Ana Sayfa
Kavram Arama : THS Google   |   Forum İçi Arama  

Üye İsmi
Şifre

Meslektaşların Soruları Hukukçu meslektaşların hukuki nitelikte sorularını birbirlerine yöneltecekleri mesleki yardımlaşma forumu. SADECE hukuk fakültesi mezunları ile hukuk profesyonellerinin (bilirkişi, icra müdürü vb.) yazışmasına açıktır. [Yeni Soru Sorun]

Alacaklının muris muvazaasına dayalı tapu iptali tescil davası

Yanıt
Old 15-12-2016, 11:16   #1
Monete

 
Varsayılan Alacaklının muris muvazaasına dayalı tapu iptali tescil davası

Merhaba,
Alacaklı olan müvekkilim adına borçlunun dedesinden kalan mallarla ilgili olarak muvazaa nedenine dayalı tapu iptali ve tescil davası açtık.
Davayı açmadan önce yaptığım araştırmada alacaklının, borçlunun borcundan dolayı borçlu ve diğer mirasçılara açmış olduğu buna benzer bir davaya rastlayamadım.Bulduğum kararlarda muris, mirasçılarından ya da alacaklısından mal kaçırıyor. Somut olayda ise miras bırakan, borçlu ve diğer tüm mirasçılar anlaşarak borçlunun alacaklısından mal kaçırıyor.

Muris sağlığında tüm mirasçılar ve borçlu ile bir miras taksim sözleşmesi yapıyor,ardından tapuya gidip gayrimenkulleri borçlu dışındaki mirasçılara satıyor.

Davaya stajını tamamlamadan atanmış bir hakim bakmaya başladı.Keşif yapıldı, tanıklar dinlendi. Davayı daha açıklayıcı bir hale getirmek için bu konuda ( alacaklının, borçlunun mirasbırakanının muvazaasına dayalı borçluya ve diğer mirasçılara karşı açtığı dava ) örnek bir Yargıtay kararı, emsal karar arıyorum.

Yardımlarınız için şimdiden teşekkür ederim.
Old 16-12-2016, 09:04   #2
HakiMavi

 
Varsayılan

İşinize yarar diye düşünüyorum.


T.C.

YARGITAY

HUKUK GENEL KURULU

E. 2002/4-796

K. 2002/832

T. 16.10.2002

• TAPU İPTALİ VE TENKİS ( Taraf Muvazaasına Dayanılması - Miras Bırakanın Oğlu İle Anlaşarak Taşınmazı Devrettiğini Bilen ve Göz Yuman Diğer Mirasçıların Murisin Ölümünden Sonra Ona Teb'an Açtıkları Davadaki Muvazaa İddiaları Hakkın Kötüye Kullanılmasıdır )

• TARAF MUVAZAASI ( Miras Bırakanın Mirasçılardan Mal Kaçırma Kastıyla Değil Alacaklı 3. Kişilerden Mal Kaçırmak Amacına Yönelik Olarak Taşınmazı Oğluna Devrettiği İddiası/Yazılı Delille Kanıtlanabileceği - Tapu İptali ve Tenkis )

• ALACAKLILARDAN MAL KAÇIRMA AMACI ( Miras Bırakanın Mirasçılardan Değil Alacaklı 3. Kişilerden Mal Kaçırmak Amacına Yönelik Olarak Taşınmazı Oğluna Devrettiği İddiası/Tapu İptali ve Tenkis - Yazılı Delille Kanıtlanabileceği )

• MUVAZAA ( Murisin Taşınmazı Alacaklılardan Mal Kaçırmak Amacı İle Oğluna Devrettiği İddiası/Durumu Bilen ve Göz Yuman Diğer Mirasçıların Murisin Ölümünden Sonra Ona Teb'an Açtıkları Davadaki Muvazaa İddialarının İyiniyet Kurallarıyla Bağdaşmayacağı - Taraf Muvazaası/Tapu İptali ve Tenkis )

• HAKKIN KÖTÜYE KULLANILMASI ( Taraf Muvazaasına Dayanan Tapu İptali ve Tenkis - Miras Bırakanın 3. Kişilerden Mal Kaçırmak Amacı İle Oğluna Taşınmazı Devrettiğini Bilen ve Göz Yuman Diğer Mirasçıların Murisin Ölümünden Sonra Ona Teb'an Açtıkları Davadaki İddiaları )

818/m. 18, 29, 31

4721/m. 2, 3

5.2.1947 gün 20/6 sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararı
ÖZET : Miras bırakanın mirasçılardan mal kaçırma kastıyla değil, aksine alacaklı üçüncü kişilerden mal kaçırmak amacına yönelik olarak taşınmazı oğluna devrettiği iddia edildiğinden, davada taraf muvazaasına dayanıldığı açıktır. Bilindiği ve 5.2.1947 gün, 20/6 sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararı'nda da belirtildiği üzere, taraf muvazaası ancak yazılı delille kanıtlanabilir. Ne var ki davacılar, taraf muvazaasını doğrular nitelikte yazılı bir delil ibraz edememişlerdir.
Diğer taraftan davacı oğul, murisin taşınmazdaki payını üçüncü kişilerden mal kaçırmak amacıyla kendisine bedelsiz olarak devrettiğini, bedelsiz devri bilen davalı ağabeyinin nüfuzunu kullanmak suretiyle baskı yaptığını, bu nedenle babalarına ait hisseyi yine bedelsiz olarak tapuda ağabeyine devrettiğini ileri sürmüş ise de Borçlar Kanunu'nun 29. maddesinde düzenlenen iradeyi sakatlayan nedenlerin varlığı aynı kanunun 31. maddesinde belirtilen sürede usulüne uygun bir delil ile kanıtlanmadığından, bu iddia da sabit olmamıştır.
Muris tapulu taşınmazdaki payını oğluna devrettikten sekiz yıl sonra vefat etmiş ve bu süre içerisinde devir için ses çıkarmamıştır. Miras bırakanın oğlu ile anlaşarak taşınmazı devrettiğini bilen ve buna göz yuman davacıların, murisin ölümünden sonra ona teb'an açtıkları davada muvazaa iddiasını ileri sürmeleri hakkın kötüye kullanılmasıdır.
Açıklanan nedenler karşısında iyi niyet kurallarıyla bağdaşmayan ve ispatlanamayan davanın reddi yerindedir.
DAVA : Taraflar arasındaki "tapu iptali ve tenkis" davasından dolayı yapılan yargılama sonunda; Pendik Asliye 2. Hukuk Mahkemesi'nce davanın reddine dair verilen 14.12.2000 gün ve 2000/376-777 sayılı kararın incelenmesi davacılar vekili tarafından istenilmesi üzerine, Yargıtay 4. Hukuk Dairesi'nin 22.10.2001 gün ve 2001/5830-10049 sayılı ilamı ile;
( ... Dava muvazaalı satışa dayalı tapu kaydının iptali veya tenkisi istemine ilişkindir. Yerel mahkemece dava reddedilmiş, karar davacılar tarafından temyiz edilmiştir.
Davacılar vekili dava dilekçesinde, tarafların ortak miras bırakanı olan Süleyman'ın aleyhine yapılan icra takibi nedeniyle adına kayıtlı 992 parsel nolu taşınmazdaki hissesini davacılardan oğlu İdris'e bedelsiz olarak devrettiğini, ancak mal kaçırmak amacı ile yapılan devri bilen davalının, murisin en büyük oğlunun kendisinin olduğunu ifade ederek ve nüfuzunu kullanarak bu devrin kendi adına olması gerektiğini söylemek suretiyle İdris'ten yine bedelsiz olarak babalarına ait hisseyi tapuda üzerine geçirdiğini, ancak murisin ölümünden sonra davalının davacılara ait hisseleri iade etmediğini belirterek tapu kaydının iptali ile davacılar adına hisseleri oranında tapuya tesciline veya tenkise karar verilmesini istemiştir.
Yerel mahkemece, davacıların muris muvazaasına dayandığı zira tenkis isteminin de bulunduğu, ancak iddianın ileri sürülüş biçimi dikkate alındığında muris muvazaasından bahsedilemeyeceği, bu nedenle muris muvazaasına dayalı istemin reddi gerektiği, kaldı ki davanın miras bırakana ardıllık esasına dayanılarak açıldığı kabul edilse bile mirasçılar bu nedenle satış sözleşmesinin tarafı haline geldiklerinden muvazaa iddiasının yazılı belge ile kanıtlanması gerektiği, oysa davacıların sadece tanık gösterdiği, bu yönden de davanın sabit olmadığı gerekçeleri ile davanın reddine karar verilmiştir.
Dava konusu taşınmazın miras bırakan tarafından davacılardan İdris'e, İdris'ten de davalı Yılmaz'a tapudaki devri muvazaalı da olsa bu davada 3. kişi alacaklı taraf değildir. Davanın tarafları mirasçılar olup, davacıların amacı miras haklarına kavuşmaktır. Bu nedenle işin esası incelenerek toplanacak kanıtlara göre karar verilmesi gerekirken yazılı gerekçe ile davanın reddi doğru değildir. Karar bu nedenle bozulmalıdır... ),
Gerekçesiyle bozularak dosya yerine geri çevrilmekle, yeniden yapılan yargılama sonunda; mahkemece önceki kararda direnilmiştir.
Hukuk Genel Kurulu'nca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki kâğıtlar okunduktan sonra gereği görüşüldü:
KARAR : Dava, muvazaalı satışa dayalı tapu kaydının iptali veya tenkis istemine ilişkindir.
Davacılar, tarafların ortak miras bırakanı Süleyman'ın aleyhine yapılan icra takipleri nedeniyle adına kayıtlı 992 parsel sayılı taşınmazdaki 24/80 payını hacizden kurtarmak amacıyla 9.7.1991 tarihinde oğlu İdris'e bedelsiz olarak devir ettiğini, mal kaçırmak gayesi ile yapılan bedelsiz devri iyi bilen davalı Yılmaz'ın murisin en büyük oğlu olduğunu ifade ederek ve nüfuzunu kullanarak bu devrin kendi adına olması gerektiğini söylemek suretiyle İdris'ten yine babalarına ait olan hisseyi 30.6.1992 tarihinde bedelsiz olarak tapuda kendi üzerine geçirdiğini; miras bırakan Süleyman'ın 27.9.1999 tarihinde ölümünden sonra davalının davacılara ait hisseyi iade etmediğini ileri sürerek, muvazaalı ve bedelsiz olarak, itimada dayalı olarak davalıya devredilmiş olan tapu kaydının iptali ile davacılar adına hisseleri oranında tapuya tesciline veya tenkise karar verilmesini istemişlerdir.
Mahkemenin, iddianın ileri sürülüş biçimi dikkate alındığında muris muvazaasından bahsedilemeyeceğini, davanın miras bırakana bağlı olarak ve ardıllık esasına dayanılarak açıldığı kabul edilse dahi muvazaa iddiasının yazılı belge ile kanıtlanması gerektiği halde yazılı bir belgeye dayanılmadığını belirterek davanın reddine ilişkin verdiği karar, özel dairece yukarıda açıklanan nedenlerle bozulmuştur.
Uyuşmazlık, davada taraf muvazaasına mı yoksa muris muvazaasına mı dayanıldığı ve iddianın yazılı delille ispatının gerekip gerekmediği noktalarındadır. Dava konusu olayda hukuki nitelendirme yapılabilmesi için öncelikle muvazaa kavramı ve unsurları üzerinde durulmalıdır.
İrade ve beyan arasında bilerek yaratılan uyumsuzluk şeklinde tanımlanan muvazaa, pozitif hukukumuzda Borçlar Kanunu'nun 18. maddesinde düzenlenmiştir. Borçlar Kanunu'nun 18. maddesinde "bir akdin şekil ve şartların] tayinde, iki tarafın gerek sehven, gerek akitteki hakiki maksatlarım gizlemek için kullandıkları tabirlere ve isimlere bakılmayarak, onların hakiki ve müşterek maksatlarım aramak lazımdır..." ifadeleri mevcut olup, daha çok sözleşmenin yorumuyla ilgili olduğundan; doktrinde ve uygulamada muvazaa kapsamlı olarak incelenmiş ve belirli kurallara bağlanmıştır. ( Eraslan Özkaya, İnançlı İşler/ Muvazaa Davaları, Ankara 1999 s. 105 )
Buna göre muvazaa, tarafların üçüncü kişileri aldatmak amacıyla ve fakat gerçek iradelerine uymayan, aralarında hüküm ve sonuç meydana getirmeyen bir görünüş yaratmak hususunda anlaşmalarıdır. ( Fikret Eren, Borçlar Hukuku Umumi Hükümleri, İstanbul 1995, 3. baskı, C. l, S. 372 ) 7.10.1953 tarih ve 8/7 sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararı'nda muvazaa; "Açıklanan beyanlarının gerçek maksatlarına uymadığını bildikleri halde akitlerin kastettikleri durumdan başka bir hukuki ilişkide kendilerini anlaşmış gibi göstermiş olmaları halidir." denilerek tarif edilmiştir.
Gerek öğretide gerek uygulamada muvazaa mutlak ( adi, yalın ) ve nispi ( mevsuf ) muvazaa şeklinde iki gruba ayrılmaktadır. Mutlak muvazaada taraflar bir sözleşme yapmak istemedikleri halde, üçüncü kişileri aldatmak maksadı ile aralarında hüküm ve sonuç doğurmayan görünüşte bir sözleşme yapmaktadırlar. Alacaklının takibinden kurtulmak isteyen borçlunun mallarını başka bir kimseye devretmesi mutlak muvazaadır. ( Turhan Esener - Türk Hususi Hukukunda Muvazaalı Muameleler, İstanbul 1956-S. 41 )
Nispi muvazaa, tarafların gerçek iradelerine uygun olarak yaptıkları bir sözleşmeyi iradelerine uymayan görünüşteki bir sözleşme ile gizlemeleri, şeklinde tanımlamaktadır. ( Fikret Eren age, S. 16 ).
Muris muvazaası olarak tanımlanan muvazaa niteliği itibarıyla nispi muvazaa türüdür. Muris muvazaasında miras bırakan, miraçılardan mal kaçırmak amacıyla gerçekte bağışladığı taşınmazını, görünüşteki sözleşmede satış gibi göstererek temlik etmektedir. ( 1.4.1974 gün, 1/2 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararı ) Somut olaya baktığımızda, İdris dışındaki davacılar aşamalardaki iddialarında, babaları Süleyman'ın alacaklılardan mal kaçırmak amacıyla taşınmazdaki payını İdris'e bedelsiz olarak devrettiğini ileri sürdüklerine göre, olayda muris muvazaası nedenine dayanıldığının kabulü mümkün değildir.
Miras bırakanın mirasçılardan mal kaçırma kastıyla değil, aksine alacaklı üçüncü kişilerden mal kaçırmak amacına yönelik olarak taşınmazı İdris'e devrettiği iddia edildiğinden, davada taraf muvazaasına dayanıldığı açıktır. Bilindiği ve 5.2.1947 gün, 20/6 sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararı'nda da belirtildiği üzere, taraf muvazaası ancak yazılı delille kanıtlanabilir. Ne var ki davacılar, taraf muvazaasını doğrular nitelikte yazılı bir delil ibraz edememişlerdir.
Diğer taraftan davacı İdris, murisin taşınmazdaki payını üçüncü kişilerden mal kaçırmak amacıyla kendisine bedelsiz olarak devrettiğini, bedelsiz devri bilen davalı ağabeyi Yılmaz'ın 1992 yılında nüfuzunu kullanmak suretiyle baskı yaptığını, bu nedenle babalarına ait hisseyi yine bedelsiz olarak tapuda Yılmaz'a devrettiğini ileri sürmüş ise de Borçlar Kanunu'nun 29. maddesinde düzenlenen iradeyi sakatlayan nedenlerin varlığı aynı kanunun 31. maddesinde belirtilen sürede usulüne uygun bir delil ile kanıtlanmadığından, bu iddia da sabit olmamıştır.
Muris Süleyman tapulu taşınmazdaki payını İdris'e devrettikten sekiz yıl sonra vefat etmiş ve bu süre içerisinde devir için ses çıkarmamıştır. Miras bırakan Süleyman'ın mirasçılardan İdris ile anlaşarak taşınmazı devrettiğini bilen ve buna göz yuman davacıların, murisin ölümünden sonra ona teb'an açtıkları davada muvazaa iddiasını ileri sürmeleri hakkın kötüye kullanılmasıdır.
Açıklanan nedenler karşısında iyi niyet kurallarıyla bağdaşmayan ve ispatlanamayan davanın reddine dair yerel mahkemenin direnme kararı yerindedir. Bu nedenle karar onanmalıdır.
SONUÇ : Davacılar vekilinin temyiz itirazlarının reddi ile direnme kararının yukarıda açıklanan gerekçelerle ONANMASINA, gerekli temyiz ilam harcı peşin alınmış olduğundan başkaca harç alınmasına mahal olmadığına, 16.10.2002 gününde oybirliğiyle karar verildi.
Old 16-12-2016, 09:33   #3
Monete

 
Varsayılan

Değerli meslektaşım,
Bizim davamızda sorun; muhtemel mirasçının mal kaçırmak amacıyla muhtemel miras bırakanla anlaşarak muvazaalı işlem yapması ...

Miras bıracak olan kişi dede, borçlu olan ve alacaaklıdan mal kaçıran ise torun.. Torun kendisine miras hissesi kalmasın diye dedesi ve diğer mirasçılarla anlaşarak kendisine mal bırakılmayacak bir miras taksim sözleşmesi yaptırıyor. Dede, değerli tüm gayrimenkulleri borçlu torun dışındaki mirasçılara tapuda satış göstererek devrediyor.

Gönderdiğiniz içtihatları dosyaya sunacağım.belki hakim kıyasen uygulayabilir. Teşekkür ederim.
Old 16-12-2016, 10:06   #4
yeditepelişehir

 
Varsayılan

Sorunuzu okuyunca aşağıdaki madde aklıma geldi muvazaadan ziyade. Ona da bir göz atmanızı isterim.

3. Mirasçının alacaklılarının hakları
Madde 562-Mirasbırakan, tasarruf edebileceği kısmı aştığında, saklı payı zedelenen mirasçı, iflâsı hâlinde iflâs dairesinin veya mirasın geçtiği tarihte kendisine karşı ellerinde ödemeden aciz belgesi bulunan alacaklıların ihtarına rağmen tenkis davası açmazsa, iflâs idaresi veya bu alacaklılar, alacaklarının elde edilmesi için gerekli olan oranda ve mirasçıya tanınan süre içinde tenkis davası açabilirler.
Mirasçılıktan çıkarılanın çıkarma tasarrufuna itiraz etmemesi durumunda da iflâs idaresi veya alacaklılar, aynı koşullarla tenkis davası açabilirler.
Old 14-03-2021, 23:08   #5
marhuk

 
Varsayılan

Merhaba ustad bu konuda dava actiniz mi vrya karar bulabildinizmi ve sonuc ne oldu acaba
Old 05-04-2021, 11:15   #6
Monete

 
Varsayılan

Alıntı:
Yazan marhuk
Merhaba ustad bu konuda dava actiniz mi vrya karar bulabildinizmi ve sonuc ne oldu acaba
Biz dava açmıştık, ancak davanın ilerleyen aşamasında tam ıslahla davayı genel muvaaza nedenine dayalı iptal davası olarak değiştirdik. Davayı kazandık, ancak borçlunun alacağa yetmeyen malvarlığı bulunduğu için BAM alacaklar tam hesaplanmamıştır, borçlunun sahip olduğu malvarlığı borca yetecek miktarda mı hesaplanmalı vb gibi bir sebeple bozdu, yeniden yargılama yapıldı ve karar aşamasında karşı tarafla anlaşma yapılınca davadan feragat ettik. Yani anlaşma ile sonuçlandığından ve öncesinde de kaldırma kararı olduğundan elimde bir karar olduğunu söyleyemem meslektaşım.
Yanıt


Şu anda Bu Konuyu Okuyan Ziyaretçiler : 1 (0 Site Üyesi ve 1 konuk)
 
Konu Araçları Konu İçinde Arama
Konu İçinde Arama:

Detaylı Arama
Konuyu Değerlendirin
Konuyu Değerlendirin:

 
Forum Listesi

Benzer Konular
Konu Konuyu Başlatan Forum Yanıt Son Mesaj
muris muvazaasına dayalı tapu iptali ve tescili,terditli dava ferit alphan Meslektaşların Soruları 2 21-01-2013 11:52
miras hissesine dayalı kesinleşen kadastro tespiti nedeniyle tapu iptali ve tescil davası advocate19 Meslektaşların Soruları 2 20-06-2012 16:52
Muris Muvazaasına dayalı sebepsiz zenginleşme davasında 3. kişi olan bankanın durumu hakikiavukat Meslektaşların Soruları 0 17-05-2010 19:29
Muris Muvazaasına Dayalı Alacak Davası Av. Mesut Kaplan Meslektaşların Soruları 2 14-01-2010 18:36
Muris muvazaasına dayalı sebepsiz zenginleşme hakikiavukat Meslektaşların Soruları 1 21-11-2009 11:10


THS Sunucusu bu sayfayı 0,05022311 saniyede 14 sorgu ile oluşturdu.

Türk Hukuk Sitesi (1997 - 2016) © Sitenin Tüm Hakları Saklıdır. Kurallar, yararlanma şartları, site sözleşmesi ve çekinceler için buraya tıklayınız. Site içeriği izinsiz başka site ya da medyalarda yayınlanamaz. Türk Hukuk Sitesi, ağır çalışma şartları içinde büyük bir mesleki mücadele veren ve en zor koşullar altında dahi "Adalet" savaşından yılmayan Türk Hukukçuları ile Hukukun üstünlüğü ilkesine inanan tüm Hukukseverlere adanmıştır. Sitemiz ticari kaygılardan uzak, ücretsiz bir sitedir ve her meslekten hukukçular tarafından hazırlanmakta ve yönetilmektedir.