Ana Sayfa
Kavram Arama : THS Google   |   Forum İçi Arama  

Üye İsmi
Şifre

Yardım Nafakası Yargıtay Kararları

Yanıt
Old 14-04-2008, 16:03   #1
Av.Habibe YILMAZ KAYAR

 
Varsayılan Yardım Nafakası Yargıtay Kararları

T.C.
YARGITAY
3. HUKUK DAİRESİ
E. 2007/20115
K. 2007/19039
T. 13.12.2007
YARDIM NAFAKASI ( Üniversitede Okuyan Ortak Çocuğun Reşit Olup Davacı Sıfatı İle Davayı Açması - Karar Başlığında Yer Almamasının ve Nafakanın İştirak Nafakası Olarak Nitelendirilmesinin Doğru Olmadığı )

• ÜNİVERSİTEDE OKUYAN ÇOCUĞUN NAFAKA TALEBİ ( Reşit Olup Davacı Sıfatı İle Davayı Açması/Karar Başlığında Yer Almamasının ve Nafakanın İştirak Nafakası Olarak Nitelendirilmesinin Doğru Olmadığı - Yardım Nafakası )

HAKKANİYET İLKESİ ( Üniversitede Okuyan Ortak Çocuğun Yardım Nafakası Talebi - Tarafların Sosyal ve Ekonomik Durumları Nafakanın Niteliği ve Ekonomik Göstergelerdeki Değişimin Nazara Alınması Gereği )

4721/m. 4
ÖZET : Ortak çocuk dava tarihinde reşit olup, davacı sıfatı ile davayı açmasına rağmen karar başlığında yer almaması ve hükmedilecek nafakanın yardım nafakası yerine iştirak nafakası olarak nitelendirilmesi, ayrıca üniversitede okuyan davacı lehine hükmedilen nafaka yönünden, tarafların gerçekleşen sosyal ve ekonomik durumları, nafakanın niteliği ve özellikle ekonomik göstergelerdeki değişim nazara alındığında takdir edilen miktar az olup, hakkaniyet ilkesine uygun bulunmamıştır.

DAVA : Taraflar arasında görülen nafaka davasının yapılan muhakemesi sonunda mahalli mahkemece verilen hüküm davacı ve davalı tarafından temyiz edilmiştir.

Temyiz isteminin süresi içinde olduğu anlaşıldıktan sonra dosyadaki bütün kağıtlar okunup gereği düşünüldü:

KARAR : Dosyadaki yazılara, kararın dayandığı delillerle kanuni gerektirici sebeplere ve özellikle delillerin takdirinde bir isabetsizlik görülmemesine göre, davalının tüm, davacıların sair temyiz itirazları yerinde değildir.

Ancak;

Ortak çocuk B.K. dava tarihinde reşit olup, davacı sıfatı ile davayı açmasına rağmen karar başlığında yer almaması ve hükmedilecek nafakanın yardım nafakası yerine iştirak nafakası olarak nitelendirilmesi, ayrıca üniversitede okuyan davacı B.K. lehine hükmedilen nafaka yönünden, tarafların gerçekleşen sosyal ve ekonomik durumları, nafakanın niteliği ve özellikle ekonomik göstergelerdeki değişim ile DİE.’nin yayınladığı TEFE ( ÜFE ) artış oranı nazara alındığında takdir edilen miktar az olup, TMK.’nun 4. maddesinde vurgulanan hakkaniyet ilkesine uygun bulunmamış ise de bu hususun düzeltilmesi yeniden yargılama yapılmasını gerektirmediğinden bu yöne ilişkin temyiz itirazlarının kabulü ile,

SONUÇ : Hükmün 2. paragrafı 3 ve 4. satırında yer alan "... davacı B.K adına hüküm altına alınan 100,00 YTL iştirak nafakasının ise 125,00 YTL’ye yükseltilerek..." ifadesinin çıkartılarak yerine "... davacı B.K. için aylık 250,00 YTL yardım nafakasının..." sözleri yazılmak suretiyle bunun dışında karar başlığında yer alan "... kendisine asaleten, küçük B.K.'a velayeten..." sözleri çıkartılarak yerine "B.K" isminin yazılması suretiyle hükmün düzeltilmesine ve düzeltilmiş bu şekliyle ONANMASINA, 13.12.2007 günü oybirliğiyle karar verildi.

Kazancı
Old 16-04-2008, 12:56   #2
Gamze Dülger

 
Varsayılan

Aslında,artık davaları doğrudan Yargıtay'da açmanın usul ekonomisine daha uygun ve zaman-emek-para kaybına engel olmak adına da daha doğru bir yol olarak görmeye başladım.
Bir de Yargıtay "görev " konusunu kamu düzeninden saymasa !
Şaşırdığım husus ise miktar konusunda Yargıtay'ın,yerel mahkeme yerine geçip miktarı yükseltmesi ve bunu bozma sebebi olarak görmemesi !

Teşekkürler ve saygılarımla
Old 06-09-2012, 14:06   #3
Av.Cengiz Aladağ

 
Varsayılan

YARGITAY
3. Hukuk Dairesi
2007/19271 E.N
2008/860 K.N.

Taraflar arasında görülen nafaka davasının yapılan muhakemesi sonunda, mahalli mahkemece verilen hüküm, davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.

Temyiz isteminin süresi içinde olduğu anlaşıldıktan sonra dosyadaki bütün kağıtlar okunup, gereği düşünüldü.

Davacı, dilekçesinde banka kredi kartı borçlarından dolayı Sosyal Sigortalar Kurumu'ndan aldığı emekli aylığının haczedildiğini, aylık gelirinin 225 YTL olduğunu beyanla; yüksek gelir sahibi ve refah içerisinde bulunan oğlundan kendisi İçin 2.250 YTL, halen 7. sınıf öğrencisi olan küçük oğlu için 750 YTL yardım nafakası istemiştir.

Davalı cevabında; davacının dolandırıcılık ve güveni kötüye kullanmak suçlarından sabıkasının bulunduğunu. Maliye Bakanlığı ve İ___ Defterdarlığı'na başvurarak kendisini ihbar ettiğini, Ü___ Sulh Ceza Mahkemesinde ölümle tehdit ve hakaret suçlarından yargılandığını, yanında çalışan hizmetçisinden evlilik dışı çocuğu olduğunu, velayeti altında olmayan çocuk için de yardım nafakası isteyemeyeceğini savunmuştur.

Mahkemece, taraflar arasındaki aile bağlarının davalının kusuru ile ortadan kalktığı, davacının davalı oğlunu ölümle tehdit suçundan yargılandığı, dava dosyalarında davalıyı evlatlıktan reddettiğine ilişkin beyanların yer aldığı, sonuçta aile bağlarının temelinden sarsılması yüzünden aile birliğinin sağladığı hak ve yükümlülüklerin ortadan kalktığı, nafaka talebinin MK m. 2 ile bağdaşmadığı, küçük K.'ın ise MK m. 365/1 uyarınca, öncelikle anne ve babasından nafaka talep edebileceği gerekçeleri ile davanın reddine karar verilmiştir.

Sabıka sorgulamasından, A___ Yedinci Asliye Ceza Mahkemesi'nin 1980/392-1981/55 sayılı karan ile davacının TCK m. 503-509 uyarınca yargılanarak cezalandırıldığı, B___ Sulh Hukuk Mahkemesi'nin 18.12.2002 gün ve 2001/1795-2001/2976 sayılı karan ile davacının davalı oğluna telefonla mesaj göndermek suretiyle tehdit ettiği, yargılanıp TCK m. 191/1 uyarınca mahkum olduğu, dava ile ilgili 21.11.2001 tarihli ifade tutanağında, kendisini şikayet eden kişinin oğlu olduğunu ispat etmesi için DNA testi istediği, Ü___ Sulh Ceza Mahkemesi'nin 2002/1175-2006/1116 sayılı karan ile yine oğluna karşı işlediği tehdit suçundan TCK m. 191/1 uyarınca yargılandığı ve mahkum olduğu, 1986 yılında davalının teyzesi Ö.S.'nin kendisini evlatlık aldığı ve soyadının bu nedenle G___ olduğu, yine davacının davalı oğlunu İ___ Defterdarlığı'na 08.06.2001 tarihinden 16 yıl önce Z___ ve M___ Vergi Dairelerinden adını kullanarak haksız vergi tahsilatı yaptığı konusunda şikayette bulunduğu anlaşılmaktadır.

Mahkemece K. hakkında nafaka istemine ilişkin davanın reddine karar verilmesinde bir isabetsizlik bulunmadığından, bu yöne ilişkin hükmün onanmasına;

Ancak, MK'nın 364. maddeleri uyarınca "Herkes yardım etmediği takdirde yoksulluğa düşecek olan üstsoyu ve altsoyu ile kardeşlerine nafaka vermekle yükümlüdür. Kardeşlerin nafaka yükümlülükleri refah içinde bulunmalarına bağlıdır."

MK'nın 366. maddesi uyarınca, korunmaya muhtaç kişilerin bakımı bununla yükümlü kurumlar tarafından sağlanır. Bu kurumlar yaptıkları masrafları nafaka yükümlüsü hısımlarından isteyebilir. Yasanın bu hükmü de gözetildiğinde, nafaka yükümlülüğünün yasanın emrettiği ve Özellikle refah içerisinde olan altsoy (oğul) için kaçınılmaz bir yükümlülük olduğu görülmektedir.

Nafaka yükümlülüğünün ortadan kaldırılması, MK m. 365/3te düzenlenmiştir. Bu hükme göre, "nafakanın, yükümlülerin bir ya da birkaçından istenmesi hakkaniyete aykırıysa, hakim, onların nafaka yükümlülüğünü azaltabilir veya kaldırabilir." O nedenle, kural olarak nafaka yükümlülüğünün kaldırılması için birden çok nafaka yükümlüsünden talep edilmesi ve yükümlülerden birinin nafaka yükümlülüğünü yerine getirmesi halinde, diğerinden talep edilmesinin hakkaniyete aykırı bulunması gerekir. Bunun dışında nafaka yükümlülüğünün ortadan kaldırılmasını düzenleyen herhangi bir hüküm yer almamaktadır.

Yardım nafakası, ahlak kuralları ile geleneklerin zorunlu kıldığı sosyal ödevdir ve kanun koyucu, kişinin ve toplumun vicdanına bırakmamış, kanuni bir ödev olarak düzenlemiş, bu Ödevin ortadan kaldırılmasını ise, MK m. 365 ile sınırlamıştır.

Yardım nafakası, zarurete düşen hısımın yaşamını sürdürebilmesi için zorunlu yardım isteğidir. Yardım nafakası isteyenin kusuru İle yardıma muhtaç duruma düşmüş olması, yükümlüyü borcundan kurtarmamaktadır. Aile bağlarının herhangi bir nedenle zayıflamış olması da yükümlülüğü ortadan kaldıran bir neden olarak düzenlenmemiştir. Yardım nafakasının koşulları objektiftir ve bu koşulların gerçekleşmesi halinde nafaka borcu doğmaktadır (H.V. Velidedeoğlu, Türk Medeni Hukuku, İst. 1963, s. 396).

Aileye karşı vazifelerini ağır surette ihmal edenlerin, nafaka isteyemeyeceği MK m. 510 uyarınca, mirasçılıktan çıkarılma sebepleri varlığı halinde de nafaka yükümlülüğünün ortadan kalkması gerektiği öğretide (Mustafa Reşit Belgesay, Türk Kanun Medenisi Şerhi, İst. 1957, s. 298) kabul edilmektedir.

Uygulamada da aile bağlarının temelinden sarsılması halinde nafaka yükümlüğünün ortadan kalkacağı kabul edilmektedir.

Y.2.HD. 02.02.1995 gün ve 12296/1222 sayılı kararında, aile bağlarının temelinden sarsılması halinde, kurumun sağladığı hak ve mükellefiyetlerin de ortadan kalkmasının MK m. 2 uyarınca dürüstlük kuralı gereği olduğunu ifade etmiştir (nafaka borçlusunu döven altsoy).

Buna karşılık, uygulamada altsoyun yardım nafakası yükümlüğüne daha fazla önem verilmiş, annenin nafaka yükümlüsü karşısında çocukluğunda görevlerini yapmaması, oğlunu küçük yaşta ona buna terk etmesi, oğlunu başkalarına bırakması, büyüyüp iş sahibi olana kadar onunla ilgilenmemesinin, ananın nafaka hakkını ıskat etmeyeceği kabul edilmiştir (Y.2.HD. 25.12.1947-7584-6786).

Davacı 70 yaşlarında, nafaka yükümlüsü oğul refah içerisindedir. Aile bağları babanın kusuru ile zayıflamıştır. Ne var ki, MK'nın 2. maddesindeki dürüstlük kuralı, bu koşullarda davalı oğlun nafaka yükümlüğünü ortadan kaldıran bir neden olarak kabul edilmemelidir. Oğlun yardıma muhtaç duruma gelmiş olan babasına karşı asgari yaşama giderlerini karşılama borcu, dürüsttük kuralı gereği ortadan kaldırılamaz. Aksini gerektirir. Zira altsoyun (oğlun) üstsoya (babaya) karşı yardım yükümlülüğü ile üstsoyun altsoya karşı olan yardım yükümlülüğünün ahlaki, geleneksel ve toplumsal nedenleri farklıdır. MK m. 364 bu şekilde yorumlanmalıdır.

Mahkemece yapılacak yargılamaya göre, davacı babanın yardıma muhtaç olduğu, yoksul olduğu (MK m. 364) saptandığı takdirde, MK m. 365 uyarınca "davacının geçinmesi için gerekli" yardım nafakasına hükmedîlmelidir.

Bu itibarla, yukarıda açıklanan esaslar gözönünde tutulmaksızın yazılı şekilde hüküm tesisi isabetsiz, temyiz itirazları bu nedenlerle yerinde olduğundan kabulü ile hükmün HUMK'nın 428. maddesi gereğince (BOZULMASINA) ve peşin alınan temyiz harcının istek halinde temyiz edene iadesine, 22.01.2008 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.
Old 28-02-2013, 14:06   #4
Av.Habibe YILMAZ KAYAR

 
Varsayılan

T.C.
YARGITAY
3. HUKUK DAİRESİ
E. 2012/17987
K. 2012/22454
T. 1.11.2012

• YARDIM NAFAKASI İSTEMİ (Aile Bireylerini Yoksulluk ve Düşkünlükten Kurtarmaya İlişkin Bir Nevi Sosyal Yardımlaşma Olup Ahlak Kuralları ile Geleneklerin Zorunlu Kıldığı Bir Ödev Olduğu )

• ALT VEYA ÜST SOYUN YOKSULLUĞA DÜŞECEK OLMASI (Yardım Nafakası İstemi - Davacı Asgari Ücret Düzeyinde Maaşla Çalışmakta Davalı ise Emekli Maaşı Almakta Olduğundan Davacının Nafakadan Yararlanmasına Olanak Bulunmadığı )

• DAVACININ ASGARİ ÜCRETLE ÇALIŞMASI (Davalı ise Emekli Maaşı Almakta Olduğundan Davacının Nafakadan Yararlanmasına Olanak Bulunmadığı - Yardım Nafakası İstemi )

4721/m.328,364

ÖZET : Dava, yardım nafakası istemidir. Yardım nafakası, aile bireylerini yoksulluk ve düşkünlükten kurtarmaya ilişkin bir nevi sosyal yardımlaşma olup ahlak kuralları ile geleneklerin zorunlu kıldığı bir ödevdir. Somut olayda, davacı her ne kadar açıköğretim fakültesinde eğitimine devam ediyor ise de aynı zamanda asgari ücret düzeyinde maaşla çalışmakta, davalı ise emekli maaşı almaktadır. Bu durumda davacının yardım nafakasından yararlanmasına olanak bulunmamaktadır. Davacı tarafından açılan davanın reddine karar verilmesi gerekir.

DAVA : Taraflar arasında görülen yardım nafakası davasının yapılan muhakemesi sonunda mahalli mahkemece verilen hüküm davalı tarafından temyiz edilmiştir.

Temyiz isteminin süresi içinde olduğu anlaşıldıktan sonra dosyadaki bütün kağıtlar okunup gereği düşünüldü:

KARAR : Davacı vekili dava dilekçesi ile; davacının açıköğretim fakültesinde üniversite tahsilini yaptığını belirterek 1.000 TL yardım nafakasının davalı babadan alınarak taraflarına verilmesini talep ve dava etmiştir.

Davalı vekili cevabında; davacının sigortalı olarak çocuk yuvasında çalıştığını, maddi yönden zor durumda olmasının söz konusu olmadığını belirterek davanın reddini talep etmiştir.

Mahkemece; her ne kadar davacının asgari ücret düzeyinde maaşla çalıştığı anlaşılsa da davacının yoksulluğunun ortadan kalkmadığı, davacının açıköğretim öğrencisi olduğu belirtilerek davacının davasının kısmen kabulü ile 350 TL yardım nafakasına ilişkin hüküm tesis edilmiş; hüküm davalı tarafından temyiz edilmiştir.

TMK.nun 328/2 maddesinde "çocuk ergin olduğu halde eğitimi devam ediyorsa, ana ve baba durum ve koşullarına göre kendilerinden beklenebilecek ölçüde olmak üzere eğitimi sona erinceye kadar çocuğa bakmakla yükümlüdürler" Aynı yasanın 364/1.maddesinde de; herkes, yardım etmediği taktirde yoksulluğa düşecek olan üstsoyu ve altsoyu ile kardeşlerine nafaka vermekle yükümlüdür" düzenlemesi yer almaktadır.

Hukuk Genel Kurulunun 7.6.1998 gün, 1998/656; 688 sayılı ilamında da; "...yeme, giyinme, barınma, sağlık, ulaşım, kültür (eğitim )gibi bireyin maddi varlığını geliştirmek için zorunlu ve gerekli görülen harcamaları karşılayacak düzeyde geliri olmayanların..." yoksul kabul edilmesi gerektiği vurgulanmıştır.

Yardım nafakası, aile bireylerini yoksulluk ve düşkünlükten kurtarmaya ilişkin bir nevi sosyal yardımlaşma olup ahlak kuralları ile geleneklerin zorunlu kıldığı bir ödevdir. Somut olayda, davacı her ne kadar açıköğretim fakültesinde eğitimine devam ediyor ise de aynı zamanda asgari ücret düzeyinde maaşla çalışmakta, davalı ise emekli maaşı almaktadır. Bu durumda davacının TMK.nun 328/2. maddesinden yararlanmasına olanak bulunmamaktadır. Davacı tarafından açılan davanın reddine karar verilmesi gerekirken davacı lehine yardım nafakasına hükmedilmesi doğru görülmemiştir.

SONUÇ : Bu itibarla yukarıda açıklanan esaslar gözönünde tutulmaksızın yazılı şekilde hüküm tesisi isabetsiz, temyiz itirazları bu nedenlerle yerinde olduğundan kabulü ile hükmün HUMK.nun 428. maddesi gereğince BOZULMASINA ve peşin alınan temyiz harcının istek halinde temyiz edene iadesine, 01.11.2012 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.

Kazancı
Old 07-11-2015, 12:38   #5
Av.Habibe YILMAZ KAYAR

 
Varsayılan

T.C.
YARGITAY
3. HUKUK DAİRESİ
E. 2015/4273
K. 2015/12393
T. 2.7.2015

• ÜNİVERSİTE ÖĞRENCİSİNİN YARDIM NAFAKASI İSTEMİ ( Yardım Nafakasının Niteliği Davalının Gelir Durumu Davacının Üniversitede Öğrenim Gördüğü ve Davacının Annesinin Gelirinin Bulunmadığının Dikkate Alınacağı - Hakkaniyet İlkesine Uygun Olarak Nafaka Yükümlüsünün Geliriyle Orantılı Şekilde Nafaka Miktarı Belirleneceği )

• YARDIM NAFAKASI ( Herkesin Yardım Etmediği Takdirde Yoksulluğa Düşecek Olan Alt Soyuna Nafaka Vermekle Yükümlü Olduğu - Çocuk Ergin Olduğu Halde Eğitime Devam Ediyorsa Ana ve Babasının Durum ve Koşullarına Göre Kendilerinden Beklenebilecek Ölçüde Eğitimi Sona Erinceye Kadar Çocuğa Bakmakla Yükümlü Sayılacağı )

• ZARURETE DÜŞME HALİ ( Yardım Nafakasına Karar Verilebilmesi İçin Nafaka İsteyenin Yardım Edilmemesi Halinde Zarurete Düşeceğinin Anlaşılması Gerektiği - Zarurete Düşme Teriminin Çok Sıkıntılı Bir Durumu ve Ekonomik Şartları İfade Ettiği/Nafaka Miktarının Yalnızca Söz Konusu Sıkıntılı Durumu Önlemeye Matuf Olacağı )

• EĞİTİMİNE DEVAM EDEN REŞİT BİREYİN KENDİ EMEK VE GELİRİYLE YAŞAMINI SÜRDÜRMEKTEN YOKSUN OLMASI ( Ana Babasından Öğrenimini Tamamlayıncaya Kadar Yardım Nafakası İsteyebileceği - Nafaka Yükümlüsünün Geçim Sıkıntısına Düşmemesi Gerektiği/Nafakanın Davacının Geçinmesi İçin Yeterli Nafaka Yükümlüsünün Geliriyle Orantılı Olarak Belirleneceği )

4721/m. 4, 328/2, 364/1, 365/2
ÖZET : Dava; yardım nafakası talebine ilişkindir.

Herkes yardım etmediği takdirde yoksulluğa düşecek olan alt soyuna nafaka vermekle yükümlüdür. Çocuk ergin olduğu halde eğitime devam ediyorsa, ana ve babasının durum ve koşullarına göre kendilerinden beklenebilecek ölçüde olmak üzere eğitimi sona erinceye kadar çocuğa bakmakla yükümlüdürler.

Yardım nafakasına karar verilebilmesi için nafaka isteyenin yardım edilmemesi halinde zarurete düşeceğinin anlaşılması gerekmektedir. Zarurete düşme terimi çok sıkıntılı bir durumu ve ekonomik şartları ifade eder. Hükmedilecek yardım nafakasının miktarı yalnızca söz konusu sıkıntılı durumu önlemeye matuftur. Yardım nafakası yoluyla nafaka isteyenin geçiminin ve her türlü gereksinimlerinin sağlanması gerekmez. Eğitimine devam eden reşit birey kendi emek ve geliriyle yaşamını sürdürmekten yoksun ise ana babasından öğrenimini tamamlayıncaya kadar yardım nafakası isteyebilir. Bunu vermekle yükümlü tutulacak kişilerin geçim sıkıntısına düşürülmemesi asıldır. Bunun için belirlenen nafakanın; davacının geçinmesi için yeterli, nafaka yükümlüsünün geliriyle orantılı olacak şekilde takdir edilmesi gerekir.

Tarafların gerçekleşen sosyal ve ekonomik durumları, yardım nafakasının niteliği, davalının gelir durumu, davacının üniversitede öğrenim gördüğü, davacının annesinin gelirinin bulunmadığı nazara alındığında, hakkaniyet ilkesine uygun olarak; davacının giderleriyle, nafaka yükümlüsünün geliriyle orantılı şekilde nafaka miktarına hükmedilmelidir.

DAVA : Taraflar arasındaki yardım nafakası davasının mahkemece yapılan yargılaması sonucunda, davanın kısmen kabulüne yönelik olarak verilen hükmün, süresi içinde davacı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine; temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra, dosya içerisindeki kağıtlar okunup gereği düşünüldü:

KARAR : Davacı vekili dava dilekçesinde;davacının 1995 doğumlu olup Uşak Üniversitesi'nde Sosyal Bilgiler Öğretmenliği 2.sınıfta öğrenci olduğunu, davalı babanın ise Balıkesir'in Gömeç ilçesinde yaşadığını ve doğrama atölyesi bulunduğunu, yine kendisine ait bir aracı olduğunu, davacının annesi ile davalının Akşehir Aile Mahkemesi'nin 2013/185 Esas 2013/426 Karar sayılı ilamı ile 20.11.2013 tarihinde boşandıklarını, davacının 2,5 yıldır davalı babasından hiçbir şekilde maddi destek görmediğini,davacının annesinin ise ev hanımı olup geliri bulunmadığını, davalı babanın ise maddi durumunun iyi olduğunu, davacının Uşak K.Y.K. Öğrenci devlet yurdunda kalıp aylık 120 TL yurt ücreti bulunduğunu,bunun yanı sıra kırtasiye, ulaşım, giyim, sağlık, yeme, içme vb. masrafları da bulunduğunu belirterek davacı lehine aylık 500 TL yardım nafakasına hükmedilmesini talep ve dava etmiştir.

Davalı cevap dilekçesinde;davacının kızı olup kendisiyle görüşmediğini,açılan davanın usul ve yasaya aykırı olduğunu savunarak davanın reddini istemiştir.

Mahkemece, davanın kısmen kabulü ile, dava tarihinden başlamak üzere davacı lehine hükmedilen aylık 175 TL yardım nafakasının davalıdan alınarak davacıya verilmesine karar verilmiş, hüküm süresi içinde davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.

Dosyadaki yazılara, kararın dayandığı delillerle kanuni gerektirici sebeplere ve özellikle delillerin takdirinde bir isabetsizlik görülmemesine göre, davacı vekilinin sair temyiz itirazları yerinde değildir.

Dava; yardım nafakası talebine ilişkindir.

4721 sayılı Türk Medeni Kanununun 364/1 maddesine göre; herkes yardım etmediği takdirde yoksulluğa düşecek olan alt soyuna nafaka vermekle yükümlüdür. Aynı kanunun 365. maddesinin 2.fıkrasında davanın; davacının geçinmesi için gerekli ve karşı tarafın mali gücüne uygun bir yardım isteminden ibaret olduğu düzenlenmiştir.

4721 sayılı Türk Medeni Kanunu'nun 328/2.maddesine göre; çocuk ergin olduğu halde eğitime devam ediyorsa, ana ve babasının durum ve koşullarına göre kendilerinden beklenebilecek ölçüde olmak üzere eğitimi sona erinceye kadar çocuğa bakmakla yükümlüdürler.

Hukuk Genel Kurulu'nun 07.06.1998 gün, 1998/2-656-688 sayılı ilamında yeme, giyinme, barınma, sağlık, ulaşım, kültür gibi bireyin maddi varlığını geliştirmek için zorunlu ve gerekli görülen harcamaları karşılayacak düzeyde geliri olmayanların yoksul kabul edilmesi gerektiği vurgulanmıştır.

Yardım nafakasına karar verilebilmesi için nafaka isteyenin yardım edilmemesi halinde zarurete düşeceğinin anlaşılması gerekmektedir. Zarurete düşme terimi çok sıkıntılı bir durumu ve ekonomik şartları ifade eder. Hükmedilecek yardım nafakasının miktarı yalnızca söz konusu sıkıntılı durumu önlemeye matuftur. Yardım nafakası yoluyla nafaka isteyenin geçiminin ve her türlü gereksinimlerinin sağlanması gerekmez.

Eğitimine devam eden reşit birey kendi emek ve geliriyle yaşamını sürdürmekten yoksun ise ana babasından öğrenimini tamamlayıncaya kadar yardım nafakası isteyebilir. Ne var ki; bunu vermekle yükümlü tutulacak kişilerin geçim sıkıntısına düşürülmemesi asıldır. Bunun için belirlenen nafakanın; davacının geçinmesi için yeterli, nafaka yükümlüsünün geliriyle orantılı olacak şekilde Medeni Kanun'un 4.maddesindeki hakkaniyet ilkesi de gözetilerek takdir edilmesi gerekir.

Somut olayda; dosyadaki bilgi ve belgelerden, tarafların baba kız oldukları davacının Uşak Üniversitesi Sosyal Bilgiler Öğretmenliği 2. sınıf öğrencisi olduğu, davacının üniversitenin yurdunda kaldığı aylık 120,00 TL yurt ücreti ödediği, çalışmadığı,yurt ücreti dışında da eğitim, giyim, yeme, içme, sağlık vb.masraflarının olacağı kuşkusuzdur.Davalı babanın ise Balıkesir ili, Gömeç ilçesi'nde doğrama atölyesi bulunup, aylık 1.500-2.000 TL civarında geliri bulunmaktadır.Davacının dava dışı annesinin ise ev hanımı olduğu, çalışmadığı, geliri bulunmadığı anlaşılmaktadır.

Yukarıdaki açıklamalar ışığında somut olayda; tarafların gerçekleşen sosyal ve ekonomik durumları, yardım nafakasının niteliği, davalının gelir durumu, davacının üniversitede öğrenim gördüğü, davacının annesinin gelirinin bulunmadığı nazara alındığında, hükmedilen nafaka miktarı az olup, Türk Medeni Kanunu'nun 4.maddesinde vurgulanan hakkaniyet ilkesine uygun görülmemiştir. Bu itibarla davacı tarafın temyiz itirazları yerinde görülerek hükmün bozulması gerekmiştir.

O halde, mahkemece yapılacak iş; davacının giderleriyle, nafaka yükümlüsünün geliriyle orantılı şekilde, hakkaniyet ilkesi de gözetilerek, biraz daha fazla miktara hükmetmek olmalıdır.

SONUÇ : Yukarıda açıklanan esaslar gözönünde tutulmaksızın yazılı şekilde hüküm tesisi isabetsiz, temyiz itirazları bu nedenlerle yerinde olduğundan kabulü ile hükmün HUMK.nun 428.maddesi gereğince BOZULMASINA ve peşin alınan temyiz harcının istek halinde temyiz edene iadesine, 02.07.2015 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.

Kazancı
Old 06-05-2017, 16:33   #6
Av.Habibe YILMAZ KAYAR

 
Varsayılan

T.C.
YARGITAY
3. HUKUK DAİRESİ
E. 2016/11384
K. 2017/944
T. 8.2.2017

ONSEKİZ YAŞINI DOLDURMUŞ OLAN ÇOCUKLARIN EĞİTİMLERİNİN DEVAM ETMESİ SEBEBİYLE İŞTİRAK NAFAKALARININ ARTTIRILMASI TALEBİ ( Davanın İştirak Nafakasının Artırılması Değil Yardım Nafakası Talebine Dair Olduğu - Hüküm Kısmında Takdir Edilen Nafakanın Yardım Nafakası Olduğunun Belirtilmesi Gerektiği )

ERGİN ÇOCUĞUN EĞİTİMİ DEVAM ETMESİ HALİNDE NAFAKA İSTEMİ ( İştirak Nafakasının Çocuğun Ergin Olması İle Kendiliğinden Son Bulacağı - Ergin Olan Çocuğun Eğitiminin Sürmesi Halinde İse Anne - Babanın Bakım Yükümlülüğü Yardım Nafakası Olarak Devam Edeceği )
İŞTİRAK NAFAKASI ALAN ÇOCUĞUN ERGİN OLMASI ( İştirak Nafakasının Çocuğun Ergin Olması İle Kendiliğinden Son Bulacağı - Ergin Olan Çocuğun Eğitiminin Sürmesi Halinde İse Anne - Babanın Bakım Yükümlülüğü Yardım Nafakası Olarak Devam Edeceği )

YARDIM NAFAKASI ( 18 Yaşını Doldurmuş Olan Çocukların Eğitimlerinin Devam Etmesi Sebebiyle İştirak Nafakasının Artırılması İstemi - Davanın İştirak Nafakasının Artırılması Değil Yardım Nafakası Talebine Dair Olduğu/Hüküm Kısmında Takdir Edilen Nafakanın Yardım Nafakası Olduğunun Belirtilmesi Gerektiği )
4721/m.328, 364
ÖZET : Davacılar, davalı babanın iştirak nafakası ödemekte olduğunu, ancak kendilerinin 18 yaşının doldurmuş ve halen eğitimlerine devam ediyor olmaları sebebi ile bu nafakanın yetersiz kaldığını belirterek, yükseltilmesine karar verilmesini istemiştir.

Önceki iştirak nafakası çocuğun ergin olması ile kendiliğinden son bulur. Ergin olan çocuğun eğitiminin sürmesi halinde ise anne-babanın bakım yükümlülüğü yardım nafakası olarak devam eder.

Davacılar, dava tarihi itibariyle ergin olup, eğitimlerinin devam ettiğini ileri sürerek nafakanın arttırılmasını istediğine göre davanın, iştirak nafakasının artırılması değil, yardım nafakası talebine dair olduğu açıktır.

Davaya konu talebin niteliğinin yardım nafakası olarak değerlendirilmesi ve işin esasının buna göre çözümlenmesi yerinde olup, hüküm kısmında takdir edilen nafakanın yardım nafakası olduğunun belirtilmesi gerekir.

DAVA : Taraflar arasındaki nafaka davasının mahkemece yapılan yargılaması sonucunda, davanın kısmen kabulüne yönelik olarak verilen hükmün, süresi içinde davalı tarafından temyiz edilmesi üzerine; temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra, dosya içerisindeki kağıtlar okunup gereği düşünüldü:

KARAR : Davacılar, davalı babaları ile dava dışı annelerinin Aile Mahkemesi'nin 2006/49 E.-2006/543 K. Sayılı ilamı ile boşandıklarını ve bu karar gereğince davalı babanın 100'er TL iştirak nafakası ödemekte olduğunu, ancak kendilerinin 18 yaşının doldurmuş ve halen eğitimlerine devam ediyor olmaları sebebi ile bu nafakanın yetersiz kaldığını belirterek, 100'er TL iştirak nafakanın aylık 500'er TL'ye yükseltilmesine karar verilmesini istemiştir.

Davalı, talep edilen nafakanın fahiş olduğunu belirterek, davanın reddini istemiştir.

Mahkemece, davanın kısmen kabulü ile, "dava tarihinden itibaren davacıların her birine 300,00 er TL nafaka bağlanmasına", karar verilmiş, hüküm davalı tarafından temyiz edilmiştir.

Dosyadaki yazılara, kararın dayandığı delillerle kanuni gerektirici sebeplere ve özellikle delillerin takdirinde bir isabetsizlik görülmemesine göre, aşağıdaki bendin dışında kalan sair temyiz itirazları yerinde değildir.

Ancak; önceki iştirak nafakası çocuğun ergin olması ile yasa gereği (TMK. Madde 328/2) kendiliğinden son bulur. Ergin olan çocuğun eğitiminin sürmesi halinde ise, TMK'nın 328/2 ve 364. maddeleri kapsamında anne-babanın bakım yükümlülüğü yardım nafakası olarak devam eder.

Somut olayda da; davacılar, dava tarihi itibariyle ergin olup, eğitimlerinin devam ettiğini ileri sürerek 100'er TL nafakanın 500'er TL'ye çıkarılmasını istediğine göre davanın, iştirak nafakasının artırılması değil, yardım nafakası talebine dair olduğu açıktır.

Buna göre mahkemece, davaya konu talebin niteliğinin yardım nafakası olarak değerlendirilmesi ve işin esasının buna göre çözümlenmesi yerinde ise de, hüküm kısmında takdir edilen nafakanın yardım nafakası olduğunun belirtilmemiş olması doğru değildir.

SONUÇ : Ne var ki, bu hususun düzeltilmesi yeniden yargılamayı gerektirmediğinden, hükümde yer alan "300'er TL" ifadesinden sonra gelmek üzere "yardım nafakası" ifadesinin yazılmasına; bu suretle, hükmün düzeltilmesine ve düzeltilmiş bu şekliyle ONANMASINA, peşin alınan temyiz harcının istenmesi halinde temyiz edene iadesine, HUMK'nun 440/III maddesi uyarınca karar düzeltme yolu kapalı olmak üzere, 08.02.2017 tarihinde oybirliği ile karar verildi.

Kazancı
Old 20-03-2024, 22:41   #7
Av. Hatun Olguner

 
Varsayılan

Reşit çocuğun açıköğretim fakültesine devam etmesi babayı yardım nafakası borcundan kurtarmaz. HGK 2017/2118 esas 2019/1138 karar
Yanıt


Şu anda Bu Konuyu Okuyan Ziyaretçiler : 1 (0 Site Üyesi ve 1 konuk)
 
Konu Araçları Konu İçinde Arama
Konu İçinde Arama:

Detaylı Arama
Konuyu Değerlendirin
Konuyu Değerlendirin:

 
Forum Listesi

Benzer Konular
Konu Konuyu Başlatan Forum Yanıt Son Mesaj
Tedbir Nafakası Yargıtay Kararları Av.Habibe YILMAZ KAYAR Aile Hukuku Çalışma Grubu 34 06-01-2024 11:10
Yoksulluk Nafakası Yargıtay Kararları Av.Habibe YILMAZ KAYAR Aile Hukuku Çalışma Grubu 44 23-10-2023 10:48
İştirak Nafakası Yargıtay Kararları Av.Habibe YILMAZ KAYAR Aile Hukuku Çalışma Grubu 32 13-10-2023 00:08
Yardım Nafakası Davasında, Sondan Bir Önceki Duruşmada Davacı Lehine Tedbir Nafakası üye15184 Meslektaşların Soruları 3 03-07-2008 23:41
yardım nafakası whocookchu Meslektaşların Soruları 2 29-06-2007 10:09


THS Sunucusu bu sayfayı 0,06609607 saniyede 14 sorgu ile oluşturdu.

Türk Hukuk Sitesi (1997 - 2016) © Sitenin Tüm Hakları Saklıdır. Kurallar, yararlanma şartları, site sözleşmesi ve çekinceler için buraya tıklayınız. Site içeriği izinsiz başka site ya da medyalarda yayınlanamaz. Türk Hukuk Sitesi, ağır çalışma şartları içinde büyük bir mesleki mücadele veren ve en zor koşullar altında dahi "Adalet" savaşından yılmayan Türk Hukukçuları ile Hukukun üstünlüğü ilkesine inanan tüm Hukukseverlere adanmıştır. Sitemiz ticari kaygılardan uzak, ücretsiz bir sitedir ve her meslekten hukukçular tarafından hazırlanmakta ve yönetilmektedir.