Ana Sayfa
Kavram Arama : THS Google   |   Forum İçi Arama  

Üye İsmi
Şifre

6100 Sayılı Hukuk Muhakemesi Kanunu ile Getirilen Değişiklikler Ve Uygulamaları-Görev Ve Yetki

Yanıt
Old 05-11-2012, 08:51   #1
halit pamuk

 
Varsayılan 6100 Sayılı Hukuk Muhakemesi Kanunu ile Getirilen Değişiklikler Ve Uygulamaları-Görev Ve Yetki

6100 sayılı HMK kapsamında yapılan değişiklerin değerlendirilmesi









I) GÖREV



ASLİYE HUKUK MAHKEMESİNİN GÖREVİ

Dava konusunun değer ve miktarına bakılmasızın malvarlığına ilişkin davalarla, şahıs varlığına ilişkin davalarda görevli mahkeme, aksine bir düzenleme bulunmadıkça asliye hukuk mahkemesi görevlidir.


---- Derneklerin feshi davaları Asliye Hukuk Mahkemelerinde görülür.


------Nüfus Kayıt Düzeltme davaları Asliye Hukuk Mahkemesinde görevlidir. Yargıtay isim değiştirilmesi dvasında Sulh Hukuk Mahkemesi görevlidir, demektedir. "Yargıtay 17.Hukuk Dairesi 2012/ 4144 Esas 2012/ 8527 Talep, isim değiştirilmesine ilişkindir.01.10.2011 tarihinde yürürlüğe giren 6100 sayılı HMK.'nun 382. maddesinde, çekişmesiz yargı işleri düzenlenmiş aynı maddenin 2. fıkrasının (a) bendinde, Kişiler hukukundaki çekişmesiz yargı işleri başlığı altında 2. madde olarak Ad ve soyadın değiştirilmesi hususuna ilişkin taleplerin çekişmesiz yargı işi olduğu belirtilmiş aynı yasanın 383. maddesinde de çekişmesiz yargı işlerinde görevli mahkemenin aksine bir düzenleme bulunmadığı sürece sulh hukuk mahkemesi olacağı hükmüne yer verilmiştir.HMK.'nun 383. maddesine göre çekişmesiz yargıda sulh hukuk mahkemesinin görevi asıl olup asliye hukuk mahkemesinin görevi istisna olduğundan yalnız mahkeme veya hakim terimlerinin kullanıldığı bütün çekişmesiz yargı işleri için sulh hukuk mahkemesinin görevli olduğu sonucuna varılmaktadır. (Prof. Dr. B. Kuru/Prof. Dr. A.C.Budak İstanbul Barosu Dergisi, Cilt: 85, Sayı: 5, Yıl: 2011, sh: 33-36)Somut olayda uyuşmazlık 07.12.2011 tarihinde yani 6100 sayılı HMK.'nun yürürlüğe girmesinden sonra mahkemeye getirilmiştir.Bu durumda, isim değiştirilmesine ilişkin uyuşmazlık 6100 sayılı HMK.'nun 01.10.2011 tarihinde yürürlüğe girmesinden sonra açılan çekişmesiz yargı işi niteliğinde olup sulh hukuk mahkemesinde görülüp, sonuçlandırılması gerekmektedir.






-----Yabancı mahkeme kararlarının tenfizinde Asliye hukuk Mahkemesi görevlidir.


------ İstanbul’da bazı Asliye Hukuk Mahkemeleri, , TMK.m.588 uyarınca açılan gaiplik ve tescil davalarında, gaiplik yönünden Sulh Hukuk Mahkemesinin görevine girdiği gerekçesiyle, tefrik kararı vererek görevsizlik kararı vermektedir.

-----
- Hertürlü idari eylem ve işlemler ile idarenin sorumlu olduğu diğer sebeplerin yolaçtığı vücut bütünlüğün kısmen ya datamamen yitirilmesine yahut kişinin ölümüne bağlı maddi ve manevi tazminat davalarınınAsliye Hukuk Mahkemesinde görüleceğine ilişkin Hukuk Muhakemeleri Kanunun 3. Maddesi Anayasa Mahkemesinin 16.02.2012 tarih ve 211/35 ve 2012/23 K sayılıkararı ile iptal edilmiştir. Pekcanıtez’e göre, Anayasa Mahkemesinin kararının yayımlandığı 19.05.2012 tarihine kadarAsliye Hukuk Mahkemesinde açılan davalar Asliye Hukuk Mahkemesinde görülmeyedevam edecektir. (Pekcanıtez- Atalay- Özekes- Hukuk Muhakemeleri KanunuHükümlerine Göre Medeni Usul Hukuku. SH. 124. 13. Baskı)




SULH HUKUK MAHKEMESİNİN GÖREVİ:

1..Kira ilişkisinden doğan alacak davaları da dahil olmak üzere tüm uyuşmazlıkları konu alan tüm davalar ile bu davalara karşı açılan davalar, Sulh Hukuk Mahkemesinde görülür. (hmk.m.4)
(hmk.m.4)





---- Kira sözleşmesinin geçersiz olması nedeniyle kira sözleşmesinin iptali davası da sulh hukuk mahkemesinde görülecektir.AncakPekcanıtez’e göre, kira sözleşmesi geçersiz ise görevli mahkeme Asliye HukukMahkemesidir. (Pekcanıtez- Atalay- Özekes- Hukuk Muhakemeleri KanunuHükümlerine Göre Medeni Usul Hukuku. SH. 126. 13. Baskı)



---- Kira ilişkisinden doğan her türlü olumlu ya da olumsuz tespit davası Sulh Hukuk Mahkemesinde açılacaktır.


----- Her türlü kira alacağı ve tazminat davaları ile bunlara mukabil açılan karşı davalar da sulh hukuk mahkemesinde görülecektir. Ancak UMAR’a göre, kanunun yeni metninde “kira alacağı ve tazminat davası” demediğini, metni kırparak sadece kira alacağı dediğine göre, kira alacağının yanında haksız fiilden doğan tazminat talebi olması durumunda, ikinci istem için tefrik kararı vererek o istem bakımından görevsizlik kararı verilmesi gerektiği görüşündedir. (Bilge Umar-Hukuk Muhakemeleri Kanunu şerhi. Sh. 20. Vd) Ancak, Kuru, her türlü kira alacağı ve tazminat davası ifadesini kullanmaktadır.(Kuru,Arslan, Yılmaz- Medeni Usul Hukuku Ders Kitabı. 22. Baskı Sh. 123)


----- İlamsız tahliye, kanunda istisna olarak gösterilmiştir.


---- 6100 sayılı kanunla yapılan değişiklikle birlikte, Uyarlama davaları, kiralanan şeyin teslimi için açılan davalarla kiralananın müşteriye gösterilmesine ilişkin davalar da Sulh Hukuk Mahkemesinin görevlidir.


----- Umar’a göre, Bir taşınırın kiralanmasından doğan uyuşmazlıklar dahi Sulh Hukuk Mahkemesi görevlidir. (Bilge Umar-Hukuk Muhakemeleri Kanunu şerhi. Sh. 20. Vd) Ancak Ejder Yılmaz’a göre ise, HMK.m.4’de yer alan görev kuralının sadece taşınmaz kiraları ile ilgili olduğu görüşündedir.Bu nedenle, Yılmaz, su kaynağının kiralanmasında görevli mahkeme asliye hukuk mahkemesidir.Ticari işletmeye ilişkin kira sözleşmesinden doğan davalarda da Sulh Hukuk Mahkemesinin görevli olmadığı, görüşündedir.(Ejder Yılmaz-Hukuk Muhakemeleri Kanunu şerhi. Sh.81.vd.)


------ UMAR’a göre, Alt kiralama yapılması durumunda taşınmazın alt kiracıya karşı açtığı davanın Sulh Hukuk Mahkemesinde görülemeyeceği kanaatindedir. Zira bu davalarda görevli mahkemenin Sulh Hukuk Mahkemesinin görevli olduğunu düzenleyen 6570 sayılı kanunun 12. Maddesi kaldırılmıştır. . (Bilge Umar-Hukuk Muhakemeleri Kanunu şerhi. Sh. 20. Vd)


------ Ejder Yılmaz’a göre, kira sözleşmesine dayalı olarak kurulmuş olsa dahi, baz istasyonun sökülmesi davası da HMK.m.4 kapsamında değildir. .(Ejder Yılmaz-Hukuk Muhakemeleri Kanunu şerhi. Sh.82.vd.)

--- Rödovans sözleşmesinin feshi davaları da sulh hukuk mahkemesinde görüleceği kanaatindeyim.



2. Paylaştırma ve ortaklığın giderilmesi davalarında da Sulh Hukuk Mahkemesi görevlidir.


----- HUMK.m.561-572 maddelerine 6100 de yer verilmediğinden, Sulh Hukuk Mahkemesi, ortaklığın giderilmesi veya paylaştırma ilgili davalara bakarken bu görevlerinin dışında bir ihtilafla karşılaştığında bu ihtilafları ön sorun olarak kabul edemeyecek, bu hususlara ilişkin dava açmak üzere taraflara süre verip davayı tehir edecektir. (Abdurrahim Karslı- Medeni Muhakeme Hukuku Ders Kitabı. Sh. 216 vd)


----- Adi ortaklığın feshi davası, ortaklığın giderilmesi davası nitelinde olmadığından Asliye Hukuk Mahkemesi görevlidir.


------ İştirak halinde mülkiyetten müşterek mülkiyete dönüştürülmesi davasında görevli mahkeme, Türk Medeni Kanunu hükümleri uyarınca, Sulh Hukuk Mahkemesidir. (TMK.m.644)


3. Zilyetliğin korunmasına ilişkin davalar, Sulh Hukuk Mahkemesinde görülür.

---- Bu davalar, TMK.m. 982-984 ve TMK.m.992 II deki davalarıdır. TMK.985’den daha sonra düzenlenen zilyetliğe haklılık davası, zilyetliğe istihkak davası, zilyetliğin iadesi davaları bu kapsamda olmayıp bu davalarda Asliye Hukuk Mahkemesi görevlidir. Aynı zamanda tazminat talebi olsa dahi, görevli mahkeme sulh hukuk mahkemesidir.


4) Diğer haller.

----- Hukuk Muhakemeleri Kanunun 382 de yer alan çekişmesiz yargı işlerinde görevli mahkeme Sulh Hukuk Mahkemesidir.Mirasçılık belgesinin verilmesi gibi… Fakat mirasçılık belgesinin değiştirilmesi ve iptali davaları çekişmesiz değil çekişmeli yargı kapsamına girdiğinden ve şahıs varlığına ilişkin bir dava olduğundan asliye hukuk mahkemesinde görülecektir. (Abdurrahim Karslı- Medeni Muhakeme Hukuku Ders Kitabı. Sh. 217) Yargıtay 14. Hukuk Dairesi, Tapuda İsim Tashihi davalarını çekişmesiz yargı davalarından olduğundan bahisle Sulh Hukuk Mahkemesi görevlidir, demektedir. Ancak mülkiyetin tespiti(aynı kişi olduğunun tespiti) davası açılmışsa, Asliye Hukuk Mahkemesi görevlidir. (Yargıtay
3. Hukuk Dairesi Esas : 2012/6165 Karar : 2012/9446 Tarih : 09.04.2012)







----- Mirasın resmi tasfiyesi (TMK.m.634), kayyım atama (TMK.m.397) işi sulh hukuk mahkemesinin görevine girer.


----- Kat Mülkiyeti Kanunun uygulanmasından doğan tüm uyuşmazlıklarda Sulh Hukuk Mahkemesi görevlidir.Bu nedenle, ortak yerlerdeki hasarın tazmini, ortak gider tahsili, ortak yere yapılan müdahalenin önlenmesi gibi kat mülkiyeti kanunun uygulanması gerektiren durumlarsa Sulh Hukuk Mahkemesi görevlidir.


----- Çek iptali davalarında 11. Hukuk Dairesiçekişmesiz yargı talebi için Asliye Ticaret Mahkemesi Görevli olduğuna kararvermiş; 17. Hukuk Dairesi ise, Sulh Hukuk Mahkemesi görevli olduğuna kararvermiştir. 6335 sayılı kanunla 6102 sayılı kanunun değiştirilmiş ve 5. Maddeye “veticari nitelikteki çekişmesiz yargı işi” ibaresi eklenerek tartışmaya son vermiştir.





GÖREVE İLİŞKİN KURALLAR:

----- Dava görevsiz mahkemede açılmış, ondan sonra yapılan bir kanun değişikliği ile görevsiz mahkeme o dava için görevli hale gelmişse, mahkeme artık görevsiz kararı veremeyip davaya bakmaya devam etmelidir. (Baki Kuru- Hukuk Muhakemeleri Usulü, Cilt 1, sh.313)


----- Görev itirazını kural olarak davalı yapar ancak yanlış mahkemede açtığını sonradan fark eden davacı da görev itirazında bulunabilir.


------ HMK.m.137’e göre,dilekçelerin karşılıklı verilmesinden sonra, yapılacak ön incelemede görev konusu hakkında karar verir. 6100’den önceki tartışma ise hala devam etmektedir. Kuru, taraflara tebligat yapıp onları dinlemeden (dilekçe aşaması tamamlanmadan) görevsizlik kararı verilebileceğini ileri sürüyordu. (Baki Kuru- Hukuk Muhakemeleri Usulü, Cilt 1, sh.314) Ancak, 20. Hukuk Dairesinin 21.4.1994 tarih ve 93/3037 E ve 94/ 4502 sayılı kararıyla, taraf teşkili sağlanmadan görevsizlik kararı verilemez, demişti. 6100 den sonra da HMK.m.137 uyarınca, duruşma yapmadan ancak dilekçeler aşamasından sonra görevsizlik kararı verilebileceği kanaatindeyim. “6100 sayılı HMK.nun dava şartları başlıklı 114/c maddesinde "Mahkemenin görevli olması" dava şartı olarak sayılmış, aynı kanunun 316 ve devamı maddelerinde, basit yargılama usulüne tabi dava ve işler düzenlenmiştir. Ön inceleme ve tahkikat başlıklı 320/2 maddesinde de, ilk duruşmada dava şartları ve ilk itirazlarla hak düşürücü süre ve zaman aşımı hakkında tarafları dinleyeceği hükmü öngörülmüştür. Mahkemece, az yukarıda açıklanan yasal düzenlemeler gözetilmek suretiyle, ön inceleme yapılarak, tarafların delillerini sunmaları ve toplanması istenilen deliller toplandıktan sonra HMK'nun 4/1 maddesi kapsamında görevli olup olmadığını incelemesi ve sonucuna göre karar vermesi gerekirken, anılan yasal düzenlemeler gözönüne alınmadan yazılı şekilde hüküm kurulması doğru değildir.” (6. HUKUK DAİRESİ E. 2012/6264 K. 2012/9311 T. 20.6.2012)



----- HMK.m.117/2 göre, ilk itirazlar dava şartlarından sonra incelenir. Buna göre, görev ve kesin olmayan yetki aynı anda gündeme gelirse, mahkeme öncelikle görev sorununu inceleyerek karara bağlar. Mahkeme hem görevsizliğe hem de yetkisizliğe karar veremez.


------ Hükmün Yargıtay’da görevden başka bir nedenle bozulmasından sonra, başlayacak yargılamada da görevsizlik itirazında bulunulabilir.


------ Görevsizlik kararında görevli mahkeme bildirilmemişse, Yargıtay kararı düzelterek onayabilir.


------ Görevsizlik üzerine, HUMK.m.193 döneminde, başvuracak olan tarafın hangi taraf olduğu hususunda, tereddütler ve farklı görüşler vardı. Yeni HMK.m.20’ye göre, “taraflardan biri “ diyerek bu tereddütlere son vermiştir. Buna göre davacının da davalının da dava dosyasını görevli ve yetkili mahkemeye gönderilmesini isteme hakkı vardır.


------ Görevsizlik üzerine, Dava dosyasının görevli ve yetkili mahkemeye gönderilmesi talebinin iki hafta içinde yapılması gerekir. Bu sürenin başlangıcı, verildiği anda kesin kararlar için, verildiği andan itibaren iki haftadır. Ancak Ejder Yılmaz’a göre, karar bir tarafın yokluğunda verilmişse, bu süre kararın tebliğinden itibaren başlayacaktır. (Ejder Yılmaz-Hukuk Muhakemeleri Kanunu şerhi. Sh.214)


------ Görevsizlik kararı verildiği anda kesin değilse, kanun yoluna başvurulmamışsa, kararın kesinleştiği andan itibaren iki hafta içinde talepte bulunmalıdır. Örneğin 10 kasım temyizin son günü ise, 11 kasımdan itibaren iki hafta içinde taraflar talepte bulunmalıdır. Kanun yolu başvurulmuşsa, kanun yolu mahkemesinin talebinin reddine ilişkin kararın tebliğinden itibaren iki hafta içinde talepte bulunulmalıdır.


------ Görevsizlik üzerine, dosyasının görevli ve yetkili mahkemeye gönderilmesi talebinin iki hafta geçtikten sonra yapılması durumunda mahkeme dava açılmamış sayılmasına karar verir. Gönderme talebi sadece görevsizlik kararını veren mahkemeye yapılabilmektedir. Süre geçmesinden sonra, görevsizlik kararını veren mahkeme, davanın açılmamış sayılmasına karar verir. İki haftalık süre geçmesinden sonra yapılan başvuru fark etmeden dosya görevli mahkemeye gönderilmişse, iki haftalık sürenin geçtiği fark eden mahkeme, dava açılmamış sayılması kararının, görevsizlik kararını veren mahkeme verebileceğinden dosyayı görevsizlik kararı veren mahkemeye iade etmesi gerektiği kanaatindeyim. (Görevsizlik veya yetkisizlik kararı verilmesi halinde davacının karşı tarafa görevli veya yetkili mahkemede tebligat yaptırması zorunludur. Her iki halde kararın kesinleşmesinden itibaren on gün içinde yeniden dilekçe vermesi veya yeniden çağrı kağıdı tebliğ ettirilmesi gerekir. Aksi halde dava açılmamış sayılır ( 1086 Sayılı H.U.M.K.md.193 ). Dinar Asliye ( Aile ) Mahkemesince verilen yetkisizlik kararı 3.4.2009 tarihinde Cuma günü kesinleşmiştir. Davacı ise süresinden sonra 15.4.2009’da dosyanın yetkili mahkemeye gönderilmesi için başvuruda bulunmuştur. Bu durumda dava, 6100 Sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununun yürürlüğe girmesinden önce açılmamış hale gelmiştir. Davanın açılmamış sayılmasına karar verilmesi gerekirken bu yön nazara alınmadan yargılamaya devamla davanın esasıyla ilgili karar verilmesi doğru bulunmamıştır.) (2. HUKUK DAİRESİ E. 2010/17523 K. 2011/18380 T.) 14.11.2011)



------ Tahrik dilekçesinin(dava dosyasının görevli mahkemeye gönderilme talebinin) görevsizlik veya yetkisizlik kararının kesinleşmesinden önce de verilebilmesi mümkündür. Sırf bu nedenle, tahrik dilekçesi verilmemiş sayılmaz.


----- Tarafların talebi olmadan mahkeme kendiliğinden gönderme kararı verecek olursa, dava dosyası gönderilen mahkeme gönderme kararı ile bağlı değildir ve dosyayı iade eder. Dava dosyası gönderilen mahkemenin verdiği karar niteliği itibariyle bir görevsizlik kararıdır ve kanun yoluna tabidir.


------ BK.m.137 kapsamındaki 60 günlük munzam süre, dosyanın işlemden kaldırılması hakkındaki kararının verilmesinden itibaren değil; iki haftalık sürenin bitiminden itibaren hesaplanır.


------- Dava dosyasının devri kararı, adli teşkilatta yapılan değişikliğe dayanmakta ise, m.20 hükmü uygulanmaz. Çünkü yeni kurulan mahkeme eski mahkemenin yerine geçmiştir.


------- HMK.m.20 hem takip hukuku için hem de kadastro mahkemeleri için geçerlidir. Ancak, kadastro mahkemelerinin kurulması nedeniyle, davaların kadastro mahkemelerine devrine ilişkin verilen kararda HMK.m.20 uygulanmaz.



----- Ceza mahkemelerinde hukuk mahkemeleri görevli olduğu gerekçesiyle görevsilik kararı vermesi durumunda da Hukuk Muhakemesi Kanuna göre görevsizlik kararı vermesi üzerine yapılacak işlemler uygulanır. "Dava, haksız el koyma nedeniyle maddi ve manevi tazminat istemlerine ilişkin olup; başlangıçta, Ağır Ceza Mahkemesi'nde ikame olunmuştur. Ağır Ceza Mahkemesi tarafından, el koyma tarihi itibariyle görevsizlik ve Asliye Hukuk Mahkemesi'ne gönderme kararı verilmiştir. Her iki mahkeme de, Adli Yargı düzeni içerisinde yer almakta olup; aralarında, ceza yargısı ve medeni yargı ilişkisi bulunmaktadır. Dava konusu uyuşmazlık, özü itibariyle haksız eyleme ilişkin olup; el koyma tarihine göre, ceza yargısı veya medeni yargı görevli bulunmaktadır. Şu durumda, aynı yargı düzeni içerisinde ve fakat görevsiz mahkemede açılan dava bakımından, görevsizlik kararı üzerine yapılması gereken işlemlerin yapılması; bu bağlamda, başlangıçta alınmayan yargı harçları yönünden davacıya süre tanınmak suretiyle, uyuşmazlığın çözümlenmesi gerekir. Mahkemece, yanılgılı gerekçelerle davanın reddi yerinde görülmemiş ve bozmayı gerektirmiştir"( 4. HUKUK DAİRESİ E. 2012/3160 K. 2012/4826T. 26.3.2012



----- Davanın açılmamış sayılması kararı HUMKzamanında oluşmuşsa, davanın açılmamış sayılması kararı verirken HUMKhükümlerini uygulamak gerekir. ( Budak- Özer- Hukuk Muhakemeleri Kanunu Hakkındaki İlk 100 Karar. S. 2)














YETKİ


----- 6100 Sayılı Hukuk Muhakemesi Kanunumuz, diğer kanunlardaki yetkiye ilişkin hükümleri kaldırmamış ve onları saklı tutmuştur. (m.5)


---- Genel yetkili mahkeme davalının yerleşim yeri mahkemesidir. Yerleşim yeri neresidir? TMK.m.19 uyarınca yerleşmek niyetiyle oturulan yerdir. 2006 tarihli 5490 sayılı nüfus hizmetleri kanunu “adres kayıt sistemi” getirmiş, ve ayrıntılı hükümler koymuştur. (m.48-53 Buna göre, yerleşim yeri adresleri elektronik ortamda tutulur. Yerleşim yerinin belirlenmesinde kişilerin yazılı beyanları esas alınır. Yargıtay’da bu hükümlere dayanarak tereddüt halinde, yerleşim yeri adresinin Adresi Kayıt sisteminden sorulup tespit edilmesi gerektiğine karar vermektedir. ( 2. Hukuk Dairesi, 4.2.2009, 16436/1383)


----- Eski HUMK.m.9/III yer alan boşanma ve ayrılık davalarında yetkili mahkeme kuralı, TMK.m.168 deki hükmü tekrardan kaçınmak adına yeni Hukuk Muhakemesi Kanununa alınmamıştır. Boşanma davasında eşlerden birinin yerleşim yerinde açılabileceği gibi, en son ez altı ay oturulan yerde de dava açılabilir. Yargıtay’a göre, boşanma davasında yetki, kesin yetki değildir.


----- Hukuk Muhakemesi Kanunu, Türkiye’de yerleşim yerinin bulunmaması halinde, “mutad mesken” bakımından yetki belirlenmiş, fakat mutad mesken kavramının bir tanımı veya açıklanmasına yer verilmemiştir. Kanunun Türk vatandaşı olan ya da olmayan bakımından bir ayırım yapmamıştır. Eski HUMK.m.16 da Türkiye’de yerleşim yeri bulunmayanlar için açılacak malvarlığı davalarında, Türkiye’de sakin olduğu yer mahkemesinde ve Türkiye’de bilinen meskeni yoksa, mallarının veya uyuşmazlık konusunun veya teminatının bulunduğu yer mahkemesinin yetkili olduğu düzenlenmişken HMK.m.9 a göre, Türkiye’de yerleşim yeri olmayanlar, mal veya teminatının bulunması tek başına türk mahkemelerinin yetkisinin varlığı bakımından yeterli değildir. Sadece, Uyuşmazlık konusu malvarlığı unsurunun bulunduğu yer mahkemesi yetkilidir. Yani, davalı Türkiye’de oturmuyorsa, dava konusu mal da Türkiye’de değilse, o kişiye karşı Türkiye’de dava açılamaz.


----- Davalı sayısının birden fazla ise, bunlardan birinin yerleşim yerinde dava açılabilir. Ancak, bütün davalılar hakkında ortak yetkili mahkeme belirlenmişse, kanunun belirlediği bu mahkemede dava açılır. Ejder Yılmaz, ortak yetkili mahkemenin yetkisinin kesin yetki olduğu görüşündedir. (Ejder Yılmaz-Hukuk Muhakemeleri Kanunu şerhi. Sh.120)


------ Bir yerde geçici olarak oturanlara, alacak ve taşınır mal davasını bulunduğu yer mahkemesi de yetkilidir. Ancak davalının kanunda sayılan belli kişilerden olması gerekir. Kanun gibi ifadesiyle, işçi, öğrenci, asker ve memuru örnek olarak saymıştır. Bu nedenle, bunlar dışında, uzunca süre tedavi alan hastayı, uzunca bir ceza alan hükümlüyü, bir tüzel kişinin elemanlarını da buna dahil edebiliriz. (Ejder Yılmaz-Hukuk Muhakemeleri Kanunu şerhi. Sh.123)


----- Sözleşmeden doğan davalarda ifa yeri mahkemesi yetkilidir. HUMK’tan farklı olarak, sözleşmenin yapıldığı yer mahkemesine ilişkin kurala HMK da yer verilmemiştir. İfa yeri mahkemesinin yetkisini düzenleyen 10 uncu madde, sözleşmeyi esas aldığından, bu hükmün uygulanabilmesi için ortada geçerli bir sözleşme olmalıdır. Eğer davalı sözleşmeyi inkar ederse, 10 uncu madde uygumla alanı bulmaz. (19. HD, 25.01.2005, 693/183) Ayıplı malın iadesinde m.10 hükmü uygulanmaz. (19. Hd, 15.10.2004, 2472/10207) İfa yeri mahkemesi seçeneği, kefiller için de geçerlidir


------- Bilge UMAR’A göre, Sözleşmenin feshinden doğan davalar, HMK.m.10 kapsamındadır. Pekcanıztez’in sözleşme feshedilmişse, 10. Maddeye dayanılmaz ifadesi eleştirmekte; “yazımında öncülük ettiği m.10 – sözleşmeden doğan borçların ifası davaları- demiyor demesine zaten gerek yoktur.” Diyerek, sözleşmenin feshi nedeniyle açılacak davaları da sözleşmeden doğan davalar olarak nitelendirerek, HMK.m.10 kapsamında görüyor. ( (Bilge Umar-Hukuk Muhakemeleri Kanunu şerhi. Sh. 40. Vd)


------- Eski HUMK.11 de, terekenin kesin paylaşımın kadar terekeye karşı açılacak davalar ibaresi yerine, “mirasçılara karşı açılacak” davalar ibaresi getirilmiştir. Bu davalarda, ölenin son yerleşim yeri, kesin yetkidir. Ancak örneğin taşınmazla ilgili davalarda, ölenin son ikametgahı mı yoksa taşınmazın bulunduğu yer mi yetkili olduğu hususunda tereddütler çıkabilir. Yargıtay vasiyetnamenin tenfizi ile ilgili davalarda, Taşınmazın bulunduğu yer mahkemesinin yetkisinin değil, ölenin son yerleşim mahkemesinin yetkili olacağını belirtmiştir. (2. HD, 13.5.2008, 3742/6979)(Eğer mirasçılara değil de tek bir mirasçıya karşı vasiyetnamenin tenfizi davası açıyorsa, mirasbırakanın son yerleşim yeri değil, davalı olarak gösterilen mirasçının yerleşim yetkilidir) Buna karşılık, tapu iptal tescil ve tenkis talepli davaların taşınmazın ayni ile ilgili olması nedeniyle, taşınmazın bulunduğu yerin yetkili olduğuna dair kararlar vardır. (1.HD, 17.11.2003,11865/12655- Ejder Yılmaz-Hukuk Muhakemeleri Kanunu şerhi. Sh.144)


------ Mirasçılık belgesinin verilmesinde, HUMK.M.11 III hükmü, mirasçıların her birinin bulunduğu yer mahkemesinin yetkili olduğu, ifadesi yerine, HMK ile mirasçıların her birinin oturduğu yer mahkemesi ibaresi getirilmiştir. Bu hükme dayanarak, adres kayıt sistemini sorgulayan mahkemeler, mirasçılık belgesinin talep edenin adresinin farklı yargı yerine ait olduğu gerekçesiyle yetkisizlik kararı vermektedir. Yargıtay mirasçılık belgesinin her yerden alınabileceği görüşündedir: "
Dava, mirascılık belgesi istemine ilişkindir.
Dosya kapsamından, davacının murisine ait veraset
belgesinin verilmesi için açtığı mirasçılık belgesi davası
olduğu, İstanbul 4.Sulh Hukuk Mahkemesi tarafından
mirasçılık belegesi verilmesi davasının çekişmesiz yargı işi
olup 6100 Sayılı HMK.nun geçici 3/2.maddesi gereğince sayılı
HMK.nun 384. maddesine göre Kanunda aksine hüküm
bulunmadıkça, çekişmesiz yargı işi ;. için talepte bulunan
kişinin veya ilgililerden birinin oturduğu yer mahkemesi
yetkili olduğunun belirtildiği nulas kaydında davacının
beylikdüzü İstanbul adresinde oturduğundan Büyükçekmece Sulh Hukuk Mahkemesi yetkili olduğu gerekçesi ile yetkisizlik
kararı verilmiş, Büyükçekmece 2.Sulh Hukuk Mahkemesi ise
çekişmesiz yargı işlerinde yetki kuralının kesin yetki
olmadığı resen dikkate almamayar- arnis kaydına göre
yetkisilik kararı verilemeyeceği belirtilerek İstanbul 4.Sulh
Hukuk Mahkemesi yetkili olduğu belirtilmiştir.
Mirasçılık belgesinin verilmesine ilişkin dava 6100
Sayılı HMK.nun geçici 3/2.maddesi gereğince sayılı HMK.nun
382. maddesinin çekşmesiz yargı işlerinden sayılmış
384.maddesinde ise Kanunda aksine hüküm bulunmadıkça,
çekişmesiz yargı işleri için talepte bulunan kişinin veya
ilgililerden birinin oturduğu yer mahkemesi yetkili olduğuHMK.nun 11/3. maddesinde ise (3) Mirasçılık belgesinin iptali ve yeni mirasçılık belgesi verilmesine ilişkin davalarda,
mirasçıların her birinin oturduğu ..yer mahkemesi de yetkili
olduğu belirtilmiştir. Bu hale göre mirasçılık belgesinin
verilmesi davalarında kesin yetki kuralı olmayıp tarafların
yetki itirazı da olmadığına göre davanın açıldığı ilk mahkeme
olan istanbul 4.Sulh Hukuk Mahkemesi'nde görülüp
sonuçlandırılması gerekir.(17.HD, 2012/5175 E 2012/8661K)








------ Yine Yargıtay terekenin borca batık olduğunun tespiti davasının HMK.11 de sayılan davalardan olmadığı, bu sebeple de bu davalarda yetkili mahkemenin genel hükümlere göre tespit edilmesi gerektiği görüşündedir . Elbirliği ile mülkiyetten, paylı mülkiyete dönüştürülmesi davasını da taşınmazın bulunduğu yer mahkemesi yetkilidir


----- HMK.m.11/2 uyarınca, Bir mal hakkında, terekeye karşı açılacak istihkak davası için terekenin tahrir ve tespiti zamanında mal nerede bulunuyorsa o yer mahkemesi de yetkilidir. Kuru’ya göre, buradaki istihkak davası TMK.m.683 deki istihkak davası olup miras sebebiyle istihkak davasından tamamen farklıdır.( .(Kuru,Arslan, Yılmaz- Medeni Usul Hukuku Ders Kitabı. 22. Baskı Sh. 149) Ancak, Alangoya’ya göre, burada sadece TMK.m.683 deki istihkak davasına hasretmeyi haklı gösterecek bir menfaat söz konusu değildir, bu nedenle, miras sebebi ile istihkak davaları açısından da aynı hüküm yürümelidir, görüşündedir. (Alangoya,Kamil yıldırım, Nevhis yıldırım- Medeni Usul Hukuku Esasları sh. 105)


------ HUMK.m 13 de gayrimenkule müteallik davalar, gayrimenkulün bulunduğu mahal mahkemesinde açılır, demekte idi. HMK.m. 12 deki ifade, Taşınmazın üzerindeki ayni hakka ilişkin veya ayni hak sahipliğine değişikliğe yol açabilecek davalar ibaresi kullanılmıştır. Böylece bazı tereddütler ortadan kalkmıştır; örneğin taşınmaz satış vaadinden doğan davaların taşınmazın bulunduğu yer mahkemesinde açılması gerekecektir. (Abdurrahim Karslı- Medeni Muhakeme Hukuku Ders Kitabı. Sh. 246) Yani, dava bir ayni hakka dayanmamakla birlikte, bir ayni hak değişikliği amacıyla açılmış ise, HMK.m.12 kapsamında davayı taşınmazın bulunduğu yerde açılması gerekmektedir.


------ Taşınmazla ilgili dava taşınmazın bulunduğu yerde açılır. “Taşınmazın bulunduğu yer”, taşınmazın fiilen bulunduğu yerdir. Bu yer, taşınmazın tapuda yazılı olduğu yer değil; fiilen içinde bulunan ilçenin idari sınırlarına göre tayin olunur.


------- Kat karşılığı inşaat sözleşmelerinden doğan davalarda HMK.m.12 uygulanmaz.


------ Umar’a göre, kira sözleşmesi gibi kişisel hak sağlayan hukuksal işlemlerin, tapu kütüğüne şerh verilmesi yahut şerhin silinmesi talebi, HMK.m.12 kapsamında değildir. (Bilge Umar-Hukuk Muhakemeleri Kanunu şerhi. Sh. 51) Ancak Umar’ın bu görüşüne katılmak olanaklı değildir, zira kişisel hakka ilişkin olsa dahi, tapuda şerh koyulması ya da kaldırılması talebi, taşınmazın aynine ilişkin olduğundan HMK.m.12 kapsamında olduğu kanaatindeyim.


------ HMK.m.13 eski HUMK.142den farklı olarak, “kesin yetkinin söz konusu olmadığı hallerde” ibaresi getirmiş ve bunun gerekçesini karşı dava için kanunda kesin yetkili mahkeme belirlenmişse, bu takdirde, karşı dava, asıl davanın açıldığı mahkemede değil, kesin yetkili mahkemede açılacaktır, şeklinde açıklamıştır. (Ejder Yılmaz-Hukuk Muhakemeleri Kanunu şerhi. Sh.162)


----- - Özel hukuk tüzel kişilerinin , ortaklık veya üyelik ilişkileriyle sınırlı olmak üzere, bir ortağına ve üyesine karşı veya bir ortağın, yahut üyenin bu sıfatla diğerine karşı açacakları davalar için, ilgili tüzel kişinin merkezinin bulunduğu yer mahkemesi kesin yetkilidir. Şimdi burada, şirketle ortak arasında değil de; şirketle yönetici arasında çıkmışsa, HMK.m.14 hükmü uygulanmaz. Tüzel kişinin ortağına ya da üyesine açtıkları davada bu kesin yetki kuralı uygulanır, ancak üyenin tüzel kişiye karşı açtığı davalara bu kural uygulanacak mı? Ejder Yılmaz bu soruya olumsuz cevap veriyor. Ancak Yargıtay Yeni HMK döneminde
17.01. 2012 tarihh ve 4052/68 sayılı kararında ortağınya da üyenin tüzel kişiye karşı açtığı davalarda da kesin yetkiyi kabul ediyor.
.


----- Ortaklık sona erdikten sonra, HMK.m.14 uygulanamaz.

----- HMK.m 15 kapsamında; “sigorta mukavelelerinden mütevellit tazminat davası” ifadesi yerine “zarar sigortalarından doğan davalar” denerek, yetki kuralının sadece, sigorta sözleşmesinden doğan tazminat davaları değil; diğer davaları da içine alınması sağlamıştır. (Abdurrahim Karslı- Medeni Muhakeme Hukuku Ders Kitabı. Sh. 236)

----- HMK.m.15/f. I Seçimlik yetki kuralını, f.II ise, kesin yetki kuralını içermektedir. Umar’a göre, HMK.m.15/f.I seçimlik yetki kuralı yetki sözleşmesi ile bertaraf edilebilir. (Bilge Umar-Hukuk Muhakemeleri Kanunu şerhi. Sh. 57)

---- HMK.M.15.f.II HUMK’tan farklı bir düzenleme getirmiştir. Can sigorta sözleşmelerinden doğan davalarda, sigorta ettirenin, sigortalının ya da lehdarın ikametgahı mahkemesi yetkilidir. Buna göre, sigortalı, sigorta şirketine karşı kendi ikametgahında dava açabilecek, ancak sigorta şirketi davalının ikametgahında dava açabilecektir.
Ejder Yılmaz’a göre, Sigorta ettiren, sigortalı ya da lehdar, birlikte dava açmak isterse herhangi birinin ikametgahında dava açılabilir. Sigorta şirketi bu kişilere birlikte birinin ikametgahında dava açarsa, yetkisizlik ileri sürülmediği sürece dava birlikte görülebilir; eğer yetkisizlik ileri sürülürse dosyanın tefrik edilerek yetkisizlik kararı verilmesi gerekir. (Ejder Yılmaz-Hukuk Muhakemeleri Kanunu şerhi. Sh.177)


---- Karayoları Trafik Kanuna göre, motorlu araç kazalarından dolayı, sigortacının merkez veya şubesinin veya sigorta sözleşmesini yapan acentanın bulunduğu yer mahkemesinde açılabileceği gibi, kazanın vukubulduğu yer mahkemesinde de açılabilir. Ancak sigortacının üçünçü kişiye açacağı rücu davasında genel mahkemeler yetkilidir. (17. HD, 10.11.2008, 3753/5181)

----- Hukuk usulü Muhakemeleri Kanunda haksız fiilden kaynaklanan davalarda, yetkili mahkeme, haksız fiilin vukubulduğu yer olarak belirlenmişti. Yeni HMK da dört yer mahkemesi belirlenmiştir:
a) Haksız fiilin işlendiği yer
b) Zararın meydana geldiği yer
c) Zararın meydana gelme ihtimalinin bulunduğu yer,
d) Zarar görenin yerleşim yeri.
-
----- Ecrimisil davalarında da HMK.m.16 uygulanabilecek ve ecrimisil davalarında da bu yerlerde dava açılabilecektir.
-
---- Yargıtay’ın bazı kararlarında, sebepsiz zenginleşme davasında, haksız fiillere ilişkin yetki kuralı uygulanacağına karar vermiştir. (11. HD, 31.05.2004, 12356/6057)

----- Kusursuz sorumluluk hallerinde de haksız fiilere ilişkin yetki kuralları uygulanır, örneğin imalat hatası nedeniyle ortaya çıkan zararın tazmini davalarında bu mahkemelerde dava açılabilir. ((Alangoya,Kamil yıldırım, Nevhis yıldırım- Medeni Usul Hukuku Esasları sh. 100)

----- Haksız rekabete ilişkin uyuşmazlıkta, HMK.m.16 daki yetki kuralları uygulama alanı bulabilecektir.

----- Haksız fiilin işlendiği yer konusunda tereddütler doğabilmektedir. Örneğin, noterde düzenlenen sahte vekaletname ile banka şubesinden para çekilmesinde, paranın çekildiği yer, haksız fiilin işlendiği yerdir; dava dilekçesinde kullanılan ifadeler nedeniyle açılan tazminat davalarında (iddia ve savunmanın sınırı aşılması nedeniyle) haksız fiilin işlendiği yer, davanın açıldığı mahkemedir. ( 4. HD, 13.03.2003, 2168/2820)

----- Yayın yoluyla yapılan kişilik haklarına saldırı nedeniyle tazminat davası, yayının yapıldığı ve ulaştığı yerde de açılabilir. (4. HD, 9.11.1999, 10296/10912)

----- Ejder Yılmaz’a göre, birden fazla davalı varsa, haksız fiilin işlendiği yer mahkemesi “kesin yetkidir”. (Ejder Yılmaz-Hukuk Muhakemeleri Kanunu şerhi. Sh.189) Ancak, Karslı’ya göre, Haksız fiil birden fazla kişi tarafından işlenmiş olsa bile, ortak yetkili mahkeme bu halde kesin yetkili mahkeme olmamalıdır. (Abdurrahim Karslı- Medeni Muhakeme Hukuku Ders Kitabı. Sh. 234)

---- Haksız fiil tazminatının ödeyenlerin rücu davalarında da HMK.m.16 uygulama alanı bulacaktır. (Bilge Umar-Hukuk Muhakemeleri Kanunu şerhi. Sh. 60)

----- Açık denizde giden gemide ya da gökte giden uçakta işlenen haksız fiil nedeniyle açılacak tazminat davasında HMK.m.16 uygulanmayacaktır. (Bilge Umar-Hukuk Muhakemeleri Kanunu şerhi. Sh. 60)

----- 6100 sayılı HMK ile yetki sözleşmesini düzenleyen hükümlerde de önemli değişiklikler yapılmıştır. 6100’le yalnızca tacirler ve kamu tüzel kişilerinin yetki sözleşmesi yapabilecekler ve münhasır yetki sözleşmesi yapılabilecektir.

----- Tacirler sadece ticari işlerlerle ilgili olarak mı yoksa her konuda yetki sözleşmesi yapabilecekler? Bu soruya Karslı, Tacirlerin, sadece ticari işleriyle ilgili olarak yetki sözleşmesini yapabileceklerini kabul etmek gerekir, demektedir. (Abdurrahim Karslı- Medeni Muhakeme Hukuku Ders Kitabı. Sh. 242)

----- TTK.m.14/III uyarınca tacir gibi sorumlu olan kişilerin yetki sözleşmesi yapamayacakları kabul edilmekte, ancak TTK.m.14/II uyarınca tacir sayılanların ise, yetki sözleşmesi yapabilecekleri kabul edilmektedir. (Ejder Yılmaz-Hukuk Muhakemeleri Kanunu şerhi. Sh.195)

----- Yargıtay 12. Hukuk Dairesi, 1.10.2012tarihinden önce yapılmış yetki sözleşmesi ve HUMK.m.22’ye dayanarak 1.10.2012tarihinden sonra da takip yapabileceğine karar vermiştir. (12. HD, 11.6.2012,4672/20024) Ancak Pekcanıtez’e göre,1.10.2011 tarihinden önce yapılmış tacir olmayan kişiler arasında yapılmışyetki sözleşmesine göre açılan dava geçersiz yetki sözleşmesine göre açılmışolacaktır. (Pekcanıtez- Atalay- Özekes- Hukuk Muhakemeleri Kanunu HükümlerineGöre Medeni Usul Hukuku. SH. 149. 13. Baskı)

Budak ise, Hukuk Muhakemeleri Kanununkabulünden önce yapılmış olan yetki sözleşmelerinin Hukuk Muhakemeleri Kanununyürürlüğünden sonra da geçerli olduğu görüşündedir. (MİHDER- 2012/1 sh.14)


------ Yargıtay Bonoyo konmuş yetki şartının geçerli olduğu görüşündedir.Bono borçlusu ve alacaklısının aralarında senetle ilgili olarak ihtilaf çıktığı takdirde, bu ihtilafı çözümlemesi için başvuracakları mahkemeyi önceden tayin etmeleri ve bunu senette GÖSTERMELERİ MÜMKÜNDÜR. Bonoya dercedilen yetki sözleşmesi, bu bonoya ciroyla alan hamilleri de bağlar. Ancak, hamiller, bonoya yazmak suretiyle bu yetkiyi kabul etmeyebilirler (Bkz. Prof. Dr. Fırat Öztan, Kıymetli Evrak Hukuku,2. Bası, sayfa 1001) . Ancak 6100 le HMK' ile yapılan değişiklikten sonra ciro edilen bonodaki yetki sözleşmesinin tacir olmayan kişiyi bağlamayacağı görüşündeyim.
Her iki taraf tacir olmasına rağmen sözleşmeyi imzalayan kefil tacirdeğilse, kefile karşı sözleşmedeki yetkişartına dayanılarak dava açılmayacaktır. ((Pekcanıtez- Atalay- Özekes- HukukMuhakemeleri Kanunu Hükümlerine Göre Medeni Usul Hukuku. SH. 150. 13. Baskı)


------ Yetki anlaşmasının geçerliliğinin incelenmesi yetkili kılınan mahkemece yapılması gerekir. Aksi takdirde, yetki anlaşmasının sahteliği ileri sürülerek yetki anlaşması hükmü kolayca bertaraf edilebilir. Yargıtay 11. HD, 3.11.1975 Tarih ve 4273/5930 sayılı kararında, anlaşmadaki mahkemece inceleneceğine karar vermiş ancak HGK, bir kararında bu hususu önmesele olarak nitelemiş ve bu hususun ikametgah mahkemesince halledilmesi gerektiğine karar vermiştir.(Alangoya,Kamil yıldırım, Nevhis yıldırım- Medeni Usul Hukuku Esasları sh. 107)

---- Yetkinin kesin olmadığı davalarda, yetki itirazının cevap dilekçesinde ileri sürülmesi gerekir. Yetki itirazında bulunan taraf, yetkili mahkemeyi; birden fazla yetkili mahkeme varsa, seçtiği mahkemeyi bildirmesi gerekir, aksi takdirde yetki itirazı yapılmamış sayılır. Eski Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu yürürlükte iken, ilk itirazda birden fazla yetkili mahkeme gösterilmesi durumunda, yetki itirazının dikkate alınıp alınmayacağı hususu tartışmalıydı. Yeni HMK ile yetki itirazında birden fazla mahkeme gösterilmesi durumunda, hiç yetki itirazında bulunulmamış sayılacaktır.

----- Davalının yetki itirazında gösterdiği mahkeme yetkili değilse, yetki itirazının reddi gerekir. (2. HD, 3.4.2003, 3774/4759) Ancak, Umar, davalı yetkili mahkemeyi bildirmekte yanılgıya düşmüşse de, mahkemenin doğru belirlemeyi kendiliğinden yapması gerektiğinden yetki itirazının yapılmamış sayılması yaptırımının doğru olmayacağı görüşünün HMK.m.19/III ile doğrulandığı görüşündedir. (Bilge Umar-Hukuk Muhakemeleri Kanunu şerhi. Sh. 60)

----- Yetki itirazının geçerli olabilmesi için, yetkili mahkemenin tereddüde yer vermeyecek şekilde belirtilmesi ve açık ve belirgin şekilde yetki itirazının açık ve belirgin şekilde yetkiye itiraz edildiğinin açıklanması gerekir. (13. HD, 30.06.2003, 3774/4759)

---- Yetki itirazını ancak davalı yapabilir. (13. HD, 8.3.2006, 16554/3200)

----- Yetki itirazının süresinde yapılıp yapılmadığını mahkeme resen inceler. (13. HD, 26.11.1987, 4992/5805)

----- Yetki itirazının reddine dair ara karardan geri dönülebilir. (Baki Kuru- Hukuk Muhakemeleri Usulü, Cilt 1, sh.613)

----- "Kesin yetki kuralının söz konusu olmadığı hallerde mahkemelerin yetkisine yönelik itirazlar, ilk itirazlardan olup (6100 s. HMK. m. 116/1-a) bu husus, mahkemece öncelikle ve esasa girilmeden ön sorunlar gibi incelenir ve karara bağlanır. (6100 s. HMK. m. 117/3) Hakim, ön sorun hakkındaki kararını taraflara tefhim veya tebliğ eder. (6100 s. HMK. m. 164/3) Görüldüğü gibi yetki itirazı hakkında verilen ara kararının ilgilisine tebliğinde yasal zorunluluk bulunmaktadır. Belirtilen yasal kurala uyulmadan davalının yokluğunda hüküm kurulması savunmayı ve davanın sonucunu etkileyen önemli bir usul hatası olup bozmayı gerektirmiştir" (2.HD, E. 2011/3993 K. 2012/1578 T. 30.1.2012)





----- Yetki itirazının reddi kararı tebliğ edilmeden esas hakkında karar verilmesi bozma nedenidir. (HGK 30.4.1997 1996/2990 E 1997/362 K)

----- Yetkisizlik kararından sonra dosyanın gönderildiği mahkeme, kamu düzenine ilişkin bir yetki kuralının gerektirdiği durumlar dışında, yetkisizlik kararı veremez, davaya bakmak zorundadır. Yani ikinci mahkeme, birinci mahkemenin kararı ile bağlıdır.

İŞBÖLÜMÜ

6335Sayılı Kanunla, asliye hukuk mahkemeleriile asliye ticaret mahkemeleri arasındaki işbölümü ilişkisi sonaerdirilmiş ve görev ilişkisinedönüştürülmüştür. 5. Maddenin yeni haliyazılacak…. Ancak 6335 sayılı kanunun yürürlüğe girdiği tarih olan 1 temmuz2012 tarihinden önce açılan davalar için işbölümü ilişkisi devam edecektir.

6335sayılı kanunla 6302 sayılı kanunda yapılan değişiklikle, Asliye TicaretMahkemesi bulunmayan yargı çevresindeki bir ticari davada görev kuralınıdayanılmamış olması, görevsizlik kararı verilmesini gerektirmez; asliye hukukmahkemesi davaya devam eder.





Old 05-11-2012, 18:30   #2
halit pamuk

 
Varsayılan

Tüketici mahkemesinin görev alanıyla ilgili bir sorunlar: ,

1) Davacı F.Gülden Aksu tarafından, davalı Mais Motorlu Araçlar İmal ve Satış A.Ş aleyhine 03/08/2004 gününde verilen dilekçe ile tazminat istenmesi üzerine mahkemece yapılan yargılama sonunda; davanın reddine dair verilen 18/04/2006 günlü kararın Yargıtay'ca incelenmesi davacı vekili tarafından süresi içinde istenilmekle temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra tetkik hakimi tarafından hazırlanan rapor ile dosya içerisindeki kağıtlar incelenerek gereği görüşüldü.

Davacı, davalının üreticisi olduğu otomobili, üçüncü kişiden ikinci el olarak satın aldığını, ancak araçta üretim hatasından kaynaklanan zarar oluştuğunu iddia ederek tazminat istemiştir. Mahkemece davanın reddine karar verilmiş olup hüküm, davacı tarafından temyiz edilmiştir.

4822 sayılı Yasa ile değişik 4077 sayılı Tüketicinin Korunması Hakkında Kanunun Amaç başlıklı 2. maddesinde "Bu kanun, birinci maddesinde belirtilen amaçlarla mal ve hizmet piyasalarında tüketicinin taraflardan birini oluşturduğu her türlü tüketici işlemini kapsar" hükmüne yer verilmiştir. Yasanın 3. maddesinde mal; alışverişe konu olan taşınır eşyayı, konut ve tatil amaçlı taşınmaz malları ve elektronik ortamda kullanılmak üzere hazırlanan yazılım, ses, görüntü ve benzeri gayri maddi malları, hizmet; bir ücret veya menfaat karşılığında yapılan mal sağlama dışındaki her türlü faaliyeti ifade eder. Satıcı; kamu tüzel kişileri de dahil olmak üzere ticari veya mesleki faaliyetleri kapsamında tüketiciye mal sunan gerçek veya tüzel kişileri kapsar. Tüketici ise bir mal veya hizmeti ticari veya mesleki olmayan amaçlarla edinen, kullanan veya yararlanan gerçek yada tüzel kişiyi ifade eder şeklinde tanımlanmıştır.

4077 sayılı Tüketicinin Korunması Hakkındaki Kanunun 1 ve 2. maddelerinde açıklanan kanunun amacı ve kapsamı ile 3. maddesinde tanımlanan satıcı ve tüketici kavramları birlikte değerlendirildiğinde, bir uyuşmazlığın bu yasa kapsamında sayılabilmesi ancak taraflar arasında mal veya hizmet satışına ilişkin bir hukuki işlemin bulunmasına bağlıdır. Dava konusu somut olayda ise davacı ile davalı arasında sözleşme bulunmamaktadır. Taraflar arasında bir mal ve hizmet alımı söz konusu değildir. Bu nedenle davacının 4077 sayılı "Tüketicinin Korunması Hakkında Kanun" kapsamında "tüketici" olduğundan söz edilemez. Açıklanan nedenle davaya genel mahkemelerce bakılması gerekir. Şu durumda mahkemece, davaya tüketici mahkemesi sıfatıyla bakılamayacağından görevsizlik kararı verilmesi gerekirken, işin esasına girilerek yazılı biçimde hüküm kurulması doğru görülmemiş, bu nedenle kararın bozulması gerekmiştir." ( Yargıtay 4. Hukuk Dairesi Esas : 2008/1800 Karar : 2008/3308 Tarih : 13.03.2008)


2) "Hukuk Genel Kurulu'nca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra gereği görüşüldü:
KARAR : Hukuk Genel Kurulu'ndaki görüşme sırasında, işin esasına geçilmeden önce, aralarında abonelik sözleşmesi bulunan davacı idare ile davalı abone arasındaki kaçak elektrik bedeline ilişkin uyuşmazlığın sözleşmeye aykırılıktan mı, yoksa haksız eylemden mi kaynaklandığı; buna göre 4077 sayılı Tüketicinin Korunması Hakkındaki Kanun kapsamında olup olmadığı ve davaya bakma görevinin Tüketici Mahkemesine ait bulunup bulunmadığı ön sorun olarak değerlendirilmiş ve kaçak elektriğin kullanıldığı apart otelin faaliyetinin ticari bir iş olması, davalı-karşı davacı Hakan'ın tüketici olmaması nedeniyle genel mahkemenin görevli olduğuna oybirliği ile karar verildikten sonra işin esası incelenmiştir." (HUKUK GENEL KURULU E. 2011/19-104 K. 2011/239 T. 27.4.2011)

Old 21-11-2012, 09:53   #3
halit pamuk

 
Varsayılan

Yetki konusununda yaşanan tereddütlere örnek 1:

Haksız şikayette yetkili amhkeme HMK.m.16'ya göre belirlenecektir. Şikayetin yapıldığı yer, haksız fiilin işlendiği yerdir.

"Dosyadaki bilgi, belge ve taraf açıklamalarına göre davalı, Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı kanalıyla Çubuk Cumhuriyet Başsavcılığı'na verdiği dilekçe ile davacıları şikayet etmiştir. Davacılar bu şikayetin haksız olduğunu belirterek manevi tazminat istemişlerdir. Şu durumda haksız olduğu iddia edilen şikayetin yapıldığı yer Çubuk'tur. Dilekçenin Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı kanalıyla gönderilmiş olması sonucu değiştirmez. Haksız eyleme ilişkin davalarda davacı genel hükümlere göre davasını davalının ikametgahında açabileceği gibi HUMK.nun 21. maddesi uyarınca haksız eylemin meydana geldiği yer mahkemesinde de açabilir. Başka bir ifade ile, bu konudaki seçimlik hak davacıya aittir. Davacı seçimlik hakkını kullanarak davayı haksız eylemin meydana geldiği yerde açtığına göre yetkili olan yer mahkemesinde açtığı kabul edilmelidir. Yerel mahkemenin bu yönü gözetmeden yetkisizlik kararı vermesi bozmayı gerektirmiştir.(4. Hukuk Dairesi Esas : 2003/16189 Karar : 2004/201 Tarih : 20/1/2004)
Old 24-11-2012, 11:12   #4
halit pamuk

 
Varsayılan

Görev konusunda yaşanan tereddütler 1)

Mirasın gerçek reddinde görevli mahkeme Sulh Hukuk Mahkemesidir. Borca batık olduğunun tespiti ifadesinin olması, mahkemenin görevini değiştirmez. Ancak Yargıtay'ın aksi yöndeki kararı:


Yargıtay
2. Hukuk Dairesi

Esas : 2010/17735
Karar : 2011/8008
Tarih : 10.05.2011


-YARGITAY İLAMI-

Davanın yapılan muhakemesi sonunda mahalli mahkemece verilen ve yukarıda tarih numarası gösterilen hüküm temyiz edilmekle evrak okunup gereği görüşülüp düşünüldü.

Olayları açıklamak taraflara hukuki nitelendirme hakime aittir. (HUMK. md. 76) Dava Türk Medeni Kanununun 605/2. maddesine dayalı mirasın hükmen reddi isteğine ilişkindir.

Bu davalar süreye bağlı olmadığı gibi alacaklılar hasım gösterilerek açılır. Mahkemenin görevi de borç miktarına göre belirlenir. Mahkemece alacaklıların davaya katılımının sağlanması, delillerin toplanması, görev hususu da gözetilerek sonucu uyarınca bir karar verilmesi gerekirken yazılı gerekçe ile ret hükmü kurulması usul ve yasaya aykırıdır.

SONUÇ : Temyiz edilen hükmün yukarıda açıklanan nedenlerle BOZULMASINA, istek halinde temyiz peşin harcının yatırana geri verilmesine, oyçokluğuyla karar verildi. 10.05.2011 (Salı)

KARŞI OY YAZISI

Davacıların talebi, mirasın gerçek reddine (TMK. m. 605/1, 609) dilekçede tereke alacaklarının kimliği belirtilmeden terekenin borca batık olduğundan söz edilmesi; talebin mirasın hükmen reddi (terekenin borca batıklığının tespiti) istemi (TMK. md. 605/2) sayılamaz. Talepte, bulunanlar davayı hasımsız olarak açmışlardır. Dilekçe içeriğinde bir hasımdan da söz edilmemiştir. Bu durumda, dava açıldıktan sonra hasımsız olarak açılmış davanın hasımlı duruma getirilmesi usule aykırı olacaktır. Hükmün bu nedenle onanması gerektiğini düşünüyorum.
Old 28-11-2012, 10:00   #5
Av. Bilal

 
Varsayılan bir çelişki daha

ÜSTAD çok faydalı bir çalışma olmuş, emeğinize sağlık.
Bir çelişki daha,
Kira sözleşmesi yapılarak bir otomobil kiralanıyor. Tarafların ikisi de tacir. İşin aynı zamanda ticari bir iş olduğu tartışmasız.
Otomobili kiralayan şirketin çalışanı, aracı kullanırken yağ lambasının yandığını fark etmeyip, kullanmaya devam ediyor ve araca 14.000 TL'lik zarar veriyor.
Bu durum Sulh Hukuk mahkemesinde yapılan tespit ile ortaya konuyor.
Kiraya veren şirket, bu zararın tazmini için kiralayan şirkete dava açmak istiyor, görevli mahkeme hangisidir?

Umar’a göre, Bir taşınırın kiralanmasından doğan uyuşmazlıklar dahi Sulh Hukuk Mahkemesi görevlidir.Ancak UMAR’a göre, kanunun yeni metninde “kira alacağı ve tazminat davası” demediğini, metni kırparak sadece kira alacağı dediğine göre, kira alacağının yanında haksız fiilden doğan tazminat talebi olması durumunda,SULH Hukuk mahkemesi görevli değildir.
Ejder Yılmaz’a göre ise, HMK.m.4’de yer alan görev kuralının sadece taşınmaz kiraları ile ilgili olduğu görüşündedir
Ancak KURU, her türlü kira alacağı ve tazminat davası ifadesini kullanmaktadır .YANİ SULH HUKUK Mahkemesi görevli demektedir.

SİZCE GÖREVLİ MAHKEME HANGİSİDİR?
(Bu arada Ticaret mahkemesi görevsizlik verdi)
Old 28-11-2012, 11:15   #6
halit pamuk

 
Varsayılan

Kanatimce dava ticari dava olması, tazminat talebi olması, taşınır kirası ilgili olması nedeniyle, Ticaret Mahkemesi görevlidir.

Yargıtay
6. Hukuk Dairesi

Esas : 2010/13777
Karar : 2011/4528
Tarih : 11.04.2011


Mahalli mahkemesinden verilmiş bulunan yukarıda tarih ve numarası yazılı alacak davasına dair karar davacı tarafından süresi içinde temyiz edilmiş olmakla dosyadaki bütün kağıtlar okunup gereği görüşülüp düşünüldü.

Dava, taraflar arasındaki ticari amaçla Rent-a car araç kiralama işi nedeni ile davalıya kiralanan aracın kaza yapması sonrasında sigortadan tahsil edelin pert değeri ile gerçek değer arasındaki bakiye bedelin ve ticari kazanç kaybı alacağının kiracıdan tahsili istemine ilişkindir. Mahkemece, tüketici mahkemesi görevli olması nedeni ile görevsizlik nedeni ile davanın reddine karar verilmiş, hüküm davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.

Davacı vekili dava dilekçesinde davalı kiracının kiraladığı araçla direksiyon hakimiyetini kaybederek tek taraflı trafik kazası yaptığını, aracın tamirinin ekonomik olmadığı için pert ve hurda değeri üzerinden kasko sigorta şirketi tarafından satın alındığını, aracın piyasa değeri ile kasko değeri arasındaki fark ile kaza yapılmış olması nedeni ile ticari aracın çalışamadığı günler için ticari kazanç kaybının tahsilini istemiştir. Davalı tüketici mahkemesinin görevli olduğunu ileri sürerek davanın reddini savunmuştur. Mahkemece, 4077 sayılı yasa gereğince, davalının nihai tüketici olması nedeni ile Tüketici Mahkemesi görevli olduğundan görevsizlik nedeni ile davanın reddine karar verilmiştir.

HUMK.nun 8. maddesinin 2. fıkrasına göre dava konusu olan şeyin değerine bakılmaksızın kira sözleşmesine dayanan her türlü tahliye, akdin feshi veyahut tespit davaları, bu davalarla birlikte açılmış kira alacağı davaları ve bunlara karşılık olarak açılan davalar Sulh Hukuk Mahkemesinin görevi içindedir. Ancak davacı 07.09.2009 tarihli dava dilekçesinde tahliye, akdin feshi veya tespit talebinde bulunmaksızın araç kira sözleşmesi gereğince kiralanan aracın kaza yapması sonrasında pert olan aracın değeri ile devir değeri arasındaki 8.500-TL bedel ile, aracın kaza yapması nedeni ile çalışamadığından 5.634,86-TL ticari kazanç kaybının tahsilini istemiştir. Bu durumda araç kira sözleşmesinden kaynaklanan alacak için dava açılmış olması nedeni ile görevli mahkeme işin ticari niteliği gözönüne alınarak tayin edileceğinden Asliye Ticaret Mahkemesinin görevli olduğunun kabulü gerekir. Mahkemece işin esası incelenip sonucuna göre bir karar vermek gerekirken yazılı gerekçe ile görevsizlik kararı verilmesi usul ve yasaya aykırı olup kararın bozulması gerekmiştir. Hüküm bu nedenle bozulmalıdır.

SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle hükmün BOZULMASINA, istek halinde peşin alınan temyiz harcının temyiz edene iadesine, 11.04.2011 tarihinde oybirliği ile karar verildi.
Old 28-11-2012, 18:05   #7
Av. Bilal

 
Varsayılan

Ticaret mahkemesi görevsizlik verdi, HMK gereğince kira sözleşmesinden kaynaklı tüm davalarda Sulh Hukuk Mahkemesi görevlidir, diyerek.

Sanırım buradaki olay, sulh hukuk mahkemesi ile Asliye Ticaret Mahkemesi arasındaki ilişkinin görev ilişkisi mi yoksa iş bölümü ilişkisi mi olduğu.
Old 08-12-2012, 15:15   #8
halit pamuk

 
Varsayılan

İstanbul’da bazı Asliye Hukuk Mahkemeleri, , TMK.m.588 uyarınca açılan gaiplik ve tescil davalarında, gaiplik yönünden Sulh Hukuk Mahkemesinin görevine girdiği gerekçesiyle, tefrik kararı vererek görevsizlik kararı vermektedir, demiştik; bu konuya ilişkin Yargıtay görüşünü oluşturdu:





T.C.
YARGITAY
1. Hukuk Dairesi

ESAS NO : 2012/12630
KARAR NO : 2012/10410
Y A R G I T A Y İ L A M I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : İSTANBUL 6. ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ
TARİHİ : 06/06/2012
NUMARASI : 2012/262-2012/156
DAVACI : HAZİNE
DAVALI : İSTANBUL DEFTERDARI
DAVA TÜRÜ : GAİPLİK BEDELİNİN HAZİNEYE DEVRİ

Yanlar arasında görülen gaiplik bedelinin Hazineye devri davası sonunda, yerel mahkemece davanın, dava dilekçesinin görevsizlik nedeniyle reddine ilişkin olarak verilen karar davacı vekilince yasal süre içerisinde temyiz edilmiş olmakla dosya incelendi, Tetkik Hakimi Selda Özer'in raporu okundu, açıklamaları dinlendi, gereği görüşülüp düşünüldü;


-KARAR-


Dava, gaiplik ve taşınmazın bedelinin hazineye devri isteklerine ilişkindir.
Mahkemece, dava dilekçesinin görev yönünden reddine karar verilmiş ise de; Mahkemenin bu kararı TMK'nun, 32 ve devamı maddelerine dayalı olarak açılan gaiplik davalarında verilebilecek kararlardandır. Oysa somut olayda davacı hazine, gaiplik isteği yanında, son mirasçı sıfatıyla taşınmazın bedelinin hazineye devri isteminde de bulunmuştur. Bu tür bir isteğin TMK'nun 588. maddesi kapsamında olduğu açıktır.
Öte yandan, davanın taşınmazın aynına yönelik olduğu gözetildiğinde olayda HMK'nun 382 ve 383 maddelerinin uygulama yeri de bulunmamaktadır. Zira dava mal varlığına yönelik olup, bu hali ile HMK'nun 2. maddesi kapsamında olduğunun kabulü zorunludur. Anılan madde uyarınca da davada görevli mahkemenin Asliye Hukuk Mahkemesi olduğu tartışmasızdır.
Hal böyle olunca, işin esasının incelenmesi, hasıl olacak sonuca göre bir karar verilmesi gerekirken yazılı olduğu üzere hüküm kurulmuş olması doğru değildir. Davacının temyiz itirazları yerindedir. Kabulüyle hükmün açıklanan nedenlerden ötürü (6100 sayılı Yasanın geçici 3. maddesi yollaması ile) 1086 sayılı HUMK'nın 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, 01.10.2012 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.




Kira ilgili olarak; Asliye Ticaret Mahkemesinin görevli olduğuna ilişkin bir içtihat:

Yargıtay
14. Hukuk Dairesi

Esas : 2006/1512
Karar : 2006/3233
Tarih : 21.03.2006

Davacı vekili tarafından, davalı aleyhine 3.12.2002 gününde verilen dilekçe ile sözleşmenin feshi ve tahliye istenmesi üzerine yapılan duruşma sonunda; davanın reddine dair verilen 4.5.2005 günlü hükmün Yargıtayca incelenmesi davacı vekili tarafından istenilmekle süresinde olduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra dosya ve içerisindeki bütün kağıtlar incelenerek gereği düşünüldü:

KARAR

Davacı, yanlar arasında 29.12.1991 tarihinde düzenlenen sözleşme ve 24.11.1998 tarihli ek sözleşme ile süresi 31.12.2009 yılına kadar uzatılan sözleşme ile Kocatepe Camii Mağaza kompleksinin davalıya kiraya verildiğini, sözleşme hükümlerinin 2001 yılına kadar uygulandığını, 2001 yılında davalının ciroya bağlı kira bedeli oranının yüksek olduğundan tenzili istemiyle dava açtığını, mahkemece verilen tedbir kararı uyarınca oranın %3 olarak uygulanmakla olduğunu, buna rağmen davalının edimlerini eksiksiz olarak yerine getirmediğini, yapılan icra takibinin Ankara 8.Asliye Ticaret Mahkemesinin iflasın ertelenmesine ilişkin kararı uyarınca iptal edildiğini bu nedenle davalının sözleşmeden kaynaklanan edimlerini yerine getirmesinin imkansız hale geldiğini belirterek ifa imkansızlığı gerekçesi ile sözleşmesinin feshi, kiralanan yerin tahliyesi ve boş olarak teslimi isteğinde bulunmuştur.

Davalı, açılan uyarlama davasında verilen karar gereklerinin yerine getirildiği gibi iflasın ertelenmesi kararının edimlerin ifa edilmesine engel olmadığını belirterek davanın reddine savunmuştur.

Davanın HUMK.nun 8/II maddesinde belirtilen davalardan olduğundan bahisle Asliye Ticaret Mahkemesince verilen görevsizlik kararı uyarınca, Sulh Hukuk Mahkemesince yapılan yargılama sonucunda davanın reddine karar verilmiş, hüküm davacı tarafından temyiz edilmiştir.

Dava, Borçlar Kanununun 270 ve devamı maddelerinde düzenlenen hasılat kira sözleşmesinden kaynaklanan sözleşmenin feshi ve tahliye isteğine ilişkindir.

Hasılat kirasına tabi sözleşmelerde, kiralanan musakkaf olsa dahi uyuşmazlığın Borçlar Kanununun hasılat kirasına ilişkin hükümlerine göre çözümlenmesi gerekir. Belirtilen nedenle, davalının dayanağı olan sözleşmenin niteliği ve tarafların tacir olduğu dikkate alınarak davaya bakmakla görevli mahkemenin Asliye Ticaret Mahkemesi olduğundan bahisle görevsizlik kararı verilmesi gerekirken işin esasına girilerek hüküm kurulması doğru olmadığından karar bozulmalıdır.

SONUÇ: Davacının temyiz itirazlarının yukarıda açıklanan nedenlerle kabulü ile hükmün BOZULMASINA, bozma nedenine göre sair hususların incelenmesine yer olmadığına, 21.3.2006 tarihinde oybirliği ile karar verildi
Old 13-12-2012, 18:12   #9
halit pamuk

 
Varsayılan

17. Hukuk Dairesinin 19.10.2012 tarih ve 13315/11441 sayılı kararı

- KARAR-

Dava mirasçılık belgesinin iptali ve yenisinin verilmesine ilişkindir. Sulh Hukuk Mahkemesince; söz konusu davanın 6100 sayılı HMK'nun 382/6 maddesinde sayılan Sulh Hukuk Mahkemesinin görevine giren davalardan olmadığı gibi, aynı kanunun 382. Maddesinde de sayılan çekişmesiz yargı işi sayılmadığı gerekçesiyle görevsizlik kararı vermiştir.

Asliye Hukuk Mahkemesi de, 6100 sayılı HMK'nun 382/6 maddesi gereğince çekişmesiz yargı işi olduğu gerekçesiyle görevsizlik yöünde hüküm kurmuştur.

Dosya kapsamından, davacı İstanbul 14. Sulh Hukuk Mhakemesinin 03.11.2011 tarih 2010/243 esas, 2011/1150 karar sayılı mirasçılık belgesinin iptali ile yeni mirasçılık belgesi verilmesi isteminde bulunmuştur. 6100 sayılı HMK'nun 382/6 Maddesinde "mirasçılık belgesi verilmesi" çekişmesiz yargı işi niteliğinde sayılmıştır.Bu durumda, mirasçılık belgesinin iptali ve yenisinin verilmesi istemine ilişkin uyuşmazlık, 6100 sayılı HMK'nın 1.10.2011 tarihinde yürürlüğe girmesinden sonra açılan çekişmesiz yargı işi niteliğinde olup Sulh Hukuk Mahkemesinde görülüp sonuçlandırılması gerekir.
Old 23-12-2012, 14:02   #10
mustafa gönülal

 
Varsayılan

dernek feshinde takip ettiğim bir davada cami yıkıldığı için konusuz kalan derneğin feshine sulh hukuk mahkemesi karar verdi. Doğru mudur ? Yoksa görevsizlik vermeli miydi ?
Old 23-12-2012, 14:29   #11
halit pamuk

 
Varsayılan

Alıntı:
Yazan mg.Kaan
dernek feshinde takip ettiğim bir davada cami yıkıldığı için konusuz kalan derneğin feshine sulh hukuk mahkemesi karar verdi. Doğru mudur ? Yoksa görevsizlik vermeli miydi ?

Türk Medeni Kanun 87. maddesi kapsamında bir tespit talebi(derneğinin kendiliğinden fesholduğunun tespiti) ise Sulh hukuk; aksi takdirde Derneğin feshi davalarında Asliye Hukuk Mahkmesi görevlidir, diye düşünüyorum... bhasettiğiniz olayda da TMK.m.87 kapsamında kaldığı anlaşılıyor.


Dernekler, aşağıdaki hallerde kendiliğinden sona erer:

1. Amacın gerçekleşmesi, gerçekleşmesinin olanaksız hale gelmesi veya sürenin sona ermesi,

2. İlk genel kurul toplantısının kanunda öngörülen sürede yapılmamış ve zorunlu organların oluşturulmamış olması,

3. Borç ödemede acze düşmüş olması,

4. Tüzük gereğince yönetim kurulunun oluşturulmasının olanaksız hale gelmesi,

5. Olağan genel kurul toplantısının iki defa üst üste yapılamaması.

Her ilgili, sulh hakiminden, derneğin kendiliğinden sonra erdiğinin tespitini isteyebilir.


Old 09-01-2013, 10:54   #12
halit pamuk

 
Varsayılan

1)TTK'nun 68/4 maddesinde düzenlenen ticari defter ve belgelerin kaybına ilişkin zayi belgesi verilmesi konusundaki hukuk davalarında HMK'nun 383. maddesinde öngörülen aksine düzenleme bulunduğundan sulh hukuk mahkemeleri değil ticaret mahkemeleri görevlidir


Yargıtay
11. Hukuk Dairesi

Esas : 2012/6175
Karar : 2012/9877
Tarih : 06.06.2012

Hasımsız olarak görülen davada İzmir 4. Asliye Ticaret Mahkemesi'nce verilen 10.04.2012 tarih ve 2011/555-2012/106 sayılı kararın Yargıtayca incelenmesi davacı vekili tarafından istenmiş ve temyiz dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşılmış olmakla, dava dosyası için düzenlenen rapor dinlendikten ve yine dosya içerisindeki dilekçe, layihalar, duruşma tutanakları ve tüm belgeler okunup, incelendikten sonra işin gereği görüşülüp, düşünüldü:

Davacı vekili, müvekkili şirketin işyerini su basması nedeniyle 2006, 2007, 2008, 2009, 2010 yıllarına ait ticari defterler ile faturaların zayi olduğunu ileri sürerek zayi belgesi verilmesini istemiştir.

Mahkemece, iddia ve dosya kapsamına göre, HMK'nun 382/2-e-1 maddesi uyarınca TTK'nun 68/son maddesinde düzenlenen ticari defterlerin zayiine ilişkin davada Sulh Hukuk Mahkemesinin görevli olduğu gerekçesiyle mahkemenin görevsizliğine, talep ve kesinleşme halinde dosyanın İzmir Sulh hukuk Mahkemesine gönderilmesine karar verilmiştir.

Kararı, davacı vekili temyiz etmiştir.

İstem, su basması nedeniyle zayi olan ticari defter ve belgeler için TTK'nun 68/son fıkrası hükmü gereğince zayi belgesi verilmesine ilişkindir.

Mahkemece 01.10.2011 tarihinde yürürlüğe giren HMK'nun 383. maddesi uyarınca ticari defter ve belgelerin zayine ilişkin davalarının sulh hukuk mahkemelerinin görevine girdiği gerekçesiyle görevsizlik kararı verilmiştir.

HMK'nun 383. maddesinde çekişmesiz yargı işleri ile ilgili olarak aksine bir düzenleme bulunmadığı sürece sulh hukuk mahkemesinin görevli olacağı öngörülmüştür.

Yürürlükte olan 6762 sayılı Türk Ticaret Kanunu'nun 4. maddesine göre Türk Ticaret Kanunu'nda düzenlenen hususlardan doğan hukuk davaları ticari dava sayılır. Ticari defter ve belgelerin kaybı halinde zayi belgesi verilmesine ilişkin dava TTK 68/son maddesinde düzenlenmekle öncelikle bu yönü ile ticari dava sayılır (TTK.4/2). Yine aynı Yasa'nın 5/2. maddesi uyarınca bir yerde ticaret mahkemesi varsa Asliye Hukuk Mahkemesi'nin vazifesi içinde bulunan ve TTK'nun 4. maddesinde ticari sayılan davalara ticaret mahkemesinde bakılır. Bu nedenle TTK'nun 68/4 maddesinde düzenlenen ticari defter ve belgelerin kaybına ilişkin zayi belgesi verilmesi konusundaki hukuk davalarında HMK'nun 383. maddesinde öngörülen aksine düzenleme bulunduğundan sulh hukuk mahkemeleri değil ticaret mahkemeleri görevlidir. Kaldı ki 01.07.2012 tarihinde yürürlüğe girecek olan 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu'nun 5/1. maddesinde asliye ticaret mahkemesinin tüm ticari davalara bakacağı öngörülmüştür. Bu da yasa koyucunun iradesinin bu tür işlerde ticaret mahkemelerinin görevli olması gerektiği yolunda olduğunu göstermektedir. Açıklanan bu nedenle istemle ilgili işe bakma görevi asliye ticaret mahkemesine ait olmasına rağmen görevsizlik ve dosyanın görevli sulh hukuk mahkemesine gönderilmesine dair verilen mahkeme kararının bozulmasına karar vermek gerekmiştir.

SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle davacı vekilinin temyiz isteminin kabulü ile kararın BOZULMASINA, ödediği temyiz peşin harcın isteği halinde temyiz edene iadesine, 06.06.2012 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.



2) Yetki itirazı varsa, bu konudaki delillerin de araştırılması gerekir:


2. Hukuk Dairesi

Esas : 2010/12376
Karar : 2011/14219
Tarih : 28.09.2011


Taraflar arasındaki davanın yapılan muhakemesi sonunda mahalli mahkemece verilen ve yukarıda tarih numarası gösterilen hüküm temyiz edilmekle evrak okunup gereği görüşülüp düşünüldü.

Boşanma veya ayrılık davalarında yetkili mahkeme, eşlerden birinin yerleşim yeri veya davadan önce son defa altı aydan beri birlikte oturdukları yer mahkemesidir (TMK. md. 168).

Davalı koca tarafından yasal süresi içinde yetki ilk itirazında bulunulmuştur. Yetki itirazı bir ilk itiraz olarak, öncelikle ve esasa girilmeden hadise şeklinde incelenerek sonuçlandırılır (HUMK. md. 187/2, 190-196, 225). O halde, mahkemece yapılacak iş; taraflara yetki ile ilgili delillerini sunmaları için süre verilmesi, gösterdikleri takdirde yetki ile ilgili delillerin toplanması ve 15.08.2007 tarihinde yürürlüğe konulan Adres Kayıt Sistemi Yönetmeliğine göre davacının merkezi adres kayıt sisteminde yerleşim yeri adresiyle ilgili bir beyanının bulunup bulunmadığının da araştırılması; böylece davanın Türk Medeni Kanununun 168. maddede gösterilen yetkili mahkemelerden birinde açılmış olup olmadığını saptayarak gerçekleşecek sonucuna göre karar vermekten ibarettir. Bu yönler gözetilmeden, eksik inceleme ile karar verilmesi usul ve yasaya aykırıdır.


3- Şerhin terkininde görevli yargı yeri adli yargıdır:

Bilindiği gibi, 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanununun İdari Dava Türleri ve İdari Yargı Yetkisinin Sınırları Başlıklı 2. maddesinin ( a ) bendinde idari işlemler hakkında, yetki, şekil, sebep, konu ve maksat yönlerinden biri ile hukuka aykırı olduklarından dolayı iptalleri için menfaati ihlal edilenler tarafından açılan iptal davaları, ( b ) bendinde de idari eylem ve işlemlerden dolayı kişisel haklara muhtel olanlar tarafından açılan tam yargı davaları idari yargının görev alanı içinde sayılmıştır. Davacı 2644 sayılı Tapu Kanununun 26. maddesi uyarınca şerhin yazılma tarihinden itibaren beş yıl içinde satışın yapılmadığını ve şerhin re’sen kaldırılması gerektiğini ileri sürerek terkinini istemiştir. Davacının talebi İdari Yargılama Usulü Kanununun 2. maddesi anlamında idari yargının görevi alanına giren bir işlemin iptali niteliğinde olmadığından davanın görülme yeri adli yargıdır. ( 14. HUKUK DAİRESİ E. 2012/7830 K. 2012/8303 T. 12.6.2012)
Old 17-01-2013, 19:22   #13
halit pamuk

 
Varsayılan

7. Hukuk Dairesi, Verasetin iptalinde Görevli Mahkeme Asliye Hukuk Mahkemesidir,dedi


T.C.
YARGITAY
7. Hukuk Dairesi

ESAS NO : 2012/8699
KARAR NO : 2012/9564

Mahkemesi : Selçuk Sulh Hukuk Mahkemesi
Tarihi : 05/10/2012
Numarası : 2012/425-2012/582
.


YARGITAY İLAMI

Taraflar arasında görülen dava sonucunda verilen hükmün, Yargıtayca incelenmesi davacı Beste Demir tarafından istenilmekle, temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldı. Dosya incelendi, gereği görüşüldü:
Dava, mirasçılık belgesinin iptali ile yenisinin verilmesi istemine ilişkindir.
Mahkemece davanın kabulüne karar verilmiş ise de, varılan sonuç dosya içeriğine ve yasal düzenlemelere uygun düşmemiştir.
Davanın açıldığı tarihte yürürlükte bulunan 6100 sayılı HMK'nun 1.maddesinde mahkemelerin görevinin kanunla belirleneceği, 2. maddesinde ise dava konusunun değer ve miktarına bakılmaksızın malvarlığı haklarına ilişkin davalar ile şahıs varlığına ilişkin davalarda görevli mahkemenin aksine bir düzenleme bulunmadıkça Asliye Hukuk Mahkemesi olduğu belirtilmiştir. Aynı Kanunun 4/1-ç maddesinde, Sulh Hukuk Mahkemesi veya Sulh Hukuk Hakiminin bu kanun ile diğer kanunların Sulh Hukuk Mahkemesini görevlendirdiği davaları göreceği açıklanmıştır. Öte yandan; aynı Kanunun 383. maddesinde çekişmesiz yargı işlerinde görevli mahkemenin aksine bir düzenleme olmadığı sürece Sulh Hukuk Mahkemesi olduğu belirtilmiş, 382/2-c maddesi hükmünde ise miras hukukundaki çekişmesiz yargı işleri belirtilirken mirasçılık belgesinin verilmesi istemine ilişkin davalar da bu kapsamda sayılmış ne var ki; mirasçılık belgesinin iptali istemiyle açılan davalar hakkında düzenleme yapılmamıştır.
O halde; mirasçılık belgesinin iptali davalarının hasımlı olarak açıldığı, sonucunun tarafları açısından kesin hüküm oluşturduğu dikkate alındığında çekişmeli yargı kapsamında kalan davalardan olduğu, bu nedenle 6100 sayılı HMK'nun yürürlüğe girdiği 01.10.2011 tarihinden sonra açılan mirasçılık belgesinin iptali davalarına bakmakla görevli mahkemenin Asliye Hukuk Mahkemesi olduğu kuşkusuzdur. Görev kamu düzenine ilişkin olduğundan taraflarca öne sürülmese bile mahkemelerce kendiliğinden dikkate alınması gerekir.
Hal böyle olunca; mahkemece açıklanan bu hukusal olgular gözönüne alınarak davanın görev nedeniyle reddine, dosyanın görevli Asliye Hukuk Mahkemesine gönderilmesine karar verilmesi gerekirken yasal düzenlemelere aykırı şekilde işin esası hakkında karar verilmesi isabetsiz, davacı Beste Demir'in temyiz itirazları bu nedenle yerinde görüldüğünden kabulü ile hükmün BOZULMASINA, bozma nedenine göre sair temyiz itirazlarının incelenmesine şimdilik yer olmadığına, peşin alınan harcın istek halinde davacı , 19.12.2012 gününde oybirliği ile karar verildi.
Old 20-02-2013, 16:16   #14
halit pamuk

 
Varsayılan

T.C.
Y A R G I T A Y
17. HUKUK DAİRESİ
ESAS NO:2012/9255
KARAR NO: 2012/15203

- Y A R G I T A Y İ L A M I -

MAHKEMESİ :Gaziantep Asliye Ticaret Mahkemesi
TARİHİ :06/03/2012
NUMARASI :2012/19-2012/168

Alacak hukukuna ilişkin davada Gaziantep 4. Asliye Hukuk ve Gaziantep Asliye Ticaret Mahkemelerince ayrı ayrı görevsizlik kararı verilmesi nedini ile yargı yerinin belirlenmesi için gönderilen dosya içindeki tüm belgeler incelendi, gereği düşünüldü.

- K A R A R -

Dava, davalı şirkete sigortalı araç ile davacı şirkete ait aracın karıştığı kaza nedeniyle uğranılan maddi zararın poliçe ile sınırlı olarak tahsili istemine ilişkindir.
Gaziantep 4. Asliye Hukuk Mahkemesince, TTK.'nun 4 ve 21. maddeleri uyarınca, işbölümü itirazı doğrultusunda görevsizlik verilmiştir.
Gaziantep Asliye Ticaret Mahkemesi ise, davanın ticari dava olmadığı gerekçesiyle görevsizlik yönünde hüküm kurmuştur.
818 Sayılı Borçlar Yasasının 41/1. Maddesinde, "Gerek kasten gerek ihmal ve teseyyüp yahut tedbirsizlik ile haksız bir surette diğer kimseye bir zarar ika eden şahıs, o zararın tazminine mecburdur." hükmine yer verilmiştir.
Somut olayda davacı ve davalı şirket Ticaret Kanunu poliçesi yahut ticari ilişkiden değil, davacının işeteni olduğu araç ile davalıya sigortalı aracın karıştığı maddi hasırlı trafik kazasından kaynaklanmaktadır. Bu haliyle uyuşmazlığın haksız fiile dayalı alacak davası olduğu anlaşıldığından, davanın genel hükümler çerçevesinde Asliye Hukuk Mahkemesinde görülüp sonuçlandırılması gerekmektedir.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle; 6100 Sayılı HMK.'nin 21. ve 22. (1086 sayılı HMK.'nin 25. ve 26.) maddeleri gereğince Gaziantep 4. Asliye Hukuk Mahkemesinin YARGI YERİ OLARAK BELİRLENMESİNE, 31.12.2012 gününde oy birliğiyle karar verildi.
Old 21-08-2013, 08:02   #15
halit pamuk

 
Varsayılan

Baz İstasyonun kaldırılması davasında görevli mahkeme :

T.C.
YARGITAY
17. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2013/8248
KARAR NO: 2013/10174

Taraflar arasındaki davada, Asliye Hukuk ve Sulh Hukuk Mahkemelerince ayrı ayrı görevsizlik kararı verilmesi nedeni ile yargı yerinin belirlenmesi için gönderilen dosya içindeki tüm belgeler incelendi, gereği düşünüldü:
-K A R A R -
Dava, el atmanın önlenmesi ve alacak istemine ilişkindir.
Asliye Hukuk Mahkemesince; uyuşmazlığın kira sözleşmesinden kaynaklı alacak iddiası olduğu gerekçesiyle görevsizlik kararı verilmiştir.
Sulh Hukuk Mahkemesi ise; davacının kira sözleşmesinde taraf olmadığı, kira sözleşmesinin dava dışı 3. kişi ile imzalandığı, uyuşmazlığın kira sözleşmesinden kaynaklanmadığından bahisle görevsizlik yönünde hüküm kurmuştur.
6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun (HMK) 4. maddesinde sulh hukuk mahkemesinin görev alanına giren işler sayılmıştır.
Somut olayda davacı, 2/5 pay ile paydaş olduğu taşınmazda davalının kendisinden izinsiz baz istasyonu kurduğunu, buna muvafakatı olmadığını, baz istasyonunun kaldırılmasını ve kurulduğundan bu yana kullanım/kira bedelinin tarafına ödenmesini talep etmiştir. Dava dışı diğer paydaşlardan Süleyman Temel ile davalı arasında imzalanan kira sözleşmesinde davacının taraf olmadığı nazara alındığında ortada kira ilişkisinin varlığından söz edilemez. Bu nedenle, taşınmaz mülkiyetine dayanılarak açılan davanın, elatmanın önlenmesi davası niteliğinde olduğu gözetilerek, HMK'nın 2. maddesi uyarınca uyuşmazlığın Asliye Hukuk Mahkemesinde görülüp sonuçlandırılması gerekmektedir.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle; 6100 Sayılı HMK.’nun 21. ve 22. maddeleri gereğince Asliye Hukuk Mahkemesi'nin YARGI YERİ OLARAK BELİRLENMESİNE, 28.06.2013 gününde oybirliğiyle karar verildi.
Old 21-08-2013, 08:09   #16
halit pamuk

 
Varsayılan

Aanyasa mahkemesince HMK.m.3'ün iptali sonrasında görevli mahkeme :


T.C.
YARGITAY
4. HUKUK DAİRESİ
E. 2012/15930
K. 2012/18121
T. 28.11.2012
KARAR : Dava, idarenin hizmet kusuruna dayalı maddi tazminat istemine ilişkindir. Mahkemece 6100 sayılı HMK'nun 119/2. maddesi uyarınca davanın açılmamış sayılmasına karar verilmiş; hüküm, davacı tarafından temyiz edilmiştir.

Anayasa Mahkemesinin 16/02/2012 tarih ve 2011/35 Esas-2012/23 sayılı kararıyla 6100 sayılı HMK'nun 3. maddesini iptal etmesi nedeniyle eldeki davaya bakma görevi idare mahkemelerine aittir.

Görev hususu yargılamanın her aşamasında re'sen dikkate alınması gereken ve davanın açılmamış sayılması kararına nazaran öncelikle ele alınması gereken bir husus olduğundan belirtilen şekilde karar verilmesi doğru görülmemiş; hükmün bu nedenle bozulması gerekmiştir.

SONUÇ : Temyiz olunan kararın yukarıda gösterilen nedenle BOZULMASINA, bozma nedenine göre diğer temyiz itirazlarının incelenmesine yer olmadığına ve peşin alınan harcın istek halinde geri verilmesine, 28.11.2012 gününde oybirliğiyle karar verildi.
Old 21-09-2013, 09:53   #17
halit pamuk

 
Varsayılan

Her türlü kira alacağı ve tazminat davaları ile bunlara mukabil açılan karşı davalar da sulh hukuk mahkemesinde görülecektir. Ancak UMAR’a göre, kanunun yeni metninde “kira alacağı ve tazminat davası” demediğini, metni kırparak sadece kira alacağı dediğine göre, kira alacağının yanında haksız fiilden doğan tazminat talebi olması durumunda, ikinci istem için tefrik kararı vererek o istem bakımından görevsizlik kararı verilmesi gerektiği görüşündedir. (Bilge Umar-Hukuk Muhakemeleri Kanunu şerhi. Sh. 20. Vd) Ancak, Kuru, her türlü kira alacağı ve tazminat davası ifadesini kullanmaktadır.(Kuru,Arslan, Yılmaz- Medeni Usul Hukuku Ders Kitabı. 22. Baskı Sh. 123)

Yargıtay tazminat taleplerinde dahi Sulh Hukuk Mahkemesi görevlidir, demiştir:





T.C.
YARGITAY
17. Hukuk Dairesi

ESAS NO : 2013/4975
KARAR NO : 2013/6816

- Y A R G I T A Y İ L A M I –

MAHKEMESİ : Konya.... Asliye Hukuk Mahkemesi
TARİHİ : 29.01.2013
NUMARASI : 2013/59-2013/57
DAVACI : .......... Ür. Tur. San. Tic. Ltd. Şti.
DAVALI : Konya Büyükşehir Belediyesi

Tazminat hukukuna ilişkin davada Konya 1. Sulh Hukuk ve Konya .. Asliye Hukuk Mahkemelerince ayrı ayrı görevsizlik kararı verilmesi nedeni ile yargı yerinin belirlenmesi için gönderilen dosya içindeki tüm belgeler incelendi, gereği düşünüldü:
-K A R A R-
Dava, davacıya kiralanan taşınmazın haksız olarak tahliye edilmesi nedeniyle uğranılan manevi zararın tazminini istemine ilişkindir.
Sulh Hukuk Mahkemesince, davanın manevi tazminata ilişkin olduğu gerekçesiyle görevsizlik kararı verilmiştir.
Asliye Hukuk Mahkemesi ise, uyuşmazlığın kira sözleşmesinin haksız yere feshedilmesinden kaynaklandığını belirterek görevsizlik yönünde hüküm kurmuştur.
6100 Sayılı HMK.'nun görev hususunu düzenleyen 4. maddesinin I/a bendinde, kiralanan taşınmazların, 9/6/1932 tarihli ve 2004 sayılı İcra ve İflas Kanununa göre ilamsız icra yoluyla tahliyesine ilişkin hükümler ayrık olmak üzere, kira ilişkisinden doğan alacak davaları da dâhil olmak üzere tüm uyuşmazlıkları konu alan davalar ile bu davalara karşı açılan davaların dava konusunun değer veya tutarına bakılmaksızın Sulh Hukuk Mahkemelerinde görüleceği hükmüne yer verilmiştir.
Somut olayda davacılar vekili, 6570 Sayılı Yasa'ya tabi olan ve mülkiyeti davalıya ait kiralananın encümen kararı ile yasaya aykırı olarak tahliye edildiğini belirterek, haksız tahliye neticesinde uğranılan manevi zararın tazminini talep etmektedir. Buna göre uyuşmazlık, haksız yere sona eren kira ilişkisinden kaynaklanmaktadır. Mahkemece kira hükümlerinin tartışılması gerektiğinden, uyuşmazlığın Sulh Hukuk Mahkemesinde görülüp sonuçlandırılması gerekmektedir.
-SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle; 6100 Sayılı HMK.’nın 21. ve 22. maddeleri gereğince Konya 1. Sulh Hukuk Mahkemesi'nin YARGI YERİ OLARAK BELİRLENMESİNE, 10.05.2013 gününde oybirliğiyle karar verildi
Old 07-10-2013, 09:14   #18
halit pamuk

 
Varsayılan

Yargıtay taşınır kiralarında da görevli mahkeme sulh hukuk mahkemesidir, demiştir.

Yargıtay
6. Hukuk Dairesi

Esas : 2012/18615
Karar : 2013/11131
Tarih : 26.06.2013


Mahalli mahkemesinden verilmiş bulunan yukarıda tarih ve numarası yazılı alacak davasına dair karar, davacı tarafından süresi içinde temyiz edilmiş olmakla, dosyadaki bütün kağıtlar okunup gereği görüşülüp düşünüldü.

Dava, araç kiralama sözleşmesinden kaynaklanan alacağın tahsili istemine ilişkindir. Mahkemece tacir olan taraflar arasındaki kira sözleşmesinin 13. maddesinde kararlaştırılan yetki maddesi nedeniyle Ankara Asliye Hukuk Mahkemesi yetkili olduğundan yetkisizliğe karar verilmiş, hüküm davacı tarafından temyiz edilmiştir.

Yetki itirazı ancak "görevli" mahkemede incelenir. Yerel Mahkemece önce mahkemenin görevi incelenip görevli olduğu belirtilmiş ve bu çerçevede mahkemenin yetkisini değerlendirdiğini belirtmiş ise de, mahkemenin taşınır kiralarından Asliye Hukuk Mahkemesinin görevli olduğuna dair tespiti isabetli değildir.

Sulh Hukuk Mahkemesinin görevi taşınmaz malların kiralanmasından kaynaklanan davalarla münhasır olmayıp, taşınır kiralarından kaynaklanan uyuşmazlıklar da Sulh Hukuk Mahkemesinin görevi içerisindedir. Bu nedenle yerel mahkemenin HMK'un 4/a maddesinin taşınır kiralarını kapsamadığından Asliye Hukuk Mahkemesinin görevli olduğu yönündeki değerlendirilmesi doğru değildir.

Bu nedenle her türlü kira sözleşmesinden kaynaklanan davalarda Sulh Hukuk Mahkemesi görevli olduğundan, görevsiz mahkemece mahkemenin yetkisi tartışılamayacağından, mahkemece görevsizlik kararı verilmesi gerekirken, Kanuna ve yerleşik Yargıtay İçtihatlarına uygun düşmeyen gerekçe ile mahkemenin görevli olduğundan bahisle mahkemenin yetkisi değerlendirilerek yetkisizlik kararı verilmesi isabetli değildir.

Hüküm bu nedenle bozulmalıdır.

SONUÇ : Yukarıda açıklanan nedenlerle temyiz itirazlarının kabulü ile 6100 sayılı HMK.ya 6217 Sayılı Kanunla eklenen geçici 3. madde hükmü gözetilerek HUMK.nın 428. maddesi uyarınca hükmün BOZULMASINA, istek halinde peşin alınan temyiz harcının temyiz edene iadesine, 26.06.2013 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.
Old 18-10-2013, 11:28   #19
halit pamuk

 
Varsayılan

Vakıf senedinin tescili davalarında görevli mahkeme asliye hukuk mahkemesidir.


Yargıtay
18. Hukuk Dairesi

Esas : 2012/4068
Karar : 2012/5097
Tarih : 07.05.2012


Dava dilekçesinde, vakıf senedi tescili istenilmiştir. Mahkemece davanın görev yönünden reddine karar verilmiş, hüküm davacılar vekili tarafından temyiz edilmiştir. Temyiz isteminin süresi içinde olduğu anlaşıldıktan sonra dosyadaki bütün kağıtlar okunup gereği düşünüldü:

Davacı vekili dava dilekçesinde, vakfın tescilini istemiş, mahkemece davanın görev yönünden reddine karar verilmiştir.

Dava tarihinde yürürlükte bulunan 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununun görev konusunu düzenleyen 2. maddesine göre, dava konusunun değer ve miktarına bakılmaksızın malvarlığı haklarına ilişkin davalarla şahıs varlığına ilişkin davalarda görevli mahkemenin aksine bir düzenleme bulunmadıkça asliye hukuk mahkemesi olacağı, aynı Yasanın 382. ve 383. maddelerinde ise çekişmesiz yargı işleri ilgililer arasında uyuşmazlık konusu olmayan ve ilgililerin ileri sürülebileceği herhangi bir hakkın bulunmadığı haller ile hakimin re'sen harekete geçtiği durumlar olarak tanımlanmış olup çekişmesiz yargı işlerinin neler olduğu açıkça belirtilmiştir. Vakıf hukukundan kaynaklanan uyuşmazlıkların niteliği ve mevzuat gereği Vakıflar Genel Müdürlüğü'nün her zaman ilgili sıfatına sahip olarak uyuşmazlık çıkartabileceği gözetildiğinde vakıf davalarının çekişmesiz yargı işi olduğundan söz edilemez. Somut olayda, davacı Türk Medeni Yasası'nın 101. maddesi gereğince vakfın tescilini istediği, bu uyuşmazlıkla ilgili Vakıflar Genel Müdürlüğü'nün görüş bildirme ve temyiz etme gibi haklarının bulunduğu gözetildiğinde, mahkemece gösterilecek deliller toplanıp işin esası hakkında bir karar verilmesi gerekirken, kanun maddelerinin yanlış yorumlanıp, sulh hukuk mahkemesinin görevli olduğu kabul edilerek görevsizlik kararı verilmesi doğru görülmemiştir.

Bu itibarla yukarıda açıklanan esaslar gözönünde tutulmaksızın yazılı şekilde hüküm tesisi isabetsiz, temyiz itirazları bu nedenlerle yerinde olduğundan kabulü ile şimdilik diğer yönleri incelenmeksizin hükmün HUMK.nın 428. maddesi gereğince (BOZULMASINA), temyiz peşin harcının istek halinde temyiz edene iadesine, 07.05.2012 gününde oybirliğiyle karar verildi.
Old 20-10-2013, 18:22   #20
halit pamuk

 
Varsayılan

1.Şirketin fazla ödediği iş güvencesi parasının iadesi davasında, görevli mahkemenin iş mahkemesi olduğu hakkında (9. HUKUK DAİRESİ E. 2013/1744 K. 2013/6896 T. 26.02.2013))


2. Zorunlu maliyet sigortası kapsamında sigortacıya karşı açılan davanın Asliye Ticaret Mahkemesinde görülmesi gerektiği hakkında.. (17. HUKUK DAİRESİ E. 2013/2580 K. 2013/4706 T. 2.4.2013)


3. Hakedişten haksız prim kesildiği iddiasını görevli mahkeme adli yargıdır. Sözleşmenin imzalanmasından sonraki tüm aşamalar ve ihtilaflar özel hukuk alanını ilgilendirmekte olup, dolayısıyla uyuşmazlıkların çözümünde de görevli mahkeme adli yargı mahkemeleridir. Bir başka anlatımla sözleşmenin imzalanması aşamasına kadar olan ihtilaflar idari yargının, sözleşmenin imzalanmasından sonraki ihtilaflar ise adli yargının görev alanına girmektedir. (13. HUKUK DAİRESİ E. 2013/4355 K. 2013/4134 T. 21.2.2013)


4. Kat mülkiyetine tabi bir yerde ortak alanın işgali nedeniyle açılan ecrimisil davasında asliye hukuk mahkemesinin görevli olduğu hakkında (3. HUKUK DAİRESİ E. 2012/23249 K. 2013/43 T. 14.1.2013)

5. Arsa payı karşılığı inşaat sözleşmesinden kaynaklanan davalar asliye hukuk görevlidir. (23. HUKUK DAİRESİ E. 2013/393 K. 2013/1088 T. 26.2.2013)

6. Alışveriş merkezinde meydana gelen zarardan doğan davalarda görevli mahkeme tüketici mahkemesidir. (HGK- E. 2012/13-1220 K. 2013/239 T. 13.2.2013)

7. Çekin bedelsiz kaldığı gerekçesiyle açılan menfi tespit davasında görevli mahkemenin Asliye Hukuk Mahkemesi olduğu hakkında.. 19. HUKUK DAİRESİ E. 2013/143 K. 2013/3504 T. 25.2.2013)

8. Vakıf Üniversitesinde görevli öğretim görevlisinin özlük hakları nedeniyle açtığı davada idari yargı görevli olduğu hakkında (22. HUKUK DAİRESİ E. 2012/15013 K. 2013/4250 T. 1.3.2013)

9. Malik hanesinin boşluğunun doldurma görevinin Kadastro Mahkemesine ait olduğu hakkında (8. HUKUK DAİRESİ E. 2013/7253 K. 2013/8448 T. 5.6.20139

10. Gaiplik Kararı Verilmesi İstemi Çekişmesiz Yargı İşi Niteliğinde Olup Sulh Hukuk Mahkemesinde Görülüp Sonuçlandırılması Gerektiği hakkında (17. HUKUK DAİRESİE. 2013/4162 K. 2013/5361 T. 11.4.2013)

. İnternet sitesinde kişilik haklarına saldırı teşkil eden yayının tedbir yoluyla içerikten çıkarılması ve tazminat istemlerine ilişkin davalarda sulh ceza mahkemesinin olduğu hakkında.. (4. HUKUK DAİRESİ E. 2012/2045 K. 2013/1218 T. 29.1.2013)

12. Ticaret ve Sanayi Bakanlığı nezdinde tutulan sicil kaydının iptali taleplerinde görevli mahkenin idari yargı olduğu hakkında (4. HUKUK DAİRESİ E. 2012/13602 K. 2013/4908 T. 18.3.2013)

13. arsa payının ve cinsinin düzeltilmesi talepleri hakkında sulh hukuk mahkemesinin görevli olduğu hakkında (18. HUKUK DAİRESİ E. 2013/2899 K. 2013/4037 T. 18.03.2013)

14.5233 sayılı Sulhnameden kaynaklanan davaların adli yargıda görülmesi gerektiği hakkında (13. HUKUK DAİRESİ E. 2013/9838 K. 2013/17651 T. 26.6.2013)

15. Belediyeden minibüs hattının kiralanması ile ilgili davalarda görevli mahkeme sulh hukuk mahkemesi olduğu hakkında 6. HUKUK DAİRESİ E. 2012/16372 K. 2013/12 T. 14.1.2013)

16. ipoteğin kaldırılması davalarının asliye hukuk mahkemesinde görülmesi gerektiği hakkında (14. HUKUK DAİRESİ E. 2013/1735 K. 2013/3857 T. 15.3.2013

17. Sigorta şirketinin sigortalısına halefen açtığına davada görevli mahkemenin tayininde sigortalı ile davalılar arasındaki ilişkinin hukuki mahiyeti nazara alınıcağı hakkında ( 11. HUKUK DAİRESİ E. 2012/8771
K. 2013/8120 T. 24.4.2013)
Old 17-11-2013, 13:33   #21
halit pamuk

 
Varsayılan

Katkı payı davalarında yetkili mahkeme :

Yargıtay
8. Hukuk Dairesi

Esas : 2013/306
Karar : 2013/8687
Tarih : 10.06.2013


DAVA TÜRÜ : Tapu iptali ve tescil

Abdulkadir Buluk ile Fatma Buluk aralarındaki tapu iptali ve tescil olmadığı takdirde katılma alacağı davasında mahkemenin yetkisizliğine dair İzmir 12. Aile Mahkemesi'nden verilen 22.10.2012 gün ve 814/742 sayılı hükmün Yargıtay'ca incelenmesi davalı vekili tarafından süresinde istenilmiş olmakla; dosya incelendi, gereği düşünüldü:

K A R A R

Davacı vekili tarafların 1982 yılında evlendiklerini, evlilik birliği içerisinde satın alınan 1112 parsel, 8033 ada 1 parsel ile 8039 ada 3 parsel üzerinde hakkı bulunduğunu açıklayarak tapu kayıtlarını iptaliyle vekil edeni adına tapuya tesciline, olmadığı takdirde fazlaya ilişkin haklar saklı kalmak üzere 5.000 TL katkı payı alacağının dava tarihinden geçerli yasal faiziyle birlikte davalıdan alınmasına karar verilmesini istemiştir.

Davalı vekili, davanın yersiz açıldığını, taşınmazların müvekkilinin otel işletmeciliği ve hediyelik eşya satışından elde edilen gelirle alındığını, davacının her hangi bir katkısı bulunmadığını, açıklayarak davanın reddine karar verilmesini savunmuştur.

Mahkemece, mal rejimine yönelik açılan davada, öncelikle tapu iptal tescil, olmadığı takdirde katkı payı alacağı talebinde bulunduğu, terditli taleplerden öncelikli olanın iptal ve tescil talebine ilişkin olup taşınmazların Çeşme İlçesinde bulunduğu, 6100 sayılı HMK'nun 12'nci maddesindeki kesin yetki kuralı gereğince taşınmaz aynına yönelik talebin taşınmazların bulunduğu Çeşme Aile Mahkemesinde görülmesi gerektiği, talebin terditli olmasının kesin yetki kuralını bertaraf etmeyeceği, kesin yetki kuralının kamu düzenini ilgilendirdiğinden Çeşmede bulunan taşınmazların tapu kayıtlarının iptali ve tescil talebi yönünden HMK'nun 12/1. madde gereğince mahkemenin yetkisizliğine karar verilmesi üzerine; hüküm, davalı vekili tarafından temyiz edilmiştir.

Taraflar, 30.06.1982 tarihinde evlenmişler, 14.05.2010 tarihinde açılan boşanma davasının kabulüne ilişkin hükmün edilerek 15.06.2012 tarihinde kesinleşmesi üzerine boşanmışlardır. Davacı vekili, evlilik birliği içinde müşterek edinildiği halde davalı adına tescil edilen taşınmazlara yönelik tapu iptal ve tescil olmadığı takdirde alacak isteğine ilişkindir. 07.10.1953 tarihli 8/7 sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararı uyarınca taşınmazların alımına katkıda bulunduğunu iddia eden davacı, bu katkısına dayanarak ayın (mülkiyet) talep edemez. Yukarıda açıklanan ilke gereğince davacı taraf ayın talep edemeyeceğinden mahkemece tapu iptali ve tescil yönünden tefrik kararı verilmesi doğru olmamıştır.

Bundan ayrı; dava dilekçesindeki açıklamalar ile dosyadaki bilgi ve belgelere göre talep; mal rejiminin tasfiyesine ilişkindir. TMK'nun 214/2. maddesinde; mal rejiminin tasfiyesine ilişkin davalarda boşanmaya, evliliğin iptaline veya hakim tarafından mal ayrılığına karar verilmesi durumunda; bu davalarda yetkili olan mahkemelerin yetkili olduğu düzenlenmiştir. Bir başka anlatımla, bu nitelikteki davalarda HUMK'nun 9. ve 13. maddesindeki yetki değil; konuyla ilgili özel düzenlemelerin yer aldığı 4721 sayılı TMK'nun 214. maddesindeki yetki kuralı geçerlidir. Somut olayda; taraflar İzmir 5. Aile Mahkemesi'nin 2010/440 esas sayılı ilamı ile boşanmışlardır. Eldeki dava, mal rejiminin tasfiyesine ilişkin olup; TMK'nun 214/2. maddesi uyarınca boşanmaya karar veren yerel mahkemesinin yetkili olduğu göz önünde tutularak taraflarca sunulan tüm deliller değerlendirildikten sonra elde edilecek sonuca göre bir karar verilmesi gerekirken hatalı değerlendirme sonunda yazılı şekilde mahkemenin yetkisizliğine karar verilmesi doğru olmamıştır.

Davalı vekilinin temyiz itirazları bu bakımdan yerinde olduğundan kabulü ile hükmün açıklanan nedenlerle 6100 sayılı HMK'nun Geçici 3. maddesi yollamasıyla 1086 sayılı HUMK'nun 428. maddesi uyarınca BOZULMASINA, HUMK'nun 440/III-1, 2, 3 ve 4. bentleri gereğince ilama karşı karar düzeltme yolu kapalı bulunduğuna, 21,15 TL peşin harcın istek halinde temyiz eden davalıya iadesine 10.06.2013 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.
Yanıt


Şu anda Bu Konuyu Okuyan Ziyaretçiler : 1 (0 Site Üyesi ve 1 konuk)
 
Konu Araçları Konu İçinde Arama
Konu İçinde Arama:

Detaylı Arama
Konuyu Değerlendirin
Konuyu Değerlendirin:

 
Forum Listesi

Benzer Konular
Konu Konuyu Başlatan Forum Yanıt Son Mesaj
6100 sayılı yasaya göre TACİRLER ARASI KİRALAMADA GÖREV Av. M. Ç. Kökkılınç Meslektaşların Soruları 3 13-12-2012 13:52
6100 Sayılı HMK ' da Özel Yetki Genel Yetkiyi Ortadan Kaldırır mı ? tiryakim Meslektaşların Soruları 20 24-01-2012 23:51
6100 sayılı HMK m. 17 ve senet üzerindeki yetki anlaşması yavuzselimaydın Meslektaşların Soruları 2 24-01-2012 20:42
Boşanma davalarında yetki - 6100 Sayılı Kanuna göre mehmetardic Meslektaşların Soruları 3 15-10-2011 16:50
Uygulamalı Ve Yorumlu 5271 Sayılı Yeni Ceza Muhakemesi Kanunu Çıktı. acekin Ticari Duyurular 0 01-02-2005 21:36


THS Sunucusu bu sayfayı 0,15146089 saniyede 15 sorgu ile oluşturdu.

Türk Hukuk Sitesi (1997 - 2016) © Sitenin Tüm Hakları Saklıdır. Kurallar, yararlanma şartları, site sözleşmesi ve çekinceler için buraya tıklayınız. Site içeriği izinsiz başka site ya da medyalarda yayınlanamaz. Türk Hukuk Sitesi, ağır çalışma şartları içinde büyük bir mesleki mücadele veren ve en zor koşullar altında dahi "Adalet" savaşından yılmayan Türk Hukukçuları ile Hukukun üstünlüğü ilkesine inanan tüm Hukukseverlere adanmıştır. Sitemiz ticari kaygılardan uzak, ücretsiz bir sitedir ve her meslekten hukukçular tarafından hazırlanmakta ve yönetilmektedir.