Ana Sayfa
Kavram Arama : THS Google   |   Forum İçi Arama  

Üye İsmi
Şifre

Hukuk Sohbetleri Hukuki yorumlar, görüşler ve tartışmalar.. Soru niteliği taşımayan her türlü hukuki sohbet için.

Duruşmada Savcının Avukata kravatsızsın diye kimlik sorması. :(

Yanıt
Old 20-04-2009, 10:55   #31
Av.Mehmet Saim Dikici

 
Varsayılan

Alıntı:
Ankara Aslİye Ceza Mahkemesİnde GİrdİĞİm DuruŞmada Savci Tarafindan Avukat KİmlİĞİmİn İstenmesİ Üzerİne KİmlİĞİmİ Verdİm.neden İstendİĞİnİ Sorunca Savci Tarafindan Kravatsiz GeldİĞİmden Dolayi KİmlİĞİme BakildiĞi SÖylendİ.bende Bu Hususu TutanaĞa GeÇİttİrdİm..ama Tutanakta "savci SÖz Aldi:kravatsiz Geldİ Dİye KİmlİĞİne Bakildi Ve İade Edİldİ " Yazildi Yanİ Mahkeme Karar Vermedİ.bende Savciya Ne Hakla KİmlİĞİme Bakiyorsunuz Ben ŞÜphelİ Veya Sanikmiyim Dedİm.kilik Kiyafetİm Uygun DeĞİlse Baroya Yazin Dedİm.mahkemeyİ Savci Beymİ YÖnetİyor Dedİm.mahkeme Hakİmİ İse Öylece Bakiyordu.bÖyle Bİr Olay YaŞadim.baroya Bİldİrdİm.beklemedeyİm.sİzce Ne Yapmaliyim..saygilar.


Alıntı:
Öte yandan aynı talep hakimden ve aynı gerekçeyle gelmiş olsaydı, "tamamen yerinde" bulurdum, bunu da arz etmeliyim. Duruşmaya kravatsız giren bir avukatın, kimliğinden şüphe edilmesi ve kimliğini göstermesi istenmesi bu yönüyle bence mantıksız değil. (Aslında bana sorarsanız her duruşmada her avukata kimlik sorulmalı ve baro odasından bir cübbe alıp giren herkes otomatik olarak avukat kabul edilmemeli ama bu ayrı bir tartışma konusu tabii)


Mahkemelerin duruşma nizamından hakimin sorumlu ve yetkili olduğu kuşkusuz açıktır. Savcının da avukatlar gibi Yargılamanın birer unsuru olduğu tartışmasızdır. Bunlar kanunda yazılı olan hususlardır.

Bir avukatın, duruşma sırasında Savcılar için ayrılan yerde oturan Savcı'ya, mübaşiri göndererek kimliğini istemesi -nezaket kurallarını bir tarafa bırakıyorum- nasıl ki duruşma nizamına uygun olmazsa, aynı şekilde Savcının, duruşmanın sevki ve nizamından sorumlu ve yetkili hakim varken, kendi başına buyruk şekilde mübaşiri göndererek avukattan kimlik istemesi de aynı şekilde, duruşmanın nizamını bozmak anlamına gelir, düşüncesindeyim.

Ülkemizde adliyeler yetersizdir. Bir çok açıdan "kim kime dum duma " tabir edilecek tarzda uygulamalara şahit olmaktayız. Eline cübbeyi alan herkesin avukat zannedildiği ve esasen bunu zannetmeye insanların hakkı olduğu düşünüldüğünde, kontrolsüz biçimde yıllarca duruşmalara girip çıkan ve esasen avukat da olmayan bir çok kişinin olduğu görülmüş, bir çoğu yakalanmış bazıları belki de hala yakalanmamıştır. Bu anlamda kuşku duymak haklı olsa bile, yöntemin Sayın Savcının yaptığı biçimde olmaması icap eder.

Bence bu tarz sorunları aşmak için, Adliyelerde avukat - hakim ve Savcıların, uluslararası bir çok alanda uygulanan resimli ve 2-3 metreden okunabilir içerikte, boyuna asılan veya yakaya takılabilen kimlik belgeleri ile duruşmaya girmeleri uygun olacaktır. Bu kartlar, kimliğini ibraz edenlere Adalet komisyonu başkanlığınca verilebilir ve ancak bu yaka kartına sahip kişiler hakim, savcı ve avukat olarak duruşmaya girebilirler...
Old 20-04-2009, 18:04   #32
turbo

 
Varsayılan

Gerek duruşma sırasında meydana gelen olay, gerekse diğer yorumları okuduğumda çok üzüldüm ve hayal kırıklığına uğradım.

Avukat arkadaşım başına gelen bir sıkıntıdan bahsediyor, gelen yorumlar ise ya "duruşma salonunun hakim, savcının kafasına yıkılmasından" ya da "en iyisi susmasından" bahsediyor..

Bu konuda yapılacak tek şey, Hakimler Savcılar Yüksek Kurulu'na ve Adalet Bakanlığı Teftiş Kurulu'na, hakim ve savcının isminin telaffuz edilmesi suretiyle şikayette bulunmaktır. Avukat Kardeşim için söylenebilecek tek şey ise, böyle bir olayda hiç kendisini üzmemesi ve Avukatlık'ın en önemli iki kuralına, sukunet ve sabrına sahip çıkarak konunun peşini bırakmamasıdır.

Bununla beraber, yeni Avukat arkadaşlarımızın "bir şey bilmediklerinden" ya da "eğitilemediğinden" bahsetmek havanda su dövmek, yangına körükle gitmek ve hatta bizlere yönelik bir hakaret boyutundadır.

Avukatlık, 1 yıllık staj sürecinde tamamiyle öğrenilebilecek bir meslek olmadığı gibi, kişilik özelliklerinden bağımsız olarak değerlendirilebilecek bir meslek de değildir.
Karşılıklı suçlamalar, sorunlarımıza çözüm getiremeyeceği gibi, bugüne kadar zaten yeterince sahip çıkılmayarak bizlere teslim edilen mesleğimizde, sıkıntıların daha da artarak devam etmesinden ibaret olacaktır.

ÖZellikle yapılan yorumlar hakkındaki üzüntülerimi bildirir, büyük küçük tüm meslektaşlarıma saygılarımı bildirmek isterim.
Old 01-05-2009, 10:21   #33
Kilimanjaro

 
Varsayılan

Alıntı:

zeynel
Bu giyim tarzıyla şüphe uyandıran avukatın hiçmi suçu yok?

Evet, hiç suçu yok! Söylermisiniz bana, toplumda "vay be, bu da olabiliyormuş" dedirtebilecek önemde suçların faili olabilmiş bugüne dek tespit edilen kravatsız/takım elbisesiz kaç tane dolandırıcı gördünüz?! Mantıken eğer bir kişi gerçekte avukat değilse ve buna rağmen duruşmalara girip çıkıyorsa, kusura bakmayın ama, sizin gibi kılık-kıyafet takıntısı olan kişilerin hassasiyetlerini gözeterek mutlaka kravat takıyordur, bundan emin olabilirsiniz!

Nasrettin Hoca'nın yüzyıllar öncesinden hoş bir fıkrayla inceden inceye eleştirdiği "ye kürküm ye" mantığıyla insanların değerlendirilmesini oldum olası kabullenememişimdir. Ve hatta diyebilirim ki, eleştirdiğim bu tavır, adeta bende bir infial oluşturur! Ne hakla bir insan başka bir insanın sadece kılık-kıyafetine bakarak o insan hakkında ahkam kesmek hakkını kendinde bulur ve dahası bunu eyleme dökebilir, bunu anlamak mümkün değil!

Alıntı:

Atahun
Bu gün duruşmaya kravatsız ve gelişigüzel giyinmiş şekilde katılan bir avukat, yarın bir haftalık sakal ve kot pantolonla girmeyeceğini kim taahhüt edebilir.

Girerse ne olur, kıyamet mi kopar, yoksa mesleğin saygınlığına bir halel mi gelir? Ben söyleyeyim: HİÇBİR ŞEY OLMAZ! Ha, diyeceksiniz ki, ortalama vatandaş böyle bir avukata yeterince saygı duymayacaktır, bu hususu adeta bir eksiklik olarak görecektir... Evet, mümkün... Zira maalesef bizim toplumumuza hakim olan kimi yanlış düşünce kalıpları sebebiyle bugün için durum böyle. Ama biz hukukçular bu tür vahim yanlışlıklarla -hiç değilse düşünce bazında- mücadele edemeyeceksek, dahası bu yanlış düşünceleri içselleştirip yanlışa ortak olacaksak, gerçek bir hukukçu olduğumuzu nasıl iddia edebiliriz?

Özetle, kişileri kılık-kıyafetine göre değil, sözlerine ve davranışlarına göre değerlendirmek gerekir; yani zarfa değil mazrufa, cilde değil beyne bakmalı! Aksine davranış, sizi hayatta çok ciddi hatalara sürükler; mesela dolandırıcılara, beş para etmez karakterdeki kişilere yanıldığınızı anlayana dek muteber insan nazarıyla bakarsınız, mesleğinde çığır açacak kabiliyette, pırlanta gibi bir karaktere sahip kişileri da sırf bu önyargılı düşünceler sebebiyle kaybedebilirsiniz.

Alıntı:

Av. Hakan EREN
TBB Meslek Kuralları:
20- Avukatlar ve Avukat Stajyerleri mesleğe yaraşır bir kılık ve kıyafetle başları açık olarak mahkemelerde görev yaparlar. Duruşmalara Türkiye Barolar Birliğince şekli saptanmış cübbe ile ve temiz bir kıyafetle çıkarlar. Erkek Avukatlar iklim ve mevsim koşullarının elverdiği ölçüde kravat takarlar.


Yazdıklarınızdan hukuk=mevzuat sonucunu çıkarmamız gerekmez değil mi? Her ülke mevzuatında haksız/yersiz hükümler olabilir ama bir hukukçunun -üstelik bu haksızlık doğrudan meslektaşlarını hedef almışken ve serbest giyinmek isteyen bir kısım meslektaşlarını mağdur da etmişken- böyle haksız bir hükme dayanarak görüş serdetmesi ne derece doğrudur, takdirlerinize bırakıyorum.

Allah'tan çoğu hakimler bu denli yanlış yorumlar yapıp duruşmalarda kılık-kıyafet bekçiliğine soyunmuyorlar; bugün bir çok yerde avukatlar (bir meslektaşımızın yersiz şekilde endişelendiği gibi) duruşmalara kravatsız şekilde girebildiği gibi, değil bir haftalık, bir yıllık sakal ve kot pantolonla dahi girebilmektedir. Kravat ve takım elbiseyle duruşmalara giren bir avukat olarak, eğer bir gün bir duruşmada karşı taraf vekili kravatsız, sakallı, kot pantolonlu, vs. olduğu için duruşmalara kabul edilmek istenmez yahut bu durum hakim veya savcı tarafından eleştiri konusu edilirse, bu noktada hiç tereddütsüz o meslektaşımın yanında yer alırım ve gerekirse duruşmayı meslektaşımla birlikte terk ederim! Çünkü ben şuna inanıyorum: Bugün ülkemizdeki en önemli sorunlardan biri, nasıl adam olunacağını öğrenememiş, adamlığı çula çaputa, makama mevkiye, paraya servete bağlayan, sağlam bir karaktere sahip olamamış kişilerin varlığıdır ve bu mantalitedeki kişilerin maalesef toplumda çoğunluğu teşkil etmesidir (lütfen bu son cümlemi yukarıdaki eleştirilerimden bağımsız olarak değerlendirin, burada kimseyi en küçük bir şekilde itham etmiyorum).
Old 01-05-2009, 11:03   #34
Admin

 
Varsayılan

Alıntı:
Yazan Kilimanjaro
Yazdıklarınızdan hukuk=mevzuat sonucunu çıkarmamız gerekmez değil mi? Her ülke mevzuatında haksız/yersiz hükümler olabilir ama bir hukukçunun -üstelik bu haksızlık doğrudan meslektaşlarını hedef almışken ve serbest giyinmek isteyen bir kısım meslektaşlarını mağdur da etmişken- böyle haksız bir hükme dayanarak görüş serdetmesi ne derece doğrudur, takdirlerinize bırakıyorum.
Gerekir. Bir mevzuat varsa HERKES (onun yanlış olduğunu düşünenler de!) uymak zorundadır. Bir kuralın yanlış/haksız olduğunu düşünüyorsanız, değiştirilmesi için çaba gösterirsiniz, ona uymamak, uyanları eleştirmek veya kişileri kurala karşı gelmeye "tahrik etmek" bir seçenek değildir. En azından Türk Hukuk Sitesinde:

Alıntı:
Site İlkelerimiz:
  • Türk Hukuk Sitesi (THS) "Hukuk" ve "Adaleti" diğer tüm değerlerin üstünde kabul eder.
  • Sitenin doğası gereği hukuka saygısızlığa veya aykırılığa tahammül edilmez. Site "kuralcı"dır.
http://www.turkhukuksitesi.com/hukuk...i_hakkinda.htm
Old 01-05-2009, 11:40   #35
Armağan Konyalı

 
Varsayılan

Alıntı:
Yazan Kilimanjaro
Yazdıklarınızdan hukuk=mevzuat sonucunu çıkarmamız gerekmez değil mi?
Hukuktan mevzuatı çıkarırsanız geriye ahlak kalır.
Old 01-05-2009, 23:18   #36
Kilimanjaro

 
Varsayılan

Alıntı:
Admin
Gerekir. Bir mevzuat varsa HERKES (onun yanlış olduğunu düşünenler de!) uymak zorundadır. Bir kuralın yanlış/haksız olduğunu düşünüyorsanız, değiştirilmesi için çaba gösterirsiniz, ona uymamak, uyanları eleştirmek veya kişileri kurala karşı gelmeye "tahrik etmek" bir seçenek değildir.

Sevgili Admin, hukuktan anladığınız şey sadece ve sadece kuru bir mevzuat mıdır? Hukuk=mevzuat değildir, gelin bunu hemen herkesin bildiği meşhur bir örnek üzerinden bir kez daha hatırlayalım:

1 Aralık 1955 günü, Alabama’nın Montgomery şehrinin siyah kökenli sakinlerinden biri, şehir fuarındaki işinden akşam 6’da çıktı. Çok yorgundu ve bir an önce evine ulaşmak istiyordu. Otobüsün ortasındaki ‘değişken’ statülü koltuklardan birine oturdu. Yasalara göre, ilk 10 sıra beyazlarındı. Siyahlar ise en arka bölümde yolculuk etmek zorundaydı. Ortadaki değişken statülü koltuklarsa beyazların sıraları doluncaya kadar siyahların da oturabilecekleri koltuklardı. Birkaç durak sonra otobüsün beyazlara ayrılan kısmı dolup 4 beyaz yolcu ayakta kalınca şoför arka koltuklarda oturan 4 siyah yolcudan yerlerini boşaltmalarını istedi. 3 erkek siyah yolcu arka tarafa geçti. Ancak Rosa Parks adlı terzi kadın, yerinden kalkmayı reddedince tutuklandı. Aynı gece haber şehir sakinleri arasında yayıldı. Pazar günü kiliseler aracılığıyla otobüs boykotu fikri yayıldı. Parks’ın tutukluluğunun üçüncü gününde insan hakları tarihine ‘Montgomery Bus Boycott’ adıyla geçen eylem başladı. Siyahlar tam 382 gün boyunca otobüslere binmedi. İşlerine, okullarına yürüyerek gittiler. Eylemin başlamasına sıradan bir ev kadını yol açtı; ancak boykot ve direnişle beraber bir başka isim de büyümeye başladı.

Siyahi kadın Rosa Parks’ın tutuşturduğu meşaleyi bir vaiz olan Martin Luther King aldı: “Bir rüyam var. Gün gelecek, eski kölelerin evlatlarıyla eski köle sahiplerinin evlatları, Georgia'nın kızıl tepelerinde kardeşlik sofrasına birlikte oturacaklar. Bir rüyam var. Gün gelecek, dört küçük çocuğum, derilerinin rengine göre değil, karakterlerine göre değerlendirildikleri bir ülkede yaşayacaklar.” dedi.

1950’li yılların sonunda sivil haklar hareketini başlatan King, hayalleri olanların büyük bedeller ödemeye hazır olması gerektiğini gösterdi. King’in (1929-1968) hayatı büyük mücadelelerle geçti. Sözlü ve fiili birçok saldırıya uğradı, tartaklandı, bıçaklandı, hatta evi bombalandı. Hakkında defalarca dava açıldı, defalarca tutuklandı. Polis tarafından adım adım takip edildi. Çocuğuna arkadaşları ‘senin baban hapiskuşu’ diyordu. Basının hedefi hâline geldi, savaş karşıtı ve özgürlükçü fikirlerinden dolayı ‘vatan hainliği’ ile suçlandı. Yılmadı, yolundan dönmedi. 1960’lı yıllara damgasını vurdu. King, ünlü Hintli lider Mahatma Gandhi’den etkilendi. Bütün hayatı boyunca şiddete karşı durdu. Sivil itaatsizlik eylemleri kısa sürede güney eyaletlerini aşıp tüm ülkeye yayıldı. 28 Ağustos 1963’te Kongre önünde 200 bin kişinin toplandığı yürüyüş Amerikan tarihine en büyük kitle gösterisi olarak geçti. King Jr’ın yaptığı ‘I Have a Dream (Bir rüyam var)’ adlı konuşma, Başkan Abraham Lincoln’ün Gettysburg konuşmasından sonra ülke tarihinin en meşhur hitabeti olarak kaydedildi. Sivil haklar hareketinin eylemleri sonucunda, 1956 yılının sonunda Yüksek Mahkeme ırk ayrımcılığını yasakladı. 1964’te Sivil Haklar Yasası ve 1965’te siyahlara da oy hakkı veren yasa kabul edildi.

King 14 Ekim 1964’te, Nobel Barış Ödülü aldı. Vietnam Savaşı’na karşı görüşleri büyük tartışma meydana getirdi. 4 Nisan 1968’de Memphis’te kaldığı ve bugün müzeye dönüştürülen Lorraine Motel’in balkonunda öldürüldü. King’in katili olduğu ileri sürülen James Earl Ray, 2 ay sonra sahte Kanada pasaportuyla İngiltere’ye girerken yakalandı. 1998’de hapiste ölen Ray, önce cinayeti kabul etti; ancak sonra inkâr etti. Suikast hiçbir zaman aydınlatılamadı. 1986’da Başkan Ronald Reagan, Martin Luther King Jr’ın doğum gününü kutlamak için her ocak ayının 3. pazartesi gününü Martin Luther King Jr Day adıyla resmî tatil ilan etti. Yıllar sonra Amerikan yönetimi bir bakıma iade-i itibar için Rosa Parks'ı Beyaz Saray'da ağırladı. Rosa Parks'a 1996 yılında Başkanlık Özel Ödülü verildi. 1999'da da Kongre tarafından altın madalya ile ödüllendirildi. ABD Başkanı Bill Clinton, Rosa Parks'a Başkanlık Özel Ödülü madalyasını takarken, "İyi ki, o gün o koltuktan kalkmadın" dedi.

Şimdi merak ettiğim şey şu sevgili Admin, "Bir mevzuat varsa HERKES (onun yanlış olduğunu düşünenler de!) uymak zorundadır." diyerek Rosa Parks'ın, Martin Luther King'in ve onların yolunu takip edenlerin yanlış yaptıklarını, altı üstü bir meslek kuruluşunun muğlak ifadelerle belirlediği bir meslek ilkesine aykırılıktan çok öte, açıkça yazılı kanun hükümlerine aykırı davranan bu kişilerin hapse atılmasının mevzuata, dolayısıyla "hukuka" uygun olduğunu mu iddia edeceksiniz?
Old 02-05-2009, 07:28   #37
Av.H.Sancar KARACA

 
Varsayılan

Sevgili Kilimanjaro, verdiğiniz örnek çok uç (veya ekstrem mi demeliydim?). " altı üstü bir meslek kuruluşunun muğlak ifadelerle belirlediği bir meslek ilkesi" dediğiniz bu konuda izin verirseniz düşüncelerimi belirteyim. Bulunduğum yerden gördüklerimle sizin gördükleriniz arasında fark çok. Dolayısıyla, bulunduğunuz yere göre ben de “çok uç”tayım.
Duruşma salonları avukatlar için çok özel yerlerdir. Dosyaya hakimiyetimizle, mesleki donanımımızla, söz alışlarımızdaki incelikle, yargıç, savcı ve oturuma katılan diğer görevli ve meslektaşlarımızla münasebetlerimizle olduğu kadar görünüşümüzle de göze batmamamız ve de meslekten olan veya olmayan gözlemcilerde (“avukata bak” değil) “avukat” izlenimi uyandırmalıyız. O salonun, bizim için (abartma demezseniz) bir meslek mabedi olduğunu düşünüyorum. Lütfen, bu dikkat ve özeni “kravat fetişizmi” olarak görmeyin. Avukatın kılık kıyafetinin düzgün olması, kafadaki boşluğun kamuflesi olarak da görülmemeli. Haydutlar kravat takıyor diye ben kravat takmamazlık edemem. En az, yargıç ve savcı meslektaşlarımız kadar özenli ve düzenli olmalıyız diyorum. Mesleğime saygının bunu gerektirdiğini, bizim kuşak ortadan kalkıncaya kadar da bu doğrultudaki görüşlerle sık karşılaşacağınızı düşünüyor , saygılar sunuyorum.
Old 02-05-2009, 10:09   #38
Armağan Konyalı

 
Varsayılan


Hangi kurala uyulacağına ya da uyulmayacağına kim karar verecek?

Dünya değiştikçe kurallar da değişmekte. Her kuralın doğru olduğunu iddia etmek mümkün değil. Kuralın doğru ya da yanlış olduğunu tartışabiliriz ama kuralı uygulamalıyız. Aksi halde kuralın müeyyidesine katlanmak gerekir. Hukuk ne yazık ki bundan ibarettir.

Sizin hayalini kurduğunuz duruma uygun kavram ise hukuk değil, ''adalet'' sözcüğü ile ifade edilebilir:

Hukuk adalete ulaşmak için bir araçtır. Hukuk olan yerde adalet olduğunu söylemek yanlış olur. Hukuk kuralları adalete aykırı olabilir. Adalete aykırı olması hukuk kuralını geçersiz kılmaz.

Her bireyin adalet anlayışı da farklıdır. Yeni bir kuralla ortadan kaldırılmadıkça bireylerin kişisel tercihlerine göre kuralları uygulamamak hukuksuzluk yaratır. Hukuk mevzuattır.

Sanırım sizin istediğiniz hukuk değil, adalet. Çok şey istiyorsunuz.

Saygılarımla
Old 02-05-2009, 10:55   #39
Admin

 
Varsayılan

Alıntı:
Yazan Kilimanjaro
açıkça yazılı kanun hükümlerine aykırı davranan bu kişilerin hapse atılmasının mevzuata, dolayısıyla "hukuka" uygun olduğunu mu iddia edeceksiniz?
Evet..

Bir mevzuata karşı olmak, onun değişmesi için çabalamak, bunun için hukuk sistemi içindeki gerekli mekanizmaları harekete geçirmek (kanunsa anayasa mahkemesine gidilmesini sağlamak, idari tasarrufsa idare mahkemesinde iptal yollarını aramak, mahkeme kararıysa üst mahkemede kararı değiştirmek vs.), hukuk sistemi içinde değişme çabaları sonuçsuz kalıyorsa demokrasi sistemi içinde gereğini yapmak (milletvekillerini harekete geçirmek, yasal toplantı, miting ve organizasyonlar düzenlemek, kamuoyu oluşturmak, sivil toplum örgütleri çatısı altında birleşmek vs.) yapılması gerekenlerdir. Mevzuata kasten uymamak veya uymama "hakkınız" olduğunu iddia etmek ise değil.

Siz kendinize göre saçma bulduğunuz bu mevzuata uymazsanız, birileri de TCK md.81'i saçma bulup, uygulamamaya başlarsa ne diyeceğiz? Hangi mevzuatın doğru, hangisinin yanlış olduğuna hangi birey, neye göre karar veriyor? Sizin görüşünüzü "haklı ve adil", TCK md.81'i saçma bulan kişinin görüşünü "haksız ve yanlış" kılan durum nedir?

Bu karar bireylerin insiyatifine bırakılamayacağı içindir ki, bütün dünyada "hukukun üstünlüğü" ilkesi kabul edilmiş ve hukuk değişinceye kadar herkesin uyması gereken en üst hiyerarşi olarak belirlenmiştir. Bu ilke herzaman "adaletli" sonuç vermeyebilir ama bireysel adaletin yukarıda arz edildiği üzere görece bir kavram olduğunu da hatırda tutmak gerek. Görünen o ki, bu ilkeden daha iyisi bulununcaya kadar da bununla yetinmek zorundayız ve Hammurabi Kanunlarından bugüne kadar da daha iyi bir felsefe bulunamadı.
Old 02-05-2009, 13:35   #40
Av.Mehmet Saim Dikici

 
Varsayılan

Alıntı:
Yazan Admin
Siz kendinize göre saçma bulduğunuz bu mevzuata uymazsanız, birileri de TCK md.81'i saçma bulup, uygulamamaya başlarsa ne diyeceğiz? Hangi mevzuatın doğru, hangisinin yanlış olduğuna hangi birey, neye göre karar veriyor? Sizin görüşünüzü "haklı ve adil", TCK md.81'i saçma bulan kişinin görüşünü "haksız ve yanlış" kılan durum nedir?


Alıntı:
Yazan Av. Armağan Konyalı
Hukuktan mevzuatı çıkarırsanız geriye ahlak kalır

Alıntı:
Yazan Av. Armağan Konyalı
Hangi kurala uyulacağına ya da uyulmayacağına kim karar verecek?


Hukukun Kaynakları bildiğimiz gibi;

* ASLİ KAYNAKLAR
1) Yazılı Kaynaklar
2) Yazılı Olmayan Kaynaklar (Örf ve Adet Kuralları)

** YARDIMCI KAYNAKLAR
1)Mahkeme Kararları (İçtihatlar)
2) Bilimsel Görüşler (Doktrin)

Şeklinde tasnife tabi tutulmaktadır. Yazılı mevzuat hükümlerini bir tarafa bırakırsak, yazılı olmayan hukuk kaynaklarından en önemlisini Örf ve Adet Kuralları oluşturur. Bu bağlamda, hukuktan mevzuatı çıkarırsak, kaynak olarak karşımıza Örf ve adet hukuku çıkar ki, "ahlak kuralları" da doğal olarak muhatabımız olur.

Mevzuat hükmü, herkes için "kural" dır. Kurala, yine malumunuz herkes tarafından uyulması gerekir. Bir kuralın hukuka uygun sonuç doğurup-doğurmadığı yönündeki fikirler ise, görüş veya yorumdur. Kişiden kişiye değişir.

Bir kuralı beğenmeyebiliriz, bu bizim görüşümüz neticesinde vardığımız sonuçtur ki bizden başka kimseyi bağlamaz.

Bu nedenlerle Sayın Armağan Konyalı ve Sayın Admin'in görüşlerine katılıyorum.
Old 02-05-2009, 16:01   #42
Doç. Dr. Özge Yücel

 
Varsayılan

Alıntı:
Yazan Nill
Bu tartışma burada bitmez...

Tartışmanın amacı tartışmayı bitirmek değildir, farklı görüşlerin belirli çerçevede paylaşılarak üzerinde düşünülmesini sağlamaktır. Siz de görüşünüzü açıklayarak katkıda bulunabilirsiniz.
Old 02-05-2009, 16:23   #43
Nill

 
Varsayılan

Bu konudaki görüşümü hemen belirteyim meslektaşım(madem mutlaka görüş bildirmem gerekiyor.)Bir avukat kravatsız olduğu için yani sadece bu nedenle "getir bakalım kimliğini" muamelesine tabi tutulamaz.Avukat olmadığı şüphesini uyandıracak başka sebeplerin olması gerekir.Avukatlar tıpkı hakim ve savcılar gibi yargı vazifesi gören kişilerdir.Mahkemede dekoru tamamlamak için bulunan kişiler değillerdir.Bu nedenle hakim ve savcılar avukatlara karşı olan tutumlarında daha dikkatli olmalıdırlar diye düşünüyorum.
Old 02-05-2009, 16:33   #44
Av.Mehmet Saim Dikici

 
Varsayılan

Alıntı:
Yazan Nill
Bu konudaki görüşümü hemen belirteyim meslektaşım(madem mutlaka görüş bildirmem gerekiyor.)

Sayın meslektaşım, bence bir yanlış anlaşılma var. Mutlaka görüş bildirmeniz gerekmiyor. Eğer görüş beyan ederseniz, elbette ki gerekçesini de yazmanız gerekir. Söylenen olay budur.
Old 02-05-2009, 17:36   #45
Av.Suat Ergin

 
Varsayılan

Alıntı:
Yazan Kilimanjaro
Sevgili Admin, hukuktan anladığınız şey sadece ve sadece kuru bir mevzuat mıdır? Hukuk=mevzuat değildir, gelin bunu hemen herkesin bildiği meşhur bir örnek üzerinden bir kez daha hatırlayalım:

1 Aralık 1955 günü, Alabama’nın Montgomery şehrinin siyah kökenli sakinlerinden biri, şehir fuarındaki işinden akşam 6’da çıktı. Çok yorgundu ve bir an önce evine ulaşmak istiyordu. Otobüsün ortasındaki ‘değişken’ statülü koltuklardan birine oturdu. Yasalara göre, ilk 10 sıra beyazlarındı. Siyahlar ise en arka bölümde yolculuk etmek zorundaydı. Ortadaki değişken statülü koltuklarsa beyazların sıraları doluncaya kadar siyahların da oturabilecekleri koltuklardı. Birkaç durak sonra otobüsün beyazlara ayrılan kısmı dolup 4 beyaz yolcu ayakta kalınca şoför arka koltuklarda oturan 4 siyah yolcudan yerlerini boşaltmalarını istedi. 3 erkek siyah yolcu arka tarafa geçti. Ancak Rosa Parks adlı terzi kadın, yerinden kalkmayı reddedince tutuklandı. Aynı gece haber şehir sakinleri arasında yayıldı. Pazar günü kiliseler aracılığıyla otobüs boykotu fikri yayıldı. Parks’ın tutukluluğunun üçüncü gününde insan hakları tarihine ‘Montgomery Bus Boycott’ adıyla geçen eylem başladı. Siyahlar tam 382 gün boyunca otobüslere binmedi. İşlerine, okullarına yürüyerek gittiler. Eylemin başlamasına sıradan bir ev kadını yol açtı; ancak boykot ve direnişle beraber bir başka isim de büyümeye başladı.

Siyahi kadın Rosa Parks’ın tutuşturduğu meşaleyi bir vaiz olan Martin Luther King aldı: “Bir rüyam var. Gün gelecek, eski kölelerin evlatlarıyla eski köle sahiplerinin evlatları, Georgia'nın kızıl tepelerinde kardeşlik sofrasına birlikte oturacaklar. Bir rüyam var. Gün gelecek, dört küçük çocuğum, derilerinin rengine göre değil, karakterlerine göre değerlendirildikleri bir ülkede yaşayacaklar.” dedi.

1950’li yılların sonunda sivil haklar hareketini başlatan King, hayalleri olanların büyük bedeller ödemeye hazır olması gerektiğini gösterdi. King’in (1929-1968) hayatı büyük mücadelelerle geçti. Sözlü ve fiili birçok saldırıya uğradı, tartaklandı, bıçaklandı, hatta evi bombalandı. Hakkında defalarca dava açıldı, defalarca tutuklandı. Polis tarafından adım adım takip edildi. Çocuğuna arkadaşları ‘senin baban hapiskuşu’ diyordu. Basının hedefi hâline geldi, savaş karşıtı ve özgürlükçü fikirlerinden dolayı ‘vatan hainliği’ ile suçlandı. Yılmadı, yolundan dönmedi. 1960’lı yıllara damgasını vurdu. King, ünlü Hintli lider Mahatma Gandhi’den etkilendi. Bütün hayatı boyunca şiddete karşı durdu. Sivil itaatsizlik eylemleri kısa sürede güney eyaletlerini aşıp tüm ülkeye yayıldı. 28 Ağustos 1963’te Kongre önünde 200 bin kişinin toplandığı yürüyüş Amerikan tarihine en büyük kitle gösterisi olarak geçti. King Jr’ın yaptığı ‘I Have a Dream (Bir rüyam var)’ adlı konuşma, Başkan Abraham Lincoln’ün Gettysburg konuşmasından sonra ülke tarihinin en meşhur hitabeti olarak kaydedildi. Sivil haklar hareketinin eylemleri sonucunda, 1956 yılının sonunda Yüksek Mahkeme ırk ayrımcılığını yasakladı. 1964’te Sivil Haklar Yasası ve 1965’te siyahlara da oy hakkı veren yasa kabul edildi.

King 14 Ekim 1964’te, Nobel Barış Ödülü aldı. Vietnam Savaşı’na karşı görüşleri büyük tartışma meydana getirdi. 4 Nisan 1968’de Memphis’te kaldığı ve bugün müzeye dönüştürülen Lorraine Motel’in balkonunda öldürüldü. King’in katili olduğu ileri sürülen James Earl Ray, 2 ay sonra sahte Kanada pasaportuyla İngiltere’ye girerken yakalandı. 1998’de hapiste ölen Ray, önce cinayeti kabul etti; ancak sonra inkâr etti. Suikast hiçbir zaman aydınlatılamadı. 1986’da Başkan Ronald Reagan, Martin Luther King Jr’ın doğum gününü kutlamak için her ocak ayının 3. pazartesi gününü Martin Luther King Jr Day adıyla resmî tatil ilan etti. Yıllar sonra Amerikan yönetimi bir bakıma iade-i itibar için Rosa Parks'ı Beyaz Saray'da ağırladı. Rosa Parks'a 1996 yılında Başkanlık Özel Ödülü verildi. 1999'da da Kongre tarafından altın madalya ile ödüllendirildi. ABD Başkanı Bill Clinton, Rosa Parks'a Başkanlık Özel Ödülü madalyasını takarken, "İyi ki, o gün o koltuktan kalkmadın" dedi.

Şimdi merak ettiğim şey şu sevgili Admin, "Bir mevzuat varsa HERKES (onun yanlış olduğunu düşünenler de!) uymak zorundadır." diyerek Rosa Parks'ın, Martin Luther King'in ve onların yolunu takip edenlerin yanlış yaptıklarını, altı üstü bir meslek kuruluşunun muğlak ifadelerle belirlediği bir meslek ilkesine aykırılıktan çok öte, açıkça yazılı kanun hükümlerine aykırı davranan bu kişilerin hapse atılmasının mevzuata, dolayısıyla "hukuka" uygun olduğunu mu iddia edeceksiniz?


KKK üyesi ırkçı ABD vatandaşı, otobüsün önünde oturan zenci kadını zorla kaldırıp kendisi oturmak ister. Bazı yolcuların karşı çıkmasına rağmen olay büyür ve polise intikal eder. KKK üyesi ırkçı ABD vatandaşı polise, " Evet, yıllar önce böyle bir yasa çıkmış ama benim içime sinmiyor. Zenciler bizlerle eşit olamaz. Benim gibi düşünen milyonlarca ABD'li bulunmaktadır. " demiştir.

Siz polis olsaydınız cevabınız ne olurdu?
Old 02-05-2009, 17:57   #46
Av.Mehmet Saim Dikici

 
Varsayılan

Alıntı:
Yazan Av.Suat Ergin
KKK üyesi ırkçı ABD vatandaşı, otobüsün önünde oturan zenci kadını zorla kaldırıp kendisi oturmak ister. Bazı yolcuların karşı çıkmasına rağmen olay büyür ve polise intikal eder. KKK üyesi ırkçı ABD vatandaşı polise, " Evet, yıllar önce böyle bir yasa çıkmış ama benim içime sinmiyor. Zenciler bizlerle eşit olamaz. Benim gibi düşünen milyonlarca ABD'li bulunmaktadır. " demiştir.

Siz polis olsaydınız cevabınız ne olurdu?

Orada da Polisler cop kullanıyor mu? Olay neden Adliye'ye değil de Polise intikal ediyor?
Old 03-05-2009, 00:25   #47
Av.muhittinköylüoğlu

 
Varsayılan

Sayın site üyeleri,
fazlaca iddialı beyanlarda bulunmak istemiyorum ama bir iki hususa da dikkate çekmek isterim.
benim kişisel kanaatim yasa ve hukuk kavramları karışıyor gibi
şöyle örnekleyeyim.
2911 sayılı yasa hemen hepimizin malumudur.Kurak hatta kanun son derece açık.içeriğine girmek istemiyorum.Ama birda yasayı bırakıp hukuka bakalım.2911 sayılı yasaya muhalefetten bir çok davaya girdim olay sabit olmakla birlikte çoğunlukla davalar beraatle sonuçlandı.yasaya aykırılık demokratik bir hakkın kullanılması gerekçesi ile gözardı edildi.eğer 2911 s.k. ilişkin yasal kurallara uymak bir zorunluluk olsa ne 1 mayıs ne 6 kasım ne newroz ne de sair eylemlilikler olmayacak tı.
bu tarz bir mantıkla bu yıl ve geçen yıl 1 mayısa katılanları da mahkum etmek gerekecekti
bu kuralı açıkça ihlal edenler 2007 yılında beraat etti.hatta aralarından bazıları kuralın uygulanmasını isteyenlere dava açıp kazandı.2008 yılında kuralı ihlal edenlere dava açılmadı.2009 kuralcıların mı kural dışı davrananların mı olacak bilmiyorum

avukatın giyim kuşamı meselesine gelince.ben şahıs olarak adliyeyey giderken ya da resmi dairelere klasik bir avukat gibi giyinir ve traş olurum.ama çevremdeki bir çok arkadaş burada belirtildiği üzere kot ile sakallı traşsız olarak duruşmalara da girerler.doğrusu bunun içinde onların kimliklerinin istenmesini kabul edemem.meslek kuralları da allahın kelamı değildir.kaldı ki allahın kelamını bile tartışılıyor.değişimde kurallara uyulması ile değil bu kurallara karşı çıkış ya da ihmal ile olur.

son olarak anglo sakson hukuknda var olan bir müesseseyi de hatırlatmak isterim.belirli kural ve uygulamaya ve hatta yasal düzenlemelere direnilmesi de haktır ve üstelik anayasal haktır.

tabi kılık kıyafet meselesi ne derece anayasal haktır bu başka bir konu.


mesleki tecrübemle de genç arkadaşlarıma duyarlı olsalarda keskin olmamalarını öneririm.zira mücadelenizde yalnız kalma ihtimali ile karşılaştığınız gibi meslek örgütünden de beklemediğiniz tepkiler görebilirsiniz.o nedenle sukunet ve suhuletle tavır almanız bence menfaatiniz gereğidir.

Sevgili duyurucunun yürüyün dediğine aldanmayın.kendisi işsiz kalmış bir avukat olarak müvekkkil avına çıkmış olabilir.


herkese selamlar
Old 04-05-2009, 17:54   #48
Kilimanjaro

 
Varsayılan

"Hukuk mevzuattan ibarettir" yaklaşımını dile getirenler pozitivist hukukçulardır. "Doğal hukuk" taraftarları ise (ki liberal cenah da bu grup içinde yer alır) bu görüşü benimsemezler. Konu elbette hukukun tanımıyla ilgilidir ve genel geçer bir tanım üzerinde uzlaşılamaması sebebiyle bu hususta hukukçular arasında ihtilaf yaşanmaktadır. Ama eğer konuyu Rousseau'nun "toplum sözleşmesi" kuramı, çağımızda giderek etkisini artıran "sivil itaatsizlik" kavramı ve genel olarak "doğal hukuk" penceresinden değerlendirirsek, hukukla mevzuat arasında fark gözetmek kaçınılmaz olacaktır. Meseleye dair uzun uzadıya felsefik açıklamalar içine girecek değilim, ancak şu kadarını söyleyebilirim ki, gerek öğrenciliğim, gerekse avukatlığım döneminde hukuk ve mevzuat kavramlarını asla eşanlamlı olarak görmemiş bir kişiyim, bunun doğru olduğuna da hiçbir zaman inanmadım. Kamu otoritesi (buna mevzuat hükümlerinin belirlenmesi de dahildir) ancak meşru daire içinde kullanılırsa itaat şart olur; bu otorite gayrimeşru şekilde kullanılırsa, mesela, kamu otoritesini (velev ki demokratik yöntemlerle olsun) eline geçirmiş bir iktidar bir kısım insanların temel hak ve özgürlüklerini keyfekeder değerlendirmelerle kısıtlarsa, bu tür kısıtlamalara her vatandaşın karşı çıkma ve bu doğrultuda getirilen hükümlere aykırı hareket etme hakkı bulunmaktadır. Bu noktada karşımıza "sivil itaatsizlik" kavramı çıkmaktadır. Yukarıda yer verdiğim örnek de bir sivil itaatsizlik eylemidir.

Alıntı:
Av.Suat Ergin
KKK üyesi ırkçı ABD vatandaşı, otobüsün önünde oturan zenci kadını zorla kaldırıp kendisi oturmak ister. Bazı yolcuların karşı çıkmasına rağmen olay büyür ve polise intikal eder. KKK üyesi ırkçı ABD vatandaşı polise, " Evet, yıllar önce böyle bir yasa çıkmış ama benim içime sinmiyor. Zenciler bizlerle eşit olamaz. Benim gibi düşünen milyonlarca ABD'li bulunmaktadır. " demiştir.

Siz polis olsaydınız cevabınız ne olurdu?

Bunu ne hakla, hangi meşru hakkı, hangi temel hak ve özgürlük kavramına dahil hürriyeti ileri sürerek yapacak? Böyle bir şey mümkün olabilir mi? Örneği tersine çevirmişsiniz ama konuyla pek ilgisi olmamış.

Alıntı:
Av.S.Karaca
Sevgili Kilimanjaro, verdiğiniz örnek çok uç (veya ekstrem mi demeliydim?).

Ben bu örneği, "hukuk mevzuattan ibarettir" düşüncesini eleştirmek için verdim; misalin sizin tabirinizle "uç" olması, tartışma gerektirmeyecek kadar açık bir örnek vermek istememden kaynaklandı, yoksa bu konuda binlerce örnek verilebilir.

Alıntı:
TBB Meslek Kuralları:
20- Avukatlar ve Avukat Stajyerleri mesleğe yaraşır bir kılık ve kıyafetle başları açık olarak mahkemelerde görev yaparlar. Duruşmalara Türkiye Barolar Birliğince şekli saptanmış cübbe ile ve temiz bir kıyafetle çıkarlar. Erkek Avukatlar iklim ve mevsim koşullarının elverdiği ölçüde kravat takarlar.

Kravatla ilgili eleştirilerimi geçtim, söylermisiniz bana, Erzurum'daki bir avukatla Antalya'daki bir avukatı kravat hususunda farklı düzenlemelere tabi tutmakta ne tür bir hukuki yarar bulunmaktadır? Ve bu husus anayasada ifadesini bulan eşitlik ilkesiyle ne derece telif edilebilir? Haydi bunlara hukuki gerekçeler ürettik diyelim (mesela popüler tabiriyle, "anayasada geçen eşitlik kavramı mutlak eşitlik anlamında yorumlanmamalıdır" gibi) savcılar Barolar Birliğinin disiplin memurumudur ki meslektaşımızdan kravatsız olduğu için kimlik isteyebiliyor?

Meslek kurallarında geçen kravata dair hüküm bana göre son derece yersizdir/haksızdır. Hiçbir avukat iklim, mevsim, koşuşturma, terleme, bunalma, kravat takmaktan hoşlanılmama, ellerinin olmaması (özürlü olması), vs. gibi sebepleri izah etmek zorunda bırakılamaz! Kravat takmadığı için hiçbir avukata farklı muamelede bulunulamaz! Kravat takmak istemeyen takmaz, bence konu bu kadar basit...

Alıntı:
Bir mevzuat varsa HERKES (onun yanlış olduğunu düşünenler de!) uymak zorundadır.

Bu düşüncede olanlara tutarlılık namına mutlaka şapka takmaları gerektiğini de hatırlatırım. Malum; ortada kapı gibi kanun hükmü var ve hala da yürürlükte
Old 04-05-2009, 19:25   #49
Admin

 
Varsayılan

Alıntı:
"Hukuk mevzuattan ibarettir" yaklaşımını dile getirenler pozitivist hukukçulardır. "Doğal hukuk" taraftarları ise (ki liberal cenah da bu grup içinde yer alır) bu görüşü benimsemezler. Konu elbette hukukun tanımıyla ilgilidir ve genel geçer bir tanım üzerinde uzlaşılamaması sebebiyle bu hususta hukukçular arasında ihtilaf yaşanmaktadır.
Hukuk felsefesi yakın olduğum bir konu değil, ben daha ziyade THS felsefesini bilirim, o açıdan da izninizle konuyu THS kural ve ilkeleri açısından yorumlamak isterim: Türk Hukuk Sitesi hukukun (sizin tabirinizle bu "mevzuat" olabilir, ben hukuk demeyi tercih ederim) üstünlüğüne inanan ve bu görüşteki hukukçuları bir araya toplamayı amaçlayan bir organizasyondur ve mevcut bir hukuk kuralına uyulup uyulmayacağı konusunda bu sitenin felsefesinde HİÇBİR ihtilaf bulunmamaktadır.

Bu açıdan sitemizdeki tartışmaların "bir hukuk kuralının nasıl olması / değişmesi/ değiştirilmesi/ yorumlanması gerektiğine" ilişkin kısımlarının sitemiz içinde, "bir hukuk kuralına niçin uymama özgürlüğümüz olduğuna" ilişkin site felsefesine aykırı kısımlarının ise sitemiz dışında devam etmesini rica ediyorum.

Herkesin sigara içmesi gerektiğine ilişkin görüşler, Yeşilay derneği platformları kullanılarak yayılamayacağı gibi, bireylerin uygun bulmadıkları hukuk kurallarına uymama özgürlükleri olduğuna ilişkin görüşler de, THS platformları kullanılarak yayılamaz. Zaten bu amaçla kullanılabilecek oldukça fazla sayıda internet platformu da mevcut olduğundan, bizim bu konudaki duruşumuz da eminim ki, bu görüşlerin yayılmasına engel olur mahiyette olmayacaktır.

Tüm meslektaşlarıma bu konudaki anlayışları için şimdiden teşekkür ediyorum!
Old 04-05-2009, 20:33   #50
Adli Tip

 
Varsayılan

Alıntı:
Yazan Av.muhittinköylüoğlu
Sevgili duyurucunun yürüyün dediğine aldanmayın.kendisi işsiz kalmış bir avukat olarak müvekkkil avına çıkmış olabilir.

Sayın Av.muhittinköylüoğlu;

Mesajınızın yukarıda alıntıladığım kısmında ne demek istediğinizi ben tam olarak anlayamadım. Yardımcı olabilir misiniz?
Old 05-05-2009, 02:31   #51
Av. B. Zekeriya BENGİER

 
Varsayılan

Tartışmayı biraz daha konu ile ilgili hale getirmek gerekiyor sanırım.

Savcı haddini epey aşmış hakimlik makamının yetkisini gasp etmiş, hakimlik makamını işgal eden hakim basiretsiz kalmış ve bu yetki gaspına sessiz kalarak makamının gereğini yerine getirmemiş.

Avukat arkadaşımızın davranışı için iki şey söylenebilir. Öncelikle kendisi müvekkili tutuklanmak durumu ile karşı karşı olduğu için dikkati o an için kimliğinin kimin tarafından istendiğini idrak edemediğini söylediği için onun için söylenecek söz olmaz. İkinci söylenecek ise durumu zapta geçirtmekle en doğru işi yapmış ve hüküm fıkrası yazıldıktan sonra bir meslektaşımızın dediği gibi mahkeme salonunu duruşma hakimi ve savcıya dar edebilirdi. Ama bu dar etmenin iki sonucu olurdu birincisi hakim ve savcı tarafından inceden tahrik edilip haklıyken haksız duruma düşebilirdi ikincisi ise özür ile karşılaşıp olayı baroya taşımayabilirdi.

Durumu zapta geçirterek bunu ayrıca baroya bildirmesi çok iyi olmuş. Bakalım meslek onurunu korumakla görevli baromuz ne yapacak.
Old 05-05-2009, 08:27   #52
halit pamuk

 
Varsayılan

Alıntı:
Yazan Admin
Hangi mevzuatın doğru, hangisinin yanlış olduğuna hangi birey, neye göre karar veriyor? Sizin görüşünüzü "haklı ve adil", TCK md.81'i saçma bulan kişinin görüşünü "haksız ve yanlış" kılan durum nedir?

Aslında bu soru o kadar önemli ki; güncel hayatta site kuralları gereği bahsedemeyeceğim durumlar yaşamaktayız. Ve insanlar uygulama yüzünden hukukun esir almasından bahsetmekteler. Hukuka olan güven kaybolmak üzere..

Tartışma doğru nedir tartışması. Hukukta doğrular çizilmiştir. Hiç boşluk bırakılmamıştır. Çünkü boşluk olunan durumlarda nasıl boşluğun doldurulacağı da çizilmiştir. Doğrulara karar verecek, boşlukları dolduracak olan kişiler de anayasa ile belirlenmiştir.

Ya bu diyardan gideceğiz ya da bu deveyi güdeceğiz. Gütmenin şekli, Anayasa ve diğer kanunlarla belirlenmiştir.

Bu nedenle hukuktan vazgeçemeyiz. Gerçekten kanunlar hiç hoşumuza gitmeyebilir. Kanunları uygulayanları eleştirebiliriz. Kararları menfaatlerimize (bazen dünya görüşümüze) ters gelebilir, zarar verebilir. Ama ne olursa olsun onlara uymak zorundayız.
Old 05-05-2009, 09:28   #53
Av.Mehmet Saim Dikici

 
Olumlu

Alıntı:
Yazan Av.muhittinköylüoğlu
Sayın site üyeleri,
fazlaca iddialı beyanlarda bulunmak istemiyorum ama bir iki hususa da dikkate çekmek isterim.

avukatın giyim kuşamı meselesine gelince.ben şahıs olarak adliyeyey giderken ya da resmi dairelere klasik bir avukat gibi giyinir ve traş olurum.ama çevremdeki bir çok arkadaş burada belirtildiği üzere kot ile sakallı traşsız olarak duruşmalara da girerler.doğrusu bunun içinde onların kimliklerinin istenmesini kabul edemem.meslek kuralları da allahın kelamı değildir.kaldı ki allahın kelamını bile tartışılıyor.değişimde kurallara uyulması ile değil bu kurallara karşı çıkış ya da ihmal ile olur.

son olarak anglo sakson hukuknda var olan bir müesseseyi de hatırlatmak isterim.belirli kural ve uygulamaya ve hatta yasal düzenlemelere direnilmesi de haktır ve üstelik anayasal haktır.

tabi kılık kıyafet meselesi ne derece anayasal haktır bu başka bir konu.


mesleki tecrübemle de genç arkadaşlarıma duyarlı olsalarda keskin olmamalarını öneririm.zira mücadelenizde yalnız kalma ihtimali ile karşılaştığınız gibi meslek örgütünden de beklemediğiniz tepkiler görebilirsiniz.o nedenle sukunet ve suhuletle tavır almanız bence menfaatiniz gereğidir.

Sevgili duyurucunun yürüyün dediğine aldanmayın.kendisi işsiz kalmış bir avukat olarak müvekkkil avına çıkmış olabilir.


herkese selamlar

Sayın Köylüoğlu size de selamlar,

Sayın Adli Tip'in haklı sorusunu okuyunca, o sorunun kaynağı olan mesajlarınızı da okumak zorunda kaldım.

Muhittin Köylüoğlu isminin İstanbul Barosu Başkan adayları arasında yer aldığını hatırlamam zor olmadı. Seçimi kazanmış olsaydınız İstanbul Barosunun Başkanı olacaktınız.

Bir avukat meslektaşımızın "müvekkil avına çıkan işsiz bir avukat" olarak nitelendirilmesini hele hele bu nitelendirmeyi yapan kişinin Baro Başkanlığına da aday olduğunu görünce, çok çok yadırgadığımı ben de vurgulamak isterim.

O mesajınız, forumu dışarıdan okuyacak herhangi bir vatandaşın gözünde yanlış çağrışımlara neden olabilecek niteliktedir. Düzeltmeniz mesleğimiz adına atılmış bir adım olur diye düşünüyorum.
Old 05-05-2009, 09:33   #54
üye3578

 
Varsayılan

Adliyelerin güvenlik sorunu olduğu, kaba tabirle yolgeçen hanı durumunda olduğu hepimizin malumudur. Adliye içerisinde ve bahçesinde kavga-gürültünün olduğunu hepimiz biliriz. İki yıl önce adliyemizin bahçesinde bir avukat meslektaşımızın öldürülüşüne çok üzülmüştük. Yaklaşık bir yıl önce başka bir adliyede bir bayan hakimin feci şekilde dövüldüğünü, özellikle avukat meslektaşlarımızın hakaret ve tehditlere, darpa maruz kaldığı yine hepimizin malumudur.

Adliyelerin güvenliğinden C.Savcıları sorumludur. Güvenliği sağlamak için çeşitli tedbirler alınır. Kapıya alarm taktırma, güvenlik elenmanı bulundurma vs. Bu sorumluluk gereği C.Savcılarında, kendilerince şüpheli gördükleri şahısların kimliğini, adliyede bulunma nedenini öğrenme ihtiyacı belirir. Zamanla bu refleks haline dönüşür.

Daha duruşma başlamadan, duruşma salonunda bulunan bir vatandaşın kimliğini sorduran C.Savcısının davranışının fazla büyütüldüğü kanaatindeyim. Bu vatandaşın avukat olduğu öğrenildikten sonra, kaba bir davranış sergilenmişse bunu tartışmak gerekir.

Adliyede cübbe ile dolaşılsa bile, görevli biri kimliğinizden şüphe edebilir. Bunu öğrenmek için kimlik sorulmasının bu kadar büyütülmesini yadırgadığımı belirtmeliyim.

Duruşma salonunda bulunulsa bile, güvenliği sağlamak C.Savcısının görevidir. Duruşma başladıktan sonra, duruşmanın yönetimi hakime ait olur.

Avukat meslektaşımızın avukat olduğu henüz belli değil ve duruşma daha başlamamışken, yapılan bu davranışın yanlış olmadığı kanaatindeyim.

Saygılar sunarım..
Old 05-05-2009, 11:12   #55
avkaanisildas

 
Varsayılan *****

soran savcı benim avukat olduğumu zaten bilen birisi.kaç kere odasında sorguya girmişliğim vardır.bu yüzden şüphelenmesi imkansız.amacı sadece kravat olmadığından dolayı bir uyarı yapmaktı ama işe yaramadı.Çünkü başsavcı tarafından uyarıldı.
Old 05-05-2009, 11:17   #56
AvTürk

 
Varsayılan

duruşma anında savcının şüphelendiği bir durum var ise bunu hakime bildirmeli, hakim de uygun görürse gerekli tedbirleri alıp almayacağına karar vermelidir. aksi taktirde asliye ceza mahkemelerinin 2 hakimli olup olmadığı hususunda tereddüte düşeriz.(sn duyurucu1 in kulakları çınlasın)
Old 05-05-2009, 16:28   #57
Av.YBayrak

 
Varsayılan

Sevgili ve saygı değer hukukçular, meslektaşlarım;
Bu başlık altındaki yazıları baştan itibaren tekrar okumak gerek. Tekrar baştan, ve sözcükleri her zaman ve her belgede olduğu gibi dikkatle okuyalım. Çünkü :
1) Konu/olay, bir avukatın kıyafeti sorunu değildir.
Kıyafet sorunu, ayrı bir tartışma konusu olabilir, olmalıdır.
2) Konu, c.savcısının güvenliği sağlamak gerekçesi de değildir.
Güvenlik sorunu vardır, bir hukukçu meslektaşımızın deyimiyle "adliyelerin yol geçen hanı durumunda olduğu, ve adliyelerin güvenliğinden c.savcılarının sorumlu olduğu da, avukatların/bazen de yargıçların saldırıya uğradığı da bir gerçektir. Nasıl önlenebileceği, hatta önlenmek istenip istenmediği de tartışılır, bu da tartışılmalıdır.
3)Esas olarak sorun/konumuz; Mevcut durum itibarıyla kişinin avukat olduğunun adeta karine olduğu, buna rağmen olumsuz bir hareket/irade/tavır söz konusu olduğu; bu hareketin gerçekten bir şüpheye dayalı olsa idi dahi böyle bir hukuk dışı davranışın ortaya çıkmasına neden olan asli sorunu tespit etmek, ve karşısında tavır ne olmalıdır sorunudur.
Sorun vardır, ve sorunun esası görülmezse, görmezden gelinirse, yada esnetilerek normal imiş gibi kabul ettirilmesi yönündeki düşüncelere taviz verilirse, tavizlerin sonu acizliktir.
Avukatlık ile bu deyimi yan yana yazamam.

Bir şey daha :
Ben bu siteyi çok sevdim. Zaten epey zaman takip ettikten sonra üye oldum. Emin olun bir çok kurum ve kuruluşta takip ediliyor ve tahmin ettiğimden daha etkin ve çok yararlı. Site'de yazılanları kopyalayarak bir yerlere sunanları da gördüm.
Siteyi kuranlara, yönetenlere ve fikir aşamasından bu ana, hatta bundan sonra katkıda bulunacaklara gönülden teşekkür ederim.Yüreğinize, ellerinize sağlık.
Hepinize saygılar sunar, iyi çalışmalar dilerim.
Old 06-05-2009, 00:54   #58
Gemici

 
Varsayılan

Alıntı:
Yazan zeynel
Duruşma salonunda bulunulsa bile, güvenliği sağlamak C.Savcısının görevidir. Duruşma başladıktan sonra, duruşmanın yönetimi hakime ait olur.

Kravatla güvenlik arasındaki ilişkiyi pek çıkaramadım. Kravatlı olan kimse güvenlik açısından sakıncasız, kravatsız olan buna karşılık güvenlik bakımından sakıncalı mıdır?

Saygılarımla
Old 06-05-2009, 11:20   #59
Av.Barış

 
Varsayılan

daha önce bir konu açılmıştı;
"Savcı kral mı?" diye

bu aralar duruşma düzeni vs gibi hususlarda hep öne çıkan makam olduğundan ve yargıtay başkanının açıklamasında belirtildiği gibi "Savcı ile hakimi ayrı olarak düşünemezsiniz,batıda farklı olabilir ama bizim sistemimizde eşittir" lafından sonra rahatlıkla şunu belirtebilirim:Savcı hakimden de yetkili,duruşma düzenini sağlayan,gerektiği taktirde kimlik yetkisi sorma hakkı bulunan bir makamdır.
Old 06-05-2009, 13:39   #60
üye3578

 
Varsayılan

Alıntı:
Yazan Gemici
Kravatla güvenlik arasındaki ilişkiyi pek çıkaramadım. Kravatlı olan kimse güvenlik açısından sakıncasız, kravatsız olan buna karşılık güvenlik bakımından sakıncalı mıdır?

Saygılarımla


Sayın Gemici, genelde resmi makamlarda, özelde adliyelerde çalışan insanlar, kendi mesleklerine ait mevzuat hükümlerinde belirtilen şekilde giyinirler. Koridorda veya duruşma salonunda düzgün giyimli, kravatlı birini gördüğünüzde genel düşünce olarak, devamlı adliyede karşılaşılan, avukat, hakim, savcı, memur vs. diye düşünülür. Ancak, farklı giyim tarzında olan kişiler için ise, genelde bir soruşturmanın, davanın tarafı, tanık vs. diye düşünülür. Bu şekilde farklı kıyafet giyen biri, avukatlara ayrılan yerde oturursa şüphe uyandırması normaldir. Ben böyle bir ilişki kurdum. Saygılarımla..
Yanıt


Şu anda Bu Konuyu Okuyan Ziyaretçiler : 1 (0 Site Üyesi ve 1 konuk)
 
Konu Araçları Konu İçinde Arama
Konu İçinde Arama:

Detaylı Arama
Konuyu Değerlendirin
Konuyu Değerlendirin:

 
Forum Listesi

Benzer Konular
Konu Konuyu Başlatan Forum Yanıt Son Mesaj
Avukata Tehdit Suçunda Avukata sahip çıkan karar!! av.sally Konumuz : Hukukçular 15 21-09-2012 12:23
savcının yetkisi papoose Meslektaşların Soruları 2 30-11-2007 15:35


THS Sunucusu bu sayfayı 0,09799600 saniyede 14 sorgu ile oluşturdu.

Türk Hukuk Sitesi (1997 - 2016) © Sitenin Tüm Hakları Saklıdır. Kurallar, yararlanma şartları, site sözleşmesi ve çekinceler için buraya tıklayınız. Site içeriği izinsiz başka site ya da medyalarda yayınlanamaz. Türk Hukuk Sitesi, ağır çalışma şartları içinde büyük bir mesleki mücadele veren ve en zor koşullar altında dahi "Adalet" savaşından yılmayan Türk Hukukçuları ile Hukukun üstünlüğü ilkesine inanan tüm Hukukseverlere adanmıştır. Sitemiz ticari kaygılardan uzak, ücretsiz bir sitedir ve her meslekten hukukçular tarafından hazırlanmakta ve yönetilmektedir.