Ana Sayfa
Kavram Arama : THS Google   |   Forum İçi Arama  

Üye İsmi
Şifre

Hukuk Sohbetleri Hukuki yorumlar, görüşler ve tartışmalar.. Soru niteliği taşımayan her türlü hukuki sohbet için.

Yeni Tebligat Kanunu Değişikliği / Mernis Adresine 21. Maddeye Göre Tebligat Yapılabilir mi?

Yanıt
Old 05-01-2013, 14:16   #61
Avrasya

 
Varsayılan

Alıntı:
Yazan Av. Engin EKİCİ
Önceki mesajlarda meslektaşlarımızın işaret ettiği gibi, öncesinde normal tebligat göndermek gerekmeksizin direkt Tebligat Kanunu 21. madde gereğince tebliğ gerçekleştirilebilir.


Tamamen size katılıyorum. Kanunun bu konuda ilk tebliğatın bila dönmesi gibi bir şartı yok. Ancak uygulamada icra müdürleri maalesef bu şartı arıyorlar.

Daha önce 35. madde ile ilgili (-ki orada da ilk tebliğatn bila dönmesi şartı yoktu) temyiz yolu dahil tüm yargı yolunu bitirmiş ve sonuç alamamıştım. 21. Maddenin yeni hali ile ilgili bir başvurum olmadı. Yani icra mahkemeleri ve Yargıtay'ın tutumunu bilmiyorum.
Old 15-01-2013, 19:50   #62
oguzhand0

 
Varsayılan

Peki değerli meslektaşlarım, bu konuyla ilgili olarak yani ilk tebligatın doğrudan borçlunun MERNİS/AKS adresine yapılabileceğiyle ilgili olarak herhangi bir Yargıtay kararı bulunmakta mıdır? Ya da bununla ilgili olarak olumlu sonuçlanan memur muamelesini şikayet yargılaması...

Yeni yıl geldi, dosyalarımızı açtığımız icra müdürlüğü değişti, bu sene çalıştığımız icra dairesi borçlunun MERNİS adresine yapılabilecek olan tebligatın ancak takip talebinde belirtteğimiz adresten iade gelmesi halinde yapılabileceğine karar verdi de bugün, şikayet yoluna gitmeyi düşünüyorum...

Saygılarımla
Old 15-01-2013, 21:44   #63
Atilla09

 
Varsayılan

Bilinen en adrese tebligatta teftişlerde en çok tenkit alınan konulardır öncelikle borçlunun bilinen en son adresine (sözleşmede veya fatura vb ,senette bildirdiği adrese tebligat)çıkarılır bu tebligat iade olunduğu takdirde ancak 7201 sayılı yasanın 21. maddesine göre tebligat çıkarılmaktadır.Müfettişler özellikle bu konuda tenkit ediyorlar ve her eğitimde söylüyor ,uygulamamız da bu şekilde olup bir çok dosyamızda İTM ye gidildi ve hep şikayetler red ile sonuçlandı.
Old 15-01-2013, 21:45   #64
Atilla09

 
Varsayılan x

yani öncelikle 10. maddeye göre bilinen en son adrese akabinde bila dönerse 21 e göre tebligat çıkarılıyor.
Old 16-01-2013, 01:42   #65
oguzhand0

 
Varsayılan

Cevabınız için teşekkür ederim.

Lakin elimizde borçluya dair herhangi bir adres yoksa veyahut senette adres yerine sadece il hanesi dolu ise...

İİK' nın ilgili hükmü gereği takip talebinde borçluya dair adres bildirme mecburiyeti bulunmamakta.

Saygılarımla
Old 04-02-2013, 17:37   #66
av. mustafa malkoç

 
Varsayılan

mernis adresine gönderdiğimiz tebligatlar iade geldi. bize mernislerin mavi zarfta olması gerektiğini söylediler bizdew öyle gönderdik. mernis adresidir diye kaşe yoktu şimdi ne yapabiliriz.
Old 30-04-2013, 16:31   #67
Av. Yasin Yıldız

 
Varsayılan TEBLİGATIN yasal şartları oluşmadan Teb K. 21.e göre çıkarılması, usule aykırı olduğu

T.C. YARGITAY

12.Hukuk Dairesi
Esas: 2012/17610
Karar: 2012/34966
Karar Tarihi: 27.11.2012


ŞİKAYET DAVASI - TEBLİGATIN YASAL ŞARTLARI OLUŞMADAN DOĞRUDAN DOĞRUYA TEBLİGAT KANUNUNUN YİRMİ BİRİNCİ MADDESİNE GÖRE ÇIKARTILDIĞI - TEBLİGATIN USULE AYKIRI OLDUĞU - TEBLİĞ TARİHİNİN TEBLİGATTAN HABERDAR OLUNDUĞU TARİH OLARAK KABULÜ GEREĞİ

ÖZET: Somut olayda şikayet konusu yapılan tebligatın TK.'nun 10/2. maddesi gözardı edilerek borçluya önceden hiçbir tebligat çıkarılmadan ve yasal şartları oluşmadan doğrudan doğruya TK.'nun 21/2. maddesine göre çıkartıldığı ve bu tebligatın yukarıda anlatılan nedenlerle usule aykırı bir tebligat olduğu görülmüştür. Usule aykırı tebliğin hükmü ise 7201 Sayılı Tebligat Kanunu'nun ilgili maddesinde ve Tebligat Yönetmeliği'nin ilgili maddesinde düzenlenmiş; tebliğ usulüne aykırı yapılmış olsa bile, muhatap tebliğe muttali olmuş ise geçerli sayılıp, muhatabın beyan ettiği tarihin tebliğ tarihi olarak kabul edileceği belirtilmiştir.O halde mahkemece ödeme emrinin tebliğinin usulsüz olduğuna yönelik şikayetinin kabulü ile tebliğ tarihinin tebligattan haberdar olunduğu ileri sürülen <08.02.2012> olarak düzeltilmesine karar verilmesi gerekirken, yerinde bulunmayan gerekçe ile istemin reddi isabetsizdir.

(2709 S. K. m. 36) (7201 S. K. m. 10, 21, 32) (Tebligat Kanununun Uygulanmasına Dair Yönetmelik m. 16, 53)

Dava: Borçlu davacı vekili müvekkiline tebliğe çıkarılan ödeme emri davetiyesinin usulsüz olduğunu iddia ederek tebliğ tarihinin öğrenme tarihi olan 08.02.2012 tarihi olarak düzeltilmesine karar verilmesini talep etmiş, mahkemece ödeme emrinin TK.'nun 21/2. maddesine uygun olarak tebliğ edildiği gerekçesiyle şikayetin reddine karar verilmiştir. Takibe konu Antalya 4. İcra Müdürlüğü'nün 2011/13673 takip numaralı dosyasının incelenmesinde 29.12.2012 tarihli örnek 7 ödeme emrinin davetiyesinin üzerine <Mernis Adresi> yazılarak tebliğe çıkarıldığı ve dağıtıcı tarafından TK.'nun 21/2.maddesine göre 04.01.2012 tarihinde tebliğ edildiği ve bu tebliğe dayanarak takip işlemlerine devam edildiği görülmüştür.

Karar: 2709 Sayılı 1982 Anayasası'nın <Hak Arama Hürriyeti> başlıklı 36. maddesine göre; <Herkes, meşru vasıta ve yollardan faydalanmak suretiyle yargı mercileri önünde davacı veya davalı olarak iddia ve savunma ile adil yargılanma hakkına sahiptir.> 7201 Sayılı Tebligat Kanunu'nun Bilinen Adreste Tebligat başlıklı 10/1. maddesine göre <Tebligat, tebliğ yapılacak şahsa bilinen en son adresinde yapılır. Şu kadar ki; kendisine tebliğ yapılacak şahsın müracaatı veya kabulü şartiyle her yerde tebligat yapılması caizdir.>, 11.01.2011 tarihinde 6099 Sayılı Kanunun 3.maddesiyle eklenen 10/2. maddesine göre; <Bilinen en son adresin tebligata elverişli olmadığının anlaşılması veya tebligat yapılamaması hâlinde, muhatabın adres kayıt sisteminde bulunan yerleşim yeri adresi, bilinen en son adresi olarak kabul edilir ve tebligat buraya yapılır.> Aynı yasanın Tebliğ imkansızlığı Ve Tebellüğden İmtina başlıklı 21. maddesine 6099 Sayılı Kanunun 5.maddesiyle eklenen 21/2. maddesine göre; <Gösterilen adres muhatabın adres kayıt sistemindeki adresi olup, muhatap o adreste hiç oturmamış veya o adresten sürekli olarak ayrılmış olsa dahi, tebliğ memuru tebliğ olunacak evrakı, o yerin muhtar veya ihtiyar heyeti azasından birine veyahut zabıta amir veya memurlarına imza karşılığında teslim eder ve tesellüm edenin adresini ihtiva eden ihbarnameyi gösterilen adresteki binanın kapısına yapıştırır. İhbarnamenin kapıya yapıştırıldığı tarih, tebliğ tarihi sayılır.> Aynı yasanın Usulüne Aykırı Tebliğin Hükmü başlıklı 32.maddesine göre <Tebliğ usulüne aykırı yapılmış olsa bile, muhatabı tebliğe muttali olmuş ise muteber sayılır. Muhatabın beyan ettiği tarih, tebliğ tarihi addolunur.> Tebligat Kanunu'nun Uygulanmasına Dair Yönetmelik'in Bilinen Adreste Tebligat başlıklı 16/2.maddesine göre <Bilinen en son adresin tebligata elverişli olmadığının anlaşılması veya tebligat yapılamaması hâlinde, muhatabın adres kayıt sisteminde bulunan yerleşim yeri adresi bilinen en son adresi olarak kabul edilir ve tebligat buraya yapılır.

6099 Sayılı Kanunun genel gerekçesinde; <... Uygulamada yaşanan sorunları önlemek üzere tasarıda yer verilen en önemli değişiklik, 25/4/2006 tarihli ve 5490 Sayılı Nüfus Hizmetleri Kanununda kabul edilen <adres kayıt sistemi>nin Tebligat Kanununa intibakının sağlanmasıdır. Hatta bu yolla, bazen on-onbeş tebligatla dahi sonuç elde edilemeyen durumlarda (ilânen tebligatın gerektirdiği istisnaî hâller hariç), en fazla iki veya üç tebligatla sorun çözülebilecektir. Tebligat Kanunun 10.maddesine ek fıkra eklenmesiyle ilgili 6099 Sayılı Kanunun 3.maddesinin gerekçesinde <Tebligat Kanununun 10. maddesine eklenen ikinci fıkra ile tebligata ilişkin sorunların belki de en önemli kısmının çözüme kavuşturulması amaçlanmıştır... Yapılan yeni düzenlemeyle, önce yine bilinen en son adrese tebligat yapılacaktır. Böylelikle, muhataba daha kolay ulaşılabilecek bir adres biliniyorsa oraya tebligat yapılması imkânı açık tutulmuştur. Ancak, tebligatın yapılmasını isteyenin veya tebligatı çıkartan makamın bildirdiği adresin, tebligata elverişli olmadığının anlaşılması ya da bu adrese tebligat yapılamaması hâlinde, muhatabın 5490 Sayılı Kanuna göre adres kayıt sistemindeki adresi bilinen son adresi olarak kabul edilerek, tebligat buraya yapılacaktır. Hiç kimse, adres değişikliğini bildirmemek suretiyle ihmali veya adresini belirsiz hâle getirecek kötü niyetli davranışlarıyla hak elde etmemelidir. Hukuk düzeni, kişinin açık ihmal veya kötü niyetini korumaz. Adres kayıt sistemi dışında ayrıca bir adres araştırması yapılmayacaktır. Bu açıdan, adres kayıt sistemindeki adres, başkaca araştırma yapılmasını gerekli kılmayan son adres olarak kabul edilmiştir. Bu durumda, ne tebligatı çıkartan merciin ne de posta memurunun başkaca bir adres araştırması yapmasına gerek bulunmamaktadır. Adres kayıt sistemiyle ilgili olarak yapılan bu düzenlemenin sonucu olarak gereksiz zaman, işgücü ve maddi kaybın önüne geçmek için, bilinen adrese yapılan tebligatın karşılıksız kalması halinde adres kayıt sistemindeki adrese yapılan tebligatın geçerli sayılacağı kabul edilmiştir. <21. maddeye ek fıkra eklenmesiyle iliği 4. maddesinde; <Tebligat Kanununun 21. maddesi çok sık uygulanan bir hükümdür. Bu durumda maddenin birinci fıkrasındaki yol izlenerek tebligat yapılacaktır. Bu maddeye ikinci fıkra eklenmiş, eklenen fıkrayla adres kayıt sistemindeki adrese tebligat yapılması hâlinde izlenecek yöntem belirtilmiştir. Zira, 10. maddede yapılan değişiklikle birlikte, bilinen en son adrese çıkartılan tebligattan sonuç alınamazsa, adres kayıt sistemindeki adres esas alınacak, başkaca araştırma yapılmadan tebligat o adrese yapılacaktır.> denilmiştir.

Tebligat Kanunu'nun 10.maddesine eklenen ikinci fıkrasında gerçek kişilere yapılacak tebligatla ilgili olarak iki aşamalı bir yol benimsenmiştir. Muhatabın adresi takip alacaklısı (veya davacı) tarafından bildirilecek ve normal tebligat çıkarılacaktır. Bildirilen adresin muhatabın adres kayıt sistemindeki adresi veya başka bir adresi olması arasında fark bulunmamaktadır. Bildirilen adrese çıkarılan tebligatın bila tebliğ iade edilmesi halinde, muhatabın adres kayıt sistemindeki yerleşim yeri adresine Tebligat Kanunu'nun 21/2. maddesine göre çıkarılacaktır. Tebligat Kanunu'nun 10/2 ve 21/2. maddelerini farklı şekilde yorumlayarak muhatabın adres kayıt sistemindeki yerleşim yeri adresine başka adresi bilinmiyor diyerek doğrudan doğruya 21/2. maddesine göre tebligat çıkartılması doğru olmaz. Bu davranış Anayasanın 36. maddesine aykırı olur ve muhatabın savunma hakkının kısıtlanması anlamına gelir. Tebligat Kanunu'nun 21/2. maddesi aynı zamanda özünde cezalandırmayı da amaçlayan bir düzenleme içermektedir. Yasa koyucu 5490 Sayılı Kanuna göre doğru adresini zamanında Nüfus Müdürlüğü'ne bildirmeyen vatandaşı cezalandırmak amacını gütmüştür. Tebligat yasasının dar yorumlanması geçerli bir mazereti nedeniyle yeni adresini zamanında Nüfus Müdürlüğü'ne bildiremeyen veya önemli bir mazereti nedeniyle (yatarak hastahanede tedavi gören hasta gibi) bir kaç aylığına adresinden ayrılmak zorunda kalan vatandaşın cezalandırılmasına neden olur. Yasanın yorumunda yardımcı kaynak olan madde gerekçeleri bu konuda bize ışık tutmaktadır. Tebligat Kanunu'nda değişiklik getiren madde gerekçelerinden açıkça anlaşılacağı üzere iki veya üç tebligatla sorun çözülmek istenmiştir. Hem yasa metninde, hem yasanın uygulanmasını gösteren yönetmelikte ve hem de madde gerekçesinde muhatabın sadece adres kayıt sistemindeki yerleşim yeri adresinin bilinen adres olarak bildirilmesi halinde doğrudan doğruya 21/2'ye göre tebligat yapılacağı açıklamasına yer verilmemiş, bilakis bildirilen adrese tebligat yapılamaması halinde 21/2'ye göre tebligat yapılacağı önemle vurgulanmıştır. Adrese kayıt sistemindeki adres tebligat yapılamayacağı açıkça anlaşılan bir adres olmadığı için öncelikle normal bir tebligat çıkartılarak Tebligat Kanunu'nun 21/1. maddesinde ve Tebligat Yönetmeliğinin 29. maddesinde muhatap lehine olan araştırmaların yapılarak tebligatın kendisine ulaşması ve bilgilendirme işleminin yerine getirilmesi gerekir. Tebligatın anlamı bildirimdir. Tebligatın yazılı bildirim ve belgelendirme olmak üzere iki ana unsuru vardır. Tebligat savunma hakkı ile sıkı sıkıya bağlıdır. Yargıtay Hukuk Genel Kurulu'nun 30.12.2009 tarihli 2009/12-563 E. 2009/600 K. sayılı kararında da açıkça vurgulandığı üzere icra takibinin sağlıklı bir biçimde sürdürülebilmesi, itirazların yapılabilmesi ve takibin süratle sonuçlandırılabilmesi, ancak, tarafların icra takibinden usulünce haberdar edilmesi ile mümkündür. Zira, takip borçlusunun hangi icra dairesinde aleyhine takip bulunduğunu, hakkındaki taleplerin nelerden ibaret olduğunu bilmesi ve varsa itirazlarını zamanında ve doğru merciiye yöneltebilmesi usulüne uygun olarak yapılacak tebligat ile sağlanabilir.

Somut olayda şikayet konusu yapılan tebligatın TK.'nun 10/2. maddesi gözardı edilerek borçluya önceden hiçbir tebligat çıkarılmadan ve yasal şartları oluşmadan doğrudan doğruya TK.'nun 21/2. maddesine göre çıkartıldığı ve bu tebligatın yukarıda anlatılan nedenlerle usule aykırı bir tebligat olduğu görülmüştür.

Usule aykırı tebliğin hükmü ise 7201 Sayılı Tebligat Kanunu'nun 32.maddesinde ve Tebligat Yönetmeliği'nin 53.maddesinde düzenlenmiş; tebliğ usulüne aykırı yapılmış olsa bile, muhatap tebliğe muttali olmuş ise geçerli sayılıp, muhatabın beyan ettiği tarihin tebliğ tarihi olarak kabul edileceği belirtilmiştir.

O halde mahkemece ödeme emrinin tebliğinin usulsüz olduğuna yönelik şikayetinin kabulü ile tebliğ tarihinin tebligattan haberdar olunduğu ileri sürülen <08.02.2012> olarak düzeltilmesine karar verilmesi gerekirken, yerinde bulunmayan gerekçe ile istemin reddi isabetsizdir.

Sonuç: Borçlunun temyiz itirazlarının kabulü ile mahkeme kararının yukarıda yazılı nedenlerle İİK'nun 366 ve HUMK’nun 428. maddeleri uyarınca BOZULMASINA, ilamın tebliğinden itibaren 10 gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 27.11.2012 gününde oy çokluğu ile karar verildi.

Karşı Oy Yazısı

19.01.2011 tarihinde Resmi Gazete'de yayınlanarak yürürlüğe giren 11.01.2011 tarihli 6099 Sayılı Tebligat Kanunu ve Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun ile adrese dayalı kayıt sistemindeki adrese tebligat usulü benimsenmiş ve bu doğrultuda 7201 Sayılı Tebligat Kanunu'nda değişiklikler yapılmıştır.

6099 Sayılı Yasanın genel gerekçesinde, değişikliklerle, özellikle adil yargılamadaki makul süre unsurunun gerçekleşmesine önemli katkı sağlanacağı ve tebligatın güvenli bir adrese yapılmasının amaçlandığı belirtilmiştir. Yine aynı Yasanın 3. maddesinin gerekçesinde, muhataba daha kolay ulaşılabilecek bir adres biliniyorsa oraya tebligat yapılması imkânının açık tutulduğu, ancak, tebligatın yapılmasını isteyenin veya tebligatı çıkartan makamın bildirdiği adresin, tebligata elverişli olmadığının anlaşılması ya da bu adrese tebligat yapılamaması halinde, muhatabın 5490 Sayılı Kanuna göre adres kayıt sistemindeki adresin bilinen son adresi olarak kabul edilerek, tebligat buraya yapılacağı, adres kayıt sistemindeki adresin, kişinin resmi tebligat adresi olarak kabul edildiği, hiç kimsenin, adres değişikliğini bildirmemek suretiyle ihmali veya adresini belirsiz hale getirecek kötü niyetli davranışlarıyla hak elde etmemesi gerektiği, tüm adres araştırmalarının bu adres kayıt sistemi esas alınarak yapıldığı, adres kayıt sistemi dışında ayrıca bir adres araştırması yapılmayacağı, ne tebligatı çıkartan merciin ne de posta memurunun başkaca bir adres araştırması yapmasına gerek bulunmadığı, anılan Yasanın 4.maddesinin gerekçesinde ise 10 uncu maddede yapılan değişiklikle birlikte, bilinen en son adrese çıkartılan tebligattan sonuç alınamazsa, adres kayıt sistemindeki adresin esas alınacağı, başkaca araştırma yapılmadan tebligatın o adrese yapılacağı açıklanmıştır.

6099 Sayılı Yasanın genel gerekçesi ve madde gerekçeleri ile 7201 Sayılı Yasanın 10., 21. ve 35. maddelerinde yapılan değişiklikler birlikte değerlendirildiğinde, düzenlemenin amacının 5490 Sayılı Nüfus Hizmetleri Kanunu ile oluşturulan adrese dayalı kayıt sisteminden yararlanarak, tebligatların daha sağlıklı bir şekilde ve daha kısa bir sürede yapılması ve bunun sonucu olarak da yargılamaların gereksiz sürüncemede kalmasının önlenmesi olduğu anlaşılmaktadır.

Hemen belirtmek gerekir ki, tebligat ile ilgili yasa ve tüzük (yönetmelik) hükümleri tamamen şeklidir. Değinilen işlemler bilgilendirme yanında belgelendirme özelliği de bulunan bir usul işlemi olmakla, gerek tebliğ işlemi ve gerekse tebliğ tarihi ancak yasa ve tüzükte (yönetmelikte) emredilen şekillerle tevsik ve dolayısıyla ispat olunabilir. Bu sebeple tebligatın usul yasaları ile ilişkisi de daima göz önünde tutulmalıdır.

Buna göre tebligatın öncelikle muhatabın bilinen en son adresine yapılması, bu adrese tebligat yapılamaması halinde ise tebligatın muhatabın adrese dayalı kayıt sistemindeki adresine gönderilmesi gerekir. Muhatabın adrese dayalı kayıt sistemindeki adresinden başka bilinen bir adresi yok ise tebligatın anılan adrese gönderileceği tabiidir. Bu adrese çıkarılan tebligat evrakı üzerine tebliği çıkaran merciice tebligat çıkarılan adresin muhatabın adrese dayalı kayıt sistemindeki adresi olduğunun yazılması 7201 Sayılı Tebligat Kanunu'nun 23/8.maddesi uyarınca yasal zorunluluk olduğu gibi malumun da ilanıdır. Tebligat çıkarılan adresin muhatabın adrese dayalı kayıt sistemindeki adresi olduğu halde bu hususun tebligat evrakı üzerine yazılmamasının ise gerçeğin gizlenmesi olacağı kuşkusuzdur. Çoğunluk görüşünün aksine 7201 Sayılı Tebligat Kanunu'nun ne 10. maddesinde ne 21. maddesinde ne de herhangi bir maddesinde, bilinen en son adrese tebligat yapılamaması halinde muhatabın adrese dayalı kayıt sistemindeki adrese önce tebligat çıkarılan adresin muhatabın adrese dayalı kayıt sistemindeki adresi olduğu yazılmaksızın, bir diğer ifade ile bu gerçeklik gizlenmek suretiyle tebligat çıkarılması gerektiğine, bu tebligatın yapılamaması halinde ikinci kez aynı adrese çıkarılacak tebligata adresin muhatabın adrese dayalı kayıt sistemindeki adresi olduğu açıklamasının yazılması gerektiğine ilişkin hiçbir düzenleme yoktur.

Bilindiği üzere Anayasa'da kuvvetler ayrılığı sistemi kabul edilmiş olup, 7. maddede yasama yetkisinin Türkiye Büyük Millet Meclisine ait olduğu belirtilmiştir. Yargı organları ise Türkiye Büyük Millet Meclisi’nce yapılan yasal düzenlemelere uygun davranmak ve yasa hükümlerini aynen uygulamak durumundadır. Bir diğer ifade ile 7201 sayılı Yasanın 10. ve 21/2.maddelerinin yasa koyucunun iradesi doğrultusunda uygulanması halinde hak kayıplarının olabileceği endişesiyle yasa hükümleri göz ardı edilmesi düşünülemez.

Yine çoğunluk görüşüne göre yapılacak uygulama 7201 sayılı Yasanın 35. maddesinin 6099 Sayılı Yasa ile değiştirilmeden önceki hali ile neredeyse aynıdır. 7201 Sayılı Tebligat Kanunu’nun 6099 Sayılı Yasa ile değiştirilmeden önceki 35/son maddesi hükmüne göre <...kamu kurum ve kuruluşları ve kamu kurumu niteliğindeki meslek kuruluşlarına ve ticaret sicillerine...> bildirilen adreslere gönderilen tebliğ işlemlerinin yapılamaması halinde, değiştirilen adres bu yerlere bildirilmediği takdirde muhataba doğrudan 35. madde uygulanarak tebligat yapılabilmekte idi. Buna göre nüfus müdürlüğü de kamu kurumu olduğuna göre muhatabın nüfus müdürlüğüne bildirdiği adresine çıkarılan tebligatın yapılamaması halinde aynı adrese bu maddeye göre tebligatın yapılabilmesi mümkündü.

Buna göre de yasa koyucunun amacı adrese dayalı kayıt sistemindeki adrese önce bir tebligat çıkarılıp bunun yapılamaması halinde İkincinin çıkarılması olsa idi zaten yasanın 35/son maddesi bu işlev gördüğünden böyle bir düzenlemeye gitmesi gerekmezdi. Yasa koyucunun bu durumu bilmemesi, bir diğer ifade ile abesle iştigal etmesi düşünülemeyeceğine göre ve düzenlemenin gerekçesi birlikte değerlendirildiğinde, çoğunluk görüşüne katılmak mümkün olmamıştır.

Yukarıda belirtildiği üzere değişiklik öncesi Yasanın 35/son maddesi uyarınca gerçek kişilerin kamu kurum ve kuruluşları ve kamu kurumu niteliğindeki meslek kuruluşlarına ve ticaret sicillerine (nüfus müdürlükleri, tapu sicil müdürlükleri, trafik tescil müdürlükleri, ticaret sicili, kamu bankaları vs. gibi birçok yer) bildirdikleri yerlere tebligatlar yapılabilmekte ve bu durum hak kayıplarına yol açmakta idi. Pek çok kamu kurum ya da kuruluşuna değişik vesilelerle adres bildiren bir kişinin adresini değiştirdiğinde bu değişikliği aynı yerlere bildirmesini beklemenin hayatın gerçeklerine ne kadar uyacağı izahtan varestedir. İşte yapılan bu düzenleme ile kişinin, adrese dayalı kayıt sistemindeki adresi, resmi tebligat adresi kabul edilmiş ve ona sadece bu adresini takip etme ve değişiklikleri bildirme mükellefiyeti yüklenmiştir. Kişiler aleyhine olumsuz sonuçlar doğurması kuvvetle muhtemel olan 35.maddenin son fıkrası yürürlükten kaldırılarak anılan düzenlemeler yapılmıştır.

Şu hale göre 7201 Sayılı Tebligat Kanunu'nun hem 10. maddesi hem de 21/2. maddesi son derece açıktır. Muhatabın bilinen adresine tebligat yapılamaması ya da bilinen adresinin bulunmaması halinde tebligat, adrese dayalı kayıt sistemindeki adresine, adresin <muhatabın adrese dayalı kayıt sistemindeki adresi> olduğu, tebligat evrakı üzerine yazılmak suretiyle çıkarılmalıdır. Çıkarılan bu tebligatın ise öncelikle adresin niteliğine göre 7201 Sayılı Tebligat Kanunu'nun 14, 16, 17, 18 ve 20.maddelerine göre yapılması gerekir. Kendisine tebligat yapılacak kimse veya tebligat yapılabilecek kimselerden hiçbiri gösterilen adreste bulunmaz veya tebellüğden imtina ederse tebliğ işlemi aynı kanunun 21.maddesinin 1.fıkrasına, muhatap o adreste hiç oturmamış veya o adresten sürekli olarak ayrılmış ise 2.fıkrasına göre yapılmalıdır.

O halde tebligat çıkarılan adresin muhatabın adrese dayalı kayıt sistemindeki adresi olması halinde, muhatap ya da muhatap yerine tebligatı alabilecek kimselerden birisi var ise tebligatın onlara yapılması, muhatap geçici ayrılmış ise 7201 Sayılı Tebligat Kanunu'nun 21.maddesinin 1. fıkrasına göre tebliğ işleminin yapılması, muhatabın o adreste hiç oturmamış veya o adresten sürekli olarak ayrılmış olduğunun belirlenmesi durumunda ise 2.fıkraya göre tebligatın yapılması gerekir.

Kısacası çoğunluğun muhatabın adrese dayalı kayıt sistemindeki adresine önce adresin muhatabın adrese dayalı kayıt sistemindeki adresi olduğu belirtilmeksizin bir tebligat çıkarılıp, bu tebligatın yapılamaması halinde bu kez aynı adrese, adresin muhatabın adrese dayalı kayıt sistemindeki adresi olduğu şerhi verilmek suretiyle tebligat çıkarılması gerektiği görüşüne katılmıyoruz. Muhatabın bilinen adresine tebligat yapılamaması ya da bilinen adresinin olmaması halinde tebligat çıkarılan adresin muhatabın adrese dayalı kayıt sistemindeki adresi olması durumunda bu şerhin verilmek suretiyle tebligatın çıkarılması gerektiğini düşünüyoruz. Somut olayda icra takip dosyasında borçlunun bilinen adresinin olmadığı görülmektedir. Bu nedenle borçlunun adrese dayalı kayıt sistemindeki adresi bilinen en son adres kabul edileceğinden bu adrese adresin muhatabın adrese dayalı kayıt sistemindeki adresi olduğu yazılmak suretiyle tebligat çıkarılmasında ve 7201 Sayılı Tebligat Kanunu'nun 21. maddesinin 1. Fıkrasına göre tebligat yapılmasında yasaya aykırılık olmadığından tebliğ işlemi usulüne uygundur. Bu nedenlerle şikayetin reddine dair icra mahkemesi kararının usul ve yasaya uygun olup, onanması gerektiği görüşündeyiz. 27.11.2011 (¤¤)
Old 30-04-2013, 16:40   #68
Av.Fatih Davran

 
Varsayılan

Yargıtay kararındaki karşı oy yazısına katılıyorum, yasa koyucu neyi amaçlıyor, uygulama nasıl şekilleniyor enteresan bir durum..
Old 30-04-2013, 18:12   #69
Bahadır Turan DURMAZ

 
Varsayılan

Element uydurma konusunda yargımızın üzerine tanımam. Yasa koyucu neyi düşünürse düşünsün, bizim yargımız saolsun yasamaya da müdahale etmeyi alışkanlık haline getirmiştir. Mesela harçtan muafiyet konusundaki Harçlar Kanunu'nun 123.maddesinin uygulanmasında da aynı durum olmuştur. Bankalar lobi yapmış kanun çıkartmış ve harçtan muafiyeti sağlamıştır (bu arada harçtan muafiyet bankalar lehine değil borçlular lehine bir düzenlemedir). Kanunun getiriliş amacı ve serüveni bu iken ve hatta uygulamada bazı harçların muafiyetten sayılmaması gibi sıkıntılar olması sebebiyle kanunda değişiklik yapılarak bütün yargı harçları muafiyet kapsamına dahil edilmişken önce Anayasa Mahkemesi bir yorum yapmış ardından Yargıtay bir yorum yapmış ve yasa ile gelen muafiyet, yargı kararları ile geri alınmıştır. İşin daha da ilginci yargı, bankaların takip işlemlerinin harçtan muaf olmadığını Anayasa Mahkemesi, Yargıtay Hukuk Genel Kurulu gibi en üst mahkemelerce karar bağlamaya devam ederken harcın alacaklısı Maliye Bakanlığı tüm bunlara rağmen harç muafiyeti yasal olarak kaldırılıncaya kadar alınan bütün harçları iade etmeye devam etti. Kraldan çok kralcılık da denebilecek bu durumun mimarı ise kararları ile uygulamaya şekil veren yargımız olduğu aşikardır.

Şimdi sıra, Tebligat Kanunu hükümlerinin uygulanmasına gelmiş anlaşılan. Yargıtay kararındaki görebildiğim doğru bir tespit var o da yasa koyucunun 5490 Sayılı Kanuna göre doğru adresini zamanında Nüfus Müdürlüğü'ne bildirmeyen vatandaşı cezalandırmak amacını güttüğü hususu. Aslında hareket noktası olarak kabul edilmesi gereken bu husustan uzaklaşılarak mernis adresine önce normal sonra uyarılı tebligat çıkarılması gerektiği sonucuna nasıl ulaşıldığını anlayabilmiş değilim. Örneğin muhatabın mernis adresini bilmeden bana bildirdiği adresine normal tebligat çıkarıp bila dönmesi halinde neymiş bunun mernis adresi diye mernis adresini bulup bu adrese mernis uyarılı tebligat çıkarmayı anlarım. Ama muhatabın mernis adresi bilinirken, Tebligat Kanunu 21.maddesindeki "gösterilen adres muhatabın adres kayıt sistemindeki adresi olup, muhatap o adreste hiç oturmamış veya o adresten sürekli olarak ayrılmış olsa dahi, tebliğ memuru tebliğ olunacak evrakı, o yerin muhtar veya ihtiyar heyeti azasından birine veyahut zabıta amir veya memurlarına imza karşılığında teslim eder" şeklindeki açık hükmüne rağmen bu hükmü mernis adresine önce normal tebligat çıkarılması gerekir şeklinde anlayabilmek için daha çok ekmek yiyip nirvanaya ulaşmam gerek galiba.

Muhatap mernis adresinde hiç oturmamış dahi olsa muhtara tebligat yapılabileceği düzenlenmişken taraflara ve posta memuruna git bi komşudan yöneticiden araştır muhatap bu adreste oturuyor mu, oturmadığını tespit edersen tebligatı iade et, iade ettikten sonra tekrar aynı adrese gel bu sefer artık araştırma yapma muhtara tebliğ et mantığının çıkış noktasını kavrayamıyorum, akli melekelerimin kapsamı dışında kalıyor. Ancak aklı erenler, muhatap o adreste hiç oturmasa dahi komşu ve yöneticiden muhatap lehine araştırma yapılmak suretiyle; muhataba "bildirimin" yapılabileceği, muhatabın, merciine iade edilen tebliğ evrakından haberdar olacağı inancında. Nirvanaya ulaşmak galiba, gerekçe olarak gösterilen "muhatabın önemli bir rahatsızlığı nedeniyle hastanede yatarak tedavi gören muhatabın" adresini bildirememesi sebebiyle cezalandırılması olarak görülen hususu, kanunlarımızca düzenlenen, "eski hale iade" veya "gecikmiş itiraz" gibi müesselerimizin bulunduğunundan bihaber ediyor insanı. Karara göre; bizler toplum olarak her birimize birer vasi atanması gereken, sorumluluk alamayan bir milleti temsil ediyoruz. Kanunun yeni adresini bildirme konusunda vatandaşlara yüklemiş olduğu sorumluluğu taşıyamayanları koruma çabası içinde olan yargı, bir nevi laçka yaşam tarzımızı mantık kurallarını aşarak, sonuçta hiçbir fayda sağlamayacak uygulamalara imza atarak tescilliyor.

Her neyse bir yargı kararı hakkında nesnellikten uzak yorum yaptığıma da inanamıyorum ama nesnellikten, mantıktan ve herşeyden ötesi hukuktan uzak gördüğüm yargı kararlarının fazlalığı, yapmış olduğum meslekten soğutuyor resmen. Daha da fazla yorum yapmak istemiyorum sonuç olarak bahsi geçen Yargıtay kararının hiçbir hukuki değeri yoktur bana göre. Karşı oy yeterince açıklamış zaten, diğer hukuki yorumlar için şu ayırdığım zamana da acıyorum.
Old 18-11-2013, 19:47   #70
Av.Onur Tunga

 
Varsayılan

Merhabalar,

12. H.D.nin az yukarıda yer alan 27.11.2012 tarih ve 2012/17610 E. ve 2012/34966 kararında olduğu gibi 11.02.2013 tarih ve 2012/32459 E. ve 2013/3328 sayılı kararında da neredeyse bire bir aynı konulara değinilmiştir.

Dairenin çoğunluk görüşü, muhatabın bilinen en son adresi mernis adresi olsun veya olmasın ilk tebligatın normal şekilde çıkartılması, tebligat yapılamazsa Teb.K.nın 21/2 maddesine göre meşruhatlı tebligat çıkartılması gerektiği yönünde gibi görünmektedir.

"Gibi görünmektedir" derken özellikle bir hususa dikkat etmek gerektiğini belirtmek istedim. Zira karara konu somut olaylarla direkt ilgisi olmamakla birlikte her iki kararın gerekçesinde, çoğunluk görüşü olarak bir paragrafta "6099 Sayılı Kanunun genel gerekçesinde ''... Uygulamada yaşanan sorunları önlemek üzere tasarıda yer verilen en önemli değişiklik, 25/4/2006 tarihli ve 5490 Sayılı Nüfus Hizmetleri Kanunu'nda kabul edilen adres kayıt sisteminin Tebligat Kanunu'na intibakının sağlanmasıdır. Hatta bu yolla, bazen on-onbeş tebligatla dahi sonuç elde edilemeyen durumlarda ( ilanen tebligatın gerektirdiği istisnai haller hariç ), en fazla iki veya üç tebligatla sorun çözülebilecektir.'' denilmiştir." ifadesi yer almaktadır. Bir başka anlatımla dairenin çoğunluğu, 6099 sayılı Kanunla yapılan değişiklikle tebligat sorununun en fazla iki veya üç tebligatla çözülmek istendiği fikrindedir.

Neden 2 değil de 3 tebligatla çözülecektir?

Bu sorunun cevabı ise her iki kararda da yer alan muhalefet şerhinde gizlidir. Söz konusu muhalefet şerhinde, çoğunluğun bir konudaki görüşü aynen şu şekilde eleştirilmektedir; “Çoğunluk görüşünün aksine 7201 Sayılı Tebligat Kanunu'nun ne 10. maddesinde ne 21.maddesinde ne de herhangi bir maddesinde, bilinen en son adrese tebligat yapılamaması halinde muhatabın adrese dayalı kayıt sistemindeki adrese önce tebligat çıkarılan adresin muhatabın adrese dayalı kayıt sistemindeki adresi olduğu yazılmaksızın, bir diğer ifade ile bu gerçeklik gizlenmek suretiyle tebligat çıkarılması gerektiğine, bu tebligatın yapılamaması halinde ikinci kez aynı adrese çıkarılacak tebligata adresin muhatabın adrese dayalı kayıt sistemindeki adresi olduğu açıklamasının yazılması gerektiğine ilişkin hiçbir düzenleme yoktur.”

Demek ki çoğunluk, muhatabın mernis adresi olmayan bilinen en son adresinde tebligat yapılamaması halinde, mernis adresine önce Teb.K.nın 21/1 maddesine göre tebligat çıkartılması, onun da tebliğ edilememesi halinde, bu kez aynı adrese Teb.K.nın 21/2 maddesine göre meşruhatlı tebligat çıkartılması gerektiği görüşündedir. Zaten gerekçeli kararda yer alan “en fazla iki veya üç tebligatla sorun çözülebilecektir” ifadesi çoğunluğun bu konudaki yaklaşımını ortaya koymaktadır.

Selamlar.
Old 18-11-2013, 20:18   #71
Bahadır Turan DURMAZ

 
Varsayılan

Yer verilen muhalefet şerhi, aklın ve mantığın ifadesidir. Çoğunluk görüşü, hiçbir anlamı olmayan uydurmadan ibarettir. Daha önce 10-15 kez tebligat çıkarıyordun şimdi 2-3 tebligatla işi halledebilirsin mantığı, veremi gösterip sıtmaya razı etme mahiyetinde bir mantık olup hiçbir hukuki altyapısı olmayan bir gerekçedir. Hatta gerekçe bile değildir.

En kötü kanun iyi uygulayıcıların elinde olumlu, en iyi kanunun ise kötü uygulayıcıların elinde olumsuz sonuçlar verebileceği şiarından hareket eden çoğunluk, kendi meşruiyetini bu şiarla sağlamaya çalışmaktadır. Çoğunluğa göre kanun kötü olup, kendileri iyi uygulayıcıdır. İronik bu durumun hukukta malesef izahı bulunmamaktadır. Katı usul kurallarında dahi yorum yaparak kanunda olmayan uygulamaları var eden anlayışın olduğu bir ülkede hiçkimsenin hukuki güvenliğinin olmadığını düşünüyorum.

Ve malesef çoğunluğun görüşü şuan istikrar kazanmış durumunda. Aklı selim Yargıçların gelerek yerleşik hale gelen bu içtihadı değiştireceği günü bekliyor, bu umutla mesleğimden tiksinmeden mesleğimi icra etmeye çalışıyorum.






Muhalefet şerhinde, çoğunluğun bir konudaki görüşü aynen şu şekilde eleştirilmektedir; “Çoğunluk görüşünün aksine 7201 Sayılı Tebligat Kanunu'nun ne 10. maddesinde ne 21.maddesinde ne de herhangi bir maddesinde, bilinen en son adrese tebligat yapılamaması halinde muhatabın adrese dayalı kayıt sistemindeki adrese önce tebligat çıkarılan adresin muhatabın adrese dayalı kayıt sistemindeki adresi olduğu yazılmaksızın, bir diğer ifade ile bu gerçeklik gizlenmek suretiyle tebligat çıkarılması gerektiğine, bu tebligatın yapılamaması halinde ikinci kez aynı adrese çıkarılacak tebligata adresin muhatabın adrese dayalı kayıt sistemindeki adresi olduğu açıklamasının yazılması gerektiğine ilişkin hiçbir düzenleme yoktur.”
Old 19-11-2013, 09:27   #72
Avrasya

 
Varsayılan

Açık yasa hükmüne rağmen adeta yasa tanımaz bi şekilde karar oluşturan YARGITAY varken YASAMA ne işe yarar ki? Kaldıralım gitsin. YÜRÜTMEnin hali zaten malum.

BİZE YARGI(tay) YETER...
Old 07-07-2014, 12:44   #73
Av.EAA

 
Varsayılan Tebligat Kanunu değişikliği ile ilgili yeni bir soru..

Merhaba,

Borçlunun da hisse sahibi olduğu taşınmaza haciz koydurduk.
Kıymet takdir raporunun paydaşlara tebliği yasal olarak zorunlu değil ise de müdür tebliğ şartını arıyor dosyamızda.
Biz de paydaşların tapudaki adreslerine Kıymet Takdir Raporunu tebliğ ettik.
Ancak bir kısım tebligat bila iade döndü.
İade dönenler tüzel kişi ise md. 35'e göre tebliğ mümkün, ancak gerçek şahıslar için bu yol kalktı. Gerçek şahıs-paydaşlara gönderdiğim tebligatlardan iade dönenlere ne yapmam gerektiği konusunda kararsız kaldım.
Şöyle ki; borçlu olmayan paydaş için tapudaki adresten başka adres araştırması yapma zorunluluğum yok yasal olarak.
Paydaşın T.C. kimlik numarasını da bilemiyorum. (Tapu göndermedi, hatta eski taşınmaz olduğu için tapuda bile olmayabilir)Yani istesem de adres (mernis, adres kayıt sistemi) araştırması yapamam. Teb. kan. md. 21 de mümkün görünmüyor.

Ne yapmalıyım sizce?
Old 07-07-2014, 12:54   #74
Bahadır Turan DURMAZ

 
Varsayılan

Sevgili Meslektaşım,

Kıymet takdirinin tapudaki paydaşlara tebliği gibi bir zorunluluk yok. Bunun olması gerektiğini söyleyen icra müdürü veya yardımcısı cahilliğinden ve/veya işgüzarlığından bunun tebliği gerektiğini düşünebilir. Zira, İİK 128/2.maddesi açıkça kimlere tebliğ edileceğini düzenlemiştir;

"Kıymet takdirine ilişkin rapor borçluya, haciz koydurmuş alacaklılara ve diğer ipotekli alacaklılara tebligatın yapıldığı icra dosyasındaki, ayrıca bildirilmiş bulunması hali müstesna olmak üzere, tapudaki mevcut adresleri esas alınmak sureti ile tebliğ edilir. (Mülga cümle: 17/07/2003 - 4949 S.K./103. md.)"

Görüldüğü üzere madde metni kıymet takdiri tebliğ edilecek ilgilileri tahdidi olarak saymıştır. Nitekim kıymet takdiri tebliğ edilen paydaşın kıymet takdirine itiraz hakkı bulunmamaktadır. Özetle kıymet takdirini tebliğ etmek yerine, tebliğ gerektiğine ilişkin icra müdürlüğü kararını şikayete götürmeniz halinde daha kısa sürede sonuç alabilirsiniz.

Ek olarak belirtmek gerekirse velevki kıymet takdirinin paydaşlara tebliği zorunlu olsun, bu durumda bile paydaşın kimlik bilgileri tapuda yok ise tapudaki mevcut adresine gönderilen tebligat yeterlidir. Başka bir ifade ile tapudaki adrese gönderilen tebligat bila tebliğ iade olsa bile paydaşın mernis adresini tüm araştırmalara rağmen tespit edemiyorsanız, bila tebliğ üzerine yeniden yapılacak bir işlem bulunmamaktadır. Bu sonuç ise satış ilanının paydaşa tebliği kuralının kıyasen uygulanması ile ortaya çıkar.

Çok yakın zamanda bende kıymet takdirinin paydaşa tebliğ gerektiğini düşünen bir icra dairesi ile karşılaştım. Ancak ben tebliğ ettirmedim, dairenin kararını şikayete götürdüm sonucunu bekliyorum.Kararı alınca paylaşabilirim
Old 22-05-2015, 15:26   #75
Av. Musa TAÇYILDIZ

 
Varsayılan

Bu konu başlığını ilk açıldığı zamandan beri takip ediyorum. Ancak son zamanalrda şöyle bir uygulama ile karşı karşıya kaldım;

12. Hukuk Dairesinin içtihatına binaen; mernis adresi bile olsa borçluya önce normal tebligat çıkarıyorum. Daha sonra TK. md. 21'e göre tebligat çıkarıyorum. Ancak son zamanlarda bazı posta memurları,; ilk tebligatın üzerinde TK.md.21'e göre tebligat yapılsın şeklinde bir uyarı bulunmamasına rağmen, tebligatı TK.md.21'e göre yapıyor.

İleride bir şikayet ile karşı karşıya karşıya kalamamk ve takibin de kesinleşmesi için ne yapabilirim? İcra mdürlüğüne; "ilk tebligatın TK.md. 21'e göre yapılsa bile normal tebligat olduğu kabul edilerek aynı adrese TK.md.21'e göre yeni bir tebligatın çıkarılması " şeklinde bir talepte bulunsam olur mu? Uygulama ne şekildedir?
Old 22-05-2015, 16:15   #76
Bahadır Turan DURMAZ

 
Varsayılan

Sayın Meslektaşım

Sorunuzu anladım fakat sorunu anlayamadım. Normal gönderdiğiniz tebligat TK 21.maddesine göre yapılıyorsa herhangi bir sorununuz olmaması lazım. Buradaki tek sorununuz tebligatın 21/1.fıkrada sayılan usulen uygun yapılıp yapılmadığını kontrol etmek olabilir. Tebligatın 21/1 de sayılan usule yani muhatabın adreste bulunmaması veya bulunmasına karşın imzatan imtina etmesi halinde adreste bulunmayan muhatabın adreste oturup oturmadığını komşusunun, yöneticinin veya apartman görevlisinin teyit etmesi ve teyit eden kişinin isminin yazılması ve imzasının alınması, imza atmıyorsa imtina ettiğinin belirtilmesi, muhatabın kapısına haber kağıdının yapıştırılması, tebligatın muhtara tebliğ edilmesi, muhtarın imza ve mührünün mazbatada yer alması, tebligatın muhtara bırakılacağının komşuya,yöneticiye veya apartman görevlisine haber verilmesi, mazbatada icra müdürlüğünün mührü ve imzasının olması, tebligat yapan memurun isim ve imzası ile tebligat tarihinin yazılmasında bir eksiklik yoksa dert edeceğiniz bir şey yok. Bu adresin mernis adresi olması ve izah edilen şekilde tebligat yapılması sorun değil.


Sorununuz 21/2 uyarınca muhatap adreste hiç oturmamasına veya taşınmasına karşın muhtara tebliğ yapılması ise , bana göre yukarıda izah ettiğim üzere yine hiçbir sorun olmaması lazım. Ancak Yargıtay ile bu konuda farklı düşünüyoruz. Bizim ne düşündüğümüzün bir önemi yok, Yargıtay farklı düşündüğü için bir sorun yaşamak istemiyorum diyorsanız, icra dairesine yeniden talepte bulunarak yapılan tebligatın Yargıtay kararlarına göre usulsüz olduğunu belirtilerek yeniden tebligat çıkarmanız yerinde olacaktır. Ancak aynı sorunla karşılaşmamak için yapabileceğiniz tek şey dağıtıcıyı telefonla arayarak mernis adresi olduğu belirtilmeyen tebligata mernis adresi muamelesi yapmamasını istemek olmalıdır. Bu sorunun malesef başka bir çözümü yok
Old 25-05-2015, 14:37   #77
Av. Musa TAÇYILDIZ

 
Varsayılan

Teşekkür ederim meslektaşım. Pekala TK md. 21/1 için de; ilk tebligatın bila iade dönmesi gereklidir şeklinde bir şart aramıyordur umarım yargıtay
Old 25-05-2015, 14:45   #78
Bahadır Turan DURMAZ

 
Varsayılan

TK 21/1 uyarınca tebliğ yaptırmak tebliğ çıkaran merciinin elinde olan bir şey değil. TK 21/1 de sayılan kurallara göre memurun kendiliğinden yaptığı bir işlem. o yüzden bila dönerse, tebligat çıkaran mercii TK 21/1 uyarınca tebliğ yapılmasını sağlayamaz. Tebliğ çıkaran mercii 21/2 yaptırabilir.
Old 25-05-2015, 15:43   #79
Av. Musa TAÇYILDIZ

 
Varsayılan

Teşekkürler meslektaşım. Bu kısmı anladım. Peki posta memuru tebligatı 21/1'e göre yaptığında, yine ilk tebligat bila iade dönsün sonra 21/1 yapılsın gibi bir şart arıyor mu yargıtay?
Yanıt


Şu anda Bu Konuyu Okuyan Ziyaretçiler : 1 (0 Site Üyesi ve 1 konuk)
 
Konu Araçları Konu İçinde Arama
Konu İçinde Arama:

Detaylı Arama
Konuyu Değerlendirin
Konuyu Değerlendirin:

 
Forum Listesi

Benzer Konular
Konu Konuyu Başlatan Forum Yanıt Son Mesaj
Tebligat Kanununun Ek 1 maddesine göre kat malikine tebligat yapılması usulü nasıldır Hukuka Saygı Meslektaşların Soruları 2 25-10-2016 17:30
Yabancı Kişinin Tapu kaydındaki Adresine Tebligat av.togo Meslektaşların Soruları 1 18-01-2011 16:01
davacının davalının geçersiz adresine tebligat yapmakta ısrar etmesi umutlaw Meslektaşların Soruları 7 10-02-2010 16:16
6183 Sy.Amme Alacakları Kanununa Göre Ödeme Emrine İtiraz Yapılabilirmi? aristo Meslektaşların Soruları 1 29-04-2002 23:19


THS Sunucusu bu sayfayı 0,07769108 saniyede 14 sorgu ile oluşturdu.

Türk Hukuk Sitesi (1997 - 2016) © Sitenin Tüm Hakları Saklıdır. Kurallar, yararlanma şartları, site sözleşmesi ve çekinceler için buraya tıklayınız. Site içeriği izinsiz başka site ya da medyalarda yayınlanamaz. Türk Hukuk Sitesi, ağır çalışma şartları içinde büyük bir mesleki mücadele veren ve en zor koşullar altında dahi "Adalet" savaşından yılmayan Türk Hukukçuları ile Hukukun üstünlüğü ilkesine inanan tüm Hukukseverlere adanmıştır. Sitemiz ticari kaygılardan uzak, ücretsiz bir sitedir ve her meslekten hukukçular tarafından hazırlanmakta ve yönetilmektedir.