Ana Sayfa
Kavram Arama : THS Google   |   Forum İçi Arama  

Üye İsmi
Şifre

Hukuk Haberleri Hukuk Haberleri, duyuruları, güncel hukuki gelişmeler. [Haber Ekleyin]

Zina Suç Değil Ancak Konut Dokunulmazlığının İhlali Var

Yanıt
Old 03-04-2007, 00:58   #31
Kemal Yıldırım

 
Mahçup

Alıntı:
Bir insanla birlikte yaşıyorum
Bir bulaşık makinamız var
faturası bana kesilmiş
Değiştirmeye karar verdim
Anahtarı verdim ve baba eskisini al götür dedim

hırsızlık veya konut ihlali nasıl oluşur

Böyle bire durumda bu suçların oluşması imkansız tabiki. Bu suçlar kasten işlenebilir. Biz burada sadece genel olarak 'konut dokunulmazlığının ihlali' ni değerlendirdik.

En başından beri ya biz sizi yanlış anladık, ya da siz bizi yanlış anladınız.

Saygılar...
Old 03-04-2007, 09:05   #32
Av. BNK

 
Varsayılan

Meşru durumları gayri meşru gibi yansıtıp konut dokunulmazlığındaki meşruluk ölçütünü bulandırıyorsunuz.

Adam giyinik olsa bile eğer diğer eşin izni olmadan eve girmişse durum gayri meşrudur ve konut dokunulmazlığının ihlalidir.

Size ait olduğu belgelenebilen bir makinayı dahi ne amaçla olursa olsun babanıza eşinizin izni olmadan veremezsiniz. Çünkü eğer edinilmiş mallara katılma rejimine tabiiseniz o makinada eşinizin de hakkı var. Dolayısıyla Konut dokunulmazlığı suçu oluşur.

Yok mal ayrılığı rejimine tabiiseniz eğer ve malın size ait olduğunu ispatlayabiliyorsanız babanıza bu malı vermenizin gayri meşru bir tarafı yok ki konut dokunulmazlığı oluşsun.
Old 04-04-2007, 16:52   #33
Av. Muzaffer ERDOĞAN

 
Varsayılan Zina Suç Değil Ancak Konut Dokunulmazlığının İhlali Var

Buradaki sorun şu:

Öncelikle rızanın varsayılması için evde yaşayanların tümünün rızası gerekiyor mu?

2. fıkra evde yaşayanlardan birinin rızasının varlığını yeterli görmüş. Buraya kadar sorun yok. Yani evde yaşayan herhangi bir kişinin rızası konut dokunulmazlığını ihlal suçunun oluşmasını engelliyor.

Sorun buradan sonraki cümle ile başlıyor.

Rızanın meşru bir amaca yönelik olması.

Meşruiyetin tanımı yok.

Genel olarak toplumsal kabul olarak tanımlanabilir.

Ancak toplumsal kabuller de zamanla değişir. Bir zaman meşru olan bir şey başka bir zaman meşru olarak kabul edilmeyebilir. Örneğin insanın köle olarak kullanılması alınıp satılması gibi.

Ceza hukukunun temel ilkelerinden birisi suçların sayılıp tanımlanmasıdır. Suçun unsurları yasada kuşkuya yer vermeyecek şekilde belirtilmelidir.

Olaya geldiğimizde
Kadın 3. şahsı eve almıştır. Rıza var. Eylem toplum tarafından hoş karşılanmasa da (burada yorum ve kanaat işin içine giriyor) onun açısından herhangi bir nedenle meşruiyet vardır. Adam da herhangi bir nedenle böyle bir hakkı olduğunu eylemin meşru olduğunu düşünebilir.

Suçun unsurlarını düşünürsek evde yaşayanlardan birisinin rızası var. Meşru olduğunu da düşünüyor. Diğeri bu rızanın meşru olmadığını düşünüyor. Bu düşünceye de üstünlük tanıyor. Yani evde yaşayanlardan birinin düşüncesini kendi düşüncesine dayanarak geçerli görüyor, diğerinin düşüncesine geçerlik tanımıyor.

Kast açısından bakıldığında ne kadının ne de 3. şahsın konut dokunulmazlığını ihlal kastı yoktur. Cinsel ilişki nedeni ile eve girilmiştir.

Meşruiyetin önemi bu noktada ortaya çıkıyor. Meşruiyeti unsur olarak kabul edersek toplumun veya kişilerin değer yargılarına göre suç yaratmış ceza vermiş oluruz. Ceza hukuku ilkelerine aykırı olan, tehlikeli olan budur.

ben bu nedenle kararın yanlış olduğunu suçun tanımını yoruma ve kabule göre değiştirip belirsizleştireceğini düşünüyorum. Karara karşı çıkış nedenim budur.

Yoksa zina yapacağımdan değil. Zaten evde zina yapanlar genellikle kadınlardır.

Saygılar
Old 04-04-2007, 17:02   #34
Kemal Yıldırım

 
Mutsuz Amaç ailenin korunmasıdır...

Alıntı:
Kast açısından bakıldığında ne kadının ne de 3. şahsın konut dokunulmazlığını ihlal kastı yoktur. Cinsel ilişki nedeni ile eve girilmiştir.

Meşruiyetin önemi bu noktada ortaya çıkıyor. Meşruiyeti unsur olarak kabul edersek toplumun veya kişilerin değer yargılarına göre suç yaratmış ceza vermiş oluruz. Ceza hukuku ilkelerine aykırı olan, tehlikeli olan budur.

Sayın muzaffererdoğan;

Biz burada faili toplumun değer yargılarını dikkate alarak değil de, böyle bir fiil(evli iken bir başkası ile ilişki) aile yapısını bozacağı ya da zedeleyeceği için -ki nitekim bozmuştur olayda- cezalandırmakta ve konuta girilmesini meşru saymamaktayız. Aile, sadece toplumsal anlamda değil, hukuksal anlamda da korunmaktadır.

Saygılar...
Old 04-04-2007, 17:16   #35
Av. Muzaffer ERDOĞAN

 
Varsayılan Zina Suç Değil Ancak Konut Dokunulmazlığının İhlali Var

İyi de sayın Yıldırım;

Bir yandan zinayı suç olmaktan çıkarıyoruz öte yandan bu fiil nedeni ile (aile birlikteliği) ceza veriyoruz. Böyle bir şey olabilir mi? Bu eylem cezayı gerektiriyorsa doğrudan suç olarak tanımlanmalıdır. Dolaylı yoldan ceza verilmesine gidilmesinin yanlış olduğu kanısındayım. Zaten kural sistematiğe de uygun değil.

diğer bir konu;
Eğer suç oluşuyorsa kadının işraki de düşünülecektir.

Saygılar.
Old 04-04-2007, 17:28   #36
Kemal Yıldırım

 
Varsayılan

Yalnız sayın muzaffererdeoğan; dikkat ederseniz bu sebeplerin yanında, fiilin aile konutunda gerçekleşmesi, ve böyle bir fiil nedeniyle konuta girilmesine diğer eş rıza göstermeyeceği nedeniyle cezalandırıyoruz.

Ben yoruldum Anlatamıyorum artık, ya da...

saygılar...
Old 04-04-2007, 18:10   #37
Av. Muzaffer ERDOĞAN

 
Varsayılan Zina Suç Değil Ancak Konut Dokunulmazlığının İhlali Var

Sayın Yıldırım: Sorun burada

Zina suç olmaktan çıkarılalı yıllar oldu.

Bu arada insanlar hiç zina yapmadılar mı?

açılan bu davalarda neden konut dokunulmazlığı ihlali oluşmadı da bugünkü heyetin aklına geliyor?

Bu suçun unsurları değişmedi.

Zina suç olmaktan çıkarıldı ise belli bir meşruiyeti kabul edildi demektir. Artık ceza hukuku anlamıbnda cezayı gerektiren bir eylem değildir. Ceza hukuku anlamında meşrudur. Yapılabilecek bir şeydir.

Medeni hukuk anlamında kusurlu sayılır. Ancak bunun yaptırımları farklıdır.

Şimdi aradan geçen yıllardan sonra "diğer eşin muvaffakatının olduğu varsayılamaz" varsayımı ile farklı bir suç ihdas ediyoruz veya yorumla suç yaratıyoruz.

Bu tartışma hukuk tekniği ile ilgili bir tartışma.

hangi nedenle evde yaşayan insanlardan birinin istemini diğerinin istemine üstün tutuyoruz. Bu eşitlik mülkiyete rağmen kullanım hakkının eşit olması gerektiği şeklindeki sizin düşüncelerinizdi.

Şimdi değer yargılarınıza uygun olmadığı için kadının isteminin geçersiz olduğunu savunuyorsunuz. Evi kullanmakta kadın da erkek te eşit hakka sahipse erkeğin istemediği var sayılarak eve girmenin meşru olmadığı sonucuna varmak sadece kişisel inanç ve değerlerden kaynaklanır. Objektif bir yaklaşım ve kriter yoktur. Ceza hukukunda böyle şey olmaz. Benim karşı çıkışım bundandır.

Saygılar
Old 04-04-2007, 19:50   #38
Av. BNK

 
Varsayılan

Meşruluk sadece ceza hukuku ile ilgili değidir. Kanuna aykırı her durum gayri meşru sayılabilir.

Daha önce bunu açıklamıştım. Buna göre TMK aileyi koruyan hükümleri ile aile konutundaki meşru ve gayrimeşru durumların da çercevesini çizmiştir.
Old 06-04-2007, 12:26   #39
Av.Habibe YILMAZ KAYAR

 
Varsayılan

Merhaba

Site Üyesi Gemici'nin konu ile ilgili yazışması,yazanın izni ile aşağıda yayınlanmıştır.
------------------------------------------------------
Konut Dokunulmazligi

Alman Ceza Kanunu:
Madde 123 (§ 123 StGB Hausfriedenbruch)Konut dokunulmazlığının ihlali

(1) Bir başkasının konutuna, işyerine veya sınırlandırılmış(çit, tahta perde, duvarla ayrılmış)mülküne, veya kamu hizmetine veya trafiğine ayrılmış kapalı yerlere, hukuka aykırı olarak giren veya orada izinsiz olarak bulunan, hak sahibinin çık talebine rağmen oradan ayrılmıyan kişi bir yıla kadar hapis cezası veya para cezası ile cezalandırılır.
(2) Suç sadece dilekçe üzerine takip edilir.

Benim düşünceme göre Alman Ceza Kanunu’nun getirdiği sistem Ceza kanunumuza kıyasla şok daha başarılı; Konut dokunulmazlığı çerçevesine giren yerler belirtilmiş ve hukuka aykırılık(Rechtswidrigkeit) dokunulmazlığın ihlalinin kıstası olarak belirtilmiş. Ceza kanunu Alman kanunundaki ‘hukuka aykırılık’ın’ yerine ‘mağdurun rızasını’ kıstas olarak getirmiş. Bu rıza kriterine dayanarak konuta gelen icra memuru ‘kişinin rızası olmadan konuta giremez mi, diyeceğiz?’Anayasa’nın 21. Maddesinin aşık hükmüne rağmen, ceza kanununa ‘hukuka aykırılık’ kavramı konulmuş olsaydı kanun yapma tekniği bakımından daha doğru olurdu diye düşünüyorum.

Serbest olarak Türkçe’ye çevirdiğim maddenin metnindende anlaşılacağı üzere konut dokunulmazlığının çerçevesi bir hayli geniş tutulmuş; maddenin kapsamına oturulan barakalar, caravanlar ve çadırlarda giriyor.

Alman hukukuna göre konut dokunulmazlığı konusunda hak sahibi olan kişi konut sahibi, kirada oturuluyorsa kiracı ve konut sahibinin iradesini temsil eden aile bireyleri. Kanun burada kadınla erkek arasında herhangi bir ayırım yapmıyor. O konutta oturan kişilerden herbirisinin ayrı ayrı, evli olsunlar veya olmasınlar, konut dokunulmazlığının ihlalini ortadan kaldırmada bir hakları olduğu düşüncesindeyim; Çocuklar dahil. Çocukların dilekçe haklarını anne baba kullanabilir.

Kiracılar konut dokunulmazlığı haklarını ev sahibine karşı’da kullanabiliyor.

Konutta oturan herkesin konut dokunulmazlığının ihlalini bertaraf etmede hak sahibi olduğu gerçeği, ister istemez ‘anlaşmazlık olduğunda nasıl bir çözüm yolu bulunur’ sorusunu akla getiriyor.

Bu konuda kanun herhangi bir hüküm getirmemiş. Çözümü hukuk literatürü ve mahkemeler getiriyor. Buna göre eşlerden herbiri tek başına, diğerinin iznine gerek olmadan, kimi konuta alacağına ve kimi almıyacağına kendisi karar verir. Başka türlü bir çözüm yaşam koşullarına ters düşer. Hakim fikre göre bu kaidenin bir istisnası var: Kiracılardan bir tanesinin rızası, eğer bu rıza diğer kiracı için kabul edilmesi olanaksız bir duruma yol açıyorsa, geçersizdir Böyle bir duruma örnek olarak Alman hukuku beraber yaşıyan eşlerden birisinin başka bir sevgilisini ortak konuta getirmesini gösteriyor ve diğer eşin durumu kabullenmesinin kendisinden beklenemiyeceğini belirtiyor.
Bu foruma başlık olan ‚Evli kadının evi tehlikeli!’ Cümlesinin tamamlayıcısı olarak ‚Evli erkeğin evi tehlikeli!’ cümlesini okuyacağımız hayalininin gerçekleşmesi ümidi ile
Konut dokunulmazlığının ihlâli
MADDE 116. –
(1) .....
(2)...... Ancak bunun için rıza açıklamasının meşru bir amaca yönelik olması gerekir.
(3)........

Buradaki ‘meşru amaç’tan ne anlaşılması gerektiğini bilen birisi varsa açıklarsa memnun olurum. Meşru olmayan amaçtan Çete kurmak, memleketi peşkeş çekmek, hırsızlık ve adam öldürmek için plan yapmak gibi suçlar mı kast ediliyor acaba.

Bu konuda Alman Sistemi ile Türk Sistemi arasında çok büyük bir fark olduğu düşüncesindeyim. Alman Sistemi rıza gösterip göstermemeyi kişinin durumundan yola çıkarak deşerlendiriyor; Türk Sistemi ‘meşru bir amaca yönelik olması gerekir’ derken öbjektif bir kıstas getiriyor diye düşünüyorum. Konu üzerinde tam olarak bir fikir edinemedim daha, ama kafama takıldı...

Saygılarımla

Gemici
Old 06-04-2007, 14:07   #40
Av. BNK

 
Varsayılan

Gayri meşruluk hukuka aykırılıktan daha geniş kapsamlı bir kavramdır. Anayasa hukukunun meşruluk ile kanunilik arasındaki farkı anlatmama gerek yok sanırım. Bu açıdan bakıldığında bizim ki daha kapsamlı denebilir. Ama Alman hukukundan daha kötü denemez. Çünkü meşruluğun içine hukuka uygunlukta girer. Hukuka aykırı bir amaç için girildiyse aynı zamanda gayri meşrudur.

Kiracının konut dokunulmazlığı hakkına gelince bu bizim hukukumuz da zaten var. Evin maliki olması kiracının evinin içine girme hakkı vermez. Hukuk Fakültesinde başıma gelen bir olayı anlatayım o zaman kiracılarla ilgili durumu daha iyi anlarsınız.

Bir arkadaşım Konya'da ev tutmuştu. Hafta sonu tatilinden sonra Ankara'dan Konya'ya birlikte gittik. Arkadaşım bana bize gidelim, çantalarımızı bırakalım, dersten çıkınca eve gider ben de kalırsın dedi. Ben de kabul ettim. Çantalarımızı eve bırakıp kampüse gittik. Akşam dersten çıktıktan sonra arkadaşımın evine geldik. Kapının açık olduğunu ve evin içinde de birinin olduğunu gördük. Ben eve hırsız girdi sandım ama arkadaşım adamı tanıdı. Eve giren ev sahibiymiş. Arkadaşıma vermediği başka bir anahtarla içeri girmiş. Ne arıyorsun dediğimizde sabah eve çantalarla geldiniz içinde içki getirmiş olabilirsiniz bu apartmanın namusu var onun için içki arıyorum dedi. Arkadaşım ev sahibinin ifadesini okşayarak alırken ben de polisi aradım ve konu yargıya intikal etti. Adam konut dokunulmazlığını ihlalden hüküm giydi. Aradan 12 yıl geçtiği için ne ceza aldığını unuttum. Yani alman hukukuna bakmaya gerek yok.
Old 18-10-2007, 18:20   #41
Av. Salim

 
Varsayılan

ALINTI :

Zina suç olmaktan çıkarılalı yıllar oldu.

Bu arada insanlar hiç zina yapmadılar mı?

açılan bu davalarda neden konut dokunulmazlığı ihlali oluşmadı da bugünkü heyetin aklına geliyor?

Bu suçun unsurları değişmedi.

Sayın Muzaffer doğan,

Yeni TCK' daki

Değişik 3. fıkra: 5328 - 31.3.2005 / m.8) (3) Evlilik birliğinde aile bireylerinden ya da konutun veya işyerinin birden fazla kişi tarafından ortak kullanılması durumunda bu kişilerden birinin rızası varsa, yukarıdaki fıkralar hükümleri uygulanmaz. Ancak bunun için rıza açıklamasının meşru bir amaca yönelik olması gerekir.

hükmüne ben eski TCK'da rastlayamadım. Acaba hiç bir şey değişmemiş mi gerçekten ?
Old 18-10-2007, 22:24   #42
Av. Muzaffer ERDOĞAN

 
Varsayılan Türk Hukuk Sitesi Forum Alanları > Hukuk Forumları > Hukuk Haberleri > Zina Suç Değil

Sasyın Salim:

Meşruiyet sizce nasıl bir kavram?

Ceza hukukunda hangi eylemin suç oluşturacağı tarif edilir. Kanunsuz suç ve ceza olmaz.

Bir eylemi meşru olmadığı için bu kadar tartışıyorsak ortada TARİF EDİLMEMİŞ bir suç vardır. Bu da ceza hukukunun temel ilkelerine aykırıdır.

Meşruiyet kavramı üzerinde biraz duralım. Meşruiyet kabaca toplumsal olarak kabul edilebilirlik olarak ifade edilebilir.

Türkiyede insanların çoğunluğu ramaznda oruç tutar, bu çoğunluğun kabulü.

Oruç tutan insanların bir kısmı sizin ramazanda yemek yemenize veya sokakta sigara içmenize ses çıkarmazken bir kısmı da müslüman mahallesinde salyangoz sattırmam mantığı ile size müdahale eder. Bunlardan hangisi meşru?

Bir ceza kuralı meşruiyet anlayışı ile nasıl açıklanabilir?

Ceza kuralının herkesin anlayacağı biçimde neyin yasak olup neyin yasak olmadığını anlatması gerekir.

Kişilere özel yorumların ceza hukukunda etkili olmasına olanak verirsek bu işin altından kalkamayız.

Yasa maddesinde ortak yaşayanlardan birisinin rızası yeterli görülüyor. Meşruiyet tartışması sonradan gelişti. Bu meşru amacı nasıl açıklayacağız? Hele de bir ceza hükmünde. Sizin duygunuza göre mi?

O zaman başlayalım: Eşcinsellik suçtur. Meşru değildir. Transseksüellik de suçdur. Meşru değildir. Yassa maddesi? Neyse devam etmemeyeyim. Örnekleri çoğaltabilirim. Ama sizin için meşru olmayan bu eylemler başkaları için yşamsal bir değer olabilir.

Burada tartışılan temel olarak ahlak kuralları veya toplumsal kabul değil. Burada tartışılan bir ceza hükmünün böyle (değişken) temele dayanılarak konulamayacağı. Yoksa bu gün meşru olmayan yarın meşru olabilir yada tam tersi. Böyle bir hüküm ceza hukukunda yer alamaz. Meşruiyetin objektif kıstaslarının tanımlanması gerekir.

Saygılarımla
Old 19-10-2007, 11:49   #43
Av. Salim

 
Varsayılan

Sayın muzaffer doğan,

Bu ülkede yasalar değişmediği halde dün ceza verilmeyen şeye bugün ceza verilebiliyor malesef. Bunun pek çok uygulamasını gördük. Bu konudaki şikayetinize katılıyorum.

Ama ben size diyorum ki yasa değişmiş, siz yasa değişmediği halde diyorsunuz, onu ifade ettim. Yasa değişmiş. Siz yasa net değil , açık değil, ceza hukuku tekniğine uygun değil demek istiyorsunuz galiba, ama sanırım alıntı yaptığım cümleleriniz bu söylemek istediğinizi ifadeye çok elverişli değildi.

Yine yasa maddesinin gerekçesinde eşlerden birinin rızasının meşru olmadığına dair mantığı ortaya koyan örneklemeler de var. Yasa koyucunun mantığı oradan anlaşılabilir.

Eşlerden birinin onun rızası olmaksızın müşterek konutta başka biriyle ona ihanet etmesi, onu aldatması onun konut dokunulmazlığını ihlal etmez mi sizce ? Aile kurumu anayasamızda, Medeni Kanunumuzda karşılıkla sadakat üzerine kurulmamış mıdır? O sadakati te geçtik, hiç olmazsa eşinizin sizi başka bir mekanda değil de oturduğunuz evinizde aldatması meşru bir amaç mıdır ? Görüşünüze saygılıyım, fakat Yargıtayın bu kararının sizi neden bu kadar çok rahatsız ettiğini de anlayabilmiş değilim.

Yargıtayın bu kararının yasa maddesinin gerekçesine, yasa koyucunun amacına uygun olduğunu düşünüyorum.

Teşekkürler.
Old 20-10-2007, 07:48   #44
Av. Muzaffer ERDOĞAN

 
Varsayılan Zina Suç Değil Ancak Konut Dokunulmazlığının İhlali Var

Sn. Salim.

Sorun burada.

Daha önce de ifade etmiştim. Ceza hukukunun temel ilkelerinden birisi suç ve cezanın kanunda sayılmış olmasıdır. Hatta açıkça tanımlanmış olmasıdır.

Ceza hükmü getiren bir maddede meşruiyet tanımlamasının yeri yoktur.

İhtilal/Devrim koşullarını göz önüne alalım. İhtilal başladığında yasaya aykırıdır. Ama toplumsal katılımı sağladığı ölçüde meşrudur.

İhtilal başarıya ulaşışırsa meşruluk veya kanunilik gibi bir sorunu kalmaz. Bu nedenle tüm ceza yasalarında "düzeni değiştirmeye kalkışmak" suç olarak tanımlanır. Düzeni değiştirmek suç değildir.

Tüm hukukçuların bildiği veya bildiğini varsaydığım bir tanımlama vardır. "Meşru olan her şey kanuni değildir. Kanuni olan her şey de meşru değildir."

Şimdi birtceza yasasında meşruiyet kavramının yer almasını nasıl açıklayacağız. Anlatmaya çalıştığım ve bir türlü anlatamadığım olay bu. Meşruiyet göreceli bir kavramdır. Bunu sadece eve erkek alınması ile sınırlamayın. Yasada böyle bir hükmün olması yanlıştır.

Gelelim hükmün gerekçesine:
Rızası olduğu varsayılamayacağından.

Bir ceza hükmünde böyle bir gerekçe olabilir mi? Varsayımlarla bir insan cezalandırılabilir mi?

Bu durumda şüphenin sanık lehine yorumlanacağı ilkesi nerede kaldı.

Bu iki ifadenin, maddedeki amacın meşru olması ve gerekçedeki varsayım ifadelerini üst üste koyunca böyle bir ceza hükmünün kurulmaması gerektiğini, kurulamayacağını savunuyorum. Yoksa bir kadının birini eve alması beni ilgilendirmiyor. Beni ilgilendiren "meşru amaç" tanımlaması ve "varsayılamayacağı"gerekçesi.

Saygılar.
Old 20-10-2007, 16:23   #45
justicewarior

 
Varsayılan

konut dokunulmazlıgının ıhlalı olmayacagı evlılık bırlıgıyle celısmektedır cunku evlılık tektaraflı yapılmamıs bır sozlesmedır evlılık bırlıgı devam ederken cıftlerın bırbırlerıne karsı hak ve sorumlulukları mevcuttur.aıle konutu tek kısının kaldıgı yer olmadıgından erkegın de dogal olarak rızası gerekmektedır kaldıkı hıcbır erkek turk toplumunda en azından normal sartlarda hıcbır erekek bu rızayı gostermeyecektır dogal olarak konut dokunulmazlıgını olamayacagından bahsedılemez.toplumun temelı aıledır.kanunlarımızla zına suc olmaktan cıkarıldıgından konut dokunulmazlıgının da olmadıgından bahısle toplumun temelı aıle bırlıgıne verılecek onem sarsılacak ve genclerımız gayrı mesru evlenmeden bırlıktelıklere flort sevgılı degıstırmeler dogallasacak ve evlılıklere verılen onem azalacaktır.cunku evlılıgın onemı kalmayacak ınsan korunmadıgı guvende hıssetmedıgı hangı kuruma saygı duyar kı.ve sonucta cocugu doguran anadır mantıgıyla babasını bılmeyen yada farklı kısının nıkahında olupta baska babadan dogurtulan cocukların sayısının artmasının onune gecılmeyecektır.soruyorum kım bu sartlarda evlılık bırlıgıne guvenıp te evlılık yapar kı.kısacası aldatmanın erkegı kadını yok aldatanlarda herzaman aldatıldıklarını unutmamalılar saygılar
Old 21-10-2007, 02:04   #46
Av. Muzaffer ERDOĞAN

 
Varsayılan Zina Suç Değil Ancak Konut Dokunulmazlığının İhlali Var

Konu hala evli bir kadının cinsel ilşki amacı ile bir erkeği eve alması ile sınırlandırılarak tartışılmaya çalışılıyor. Ancak olay bu değil. Geçmişteki tartışmalarımda farklı örnekler vermiştim. Son açıklamamda çok net olarak anlattım. Benim sorunum yasa hükmünde taraflardan birinin muvaffakatının olması ve bunun da meşru amaca yönelik olması şeklindeki düzenleme.

Farklı bir açıdan yaklaşalım o zaman. Eşlerden birisi sadece diğerini gıcık etmek için eve davet ediyor. Cinsel ilişki güdüsü kesinlikle yok. Davet eden/edilen kadın da olabilir erkek de. Bu davet meşru mudur? Savunma da şöyle: Davet eden eş kavgalıydık. Çok sinirli idim. Bu arkadaşımla konuşunca rahatlıyorum. Zaten geldiğinde de salonda oturmuş karşılıklı kahve veya içki içiyorduk. İkimiz de giyiniktik. Diğer eş de benim bu kişinin eve girmesine muvaffakatım olmadığını biliyor. ve sırf beni sinirlendirmek için çağırdı diyor.

Bu davet meşru mudur? burada meşruiyetin tanımlamasını kim nasıl yapacaktır? Benim karşı çıkış noktam bu: Göreceli kavramlara dayanılarak bir ceza kuralı konulamaz.

Şimdi a savcısına göre davet meşru ise dava açılmasına gerek görülmeyecektir. B savcısına göre meşru değilse dava açılacaktır. Açılan dava a mahkemesinde açılıp yargıç bunu meşru görürse beraat kararı verilecektir. b mahkemesi hakimi ile meşru olmadığını düşünüp mahkumiyet kararı verebilecektir.

Çağrının meşru olup olmaması suçun objektif unsurlarından birisidir ve bu şekilde düzenlenen unsur da objektif değil, tamamen takdiri, subjektif bir unsurdur. Bu subjekvite ise taraflara ait değil (kastın olması gidi) irdeleyen diğer sujelerce yerine getirilen bir subjektifliktir. Halbuki suçun subjektif unsurları faile ilişkindir. 3. kişilerin yorumuna ilişkin değil.

BURADA CEZALARIN KANUNİLİĞ İLKESİ NEREDE BANA BİRİSİ ANLATSIN. bU NASIL YASADA AÇIK VE SEÇİK TANIMLANMIŞ SUÇ?

Yargıtay'ın gerekçesi ise tam bir felaket. Kocanın muvaffakatının olduğu varsayılamayacağından. Yahıu hiç olmasa kocanın muvaffakatının olup olmadığı konusunun araştırılması açısından boz, sonra bu hükme var. Ceza hukukunda varsayılacağından/varsayılamayacağından gerekçe ile hüküm kurulması sizce ne kadar doğru. İnsana varsayımla ceza verilir mi?

Saygılar.
Old 21-10-2007, 04:40   #47
Av. Muzaffer ERDOĞAN

 
Varsayılan Zina Suç Değil Ancak Konut Dokunulmazlığının İhlali Var

Şu meşruiyet kavramı üzerinde biraz daha duralım.

Hitler almanyası. Hitler toplumsal destekle iktidara geldi. Geldikten sonra da desteği arttı.

Toplama kampları, yahudilerin sabun yapılması. Yasal koşullar ve toplumsal destek var. Sizce meşru mu?

Eşlerden birisi yahudileri evinde saklayıp kaçırmaya çalışıyor, diğeri buna karşı çıkıp hatta ihbar edebileceğini söylüyor. Hangisi meşru?

Örnekler çoğaltılabilir.

Saygılar.
Old 21-10-2007, 06:27   #48
oguzhand0

 
Varsayılan

Kanun maddesinden ziyade bu konudaki asıl ve en önemli sorun meşru kelimesinin anlamıdır.

Aramızda hala meşru kelimesinin anlamı konusunda bir uzlaşı yok değil mi?

Hmm. Meşru..

Bazı sözlüklere göre; yasanın, dinin ve toplumun uygun bulduğu şey manasında.

Sorun şu ki; yasa uygun buluyor yada toplum uygun bulmuyorsa?

Yani Sayın muzafferdoğan'ın örneğine bakarsak; Hitler Almanyasında yahudilerin sabun yapılması gayet meşru, ancak yahudileri kaçırmaya çalışmak kesinlikle meşru değil, eğer meşruluğu kanun anlamında okursak.

Ama dinin öngördüğü şekle indirgersek; bir insanın bir insanı yakması hatta sabun yapması kanaatimce kesinlikle meşru değildir.

Ayrıca şu da var ki burada hukuku konuşmaktayız. Yani meşruluğu önce hukuki anlamıyla kullanacağız. O yüzden bence Hitler'in Yahudileri sabun yapması gayet meşru idi. Çünkü meşruluğu kanun ile yasal zemine taşınmış idi...

Sonuç olarak bu konuyu tartışabilmek ve bir sonuca bağlayabilmek için; meşruluk ve meşruiyet kavramının ""yasalara göre"" kesin çizgilerini belirlemeliyiz.
Old 21-10-2007, 07:49   #49
Av. Muzaffer ERDOĞAN

 
Varsayılan Zina Suç Değil Ancak Konut Dokunulmazlığının İhlali Var

Daha önce de ifade etmiştim. Meşruluk ve kanunilik kavramı farklı kavramlardır. Meşruiyet TOPLUMSAL kabulü içerir.

İhtilal örneğine dönelim.

İhtilal başarıya ualaştı ise meşru da olabilir meşru olamyabilir de. Toplumsal kabul görmedi ise meşru değildir.

Birsürü örnek verilebilir ama örneğin şili diyelim. genel kabul gördüğü için.(meşru olamayan ihtilal)

İhtilal başarıya ulaşmadı ise meşru olamktan çıkacak mı. Meksikada Zapata örneği. İhtilal meşrudur ama kanuni değildir.

Meşruiyeti kanuni olmakla karıştırmamak gerekir. Sorun da burada. O zaman meşruiyet tanımlanmamış bir unsur.

Saygılar.
Old 21-10-2007, 07:57   #50
Av. Muzaffer ERDOĞAN

 
Varsayılan Zina Suç Değil Ancak Konut Dokunulmazlığının İhlali Var

Özürlerimle bir şey eklemek zorundayım;

Hukuk kendi meşruiyet tanımlamasını koyar. Koymadı ise bu meşruiyet tanımlaması felsefeye göre belirlenir.

Ben de hukuki meşruiyet tanımlamasını ve bu maddenin buna göre yormunu arıyorum.

Yardımcı oldunuz Sağ olun.

Saygılar
Old 21-10-2007, 20:33   #51
Av. Ö.Erol Yavuz

 
Varsayılan

Katılımcıların görüşlerini etkiler mi bilmiyorum. Ancak, habere konu Yargıtay kararının büyük bir ihtimalle aşağıya eklediğim karar olduğunu tahmin ediyorum. Gazete haberi ile karar arasında farkları ilginç bulduğum için ekliyorum.

Saygılarımla.

T.C. YARGITAY
2.Ceza Dairesi

Esas: 2005/7752
Karar: 2006/4882
Karar Tarihi: 15.03.2006

ÖZET: Evli bir kadınla ilişki kurmanın, evlilikte bağlılık yükümlülüğünü öngören Türk Medeni Yasasına, dolayısıyla hukuka aykırı olduğu ve kocasının haklarına saldırı niteliğinde bulunduğu açıktır. Böyle bir ilişkinin kendi evinde kurulmasına, kocanın rızasının olması elbette düşünülemez ve varsayılamaz. Olay gecesi sanığın, kocasının rızasının söz konusu olmayacağını bilerek ve kendi iradesiyle konuta girdiği ve varsayılan rızasızlık nedeniyle de atılı suç oluştuğu gözetilmeden, yasal olmayan gerekçe ile sanığın beraatına karar verilmesi doğru değildir.

(765 S. K. m. 193) (5237 S. K. m. 116)

Geceleyin konut dokunulmazlığını ihlal suçundan sanık A. Paladır'ın yapılan yargılaması sonucunda; beraatına dair T. Sulh Ceza Mahkemesinden verilen 25.06.2004 tarihli hükmün Yargıtay’ca incelenmesi müdahil vekili tarafından istenmekle ve dosya C.Başsavcılığının 15.07.2005 tarihli tebliğnamesiyle dairemize gelmekle yapılan inceleme sonunda gereği düşünüldü.

Yerel mahkeme, Medeni Yasadaki son değişiklik ile kocanın aile reisi olmasının kalktığını belirterek sanığın, konuta katılanın eşinin rızasıyla girmesi eyleminde konut dokunulmazlığını bozma suçunun yasal öğeleri oluşmadığından beraat kararı vermiştir.

Bu kabul yasaya aykırıdır. Zira 765 sayılı TCY'nın 193.maddesi irade ve rıza özgürlüğünü ihlal ederek konuta girmeyi yasaklamıştır. Konuta girmede rızadan söz edebilmek için ise failin başkalarının haklarını çiğnememesi zorunludur.

Evli bir kadınla ilişki kurmanın, evlilikte bağlılık yükümlülüğünü öngören Türk Medeni Yasasına, dolayısıyla hukuka aykırı olduğu ve kocasının haklarına saldırı niteliğinde bulunduğu açıktır. Böyle bir ilişkinin kendi evinde kurulmasına, kocanın rızasının olması elbette düşünülemez ve varsayılamaz.

Olay gecesi sanığın, saat 23.30'da kocasının (katılanın) bulunmadığı bir sırada, katılanın (kocanın) eşinin rızasıyla eve girdiği, sanığın ikrarıyla ve tanık olarak dinlenen katılanın eşinin anlatımı ile kanıtlanmıştır. Oluşa uygun ve yerel mahkemece de kabul edilen böyle bir eylemde, yaşamın olağan akışına göre, kocanın rızasının bulunduğu düşünülemez ve varsayılmaz. Kaldı ki, yakınanın iddiasına göre; gece evine geldiğinde kapının eşi tarafından geç açılması üzerine kuşkulanarak evin içini araştırması sırasında, karyolanın altında yarı çıplak biçimde sanığı yakalaması biçimindeki eylemde ise kuşkusuz kocanın rızasının olduğu yine düşünülemez ve varsayılamaz.

Olay gecesi sanığın, kocasının rızasının söz konusu olmayacağını bilerek ve kendi iradesiyle konuta girdiği ve varsayılan rızasızlık nedeniyle de atılı suç oluştuğu gözetilmeden, yasal olmayan gerekçe ile sanığın beraatına karar verilmesi.

Bozmayı gerektirmiş, müdahil vekilinin temyiz itirazları bu itibarla yerinde görülmüş olduğundan hükmün bu sebepten dolayı istem gibi BOZULMASINA 15.03.2006 gününde oybirliği ile karar verildi.(¤¤)

Sinerji Mevzuat ve İçtihat Programları
Old 22-10-2007, 06:15   #52
Av. Muzaffer ERDOĞAN

 
Varsayılan Zina Suç Değil Ancak Konut Dokunulmazlığının İhlali Var

Sayın Yavuz; Önce emeğiniz için teşekkürler. Ama sonuç değişmiyor.

Diyelimki eski arkadaşlarımdan iki örgüt üyesi var. Bunlar aranıyor. Ben de birini eve getirdim.

Bu anlayışa göre eşimin muvaffakatini almadığım için onun sevmediğini eve getirdi isem ben yardım yataklıktan, eve getirdişğim arkadaş da konut dokunulmazlığını ihlalden ayrıca ceza yiyeycek.

Eşimini sevdiği arkadaşı getirdiğimde ben veya eşim veya ikimiz birden yardım yataklıkdan ceza yiyeceğiz. Eşim benim getirdiğinden ve arandığından haberim yoktu (sevdiğim bir insan olduğu için evme gelmesinde ve kalmasında bir sakınca yok) derse gene sadece ben yardım ve yataklıktan ceza yiyeceğim. Diğeri konut dokunulmazlığını ihlalden ceza yemeyecek.

Benim tartıştığım "meşruiyet" gibi bir kavramın ceza hukuk kuralları içinde yer almaması gerektiği. Burada meşruiyeti kaldıran tek neden eşimin getirdiğim arkadaşımı sevmemesi mi. Şu meşruiyeti bana bir anlatın.

Her ikisi için de eşimden izin almadım ve eşimin onamı olup/olmadığından onların haberi yok.

Bence her iki insan açısından da meşru olmak ortadan kalkmaz, aksini düşünürsek her ikisi de meşru bir amaç için gelmemiştir.

Kuşkusuz ki burada yeniden meşruiyet ve kanunilik tartışması kendini gösterecektir. Bu iki insanın da eşlerin kardeşleri olduğunu ve iki eşin de bir birinin kardeşini sevmediğini varsayalım. Kardeşinize yardım etmek mi meşrudur, ihbar etmek mi?

Eklediğiniz ve belirttiğiniz gibi büyük bir olasılıkla tartışmanın başlangıcına neden olan olayda zaten adam evi aramış, polis çağırmış, gereken şeyleri yapmış. Onamının olmadığı açık. Buna karşın yargıtay varsayılamaz tanımlamasını kullanıyor. Neden?

Gelelim diğer bir olasılığa;

Belkiş de kadın biz kocamla konuştuk buna izin verdi dedi. (Somut olayda saklanması nedeni ile bu olasılık pek yok ama başka olaylarda karşımıza çıkabilir) Kast unsurunu nasıl oluşturacağız? Varsayımla mı?

Meşruiyet başka anlamlarda bir şeyler tanımlayabilir ama ceza hukuku açısından benim için bir şey tanımlamıyor. Böyle bir kural olmaması gerekir. Birilerinin böyle bir şey kabul edilemez varsayımı benim için bir kural olamaz ve böyle bir kural konulamaz. Bazı arkadaşlar hiç bir erkek böyle bir şeyi kabul etmez demişler, bir ara İstanbulda bazı konaklarda grup yapıldığı gazetelerde yer almıştı. Demek ki olabilirmiş.

Düşüncemde ısrarlıyım. Varsayımla ceza verilemez.

Saygılar
Old 22-10-2007, 07:52   #53
Av. Muzaffer ERDOĞAN

 
Varsayılan Zina Suç Değil Ancak Konut Dokunulmazlığının İhlali Var

Başka bir örnek;

Bir kardeşim var serseri mi serseri

Geldi sizde kalacağım dedi;

Hem de çok sarhoş. Eşimde kardeşimi sevmez.

Şimdi ayakta duramayan kardeşimi eve almak mı meşru, kapıdan çevirmek mi?

Benim açımdan sorun yok da kardeşim konut.. ihlalden ceza yiyecek.

Saygılar
Old 22-10-2007, 21:47   #54
Av. Ö.Erol Yavuz

 
Varsayılan

Sayın muzaffererdoğan, yargıtay kararını görüşlerinizi cevaplamak için eklemedim. Ekleyiş amacımı da açıklamıştım, ancak gözden kaçmış herhalde, haberle kararın karşılaştırılması yapılırsa farklar ortaya çıkar diye düşünüyorum.

Özellikle, konut dokunulmazlığı suçlarında “meşru olmayan amaç” kavramıyla ilgili, yine 765 sayılı yasa zamanından kalma, eski tarihli bir kararı da ekliyorum.

Saygılarımla.

T.C. YARGITAY
Ceza Genel Kurulu

Esas : 1991/4-102
Karar : 1991/135
Karar Tarihi : 06.05.1991

ÖZET: Uyuşmazlık, sanıkların geceleyin girdikleri merdiven sahanlığının konut eklentisi sayılıp sayılmayacağı ve yüklenen suçun oluşup oluşmadığına ilişkindir. Sanığın, etrafı çitle çevrili avluya girip müştekinin ahırı önünde kavga ettiği, girilen avlunun şikayetçinin konutunun eklentisi olduğu açıklığa kavuşturulmuştur. Sanıkların meşru olmayan amaçla merdiven sahanlığına girmeleri ile şikayetçinin huzur ve güveni bozulmuş, şahsi hürriyetine saldırıda bulunulmuştur. Bu itibarla, sanıkların girdikleri yerin; dış alemden ayrılmadığı, mahalle yoluna ve çevredeki konutlara ulaşabilmek için kullanılabilecek şekilde etrafa açık bir mahal olup suçun oluşmadığı ileri sürülemez.

(765 S. K. m. 193)

Dava: Geceleyin konut dokunulmazlığını bozmak suçundan sanıklar Musa ve Ramazan'ın, TCY.nın 193/2, 59,647 sayılı Yasanın 4. maddeleri gereğince 750.000'er lira ağır para cezası ile cezalandırılmalarına ilişkin (Yahyalı Asliye Ceza Mahkemesi)nce verilen 30.5.1990 gün 1991/168 sayılı hükmün sanıklar vekili tarafından temyizi üzerine dosyayı inceleyen Yargıtay 4. Ceza Dairesi 26.2.1991 gün, 547/1185 sayı ile hükmün onanmasına "Sanıkların girdiği yer, mağdurların rıza gösterdikleri herkese açık kesimdir. Eylem TCY.nın 547. maddesine uygundur" karşı oyu ile ve oyçokluğuyla karar vermiştir.

Yargıtay C. Başsavcılığı 21.3.1991 gün, 25 sayı ile;

"Konut ve eklentisinin çevresi duvar, kapı gibi engellerle belirgin şekilde tecrit edilmelidir. Müdahile ait evin etrafı açıktır. Dışardan on yedi basamaklı merdivenle çıkılmakta, dış kapı önünde 110 cm. genişlikte sahanlık bulunmaktadır. Burası herkese açıktır. Girişi önleyecek kapı veya bir başka engel yoktur. Konutun eklentisi olarak kabul edilemez. Sahanlığa çıkılarak kapı ve cama vurulmasında konut dokunulmazlığını bozma suçunun kasıt ve unsurları bulunmamaktadır" gerekçesiyle itiraz ederek Özel Daire onama kararının kaldırılmasına ve hükmün bozulmasını talep etmiştir.

Dosya Birinci Başkanlığa gönderilmekle Ceza Genel Kurulunca okundu, gereği konuşulup düşünüldü:

Karar: Sanıkların, konut dokunulmazlığını bozmak suçundan TCY.nın 193/2. maddesi ile cezalandırıldıkları olayda, Özel Daire ile Yargıtay C. Başsavcılığı arasındaki uyuşmazlık, sanıkların geceleyin girdikleri merdiven sahanlığının konut eklentisi sayılıp sayılmayacağı ve yüklenen suçun oluşup oluşmadığına ilişkindir.

Konut (mesken), devamlı veya geçici olarak kişilerin yerleşmek ve barınmak amacıyla oturmalarına elverişli yerlerdir. Eklenti (müştemilat) ise, konut veya benzeri yapıların kullanılış amaçlarından herhangi birini tamamlayan diğer yapılar veya yerlerdir. Diğer bir anlatımla, girilmesi konutta oturma hakkına sahip kimselerin huzur ve güvenliğini bozabilecek ek yapılar veya yerlerdir. Örneğin; avlu,ahır,bahçe,balkon, taraça,odunluk, kömürlük gibi yerler müştemilattır.

Konut ve eklenti genelde birlikte ve bir bütün meydana getirmelidir. "Eklenti" kavram olarak konuta bağlı veya pek yakın yerlerdir. Konut dokunulmazlığını bozma suçu kişi hürriyeti aleyhine işlenen suçlardan olduğu ve eklenti konutu korumada zaruri bulunduğu için yasa koyucu tarafından ayrıca korunmuştur. Girilmesi veya girildikten sonra çıkılmaması konutun huzur ve sükununu, dolayısıyla kişi hürriyetini ortadan kaldırabilecek yerler eklentidir. Bir yerin eklenti olup olmadığını saptarken dikkat edilecek husus, o yere girilmekle kişi huzur ve güvenliğinin, kişi hürriyetinin bozulup bozulmayacağıdır. Konut dokunulmazlığını bozma suçunun temel vasfı, ferdi hürriyete karşı işlenmiş olmasıdır. Korunan; mülkiyet, zilyetlik, vs. tasarruf hakkı olmayıp, oturma dolayısıyla kişi hürriyetidir.

Eklentiye girilmekle, kişi huzur ve güvenliğinin, şahsi hürriyetinin bozulup bozulmadığı; girenin amacı, davranışı, giriş nedeni ve olayın akışı içinde ihlal ettiği hukuki yarar ve korunması gereken çıkar nazara alınarak tespit edilmelidir.

Sahibinin rızası olmadan konut veya eklentiye girilmemelidir. Girmenin gizli veya hileli olması, konut sahibinin rızası olmadığını ve alenen girme halinde men edileceğinin delilidir.

Ceza Genel Kurulu'nun 27.1.1969 gün 542/31 sayılı kararında "Apartman cümle kapısından sonraki koridorlar, katlara girilen kapıların ön kısımları o katlarda oturanların müşterek müştemilatından bulunmaktadır. Bu kısımlara mahsus ve kötü bir kasıtla giren kimse, apartman sahiplerinin hürriyetini ve masuniyetini bozmuş diğer deyimle taarruz etmiş demektir. Nitekim, Türk Ceza Kanununun 193. maddesi, ikinci babın (Hürriyet Aleyhinde İşlenen Cürümler) kısmına dahildir. Apartman cümle kapısının açık olması, apartmanın bahse konu mahallerinin genel bir mahal veya çıkmaz sokak sayılmasını gerektirmez" denilerek apartman merdivenlerinden inip çıkmanın konut dokunulmazlığını bozma suçunu oluşturduğu kabul edilmiştir.

Ceza Genel Kurulu'nun 11.3.1991 gün 25/67 sayılı kararında da, şikayetçinin izni olmadan ve yasal olmayan bir amaçla konutun eklentisi olan apartman sahanlığına girilmekle, şikayetçinin huzur ve güvenliğinin bozulduğu, konut dokunulmazlığını bozmak suçunun oluştuğu belirtilmiştir.

Bir çatı altında bulunan bölümler, konutun eklentilerindendir (CGK.nun 12.3.1973 gün, 28/215 sayılı kararı).

"Sanığın, etrafı çitle çevrili avluya girip müştekinin ahırı önünde kavga ettiği, girilen avlunun şikayetçinin konutunun eklentisi olduğu "21.4.1986 gün, 541/236 sayılı Ceza Genel Kurulu Kararında açıklığa kavuşturulmuştur.

Kapıları kilitli olmayan avlu içinden otonun alınması, müştemilattan yapılan hırsızlık olarak kabul edilmiştir. (CGK.nun 6.2.1989 gün, 556/38 sayılı kararı).

Maddi olayda, sanıkların; müdahilin ergin olmayan kızını 15.10.1988 tarihinde alıkoymak suçundan cezalandırılmalarına karar verilmiştir. Bu nedenle tarafların arasında husumet bulunmaktadır. Sanıklar, olay gecesi saat 01.00 sıralarında, şikayetçiye ait altı ahır olan iki katlı evin önüne gelmişler, 17 basamaklı olan merdivenden giriş kapısının önünde bulunan 110 cm. genişliğindeki sahanlığa çıkmışlar, burada bir süre kaldıktan sonra sahanlığa bakan pençere ve kapıya vurmuşlar, kapı açılmayınca geri dönmüşlerdir. Sanıkların meşru olmayan amaçla merdiven sahanlığına girmeleri ile şikayetçinin huzur ve güveni bozulmuş, şahsi hürriyetine saldırıda bulunulmuştur. Bu itibarla, sanıkların girdikleri yerin; dış alemden ayrılmadığı, mahalle yoluna ve çevredeki konutlara ulaşabilmek için kullanılabilecek şekilde etrafa açık bir mahal olup suçun oluşmadığı ileri sürülemez. İtirazın reddine karar verilmelidir.

Sonuç: Açıklanan nedenlerle, Yargıtay C. Başsavcılığı itirazının reddine, 6.5.1991 günü oyçokluğuyla karar verildi.

Çoğunluk görüşüne katılmayan iki Üye, haklı nedenlere dayanan itirazın kabulü gerektiği yönünde oy kullanmışlardır.

Sinerji Mevzuat ve İçtihat Programları
Old 30-10-2007, 23:43   #55
Av. Muzaffer ERDOĞAN

 
Varsayılan Zina Suç Değil Ancak Konut Dokunulmazlığının İhlali Var

Peki bu durumda diğer eş bu konuda (muvaffakat) beyanda bulunmayı reddederse neyapacağız?

Suçun unsurları gerçekleşmedi mi, delil yetersizliği mi, caza mı?

Saygılar
Old 31-10-2007, 00:23   #56
Kemal Yıldırım

 
Mahçup MEşru Olmayan Amaç

Alıntı:
Başka bir örnek;

Bir kardeşim var serseri mi serseri

Geldi sizde kalacağım dedi;

Hem de çok sarhoş. Eşimde kardeşimi sevmez.

Şimdi ayakta duramayan kardeşimi eve almak mı meşru, kapıdan çevirmek mi?

Benim açımdan sorun yok da kardeşim konut.. ihlalden ceza yiyecek.

Saygılar

Sayın muzaffererdoğan;

Daha önce de defalarca tekrarladığımız gibi, eve giren kişinin meşru olmayan bir amaç için girmesi gerekiyor. Kardeşinizin sizde kalacak olmasına meşru olmayan bir durum göremiyorum ben. Olayın gerçek yüzünde farklı bir durum varsa da onu bu yazdıklarınızdan anlayamayız

Saygılar...
Old 31-10-2007, 00:25   #57
oguzhand0

 
Varsayılan

Ve yine aynı konuya geliyoruz (:

Meşruluğu kim belirler?

Yasa mı?
-----------------
Yineliyorum tekrar sorunun kaynağı bu konu üzerinde uzlaşmayla eşdeğerdir.

Meşruluk; evet mantıklı bir kelime. Ancak topluma göre mi yoksa hukuka göre mi?
Old 05-11-2008, 14:41   #58
prometeus

 
Varsayılan

765 sayılı Kanunun 193 ve 194 üncü maddelerinde düzenlenen Mesken Masuniyetinin İhlali Suçu; 5237 S.lı Kanunun 116 ıncı maddesinde “Konut Dokunulmazlığının İhlali” başlığıyla

1) Bir kimsenin konutuna, konutunun eklentilerine rızasına aykırı olarak giren veya rıza ile girdikten sonra buradan çıkmayan kişi, mağdurun şikâyeti üzerine, altı aydan iki yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır.

YELİZ hanım ,116. maddede geçen ( konut ve eklentileri ) ifadesinden kasıt , kişilerin güvenli olarak yaşadıkları özel yaşam sahası , yani evin kendisi , varsa etrafı duvar yada çitle örülmüş bahçesi, varsa bahçesindeki külubesi şeklinde sayılabilir , değil mi ? Bu halde, eski TCK ile Yeni TCK 116 maddesi arasındaki en büyük farklılık burda doğuyor sanırım. İzin alınarak girilebilen her yerin dokunulmazlığı ihlal edilebilir anlamına gelir bu. Barlar , pavyonlar , şehir parkları , marketler gibi yerler izin alınmaksızın girilebilen yerler olduğuna göre ( mesai saatleri içinde iken elbette ) konut dokunulmazlığı ihlali buralarda oluşmaz.

Sizin ve diğer hukukçu dostlarımızdan hangi alanların konut sayılabileceği hakkında ve bu alanlardan birinin ihlali durumunda savcının dava açma aşamasında sahip olması gerektiği bilgilerin neler olması gerektiği hakkında yorumları alalım , derim.
Old 05-11-2008, 20:53   #59
oguzhand0

 
Varsayılan

Aşağıda vereceğim kararda da göreceğiniz gibi bazı ilk derece mahkemelerince bir evin ayrı odaları da konut olarak kabul görebiliyor.

Alıntı:
2. Ceza Dairesi 2007/13957 E.N , 2008/1503 K.N.

İlgili Kavramlar
o KONUT DOKUNULMAZLIĞINI BOZMA

Özet


AYNI EVDE AYRI ODALARDA OTURAN KARDEŞLERİN BİRBİRLERİNİN ODALARINA GİRMELERİNE İZİNLERİNİN OLMADIĞI KONUSUNDA ÖNCEDEN BİR AÇIKLAMALARI BULUNMADIĞINA GÖRE, SANIĞA ATILI KONUT DOKUNULMAZLIĞINI BOZMA SUÇU OLUŞMAZ.


İçtihat Metni

Geceleyin konut dokunulmazlığını ihlal suçundan sanık Ertan'ın yapılan yargılaması sonucunda; mahkûmiyetine dair (Havsa Asliye Ceza Mahkemesi)'nden verilen 31.03.2006 tarihli hükmün Yargıtay'ca incelenmesi sanık müdafii tarafından istenmekle ve dosya Yargıtay C.Başsavcılığı'nın 27.07.2007 tarihli tebliğnamesiyle Dairemize gelmekle yapılan inceleme sonunda gereği düşünüldü.

Dosya içeriğine göre sair temyiz itirazları yerinde görülmemiştir. Ancak;

1- Oluşa ve dosya içeriğine göre katılan ile sanık kardeş olup, aynı evde ayrı ayrı odalarda oturmaktadırlar. Olay gecesi sanık katılanın kullandığı odaya girmiştir. Sanık ile katılanın ayrı ayrı kullandıkları odalarla, birinin diğerinin odasına girmeyeceği konusunda açıkça iznin bulunmadığı belirtilmediği sürece, yaşamın doğal akışına göre birbirlerinin odalarına girmelerinde rızanın var sayılması gerekir. Katılanın, sanığa odasına girmemesi konusunda rızasının bulunmadığını önceden açıkladığına ilişkin bir iddiası ve bu yönde bir kanıt bulunmaması karşısında, sanığa atılı konut dokunulmazlığını bozmak suçunun unsurlarının oluşmadığı gözetilmeden, yazılı şekilde mahkûmiyetine karar verilmesi,

2- Kabule göre de; 5275 sayılı Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı Hakkındaki Yasa'da Cumhuriyet Savcısının hükümlüye ödeme emri tebliği üzerine belli süre içerisinde ödenmeyen para cezalarına gecikme zammı uygulanacağına ilişkin herhangi bir düzenleme bulunmadığından, 647 sayılı Yasa'nın 5/5. maddesi uyarınca gecikme zammına hükmedilemeyeceğinin gözetilmemesi,

Bozmayı gerektirmiş, sanık müdafiinin temyiz itirazları bu itibarla yerinde görülmüş olduğundan, hükmün bu sebeplerden dolayı istem gibi (BOZULMASINA), 31.01.2008 gününde oybirliğiyle karar verildi.

Bir de merak ettiğim son mesajı atarak tarafımdan sonlandırılan bu konuyu tekrar neden canlandırdınız Sayın prometeus (:
Yanıt


Şu anda Bu Konuyu Okuyan Ziyaretçiler : 1 (0 Site Üyesi ve 1 konuk)
 
Konu Araçları Konu İçinde Arama
Konu İçinde Arama:

Detaylı Arama
Konuyu Değerlendirin
Konuyu Değerlendirin:

 
Forum Listesi

Benzer Konular
Konu Konuyu Başlatan Forum Yanıt Son Mesaj
Hasta Hakları İhlali-Çok Acil Av.Habibe YILMAZ KAYAR Hasta Hakları Çalışma Grubu 19 26-05-2008 17:42
Zina Yine Suç Mu Oluyor? Av.Habibe YILMAZ KAYAR Kadın Hakları Çalışma Grubu 53 01-05-2008 15:02
Yatak odasında yarı çıplak yakalama zina Y£LİZ Hukuk Haberleri 0 12-03-2007 08:58
Tasfiye halinde ancak TMSF'na devredilmemiş ..... bir A.Ş.hk. Av.R.ERKUŞ Meslektaşların Soruları 2 03-12-2006 00:51
Yardım Talebi-uluslararası Hukuk İhlali cant Meslektaşların Soruları 1 20-10-2006 03:59


THS Sunucusu bu sayfayı 0,09377694 saniyede 14 sorgu ile oluşturdu.

Türk Hukuk Sitesi (1997 - 2016) © Sitenin Tüm Hakları Saklıdır. Kurallar, yararlanma şartları, site sözleşmesi ve çekinceler için buraya tıklayınız. Site içeriği izinsiz başka site ya da medyalarda yayınlanamaz. Türk Hukuk Sitesi, ağır çalışma şartları içinde büyük bir mesleki mücadele veren ve en zor koşullar altında dahi "Adalet" savaşından yılmayan Türk Hukukçuları ile Hukukun üstünlüğü ilkesine inanan tüm Hukukseverlere adanmıştır. Sitemiz ticari kaygılardan uzak, ücretsiz bir sitedir ve her meslekten hukukçular tarafından hazırlanmakta ve yönetilmektedir.