Ana Sayfa
Kavram Arama : THS Google   |   Forum İçi Arama  

Üye İsmi
Şifre

Değerlendirme- 4- Taraf Ehliyeti- Dava Ehliyeti- Taraf Sıfatı

Yanıt
Old 26-11-2012, 09:06   #1
halit pamuk

 
Varsayılan Değerlendirme- 4- Taraf Ehliyeti- Dava Ehliyeti- Taraf Sıfatı

TARAF EHLİYETİ


------ Cenin, tam ve sağ doğmak şartıyla anne karnına düşme anından itibaren taraf ehliyetine sahiptir. Cenin, taraf olduğu davalarda bir kanuni temsilci (kayyım ) atanır. Ancak 4. Hukuk Dairesi bir kararında cenine ceninlik evresinde dava hakkı tanınmasını reddetmekte; kanuni temsilci aracılığı ile dava hakkının kullandırılmayacağını kabul etmektedir. (Alangoya-Kamil, Nevhis Yıldırım- Medeni Usul Hukuku Esasları Sh. 114-7. Baskı)

----- 1086 sayılı kanun döneminde ölen kişiye ya da ölen kişi adına dava açılamadığı gibi ıslah dahi edilemiyordu. Yeni HMK ile ölen kişiye dava açılması durumunda, dava reddedilmemeli davaya mirasçıları katarak devam edilmelidir.

“ …..dava tarihinden Ölen kişinin taraf ehliyetini yitireceğini aleyhine dava açılmayacağı, dava tarihinde şahsiyeti sona ermiş kimsenin mirasçılarına ardıllık(halefiyet) kuralı uygulamamacağından tebligat yapılmak veya dava ıslah edilmek suretiyle davaya devam edilemeyeceği vurgulanmış, …… 1086 sayılı yasayı yürürlükten kaldıran 01.10.2011 tarihinde yürürlüğe giren 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunun 124. Maddesi ile bu durumlarda dava reddedilmeyip mirasçıların davaya katılımlarının sağlanmasıyla yargılama yapılması olanağı getirilmiştir. … Hal böyle olunca, 6100 sayılı yasanın 124. Maddesi uyarınca değerlendirme yapılması, yargılamaya devam edilmesi ve hasıl olunacak sonuca göre karar verilmesi için karar bozulmalıdır. (1. HD, 20.02.2012, 2679/2110) Yargıtay aynı zamanda tarafın öldüğünün belirlenmesi üzerine mirasçılarına karşı davaya devam edilmemesini Hukuki Dinlenilme Hakkının ihlali olarak değerlendirmektedir. (20. HD, 07.02.2012, 13584/1299)

------ Eğer dava konusu sadece öleni ilgilendiriyorsa, dava konusuz kalır. Dava konusuz kaldığından karar verilmesi yer olmadığına karar verilir. Örneğin “…. Dernek genel kurulunca alınan kararın iptaline ilişkin olup sadece şahsi hak doğuracağı ve davacının dava sırasında ölmesi ile konusu kalmadığı göz önünde tutulmadan davanın mirasçılara yöneltilerek yazılı şekilde hüküm kurulması doğru görülmemiştir.”(2. HD, 13.12.1995, 12889/13636)

Yalnız öleni ilgilendiren davalarda da, ölen tarafın mirasçıları mahkemenin kararında taraf olarak gösterilmelidir. Çünkü, yargılama giderleri ölen tarafın mirasçılarının lehine ve aleyhine hükmedilir ve mirasçılar bu kısma yönelik hükmü temyiz edebilir. ( Baki Kuru- Hukuk Muhakemeleri Usulü- Cilt 1 sh.907. Altıncı baskı)

----- Nafaka yükümlülüğü ve isteme hakkı kişinin ölümü ile sona erer, ancak, dava açıldıktan sonra ölürse, ölenin mirasçıları nafaka davasını küllü halef olarak yürütebilirler.. Ancak, açılmış davayı yürütme imkanı, dava günü ile ölüm günü arasındaki süre için gerçekleşmiş nafaka ile sınırlıdır. (2. Hukuk Dairesi, 6.5.1974, 2936/2975)

----- Davacı manevi tazminat davası açtıktan sonra ölürse, davacının mirasçıları manevi tazminat davasına devam edebilirler. (4. Hukuk Dairesi, 2.6.1994, 1898/5093)

----- Görülmekte olan davada, taraflardan birinin ölmesi halinde, ölenin mirasçıları mahkemeye başvurmazlarsa, mahkeme ölenin mirasçılarının tespiti ve onlara tebligat yapılması için karşı taraf mehil verilmeli ve dava ertelenmelidir. Ancak, gecikmesinde sakıncalı bir durum varsa, kayyım tayin edilmelidir. (HMK.m.55)

----- Taraf ehliyeti olmamasına rağmen, bir hüküm verilmişse, verilen bu hükümdeki eksiklik kanun yoluna başvurularak iptal edilir. Pekcanıtez’e göre hükmün kesinleşmesi halinde gidilebilecek olağanüstü kanun yolu bulunmamaktadır, bu hüküm, hüküm olarak, mevcut kabul edilir, ancak muhatabı olmayan etkisiz bir hüküm niteliğindedir. (Pekcanıtez- Atalay- Özekes- Medeni Usul Hukuku- Sh. 243. 13. Bası) Ejder Yılmaz’a göre, ölü kişiye karşı dava açılması ve mahkemenin de davalının ölü olduğunu bilmemesi nedeniyle davayı karara bağlaması durumunda eğer hüküm kesinleşmişse, yargılamanın yenilenmesi yoluna gidilebilir.(Ejder Yılmaz. Hukuk Muhakemeleri Kanunu Şerh. Sh. 501) Karslı’da Ejder Yılmaz’la aynı görüştedir. (Karslı – Medeni Muhakeme Hukuku Ders Kitabı. Sh. 302. 2. Baskı) Yargıtay’a göre ise, ölü kişiye karşı dava açılmış ve kesinleşmiş ise, bu karar yok bir hükümdür. Bu nedenle, mirasçıların tapu iptal ve tescil davası açma haklarının varlığı aşikardır. (1. Hukuk Dairesi, 12.5.1987, 1452/4579)

------ Tüzel kişi hakkında tasfiye işlemi başlamışsa, tasfiye işlemi bitinceye kadar, tüzel kişilik devam eder, ancak şirketi, tasfiye memurları temsil eder.

----- Ticaret sicilinden silinmiş şirket hakkında işlem yapılması için şirketin ihya edilmesi gerekir. ( 9. HD, 9.3.2000, 36/2884) İhya davası, ticaret sicili memurluğu ile şirketin son tasfiye kuruluna karşı açılır.(11. HD, 30.1.2006, 758/646)

------ Adi şirketin kendisi davalı olarak gösterilemez. Davalı olarak şirketin tüm ortakları gösterilir.(9. HD, 8.9.2005, 28284/28939) Dava dilekçesinde tüm ortaklar yer almamışsa, diğer ortakların davaya dahil edilmesi mümkün olmadığından taraf eksikliği nedeniyle dava reddedilir. .(Ejder Yılmaz. Hukuk Muhakemeleri Kanunu Şerh. Sh.511) Para alacaklarında ise, tüm ortaklara karşı dava açılması zorunluluğu yoktur. Ancak yargıtay’ın aksi görüşte kararları vardır.(15. HD, 18.2.2005, 5384/866)

Konsorsiyum ve iş otaklığında da adi ortaklık hükümleri uygulanır.

"29.5.2000 tarihli sözleşmeyi davacı şirket ile Kutlutaş-Dillingham Ortak Girişimi imzalamıştır. Her ne kadar sözleşmede ortak girişimden (Adi ortaklıktan) söz edilmiş ise de, sözleşmenin tarafları gerçekte Kutlutaş İnş.Tic.San.Ltd.Şti. ve Dillingham Corstruction İnternational IMC'dir. Başka bir deyişle ortak girişimin ortakları az yukarıda sözü edilen şirketlerden ibarettir. Hukuk Genel Kurulunun 8.10.2003 tarih, 2003/12-574-564 sayılı kararında vurgulandığı üzere ortak girişim iki veya daha fazla gerçek veya tüzel kişinin belli bir amaca ulaşmak için katkılarını birleştirdikleri bir ortaklık türü olup, tüzel kişilikleri olmadığından taraf ehliyeti yoksa da, somut uyuşmazlıkta olduğu gibi davalı gösterilen ortak girişimin ortakları dava dilekçesinin tebliği üzerine aynı avukata ayrı ayrı vekaletnameyle vererek davaya cevap verip husumeti kabul etmişse davanın ortak girişimi meydana getiren şirketlere karşı açıldığı kabul edilmelidir. Şu haliyle taraf teşkili tamamlandığından mahkemece uyuşmazlığın esası incelenerek bir hükme varılması gerekirken davanın husumet noktasından reddi yanlıştır. Davacının karar düzeltme isteminin kabulüyle hüküm bozulmalıdır."


------ Miras şirketin de tüzel kişiliği olmadığından taraf olarak gösterilemez, mirasçıların tamamı taraf olarak gösterilmelidir.

------ Mirasçılık belgesinin iptali davaları, iptali istenen veraset ilamında hak sahibi olarak gösterilenlerin tümüne tevcih edilmelidir. (2. Hukuk Dairesi- 15.12.1995, 12388/13788)

------ Site yönetimin yaptığı sözleşmelerden doğan davalarda, site yönetimine karşı dava açılabileceği kabul edilmektedir. (13. HD, 29.12.2008, 8276/15802)

----- İflas masasının taraf ehliyeti vardır. İflas masası adına iflas idaresi tarafından takip edilen davalarda verilen hüküm, kesin hüküm teşkil etmez.çünkü müflis bu davlarda taraf değildir.


DAVA EHLİYETİ



----- 1086 Sayılı kanunda 38. Madde, hem taraf ehliyetini hem de dava ehliyetini düzenlemekteydi. 6100 Sayılı HMK ile taraf ve dava ehliyetleri ayrı ayrı düzenlemiştir. Dava ehliyeti, fiil ehliyetidir. Maddi hukuka göre fiil ehliyetine haiz herkes, dava ehliyetine de sahiptir.

---- 1086 sayılı kanunun 39/1 maddesi, sadece tüzel kişiler bir düzenleme içermekteydi. Medeni hakları kullanma ehliyetine haiz olmayan gerçek kişiler için bir düzenleme içermemekteydi. 6100 sayılı HMK, fiil ehliyetine sahip olmayan gerçek kişilerin davada kanuni temsilcileri aracılığı temsil edileceğini düzenlemiştir.

------ Mümmeyiz küçük ve mahcurlar davada kanuni temsilcileri tarafından temsil edilir. Ancak kişiye sıkı olarak haklarının kullanımında dava ehliyetine sahiptirler. Örneğin boşanma davasında dava ehliyetine sahiptirler. Ancak boşanma davasının parasal yan sonuçları hakkında(nafaka gibi) mahcurun vasisini davaya katılması gerekir.(2. HD, 23.10.1992, 8875/10177)

"Davacı kısıtlandığını ve davalı eşinin kendisine vasi atandığını belirtmiştir. Davada sıfat ve ehliyet kamu düzeniyle ilgilidir. Temyiz süresinde ortaya konulmuş olması sonuca etkili değildir.

O halde, davacının ayyaşlığı nedeniyle kısıtlılık halinin devam edip etmediğinin araştırılması devam ediyorsa vasi ile kısıtlının yarar çatışması söz konusu olacağından Medeni Kanunun 376/2. maddesi gereği ydavacıya kayyım atanmasının sağlanması onun huzuruyla davaya bakılması gerekir."

-----Yargıtay
3. Hukuk Dairesi

Esas : 2003/13707
Karar : 2003/13547
Tarih : 13/11/2003

Dava ehliyeti, kişinin kendisinin veya yetkili kılacağı temsilcisi aracılığı ile bir davayı (davacı veya davalı olarak) takip etme ve usul işlemlerini yapabilme ehliyetidir.
Mümeyyiz ve reşit olup, mahcur (kısıtlı) bulunmayan her gerçek kişi tam dava ehliyetine sahiptir (HUMK mad.38, MK mad.9).
Dava ehliyeti olmayan kişiye karşı dava açılması halinde, dava dilekçesi, davalının kanuni temsilcisine tebliğ edilir. Yine, dava ehliyeti olmayan davalıya karşı yapılan usul işlemleri geçersizdir. Ancak, kanuni temsilci yapılan usul işlemlerine icazet verebilir.
Somut olayda, davalının İzmir 3.Ağır Ceza Mahkemesinin 2002/519 sayılı kararı ile mahkum olduğu ve MK.nun 357 ve devamı maddeleri gereğince 25.12.2001 tarihinde Kamil Ersan'ın kendisine vasi tayin edildiği ve iş bu davanın 24.9.2002 tarihinde açıldığı anlaşılmaktadır. Mahcur aleyhine açılan davada dava dilekçesinin vasiye tebliği ile duruşmalara katılması sağlanmalıdır. Aksi takdirde davalı temsilcisiz kalacağından ve yargılamanın yokluğunda yapılması, savunma delillerini mahkemeye bildirememe durumu ile karşı karşıya bırakacağından usul ve yasaya aykırıdır.
.



----- Yargıtay yaş düzeltme davalarının küçüğün kanuni temsilcisi tarafından açılması ve takip edilmesi gerektiği görüşündedir.

------- Mümeyyiz küçük ve mahcurlara karşı açılan haksız fiil nedeniyle doğan tazminat davalarında da kanuni temsilcileri temsil eder.

---- Temyiz kudretinden yoksun olan kişileri de davada kanuni temsilcileri temsil eder. Ancak kişiye sıkı olarak bağlılıkları mutlak nitelikteki haklara ilişkin davalarda kanuni temsilci kural olarak bu davaları açamaz. Ancak önemli bir zorunluluk olan hallerde açılabilir. ( Baki Kuru- Hukuk Muhakemeleri Usulü- Cilt 1 sh.1048. Altıncı baskı)

----- Vekil çocuk reşit olmadan önce ona bir vekil tayin etmiş ise, ve bu dava vekil tarafından takip edilmekte iken çocuk reşit olmuş ise, bununla vekalet sona ermez.

---- Ergin olmamaları nedeniyle kanuni temsilcileri tarafından açılan davanın görülmesi sırasında küçüğün ergin olması halinde, ergin hale gelen kişiye, mahkemenin, davayı takip edip etmeyeceğini sorması gerekir. .(Ejder Yılmaz. Hukuk Muhakemeleri Kanunu Şerh. Sh.553)

------ Vasinin vesayeti altındaki kişi adına dava açabilmesi için sulh hukuk mahkemesinden izin alması gerekir.

----- Kayyımın kayımı bulunduğu kişiyi davada temsil edebilmesi için o kişinin muvafakati gerekir. Eğer kendisine kayyım edilen kişi muvafakat vermeye ehil değilse, kayyım dava açmak için sulh hukuk mahkemesinden husumet izni alması zorunludur.

---- Taraflardan birinin vesayet altına alınması veya kendisine yasal danışman atanması talebi mahkemece uygun bulunur ya da mahkemece gerekli görülürse, bu konuda kesin bir karar verilinceye kadar yargılama ertelenebilir.
Taraflardan biri kanun gereğince tedavi, gözlem veya koruma altına alınmış yahut başkalarıyla görüşmekten yasaklanmış olup da kendisi veya vekilinin mahkemede bulunması mümkün değilse, o kimse hakkında davayı takip için kayyım atanıncaya kadar yargılama ertelenebilir. (HMK.m.56)



------ Tüzel kişiler, davada yetkili organları aracılığı ile temsil edilir. (HMK.m.52) Şubelerin ise, taraf ehliyeti yoktur."
Bilindiği üzere, HUMK.nunda taraf ehliyeti tanımlanmamış 38. maddesiyle Medeni Kanuna yollamada bulunmakla yetinmiştir. 4721 Sayılı Türk Medeni Kanunumuz ise, davada taraf olma ehliyetini, medeni haklardan yararlanma ehliyetinin bir parçası saymış, 8, 28, 47 ve 48. maddeleriyle bu yönde hükümler getirerek medeni haklardan yararlanma ehliyeti bulunan her gerçek ve tüzel kişinin davada taraf olma yeteneğini taşıdığını belirtmiştir. Dava tarihinden önce ölen ve kişiliği son bulan bir kişinin veya tüzel kişilik kazanmamış bir topluluğun taraf ehliyetinin bulunmayacağı kuşkusuzdur.

Bu itibarla, 5253 Sayılı Dernekler Kanununun 2/h maddesi hükmünde de dernek şubeleri, dernek faaliyetlerinin yürütülebilmesi için bir derneğe bağlı olarak açılan, tüzel kişiliği olmayan ve bünyesinde organları bulunan alt birim olarak tanımlanmıştır. Bu olgu gözetildiğinde, kanun ile derneklere şube açma imkanının tanınması ve dernek şubelerinin organlarının bulunması, şubelerin tüzel kişiliği bulunduğu sonucunu doğurmaz" (
7. Hukuk Dairesi Esas : 2011/3881 Karar : 2011/6218 Tarih : 20.10.2011)
Aksi yönde 11. Hukuk Dairesinin içtihatları bulunmaktadır.


----- HUMK.m39/1 de, “icap eden mezuniyeti istihsal” ibaresi HMK.m52’ye alınmamıştır.

----- Kanuni temsilciler, davanın açılıp yürütülmesinin belli bir makamın iznine bağlı olduğu hâllerde izin belgelerini, tüzel kişilerin organları ise temsil belgelerini, dava veya cevap dilekçesiyle mahkemeye vermek zorundadırlar; aksi takdirde dava açamaz ve yargılamayla ilgili hiçbir işlem yapamazlar. Şu kadar ki, gecikmesinde sakınca bulunan hâllerde mahkeme, kanuni temsilcilerin veya tüzel kişilerin organlarının, yukarıda belirtilen eksikliği gidermeleri şartıyla dava açmalarına yahut davayla ilgili işlem yapmalarına izin verebilir. İzin belgesinin alınması için mahkemeye müracaat edilmesi gerekiyorsa ilgiliye, müracaatı için kesin süre verilir. Bu süre içinde mahkemeye başvurulması hâlinde bu konuda karar verilinceye kadar beklenir.Süresi içinde belgelerin ibraz edilmemesi veya mahkemeye başvurulmaması hâlinde, dava açılmamış veya gerçekleştirilen işlemler yapılmamış sayılır.(HMK.m.54)

"Dava muhdesatın TESPİTİNE İLİŞKİNDİR. Davacılar binanın dayandığı taşınmazdan haricen pay satın aldıkları ve binanın kendileri tarafından yapıldığını İLERİ SÜRMÜŞLERDİR. Bu kabil davaların tapuda malik gözüken diğer paydaşlarda hasım gösterilerek AÇILMASI GEREKİR. Bu husus DAVA KOŞULUDUR. Öncelikle davacılara mehil verilerek diğer paydaşlarda davaya dahil ettirilmeli, bu davada davacıların hukuki menfaatlerinin varlığı da öncelikle nazarı itibara alınmalı. Ondan sonra taraflarca gösterilen ve gösterilecek deliller toplanarak KARAR VERİLMELİDİR. Mahkemece taraf teşkili edilmeden yukarda açıklanan şekilde karar VERİLMESİ İSABETSİZDİR. Bu nedenlerle davacının yerinde görülen temyiz itirazlarının kabulüyle hükmün BOZULMASINA- sair yönlerin incelenmesine yer olmadığına, 11.7.2002 tarihinde OYBİRLİĞİYLE KARAR VERİLDİ."(7. HD,11.07.2002, 2315/4241


DAVADA SIFAT


--- Sözleşmeden doğan alacaklarda, davacının, sözleşmenin karşı tarafını oluşturan kişiye karşı dava açmaları gerekir. Aksi takdirde davalının sıfatının bulunmaması nedeniyle dava reddedilir. (.(Ejder Yılmaz. Hukuk Muhakemeleri Kanunu Şerh. Sh.533)

----- Meradan yararlanan köy halkından bir ya da birkaç kişinin açtığı müdahalenin meni davasında bu kişilerin taraf sıfatı vardır. (14. HD, 4.2.2002, 404/655)

----- “Kat maliklerden birinin bütün kat maliklerin muvafakatini almadan ortak yere herhangi bir şekilde tesis ve değişiklik yapması ve ortak yere el atması halinde, diğer kat maliklerinin her birinin ……. Hakimin müdahalesini isteyebilir” (18. HD, 21.3.2005, 10661/2474)

----- Haciz yoluyla takipte sıra cetveline itiraz davasını açan borçlunun davacı sıfatı yoktur. .(Ejder Yılmaz. Hukuk Muhakemeleri Kanunu Şerh. Sh.544)

----- Taraf sıfatı, dava şartı değildir ama davanın her aşamasında ileri sürülebilir ve mahkemece de resen dikkate alınır.

----- Mirası reddetmiş bir kimse, buna rağmen mirasçı sıfatıyla dava açarsa, dava sıfat yokluğundan reddedilir. Baki Kuru- Hukuk Muhakemeleri Usulü- Cilt 1 sh.1169. Altıncı baskı)
------ Bir vakıf kurulmasını ve vasiyeti tenfiz memuru atanmasını içeren bir vasiyetnamenin iptali davasının vasiyeti tenfiz memuruna ve Vakıflar Genel Müdürlüğüne birlikte açılması gerekir. (17.12.1955 ve 16/25 sayılı İBK)


DAVADA TAKİP YETKİSİ


----- 1086 Sayılı Kanundan önemli bir fark olarak 6100 sayılı kanunun 53. Maddesinde dava takip yetkisi düzenlenmiştir. Bu hükme göre, dava takip yetkisi, talep sonucu hakkında hüküm alabilme yetkisidir. Bu yetki kanunda belirtilen istisnalar dışında maddi hukuktaki tasarruf yetkisine göre tayin olunur. ( KARSLI- Medeni Muhakeme Hukuku Ders Kitabı. Sh. 308- 2.baskı)

----- Kanunda belirtilen istisnai durumlar: İİK.m.94/2 ye göre, borçlunun henüz tapuya tescil ettirmediği bir taşınmazını borçlu adına tescil ettirmek için alacaklının icra dairesinden dava açma yetkisi istemesi, iflas masasına karşı açılacak davalarda iflas idaresi tarafından temsil edilmesi vs.

------ Davayı takip yetkisi dava şartıdır. Bu nedenle mahkemece kendiliğinden gözetilir.
Old 08-12-2012, 11:28   #2
halit pamuk

 
Varsayılan

1) 1086 sayılı kanun döneminde ölen kişiye ya da ölen kişi adına dava açılamadığı gibi ıslah dahi edilemiyordu. Yeni HMK ile ölen kişiye dava açılması durumunda, dava reddedilmemeli davaya mirasçıları katarak devam edilmelidir.

Ancak ortaklığın giderilmesi davalarında eskiden beri bu kural uygulanmıyordu...



Yargıtay
6. Hukuk Dairesi
Esas : 2011/8041
Karar : 2011/9947
Tarih : 29.09.2011

Mahalli mahkemece verilen yukarda tarih ve numarası yazılı ortaklığın giderilmesine ilişkin kararın davalı vekilince temyiz edilmesi üzerine karar Dairemizin 18.3.2010 gün ve 11584 - 3020 Esas ve Karar sayılı ilamı ile onanmasına karar verilmiş idi. Bu kez paydaş Mehmet Yüksel mirasçılarından Nedret Yüksel tarafından maddi hatanın düzeltilmesi isteminde bulunulmuş olmakla dosyadaki tüm kağıtlar okunup gereği görüşülüp düşünüldü.
Davacı vekili İstanbul Pendik Kurtköy’de kayıtlı olan 3996 ada 1 Parsel sayılı taşınmazın mümkünse taksimi, değilse satış suretiyle ortaklığının giderilmesini istemiştir. Mahkemece 4.6.2009 tarihinde satış suretiyle ortaklığın giderilmesine karar verilmiş, hüküm Dairemizin 18.3.2010 tarih, 11584 - 3020 sayılı ilamı ile onanmasına karar verilmiştir. Bu defa temyiz eden Nedret Başaran vekili tapu kaydında ismi geçen Yahya oğlu Mehmet Yüksel’in dava tarihinden önce 20.8.1981 tarihinde vefat ettiğini dosyada kendisine gönderilen tebligatların torunu olan aynı isimli Mehmet Yüksel’e yapılmış olduğunu belirterek maddi hataya dayalı onama kararının kaldırılarak hükmün bozulmasını talep etmiştir. Dilekçeye ekli Kartal 1. SHM nin 15.3.1985 tarih ve 1985/172 - 246 sayılı Yahya Yüksel’e ait mirasçılık belgesinden de oğlu Mehmet Yüksel’in 20.8.1981 tarihinde vefat ettiği anlaşılmaktadır. Ölü kişi aleyhine dava açılamaz kuralı, temel bir kural olmakla beraber ortaklığın giderilmesine ilişkin davaların özelliği itibariyle bu temel kuralın dışında tutulması gerekir. Paydaş Mehmet Yüksel’in yukarıda belirtilen mirasçılık belgesine göre ölü olduğu ve mirasçılarının bulunduğu ancak davaya dahil edilmedikleri görülmektedir. Mahkemece paydaş Yahya oğlu Mehmet Yüksel’in mirasçılık belgesinin ilgilisinden ibrazının istenerek varsa mirasçılarının davaya dahil edilmek suretiyle taraf teşkilinin sağlanması, ondan sonra işin esasının incelenmesi gerekirken bu husus üzerinde durulmadığı bu defaki incelemeden anlaşılmakla maddi hatanın düzeltilmesine ilişkin talebinin kabulü ile mahalli mahkeme kararının taraf teşkili yönünden bozulmasına karar vermek gerekmiştir.
SONUÇ : Maddi hatanın düzeltilmesi isteminin kabulü ile Dairemizin 18.3.2010 gün ve 11584 - 3020 sayılı onama kararının kaldırılarak mahalli mahkemenin kararının yukarıdaki gerekçeyle BOZULMASINA, istek halinde peşin alınan temyiz harcının temyiz edene iadesine, 29.09.2011 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.


2) İhalenin feshinde taraf sıfatı (aktif husumet ehliyeti) ile ilgili bir karar:

Yargıtay
12. Hukuk Dairesi
Esas : 2009/26690
Karar : 2010/8272
Tarih : 06.04.2010

-YARGITAY İLAMI-
Yukarıda tarih ve numarası yazılı mahkeme kararının müddeti içinde temyizen tetkiki alacaklı vekili tarafından istenmesi üzerine bu işle ilgili dosya mahallinden daireye gönderilmiş olmakla okundu ve gereği görüşülüp düşünüldü:
Tuzla İcra Müdürlüğü'nün 2006/1007 talimat esas sayılı dosyasında 26.10.2006 tarihinde yapılan menkul (inşa halinde motor yatın-gemi siciline kayıtlı olmayan) ihalesinin feshini, istihkak iddiasında bulunan üçüncü kişi talep etmiş, mahkemece bu kişinin açtığı istihkak davası neticesi beklenmiş ve davanın kabulü nedeniyle ihalenin feshine karar verilmiştir.
Menkul ihalelerinde de uygulanan İİK.nun 134/2. maddesinde ihalenin feshini isteyebilecek ilgililer sınırlı olarak sayılmıştır. Bunlar "satış isteyen alacaklı, borçlu ve pey sürmek sureti ile ihaleye iştirak edenler “dir.
O halde mahkemece ihale konusu menkul üzerinde istihkak iddiası bulunan şikayetçinin ihalenin feshini isteyebilecek kişilerden olmadığı nazara alınarak aktif husumet ehliyeti yokluğundan davanın reddi yerine, işin esasının incelenerek yazılı gerekçeyle kabulüne karar verilmesi isabetsizdir.
SONUÇ: Alacaklı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile mahkeme kararının yukarıda yazılı nedenlerle İİK 366 ve HUMK'nun 428. maddeleri uyarınca (BOZULMASINA), 06.04.2010 gününde oybirliğiyle karar verildi.
Old 25-12-2012, 19:56   #3
halit pamuk

 
Varsayılan

çocuk reşit olmadan önce ona bir vekil tayin etmiş ise, ve bu dava vekil tarafından takip edilmekte iken çocuk reşit olmuş ise, bununla vekalet sona ermez, Ancak, Yargıtay'ın istikrarlı kararları olmasa da 2. Ve 4. Hukuk Dairelerinin aksi görüşte olduğu anlaşılıyor.



T.C.
YARGITAY
4. HUKUK DAİRESİ
E. 2000/9310
K. 2000/8495
T. 9.10.2000
DAVA : Davacı Cevriye ...vekili Avukat tarafından, davalı E...Ocak.İth.İhr.Nak.Ltd.Şti. aleyhine 9.12.1999 gününde verilen dilekçe ile trafik kazası sonucu ölüm nedeniyle ek dava olarak destekten yoksun kalma tazminatı istenmesi üzerine mahkemece yapılan yargılama sonunda; HUMKnun 409. maddesi gereğince davanın açılmamış sayılmasına dair verilen 31.5.2000 günlü kararın Yargıtayca incelenmesi davacılar vekili tarafından istenilmekle dosya içerisindeki kağıtlar incelenerek gereği görüşüldü.

KARAR : Dava, davacı Emel ...ın küçük olduğu sırada velayeten verilen vekaletname ile açılmış; yargılama sırasında anılan davacı reşit olmuştur. Bu durumda davacı vekilinin yeniden vekaletname alarak davayı takip etmesi gerekirken mevcut vekaletnamenin dosyaya sunulmadığı ya da davacının yeniden vekalet vermediği dosya içeriğinden anlaşılmaktadır. Vekalet hususundaki eksikliğin giderilememesi halinde mahkeme kararının anılan davacıya tebliği gerekir.

Yukarıda belirtilen eksiklik giderildikten sonra geri gönderilmek üzere dosyanın yerel mahkemesine çevrilmesine 9.10.2000 gününde oyçokluğuyla karar verildi.

KARŞI OY AÇIKLAMASI

Davalı Emel ...ın yargılama sırasında reşit olması nedeniyle vekiline verdiği yeni vekaletnamenin eklenmesi için dosyanın mahkemesine çevrilmesine karar verilmiş bulunmaktadır.

Avukatın davacı tarafından vekil tayin edildiği dönemde kendisine vekil tayin edilen kişinin haklarını kullanmaya ehil olmaması nedeniyle onun adına kanuni temsilcisi tarafından bir vekil tayin edilmiştir. Vekalet akdinin hangi hallerde sona ereceği bellidir. Bu sebepler arasında adına vekil tayin edilen kişinin hak kullanmasındaki noksanlığın sona ermesi yoktur. Kanuni temsilci temsil ettiği kişi adına işlem yapmış olup, vekalet akti devam etmektedir. Eğer kendisine vekil tayin edilen kişi bu işlemden memnun değilse başka bir vekil belirleyebileceği gibi başlangıçtan itibaren bu işlemin sakat doğduğunu da iddia edebilir. Vekaleti verenin böyle bir iddiası veya isteği olmadan sen reşit oldun, avukatına yeniden vekaletname ver demek bu vekalet aktinin yok olduğunu kabul etmek olur. Böyle kabul edildiği takdirde kanuni temsilcinin bu sıfatla yaptığı tüm işlemlerin sonradan ıslah edilmesi gibi bir sonuç doğar ki temsil müessesesinin amacına uygun olmaz.

Yukardaki düşüncelerle yeni vekaletname alınmasına gerek bulunmadığı düşündüğümden çevirme kararına katılamıyorum.
Old 26-12-2012, 16:39   #4
mustafa gönülal

 
Varsayılan ek yapar mısınız ?

Sayın Adnan Hocam;
davada sıfat başlığının altına şu açıklamaları da eklersek daha doyurucu olur diye düşünütorum.

" Sıfat, dava hakkı ile taraflar arasındaki ilişkidir.Bir hak üzerinde kim tasarruf etme yetkisine sahipse o kişiye karşı dava açılması ya da o kişinin dava açması gerekir. Sıfat dava konusu hak ile ilgilidir.

Mahkeme ancak davanın esasını inceledikten sonra tarafların sıfatının olup olmdadığına karar verebilir. Davanın esasına girildikten sonra sıfat hakkında bir karar verilebileceğinden sıfat bir dava koşulu değildir.

Taraflardan birinin sıfatı yoksa dava esastan reddedilir,usulden değil.

Taraf sıfatının yokluğu bir itirazdır. Zira sıfat yokluğu dava konusu hakkın doğumuna engel bir nedendir."

Sıfat yokluğu davanın her aşamasında ileri sürülmesi mümkün veya mahkeme tarafından öğrenildiği takdirde re'sendikkate alınması gerekli hukuksal bir durumdur.(HGK 1998/6-758 E, 1998/794 K)
Old 27-12-2012, 11:22   #5
halit pamuk

 
Varsayılan

Alıntı:
Yazan mg.Kaan

Sıfat yokluğu davanın her aşamasında ileri sürülmesi mümkün veya mahkeme tarafından öğrenildiği takdirde re'sendikkate alınması gerekli hukuksal bir durumdur.(HGK 1998/6-758 E, 1998/794 K)

Bu ifade, yukarıda zaten vardı,ama HGK olarak eklemeniz de iyi olmuş teşekkürler...
Old 29-12-2012, 11:37   #6
halit pamuk

 
Varsayılan

"Dava, kesinleşmiş kadastro sonucu oluşan tapu kaydındaki şerhin iptali ile davacı lehine tapu kaydının beyanlar hanesi şerh verilmesi amacıyla açılmış olup davanın niteLiğine göre, kullanıcı Ayşe'nin yanında husumetin Kayıt Maliki Hazineye yöneltilmesi gerekmektedir. Dava dilekçesinde Kadastro Müdürlüğünün hasım gösterilmsinde isabet bulunmamaktada ise de, dava dilekçesinde anlatılmak istenen anlatım ve istemden asıl dava edilmek istenin Kadastro Müdürlüğü değil, hazine olduğu anaşılmaktadır. ...... o halde mahkemece temsilcide yanılma hali resen gözetilmeli ve davanın tapu kayıt maliki hazineye yönlendirmesi için davacı yana olanak verilmeli,...." ( 16. Hukuk Dairesi, 2012/2784 E, 2012/4692, 29.05.2012 T)
Old 06-02-2013, 08:30   #7
halit pamuk

 
Varsayılan

1086 sayılı kanun döneminde ölen kişiye ya da ölen kişi adına dava açılamadığı gibi ıslah dahi edilemiyordu. Yeni HMK ile ölen kişiye dava açılması durumunda, dava reddedilmemeli davaya mirasçıları katarak devam edilmelidir, demiştik:



T.C.
YARGITAY
14. HUKUK DAİRESİ
E. 2012/7944
K. 2012/8614
T. 18.6.2012
KARAR : Dava, ipotek şerhinin kaldırılması istemine ilişkindir.

Davalının ölü olması nedeni ile tebligat yapılamamıştır.

Mahkemece, davalının taraf sıfatı yokluğu nedeni ile davanın reddine karar verilmiştir.

Hükmü, davacı temyiz etmiştir.

Dava konusu taşınmazda, lehine ipotek kaydı bulunan davalı Ö.İ.E.’nun dosyada mevcut nüfus kaydına göre 11.11.1983 tarihinde vefat ettiği, bu davanın ise 23.02.2011 tarihinde açıldığı anlaşılmıştır.

Dava ehliyeti, davada taraf olma ehliyetidir. Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu, taraf ehliyetini tanımlamamış, 38. maddesiyle Türk Medeni Kanununa yollamada bulunmakla yetinmiştir. Türk Medeni Kanunu ise, davada taraf olma ehliyetini, medeni haklardan yararlanma ehliyetinin bir parçası saymış 8, 28, 47 ve 48. maddeleriyle bu yönde hükümler getirerek, medeni haklardan yararlanma ehliyeti bulunan her gerçek ve tüzel kişinin davada taraf olma yeteneğini taşıdığını, her gerçek kişinin sağ doğmak koşuluyla ana rahmine düştüğü andan itibaren taraf ehliyetini kazanacağını ve yaşadığı sürece taraf ehliyetinin devam edeceğini belirtmiştir.

Öte yandan Türk Medeni Kanununun 28. maddesinde, gerçek kişinin ölümüyle medeni haklardan yararlanma ehliyeti ve buna bağlı olarak da taraf ehliyetinin sona ereceği belirtilmiştir. Dava tarihinden önce ölüm nedeniyle şahsiyeti son bulan kişinin taraf ehliyetini yitireceği kuşkusuzdur.

Davalı H. B. 'ın dava tarihinden önce öldüğü gözetilerek, kural olarak taraf ehliyeti bulunmadığından davanın reddi gerekir ise de;

6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunun 124. maddesi ile "Tarafta iradi değişiklik "başlığı altında yeni düzenleme getirilmiş olup,

3 no'lu bentte aynen "Ancak, maddi bir hatadan kaynaklanan veya dürüstlük kuralına aykırı olmayan taraf değişikliği talebi, karşı tarafın rızası aranmaksızın hakim tarafından kabul edilir."

4 no'lu bentte ise aynen "Dava dilekçesinde tarafın yanlış veya eksik gösterilmesi kabul edilebilir bir yanılgıya dayanıyorsa, hakim karşı tarafın rızasını aramaksızın taraf değişikliği talebini kabul edebilir..." hükümlerine yer verilmiştir.

O halde, mahkemece davalı Ö.İ.E.’ya ait mirasçılık belgesini temin etmesi için davacıya süre tanınmalı, mirasçılık belgesi ibraz edildiğinde davalının tüm mirasçılarına dava dilekçesinin usulüne uygun biçimde tebliği ile taraf teşkili sağlandıktan sonra davanın esası hakkında bir karar verilmelidir.

Taraf teşkili sağlanmadan yazılı şekilde hüküm kurulması doğru görülmemiş, bu nedenle kararın bozulması gerekmiştir.

SONUÇ : Yukarıda açıklanan nedenlerle davacının temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün BOZULMASINA, peşin yatırılan harcın istek halinde yatırana iadesine, 18.06.2012 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.



1. Hukuk Daire dava 6100 yürürlüğe girmeden önce açılmışsa, HMK.m.124 uygulanmaz diyor:

T.C.
YARGITAY
1. HUKUK DAİRESİ
E. 2012/10135
K. 2012/10739
T. 4.10.2012
DAVA : Yanlar arasında görülen elatmanın önlenmesi,yıkım ve ecrimisil davası sonunda, yerel mahkemece davanın kabulüne ilişkin olarak verilen karar davacı vekili, davalı Azimet mirasçıları vekilleri ile davalı Hüseyin Demir tarafından yasal süre içerisinde temyiz edilmiş olmakla, dosya incelendi, Tetkik Hakimi Sevinç Türközmen’in raporu okundu, açıklamaları dinlendi, gereği görüşülüp düşünüldü:

KARAR : Dava, çaplı taşınmaza elatmanın önlenmesi, yıkım ve ecrimisil isteklerine ilişkindir.

Mahkemece, davanın kabulüne karar verilmiştir.

Dosya içeriği ve toplanan delillerden; dava konusu 4400 parsel sayılı taşınmazın kayden davacı idareye ait olduğu ve davacı tarafından, anılan taşınmaza davalıların yapılanmak suretiyle müdahale ettikleri ileri sürülerek eldeki davanın açıldığı; davalılardan Azimet’in dava tarihinden önce 10.04.1990 günü ölmüş olduğu, mahkemece yapılan uygulama sonucu harita ve kadastro mühendisi sıfatına haiz bilirkişinin, davalıların yapılarının çekişmeli taşınmaza taşkın olduklarını bildirdiği anlaşılmaktadır.

Hemen belirtilmelidir ki; dava ehliyeti davada taraf olma yeteneğidir. HUMK. taraf ehliyetini tanımlamamış, 38.maddesiyle Medeni Kanuna yollamada bulunmakla yetinmiştir. Medeni Kanunumuz ise, davada taraf olma ehliyetini, medeni haklardan yararlanma ehliyetinin bir parçası saymış, 8,28,47 ve 48.maddeleriyle bu yönde hükümler getirerek medeni haklardan yararlanma ehliyeti bulunan her gerçek ve tüzel kişinin davada taraf olma yeteneğini taşıdığını, her gerçek kişinin sağ doğmak koşuluyla ana rahmine düştüğü andan itibaren taraf ehliyetini kazanacağını ve yaşadığı sürece taraf ehliyetinin devam edeceğini belirtmiştir. Öte yandan gerçek kişinin ölümüyle medeni haklardan yararlanma ehliyeti ve buna bağlı olarak da taraf ehliyetinin sona ereceği Medeni Kanunun 28.maddesinin buyurucu nitelikteki hükmüyle açıklanmıştır. Dava tarihinden önce ölüm nedeniyle şahsiyeti son bulan kişinin taraf ehliyetini yitireceği kuşkusuzdur. Bu itibarla, gerek Medeni Kanun gerekse HUMK.nu dava açıldığı zaman hayatta bulunan kişiler yönünden düzenleyici hükümler koymuş; ölen veya mevhum kişiler hakkında açılacak davalar yasalarımızda yer almamıştır. Nitekim 4.5.l978 tarih l978/4-5 sayılı İçtihatları Birleştirme Kararında da dava tarihinden önce ölen kişinin taraf ehliyetini yitireceği, aleyhine dava açılamayacağı,dava tarihinde şahsiyeti sona ermiş olan kimsenin mirasçılarına ardıllık (halefiyet )kuralı uygulanamayacağından tebligat yapılmak veya dava ıslah edilmek suretiyle davaya devam edilemeyeceği vurgulanmış, içtihatlar bu doğrultuda kararlılık kazanmıştır.

Ayrıca, 6100 Sayılı HMK.nun 448 maddesi uyarınca da, tamamlanmış işlemlerde 6100 Sayılı Yasanın uygulanamayacağı öngörüldüğünden, olayda anılan yasanın 124. maddesinin uygulanamayacağı da açıktır.

Öyle ise, mahkemece, kendiliğinden (resen )gözönünde bulundurulması gereken bu usul kuralı gözardı edilerek hüküm kurulması doğru değildir.

Hal böyle olunca dava tarihinden önce öldüğü anlaşılan davalı Azimet hakkında açılan davanın reddi gerekirken, işin esasına girilip kabulü yönünde hüküm kurulması isabetsizdir.

Öte yandan; bilindiği üzere, yıkım istekli davalarda, tüm kayıt maliklerinin davada yer almaları zorunludur.

Somut olayda, davalı Hüseyin’in taşkın yapısının bulunduğu taşınmazın parsel numarası ve malikleri belirlenmemiştir.

O halde, davalı Hüseyin’in taşkın yapısının bulunduğu parselin belirlenerek, dava dışı malikleri varsa, onların da davada yer almalarının sağlanması gerekirken, yazılı olduğu üzere karar verilmiş olmasının da doğru olduğu söylenemez.

Kabule göre de, her bir davalı hakkında istek gözetilmek suretiyle talep edilen dönemler itibariyle ecrimisilin belirlenmesi ve hükmedilecek ecrimisile dönem sonlarından itibaren yasal faiz yürütülmesi gerekirken, yazılı olduğu üzere hüküm kurulmuş olması isabetli değildir.

SONUÇ : Davacı vekili, davalı Azimet mirasçıları vekilleri ile davalı Hüseyin Demir’in temyiz itirazları yerindedir. Kabulü ile, hükmün açıklanan nedenlerden ötürü (6100 Sayılı HMK.nun geçici 3. maddesi yollamasıyla )1086 Sayılı HUMK’nun 428. maddesi uyarınca BOZULMASINA, 04.10.2012 tarihinde oybirliğiyle
Old 12-02-2013, 14:16   #8
halit pamuk

 
Varsayılan

T.C.
YARGITAY
4. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2012/16268
KARAR NO : 2012/18637
Y A R G I T A Y İ L A MI
MAHKEMESİ
TARİHİ
NUMARASI
Üsküdar 1. Asliye Hukuk Mahkemesi
11/01/2012
2011/356-2012/3
DAVACI
DAVALI
[left]içişleri Bakanlığı vekili Avukat Şükran Yaralı

Davacı İçişleri Bakanlığı vekili Avukat Şükran Yaralı tarafından, davalı
......aleyhine 24/11/2011 gününde verilen dilekçe ile rucüen tazminat istenmesi
üzerine mahkemece yapılan yargılama sonunda; davanın usulden reddine dair verilen
11/01/2012 günlü kararın Yargıtay'ca incelenmesi davacı vekili tarafından süresi içinde
istenilmekle temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten soma tetkik hakimi tarafından
hazırlanan rapor ile dosya içerisindeki kağıtlar incelenerek gereği görüşüldü.
Dava, rücuan tazminat istemine ilişkindir. Mahkemece, dava açılmadan önce öldüğü
anlaşılan davalıya karşı dava açıldığından davanın reddine karar verilmiş; hüküm, davacı
tarafından temyiz edilmiştir.
Dosya kapsamından, davanın 24/11/2011 tarihinde açıldığı, davalının ise 19/04/2009
tarihinde vefat etmiş olduğu anlaşılmaktadır. Davacı tarafından, davalının ölmüş olduğunun
bilinmemesi mazur görülebilir bir maddi hatadır. HMK 124/3-4. maddesi uyarınca davacıya,
davalının mirasçılarını davaya dahil etmesi için süre verilerek; sonucuna göre davaya
bakılmalıdır. Bu yön gözetilmeden davanın usulden reddedilmesi doğru görülmemiş;
bozmayı gerektirmiştir.
SONUÇ: Temyiz olunan kararın, yukarıda gösterilen nedenle BOZULMASINA;
bozma nedenine göre diğer temyiz itirazlarının şimdiden incelenmesine yer olmadığına
05/12/2012 gününde oybirliğiyle karar verildi.
Başkan V. Üye Üye Üye Üye
Kamil Kancabaş Ahmet Kütük Bilâl Köseoğlu Hüseyin Kulaç Oktay Acu
Karşılaştırıldı. YÇ
Old 24-12-2015, 12:46   #9
kalem59

 
Varsayılan

sayın Halit Pamuk
Bir kurum hakkında yaptığımız icra takibimiz kesinleşti. İcra takibi yaptığımız kurumun başka bir kurumdan alacağı var. Bu alacağı için kısmı bir dava açtı .Kazandı. Bu kısmi alacak üzerine 89/1 göre haciz yaptık.İcra takibi yaptığımız bu kurum bakiye alacağı için yeni bir dava açmayacak. Zira açacağı bu davadan kazanacağı tazminat bizim haczimizi ancak karşılayacak. Yaptığımız görüşmelerde de bu kurum bakiye alacak için dava açmayacaklarını kesin bir dille belirttiler
Benim sorum, biz alacaklı olduğumuz bu kurum adına bir yetki belgesi alıp, bu davayı açabilir-miyiz. Nasıl bur usul tavsiye edersiniz Cevap verecek tüm arkadaşlara teşekkür ederim.
Yanıt


Şu anda Bu Konuyu Okuyan Ziyaretçiler : 1 (0 Site Üyesi ve 1 konuk)
 
Konu Araçları Konu İçinde Arama
Konu İçinde Arama:

Detaylı Arama
Konuyu Değerlendirin
Konuyu Değerlendirin:

 
Forum Listesi

Benzer Konular
Konu Konuyu Başlatan Forum Yanıt Son Mesaj
Nüfus davaları-Taraf ehliyeti akrd61 Meslektaşların Soruları 11 21-03-2012 10:27
Usul Hukukunda Taraf(Dava) Ehliyeti yolcu_354 Medeni Usul, İcra ve İflas Hukuku Çalışma Grubu 2 18-02-2010 17:13
yabancı şirketin taraf ehliyeti avhilal Meslektaşların Soruları 1 02-10-2009 09:15
Taraf ehliyeti olmayana açılan dava Av.Elvan Akkaya Meslektaşların Soruları 23 29-12-2008 16:51
taraf ehliyeti Av.Ufuk Meslektaşların Soruları 3 18-04-2007 18:47


THS Sunucusu bu sayfayı 0,06410789 saniyede 14 sorgu ile oluşturdu.

Türk Hukuk Sitesi (1997 - 2016) © Sitenin Tüm Hakları Saklıdır. Kurallar, yararlanma şartları, site sözleşmesi ve çekinceler için buraya tıklayınız. Site içeriği izinsiz başka site ya da medyalarda yayınlanamaz. Türk Hukuk Sitesi, ağır çalışma şartları içinde büyük bir mesleki mücadele veren ve en zor koşullar altında dahi "Adalet" savaşından yılmayan Türk Hukukçuları ile Hukukun üstünlüğü ilkesine inanan tüm Hukukseverlere adanmıştır. Sitemiz ticari kaygılardan uzak, ücretsiz bir sitedir ve her meslekten hukukçular tarafından hazırlanmakta ve yönetilmektedir.