Ana Sayfa
Kavram Arama : THS Google   |   Forum İçi Arama  

Üye İsmi
Şifre

Meslektaşların Soruları Hukukçu meslektaşların hukuki nitelikte sorularını birbirlerine yöneltecekleri mesleki yardımlaşma forumu. SADECE hukuk fakültesi mezunları ile hukuk profesyonellerinin (bilirkişi, icra müdürü vb.) yazışmasına açıktır. [Yeni Soru Sorun]

Ecrimisil Talebi

Yanıt
Old 21-11-2006, 17:45   #1
nefise

 
Varsayılan Ecrimisil Talebi

Tapuya kayıtlı taşınmaza yapılan haksız müdahaleye karşı açılacak müdahalenin önlenmesi davasıyla birlikte ecrimisil de talep edilecek olursa;
Ecrimisil talebi için maddi zarara uğramış olmak şart mıdır, bu talep Borçlar Kanunu anlamında haksız fiile dayanan tazminat davaları niteliğinde midir ve herhangi bir zamanaşımı süresine tabi midir?
Bu konularda bana yardımcı olucak meslektaşlarıma şimdiden teşekkürlerimi sunarım
Old 21-11-2006, 18:45   #2
halit pamuk

 
Varsayılan

Ecrimisil meselesi, Eşya hukukunda Kötüniyetli zilyedin eşyayı kullanmasından kaynaklanan sorumluluğu kapsamında düşünülen bir şeydir.
Uygulamada kötü niyetli zilyetin ödeyeceği tazminata ecrimisil denir.

Peki bu bir haksız fiil midir? yoksa bir tür kira mı?

Yargıtay'ın 1938 tarihli İBK'sında bu bir kira bedelidir derken, 1950 tarihli İBK'sında bu bir haksız fiildir demiş.

Yargıtay'ın 1.HD'si 2004-1772 e sayılı kararında "Ecrimisil, haksız işgal nedeniyle tazminat olarak nitelendirilen özel bir zarar giderim biçimi olması nedeniyle, en azı kira geliri karşılığı zarardır.
a)Haksız işgalden doğan normal kullanma sonucu eskime şeklindeki olumlu zarar,
b)Kullanmadan doğan olumlu zarar,
c)Malik ya da zilyedin yoksun kaldığı fayda (olumsuz zarar) ecrimisilin kapsamını belirler. Haksız işgal, haksız eylem niteliğindedir.
Yüce Yargıtay'ın ilgili tüm Daireleri ve Yüksek Hukuk Genel Kurulu kararlarında, özetlenen bu ilkeleri esas almışlardır." demektedir.


Bu konu doktrinde de tartışmalıdır.bazı yazarlar sebepsiz zenginleşme hükümlerinin uygulanması gerektiğini savunmaktalar

Zamanaşımı konusunda ise, haksız fiile ilişkin hükümleri kıyasen uygulanması gerektiği görüşündeyim.Ancak Yargıtay hala 1938 tarihli ibk doğrultusunda 5 yıllık zamanaşımını uygulamakta...
Old 21-11-2006, 18:53   #3
A.Turan

 
Varsayılan

Ecr-i misil davaları beş yıllık zamanaşımına tabidir. Talep ettiğiniz yıllar itibariyle. Ecri misil talebi için öncelikle gelir getirmesi mümkün eşya bulunmalıdır. Yani taşınmazınız gelir getirmeyen yerse talep edemezssiniz.
Old 21-11-2006, 19:41   #4
advokat34

 
Varsayılan

ecrimisil talep edebilmek için bir zarara uğramak gerekmez, çünkü ecrimisil haksız zilyedin kullanımı karşılığı ödeyeceği bedeldir. müdahale devam ettiği sürece ecrimisilin zamanaşımına uğraması sözkonusu olmaz. tabi kural olarak ecrimisil geriye doğru 5 yıl için talep edilir.Eğer müdahale ortadan kalkmışsa ve yinede sırf ecrimisil için dava açılacaksa işte o zaman BK.'nun haksız fiil hükümleriyle ilgili zamanaşımı geçerli olur.ecrimisilde en az o yerin kira bedeli kadarına karar verilir.
Old 21-11-2006, 23:22   #5
nefise

 
Varsayılan

Olayda tapuya kayıtlı bir arazi sözkonusu; yan sınırındaki özel bir işletmeye ait taşocağı araziye ait taş, kaya ve çeşitli malzemeleri izinsiz alarak işlemektedir. Yani burada gelir getiren bir arazi sözkonusu olmamakla birlikte uğranılan zarar için tazminat isteyebileceğimiz sonucunu çıkarabilir miyim?
Old 22-11-2006, 10:35   #6
ISIL YILMAZ

 
Varsayılan

T.C.
YARGITAY
3. HUKUK DAİRESİ
E. 2001/863
K. 2001/1683
T. 20.2.2001
• ECRİMİSİL ( Alacağın Kira Esasına Göre Talep Edildiği - Hakimin Bu Taleple Bağlı Olduğu/Ürün Esasına Göre Alacağın Hesaplanamayacağı )
• KİRA ESASINA GÖRE ECRİMİSİL TALEP ETMEK ( Hakimin Bu Taleple Bağlı Olduğu - Ürün Esasına Göre Alacağın Hesaplanamayacağı )
• ECRİMİSİL ALACAĞININ HESAP EDİLMESİ ( Haksız İşgalin Başlangıcının Tahliye Kararının Alındığı Tarih Olduğu - Kira Esasına Göre Alacak Miktarının Hesaplanacağı )
• BİLİRKİŞİ RAPORLARI ( Mahalli Bilirkişi İle Teknik Bilirkişinin Bildirmiş Oldukları Kira Bedellerinin Birbiriyle Uyumlu Olmadığı - Teknik Bilirkişi Raporunun Hükme Esas Alınamayacak Derecede Yetersiz Olduğu )
1086/m.74
818/m.285
ÖZET : Ecrimisil davalarında alacak miktarı, kira esasına göre belirlenebileceği gibi şartları ve talep mevcut ise taşınmazdan alınan ürün gelirine göre de tesbit edilebilir. Davacı tarafından alacağın kira esasına göre belirlenmesinin talep edilmesi halinde, Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanununun 74. maddesine göre Hakim bu talep ile bağlı olup, ürün esasına göre hesaplanan alacağa hükmedemez.

Mahkeme yapılacak iş, konusunda uzman bilirkişi kurulu marifetiyle yeniden inceleme yapılarak, önceki bilirkişilerin kira miktarı yönündeki çelişkili beyanları üzerinde de durulmak suretiyle, 1.10.1996 tarihinden başlamak üzere kira esasına göre hesaplanacak ecrimisile her tahakkuk dönemi sonundan itibaren yasal faiziyle birlikte hükmetmekten ibaret olmalıdır.

DAVA : Dava dilekçesinde toplam 9.000.000.000 lira ecrimisilin faiz ve masraflarla birlikte davalı taraftan tahsili istenilmiştir. Mahkemece davanın kısmen kabulüne dair verilen hükmün temyiz incelemesinin duruşmalı olarak yapılması davalı vekili tarafından istenilmekle taraflara yapılan tebligat üzerine duruşma için tayin olunan günde temyiz eden davalı vekili geldi. Aleyhine temyiz olunan davacı vekili geldi. Gelen vekillerin sözlü açıklamaları dinlendikten sonra bazı noksanın giderilmesi için dosya mahalline gönderilmişti. Bu kere yeniden gelmekle dosyadaki bütün kağıtlar okunarak, tetkik hakiminin açıklamaları dinlenip, gereği düşünüldü:

KARAR : Dava dilekçesinde 535 ve 536 nolu parseller için 1996/97, 1997/98 dönemleri ecrimisil alacağı olarak kira esasına göre 9.000.000.000 lira talep edilmiş, mahkemece ürün esası dikkate alınarak yapılan hesaplama ve istem göz önünde bulundurularak hüküm kurulmuştur.

Davalının 535 ve 536 nolu parsellerde kiracı iken, süresiz hale gelen kira sözleşmesinin Borçlar Kanununun 285. maddesine göre çekilen ihtarname ile 1.10.1996 tarihinde sona erdiği kesinleşmiş olan tahliye kararı ile tesbit edilmiştir. O halde ecrimisil hesabında haksız işgalin başlangıcı olarak bu tarihin esas alınması gerekir.

Ecrimisil davalarında alacak miktarı, kira esasına göre belirlenebileceği gibi şartları ve talep mevcut ise taşınmazdan alınan ürün gelirine göre de tesbit edilebilir. Davacı tarafından alacağın kira esasına göre belirlenmesinin talep edilmesi halinde, Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanununun 74. maddesine göre Hakim bu talep ile bağlı olup, ürün esasına göre hesaplanan alacağa hükmedemez.

O halde talep bu şekilde olmadığı halde ürün esasına göre hesaplanan ecrimisile hükmedilmiş olması doğru değildir.

Bundan ayrı, hükme esas alınan bilirkişi raporunda 1996/97 ve 1997/98 dönemleri ecrimisil alacağı hesaplanmıştır. Davalının 1.10.1996 tarihinde haksız işgalci sayılacağı dikkate alındığında 1996/97 sezonunun başlangıcının bu tarihten önceki bir tarih olup olmadığı hususunda bilirkişi raporunda bir açıklık bulunmamaktadır. Rapor bu yönüyle denetime elverişli değildir.

Ayrıca dinlenen mahalli bilirkişi ile teknik bilirkişinin bildirmiş oldukları kira bedelleri de birbiri ile uyumlu değildir. Teknik bilirkişinin raporunda 1997/98 dönemi için bildirilen taşınmazların ürün geliri, getirebileceği kiradan daha düşük gösterilmiştir. Özel nedenleri bulunmadığı takdirde, taşınmazın getirebileceği kira geliri ürün gelirinden daha düşük olacağından, teknik bilirkişi raporunun hükme esas alınamayacak şekilde yetersiz olduğu anlaşılmaktadır.

Kabul şekline göre de, ecrimisil davalarında hükmedilen alacak miktarına talep olması halinde her tahakkuk dönemi sonu itibariyle faiz yürütülmesi gerekirken, faizin başlangıcının dönem başı olarak gösterilmiş olması da usul ve yasaya aykırıdır.

Mahkeme yapılacak iş, konusunda uzman bilirkişi kurulu marifetiyle yeniden inceleme yapılarak, önceki bilirkişilerin kira miktarı yönündeki çelişkili beyanları üzerinde de durulmak suretiyle, 1.10.1996 tarihinden başlamak üzere kira esasına göre hesaplanacak ecrimisile her tahakkuk dönemi sonundan itibaren yasal faiziyle birlikte hükmetmekten ibaret olmalıdır.

SONUÇ : Bu itibarla yukarıda açıklanan esaslar gözönünde tutulmaksızın yazılı şekilde hüküm tesisi isabetsiz, temyiz itirazları bu nedenlerle yerinde olduğundan kabulü ile hükmün HUMK.nun 428. maddesi gereğince BOZULMASINA, Yargıtay duruşmasında vekille temsil edilen davalı taraf için dava tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi hükümlerine göre takdir edilen 30.000.000- lira vekalet ücretinin davacıdan alınıp davalı tarafa verilmesine ve peşin alınan temyiz harcının istek halinde temyiz edene iadesine 20.2.2001 gününde oybirliğiyle karar verildi.

yarx
Old 22-11-2006, 10:36   #7
ISIL YILMAZ

 
Varsayılan

T.C.
YARGITAY
İÇTİHADI BİRLEŞTİRME GENEL KURULU
E. 1945/22
K. 1950/4
T. 8.3.1950
• İŞGAL ÖDENCESİ ( Başkasının Taşınmazını Haksız Olarak Zorla Alıp Kullanmış Olan Kötü Niyetli Kimse )
• HAKSIZ OLARAK TAŞINMAZI ALIP ZORLA KULLANMA ( Kötü Niyetli Kişinin O Taşınmazı Elinde Tutması Nedeniyle Oluşan Zararları Ödemekle Yükümlü Olması )
• ECRİMİSİL ( Başkasının Taşınmazını Haksız Olarak Zorla Alıp Kullanmış Olan Kötü Niyetli Kimse )
743/m. 895, 896, 908
10.6.1931 g. ve E. 1931/2 K. 1931/40 s. Yg. İçt. Bir. K.
9.12.1931 g. ve E. 1931/23 K. 1931/44 s. Yg. İçt. Bir. K.
25.5.1938 g. ve E. 1937/29 K. 1938/10 s. Yg. İçt. Bir. K.
19.10.1938 g. ve E. 1937/13 K. 1938/15 s. Yg. İçt. Bir. K.
7.6.1939 g. ve E. 1936/31 K. 1939/47 s. Yg. İçt. Bir. K.
25.10.1939 g. ve E. 1939/8 K. 1939/53 s. Yg. İçt. Bir. K.
14.2.1940 g. ve E. 1939/38 K. 1940/67 s. Yg. İçt. Bir. K.
10.7.1940 g. ve E. 1939/2 K. 1940/77 s. Yg. İçt. Bir. K.
22.11.1944 g. ve E. 1944/27 K. 1944/32 s. Yg. İçt. Bir. K.
9.10.1946 g. ve E. 1946/6 K. 1946/12 s. Yg. İçt. Bir. K.
1.3.1950 g. ve E. 1947/11 K. 1950/2 s. Yg. İçt. Bir. K.
ÖZET : Başkasının taşınmazını haksız olarak zorla alıp kullanmış olan kötü niyetli kimsenin o taşınmazı haksız olarak elinde tutmuş olmasından doğan zararları ve elde ettiği veya elde etmediği savsadığı verimleri ödemekle yükümlü olup bir zarara uğramış olan maliki veya elmeni işgal ödencesi ( ecrimisil ) adı veya başka bir ad altında herhangi bir ödence vermekle yükümlü değildir.

DAVA : Elindeki gayrimenkulu istihkak davacısına geri vermeğe mecbur tutulan kötü niyetli zilyedin bu zilyetlikten hiç bir zarara uğramamış olan davacıya ecrimisil adı altında bir para vermesi gerekip gerekmiyeceği hususunda Yargıtay Birinci Hukuk Dairesinin 18.6.1945 tarihli ve 1416/3079 sayılı karariyle Dördüncü Hukuk Dairesinin 2.2.1945 tarihli ve 1958/340 sayılı kararı arasında içtihat uyuşmazlığının mevcudiyeti Adalet Bakanlığının 8.8.1945 tarih ve 44 sayılı yazısiyle bildirilmesine mebni uyuşmazlık konusunu teşkil eden ilam örnekleri çoğaltılarak dağıtılmış ve 8.3.1950 tarihine rastlayan Çarşamba günü müzakerenin başlayacağı Genel Kurul Üyelerine bildirilmişti.

KARAR : Bugün toplanan kurula ( kırkdokuz ) zatın iştirak ettiği görülüp müzakere nisabının tahakkuk ettiği anlaşılmakla Birinci Başkan Halil Özyörük'ün Başkanlığında müzakereye başlanarak uyuşmazlık konusu kağıtlar Birinci Başkan tarafından okunduktan ve olayın özeti anlatıldıktan sonra söz alan;

Üye Suat Bertan; İhtilafın konusunu teşkil eden her iki asliye mahkemesi kararını bendeniz verdim. Ben Ankarada iken yerime bakan zat ehli vukuf marifetiyle mezarlık yerine kıymet takdir ettirmiş ve dava tekemmül etmişti. Bunun üzerine belediye vekiline sual tevcih ettim, aldığım cevaplar şu idi :

Ecrimisil talep olunan yerin mezarlığa tahsis edilip etrafının duvarla çevrildiğini defin için daha buralara sıra gelmediğini sırası gelinceye kadar da başka suretle kullanılmayacağını bildirdi. Bu suretle belediyenin zarar iddiasına mesnet olacak bütün ihtimalleri derpiş edip hiç birinin hadisede mevcut olmadığını anladıktan sonra yerin tahliyesine ve ecrimisil takdirine dair talebinin reddine karar verildi.

Onbeş adede baliğ olan ve tamamen aynı mahiyette bulunan bu dava dosyaları hakkında bir tek karar yazdım kaleme tevdi ettim, isim farkı müstesna bütün kararlar yekdiğerine tamamiyle benzer. Bunlardan birisini kasten birinci hukuka, diğerini de dördüncü hukuk dairesine gönderdim.

Dördüncü Hukuk Dairesi Başkanı Fevzi Bozer; Dava, haksız işgal olunan arazinin ecrimisline aittir. Zarar ve ziyan talebi değildir. Ecrimisil ise zarar ve ziyanın en az miktarıdır. Hadisede ecrimisli istenilen arazi belediyece ziraat için değil, kabristan yapmak maksadiyle satın alınmıştır. Bu kabil arazinin başkası tarafından işgaliyle ecrimisil lazım gelmemeli, fakat bu kaideyi mutlak olarak kabul etmemek icap eder. Yani ziraata salih olan arazinin yahut ikamete mahsus binanın haksız işgali ecrimisli istilzam eder, takdir yüksek heyetinizindir.

Üçüncü Hukuk Dairesi Başkanı Sabir Erbil; Borçlar Kanununda ecrimisil hakkında bir hüküm mevcut değildir. Kırkbirinci maddeden altmışaltıncı maddeye kadar tedvin edilen hüküm kasıt, ihmal ve teseyyüp yahut tedbirsizlikle haksız surette diğer kimseye bir zarar ika eden şahsın zararı tazmin ile mecbur olduğu gibi haksız surette mal iktisabından mutazarrır olan tarafın istirdat hakkı derkardır. Yüksek Kurul 25.5.1938 tarihli kararında haksız surette zapt ve işgal sebebiyle hukuki menfaatleri haleldar olan gayrimenkul maliklerinin talep edebilecekleri ( ecri misil ) tazminat davaları hakkındaki zamanaşımının Borçlar Kanununun 126 ıncı maddesinde yazılı beş senelik zamanaşımına tabi olduğunu kabul eylemektedir. Bu kararla ecrimisil hususu kabul ve tabi olduğu zaman aşımı ise zarar ve ziyan hakkındaki zamanaşımı süresi olmayıp icar bedeli hakkındaki süre misili beş senelik zamanaşımı olduğunu belirtmiştir. Mülga Mecelle bu kabil fuzuli zapt ve işgal için ecrimisil kabul eylememektedir. Mecellenin nescine göre menafii masup mazmun değildir. Çünkü, ecir ve zıman birlikte içtima edemez. Ecrimislin kabul edildiği yer muadditül istiglal yani kirahaneler ve mali yetim, mali vakıf, mali beytülmal gibi istihsani ve istisnai olarak kabul eylemiştir. Mecelle menfaat madum olup ancak akit ile takavvüm edeceği ve akit mevcut olmadıkça menfaat bahis mevzuu olamayacağı reyindedir. Ecrimisil için hususi kanunlarda da ayrıca hüküm mevcuttur. Binaenaleyh misli bulunmayan bir şey için ecrimisil bahis mevzuu olamaz. Yani bedelediyenin makbere yapmak için iktisap eylediği bir gayrimenkulde başkasının fuzulen işgali için ecrimisil isteyemez. Zira, mamelekinde bir eksiklik bahis mevzuu değildir. Bu bakımdan Birinci Dairenin kararı kanunun ruhuna uygun olduğu mutalaasındayım.

Üye İmran Öktem; Sayın arkadaşlarımız Medeni Kanun ve Borçlar Kanununun maddeleri üzerinde izahat vermekle iktifa ettiler. Bu kanunlar bizde yirmibeş seneye yakın bir mazi taşıyor. Aslı ise başka bir muhit için elli sene önce kaleme alınmıştır. Yurt ihtiyaçları kanunun dar maddeleri içine sıkıştırmak doğru değildir. Bu maddeleri aşarak realiteden kuvvet alarak kanunları tefsir ve tatbik etmekle mükellef bulunuyoruz. Burada bugünün ihtiyaçlarını göz önünde tutarak onları tatmin edecek bir içtihat yaratmak lazımdır. Hukukun menbaı yalnız kanun değildir, ihtiyaçlardan kuvvet alan mahkeme içtihatları da hukukun menbaıdır. Bugün Fıransada Kodsivili kaleme alanlar dirilseler ve tatbikata göz atsalar kendi yaptıkları kanunu tanıyamazlar.

Orada mahkeme içtihatları bu kanuna öyle değişik istikametler vermiştir ki, bugün Fransada tatbik edilen bir çok kaidelerin Kodsivil ile münasebetini bulmak imkansızlaşmıştır. Yüksek Heyetinizden öyle kararlar çıktı ki, bunlara Medeni Kanunda veya Borçlar Kanununda mesnet aramak beyhudedir. Halbuki bu kararlar ve içtihatlar memleketin ihtiyaçlarını tatmin ettikleri için takdir edildi, alkışlandı. Şimdi tartışma konusu işte Medeni Kanunda veya Borçlar Kanununda bir istinadgah bulamıyoruz diyerek memleket ihtiyaçlarına göz yummak mı lazımdır. Kara kaplı kitabın maddelerinden ve şu bulunduğumuz dört duvardan realiteye çıkalım. Memleketin ihtiyacına nüfuz edelim. İtiraf etmek lazımdır ki, memleketimizde mal ve mülk masuniyetine karşı halk arasında bir laubalilik vardır. Yirmi milyon nüfusa karşı Yargıtayda senede yüz bini aşan ve mahkemelerde yarım milyona yakın işin bulunması bunu açıkça göstermektedir. Mal ve mülke karşı taarruzları önlemek lazımdır. Öyle içtihatlar yaratalım ki, bu içtihatlar bu taarruzları önlemeye hizmet etsin... Kötü niyetli bir adam hiç bir hakkı olmadığı halde başkasına ait mala, mülke taarruz ediyor. Onu senelerce fuzulen kullanıyor. Mal sahibine soruyoruz. Bu yüzden bir zararın oldu mu? Hayır! O halde kötü niyetli adamdan yalnız malı geri isteyebilirsin fakat o adam o malı kullanmış, ekmiş, biçmiş, istifade temin etmiş. Bundan dolayı bir şey isteyemezsin... Bu söz bu karar mal sahibini tatmin eder mi?

Mal sahibi malına yapılmış taarruzdan dolayı maddi bir zarara duçar olmamıştır. Fakat bu taarruzdan onun içinde bir huzursuzluk, bir rahatsızlık doğmamış mıdır? Bu huzursuzluğu bu rahatsızlığı gidermek lazım değil mi? Mal sahibine kötü niyetli adamın o maldan elde ettiği menfaatle mütenasip asgari bir tatmin vasıtası tanımlayalım mı? Asgari tatmin vasıtasına istersek ecrimisil diyelim istersek medeni ceza diyelim. Her halde mal sahibini tatmin edecek bir parayı kötü niyetli adamdan alıp mal sahibine verelim. Böyle bir tedbir mal ve mülke karşı haksız taarruzları önleyecek bir tedbirdir. Eğer mal sahibi bunun üstünde bir zarara maruz kalmış ise onu da zarar ve ziyan olarak ödettirmek hakkı her halde mahfuzdur. Bir misal arzedeyim: Benim İstanbulda bir evim var. Yaz tatillerinde gidip oturuyorum. Kışın boştur. Kiraya vermiyorum Ben Ankarada iken yabancı bir adam çıkıyor. Penceresini kırıp içine giriyor. Bütün kış evde oturuyor. Ben yazın İstanbula gidince evi terkediyor. Kırdığı camı da tamir ediyor. Evi tetkik ediyorum. Ortada hiç bir noksan yok. Kırılmış dökülmüş bir şey yok. Mahkemeye gidiyorum. Bu adam benim evime girmiş, altı ay kış oturmuş, evin parasını ben verdim. Vergisini ben veriyorum. Bu adamın bu evde hiç hakkı yoktur. Evimi işgal etmekle başka bir eve vereceği kira parasından tasarruf etmiştir. Evimin emsaline göre getireceği kira bedelini kendisinden tahsil ediniz, diyorum. Mahkeme benden soruyor. Sen bu evi kiraya verecek miydin. Hayır! O adam evde bir zarar yapmış mı? Hayır! O halde sen ecrimisil, değer baha isteyemezsin. Çünkü bu yüzden bir zararın yoktur. Böyle bir karar ile bir içtihat beni tatmin eder mi? Umumi efkarı tatmin eder mi? Benim içimde doğan huzursuzluğu, kini teskin eder mi? Bu durum karşısında ben malımı, mülkümü emniyette hissedebilir miyim? Mal sahibini cezalandırmak, kötü niyetli adamı mükafatlandırmak bir kanunun şiarına yakışır mı? Kanunda bu cihet meskut ise bunu içtihatlarla kabul edemez miyiz? Böyle bir içtihadın doğmasına kanunda bir mani var mıdır? Ecrimisil, değer baha kanuna girmemiş olsa bile biz bunu içtihat ile sokmalıyız. Ancak bu suretle mal ve mülk sahiplerine asgari bir tatmin vasıtası ve kötü niyetli adamlara da asgari bir tertip vasıtası ve asgari önleyici bir tedbir vasıtası elde etmiş oluruz. Birinci Hukukun içtihadını kabul edersek kötü niyetli adama karşı mal sahibini zararını isbat ile mükellef kılmak lazım gelecektir. Zarar isbat edilmediği veya ortada bir zarar görülmediği takdirde kendisine bir şey vermiyeceğiz. Kötü niyetli adamın o maldan temin ettiği menfaatin tamamını kendisine bağışlıyacağız. Bu nasıl olur. Böyle adalet olur mu? Böyle bir içtihat kimi tatmin eder. Kanunlarımızın alındığı İsviçrede mal mülk emniyeti idari tedbirlerle temin edilmiştir. Orada mala mülke karşı taarruzlar nadirdir. Onun için oranın kanunları, şarihleri, mahkemeleri bu mesele üzerinde fazla durmaya lüzum görmemişlerdir. Daha sıkı tedbirler almaya lüzum görmemişlerdir. Halbuki, bizde butaarruz yaygın ve salgın halindedir. Köyünüzde tarlanızın başından bir sene ayrıldığınız zaman hemen orasının başkası tarafından ekildiğini görürsünüz. Toprak ihtiyacı vardır. Kabul. Boş toprak kalmasın o da kabul. Fakat benim toprağımı fuzulen alan bir adam bana değer kirasını vermesin mi? Ben istersem senelerce tarlamı sürmem. Bu keyfiyet tarlamdan gelen gidenin meccanen istifade etmesini mi icap ettirir? Böyle hallerde ben zararımın mevcudiyetini her zaman isbat edebilir miyim? Malıma karşı yapılan bir taarruzun bende uyandırdığı elem ve ıztırap benim için bir zarar değil midir. Bunu asgari bir bedel alarak tatmin etmek hakkım değil midir? Bu itibarla mal sahibi lehine hiç bir zarar mevcut olmasa dahi değer kiranın kötü niyetli şagilden tahsili lazım geleceği yolundaki Dördüncü Hukuk Dairesinin kararı doğrudur. Gasp ve tecavüz edilen şey esasen hiç kira getirmeyen bir şey ise tabiidir ki, mal sahibi bir şey alamayacaktır. Yani mal sahibinin ecrimisil isteyebilmesi için o şeyin esasen emsali kira getirir şeyler nevinden olması lazımdır.

İkinci Hukuk Dairesi Başkanı A. Himmet Berki; Geçen bir tevhidi içtihat münakaşasında uzun uzadıya izah ettiğim veçhile ecrimisil herkesçe ve Vazukanunca kabul edilmiş bir ıstılahtır. Menfaatin istihlakinden başkaca bir zarar tevlit etmiş ise munzam zarar olarak bu da istenebilir. Böyle bir zarar yoksa veya fuzuli işgalden doğan zarar istihlak edilen menfaatin karşılığından daha az ise yalnız menfaatin zamanı lazım gelir. Bu da malın emsalinin temin eylediği menfaatla ölçülür. Mesela, oturacağım evimi biri işgal etti ayda 100 lira ücret getirecek bir evdir. Ben işgal müddeti zarfında ayda elli lira ücretle bir evde oturdum. Başka bir zarara uğramadım. Benim işgal edenden elli lira değil 100 lira talep etmek hakkımdır. Muhalif düşünen arkadaşlarımız ancak elli lira isteyebilirsin mi diyecekler. Böyle bir mütalaa zarar mefhumuna ve hukukun kabul eylediği esaslara tamamen muhalif olur hak ve adalete de. Bizim vazifemiz ıstılahları hukuk lisanından tart ederek lisanı fakirleştirmek, iptidaileştirmek değil her mefhum için tabirler bularak zenginleştirmek ona inkişaf vermektir.

Fakat ecrimisil lazım gelmek için menfaatin haddi zatında bir kıymeti olmak ve mal sahibi zarar görmüş olmak lazımdır. Binaenaleyh hadisede kabristan işgal edilmiş olmasından belediye mutazarrır olmamıştır. Şu halde ecrimisil isteyemez. Çünkü kıymet ve eşyaca bir menfaat yoktur. Menkullerde de bunun benzerleri vardır. A, B nin seccadesini gasp etti -B seccadesi gasp olunmasından ecrimisil namiyle bir şey isteyemez. Amma ücretle şuna, buna vermekte olduğu romanını gasp edenden zararının tazminini ister bu zarar romanın kiraya verilmek suretiyle temin edeceği ücrettir.

Dördüncü Hukuk Dairesi Başkanı Fevzi Bozer; Yeni kanunumuzda da, ecrimisilin kabul edildiği görülüyor. Borçlar Kanunu 323 maddede hizmet aktinde ecrimisli kabul etmiştir. Bu maddeye göre iş sahibi mukavele edilen yahut adet olan yahut kendisinin bağlı bulunduğu umumi mukavelede tesbit olunan ücreti tediye ile mükelleftir. Bu maddedeki ( yahut adet olan ücret ) demek tam ecrimisildir. Ticaret Kanununda da ecrimisil tabiri kabul olunmuştur. Bu ihtiyaçtan doğmuştur, müsamaha etmemek icap eder; Gayrimenkule karşı laubaliliği sayın İmran Öktem alimane bir surette izah ettiler, noktai nazarlarına tamamiyle iştirak ediyorum.

Üye Suat Bertan; Halli icap eden cihet malın iadesini isteyen kimsenin bu malın iadesini temin ettikten sonra kötü niyetli zilyedinden daha ne isteyebileceği hususudur. Hak sahibi malın elinde bulunmamasından dolayı duçar olduğu zararın tazminini ister. Kanunda haksız fiilden dolayı tazmin ve bir de haksız iktisap dolayisiyle tazmin müessesesi vardır. Bunlar ayrı, ayrı hukuki müesseselerdir. Suiniyetle zilyetlikte kanun 108 inci madde mucibince zararın tazmin edileceği kaidesini koyuyor. Bu aynın iadesini tanzime matuf hususi bir hükümdür. Bu halde haksız fiil yerine suiniyetle zilyetlik ikame olunmuştur. Tazmin hususu Borçlar Kanunu kırkbir ve müteakip maddeleri mucibince vazedilmiş olan tazmin maddelerine kıyasen yapılır. M.K. 908 inci madde mucibince bir tazmin talebi kabul edilebilmek için bir zararın mevcut olması şarttır. Ecrimisil ıstılahı ancak asgari tazmin şeklini gösterebilir. Bir kimsenin evi haksız olarak işgal olunur ve zilyedi de suiniyet sahibi ise mal sahibinin zararını ecrimisile hasrettirmek katiyyen caiz değildir. Mesela İstanbula yerleşmek üzere giden bir adamın bir evi mevcut olsa, evini biri işgal etse o adamın zararı ecrimisile inhisar etmez. Bilakis otel masrafı; eşyasının muhafaza masrafı, hatta lokantada yemek yemek dolayisiyle yemek bedel farkı ister, diğer misal adamın biri yorulmuş ağacın dibinde bir kaç saat oturmuş işgal vaki olmuştur. Bu şekilde ağaç altında oturmak mal sahibi için ne zararı mucip olmuştur. Bu misaller tazmin için zararın şart olduğunu gösterir. Burada kıstas zarar keyfiyetidir. Haksız iktisap müessesesinin burada alakası yoktur. Eğer buyurdukları gibi haksız iktisaba esas ittihaz edersek ağaç altında oturmasaydı kahveye gidecekti, kahve içecekti, on kuruş karı oldu denilebilir mi? Verdikleri diğer misala gelince; Yani Adadaki eve girmekten hasıl olan vaziyette ise zarar varsa tazmin ettirilir. Zarar yoksa tahliye ettirmekle iktifa olunur. Bu misalde de haksız iktisap sebebiyle bir şey tazmin ettirilemez. Çünkü, mal sabibinin mamelekinde bir tenakkuz husule gelmemiş haksız iktisap tazmin şartı tahakkuk etmemiştir. Belediyece mezarlık yeri olarak tahsis olunan mahalle davalılar vaktiyle oturmuşlar defin sırası gelinceye kadar başka suretle kullanılmayacağını belediye vekilinin mahkemede söylediğini arz etmiştim. Zarar yok ki, tazmin edilecek bir husus teammül olunabilsin. Toprağın kuvvei intibatiyesinin de azalmasınında hadisede tesiri olamaz. Çünkü, müteveffa ister münbit yerde yatsın, ister gayri münbit yere defnedilmiş olsun, belediyenin bundan dolayı bir zarara duçar olmasına bittabi imkan yoktur.

Üye İmran Öktem; Muhterem arkadaşımız Suat Bertan ağaç gölgesinde istirahat eden adamdan bahsettiler. Benim bir bahçem var. Bir kaç ağacım var. Bir yolcu yorulmuş. Ağacımın altına oturup istirahat etmiş gölgelenmiş. Bundan da ecrimisil alalım mı buyurdular. Bu hale örfen, adeten meccanen faydalanması tecaviz edilen bir meseledir. Olayımızla alakalı değildir. Ağaç gölgesinde oturmak hiç bir zaman ücrete tabi değildir. Bunun bir ecrimisli yoktur. Tartışma konusu olabilirse başkadır. Belediye mezarlık yapmak için bir yer almıştır. Bugün tarla halindedir. Henüz mezarlık yapmaya sıra gelmemiştir. Fakat bir adam bu tarlayı senelerdenberi ekmekte ve mahsul almaktadır, faydalanmaktadır. O adamın kötü niyetli olduğu kabul ediliyor. Fakat bu yüzden davacı belediyenin bir zararı olmadığından ecrimisil isteği reddedilsin deniyor. Birinci Hukuk Dairesi böyle bir fuzuli müdahalelerde davacının para ile takdir edilecek bir zararı yoksa ecrimisil isteyemez diyor. Hadiselerde ehlivukuflar bu tarlaların emsali kira ile kullanılıyor diyor. Emsaline göre kira takdir etmişlerdir. Mesele hadise meselesi değildir, prensip meselesidir. Fuzulen müdahale eden kötü niyetli adam karşısında mal sahibi bir para almak için zarar vukuunu ispat etmeli mi, etmemeli mi? Bunu tayin edeceğiz. Bir hadiseden bahsedeyim. Ankarada yan yana iki arsa vardır. Başka başka adamlara aittir. Kanalizasyon inşaatını taahhüt eden şahıs inşaat malzemelerini bu arsalara koymak istiyor. Arsalardan birinin sahibi acar bir adamdır. Olmaz diyor. Müteahhit ona ( sana kira veririm müsaade et ) diyor. Mukavele yapıyorlar. Ayda ( X ) liradan kiralıyor. Diğer arsanın sahibi ise yavaş bir adamdır. Müteahhidi menedemiyor. Müteahhit her iki arsaya inşaat malzemesi koyuyor. Birinci arsa sahibine her ay ( X ) lira ödüyor. Aradan beş altı ay geçiyor, ikinci arsa sahibi de müteahhitten kira istiyor. Müteahhit buna yanaşmıyor. Adam dava açıyor. Her iki arsa apartman inşası için alınmıştır. Boş durmaktadır. Daha bu sene, gelecek sene apartman yaptırmaya mal sahipleri niyet etmiş değillerdir. Her iki arsa sahibi için de müteahhidin taarruzundan dolayı bir zarar yoktur. Fakat birinci arsa sahibi her ay ( X ) lirayı alıyor. Çünkü o acar eli sopalı, bizzat ihkakı hakka muktedir bir adamdır, ikinci arsa sahibi kira alamayacaktır. Çünkü, onun bu taarruzdan dolayı bir zararı yoktur. Çünkü, o sessiz ve mazlum bir adamdır. Bizzat ihkakı hakka muktedir değildir. O hakkını yalnız mahkeme vasıtasiyle almak istiyor. Fakat mahkeme Birinci Hukuk Dairesinin kararına uyarsa onu tatmin edemeyecektir. Bu adalet olur mu? Gönül ister ki, birinci arsa sahibinin elindeki sopa yerine ikinci arsa sahibinin elinde de adalet cihazı olsun. Bizzat ihkakı hakka mani olmayan, kötü niyetli mutaarazın elde ettiği menfaatleri ona bırakan, sahibini tatmin etmeyen, mal ve mülk masuniyetini temin etmeyen malı taarruza uğrayan kimsenin huzursuzluğunu gidermeyen bir içtihat adil değildir, ihtiyaca uygun değildir. Kanunlarımızda ise kötü niyetli mutaarazın mal sahibine asgari bir tatmin vasıtası olarak ecrimisil ödemesini menedecek bir hüküm yoktur. Tekrar edeyim ki, mal sahibi daha fazla bir zarara maruz kalmış ise ve bunu ispat edebilirse o da ayrıca ödenebilir. Bir de Medeni Kanunun zaruretler dolayisiyle mal ve mülke taarruzu -tazminat mukabilindetevciz ettiği yerler vardır. Tabii oralarda mal sahibi zararını ispat etmedikçe ecrimisil isteyemez. Ancak zarar ve ziyan isteyebilir. Medeni Kanun 675, 670 ve 677 inci maddelerinde olduğu gibi.

Üye Asım Tuncay; Haksız olarak gayrimenkulu işgal eden kimsenin işgali sebebiyle haksız olarak elde ettiği menfaatin; haksız iktisabın iadesi lazımdır.

Üye Sunuhi Arsan; Sayın Asım Tuncay'ın işaret ettiği noktaya cevap vereyim. Sayın Fevzi Bozer de aynı şekilde şagilin haksız bir iktisapta bulunup iade ile mükellef olduğunu söylediler. Kanaatımca olayda haksız iktisap bahse konu olamaz. Çünkü, haksız iktisabın mevcut olabilmesi için bir takım şartların tahakkuku gerektir. Evvela bir iktisap olacak, saniyen bu iktisap haklı ve meşru bir sebebe dayanmayacak, salisen iktisap edenin mamelekinde bir zayüt vukubulacak ve rabian iktisap edenin mamelekinde vakı tezayüde mütenazır olarak diğer tarafın mamelekinde bir noksanlık vücuda gelecektir. İşte bu dört şartın içtimai halindedir ki, ancak haksız iktisap vardır, deniliyor. Ve haksız alınan şeyin iadesi vecibesi doğar. Halbuki hadisemizde bu dördüncü şart mevcut değildir. Gerçi iktisap edenin yani şagilin mamelekinde bir tezayüt vardır. Fakat aleyhine iktisap olunanın yani belediyenin mamelekinde bu tezayüdün sebep olduğu bir eksiklik hasıl olmamıştır. Bu itibarla olayda haksız iktisap kaidesine dayanılarak şagili sorumlu tutmaya imkan yoktur.

O halde hangi esasa dayanacağız? Filhakika bir kimsenin hukukan sorumlu olabilmesi için onun durumunun kanunun kabul ettiği hukuki mesuliyet esaslarından birine uyması icap eder. Sayın Suat Bertan'ın da söyledikleri gibi olayda şagilin sorumluluğunu Medeni Kanunun 906 ıncı ve müteakip maddelerinde derpiş edilen kaidelere tevfikan mülahaza etmek mümkündür. Kötü niyetle bir şeye el koyan kimse onu iade ile mükellef olduğu zaman bu yüzden mütevellit zararları tazmine mecburdur. Şu halde tazmin borcu ne şartlar altında tevellüt edebilir?

Bunun da bir takım unsurları ve şartları mevcuttur. Evvela kusur olması, saniyen kusurlar zararlı fiil arasında illiyet rabıtası bulunması, salisen zarar doğması şarttır. Bunların mevcudiyeti halinde tazmin borcu tevellüt eder. Bunlardan en mühimmi zarar unsurudur. Kanunumuz bu esası gerek akti münasebetlerde ve gerekse haksız fiil sebebiyle zıman lazım gelen hallerde kabul etmiştir. Zarar tevlit etmemiş olan kusurlu bir hareket tazmin borcunu doğurmaz. Çünkü, hususi hukuk zararın hudusüne mani olacak hallerden ziyade eski halin iadesiyle uğraşır. Eğer zarar yoksa eski halin iadesi de bahse konu olamaz. O halde zarar nedir? Zarar, mamelekte husule gelen bir eksilmedir. Mamelek üzerinde tesirini göstermedikçe şahsi menfaatlere yapılan bir tecavüz hukuki manada bir zarar teşkil etmez. Bazı hallerde şahsi menfaatlere tecavüz dolayisiyle edası lazım gelen para teknik bakımdan bir tazminat değil, belki manevi zıman vesilesidir. Esasen kanunlarımız buna manevi tazminat demektedir.

Arzedilen sebeplere binaen ve ecrimislin, zımanı menfaat olduğu kabul edilse dahi, tazminat mefhumuna dahil ve tazminatın ednası bulunması ve davacı belediyenin mamelekinde ise bir eksiklik hasıl olmaması bakımından olayda şagil için bir tazmin borcu mülahaza edilemez. Birinci Hukuk Dairesinin kararı yerindedir, isabetlidir. Demeleriyle:

Sonuçta;

İstanbul Belediyesinin mezarlık olarak kullanılmak üzere mülkiyetini iktisap etmiş olduğu bir gayrimenkulun bir parçasına Yakup bir parçasına da Hüsnü adındaki şahıslar gasp suretiyle el koymuşlardır. Belediye bunlardan her birine karşı ayrı, ayrı istihkak davası açmış, bunların tahliyelerine ve onar senelik ecrimisilin kendilerinden tahsiline karar verilmesini istemiştir.

Belediye bu toprak parçalarını herhangi bir şekilde kullanmak istediği halde zilyetliğinin gasp edilmiş olması yüzünden kullanamadığını ve zarara uğradığını iddia etmemiştir.

Belediyenin iddiası kendisi zarar görmüş olsun, olmasın dava edilenlerin, arsaları kullanmaları ve ondan istifade etmiş bulunmaları dolayisiyle bir ücret vermekle mükellef oldukları düşüncesine dayanmaktadır.

Mahkeme taraflar arasında bir bağıt münasebeti bulunmadığını ve Belediyenin bu kullanma dolayisiyle bir zarara uğramadığını gözönüne alarak davayı reddetmiştir.

Yargıtay Birinci Hukuk Dairesi Hüsnü hakkındaki kararı onamış Dördüncü Hukuk Dairesi ise, Yakup hakkındaki kararı "başkasının mülkünü haksız olarak zaptedenlerin ve kullananların ecrmisil ile mükellef olacakları" gerekçesiyle bozmuştur.

Dördüncü Hukuk Dairesinin kararından mülk sahibinin, zarara uğramış olduğunu ve zararın miktarını ispata muhtaç olmaksızın gayrimenkulun mislinin getirebileceği bir kira karşılığı istemeğe hakka olduğu neticesi çıkmaktadır.

Taraflar arasında bir bağıt bulunmadığı için belediyenin kira karşılığı isteyebileceği tasavvur olunamaz.

Borçlar Kanununda gasıbın kiracı sayılarak kira karşılığı ile mükellef tutulacağına dair bir hüküm mevcut olmadığı gibi adi ve hasılat icrarına dair maddelerden ve borçlara ait bütün kaidelerden böyle bir çıkarmak da mümkün değildir.

Zira, başkasının malını haksız olarak kullanmak bağıt hükümlerine tabi bir hukuki muamele olmayıp Borçlar Kanununun haksız fiillerden doğan borçlara müteallik hükümlerine tabi haksız fiildir.

Haksız fiillerin borç doğurması ise haksızlığa uğrayan kimsenin bu yüzden zarar görmüş zarara uğramış olması şartına bağlıdır.

Zarar mamelekte bir eksilme husule gelmesiyle vücut bulacağı gibi zararın tazmini borcu da ancak kanunda yazılı olan hallerde doğup tazmin borcunu doğuracağı kanunda yazılı olmıyan fiillerin sebebiyet verdiği zararlar bir tazmin davasına konu olamazlar. Böyle bir zarara uğrayanlar ona katlanmaya mecburdurlar.

Kanun koyan haksız fiil ile sebepsiz iktisabı birbirinden ayırmış olduğu için başkasının malını haksız olarak kullanmanın bir sebepsiz iktisap teşkil edeceği, bundan sebepsiz iktisap borcu doğacağı da düşünülemez. Çünkü, burada bir iktisap yoktur. İktisap ancak hukuki bir muamele ile olur. Gasıpta ise, ne bir taraflı, ne de iki taraflı bir hukuki muamele vardır.

Gasp onu işleyenin haksız bir fiilidir ki, bununla gasp eden hem kanunun yasağına karşı hareket etmiş hem de malını gasp ettiği kimsenin kanunun koruduğu zilyetlik hakkını ihlal eylemiş olur.

Başkasının elinde bulunan şeyi gasp eden veya ona tecavüz eyleyen kimse gasp ve tecavüzden ileri gelen zararı tazmin edeceği Medeni Kanunun 895, 896 ıncı maddelerinde yazılı olduğu gibi bunun şümulü de 908 inci maddede açıkça gösterilmiştir.

Belediyenin "ecrimisil" adı altındaki isteğini toplanmış ve toplanması ihmal edilmiş semerelerin tazmini isteği şeklinde anlamak iddiayı bu şekilde yorumlamak da mümkün değildir.

Belediyenin böyle bir istekte bulunabilmesi semere toplamak ve şeyi semerelendirmek niyetinde bulunmuş olmasına bağlıdır. Belediye böyle bir iddiada bulunmamıştır.

Semere toplamayı ve şeyi semerelendirmeyi kurmamış ve böyle bir niyette bulunmamış olan kimsenin ne toplanan semerelerin ne de toplanması ihmal edilen semerelerin tazminini istemeye hakkı vardır. Çünkü, bu halde semerenin toplanması veya toplanmasının ihmal edilmesiyle şeyin malikinin mamelekinden bir eksilme vukua gelmemektedir. Malik bir zarara uğramamaktadır.

Malikini bu yerdeki durumu mülkiyet hakkını terkeden kimsenin durumu gibidir. Terkolunan şeye el koyan kimse iade ile mükellef olmayacağı gibi mesela buhran sebebiyle toplama masrafını korutmayacağı dolayısiyle malikin tarlada veya ağaçların başında bıraktığı mahsulü ve semereleri toplayanlar da iade ile ve tanzim ile mükellef tutulamazlar.

Yukarıda yazılı düşünce ve sebeplerden dolayı başkasının gayrimenkulünü haksız olarak zapt edip kullanmış olan kötü niyetli kimsenin o gayrimenkulu haksız olarak elinde tutmuş olmasından doğan zararları ve elde ettiği veya elde etmeği ihmal eylediği semereleri tazmin ile mükellef olup bir zarara uğramamış olan malik veya zilyede ecrimisil adı veya başka bir ad altında herhangi bir tazminat vermekle mükellef olmadığına 8.3.1950 tarihinde çoklukla karar verildi
Old 22-11-2006, 10:39   #8
ISIL YILMAZ

 
Varsayılan

T.C.
YARGITAY
3. HUKUK DAİRESİ
E. 2004/1153
K. 2004/1030
T. 17.2.2004
• ECRİMİSİL ( Haksız Fiil Benzeri Olması - Taşınmazdan Yararlanma İmkanı Değil Taşınmazın Fiilen Kullanılmasının Esas Olması )
• HAKSIZ ZENGİNLEŞME ( Ecrimisilde Haksız İktisap )
818/m. 61
ÖZET :Ecrimisil, haksız fiil benzeri olup, buna göre davacının fiilen bu yerden yararlanma imkanı olup olmadığına göre değil, aksine davalının uyuşmazlığa konu taşınmazı fiilen kullanıp kullanmadığı ve böylece yararlanıp yararlanmadığının tespitine göre yükümlülük belirlenebilir.Somut olayda, davacı idareye ait 56 parselin 1 m2 lik kısmı davalının işyeri olan 55 parsel içerisinde kaldığına ve davalı tarafça fiilen kullanılarak fayda temin edildiğine göre ecrimisil getirici yerlerden olduğunun kabulü gerekir. Aksi takdirde davalının haksız zenginleşmesine yol açılmış olur ki kanun haksız iktisabı korumaz.

DAVA : Dava dilekçesinde 1.744.000.000 lira ecrimisilin faiz ve masraflarla birlikte davalı taraftan tahsili istenilmiştir. Mahkemece davanın reddi cihetine gidilmiş, hüküm davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir. Temyiz isteminin süresi içinde olduğu anlaşıldıktan sonra dosyadaki bütün kağıtlar okunup gereği düşünüldü:

KARAR : Davada, davacı idare adına kayıtlı taşınmazın 1 m2'lik kısmının davalı tarafça işgal edildiği belirtilerek ecrimisil istenilmiş, mahkemece, uyuşmazlığa konu yerin tekbaşına kullanılamayacağı ve böylece ecrimisille yükümlü olmadığı gerekçesi ile davanın reddine karar verilmiştir.

Oysa ecrimisil, haksız fiil benzeri olup, buna göre davacının fiilen bu yerden yararlanma imkanı olup olmadığına göre değil, aksine davalının uyuşmazlığa konu taşınmazı fiilen kullanıp kullanmadığı ve böylece yararlanıp yararlanmadığının tespitine göre yükümlülük belirlenebilir.

Somut olaydada davacı idareye ait 56 parselin 1 m2 lik kısmı davalının işyeri olan 55 parsel içerisinde kaldığına ve davalı tarafça fiilen kullanılarak fayda temin edildiğine göre ecrimisil getirici yerlerden olduğunun kabulü gerekir. Aksi takdirde davalının haksız zenginleşmesine yol açılmış olur ki kanun haksız iktisabı korumaz ( BK.mad.61 ). Bu nedenle davanın reddine karar verilmiş olması isabetli bulunmamıştır.

Mahkemece toplanan deliller değerlendirilip sonucuna göre ecrimisile hükmedilmelidir..

SONUÇ : Bu itibarla yukarıda açıklanan esaslar gözönünde tutulmaksızın yazılı şekilde hüküm tesisi isabetsiz, temyiz itirazları bu nedenlerle yerinde olduğundan kabulü ile hükmün HUMK.nun 428. maddesi gereğince BOZULMASINA ve peşin alınan temyiz harcının istek halinde temyiz edene iadesine, 17.02.2004 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.

yarx
Old 22-11-2006, 11:08   #9
nefise

 
Varsayılan

Sayın Işıl Yılmaz konuya açıklık getirdiniz yine size ve aydınlatıcı cevapları için diğer meslektaşlarıma teşekkürlerimi sunarım
Old 23-11-2006, 23:26   #10
mcete03

 
Varsayılan

ecri misil eşyanın veya taşınmazın haksız kullanımı,başka bir deyişle fiili işgali neticesi oluşan kullanım bedelidir.İşgaliyedir,bir nevi kira karşılığıdır,
Geriye dönük en fazla 5 yıllık istene bilir,zarara uğrama şartı aranmaz,eşyanın veya taşınmazın gelir getirici nitelikte olma şartına katılmıyorum.İşgal neticesi az veya çok bir ecri misil tahhuk etmelidir kanaatini taşıyorum.
Old 23-11-2006, 23:41   #11
Av. Bülent Sabri Akpunar

 
Varsayılan

Peki davacının işgale uzun süre göz yumması ve müdahale etmemesi zımni rıza sayılabilir ve fuzuli işgali ortadan kaldırır mı?Bu durumda da 5 yıllık süre uygulanabilir mi yoksa haksız fiillerdeki 1 yıllık ıttıla süresi mi uygulanmak gerekir?
Old 24-11-2006, 00:26   #12
Armağan Konyalı

 
Varsayılan

Sayın Av. Bülent S. Akpunar

Yıllar önce bir kararında Yargıtay ‘’ geçmişte bir kez ecrimisil talep eden tarafın, daha sonra işgalciyi meni müdahale davası ile taşınmazdan çıkarabilecekken, çıkarmaması; ve böylelikle işgalcinin kullanımına rıza göstermesi karşısında, aradan zaman geçtikçe yeniden ecrimisil isteyemeyeceğine ‘’ hükmetmişti.

Bence bu karar çok yerindeydi.

Ne var ki, Yargıtay daha sonra bu kararından dönmüş, kira sözleşmesi olmadan taşınmazı kullananlara karşı malikin her defasında her dönem için ayrı ayrı ecrimisil isteyebileceğine dair kararlar vermiştir. Ve bu kararları vermeye devam etmektedir.

Sizin deyiminizle : Davacının işgale uzun süre göz yumması ve müdahale etmemesi zımni rıza sayılamaz ve fuzuli işgali ortadan kaldırmaz.

Yargıtay ecrimisili haksız fiilden doğan tazminat olarak görmediğinden zamanaşımı süresi 1 yıl değildir.
Yargıtay ecrimisili haklı bir neden olmaksızın kullanma karşılığı bedel olarak gördüğünden zamanaşımı süresi 5 yıldır.

Saygılarımla
Old 24-11-2006, 00:48   #13
mcete03

 
Varsayılan

Malikin öğrenme tarihi çok önemli..
Eğer malik işgali bildiği halde ses çıkarmamışsa,muvafakat etmiş ve zımni kabül şartları oluşmuş demektir...
Bu taktirde kiracılığın ve kira bedelinin tespiti yoluna gidilmeli...
Old 24-11-2006, 02:00   #14
Yücel Kocabaş

 
Varsayılan Sayın Akpunar'ın sorusu

Tapu maliki veya zilyetin uzun süre işgale göz yumması ve müdahale etmemesi, fuzuli işgali ortadan kaldırmaz. Malik veya zilyet iznini ve hoşgörüsünü ortadan kaldırdığı an , işgal edenin müdahalesine son vermesi gerekir. Direnmesi halinde müdahalesinin önlenmesine , tahliyesine , uzaklaştırılmasına gibi kararlar verilir.

Ecrimisile gelince ; TMK. 995 mad. göre iyiniyetli olmayan zilyet
, geri vermeye yükümlü olduğu şeyi haksız alıkoymuş olması yüzünden hak sahibine verdiği zararlar ve elde ettiği veya elde etmeyi ihmal ettiği ürünler karşılığında tazminat ödemek zorundadır. 8. 3.1950 T. 22/4 sayılı İçtihatı Birleştirme kararı ecrimisil sorumlusunu “ başkasının taşınmazını haksız olarak zorla alıp kullanmış olan kötü niyetli kimse “ olarak tanımlamaktadır.

HGK. 2
2.5.1996 T. 1996/ 3-246 E. 1996/360 sayılı kararına göre “ ecrimisil, gelir getirebilecek bir yerin, işgali nedeni ile malikin o yerden olağan biçimde yararlanamaması yüzünden mal varlığında meydana gelecek artışına engel olunması neticesinde kötüniyetli zilyedden isteyebileceği tazminattır. Bu engel olmanın sağladığı mal varlığına girmeyen çoğalma, en az kira, en çok tam gelir yoksunluğudur. Tam gelir istenmesi halinde, butür zararın varlığını ve kapsamını ispatlaması gerekir .”

Bu tanımlardan da anlaşılacağı üzere, ecrimisil isteme koşullarından biri de , işgal eden kişinin kötüniyetli olmasıdır. Tapu maliki veya zilyetin müdahaleye karşı hareketsiz kalması ,
göz yumması , hoşgörü göstermesi “ zımni bir izin “ sayılabilir. Bu zimni izin ise kötüniyet unsurunu ortadan kaldırabilir. Bu durumda kötüniyet unsuru gerçekleşmediğinden mailk veya zilyet bu hoşgörüsünü geri alıncaya kadar o yeri kullanan ecrimisil ile sorumlu tutulmaz. Ancak bir ihtarname çekilmiş ise o tarihten ,fuzuli işgal davası açılmış ise dava tarihinden itibaren ecrimisil ile sorumlu tutulabilir.

Zamanaşımı konusu : 25.5.1938 T. 29/10 sayılı İçtihatı Birleştirme Kararı ecrimisi
l taleplerinde BK. 126 ıncı md.sindeki 5 yıllık zamanaşımı süresinin geçerli olacağını kararlaştırmıştır. Bilindiği gibi İç.Brl.K.ları kanun gibi etkili ve bağlayıcı olduğundan , başkaca bir zamanaşımı süresinin uygulanmasın söz konusu olamayacağını düşünüyorum.

Saygılarımla
Old 24-11-2006, 02:44   #15
ibreti

 
Varsayılan

Sn.Yücel Kocabaş ağabeyimin hukuk bilgisine ve nosyonuna sahiden çok güveniyorum. Engin tecrübesini bizlerle paylaştığı için kendisine şükranlarımı arz ediyorum. Bilgi ve tecrübelerini bizlerle paylaşır iken (ki bildiğim konularda fikirlerimi detaylı bir şekilde yazar iken galip geldiğim bir satranç karşılaşmasındaymışçasına ben de keyif alıyorum) muazzam bir keyif aldığını da farkediyorum.
Saygılarımla...
Old 24-11-2006, 13:11   #16
mcete03

 
Varsayılan

Her işgalci kötü niyetli olarak mı değerlendirilmeli??
Yargıtayın zimmi kabul yönünde kararları da varmıdır???
Ecr'i misil hesap edilirken "kira bedelini oluşturan kriterlere" mi baş vurulur??
Saygılarımla.
Old 24-11-2006, 13:28   #17
Av. Bülent Sabri Akpunar

 
Varsayılan

Sayın Kocabaş öncelikle yorumlarınız için teşekkürler.Ben de sizin gibi düşünüyordum."Kötüniyet" ecrimisil için önşarttır.

Örneğin, baba oğluna evinin bir dairesinde oturma izni veriyor, çocuk bu daireyi onarıyor, tadil ediyor (ihya diyelim)bunları yaparken burada yüksek miktarda masrafı oluyor.Bilahare aradan uzun süre geçtikten sonra baba ile oğul arasında başkaca bir sebepten ötürü bir ihtilaf ortaya çıkıyor ve baba oğluna diyor ki "burayı tahliye et ayrıca 5 yıllık da ecrimisil tazminatı öde!!".Bana göre olayda her ne kadar bir kira sözleşmesi veya oğulun dairede oturmasını gerektiren bir hukuki bağıt yoksa da, onun kötüniyetinden ve fuzuli işgalinden bahsedilemez.

Olayın özelliği gereği usul-füru arasındaki örf adetten ve ahlaki değerlerden kaynaklanan bir yararlandırma olduğu gibi; kişinin uzun süre "işgal" olarak görmediği bu "yararlandırmaya" göz yummasından sonra ecrimisil talep etmesi açıkça hakkın kötüye kullanılması (MK 2/2) sayılmalıdır.Kimse kendi lehine olan davayı açmaya mecbur değilse de hakkın suistimali de kanun tarafından himaye görmez.Zımni kabul de bir irade beyanı olup olayda ayrıca bir "ihtar" vb. aksi yönde beyan olmadıkça ecrimisil talep edilemez diye düşünüyorum.

Kendim sordum kendim cevap verdim gibi oldu ama sizin de değerli yorumlarınızı bekliyorum.
Old 25-11-2006, 20:37   #18
Av. Şehper Ferda DEMİREL

 
Varsayılan

Taşınmaz kimin adına kayıtlı? Özel kişi, hazine vb?

Devlete ait taşınmaz mallarla ilgili özel düzenleme (yönetmelik) de var ve bu konuyu tartıştığımız aşağıda linkini vereceğim forumda, bazı koşullar gerçekleştiği takdirde, men'i müdahale davası açılmış olmadıkça ecrimisilden sözedilemeyeceğine dair bir içtihat dahi vardı.

İsterseniz bir göz atın.

Saygılarımla...



http://www.turkhukuksitesi.com/showt...ghlight=hazine
Old 26-11-2006, 10:08   #19
Armağan Konyalı

 
Varsayılan

Her türlü yanlış anlamanın önüne geçmek için ekliyorum:

Ecrimisil davası açmak için meni müdahale davası açmaya gerek bulunmamaktadır.

Malik açacağı davada
- hem meni müdahale hem de ecrimisil isteyebilir
- sadece meni müdahale isteyebilir.
- sadece ecrimisil isteyebilir

Saygılarımla
Old 26-11-2006, 13:56   #20
Av. Şehper Ferda DEMİREL

 
Varsayılan

Alıntı:
Her türlü yanlış anlamanın önüne geçmek için ekliyorum:

Ecrimisil davası açmak için meni müdahale davası açmaya gerek bulunmamaktadır.


Sayın Konyalı,

Eğer link verdiğim sayfa tümüyle okunursa, herhangi bir yanlış anlama olmaz.

Yargıtay , sizinle tartıştığımız link verdiğim forumda, "bazı koşullar gerçekleştiği takdirde", meni müdahale davası açılmış olmadıkça ecrimisil istenemeyeceğini hüküm altına almıştır (yukarıdaki mesajımda ben de bu ifade ile belirttim:
Alıntı:
bazı koşullar gerçekleştiği takdirde, men'i müdahale davası açılmış olmadıkça ecrimisilden sözedilemeyeceğine dair

Nitekim 3. HD nin, 1988/6169 E.slı ve 30.06.1988 tarihli kararında da (lütfen içeriğini konuyla ilgilenenler tümüyle okusun, karar uzun ve soru sahibi bir yanıt vermediğinden onun sorusuyla örtüşmeyebilir) :

Alıntı:
...Bu suretle, yani müdahalenin önlenmesi davasının açılmasıyla şagil davalılar, artık yukarıda açıklanan gerekçelerle ecrimisil tazminatının dayanağı olan kötü niyetin mevcut olmadığı savını ileri süremezler. Bu sonucun değişik açıdan anlamı, niteliği ve süreci yukarıda belirlenmiş olduğu şekilde olan işgallerde, ecrimisil ancak meni müdahale davasıyla birlikte ve ondan sonra söz konusu olabilir. Anılan davadan önce açılacak bir ecrimisil davası, davalıların işgalleri süreci içerisinde taşınmaza kazandırdıkları değer ve rantın haksız olarak davacıya aktarılmasına yol açar. İşgal olmasaydı tarla niteliğinde kalacak olan bir taşınmazın, işgal ile kazandığı değer arttırıcı nitelikler nedeniyle davacının ecrimisil davalarıyla sürekli yarar sağlaması hakkaniyete ve objektif iyiniyet kurallarına uygun düşmez. iyiniyetli malik, bu tür niteliklere sahip taşınmazlardaki mülkiyet hakkının korunmasını istiyor ise, vaki tecavüzün önlenmesi için dava açmalıdır. Aksi halde, davalıların zamanında iyiniyetle emek ve varlıklarını katarak oluşturdukları değer artışından sürekli yararlanma sağlayan ecrimisil davaları tevali edecek, davacı, katkısı bulunmayan değer artışlarından haksız yere yararlanmış olacaktır...


Yanı sıra, elbette ecrimisil talepli dava açmak veya men'i müdahale istemli dava açmak veya her ikisini birlikte istemek mümkündür, biri diğerinin dava açma koşulu değildir. Ancak , kararda bahsi geçen bir fiili durum veya buna benzer bir işgale karşılık istenecek ecrimisil talebi sözkonusu ise, davanın açılamayabilirliği değil fakat, kazanılamayabilirliğini anımsatmak istedim.

Teşekkür ederim.

Saygılarımla...
Old 19-09-2007, 17:40   #21
Ziraat Müh.

 
Çözüm Tarim Arazİsİ Ecrİmİslİ

Menni müdahale ve ecrimisli talebiyle açılan davada dava konusu araziler komşu olup üzerlerinde sahipleri tarafından kurulmuş ve örtüaltı üretim yapılan seralar vardır. Yörede sera kurmaya uygun arazilerin yıllık kiraları 1.500 YTL, örtüaltı üretim yapılan seraların yıllık net geliri 5.079 YTL/da. dır. Davalı tarafından tecavüze konu alanın ecrimisli yıllık boş arazi kira geliri üzerindenmi veya seranın yıllık net geliri üzerindenmi hesaplanmalı. Dava konusu taşınmazlarda Örtüaltı üretim yapıldığından ecrimisli bedelinin yıllık net sera geliri üzerinden yapılması gerektiğini düşünüyorum. Aksi sözkonusu olabilirmi.
Saygılarımla.
Old 30-10-2007, 15:51   #22
incitanesi

 
Varsayılan

sayın meslektaşlarım izale-i şuyu davası ile ecrimisil istenirken yaklaışık miktarmı yazmalıyım,ve harç konusu nasıl işliyor izale-i şuyu davası maktu harç biliyosunuz ecrimisil istersem nisbi mi yatırmalıyım.teşekkürler
Old 30-10-2007, 20:06   #23
Yücel Kocabaş

 
Varsayılan (İncitanesi) nin sorusuyla ilgili

1. Ortaklığın giderilmesi davası ile ecrimisil davasının bir arada açılamayacağı kanısındayım. Çünki, araştırma şekilleri başkadır.Or.gid. davasında sulh hukuk mah. görevli olduğu halde ecrimisil davasında göre dava değerine göre belirlenir. Belirttiğiniz gibi ort. gid. dav aları maktu , ecrimisil davaları nisbi harca tâbidir. Fakat bu davalar birbirinden bağımsız ayrı ayrı açılabilir.

2. Kural olarak, paydaşların birbirinden ecrimisil isteyebilmesi intifadan men koşulunun gerçekleşmiş olmasına bağlıdır.İntifadan men olgusu her türlü delille ispat edilebilir.
Bu kuralın istisnaları doğal ürün veren veya kira getiren bir yer olması / ecrimisil isteyen paydaşın diğer paydaş veya paydaşlar aleyhine daha önce elatmanın önlenmesi ve ecrimisil ortaklığın giderilmesi gibi davalar açmış bulunması / taşınmazı kullanan davalı paydaş veya paydaşların, davacı paydaşın paydaşlığını inkar etmesi hallerinde intifadan men koşulu aranmaz, Ayrıca ecrimisil davası açılabilmesi için paydaşın taşınmazın tamamını kullanması gerekir. Davacı paydaş payından az da olsa bir kısım yeri kullanıyorsa yine de ecrimisil isteyemez. Sorun ortaklığın giderilmesi davası ile çözümlenir. Ortada ort. giderilmesi davası bulunduğuna göre bu dava ecrimisil isteyen tarafından açılmışsa dava dilekçesinin tebliği tarihinden itibaren ecrimisil talep edilebilir.

3. Ecrimisil dava tarihine kadarki dönem için talep edilebilir. Bu yönden başlangıç tarihinin belirtilmesi gerekir. Fazlaya ilişkin haklar saklı tutularak ortalama bir rakam söylenebilir ise de, bir takım sakıncıları nedeniyle yine fazlaya ilişkin haklar saklı tutularak örneğin 01.10.2005- 30.09.2006 arası şukadar, 01.10.2006- 30.09.2007 arası şukadar gibi yazılarak talepte bulunulmasının daha yararlı olacağını düşünüyorum.

Saygılarımla.
Old 31-10-2007, 09:18   #24
incitanesi

 
Varsayılan

sayın Kocabaş bilgierinize çok çok teşekkür ederim.ecrimisil isteğimi ayrı bir dava şeklindemi açmalıyım.önce izale-i şuyu davasını açıp sonra ecrimisil davasınımı açmalıyım aklım karıştı açıkçası
Old 31-10-2007, 11:44   #26
incitanesi

 
Varsayılan

sayın kocabaş ecrimisil davaları için görev değere göre belirlenecektir kanımca.peki davayı sadece haksız işgalle arsaları kullananlaramı yöneltmeliyim
Old 31-10-2007, 18:06   #27
Yücel Kocabaş

 
Varsayılan

Sayın incitanesi,
Ecrimisil bir haksız işgal tazminatı olduğundan,
taşınmazı kim kullanıyorsa husumeti ona yöneltmelisiniz.
Saygılarımla.
Old 12-06-2008, 13:57   #28
nehir111

 
Varsayılan

tarım arazilerinde genellikle ekilen tarla bir yıl nadasa bırakılıp dinlendirildikten sonra bir sonrakiyıl ekilir.Nadasa bırakıldığı yıllarda asıl hak sahibi de işgalci de istese bile tarlayı kullanamayacak haldedir.Bu durumda zamanaşımı süresinin yine 5 yıl olduğunu varsaydığımızda fiili kullanım süresi dikkate alınarak en çok 3 yıllık kullanım için ecrimisil talep edilebilecektir.Özellikle tarım arazilerinin haksız işgalinden doğan ecrimisil davalarındaki zamanaşımı süresi konusunda B.K 126.md. de öngörülen 5 yıllık zamaaşımı süresinin uygulandığı alanlar tahdidi sayılıp haksız işgal bunlardan biri olmadıüğına göre 125.md deki genel zamaşımı süresi olan 10 yıllık zamanaşımı süresinin geçerli olması gerekmez mi?
Old 13-06-2008, 09:50   #29
Yücel Kocabaş

 
Varsayılan (Nehir111) in görüşüyle ilgili

T.C.

YARGITAY

İÇTİHADI BİRLEŞTİRME GENEL KURULU

E. 1937/29

K. 1938/10

T. 25.5.1938

• HAKSIZ İŞGALDEN DOĞAN TAZMİNAT DAVALARINDA ZAMANAŞIMI

ÖZET : Kira alacaklarına ilişkin davalarda Borçlar Kanununun 126. maddesi uyarınca beş yıllık zamanaşımı uygulanır. Akde dayanmayan ve fakat hukuki sonucu itibariyle aynı nitelikte bulunan buna benzer tazminat ve uygun ücret davalarında beş yıllık zamanaşımının cereyan etmesi tabii ve zaruridir. Bu itibarla; haksız surette zapt ve işgal sebebiyle hukuki menfaatleri haleldar olan taşınmaz mal maliklerinin isteyebilecekleri tazminat ( ecrimisil ) davaları hakkında 126. madde hükmü uyarınca beş yıllık zamanaşımı cereyan eder.
............................................

Haksız surette zabt ve işgal sebebiyle hukukî menfaatları haleldar olan gayrimenkul maliklerinin talep edebilecekleri (ecrimisil) tazminat davaları, ötedenberi on senelik müruruzamana tabi olduğu içtihat olunmuş iken ahiren bunun hilafında bir ekseriyet tahassül ederek evvelki içtihadın değiştirilmesine mecburiyet hasıl olduğundan bahsile keyfiyetin tevhidi içtihat yoliyle halli lüzumu Temyiz Dördüncü Hukuk Dairesi Başkanlığından bildirilmesi üzerine Heyeti Umumiyece bu işe ait dosyalar tetkik olunduktan ve komisyon tarafından verilen mazbata okunduktan ve söz alan zevatın mütalaaları dinlendikten sonra icabı müzakere olunarak ilk içtimada sülüsan ekseriyet hasıl olamadığından son içtimada mevcudun mutlak ekseriyetile aşağıdaki karar ittihaz olunmuştur.
Zabıtnamelerin tetkikinden anlaşılacağı üzere bu mesele etrafında uzun uzadıya beyan olunan mütalaalar üç noktada hülasa edilebilir :
1 - Borçlar Kanununun 60 ncı maddesindeki müruruzaman müddetinin tatbiki.
2 - Medeni Kanunun 897 nci maddesindeki müruruzaman müddetinin tatbiki.
3 - Borçlar Kanununun 126 ncı maddesindeki müruruzaman müddetinin tatbiki.
Esbabı mucibe:
Fuzulî işgal neticesi talep olunan (ecrimisil) tazminat davaları Borçlar Kanununun 60 ncı maddesinde gösterilen borçlar mahiyetinde olmadığı cihetle bu kabil tazminata ait davalarda mezkur maddede yazılı müruruzaman müddeti kabili tatbik olmadığı 10.6.931 tarihinde tevhidi içtihat suretiyle takarrür etmiş olduğundan bu husus hakkında daha fazla izahat itası lüzumlu görülmemiştir.
İkinci ve üçüncü numaralardaki müruruzaman müddetine gelince : Filhakika Medeni Kanunun 897 nci maddesinde zilyet gasp ve tecavüz fiillerine ve hakkına tecavüz eden kim olduğuna vakıf olur olmaz istirdadı veya tecavüzün menini iddia etmediği halde dava hakkından mahrum olacağı ve zilyet, tecavüzü ve tecavüz edeni daha geç öğrenmiş olsa bile gasp veya tecavüzün vukuu gününden itibaren bir sene geçmekle davanın müruruzamana uğrayacağı gösterilmekte ise de zilyetliğin ihlalinden ve yedin iadesinden tevellüt eden davalar hakkında tatbik edilmesi lazım gelen müruruzamandan bahis olan bu maddenin tevhidi içtihat suretiyle halli istenilen hadiseye şümulü bulunmamıştır. Kaldıki Medeni Kanunun 896 ncı maddesi mucibince zilyetliğin ihlalinden mütevellit davanın tecavüzün refine, sebebinin menine ve zararın tazminine dair olabileceği halde 897 nci maddede münhasıran tecavüzün menine ait dava müruruzamanından bahsedilerek tazminat davasının tabi olacağı müruruzaman hakkında bir şey denmemiştir.
SONUÇ : Haksız surette zabt ve işgal sebebiyle hukukî menfaatları haleldar olan gayrimenkul maliklerinin talep edebilecekleri tazminat davaları hakkında hususî dairece takarrür etmiş olan on senelik müruruzaman müddetinin tatbik edilmesinde de isabet mülahaza olunmamıştır. Çünkü sarih veya zımnî akitten doğan alelumum kira davaları hakkında Borçlar Kanununun 126 ncı maddesi mucibince beş senelik müruruzaman carî bulunmuş olduğundan akte müstenit olmayan ve fakat hukukî neticesi itibariyle ayni mahiyette bulunan bu misillü tazminat ve münasip ücret davalarında da beş senelik müruruzaman cereyan etmesi tabiî ve zarurîdir. Binaenaleyh zikrolunan davalar hakkında da mezkur 126 ncı madde hükmüne tevfikan beş senelik müruruzaman cereyan edeceğine ekseriyetle karar verildi. 25.5.938

Ayrıca bkn:
http://www.turkhukuksitesi.com/showthread.php?t=22632
Old 11-01-2009, 16:29   #30
dilaykar

 
Varsayılan

Merhabalar,kardeşler arasında paylı mülkiyet sözkonusu olan bir dükkanı kardeşlerden biri 20 yıldır kullanıyor.Şimdi pay sahibi kardeşler bu kardeşe karşı dükkanın tahliyesini ve geriye dönük olarak 5 yıllık kira bedellerini ödemesi için önce ihtar çekmeyi düşünüyorlar(intifadan men koşulu)daha sonra da ecrimisil ve meni müd. davası beraber açılmalı diye düşünüyorum.Fakat ihtardan sonraki kira bedellerini mi alabiliriz yoksa ihtardan önceki 5 yıllık kira bedelini de alabilir miyiz?İhtarda her yılın artış oranına göre fazlaya ilişkin haklar saklı kalmak kaydıyla bir kira bedeli mi yazılmalı?
Yanıt


Şu anda Bu Konuyu Okuyan Ziyaretçiler : 1 (0 Site Üyesi ve 1 konuk)
 
Konu Araçları Konu İçinde Arama
Konu İçinde Arama:

Detaylı Arama
Konuyu Değerlendirin
Konuyu Değerlendirin:

 
Forum Listesi

Benzer Konular
Konu Konuyu Başlatan Forum Yanıt Son Mesaj
ortaklığın giderilmesi ve ecrimisil sim Meslektaşların Soruları 11 14-01-2023 16:02
Yasal Mirasçının Ecrimisil Talebi bozoli Meslektaşların Soruları 2 25-09-2006 12:03
Kamulaştırmasız El Atma-Ecrimisil arif0275 Meslektaşların Soruları 2 04-06-2006 20:46
Ecrimisil turbo Meslektaşların Soruları 5 20-04-2005 18:53


THS Sunucusu bu sayfayı 0,09241700 saniyede 14 sorgu ile oluşturdu.

Türk Hukuk Sitesi (1997 - 2016) © Sitenin Tüm Hakları Saklıdır. Kurallar, yararlanma şartları, site sözleşmesi ve çekinceler için buraya tıklayınız. Site içeriği izinsiz başka site ya da medyalarda yayınlanamaz. Türk Hukuk Sitesi, ağır çalışma şartları içinde büyük bir mesleki mücadele veren ve en zor koşullar altında dahi "Adalet" savaşından yılmayan Türk Hukukçuları ile Hukukun üstünlüğü ilkesine inanan tüm Hukukseverlere adanmıştır. Sitemiz ticari kaygılardan uzak, ücretsiz bir sitedir ve her meslekten hukukçular tarafından hazırlanmakta ve yönetilmektedir.