Ana Sayfa
Kavram Arama : THS Google   |   Forum İçi Arama  

Üye İsmi
Şifre

Meslektaşların Soruları Hukukçu meslektaşların hukuki nitelikte sorularını birbirlerine yöneltecekleri mesleki yardımlaşma forumu. SADECE hukuk fakültesi mezunları ile hukuk profesyonellerinin (bilirkişi, icra müdürü vb.) yazışmasına açıktır. [Yeni Soru Sorun]

faiz türünün ıslahı

Yanıt
Old 23-11-2006, 10:45   #1
aslihanalaca

 
Varsayılan faiz türünün ıslahı

Merhaba,
Öncelikle herkese kolay gelsin.Benim sorum ıslah ile ilgili.Dava dilekçesi ile yasal faiz talep edilmiş.Ancak davada taraflar tacir olduğu için yasal faiz ibaresinin sehven yazıldığını,bu ibarenin ticari faiz olarak ıslahını talep ettim. Bu durumda bu faiz ıslah dilekçesinin verildiği tarihten itibaren mi yoksa dava tarihinden itibaren mi geçerli olacak?Bu konu alacağa değil faiz türüne ilişkin olduğu için örnek yargıtay kararı da bulamadım. Alacağa ilişkin olmasada alacak miktarını etkilediği için başlangıç tarihi konusunda tereddüte düştüm.Bu arada fazlaya ilişkin haklar da saklı tutulmamış yalnızca miktar belirtilerek alacak talep edilmiş. Konu ile ilgili bilgisi yada örnek Yargıtay kararı olan varsa yardımlarını bekliyorum.Şimdiden teşekkürler..

Aslıhan Alaca
Old 23-11-2006, 12:13   #2
hidayet

 
Varsayılan

Fazlaya ilişkin hakların saklı tutulmadığından bahsetmişsiniz.Kural olarak bu durumda aynı dava içinde ıslah yolu ile müddeabihi arttırmanız mümkün olmayacaktır.Somut olaya göre ayrı bir dava ile fazlaya ilişkin talepte bulunabilirsiniz.Olayın ne olduğu tam olarak yazdıklarınızdan anlaşılamasada faiz konusunda da temerrüt tarihi dikkate alınacaktır diye düşünüyorum.Umarım aşağıdaki karar biraz daha netleşmenize yardımcı olur.Saygılar.

T.C.
YARGITAY
HUKUK GENEL KURULU
E. 1997/11-278
K. 1997/529
T. 11.6.1997
• ÖZELLEŞTİRMEDE VERGİ AVANTAJI ( VUK. 8/B16 )
• KANUNİ FAİZ
• TİCARİ FAİZ
• TEMERRÜD
• TEMERRÜD FAİZİ
• REOSKONT FAİZİ
• İSKONTO FAİZİ
• TİCARİ İŞ ( Faiz uygulaması )
• PARA BORÇLARINDA FAİZ
• FAİZ TALEBİ ( Müddeabinin değişmesi yasağı )
• MÜDDEABİHİN DEĞİŞMESİ YASAĞI ( Faiz işlevi )
• ISLAH ( Faiz talebinin değiştirilmesi )
3095/m.2
818/m.103
6762/m.9,3,21,1461/11
1086/m.87/son
ÖZET:1. Kurumlar Vergisi Kanunun 8/B16 maddesindeki istisnadan doğan vergi avantajı davacı idareye aittir.

2. Alacaklı, 3095 Sayılı Kanunun faiz halleri yönünden kendisine tanıdığı yasal imkânlardan yararlanmak istiyorsa, reeskont faizi oranında temerrüd faizi talep ettiğini kuşkuya yer bırakmayacak biçimde açıkca belirtmek zorundadır.

3. Kaynağı Ticari bir iş olsun olmasın, tüm para borçları için %30 temerrüd faizi öngörülmüş; ticari işlerde ise alacaklılara T.C. Merkez Bankasının kısa vadeli krediler için öngördüğü reeskont faizi oranına göre talepte bulunmak imkânı tanınmıştır. Bu imkândan yararlanabilmek için; bir para borcunun mevcut olması, borcun ticari bir işten ( TTK. 3 ve 21 ) doğmuş olması, ödeme yer ve zamanında geçerli banka iskonto haddinin kanuni temerrüd faizinden yüksek olması gerekir.

4. Dava dilekçesinde kanuni faiz isteyen davacı, ıslah yolu ile dahi müddeabihi aldıramayacağından, sonradan reeskont faizi talep edemez.

DAVA VE KARAR : Taraflar arasındaki "alacak" davasından dolayı yapılan yargılama sonunda; İstanbul Asliye 2. Ticaret Mahkemesince davanın kısmen kabulüne dair verilen 19.10.1995 gün ve 1990/444 E1995/1318 K. sayılı kararın incelenmesi davalı vekili tarafından istenilmesi üzerine.

Yargıtay 11. Hukuk Dairesinin 1.4.1996 gün ve 1996/19442209 sayılı ilamı:

( ...Davacı vekili , müvekkili idareye Yüksek Planlama Kurulu kararıyla dava dışı TEK'in davalı şirketteki hisselerinin devredildiğini, Kurumlar Vergisi Kanunun ( KVK ) 7/B20 ve 8/B16. maddeleri uyarınca müvekkilinin davalıdaki hissesine düşen kâr payının yarısı üzerinden hesaplanacak kurumlar vergisinden muaf tutulduğu halde, davalının 19871988 yılı kârından bu şekilde hesaplama yapmak suretiyle bulunan toplam 347.000.000 TL’sını müvekkiline ödemediğini ileri sürerek, fazlaya ait haklar saklı tutulmak suretiyle, mezkur meblağın beyanname süresinin bitim tarihleri olan ( 1998 yılı 30 Nisan 30 Nisan 1989 ) tarihinden itibaren ticari temerrüt faiziyle birlikte davalıdan tahsilini talep etmiştir.

Davalı vekili, cevabında, KVK.nun yükümlüsünün ortaklar değil, kazancı yapan davalı şirket olduğunu, bu imtiyazın ancak şirket ana sözleşmesiyle tanınabileceğini, bu görüşün .kabulü halinde, anılan kanunun 8. maddesi hükmünün Anayasa'nın eşitlik ilkesine aykırı olacağından, mahkemenin bu iddiayı Anayasa Mahkemesine götürmesi gerektiğini, bilahare 17.1.1994 ve 22.3.1994 tarihli dilekçelerinde faizin başlangıç tarihi ve oranlarına itiraz ettiğini beyanla, davanın reddini istemiştir.

Davalı vekili bilahare açtığı 1992/341 E. sayılı davasında da aynı gerekçelerle 19891990 yılı kârından toplam ( 2.279.913.122 ) lirasının, beyanname tarihlerinden itibaren ticari temerrüt faizi ile birlikte davalıdan tahsilini talep etmiş, davalar bağlantı nedeniyle birleştirilmiştir.

Mahkemece; birkaç kez anılan bilirkişi raporu, ek rapor, Maliye Bakanlığının 6.12.1988 tarihli yazıları, toplanan delillere göre; KVK.nun 8/B16 maddesindeki istisnadan doğacak vergi avantajının davacı idareye ait olduğu, aykırılık iddiası Anayasa Mahkemesine gönderilmesine gerek görülmediği, davacının asıl davasında 1987 ve 1988 yılları için talep edilen ve raporla belirlenen ( 347.000.000 ) lira ana para ve KV. taksitlerini ödenmesi gereken tarihten, dava tarihine kadar cari reeskont oranlarına göre birikmiş faizi ile birlikte toplam ( 623.269.935 ) lira, 19891990 yılları için ana para ( 1.400.608.234 ) lira, birikmiş faizi ( 835.150.416 ) ki toplam ( 2.235.758.650 ) lira olduğu sabit addedilerek, asıl davanın kısmen kabulüne, ( 623.269.935 ) liranın davalıdan tahsiline, asıl alacağa dava tarihinden itibaren kısa vadeli krediler için öngörülen reeskont oranında faiz yürütülmesine, fazla istemin reddine, birleşen davanın kısmen kabulüne, ( 2.235.758.650 ) liranın davalıdan tahsiline, alacak aslına dava tarihinden itibaren reeskont oranında faiz yürütülmesine, faiz isteminin reddine karar verilmiştir.

Kararı, davalı vekili temyiz etmiştir.

1 Dosyadaki yazılara kararın dayandığı delillere gerektirici sebeplere ve delillerin takdirinde bir isabetsizlik bulunmamasına göre, davalı vekilinin aşağıdaki bentler dışında kalan sair temyiz itirazlarının reddi gerekmiştir.

2 Ancak; dava dilekçesinde faiz, ( ticari faiz ) olarak istenmiş olup, Dairemizin kökleşmiş içtihatlarına göre bu kavram yasal % 30 faizi ifade etmektedir. Yargılama sırasında davacı tarafından bu istemin ( reeskont faiz ) olduğu açıklanmış, karşı taraf ise iddiasının genişletilmesine karşı çıkmıştır. Bir davanın açılmasından sonra, davacı o davadaki iddiasıyla bağlı olduğundan diğer tarafın rızası olmadan, iddiasını genişletemez ( HUMK. 185/2 md. ) Bu nedenler % 30 yasal faiz yerine, reeskont faizine hükmedilmesi doğru görülmemiştir.

3 Davacı vekili, temerrüt faizine beyanname tarihinden itibaren hükmedilmesini istemiş, mahkemece ise taksitlerin ödenmesi gereken tarihlerden itibaren temerrüt faizine hükmedilmiştir. Bunun için BK. nun 104. maddesi gereğince, davalının, ayrıca davacıya temerrüde düşürmesi gerektiği halde, bu konuda temerrüde düşürme söz konusu olmadığından, faize, dava tarihinden itibaren hükmedilmesi gerekirken, yazılı şekilde karar verilmesi doğru görülmemiş ve kararın bu yönden bozulması gerekmiştir... ) gerekçesiyle bozularak dosya yerine geri çevrilmekle, yeniden yapılan yargılama sonunda; mahkemece önceki kararda direnilmiştir.

YARGITAY HUKUK GENEL KURULU KARARI:

Hukuk Genel Kurulu'nca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra gereği görüşüldü.

Davacı isteminin, Temerrüt faizine ilişkin olduğu tartışmasızdır. Temerrüt ( gecikme ) faizi, alacaklının alacağını zamanında alamaması nedeniyle uğradığı zararı karşılamak üzere borçlunun ödediği asgari bir maktu tazminat niteliğindedir. Sağlıklı sonuca kavuşabilmek için Türk Hukukunda temerrüt faizini düzenleyen temel norm 4.12.1984 tarih ve 3095 sayılı Kanuni Faiz ve Temerrüt Faizine ilişkin Kanundan öncesi ve sonrasına bakmak gerekir. 3095 sayılı Yasa'dan önce adi işlerde temerrüt faizi B.K. 103. maddesinde düzenlenmiştir. Yürürlükteki metniyle, bu maddenin 1. fıkrası, adi işlerde yasal temerrüt faizi yıllık %5 olarak belirlemiştir. Ancak ödeme yerinde banka iskonto haddi yüzde ondan fazla ise alacaklı bu konuda sözleşme bulunmasa dahi ( TTK. 1461/11 ) temerrüt faizinin iskonto haddi üzerinden hesaplanmasını talep edebilmekteydi. Daha sonra 3095 sayılı "Faiz Kanunu" nun 2. maddesi genel olarak temerrüt faizi ödeme yükümlülüğüne ilişkin düzenleme getirmiş en önemlisi ticari iş, ticari olmayan iş ayırımı yapmayarak sadece 2 md. 3 cü fıkra ile ticari işlerden doğan para borçlarında alacaklıya ek bir imkan tanınmıştır. 3095 sayılı Kanunun 2/1 fıkra hükmünce kaynağı ticari bir iş olsun olmasın tüm para borçları için yüzde otuz oranı öngörülmüş 2/III fıkrası ile yalnız ticari işlerden uygulanacak hüküm getirilerek "ödeme yerinde ve ödeme zamanındaki banka iskontosu %30 veya Bakanlar kurulunca belirlenecek temerrüt faizi oranından fazla ise "arada sözleşme olmasa bile" ticari işlerde temerrüt faizi, T.C. Merkez Bankasının kısa vadeli krediler için öngördüğü re'eskont faiz oranına göre istenebilir" denilmiştir. Hemen belirtelim ki alacaklının anılan yasanın 2/1 II maddesinden yararlanabilmesi için; bir para borcunun mevcut olması ve para borcunun bir ticari işten doğmuş olması gerekir. İşin ticari nitelik taşıyıp taşımadığının belirlenmesinde TTK. 3 ve 21. maddelerinden yararlanılacaktır. Yine bir koşul olarak ödeme yer ve zamanında geçerli banka iskonto haddi kanuni temerrüt faizi oranından yüksek olmaması gerekir, diğer bir önemli koşul ise alacaklının bu konuda talepte bulunmasıdır. Alacaklı kendisine tanınan bu yasal imkandan yararlanmak istiyorsa, re'eskont faiz oranında temerrüt faizi talep ettiğini kuşkuya yer bırakmayacak biçimde açıkca belirtmek zorunluluğundadır. Örneğin talepte re'eskont sözleri kullanılmamakla beraber doğrudan doğruya geçerli bulunan re'eskont faiz oranına yer vermiş veya 3095 sayılı Yasanın md. 2/fıkra III açıkca atıfta bulunmuş veya reeskont yerine iskonto ibaresini belirtmiş veya buna mümessil Reeskont oranında faiz isteğini içeren bir oran açıklayarak istemini belirtmiş ise az yukarıda açıklanan talep koşullarını yerine getirmiş sayılır. Buna karşılık alacaklı "Kanuni faiz" "Kanuni temerrüt faizi", "ticari temerrüt faizi" veya "Kanunda öngörülen faiz" gibi soyut ibareler kullanarak talepte bulunmuşsa, bu istekler 3095 sayılı Yasanın 2/111 fıkrayı içermediğinden, re'eskont faize hükmedilmeyecektir. ( Bak. X. Ticaret Hukuku ve Yargıtay kararları Sempozyumu 9. Nisan 1993; Temerrüt faizi, Birleşik Faiz Prof. Dr. Hikmet Sami Türk Bildirisi sh: 8 vd, Dr. Nami Barlas Para Borçlarının ifasında Borçlunun Temerrüdü ve Temerrüt Açısından Düzenlenen Genel Sonuçlar İst. 1992 sh. 154 vd, Y.H.G.K. 13.11.1991 GÜN E. 1991/1130 K. 1991/567 ). Şu durum karşısında olayımızda her ne kadar, arasındaki temerrüt faiz alacağının, ticari işten doğduğu açık ise de, davacı, dava dilekçesinde, alacağına ticari temerrüt faizi uygulanmasını istediği görülmektedir. Nitekim davacı vekili de bu istemin TTK. 2 md/lll fıkra hükmünü içermediğini benimseyerek 20.6.1995 tarihli dilekçe ile isteğinin re'eskont faizi olduğunu vurgulama ihtiyacını duymuştur. Buna karşı davalı vekili 27.6.1995 tarihli dilekçe ile bu isteme karşı koymuştur. Hakim, davacının talebi ( talep sonucu ) ile bağlı olup, talebten fazlasına karar veremez ( H.U.M.K.Md.74 ) öte yandan yerleşik Yargıtay içtihatları altında miktar belli edilmeksizin ticari temerrüt faizi şeklinde bir işlem yasal %30 faiz istenmiş olduğu anlamındadır. Hal böyle olunca re'eskont faiz oranı istem tarihi itibariyle %30 faiz oranın çok üstünde olduğundan davacı vekilinin 20.6.1995 tarihli dilekçe ile re'eskont faiz istemi müddeabinin artırılması ve talep sonucunu genişletmek olarak kabul edilmesı gerekir. 0 nedenle davacı ıslah yolu ile dahi müddeabihi artıramayacağından ( H.U.M.K. 87. son ) dahası davalı vekili buna karşıda koyduğundan, davacı yararına re'eskont oranı üzerinden faize hükmedilmesi mümkün bulunmamaktadır.

Açıklanan nedenlerle Hukuk Genel Kurulu'nca da benimsenen Özel Daire bozma kararına uymak gerekirken, önceki kararda direnilmesi usul ve yasaya aykırıdır. Bu nedenle direnme kararı bozulmalıdır.

SONUÇ : Davalı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile, direnme kararının Özel Daire bozma kararında gösterilen nedenlerden dolayı ( BOZULMASINA ) oyçokluğu ile karar verildi.

Karar Kazancı yayınlarından alınmıştır.
Old 23-11-2006, 13:35   #3
Av. Can DOĞANEL

 
Varsayılan

Aaaaa Bandırmalı...
Sn. hidayet'in sunduğu karar Anayasa Mahkemesinin HUMK 87/son hükmünü iptalinden öncesine aittir. Bu nedenle geçerliliğini yitirmiştir. Ancak fazlaya dair hakların saklı tutulmaması halinde hidayet beyin de dediği gibi ıslahla müddeabih arttırılamaz Böyle olmasa ve fazlaya dair haklar saklı tutulmuş olsa idi ticari faiz ıslah tarihinden itibaren yürütülecekti.
**************
HIRSIZLIK NEDENİYLE TAZMİNAT TALEBİ - ISLAH VE HUKUKİ NİTELİĞİ- ISLAH SURETİYLE FAİZ TALEBİNDE BULUNMA - FAİZ BAŞLANGIÇ TARİHİ
KAYIT NO : 81595
**************
Esas Yılı : 2003
Esas No : 16082
Karar Yılı : 2004
Karar No : 5725
Karar Tarihi : 29.04.2004
Daire No : 4
Daire : HD
**************
ÖZET ? Davacı, dava dilekçesinde hüküm altına alınmasını istediği tazminata faiz yürütülmesi isteminde bulunmamıştır. Yargılama sırasında dava faiz yürütülmesi istemi yönünden ıslah edilmiştir. Bir davanın ıslahı bir çok yön ve nitelikleri gözetildiğinde ek, bir başka anlatımla ikinci bir dava sayılır. Bu yüzden ıslah yapılırken dava açımında gereken yükümlülükler yerine getirilmelidir. Bunun için, ıslah edilmek istenilen faizin ıslah tarihine kadarki miktarı ( müddeabih ) davacı yanca belirlenerek asıl alacak haline dönüştürülmeli, belirlenen bu miktar üzerinden nispi harç alınmalıdır. Bu koşullar yerine getirilmeden yapılan ıslah yöntemine uygun olmadığından, hüküm altına alınan tazminata faiz yürütülmesi mümkün değildir. Ayrıca, istek bulunması halinde ıslah gününden itibaren faiz de yürütülebilir.
**************
(818 S. K. m. 41) (1086 S. K. m. 83)
Dava: Davacı Musa Gürel vekili Avukat Adnan Demir tarafından, davalılar Sebahattin Delikan ve diğerleri aleyhine 16.5.2001 gününde verilen dilekçe ile haksız eylem sonucu uğranılan zararın ödetilmesinin istenmesi üzerine mahkemece yapılan yargılama sonunda; istemin kısmen kabulüne dair verilen 17.6.2003 günlü kararın Yargıtay'ca incelenmesi davalılar tarafından süresi içinde istenilmekle temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra tetkik hakimi tarafından hazırlanan rapor ile dosya içerisindeki kağıtlar incelenerek gereği görüşüldü?
Karar? 1- Dosyadaki yazılara, kararın dayandığı kanıtlarla yasaya uygun gerektirici nedenlere, özellikle delillerin değerlendirilmesinde bir isabetsizlik görülmemesine göre aşağıdaki bendin kapsamı dışında kalan temyiz itirazları reddedilmelidir.
2- Diğer temyiz itirazına gelince; davacı, davalıların evinden bilezik, Cumhuriyet Altını, altın künye ve nazarlık ile 50 ABD Doları para çaldıklarını ileri sürerek uğradığı zararın ödetilmesi isteminde bulunmuştur. Mahkemece istemin bir bölümü hüküm altına alınmıştır. Kararı davalılar temyiz etmişlerdir.
Dosya arasındaki bilgi ve belgelerden, dava dışı üçüncü kişinin davacının evine girerek hırsızlık yaptığı, suça iştirak ettikleri belirlenen davalıların cezalandırıldıkları ve kararın kesinleştiği anlaşılmaktadır.
Davacı, dava dilekçesinde hüküm altına alınmasını istediği tazminata faiz yürütülmesi isteminde bulunmamıştır. Yargılama sırasında dava faiz yürütülmesi istemi yönünden ıslah edilmiştir. Bir davanın ıslahı bir çok yön ve nitelikleri gözetildiğinde ek, bir başka anlatımla ikinci bir dava sayılır. Bu yüzden ıslah yapılırken dava açımında gereken yükümlülükler yerine getirilmelidir. Bunun için, ıslah edilmek istenilen faizin ıslah tarihine kadarki miktarı ( müddeabih ) davacı yanca belirlenerek asıl alacak haline dönüştürülmeli, belirlenen bu miktar üzerinden nispi harç alınmalıdır. Bu koşullar yerine getirilmeden yapılan ıslah yöntemine uygun olmadığından, hüküm altına alınan tazminata faiz yürütülmesi mümkün değildir. Ayrıca, istek bulunması halinde ıslah gününden itibaren faiz de yürütülebilir. Mahkemece, anılan yönler gözetilmeden hükmedilen tazminata faiz yürütülmüş olması doğru olmadığından kararın bozulması gerekmiştir.
Sonuç? Temyiz olunan kararın yukarıda ( 2 ) nolu bentte gösterilen nedenlerle BOZULMASINA; öteki temyiz itirazlarının ilk bentteki nedenlerle reddine ve peşin alınan harcın istek halinde geri verilmesine 29.4.2004 gününde oybirliğiyle karar verildi. (¤¤)

**************
.: CopyRight by Sinerji A.Ş. :.

**************
İŞÇİLİK ALACAKLARI - KIDEM VE İHBAR TAZMİNATI TEMERRÜT VE FAİZ - ISLAH
KAYIT NO : 70923
**************
Esas Yılı : 2004
Esas No : 23350
Karar Yılı : 2004
Karar No : 25226
Karar Tarihi : 09.11.2004
Daire No : 9
Daire : HD
**************
ÖZET : Davalı işveren hüküm altına alınan işçilik hakları yönünden davadan önce temerrüde düşürülmüş değildir. Fazlaya dair hakların saklı tutulması suretiyle açılan kısmi dava da talep edilen miktarla sınırlı olarak temerrüt oluşturur. Buna göre mahkemece, hüküm altına alınan ve kıdem tazminatı dışında kalan tazminat ve işçilik haklarının tamamı için kısmi dava tarihinden itibaren faiz yürütülmesi hatalı olmuştur. Kıdem tazminatı dışında kalan ve hüküm altına alınan istekler yönünden ıslahla arttırılan kısım için ıslahın yapıldığı tarihten itibaren faize karar verilmelidir. Kararın bu yönden bozulması gerekmiştir.
**************
(1475 S. K. m. 14) (1086 S. K. m. 83)
DAVA : Taraflar arasındaki, ihbar, kıdem tazminatı, ikramiye, yıllık izin ücreti, çocuk yardımı, fazla mesai, yakacak yardımı ile giyim yardımı alacaklarının ödetilmesi davasının yapılan yargılaması sonunda; ilamda yazılı nedenlerle gerçekleşen miktarın faiziyle birlikte davalıdan alınarak davacıya verilmesine ilişkin hüküm süresi içinde duruşmalı olarak temyizen incelenmesi davalı avukatınca istenilmesi üzerine dosya incelenerek işin duruşmaya tabi olduğu anlaşılmış ve duruşma için 9.11.2004 Salı günü tayin edilerek taraflara çağrı kağıdı gönderilmişti. Duruşma günü davalı adına Avukat Musa Yıldırım geldi.Karşı taraf adına kimse gelmedi. Duruşmaya başlanarak hazır bulunan avukatın sözlü açıklaması dinlendikten sonra duruşmaya son verilerek dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü:
KARAR : 1- Dosyadaki yazılara, toplanan delillerle kararın dayandığı kanuni gerektirici sebeplere göre, davalının aşağıdaki bendin kapsamı dışında kalan temyiz itirazları yerinde değildir.
2- Davalı işveren hüküm altına alınan işçilik hakları yönünden davadan önce temerrüde düşürülmüş değildir. Fazlaya dair hakların saklı tutulması suretiyle açılan kısmi davada talep edilen miktarla sınırlı olarak temerrüt oluşturur. Buna göre mahkemece, hüküm altına alınan ve kıdem tazminatı dışında kalan tazminat ve işçilik haklarının tamamı için kısmi dava tarihinden itibaren faiz yürütülmesi hatalı olmuştur. Kıdem tazminatı dışında kalan ve hüküm altına alınan istekler yönünden ıslahla arttırılan kısım için ıslahın yapıldığı tarihten itibaren faize karar verilmelidir. Kararın bu yönden bozulması gerekmiştir.
SONUÇ : Temyiz olunan kararın yukarıda yazılı sebepten BOZULMASINA, Davalı yararına takdir edilen 375.000.000 TL.duruşma avukatlık parasının karşı tarafa yükletilmesine, peşin alınan temyiz harcının istek halinde ilgiliye iadesine, 9.11.2004 gününde oybirliği ile karar verildi.
**************
.: CopyRight by Sinerji A.Ş. :.

.: Sinerji Mevzuat ve İctihat Programı :.
**************
ALACAK DAVASI -ISLAH SURETİYLE TALEP MİKTARININ ARTTIRILMASI-FAZLAYA İLİŞKİN HAKKIN SAKLI TUTULMASI GEREĞİ
KAYIT NO : 73976
**************
Esas Yılı : 2005
Esas No : 2364
Karar Yılı : 2005
Karar No : 2945
Karar Tarihi : 22.03.2005
Daire No : 3
Daire : HD
**************
ÖZET : Islah ( Anayasa Mahkemesi'nin iptal kararından sonra ) ancak kısmi davada fazlaya ilişkin haklarını saklı tutmuş olan davacı tarafından istenebilir. Diğer bir ifadeyle, davada fazlaya ilişkin hakkım saklı tutmayan davacı karşı tarafın kabulü olmadığı sürece ne ıslah suretiyle ne de ek dava yoluyla fazla kısım için talepte bulunamaz.
Somut olayda davacı, dava dilekçesinde fazlaya ilişkin hakkım saklı tuttuğunu açıkça belirtmediği gibi dilekçe içeriğinden de istemin, kısmi bir dava olduğuna dair duraksama yaratmayacak ölçüde bir anlatıma rastlanılmamıştır. Bu durumda davacı ıslah suretiyle netice-i talebini artıramayacağına göre ıslah dilekçesinde belirtilen değil, dava dilekçesinde gösterilen miktar doğrultusunda ( HUMK.'nun 74 vd. maddeleri gereğince ) talep aşılmadan hüküm kurulmalıdır.
Kabule göre de, ıslah dilekçesinin davalı tarafa ( HUMK'nun 85. maddesi gereğince ) tebliği gerekirken tebliğ yapılmadan karar verilmiştir.
**************
(1086 S. K. m. 87)
DAVA : Dava dilekçesinde 4.070.493.169.- Lira tazminatın faiz ve masraflarla birlikte davalı taraftan tahsili istenilmiştir. Mahkemece davanın kabulü cihetine gidilmiş, hüküm davalı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Temyiz isteminin süresi içinde olduğu anlaşıldıktan sonra dosyadaki bütün kağıtlar okunup, gereği düşünüldü:
KARAR : Dosyadaki yazılara, kararın dayandığı delillerle kanuni gerektirici sebeplere ve özellikle delillerin takdirinde bir isabetsizlik görülmemesine göre, sair temyiz itirazları yerinde değildir.
Davacı vekili 22.01.2003 tarihli dilekçe ile ıslah talebinde bulunmuş, böylece 4.070.493.169.- Lira olan istemini 4.208.567.342.- Lira olarak artırmıştır.
HUMK'nun 83 ve ardından gelen maddelerinde düzenlenmiş olan ıslah, taraflardan birinin usule ilişkin bir işlemini kısmen veya tamamen düzeltmesine olanak tanıyan hukuki bir yöntemdir.
Aynı yasanın 87. maddesindeki "müddei ıslah suretiyle müddeabihi tezyit edemez" hükmü, Anayasa Mahkemesi'nin 07.1 1.2001 günlü Resmi Gazete'de yayımlanan 22.07.1999 gün, 1999/1 E., 1999/33 K. sayılı kararıyla iptal edilmiş ve böylece, davadaki talep sonucunun kısmi ıslah yoluyla artırılmasına engel durum ortadan kaldırılmıştır.
Hemen belirtilmelidir ki, ıslah ( Anayasa Mahkemesi'nin iptal kararından sonra ) ancak kısmi davada fazlaya ilişkin haklarını saklı tutmuş olan davacı tarafından istenebilir. Diğer bir ifadeyle, davada fazlaya ilişkin hakkım saklı tutmayan davacı karşı tarafın kabulü olmadığı sürece ne ıslah suretiyle ne de ek dava yoluyla fazla kısım için talepte bulunamaz.
Somut olayda davacı, dava dilekçesinde fazlaya ilişkin hakkım saklı tuttuğunu açıkça belirtmediği gibi dilekçe içeriğinden de istemin, kısmi bir dava olduğuna dair duraksama yaratmayacak ölçüde bir anlatıma rastlanılmamıştır. Bu durumda davacı ıslah suretiyle netice-i talebini artıramayacağına göre ıslah dilekçesinde belirtilen değil, dava dilekçesinde gösterilen miktar doğrultusunda ( HUMK.'nun 74 vd. maddeleri gereğince ) talep aşılmadan hüküm kurulmalıdır.
Kabule göre de, ıslah dilekçesinin davalı tarafa ( HUMK'nun 85. maddesi gereğince ) tebliği gerekirken tebliğ yapılmadan karar verilmiştir.
SONUÇ : Bu itibarla yukarıda açıklanan esaslar göz önünde tutulmaksızın yazılı şekilde hüküm tesisi isabetsiz, temyiz itirazları bu nedenlerle yerinde olduğundan kabulü ile hükmün HUMK'nun 428. maddesi gereğince BOZULMASINA ve peşin alınan temyiz harcının istek halinde temyiz edene iadesine, 22.03.2005 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.


**************
.: CopyRight by Sinerji A.Ş. :.
Old 12-09-2008, 07:25   #4
umutyalcin

 
Varsayılan Sayın Av. Can DOĞANEL

Sayın Av. Can DOĞANEL ; gerçekten müteşekkir oldum bu kararlar o kadar işime yarayacak ki umarım yolunuz hep açık olur.
Old 12-04-2010, 12:45   #5
arkhon

 
Varsayılan

Fazlaya ilişkin haklarınızı dava dilekçesinde saklı tutmamanız büyük bir eksikliktir. Faiz kısmı ile ilgili talebinizi değiştirmeniz mümkün olmadığı gibi ek dava açma hakkınızda bulunmamaktadır.
Yanıt


Şu anda Bu Konuyu Okuyan Ziyaretçiler : 1 (0 Site Üyesi ve 1 konuk)
 
Konu Araçları Konu İçinde Arama
Konu İçinde Arama:

Detaylı Arama
Konuyu Değerlendirin
Konuyu Değerlendirin:

 
Forum Listesi

Benzer Konular
Konu Konuyu Başlatan Forum Yanıt Son Mesaj
faiz oranı attorneytalay Meslektaşların Soruları 10 04-02-2008 14:19
Yasal Faiz gunergok Hukuk Sohbetleri 28 28-01-2007 02:42
Yasal Faiz Nur Hukuk Soruları Arşivi 11 15-05-2006 18:55
Mvk Den Vek Ücr Faiz Oranı Av.ALKIS Meslektaşların Soruları 9 20-12-2004 23:25
faiz oranlari mine Hukuk Soruları Arşivi 2 11-02-2002 03:09


THS Sunucusu bu sayfayı 0,05684710 saniyede 14 sorgu ile oluşturdu.

Türk Hukuk Sitesi (1997 - 2016) © Sitenin Tüm Hakları Saklıdır. Kurallar, yararlanma şartları, site sözleşmesi ve çekinceler için buraya tıklayınız. Site içeriği izinsiz başka site ya da medyalarda yayınlanamaz. Türk Hukuk Sitesi, ağır çalışma şartları içinde büyük bir mesleki mücadele veren ve en zor koşullar altında dahi "Adalet" savaşından yılmayan Türk Hukukçuları ile Hukukun üstünlüğü ilkesine inanan tüm Hukukseverlere adanmıştır. Sitemiz ticari kaygılardan uzak, ücretsiz bir sitedir ve her meslekten hukukçular tarafından hazırlanmakta ve yönetilmektedir.