, simsarlık, sigorta, vekâlet, bankacılık ve benzeri sözleşmeler de dâhil olmak üzere her türlü sözleşme ve hukuki işlem" tüketici işlemi olarak tanımlanmıştır. Aynı Kanun'un 73/1. maddesinde tüketici işlemleri ile tüketiciye yönelik uygulamalardan doğabilecek uyuşmazlıklara dair davalarda tüketici mahkemelerinin görevli olduğu belirtilmiş, 83/2. maddesinde ise taraflardan birini tüketicinin oluşturduğu işlemler ile ilgili diğer kanunlarda düzenleme olmasının, bu işlemin tüketici işlemi sayılmasını ve 6502 Sayılı Kanun'un görev ve yetkiye dair hükümlerinin uygulanmasının engelleyemeyeceğine değinilmiştir. HMK'nın 1. maddesinde ise görev hususunun kamu düzenine dair olduğu, mahkemece yargılamanın her aşamasında re'sen gözetileceği düzenlenmiştir.

Somut olayda, asliye hukuk mahkemesinde açılan davada mahkemece ticaret mahkemesinin görevli olduğu gerekçesiyle görevsizlik kararı verilmiş, kararın kesinleştirilmesini müteakip dosya yeni bir esasa kaydedilmiş ve ticaret mahkemesi sıfatıyla yargılamaya devam edilip hüküm tesis edilmiştir. Ancak, davacının ticari veya mesleki olmayan amaçlarla hareket etmesi sebebiyle tüketici, davaya konu bankacılık işleminin de tüketici işlemi sayıldığı, dava tarihi itibariyle yürürlükte bulunan ve yukarda belirtilen yasa hükümleri uyarınca davaya bakma hususunda tüketici mahkemelerinin görevli olduğu hususu gözetilerek davaya tüketici mahkemesi sıfatıyla bakılması gerekirken, ticaret mahkemesi sıfatıyla yargılama yapılarak yazılı şekilde hüküm kurulması usul ve yasaya aykırı olup, kararın bozulması gerekmiştir.

2- ) Bozma sebep ve şekline göre, davalı vekilinin temyiz itirazlarının incelenmesine şimdilik gerek görülmemiştir.






Alıntı:
T.C.
YARGITAY
11. HUKUK DAİRESİ
E. 2015/15278
K. 2017/645
T. 7.2.2017

DAVA : Taraflar arasında görülen davada ... 14. Asliye Ticaret Mahkemesi'nce verilen 19/01/2015 tarih ve 2015/56-2015/18 Sayılı kararın Yargıtayca incelenmesi davalı vekili tarafından istenmiş ve temyiz dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşılmış olmakla, dava dosyası için Tetkik Hakimi ... tarafından düzenlenen rapor dinlendikten ve yine dosya içerisindeki dilekçe, layihalar, duruşma tutanakları ve tüm belgeler okunup, incelendikten sonra işin gereği görüşülüp, düşünüldü:

KARAR : Davacı vekili, müvekkilinin, davalı bankanın ... numaralı hesap mudisi olduğunu, bu hesabından mudinin muvafakatı ve talimatı olmadan davalı banka tarafından 01.01.2005-24.08.2005 tarihleri arasında dava dışı ...ı'na ait 5400******8447 ve 5400******9598 numaralı kredi kartlarına ait 19.615-TL tutarlı borcun mudiye ait hesaptan aktarılmak suretiyle ödendiğini, bunun haricinde yine müvekkilinin muvafakatı ve talimatı olmadan davalı bankaca 24.08.2005-29.05.2013 tarihli arasında dava dışı ...'ın 5400******6934, 5400******8447 ve 5400******7270 numaralı kredi kartlarına ait 148.623,34-TL tutarlı borcun müvekkiline ait hesaptan aktarılmak suretiyle ödendiğini, müvekkilinin muvafakatı ve talimatı olmadan yapılan bu ödemelerin otomatik ödeme talimatı uyarınca yapıldığı davalı bankaca beyan edilmiş ise de bu talimatın yazılı suretinin davalı bankaca müvekkiline sunulamadığını, müvekkilinin hesabından toplam 168.238,34-TL para çekildiğini, müvekkilinden haksız olarak alınan 118.238,34-TL paranın her bir haksız para çekme tarihinden/haksız fiilin gerçekleştiği tarihten itibaren ticari temerrüt faizi işletilerek davalı bankadan tazmini ile tahsiline, temerrüt faizi zararı karşılamadığı takdirde faiz ile karşılanamayan zararların da davalı bankadan tazmini ile tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.

Mahkemece tüm dosya kapsamına göre; davacının, ticari veya mesleki olmayan amaçlarla hareket eden tüketici olduğu, davalı bankanın ... numaralı hesap mudisi olduğu, hesabından muvafakatı ve talimatı olmaksızın davalı bankaca dava dışı üçüncü kişinin kredi kartlarına dair aktarma yapıldığını, taraflar arasındaki ilişkide davacının hesap sahibi gerçek kişi konumuyla tüketici sıfatını taşıdığını, davanın açıldığı tarih itibariyle yürürlükte bulunan 6502 Sayılı Kanun uyarınca davada görevli mahkeme tüketici mahkemesi olduğu gerekçesiyle görevsizlik kararı verilmiştir.


Kararı, davalı vekili temyiz etmiştir.

Dosyadaki yazılara kararın dayandığı deliller ile gerektirici sebeplere göre, davalı vekilinin bütün temyiz itirazları yerinde değildir.

SONUÇ : Yukarıda açıklanan nedenlerden dolayı, davalı vekilinin bütün temyiz itirazlarının reddiyle usul ve kanuna uygun bulunan hükmün ONANMASINA, aşağıda yazılı bakiye 3,70 TL temyiz ilam harcının temyiz edenden alınmasına, 07/02/2017 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.






Alıntı:
T.C.
YARGITAY
19. HUKUK DAİRESİ
E. 2016/18770
K. 2018/4187
T. 17.9.2018

DAVA : Taraflar arasındaki menfi tespit, alacak davasının yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerden dolayı davanın kabulüne yönelik olarak verilen hükmün süresi içinde davalı vekilince temyiz edilmesi üzerine dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü.

KARAR : Davacı vekili, davacının davalı banka şubesinde bulunan bankamatikten kredi kartına para yatırdığını, aynı gün bankanın genel müdürlük güvenlik birimi tarafından aranarak kredi kartına şüpheli işlem yapıldığının tespit edildiği yönünde uyarıldığını, banka şubesine giderek durumu bildirdiğinde kartından nakit çekim yapıldığının ve hesabının bloke edildiğinin bildirildiğini, itiraza rağmen usulsüz olarak çekilen miktarın hesap ekstresine borç olarak kaydedildiğini, davalı banka tarafından davacı aleyhine takip başlatıldığını ileri sürerek, davacının takip sebebiyle borcu olmadığının tespitine, davalı bankanın haksız olarak tahsil etmiş olduğu miktarların tespiti ile davalı bankadan faiziyle birlikte tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.

Davalı vekili, para çekme işleminin davacının kredi kartı hesabının şifresi kullanılarak yapıldığını ve davacı tarafından bankaya kayıp ya da çalıntı ihbarında bulunulmadığını, davacının bu işlemden sonra da karttan harcama yapmasının kartın davacıda olduğunu gösterdiğini belirterek, davanın reddini istemiştir.

Mahkemece, yapılan yargılama ve benimsenen bilirkişi raporuna göre, davalı bankanın işlem anına dair kamera kayıtlarını saklamadığı, atm de teknik arıza olduğunun kayıtlardan anlaşıldığı, ancak davalı banka yetkililerince gerekli tedbirlerin alınmayarak ayıplı hizmet sunulduğu, çözümü yapılan ses kayıtlarına göre davacının durumu öğrendiğinde banka görevlilerini arayarak yükümlülüğünü yerine getirdiği gerekçesiyle davanın kabulüyle davacının borçlu olmadığının tespitine karar verilmiş, hüküm davalı vekilince temyiz edilmiştir.

6502 Sayılı Tüketicinin Korunması Hakkındaki Kanun 28.05.2014 tarihinde yürürlüğe girmiş olup bu tarihten önce kredi kartından kaynaklanan uyuşmazlıklarla ilgili olarak açılan davalara bakma görevi 5464 Sayılı Kanun gereğince Asliye Hukuk Mahkemelerine aittir.

Somut olayda dava 26.05.2014 tarihinde açılmıştır. Görev resen gözetileceğinden mahkemece görevsizlik kararı verilmesi gerekirken işin esasının incelenerek yazılı şekilde karar verilmesi doğru görülmemiştir.

SONUÇ : Yukarıda açıklanan sebeplerle hükmün BOZULMASINA, sair temyiz itirazlarının şimdilik incelenmesine yer olmadığına, peşin harcın istenmesi halinde temyiz eden davalıya iadesine, 17/09/2018 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.





Alıntı:
T.C.
YARGITAY
11. HUKUK DAİRESİ
E. 2016/2770
K. 2017/4937
T. 2.10.2017

DAVA : Taraflar arasında görülen davada ... 2. Tüketici Mahkemesi'nce verilen 14/01/2016 tarih ve 2014/430-2016/126 Sayılı kararın Yargıtayca incelenmesi davalı vekili tarafından istenmiş ve temyiz dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşılmış olmakla, dava dosyası için Tetkik Hakimi ... tarafından düzenlenen rapor dinlendikten ve yine dosya içerisindeki dilekçe, layihalar, duruşma tutanakları ve tüm belgeler okunup, incelendikten sonra işin gereği görüşülüp, düşünüldü:

KARAR : Davacı vekili, müvekkilinin bilgisi dışında ... Bankası ... Şubesinde bulunan hesabından 16/09/2013 tarihinde saat 23:06'da 1.500,00 TL, 17/09/2013 tarihli saat 00:17'de 2.000,00 TL, aynı tarihte 00:18'de 500,00 TL olmak üzere toplam 4.000,00 TL nakit para çekildiğini, müvekkilinin nakit para çekimini davalı bankanın müşteri temsilcisinden öğrendiğini, nakit işleminin gerçekleştiği tarihte kartını kendisi dahil kimsenin kullanmadığını, kartın bir kopya/sahtesinin kullanıldığını, dolandırıcılık suçundan ... Cumhuriyet Başsavcılığı'na şikayette bulunulduğunu, banka kartlarının kullanımında ortaya çıkabilecek risklerin paylaşımında bankaların özen sorumluluğu olduğunu ileri sürerek 4.000,00 TL'nin işlem tarihi olan 17/09/2013 tarihinden itibaren işleyecek ticari faizi ile birlikte davalıdan tahsilini talep ve dava etmiştir.

Davalı vekili, davacının kartı alışveriş yapmak suretiyle kullandığını, kartın davacıya ait olan şifre ile kullanılması gerektiği gözönüne alındığında, bu şifrenin ele geçirilmesinde bankaya yüklenecek bir kusur olamayacağını, kopyalanmış kartın kullanılması halinde kartın şifresinin de kullanılmasının zorunlu olduğunu, aksi halde kartla işlem yapılmasının mümkün olamayacağını, kartın şifresini bilenin sadece davacı olduğunu, bu şifrenin davacı tarafından bir başka kişiye verilmesi yada ihmali neticesinde şifresinin bir başka kişi tarafından ele geçirilmesinden bankanın sorumlu tutulmasının mümkün olamayacağını savunarak davanın reddini istemiştir.

Mahkemece iddia, savunma, bilirkişi raporu ve tüm dosya kapsamına göre; soruşturma dosyasında parayı çeken şüphelilerin kimliğinin tespit edilemediğinden daimi aramaya alındığı, kamera kaydı incelendiğine 16/09/2013 günü saat 23:05.40 - 23:06.49 arasında ve 17/09/2013 günü saat 00:17.22 - 00:20.04 arasında meçhul şahsın şubesi atm'sine geldiği ve işlem yaptığının görüldüğü, bir kart sahibinin gece yarısı üstelik hesabında olmayan 4.000,00 TL'yi çekmesinin (hesabın kredili mevduat niteliğinde olması ve yapılan para çekme işlemleri sonucu -4.983,20 TL'ye düşmesi sebebiyle ) olağan bir davranış olmadığı, bilirkişiler tarafından sunulan raporda kartın koyası yada gerçeği ile işlem yapıldığının tespit edilemediği, kartın kopyalanıp kopyalanmadığı hususunun mahkemenin taktirine bırakılmış olduğu, davacı tüketicinin kendi bilgisi dahilinde ve şifresini kullandırarak para çekme olayının gerçekleştiğinin kabulünün somut olayda mümkün görülmediği, bu konuda dosyada bir delil bulunmadığı, günümüzde atm'lere takılan aparatlar ve kameralar yoluyla kart bilgilerinin ve şifrelerin ele geçirilmesinin mümkün olduğu, bankanın özen sorumluluğu bulunduğu, atm'lerde gerekli güvenlik önlemlerini alması gerektiği ve davacının kartının kopyalanması neticesinde davacı tüketicinin herhangi bir kusuru bulunmaksızın para çekme işlemlerinin gerçekleştiği gerekçesiyle davanın kabulüyle 4.000,00 TL'nin dava tarihinden itibaren avans faiziyle birlikte davalıdan alınarak davacıya verilmesine karar verilmiştir.

Kararı, davalı vekili temyiz etmiştir.

Dava, bankamatik kartının kopyalandığı iddiası ile hesabından üçüncü kişiler tarafından çekilen 4.000,00 TL'nin davalı bankadan tahsili istemine dair olup, mahkemece yazılı şekilde davanın kabulüne karar verilmiş ise de davacı tarafından bankamatik kartının kopyalandığı yolunda bir delil sunulmadığından bu husus ispatlanamadığı gibi bankamatik kartı ile kart şifresinin üçüncü kişilerin eline nasıl geçtiğinin de açıklanmamış olması karşısında yazılı gerekçelerle davanın kabulüne karar verilmesi doğru görülmemiş, davalı lehine bozmayı gerektirmiştir.

SONUÇ : Yukarıda açıklanan sebeplerle davalı vekilinin temyiz itirazlarının kabulüyle kararın davalı yararına BOZULMASINA, ödediği peşin temyiz harcının istemi halinde temyiz edene iadesine, 02/10/2017 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.

Old 27-12-2019, 09:29   #8
Av. Musa TAÇYILDIZ

 
Varsayılan

Alıntı:
Yazan Admin
Hesap sahibinin tacir olması veya hesabın işyeri hesabı olması durumunda asliye ticaret mahkemesinin görevli olacağına katılıyorum ancak hesap bireysel hesapsa ve hesap sahibi de tüketici ise bence tüketici mahkemeleri görevli olacaktır:

Sayın admin görüşünüze bende katılıyorum ancak; Yargıtay bu tip davalarda Asliye Ticaret Mahkemesinin görevli olduğu yönünde karar veriyor. Sanırım tüketici işlemi değil bankacılık işleminden kaynaklanmasını gerekçe gösteriyor. Zira davanın temeli; bankanın gerekli güvenlik önlemleri almak zorunda olması ve kusursuz sorumluluğunun bulunması.

T.C YARGITAY
11.Hukuk Dairesi
Esas: 2012/ 4125
Karar: 2013 / 3962
Karar Tarihi: 04.03.2013

YARGITAY KARARI
Kelime Ara

Ara

Temizle
Kopyala

Kaydet/Yazdır

Sık Kullanılanlar

Geri
YARGITAY KARARI
MAHKEMESİ :ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ





Taraflar arasında görülen davada ... 1. Asliye Hukuk Mahkemesi’nce verilen 18.01.2012 tarih ve 2010/869-2012/30 sayılı kararın Yargıtayca incelenmesi davalılar vekilleri tarafından istenmiş ve temyiz dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşılmış olmakla, dava dosyası için Tetkik Hakimi ... tarafından düzenlenen rapor dinlendikten ve yine dosya içerisindeki dilekçe, layihalar, duruşma tutanakları ve tüm belgeler okunup, incelendikten sonra işin gereği görüşülüp, düşünüldü:

Davacı vekili, müvekkilinin 11/.../2010 tarihinde... bankasında bulunan ticari hesabından müvekkilinin hiçbir bilgisi ve izni olmadan yetkisi dışında 9.985,88 TL ve 300 TL'nin ... ... ... Şubesi'ne ... adına İnternet bankacılığı ile havale yapıldığını, olayın olduğu gün telefon hattının şebekesinin gittiğini ve sim karının ...'da kopyalandığını öğrendiğini, davalı bankanın gerekli güvenlik tedbirlerini almadığını, ileri sürerek ....285 TL'nin olay tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsiline karar verilmesini, talep ve dava etmiştir.

Davalılardan ...vekili, tüketici mahkemelerinin görevli olduğunu, dava konusu olayda yapıldığı varsayılan Sim Kart kopyalama işleminin müvekkili şirket tarafından yapılmadığını, ...ürünlerini satan ayrı bir tüzel kişiliğe sahip bayi tarafından yapıldığını, müvekkiline husumet yöneltilemeyeceğini, diğer davalı banka ile müvekkili şirket arasında para transferlerinde cep telefonu ile onay mesajı verileceğine ilişkin herhangi bir anlaşma protokolu bulunmadığını, müvekkilinin kusuru olmadığını, savunarak davanın reddini istemiştir.

Davalı ... vekili, gerekli güvenlik tedbirlerini aldıklarını, savunarak davanın reddini istemiştir.

Mahkemece, iddia, savunma ve kısmen benimsenen bilirkişi raporuna göre, davanın kabülü ile, ....285 TL'nin 11.....2010 tarihinden itibaren yasal faiziyle davalılardan müştereken ve müteselsilen alınarak davacıya ödenmesine, karar verilmiştir.

Kararı, davalılar vekilleri temyiz etmiştir.

1- Dava dosyası içerisindeki bilgi ve belgelere, mahkeme kararının gerekçesinde dayanılan delillerin tartışılıp, değerlendirilmesinde usul ve yasaya aykırı bir yön bulunmamasına göre, davalılardan ... A.Ş. vekilinin tüm temyiz itirazlarının reddi ile bu davalı hakkında verilen kararın onanmasına karar vermek gerekmiştir.

...- Davalılardan ...Genel Müdürlüğü yönünden yapılan temyize gelince, uyuşmazlığın niteliğine göre davada görevli mahkemenin tüketici mahkemesi olduğuna yönelik bu davalının temyiz itirazı yerinde değil ise de davacı tarafından bankaya yatırılan paranın nef'i ve hasarı davalı bankaya geçmiş olduğundan ve sahtecilik işlemi de davalı bankaya karşı gerçekleşmiş olduğundan davacının davalı ...Genel Müdürlüğü'ne husumet yöneltmesi mümkün değildir. Koşulları oluştuğunda sahtecilik işlemi kendisine karşı gerçekleştirilen davalı bankanın kusuru nispetinde bu davalıya dava açması gerekir. Bu itibarla mahkemece bu bu davalı aleyhine açılan davanın aktif husumet yönünden reddine karar vermek gerekirken bu davalı aleyhine açılan davanın da kabülüne karar verilmesi doğru olmamış, hükmün bu davalı yararına bozulması gerekmiştir.

...- Bozma sebep ve şekline göre davalı ...Genel Müdürlüğü vekilinin diğer temyiz itirazlarının incelenmesine şimdilik gerek görülmemiştir.

SONUÇ: Yukarıda 1 numaralı bentte açıklanan nedenlerle, davalı banka vekilinin tüm temyiz itirazlarının reddi ile bu davalı aleyhine verilen kararın ONANMASINA, ... numaralı bentte açıklanan nedenlerle davalılardan ...Genel Müdürlüğü vekilinin temyiz itirazlarının kabülü ile hükmün bu davalı yararına BOZULMASINA, ... numaralı bentte açıklanan nedenlerle davalı ...Genel Müdürlüğü' nün diğer temyiz itirazlarının bu aşamada incelenmesine yer olmadığına, aşağıda yazılı bakiye 549,60 TL temyiz ilam harcının temyiz eden davalı ...'dan alınmasına, ödediği temyiz peşin harcın isteği halinde temyiz eden davalı ...Genel Müdürlüğü'ne iadesine, 04.03.2013 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.
Yanıt


Şu anda Bu Konuyu Okuyan Ziyaretçiler : 1 (0 Site Üyesi ve 1 konuk)
 

 
Forum Listesi

Benzer Konular
Konu Konuyu Başlatan Forum Yanıt Son Mesaj
Ticari Mahiyette Olmayan Ödünç Verme Sözleşmesinde Arabuluculuk Şartı txyz Meslektaşların Soruları 23 22-03-2024 13:12
2009 yılı kredisinde Tüketici Mahkemesi Tüketici Hakem Heyeti Konusu Av.Beste Meslektaşların Soruları 3 19-09-2014 17:20
tüketici mahkemesi ek dava haksun Meslektaşların Soruları 1 07-08-2014 16:49
Siyasi Partiye Tüketici Mahkemesi'nde açılan dava yiğit Meslektaşların Soruları 1 16-08-2012 13:14
tüketici mahkemesi olarak bakılan dava avturker Meslektaşların Soruları 2 27-04-2008 14:29


THS Sunucusu bu sayfayı 0,09413600 saniyede 14 sorgu ile oluşturdu.

Türk Hukuk Sitesi (1997 - 2016) © Sitenin Tüm Hakları Saklıdır. Kurallar, yararlanma şartları, site sözleşmesi ve çekinceler için buraya tıklayınız. Site içeriği izinsiz başka site ya da medyalarda yayınlanamaz. Türk Hukuk Sitesi, ağır çalışma şartları içinde büyük bir mesleki mücadele veren ve en zor koşullar altında dahi "Adalet" savaşından yılmayan Türk Hukukçuları ile Hukukun üstünlüğü ilkesine inanan tüm Hukukseverlere adanmıştır. Sitemiz ticari kaygılardan uzak, ücretsiz bir sitedir ve her meslekten hukukçular tarafından hazırlanmakta ve yönetilmektedir.