Ana Sayfa
Kavram Arama : THS Google   |   Forum İçi Arama  

Üye İsmi
Şifre

Meslektaşların Soruları Hukukçu meslektaşların hukuki nitelikte sorularını birbirlerine yöneltecekleri mesleki yardımlaşma forumu. SADECE hukuk fakültesi mezunları ile hukuk profesyonellerinin (bilirkişi, icra müdürü vb.) yazışmasına açıktır. [Yeni Soru Sorun]

6111 sayılı kanun kamulaştırmasız el atma

Yanıt
Konu Notu: 7 oy, 4,43 ortalama. Değerlendirme: Konu İçinde Arama Konu Araçları  
Old 09-08-2014, 14:41   #421
Av.Ufuk Bozoğlu

 
Varsayılan Bir bakış,

Alıntı:
Yazan Av.Armağan Konyalı
Tam yargı davalarında idareye başvuru koşulu bulunmaktadır ancak bu koşul İdari Yargılama Usul Kanunu gereğidir; 3194 sayılı İmar Kanunu gereği değildir. Ayrıca, idari eylemlerden dolayı açılacak davalarda idareye başvuru koşulu vardır ama idari işlemlerden dolayı başvuru koşulu yoktur. İmar planı yapılmakla bir arsanın mülkiyetinin sınırlandırılması idari eylem değil, idari işlemdir. Bu nedenle imar planı nedeniyle açılacak davalarda İYUK hükümlerine göre bile idareye başvuru koşulu bulunmamaktadır.

Kamulaştırma Kanunu'nun Geçici 6.maddesinde "3194 sayılı İmar Kanunu'nda öngörülen" başvurudan söz edilmektedir. 3194 sayılı İmar Kanunu'nda ise böyle bir başvuru hükmü yoktur.


Bu nedenle Kamulaştırma Kanunu'nun Geçici 6. maddesinde yer alan "3194 Sayılı Kanunda öngörülen idari başvuru ve işlemler" ifadesi benim için hâlâ esrarengiz muammadır.

Saygılarımla
Danıştay 6.Dairesi
Esas: 2012/2240
Karar: 2014/213
Karar Tarihi: 21.01.2014

İstemin Özeti: Balıkesir İdare Mahkemesince verilen 28/10/2011 tarihli, E:2010/1070, K:2011/1356 sayılı kararın, usul ve hukuka aykırı olduğu ileri sürülerek bozulması istenilmektedir.

Savunmanın Özeti: Savunma verilmemiştir.

Danıştay Tetkik Hakimi: ____

Düşüncesi: Temyiz isteminin kabulü ile mahkeme kararının bozulması gerektiği düşünülmektedir.

TÜRK MİLLETİ ADINA

Karar veren Danıştay Altıncı Dairesince Tetkik Hakiminin açıklamaları dinlendikten ve dosyadaki belgeler incelendikten sonra işin gereği görüşüldü:

Dava, davacının maliki olduğu, Balıkesir İli, Marmara İlçesi, Avşa Beldesi, 3 pafta, 208 parsel sayılı, 9.511,90 m² yüz ölçümlü taşınmazın, 25 yılı aşkın bir süredir bedeli ödenmek suretiyle kamulaştırma yapılmaksızın, mülkiyet hakkının kullanılmasının engellenmesi nedeniyle uğranıldığı öne sürülen zarara karşılık 200.000 TL maddi tazminatın ödenmesi istemiyle yapılan 07.05.2010 tarihli başvurunun reddine ilişkin 17.05.2010 tarih ve 547 sayılı işlemin iptali istemiyle açılmış, İdare Mahkemesince; İdari işlemler, idari makamların idare işlevleriyle ilgili ve kamu gücüne dayanarak kamu hukuku alanında tesis ettikleri tek yanlı, doğrudan uygulanabilir nitelikte ve ilgililerin hukuki durumlarını etkileyen hukuki tasarruflar olduğu, İdari eylemden doğan tazminat davalarının ön koşulu olan idari başvuru sonucunda tesis edilen ön kararın, anılan nitelikte bir idari işlem olmadığından, idari davaya konu edilebilecek kesin ve yürütülmesi gerekli işlem olmaması nedeniyle işin esasının incelenebilmesine olanak bulunmadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiş, bu karar davacı vekilince temyiz edilmiştir.

2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunun 10. maddesi "İlgililer, haklarında idari davaya konu olabilecek bir işlem veya eylemin yapılması için idari makamlara başvurabilirler. Altmış gün içinde bir cevap verilmezse istek reddedilmiş sayılır. İlgililer altmış günün bittiği tarihten itibaren dava açma süresi içinde, konusuna göre Danıştaya, idare ve vergi mahkemelerine dava açabilirler. Altmış günlük süre içinde idarece verilen cevap kesin değilse ilgili bu cevabı, isteminin reddi sayarak dava açabileceği gibi, kesin cevabı da bekleyebilir. Bu takdirde dava açma süresi işlemez. Ancak, bekleme süresi başvuru tarihinden itibaren altı ayı geçemez. Dava açılmaması veya davanın süreden reddi hallerinde, altmış günlük sürenin bitmesinden sonra yetkili idari makamlarca cevap verilirse, cevabın tebliğinden itibaren altmış gün içinde dava açabilirler." 13. maddesinde de İdari eylemlerden hakları ihlal edilmiş olanların idari dava açmadan önce, bu eylemleri yazılı bildirim üzerine veya başka suretle öğrendikleri tarihten itibaren bir yıl ve her halde eylem tarihinden itibaren beş yıl içinde ilgili idareye başvurarak haklarının yerine getirilmesini istemeleri gereklidir. Bu isteklerin kısmen veya tamamen reddi halinde, bu konudaki işlemin tebliğini izleyen günden itibaren veya istek hakkında altmış gün içinde cevap verilmediği takdirde bu sürenin bittiği tarihten itibaren, dava süresi içinde dava açılabilir.

Görevli olmayan adli ve askeri yargı mercilerine açılan tam yargı davasının görev yönünden reddi halinde sonradan idari yargı mercilerine açılacak davalarda, birinci fıkrada öngörülen idareye başvurma şartı aranmaz." hükmüne yer verilmiştir.

Dosyanın incelenmesinden, davacının maliki olduğu Balıkesir İli, Marmara İlçesi, Avşa Beldesi, 3 pafta, 208 parsel sayılı 9511 m²'lik taşınmazın 8171 m²'lik kısmının 05.11.1993 günlü, 7 sayılı Türkeli (Avşa) Belediye Meclisi kararı ile kabul edilen imar planında yol ve yeşil alan olarak kamu kullanımına ayrıldığı, taşınmazın kamu alanında kalan kısmının kamulaştırılması istemiyle davacı tarafından 20.06.2000 tarihinde Avşa (Türkeli) Belediye Başkanlığına yapılan başvurunun cevap verilmemek suretiyle reddedildiği, bu işlemin iptali istemiyle açılan davada, Bursa 1. İdare Mahkemesinin 01.11.2001 günlü, E:2000/1557, K:2001/1159 sayılı karar ile "bir taşınmazın kıyıda kalan bölümü Devletin hüküm ve tasarrufu altında bulunduğundan kamulaştırılmasının söz konusu olamayacağı, sahil şeridinin ikinci elli metrelik kısmı imar planında ayrılan amaca göre kullanılabileceğinden ve dava konusu olayda da bu kısım imar planında günübirlik tesis alanı olduğundan ve bu amaçla bizzat davacı tarafından kullanılabileceğinden kamulaştırmaya konu edilemeyeceği, sahil şeridinin ilk elli metrelik kısmının planda yeşil alana ayrıldığı anlaşılmakla birlikte idarelerin yargı kararı ile kamulaştırmaya zorlanamayacağı" gerekçesiyle davanın reddine karar verildiği, bu kararın Danıştay Altıncı Dairesinin 14.01.2004 tarihli, E:2002/3693, K:2004/125 sayılı kararı ile "2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanununun 2. maddesinin 2. fıkrasında idari yargı yetkisinin idari eylem ve işlemlerin hukuka uygunluğunun denetimi ile sınırlı olduğu, idari mahkemenin yerindelik denetimi yapamayacağı, yürütme görevinin kanunlarda gösterilen şekil ve esaslara uygun olarak yerine getirilmesini kısıtlayacak idari eylem ve işlem niteliğinde veya idarenin takdir yetkisini kaldıracak biçimde yargı kararı veremeyeceği, bu durumda yargı kararı ile idareler kamulaştırma yapmaya zorlanamayacağından davanın reddine ilişkin mahkeme kararında sonucu itibariyle isabetsizlik bulunmadığı gerekçesiyle onandığı, onama kararın Danıştay Altıncı Dairesinin 08.03.2005 tarihli, E:2004/8232, K:2005/1353sayılı kararı ile düzeltilmesi isteminin reddedildiği anlaşılmıştır.

Bunun üzerine davacı tarafından, arazinin imar planında kamu kullanımına ayrılması yasal sürede kamulaştırılmayarak araziden yararlanma ve gelir elde etme hakkının kullanılamamasından doğan zarar karşılığı 200.000.-TL tazminat ödenmesi istemiyle 07.05.2010 tarihli, 8245 sayılı dilekçe ile Avrupa İnsan Hakları Mahkemesine başvuruda bulunduğu, Avrupa

İnsan Hakları Mahkemesi İkinci Dairesinin 02.03.2010 tarihli (Başvuru No:38045/05) kararı ile, 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanununda yer alan hukuk yollarının kullanamamalarından dolayı yani başvuru sahibinin iç hukuk yollarını tüketme kuralına uymamış olduğundan, başvurunun kabul edilemez olduğuna karar verilmiştir.

Davacı vekilince 7.5.2010 tarihinde davalı belediye başkanlığına başvuruda bulunarak, 3 pafta, 208 sayılı parselin imar planında kıyıdan itibaren ilk 50 metrelik kısmında kalan kısmının yeşil alan, yaya yolu, açık otopark gibi kamu alanı, ikinci 50 metrelik kısımda kalan kısmında yeşil alan, yaya yolu ile kamuya açık günübirlik turistik tesis yapılmak üzere kamu alanı olarak ayrıldığı, böylece imar planının yürürlüğe girdiği 25 yılı aşkın süredir mülkiyet haklarının kullanılamadığı, bu durumun araziye örtülü olarak ve etkili biçimde el atıldığı, davacının bu süre içinde taşınmazını kullanamaması nedeniyle büyük zararlara uğradığı gibi, bundan böyle de bu zararın artarak süreceğinin anlaşıldığı, bedeli ödemeden uygulanan bu hukuki el atmada durumundan dolayı uğranılan zarar karşılığı 200.000 lira maddi tazminat ödemesi isteminde bulunmuştur.

Davalı idarece verilen 17.05.2010 tarihli, M.10.8 AVS.011/547 sayıl cevapta, 3 pafta, 208 sayılı parselin bir kısmının imar planının yapıldığı tarihte 3621 sayılı Yasanın ilgili maddeleri uyarınca park, yeşil alan, imar yolu ve günübirlik tesis alanına tahsis edilmiş olduğu, ancak 3194 sayılı Yasanın 18. maddesi uyarınca uygulama yapıldığında ve düzenleme yapılan alanda % 40 olan düzenleme ortaklık payını aşan kısım olduğu takdirde aşan kısmın değeri kadar kamulaştırma bedeli ödeneceği, anılan uygulama yapılıncaya kadar inşaat faaliyeti yapılması dışında taşınmazın mevcut durumu ile kullanılmasına engel bulunmadığı, bu nedenle de tazminat talebinin mevzuata uygun olmadığının belirtildiği, davacı tarafından bu işlemin iptali istemiyle bakılan davanın açıldığı anlaşılmaktadır.

Uyuşmazlık, 25 yılı aşan bir süre boyunca imar planında kamu alanında kalan taşınmazın idarece kamulaştırılmaması nedeniyle uğranıldığı ileri sürülen zarara karşılık 200.000 lira tazminat ödenmesi istemine ilişkin bulunmaktadır.

Uyuşmazlığa konu taşınmaza yönelik idarece yapılan bir eylem (fiil el atma) bulunmadığından, davacının yaptığı başvuru üzerine tesis edilen işlemin, 2577 sayılı Yasanın 13. maddesi kapsamında "ön karar" olarak nitelendirilmesine olanak bulunmamaktadır. Uyuşmazlık idari bir eylemden kaynaklanmayıp, taşınmaza imar planında getirilen kısıtlanmadan doğmuştur.

Dava konusu olayda, davacı 25 yılı aşan süre boyunca imar planında taşınmazın kamusal alan olarak planlanması sonucunda taşınmaza kısıtlama getirilmesi nedeniyle, mülkünden tam olarak yararlanamadığını öne sürerek taşınmazı için bir tazminat tutarının ödenmesi talebinde bulunmuştur.

Mahkemece, görünen durumun ötesine bakılarak ihtilafın tazminat davası olarak ele alınması gerekmektedir

Davacı tarafından tazminat başvurusunun reddine dair işlemin iptali istemiyle dava açılmış ise de;

Yukarıda özetlendiği gibi davanın önceki aşamaları, özellikle kamulaştırma davası ve Avrupa İnsan Hakları Mahkemesine yapılan başvuru dikkate alındığında; bu davanın konusunun mülkiyet haklarının kısıtlanması; dolayısıyla taşınmazın kullanılamamasından kaynaklı olarak taşınmaz bedelinin tazminine ilişkin olması karşısında, davanın tazminat davası olarak ele alınıp sonuçlandırılması gerekirken, görünen durumun ötesi ve davanın açılma nedenleri incelenmeden, davanın iptal davası olarak nitelendirilmesi suretiyle, dava konusu işlemin kesin ve yürütülmesi zorunlu işlem olmadığı gerekçesiyle davanın (usul yönünden) reddine ilişkin idare mahkemesi kararında hukuki isabet görülmemiştir.

Açıklanan nedenlerle, Balıkesir İdare Mahkemesince verilen 28/10/2011 tarihli, E:2010/1070, K:2011/1356 sayılı kararın BOZULMASINA, dosyanın adı geçen Mahkemeye gönderilmesine, bu kararın tebliğ tarihini izleyen günden itibaren 15 gün içerisinde kararın düzeltilmesi yolu açık olmak üzere, 21.01.2014 tarihinde oybirliği ile karar verildi.
*****************________________________********* *********

Sayın Av.Armağan Konyalı'nın isabetle belirtiği nokta Yargıtay kararında da aynen tekrar edilmiştir.

Karar 1993 yılında hukuken el konulan taşınmazla ilgilidir. İdari Mahkemede açılacak davanın niteliği İdari İŞLEMDEN doğan TAZMİNAT DAVASIDIR. 2942 sayılı kanun Geçici 6. Madde ile birlikte değerlendirildiğinde YANİ
Alıntı:
Vuku bulduğu tarih itibarı ile bu maddenin kapsamında olan kamulaştırmasız el koymadan dolayı bu maddenin yürürlüğe girmesinden önce tazmin talebiyle dava açmış olanlar; bu madde hükümlerine göre uzlaşma yoluna gitmeyi isteyip istemediklerini bu maddenin yürürlüğe girmesinden itibaren üç ay içinde idareye ve mahkemeye verecekleri dilekçeler ile bildirebilirler. Uzlaşma talebi üzerine, uzlaşma görüşmelerinin neticesine kadar dava bekletilir; uzlaşılamaması hâlinde, uzlaşmazlık tutanağının mahkemeye sunulmasından sonra davaya devam edilir. Uygulama imar planlarında umumi hizmetlere ve resmî kurumlara ayrılmak suretiyle veya ilgili kanunların uygulamasıyla tasarrufu kısıtlanan taşınmazlar hakkında, 3/5/1985 tarihli ve 3194 sayılı İmar Kanununda öngörülen idari başvuru ve işlemler tamamlandıktan sonra idari yargıda dava açılabilir. Bu madde hükümleri karara bağlanmamış veya kararı kesinleşmemiş tüm davalara uygulanır. Kararı kesinleşen davalara ise, bu maddenin yalnızca sekizinci fıkra hükümleri uygulanır.

İdari Tazminat davalarında idareye başvuru zorunluluğundan söz edebilmek için öncelikle ortada idari eylem olmalıdır. Ve bu idari eylem sebebiyle bir hakkın ihlal edilmesi gerekir.

İdari işlemler nedeniyle oluşan zararın tazmini için açılacak tazminat davalarında ortada zaten bir idari karar vardır. Tekrar idareye başvurarak idareden bir ÖN KARAR almaya gerek yoktur.
Alıntı:
Yazan 2577 Sy.Kanun
Doğrudan doğruya tam yargı davası açılması

Madde 13 - 1. İdari eylemlerden hakları ihlal edilmiş olanların idari dava açmadan önce, bu eylemleri yazılı bildirim üzerine veya başka suretle öğrendikleri tarihten itibaren bir yıl ve her halde eylem tarihinden itibaren beş yıl içinde ilgili idareye başvurarak haklarının yerine getirilmesini istemeleri gereklidir. Bu isteklerin kısmen veya tamamen reddi halinde, bu konudaki işlemin tebliğini izleyen günden itibaren veya istek hakkında altmış gün içinde cevap verilmediği takdirde bu sürenin bittiği tarihten itibaren, dava süresi içinde dava açılabilir.

2. Görevli olmayan adli ve askeri yargı mercilerine açılan tam yargı davasının görev yönünden reddi halinde sonradan idari yargı mercilerine açılacak davalarda, birinci fıkrada öngörülen idareye başvurma şartı aranmaz.

Yani, 3194 sayılı kanuna göre idari başvuru ve işlemler ne anlama gelmektedir hala esrarını korumaktadır.

Geçici 6. Madde çok daha açık ve anlaşılır biçimde düzenlenmelidir. 1983 sonrası fiili el atmalarda başvuru zorunlu mudur? Hukuki el atmalarda idareye uzlaşma başvurusu yapılmalıysa dayanağı İmar Mevzuatı değil, Geçici 6. madde gereği olmalıdır vs.. Kim ne anladı, daha çok tartışırız..

Saygı ile,
Old 13-08-2014, 16:04   #422
Av.Serkan Bedirhanoğlu

 
Varsayılan

Hukuki veya fiili el atma muamması ne yazık ki halen devam etmektedir. Anayasa Mahkemesince çoktan verilmesi gereken karar nedense halen verilebilmiş değildir. Bunun sonucu olarak pek hukuki el atmalarda belirsizlik neticesi beklemek daha sağlıklı olacaktır diye düşünüyorum. İdari yargı yolunu denemiş ve sonuç alabilmiş bir meslektaşım var mı şu aşamada peki?
Old 14-08-2014, 22:29   #423
Armağan Konyalı

 
Varsayılan

Alıntı:
Yazan Av.Serkan Bedirhanoğlu
Hukuki veya fiili el atma muamması ne yazık ki halen devam etmektedir. Anayasa Mahkemesince çoktan verilmesi gereken karar nedense halen verilebilmiş değildir. Bunun sonucu olarak pek hukuki el atmalarda belirsizlik neticesi beklemek daha sağlıklı olacaktır diye düşünüyorum. İdari yargı yolunu denemiş ve sonuç alabilmiş bir meslektaşım var mı şu aşamada peki?
Duraksamanız neden? Bu siteye yazılan her hukuki muamma çözülür.
Old 15-08-2014, 02:07   #424
Av.Serkan Bedirhanoğlu

 
Varsayılan

Armağan Bey duraksamamız ne yazık ki idare mahkemelerinin yapısal sorunlarından kaynaklanmaktadır. Ne yazık ki siyaset diyorum!!!
Old 04-09-2014, 17:07   #425
Av. Yasin Yıldız

 
Varsayılan

TÜRKİYE CUMHURİYETİ
ANAYASA MAHKEMESİ
BİRİNCİ BÖLÜM
KARAR
Başvuru Numarası: 2013/711
Karar Tarihi: 3/4/2014

BİRİNCİ BÖLÜM
KARAR
Başkan
:
Serruh KALELİ
Üyeler
:
Nuri NECİPOĞLU
Hicabi DURSUN
Erdal TERCAN
Zühtü ARSLAN
Raportör
:
Murat AZAKLI
Başvurucular
:
1. Kenan YILDIRIM
2. Turan YILDIRIM
Vekilleri
:
Av. Yusuf İzzettin DOĞAN
I. BAŞVURUNUN KONUSU
1. Başvurucular, Esenyurt Belediye Başkanlığı aleyhine açtıkları kamulaştırmasız el atılan taşınmaz bedelinin ödenmesi davası sonunda Mahkemece hükmedilen bedelin ödenmediğini, Belediye aleyhine yaptıkları icra takiplerinin sonuçsuz kaldığını belirterek, mülkiyet ve adil yargılanma haklarının ihlal edildiğini ileri sürmüşler, tazminat talep etmişlerdir.
II. BAŞVURU SÜRECİ
2. Başvuru, 11/1/2013 tarihinde Küçükçekmece 3. Asliye Hukuk Mahkemesi vasıtasıyla yapılmıştır. Dilekçe ve eklerinin idari yönden yapılan ön incelemesinde Komisyona sunulmasına engel bir eksikliğin bulunmadığı tespit edilmiştir.
3. Birinci Bölüm İkinci Komisyonunca, 31/10/2013 tarihinde, kabul edilebilirlik incelemesinin Bölüm tarafından yapılmasına, dosyanın Bölüme gönderilmesine karar verilmiştir.
4. Birinci Bölümün 14/11/2013 tarihli ara kararı gereğince başvurunun kabul edilebilirlik ve esas incelemesinin birlikte yapılmasına karar verilmiştir.
5. Adalet Bakanlığının 27/12/2013 tarihli görüş yazısı 13/1/2014 tarihinde başvuruculara tebliğ edilmiş olup, başvurucular vekili 15/1/2014 havale tarihli dilekçesinde, mülkiyet ve adil yargılanma haklarının ihlal edildiğini ileri sürmüştür.
III. OLAY VE OLGULAR
A. Olaylar
6. Başvuru formu ve eklerinde ifade edildiği şekliyle olaylar özetle şöyledir:
7. İstanbul ili Büyükçekmece ilçesi Esenyurt köyü, 190 ada 15 parsel numaralı taşınmaz, Esenyurt Belediyesi tarafından başvuruculara yapılan satış sonucu, 21/8/1991 tarihinde başvurucular adlarına 1/2'şer pay oranlarıyla tapuya tescil edilmiştir.
8. Başvurucular, 14/5/2008 tarihinde Esenyurt Belediye Başkanlığı aleyhine Büyükçekmece 3. Asliye Hukuk Mahkemesinde açtıkları davada, davalının, tadilat imar planı ile 190 ada 15 parsel numaralı taşınmazın tamamını park alanına dönüştürdüğünü, fiilen taşınmaza el attığını, yapılan imar değişikliği ile ikinci kez Düzenleme Ortaklık Payı (DOP) kestiğini ileri sürerek kamulaştırma yapılmaksızın el atılan taşınmazın bedeli olarak 7.000 TL'nin tahsilini talep etmişlerdir.
9. Mahkemece, 26/11/2008 tarih ve E.2008/519, K.2008/1438 sayılı kararla; imar planı değişikliği ile taşınmazın park alanı olarak ayrıldığı ve bu doğrultuda davalı tarafından kamulaştırma kararı alınarak taşınmazın tapu kaydına şerh verildiği, başvurucuların taşınmazı kullanmalarının engellendiği, taşınmaza kamulaştırma yapılmaksızın el atıldığı gerekçesiyle; taşınmazın 158.012 TL olan toplam değerinden taleple bağlı kalınarak 7.000 TL'sinin dava tarihinden itibaren yasal faiziyle davalıdan tahsili ile eşit oranda başvuruculara ödenmesine taşınmazın davacılar adına olan tapu kaydının iptali ile davalı Belediye adına tapuya tesciline karar verilmiştir.
10. Temyiz üzerine, Yargıtay 5. Hukuk Dairesinin 14/12/2009 tarih ve E.2009/10244, K.2009/17487 sayılı kararıyla hüküm onanmıştır.
11. Karar düzeltme istemi, Yargıtay 5. Hukuk Dairesinin 8/4/2010 tarih ve E.2010/5515, K.2010/6076 sayılı ilamıyla reddedilmiştir.
12. Başvurucular, 4/2/2010 tarihinde anılan Mahkeme kararına dayalı olarak Esenyurt Belediye Başkanlığı aleyhine Küçükçekmece 1. İcra Müdürlüğünün E.2011/3809 sayılı dosyasında 7.000 TL asıl alacak, işlemiş faiz, vekalet ücreti, faiz ve yargılama giderleri ile birlikte 10.058,77 TL'nin asıl alacağa uygulanacak %9 faiz ile tahsili amacıyla ilama dayalı icra takibi başlatmışlar ve Esenyurt Belediye Başkanlığına icra emri gönderilmiştir.
13. Başvurucular, 11/5/2010 tarihinde Esenyurt Belediye Başkanlığı aleyhine Büyükçekmece 3. Asliye Hukuk Mahkemesinde açtıkları davada, davalının 190 ada 15 parsel numaralı taşınmaza kamulaştırma yapmaksızın el attığı iddiasıyla ilk kararda hesaplanan 158.012 TL'den Mahkemece 26/11/2008 tarih ve E.2008/519, K.2008/1438 sayılı kararla hükmedilen 7.000 TL kamulaştırmasız el atma bedelinin mahsubu ile bakiye 151.012 TL'nin tahsilini talep etmişlerdir.
14. Mahkemece, 15/9/2010 tarih ve E.2010/687, K.2010/959 sayılı kararla; davalının kamulaştırma yapmaksızın taşınmaza el attığı, taşınmazın değerinin 158.012 TL olduğu ve ilk kararda 7.000 TL'nin davalıdan tahsiline ve taşınmazın Belediye adına tapuya tesciline karar verildiği gerekçesiyle davanın kabulüne, bakiye 151.012 TL taşınmaz bedelinin 14/5/2008 tarihinden itibaren yasal faiziyle davalıdan tahsili ile eşit oranda başvuruculara ödenmesine karar verilmiştir.
15. Temyiz üzerine, Yargıtay 5. Hukuk Dairesinin 29/9/2011 tarih ve E.2011/5379, K.2011/15196 sayılı kararıyla hüküm onanmıştır.
16. Karar düzeltme istemi, aynı Dairenin 26/3/2012 tarih ve E.2011/21571, K.2012/5735 sayılı ilamıyla reddedilmiştir.
17. Başvurucular, 19/10/2010 tarihinde, temyizden önce, anılan Mahkeme kararına dayalı olarak Esenyurt Belediye Başkanlığı aleyhine Küçükçekmece 2. İcra Müdürlüğünün E.2010/10753 sayılı dosyasında 151.012 TL asıl alacak, işlemiş faiz, vekalet ücreti, faiz ve dava giderleri ile birlikte 198.949,30 TL'nin asıl alacağa uygulanacak %9 faiz ile tahsili amacıyla ilama dayalı icra takibi başlatmışlar ve Esenyurt Belediye Başkanlığına icra emri gönderilmiştir.
18. Başvurucular, 4/12/2012 tarihinde Esenyurt Belediye Başkanlığına başvurarak, kesinleşmiş Mahkeme kararlarına dayalı alacaklarının ne zaman ödeneceğinin ve ödeme sırasının bildirilmesini talep etmişlerdir.
19. Esenyurt Belediye Başkanlığınca, 11/12/2012 tarih ve 5056 sayılı yazı ile her iki icra takip dosyasındaki taleplerin, 10/12/2003 tarih ve 5018 sayılı Kamu Mali Yönetimi ve Kontrol Kanunu'nun 34. maddesi gereği ödeme yapılmak üzere sıraya alındığı bildirilmiş, icra ödeme listesinde başvurucuların alacaklarının ödenmediği ve ödeme yapılacaklar arasında 30. ve 31. sırada oldukları belirtilmiştir.
20. Anılan yazı 18/12/2012 tarihinde başvuruculara tebliğ edilmiştir.
B. İlgili Hukuk
21. 16/5/1956 tarih ve 1956/1-6 sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme Büyük Genel Kurulu Kararı şöyledir:
"Taşınmazına kamulaştırmasız el konulan malik, el atmanın önlenmesi davası açabileceği gibi, bu eylemli duruma razı olduğu takdirde taşınmaz bedelini isteme hakkı da bulunmaktadır. Taşınmaz sahibinin el konulan taşınmazın bedelini talep ederek dava açması halinde, taşınmazın el koyma tarihindeki bedeli değil, mülkiyet hakkının devrine razı olduğu tarih olan dava tarihindeki değerinin belirlenerek tahsiline karar verilir."
22. 5018 sayılı Kanun'un "Ödenemeyen giderler ve bütçeleştirilmiş borçlar" kenar başlıklı 34. maddesinin birinci ve ikinci fıkraları şöyledir:
"Ödeme emri belgesine bağlandığı halde ödenemeyen tutarlar, bütçeye gider yazılarak emanet hesaplarına alınır ve buradan ödenir. Ancak, malın alındığı veya hizmetin yapıldığı malî yılı izleyen beşinci yılın sonuna kadar talep edilmeyen emanet hesaplarındaki tutarlar bütçeye gelir kaydedilir. Gelir kaydedilen tutarlar, mahkeme kararı üzerine ödenir.
Kamu idarelerinin nakit mevcudunun tüm ödemeleri karşılayamaması halinde giderler, muhasebe kayıtlarına alınma sırasına göre ödenir. Ancak, sırasıyla kanunları gereğince diğer kamu idarelerine ödenmesi gereken vergi, resim, harç, prim, fon kesintisi, pay ve benzeri tutarlara, tarifeye bağlı ödemelere, ilama bağlı borçlara, ödenmemesi halinde gecikme cezası veya faiz gibi ek yük getirecek borçlara ve ödenmesi talep edilen emanet hesaplarındaki tutarlara öncelik verilir."
23. 5018 sayılı Kanun'un "Taşınır ve taşınmaz edinme" kenar başlıklı 45. maddesinin birinci fıkrası şöyledir:
"Genel yönetim kapsamındaki kamu idareleri, kamu hizmetlerinin zorunlu kıldığı durumlarda gereken nicelikte ve nitelikte taşınır ve taşınmazları, yurt içinde veya yurt dışında, bedellerini peşin veya taksitle ödeyerek veya finansal kiralama suretiyle edinebilirler. Kamu idareleri, taşınmaz satın alma veya kamulaştırma işlemlerini yetki devri yoluyla bir başka kamu idaresi eliyle yürütebilir. Genel bütçe kapsamındaki kamu idarelerinin edindiği taşınmazlar Hazine adına, diğer kamu idarelerine ait taşınmazlar ise tüzel kişilikleri adına tapu sicilinde tescil olunur. Hazine adına tescil edilen taşınmazlar Maliye Bakanlığı tarafından yönetilir. Bu tescil işlemleri, adına tescil yapılan idarenin taşınmazın bulunduğu yerdeki ilgili birimine bildirilir."
24. 9/6/1932 tarih ve 2004 sayılı İcra ve İflas Kanunu'nun "Haczi Caiz Olmıyan Mallar ve Haklar" kenar başlıklı 82.maddesinin 1.fıkrası şöyledir:
"Aşağıdaki şeyler haczolunamaz:
1. Devlet malları ile mahsus kanunlarında haczi caiz olmadığı gösterilen mallar,
."
25. 4/11/1983 tarih ve 2942 sayılı Kamulaştırma Kanunu'na 18/6/2010 tarih ve 5999 sayılı Kamulaştırma Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun'la eklenen "Kamulaştırmasız el koyma sebebiyle tazmin" kenar başlıklı geçici 6. maddenin son fıkrası şöyledir:
"Bu madde uyarınca ödenecek olan tazminatın tahsili sebebiyle idarelerin mal, hak ve alacakları haczedilemez."
26. 2942 sayılı Kanun'un, 24/5/2013 tarih ve 4687 sayılı Bazı Kanunlar ile 375 Sayılı Kanun Hükmünde Kararnamede Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun ile değiştirilen, "Kamulaştırılmaksızın kamu hizmetine ayrılan taşınmazların bedel tespiti" kenar başlıklı geçici 6. maddesinin sekizinci ve onbirinci fıkraları şöyledir:
"Kesinleşen mahkeme kararlarına istinaden bu madde uyarınca ödemelerde kullanılmak üzere, ihtiyaç olması hâlinde, merkezi yönetim bütçesine dâhil idarelerin yılı bütçelerinde sermaye giderleri için öngörülen ödeneklerinin (Milli Savunma Bakanlığı, Jandarma Genel Komutanlığı ve Sahil Güvenlik Komutanlığı bütçelerinin güvenlik ve savunmaya yönelik mal ve hizmet alımları ile yapım giderleri için ayrılan ödeneklerin) yüzde ikisi, belediye ve il özel idareleri ile bağlı idareleri için en son kesinleşmiş bütçe gelirleri toplamının, diğer idareler için en son kesinleşmiş bütçe giderleri toplamının en az yüzde ikisi oranında yılı bütçelerinde pay ayrılır. Kesinleşen alacakların toplam tutarının ayrılan ödeneğin toplam tutarını aşması hâlinde, ödemeler, sonraki yıllara sâri olacak şekilde, garameten ve taksitlerle gerçekleştirilir. Taksitlendirmede, bütçe imkanları ile alacakların tutarları dikkate alınır. Taksitli ödeme süresince, 3095 sayılı Kanuna göre ayrıca kanuni faiz ödenir. İdare tarafından, mahkeme kararı gereğince nakdi ödeme yerine, üçüncü fıkrada belirtilen diğer uzlaşma yolları da teklif edilebilir ve bu maddenin uzlaşmaya ilişkin hükümlerine göre işlem yapılabilir.
..
"Bu madde uyarınca ödenecek olan bedelin tahsili sebebiyle idarelerin mal, hak ve alacakları haczedilemez."
27. 3/7/2005 tarih ve 5393 sayılı Belediye Kanunu'nun "Belediyenin yetkileri ve imtiyazları" kenar başlıklı 15. maddesinin son fıkrası şöyledir:
"Belediyenin proje karşılığı borçlanma yoluyla elde ettiği gelirleri, şartlı bağışlar ve kamu hizmetlerinde fiilen kullanılan malları ile belediye tarafından tahsil edilen vergi, resim ve harç gelirleri haczedilemez."
IV. İNCELEME VE GEREKÇE
28. Mahkemenin 3/4/2014 tarihinde yapmış olduğu toplantıda, başvurucuların 11/1/2013 tarih ve 2013/711 numaralı bireysel başvuruları incelenip gereği düşünüldü:
A. Başvurucuların İddiaları
29. Başvurucular, Esenyurt Belediye Başkanlığından satın aldıkları ve adlarına tapuya tescilli taşınmazlarına Belediye tarafından kamulaştırma yapılmaksızın el atıldığını, Belediye aleyhine Büyükçekmece 3. Asliye Hukuk Mahkemesinde açtıkları davalar sonunda taşınmazın bedelinin Belediyeden tahsiline karar verildiğini, Mahkeme kararlarının icrası amacıyla Küçükçekmece 1. ve 2. İcra Müdürlüklerinde yapılan ilama dayalı icra takibine rağmen hükmedilen bedellerin ödenmediğini, Belediyenin kamu mallarının haczedilmezliğine dayalı kanun hükümlerine dayanarak ödemeden kaçındığını, taşınmazın mülkiyetinin Belediyeye geçtiğini, buna rağmen taşınmazın bedelinin ödenmediğini belirterek, mülkiyet ve adil yargılanma haklarının ihlal edildiğini ileri sürmüşler, ihlalin tespitini, taşınmazın değerinin artması nedeniyle Mahkemece karar verilen ve ödenmeyen 158.012 TL tazminatın rayiç değeri olarak, 395.000 TL maddi tazminata ve 100.000 TL manevi tazminata hükmedilmesini talep etmişlerdir.
B. Değerlendirme
1. Kabul Edilebilirlik Yönünden
30. Başvurucuların, Mahkeme kararıyla hükmedilen taşınmaz bedelinin ödenmemesiyle ilgili şikâyetleri açıkça dayanaktan yoksun olmadığı gibi, bu şikâyetler için diğer kabul edilemezlik nedenlerinden herhangi biri de bulunmamaktadır. Bu nedenle, başvurunun kabul edilebilir olduğuna karar verilmesi gerekir.
2. Esas Yönünden
31. Başvurucular, kamulaştırmasız el atılan taşınmaz bedelinin ödenmesi davaları sonunda hükmedilen bedellerin ödenmediğini belirterek, mülkiyet ve adil yargılanma haklarının ihlal edildiğini ileri sürmüşlerdir.
32. Adalet Bakanlığı görüş yazısında, başvurucuların, kesinleşmiş ve infaz edilebilir mahkeme kararının infazının sağlanmadığına dair ihlal iddialarının, adil yargılanma ve mülkiyet haklarının ihlali iddiaları kapsamında değerlendirilmesi gerektiğini belirtmiştir.
33. Adalet Bakanlığının görüşüne karşı başvurucular, mülkiyet ve adil yargılanma haklarının ihlal edildiğini, başvuru dilekçelerindeki hususları tekrar ettiklerini bildirmişlerdir.
34. Anayasa'nın 148. maddesinin üçüncü fıkrası ile 30/3/2011 tarih ve 6216 sayılı Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun'un 45. maddesinin (1) numaralı fıkrası hükümlerine göre, Anayasa Mahkemesine yapılan bir bireysel başvurunun esasının incelenebilmesi için, kamu gücü tarafından müdahale edildiği iddia edilen hakkın Anayasa'da güvence altına alınmış olmasının yanı sıra Sözleşme ve Türkiye'nin taraf olduğu ek protokollerinin kapsamına da girmesi gerekir. Bir başka ifadeyle, Anayasa ve Sözleşme'nin ortak koruma alanı dışında kalan bir hak ihlali iddiasını içeren başvurunun kabul edilebilir olduğuna karar verilmesi mümkün değildir (B. No: 2012/1049, 26/3/2013, § 18).
35. Anayasa'nın 138. maddesinin son fıkrası şöyledir:
"Yasama ve yürütme organları ile idare, mahkeme kararlarına uymak zorundadır; bu organlar ve idare, mahkeme kararlarını hiçbir suretle değiştiremez ve bunların yerine getirilmesini geciktiremez."
36. Başvurucunun ihlal iddiaları, iki ayrı başlık altında değerlendirilmiştir.
a. Adil Yargılanma Hakkının İhlali İddiası
37. Anayasa'nın "Hak arama hürriyeti" kenar başlıklı 36. maddesinin birinci fıkrası şöyledir:
"Herkes, meşru vasıta ve yollardan faydalanmak suretiyle yargı mercileri önünde davacı veya davalı olarak iddia ve savunma ile adil yargılanma hakkına sahiptir."
38. Sözleşme'nin "Adil yargılanma hakkı" kenar başlıklı 6. maddesinin ilgili kısmı şöyledir:
"Herkes medeni hak ve yükümlülükleri ile ilgili uyuşmazlıklar ya da cezai alanda kendisine yöneltilen suçlamalar konusunda karar verecek olan, kanunla kurulmuş bağımsız ve tarafsız bir mahkeme tarafından davasının makul bir süre içinde, hakkaniyete uygun ve açık olarak görülmesini isteme hakkına sahiptir."
39. Sözleşme metni ile AİHM kararlarından ortaya çıkan ve adil yargılanma hakkının somut görünümleri olan alt ilke ve haklar, Anayasa'nın 36. maddesinde yer verilen adil yargılanma hakkının da unsurlarıdır. Anayasa Mahkemesi de Anayasa'nın 36. maddesi uyarınca inceleme yaptığı bir çok kararında, ilgili hükmü Sözleşme'nin 6. maddesi ve AİHM içtihadı ışığında yorumlamak suretiyle, gerek Sözleşme'nin lafzi içeriğinde yer alan gerek AİHM içtihadıyla adil yargılanma hakkının kapsamına dâhil edilen ilke ve haklara, Anayasa'nın 36. maddesi kapsamında yer vermektedir (B. No: 2012/13, 2/7/2013, § 38).
40. Anayasa'nın 36. maddesinde ifade edilen hak arama özgürlüğü, diğer temel hak ve özgürlüklerden gereken şekilde yararlanılmasını ve bunların korunmasını sağlayan en etkili güvencelerden biri olmakla birlikte aynı zamanda toplumsal barışı güçlendiren, bireyin adaleti bulma, hakkı olanı elde etme, haksızlığı önleme uğraşının da aracıdır. Hak arama özgürlüğü ve adil yargılanma hakkı, sadece yargı mercileri önünde davacı ve davalı olarak iddia ve savunmada bulunma hakkını değil, yargılama sonunda hakkı olanı elde etmeyi de kapsayan bir haktır (AYM, E.2009/27, K.2010/9, K.T. 14/1/2010).
41. Adil yargılanma hakkının unsurlarından biri de mahkemeye erişim hakkıdır. Mahkemeye erişim hakkı, bir uyuşmazlığı mahkeme önüne götürme ve aynı zamanda mahkemece verilen kararın uygulanmasını isteme haklarını da kapsar. Mahkeme kararlarının uygulanması, yargılama sürecini tamamlayan ve yargılamanın sonuç doğurmasını sağlayan bir unsurdur. Karar uygulanmazsa yargılamanın da bir anlamı olmayacaktır (bkz. Hornsby / Yunanistan, B. No: 18357/91, 19/3/1997, § 40).
42. Yargı kararlarının uygulanması "mahkemeye erişim hakkı" kapsamında değerlendirilmektedir. Buna göre, yargılama sonucunda mahkemenin bir karar vermiş olması yeterli değildir; ayrıca bu kararın etkili bir şekilde uygulanması da gerekir. Hukuk sisteminde, nihai mahkeme kararlarını, taraflardan birinin aleyhine sonuç doğuracak şekilde uygulanamaz hale getiren düzenlemeler bulunması veya mahkeme kararlarının icrasının herhangi bir şekilde engellenmesi hallerinde, "mahkemeye erişim hakkı" da anlamını yitirir (B. No: 2012/144, 2/10/2013, § 28).
43. AİHM, kesinleşmiş ve bağlayıcı bir yargı kararının, lehine karar verilen tarafın zarar görmesine rağmen infaz edilmemesi durumunda, Sözleşme'nin 6. maddesinin teminat altına aldığı mahkemeye erişim hakkının bir anlam ifade etmeyeceğini vurgulamaktadır. Hangi yargı makamı verirse versin, bir yargı kararının veya hükmünün infaz edilmesi, 6. madde anlamında "dava"nın tamamlayıcı unsuru olarak değerlendirilmelidir (bkz. Burdov / Rusya, B. No:59498/00, 7/5/2002, § 34).
44. Davaya taraf olan kişinin etkin korunması ve hukuka uygunluğun sağlanması, idarenin kendisi hakkında verilebilecek nihai yargı kararlarına uymasını gerektirmektedir. Şayet idare, yargı kararını uygulamayı reddediyor veya ihmal ediyor ya da onu uygulamayı geciktiriyorsa, bu durumda davada taraf olan kişinin davanın safahatı süresince yararlandığı Sözleşme'nin 6. maddesinde öngörülen teminatlar, her türlü varlık nedenini kaybetmektedir (bkz. Süzer ve Eksen Holding A.Ş. / Türkiye, B. No:6334/05, 23/10/2012, § 115).
45. AİHM, Sözleşme'nin 6. maddesi kapsamında bir yargı yerine ulaşma hakkının, sadece teorik olarak bu hakkın tanınmasını değil, aynı zamanda o yargı yerinden alınan nihai kararın icrasına yönelik meşru bir beklentiyi de koruduğunu kabul etmiştir (bkz. Apostol / Gürcistan, B. No:40765/02, 28/2/2007, § 54).
46. Devlet, bir kurumu aleyhinde verilen nihai ve bağlayıcı mahkeme kararıyla ortaya konulan borcunu ifa etmemek için ekonomik kaynak yokluğunu mazeret olarak ileri süremez (bkz. Burdov / Rusya, B. No:59498/00, 7/5/2002, § 35).
47. Devlet aleyhine birey lehine verilmiş olan nihai bir kararın söz konusu olduğu durumlarda, birey ayrı bir icra takibi yapmaya zorlanamaz (bkz. Manushaqe Puto ve Diğerleri / Arnavutluk, B. No: 604/07, 34770/09, 43628/07, 31/7/2012, § 71).
48. Başvuru konusu olayda, kamulaştırma yapılmaksızın ve bedeli ödenmeksizin taşınmaza el atıldığı iddiasıyla Belediye aleyhine açılan dava sonucunda taşınmazın bedelinin Belediyeden tahsiline karar verilmiş olup, bu sorunun çözümüne yönelik olarak yürütülen somut yargılama faaliyetinin, medeni hak ve yükümlülükleri konu alan bir yargılama olduğunda kuşku bulunmamaktadır.
49. Başvurucular, Esenyurt Belediye Başkanlığı aleyhine Büyükçekmece 3. Asliye Hukuk Mahkemesinde açtıkları davalar sonunda tazminatın Belediyeden tahsiline karar verildiğini, Mahkeme kararlarının icrası amacıyla Küçükçekmece 1. ve 2. İcra Müdürlüklerinde başlattıkları ilama dayalı icra takiplerine rağmen hükmedilen alacakların ödenmediğini, taşınmazın mülkiyeti Belediyeye geçtiği halde Belediyenin kamu mallarının haczedilmezliğine dayalı kanun hükümlerine dayanarak ödemeden kaçındığını belirterek, adil yargılanma haklarının ihlal edildiğini ileri sürmüşlerdir.
50. Büyükçekmece 3. Asliye Hukuk Mahkemesince başvurucular lehine verilen kararın icra edilebilir olmasına ve başvurucuların hukuk sisteminde düzenlenen tüm başvuru yollarını kullanmalarına rağmen, Mahkeme kararıyla hükmedilen taşınmaz bedeli herhangi bir sebep gösterilmeden İdare tarafından ödenmemiş ve bu şekilde Mahkeme kararı başvurucular aleyhine sonuç doğuracak şekilde uygulanmamıştır.
51. Mahkemece hükmedilen taşınmaz bedelinin ödenmesindeki normal olmayan gecikmeler, paranın değer kaybetmesi göz önünde tutulduğunda, taşınmazına el konulan kişileri belirsizlik içinde bırakarak maddi kayıplara neden olabilir. Hatta mahkemece faize hükmedilse dahi bu faiz miktarının, maddi zararların tamamını karşılama imkanı olmayabilir (bkz. Akkuş / Türkiye, B.No:19263/92, 9/7/1997, § 29).
52. 2942 sayılı yasaya eklenen geçici 6. maddenin onbirinci fıkrası, 9/10/1956 ile 4/11/1983 tarihleri arasındaki kamulaştırmasız el atmalar nedeniyle mahkemelerce hükmedilen tazminatların tahsili amacıyla idarelerin mal, hak ve alacaklarının haczedilemeyeceği hükmünü içermektedir. Kanun'da bu amaçla idarelerin bütçelerinden belli bir pay ayrılması ve ödemelerin bu paylar üzerinden yapılması, ayrılan payın hükmedilen tazminat miktarını karşılamaması halinde ödemelerin gelecek yıllara aktarılarak taksitle ve garameten yapılması öngörülmüştür. Taksitlendirme halinde kanuni faiz ödenmesi de kurala bağlanmıştır (AYM, E.2010/83, K.2012/169, K.T. 1/11/2012). Ancak hukuka aykırı olarak bireyin mülkiyet hakkına müdahale eden idarenin, kesinleşen mahkeme kararlarıyla hükmedilen alacakları veya tazminatları ödememekte ısrar etmesi halinde, adil yargılanma hakkının kapsamında mahkemeye erişim hakkı ihlal edilmiş olur. Anılan düzenleme, kesinleşen mahkeme kararlarıyla hükmedilen alacak veya tazminatları ödememe sebebi olamaz.
53. Kesinleşmiş mahkeme kararlarının makul sürede uygulanmaması ya da icra edilmemesi adil yargılanma hakkının ihlali niteliğindedir. Somut olayda başvurucular lehine verilen Mahkeme kararları, başvurucuların bu kararların icrası için gerekli tüm girişimlerde bulunmalarına rağmen Belediye tarafından gerekçe gösterilmeksizin dört yılı aşkın süre boyunca yerine getirilmemiştir. Anılan kararların niteliği dikkate alındığında bu sürenin makul olmadığı açıktır.
54. Belediyenin, aleyhine verilen, kesinleşmiş ve infaz edilebilir yargı kararlarının infazını sağlamak için gerekli tedbirleri almamakla başvuranların mahkemeye erişim haklarını ihlal ettiği ve dolayısıyla Anayasa'nın 36. maddesini etkili sonuçları bakımından konusuz bıraktığı anlaşılmış olup, başvurucuların adil yargılanma haklarının ihlal edildiğine karar verilmesi gerekir.

b. Mülkiyet Hakkının İhlali İddiası
55. Anayasa'nın "Mülkiyet hakkı" kenar başlıklı 35. maddesi şöyledir:
"Herkes, mülkiyet ve miras haklarına sahiptir.
Bu haklar, ancak kamu yararı amacıyla, kanunla sınırlanabilir.
Mülkiyet hakkının kullanılması toplum yararına aykırı olamaz."
56. Sözleşme'ye Ek 1 No.lu Protokol'ün "Mülkiyetin korunması" kenar başlıklı 1. maddesinin birinci fıkrası şöyledir:
"Her gerçek ve tüzel kişinin mal ve mülk dokunulmazlığına saygı gösterilmesini isteme hakkı vardır. Bir kimse, ancak kamu yararı sebebiyle ve yasada öngörülen koşullara ve uluslararası hukukun genel ilkelerine uygun olarak mal ve mülkünden yoksun bırakılabilir.
Yukarıdaki hükümler, devletlerin, mülkiyetin kamu yararına uygun olarak kullanılmasını düzenlemek veya vergilerin ya da başka katkıların veya para cezalarının ödenmesini sağlamak için gerekli gördükleri yasaları uygulama konusunda sahip oldukları hakka halel getirmez"
57. Anayasa'nın 35. maddesi ve Ek 1 No.lu Protokol'ün 1. maddesi paralel düzenlemelerle mülkiyet hakkına yer vermiştir.
58. Sözleşme'ye Ek 1 No.lu Protokol'ün 1. maddesi üç temel kuraldan oluşmaktadır. Birinci kural, genel olarak mülkiyetten barışçıl yararlanma veya mülkiyete saygı ilkesidir. Bu husus, birinci fıkranın ilk cümlesinde düzenlenmiştir. İkinci kural mülkiyetten yoksun bırakmayı düzenler ve bunu belirli koşullara bağlı kılar. Bu da aynı fıkranın ikinci cümlesinde düzenlenmiştir. Üçüncü kural ise devletlerin kamu yararına uygun olarak ve bu amacın gerektirdiği ölçüde yasaların uygulanması yoluyla mülkiyetin kullanımını kontrol etme yetkisini tanır, bu ise ikinci fıkrada yer almaktadır (bkz. Sporrong ve Lönnroth / İsveç, B. No: 7151/75, 7152/75, 23/9/1982, § 61).
59. Anayasa'nın 35. maddesi de Sözleşme'ye Ek 1 No.lu Protokol'ün 1. maddesindeki düzenlemeye paralel şekilde, birinci fıkrasında mülkiyet hakkını tanımış, ikinci ve üçüncü fıkralarında ise mülkiyet hakkının sınırlandırılması ve bu sınırlandırmanın ölçütü belirtilmiştir.
60. AİHM, yargı kararlarının icrasının gecikmesini, "mülkten barışçıl yararlanma" hakkına müdahale olarak kabul etmektedir (bkz. Burdov / Rusya, B. No:59498/00, 7/5/2002, § 40).
61. Somut olayda olduğu gibi, kamulaştırma işlemi yapmaksızın bireylere ait taşınmaza el atan idarenin, bu fiili nedeniyle aleyhine açılan dava sonucunda hükmedilen alacağı veya tazminatı ödememesi, mülkiyetten barışçıl yararlanma veya mülkiyete saygı ilkesini ihlal niteliğindedir.
62. Anayasa'nın 35. maddesine uygun olarak bir kimsenin mülkiyet hakkına devlet tarafından müdahale edilmişse veya malvarlığı üzerindeki hakları kullanılamaz hale getirilmişse, bu kişinin hakkının korunması gerekir. Bu da ancak mülkiyete konu malvarlığının değerinin ödenmesi suretiyle gerçekleştirilebilir. Kural olarak devlet tarafından el atılan malvarlığının değerini, devletin kendiliğinden ödemesi beklenir (bkz. Carbonara ve Ventura / İtalya, B. No: 24638/94, 30/5/2000, § 67).
63. Mülkiyet hakkının kapsamına dâhil olabilecek malvarlığı değerlerinin de belirlenmesi gerekir. Anayasa'nın 35. maddesi ile 1 No.lu Ek Protokol'ün 1. maddesinin koruma alanı içinde yer alan menfaatlerin kapsamına, mevcut bir mülk girebileceği gibi kesin bir şekilde tanımlanmış alacak hakları da girebilir (AYM, E.2000/42, K.2001/361, K.T. 10/12/2001; AYM, E.2006/142, K.2008/148, K.T. 24/9/2008).
64. Bir mahkeme hükmünden doğan alacak, icra edilebilir olduğunun kanıtlanması durumunda mal ve mülk olarak kabul edilebilir (bkz. Burdov / Rusya, B. No:59498/00, 7/5/2002, § 40). Kamulaştırma yapılmaksızın el atılan taşınmaz bedelinin ödenmesine yönelik mahkeme kararının icra edilebilir olduğunda şüphe bulunmamaktadır.
65. AİHM, demokratik bir toplumda hukukun üstünlüğü ilkesine atıfla, alacak hakkı bulunduğunu gösteren yargı kararlarının uygulanmaması nedeniyle mülkiyet hakkının da ihlal edildiğini kabul etmektedir (bkz. Süzer ve Eksen Holding A.Ş. / Türkiye, B. No:6334/05, 23/10/2012, § 155).
66. Öte yandan, Sözleşme'nin 6. maddesi ile Protokol'ün 1. maddesi, devlete, yargı kararlarının uygulanması bakımından etkili bir sistem kurma yükümlülüğü getirmektedir. (bkz. Fuklev / Ukrayna, B. No: 71186/01, 30/11/2005, § 84). Bir mahkeme kararını uygulamakla görevli kamu makamları, bu kararın uygulanmasını engellemekte ya da kararın uygulanması için gerekli özeni göstermemekteyse bu durum Anayasa'nın 35. ve 36. maddelerinin ihlali anlamına gelir.
67. Başvuruya konu Mahkeme kararlarıyla Belediye tarafından kamulaştırma yapılmaksızın el atılan taşınmaz bedelinin Belediyeden tahsiline karar verilmiş olup, hüküm altına alınan taşınmaz bedeli, başvurucuların alacak hakları olduğunu göstermektedir. Dolayısıyla mahkeme kararına dayalı bu alacaklar "mülkiyet" hakkı kapsamında değerlendirilir.
68. "İyi yönetişim" ilkesi, kamu yararı kapsamında bir konu söz konusu olduğunda, kamu otoritelerinin, uygun zamanda, uygun yöntemle ve her şeyden önce tutarlı olarak hareket etmelerini gerektirir (bkz. Krstic / Sırbistan, B. No: 45394/06, 10/12/2013, § 78).
69. Yukarıda açıklandığı üzere (bkz. §§ 26-27), kamulaştırmasız el atmalar nedeniyle mahkemelerce hükmedilen tazminatların tahsili amacıyla idarelerin mal, hak ve alacakları haczedilemez. Bu kuralın amacı, idarelerin yerine getirmekle görevli oldukları kamu hizmetlerinin yürütülebilmesi için gerekli olan kaynaklarının korunmasıdır. Toplumsal yaşamın sürekli, düzenli ve sistemli bir şekilde sürdürülebilmesi için zorunlu olan kamu hizmetlerinin kesintisiz bir biçimde yürütülmesi, idarelerin belli ayni ve nakdi varlıklara sahip olmalarına bağlıdır. İdarelerin, kamu hizmetlerini yerine getirmek için ihtiyaç duyduğu malların haczedilmesi halinde bu hizmetlerin aksayacağı ya da hiç yerine getirilemeyeceği açıktır. İdarelerin mal, hak ve alacaklarının haczedilememesi nedeniyle bireyler tazminat alacaklarını daha geç tahsil edebileceklerse de bu gecikme için kanuni faiz ödenmesiyle kamu yararı ile birey hakları arasında makul bir denge kurmaya çalışılmıştır. Bu nedenle kamu hizmetlerinin aksatılmadan yerine getirilmesini güvence altına almak amacıyla birey haklarına getirilen bu sınırlamanın ölçüsüz olduğu söylenemez (AYM, E.2010/83, K.2012/169, K.T. 1/11/2012).
70. Ancak idarelerin, mal, hak ve alacaklarının haczedilememesi kuralının arkasına sığınarak mahkeme kararıyla hükmedilen ve kesinleşen kamulaştırmasız el atılan taşınmaz bedelini ödemekten imtina etmeleri, kamu yararı ile kişi hakları arasındaki dengeyi kişilerin zararına olacak şekilde bozabilir. Bu durum, taşınmazına el konulduğu halde, Mahkemece hükmedilen taşınmazının bedeli ödenmeyen kişi yönünden mülkiyet hakkının ihlali niteliğinde kabul edilir.
71. Başvuru konusu olayda, başvurucular tarafından Esenyurt Belediye Başkanlığı aleyhine 14/5/2008 tarihinde Büyükçekmece 3. Asliye Hukuk Mahkemesinde açılan dava sonucunda verilen 26/11/2008 tarihli karar, Yargıtay 5. Hukuk Dairesince karar düzeltme isteminin reddedildiği tarih olan 8/4/2010 tarihinde kesinleşmiştir. Başvurucular anılan karara dayalı olarak Belediye aleyhine 4/2/2010 tarihinde Küçükçekmece 1. İcra Müdürlüğünde ilama dayalı icra takibi başlatmışlardır.
72. Yine başvurucular tarafından Esenyurt Belediye Başkanlığı aleyhine 11/5/2010 tarihinde Büyükçekmece 3. Asliye Hukuk Mahkemesinde açılan dava sonucunda verilen 15/9/2010 tarihli karar, Yargıtay 5. Hukuk Dairesince karar düzeltme isteminin reddedildiği tarih olan 26/3/2012 tarihinde kesinleşmiştir. Başvurucular anılan karara dayalı olarak, Belediye aleyhine 19/10/2010 tarihinde Küçükçekmece 2. İcra Müdürlüğünde ilama dayalı icra takibi başlatmışlardır.
73. Başvurucuların her iki karara dayalı olarak başlattıkları icra takiplerine rağmen Belediye tarafından başvuruculara ödeme yapılmamış, yalnızca ödemenin sıraya konulduğu bildirilmiştir.
74. Başvurucuların, Mahkeme kararına dayalı ve mülkiyet hakkı kapsamında kabul edilen alacaklarının tahsili amacıyla İdare aleyhine yaptıkları icra takibinin uzun sürmesi ve alacağa ulaşmada bir belirsizlik bulunması, Mahkemece verilen kararı, etkili sonuçları bakımından konusuz bırakmıştır.
75. Açıklanan gerekçelerle; Mahkemece hükmedilen taşınmaz bedelinin Belediye tarafından ödenmemesi nedeniyle başvurucuların, Anayasa'nın 35. maddesinde güvence altına alınan mülkiyet haklarının ihlal edildiğine karar verilmesi gerekir.
3. 6216 Sayılı Kanun'un 50. Maddesi Yönünden
76. Başvurucular, Mahkeme kararına dayalı alacaklarının ödenmemesi nedeniyle mülkiyet ve adil yargılanma haklarının ihlal edildiğinin tespitini, 395.000 TL maddi, 100.000 TL manevi tazminatın ödenmesini talep etmişlerdir.
77. Adalet Bakanlığı görüşünde, başvurucuların tazminat talebi konusunda değerlendirme yapılmamıştır.
78. 6216 sayılı Kanun'un "Kararlar" kenar başlıklı 50. maddesinin (2) numaralı fıkrası şöyledir:
"Tespit edilen ihlal bir mahkeme kararından kaynaklanmışsa, ihlali ve sonuçlarını ortadan kaldırmak için yeniden yargılama yapmak üzere dosya ilgili mahkemeye gönderilir. Yeniden yargılama yapılmasında hukuki yarar bulunmayan hâllerde başvurucu lehine tazminata hükmedilebilir veya genel mahkemelerde dava açılması yolu gösterilebilir. Yeniden yargılama yapmakla yükümlü mahkeme, Anayasa Mahkemesinin ihlal kararında açıkladığı ihlali ve sonuçlarını ortadan kaldıracak şekilde mümkünse dosya üzerinden karar verir."
79. Başvurucular, hak ihlalinin giderilmesi için maddi ve manevi tazminat talep etmişlerdir. Başvurucuların mahkeme kararına dayalı alacaklarının ödenmemesi nedeniyle mülkiyet ve adil yargılanma haklarının ihlal edildiği anlaşılmıştır. Başvurucuların maruz kaldıkları zarar, derece mahkemelerinin nihai kararları verdikleri tarihte almaları gereken tazminatın ödenmemesiyle ilişkilidir. Başvurucuların, Mahkeme kararlarının icrasına başladıkları 4/2/2010 tarihinden itibaren Anayasa Mahkemesince karar verildiği tarihe kadar 4 yıl 1 ay 29 gün süren icra safhasının makul olmadığı ve başvurucuların mülkiyet ve adil yargılanma haklarının ihlal edildiği nazara alındığında, başvurucuların yalnızca ihlal tespitiyle giderilemeyecek olan manevi zararları karşılığında her bir başvurucuya takdiren 6.650,00 TL manevi tazminat ödenmesine karar verilmesi gerekir.
80. Başvurucular, taşınmazın rayiç değerinin arttığını, dava tarihindeki rayiç değerin üzerinde değer kazandığını, aradaki değer farkının faizle karşılanmasının mümkün olmadığını belirterek, maddi tazminat talebinde de bulunmuşlardır. Maddi zararın karşılanması için tazminata hükmedilmesi, başvurucuların ihlal ile mali kayıp arasında illiyet bağı olduğunu kanıtlamalarına bağlıdır. Başvuruya konu kararlarda Mahkemece, kamulaştırmasız el atılan taşınmaz bedelinin yasal faiziyle Belediyeden tahsiline karar verilmiş, başvurucular tarafından da icra takiplerinde yasal faizle tahsil talebinde bulunulmuştur. Başvurucular, dava tarihi itibarıyla taşınmazın gerçek rayicinin belirlendiğini ve o tarih itibarıyla belirlenen değerin uygun olduğunu, ancak aradan geçen süre içinde taşınmazın rayiç değerinin çok arttığını, rayiç değer farkının faizle karşılanamayacağını ileri sürmüşler, ancak başka bir sebebe dayalı olarak maddi zarar iddiasında bulunmamışlardır. Başvuru konusu olayda, Anayasa'nın 35. ve 36. maddelerinin ihlal edildiği tespit edilmiş olmakla beraber, başvurucuların, faiz ile enflasyon oranı arasındaki farktan kaynaklanan zarar iddiasında bulunmadıkları, Mahkeme kararıyla taşınmazın değerinin tespit edildiği ve mülkiyetinin el değiştirdiği dikkate alındığında, taşınmazın rayiç değerinin artması nedeniyle talep ettikleri maddi tazminat taleplerinin reddine karar verilmesi gerekir.
81. Başvurucular tarafından yapılan ve dosyadaki belgeler uyarınca tespit edilen 198,35 TL harç ve 1.500,00 TL vekâlet ücretinden oluşan toplam 1.698,35 TL yargılama giderinin başvuruculara ödenmesine karar verilmesi gerekir.
82. Başvuruya konu yargılama sonunda verilen kararların icra edilmediği ve bu hususun başvurucuların mülkiyet ve adil yargılanma haklarını ihlal ettiği gözetilerek, hukuka, adalete ve mahkemeye güven ilkesinin gördüğü zararın devam etmesinin önlenmesi amacıyla, Mahkeme kararlarının mümkün olan en kısa sürede yerine getirilmesini teminen, kararın bir örneğinin ilgili Belediyeye gönderilmesine karar verilmesi gerekir.
V. HÜKÜM
Açıklanan gerekçelerle;
A. Başvurunun mahkeme kararlarının yerine getirilmemesi sonucu alacak hakkının ödenmemesiyle ilgili şikâyet yönünden KABUL EDİLEBİLİR OLDUĞUNA,
B. Anayasa'nın 35. ve 36. maddelerinde güvence altına alınan mülkiyet ve adil yargılanma haklarının İHLAL EDİLDİĞİNE,
C. Başvuruculara ayrı ayrı olmak üzere 6.650,00 TL manevi tazminat ÖDENMESİNE, başvurucuların diğer taleplerinin REDDİNE,
D. Başvurucular tarafından yapılan 198,35 TL harç ve 1.500,00 TL vekâlet ücretinden oluşan toplam 1.698,35 TL yargılama giderinin BAŞVURUCULARA ÖDENMESİNE,
E. Ödemelerin, kararın tebliğini takiben başvurucuların Maliye Hazinesine başvuru tarihinden itibaren dört ay içinde yapılmasına; ödemede gecikme olması halinde, bu sürenin sona erdiği tarihten ödeme tarihine kadar geçen süre için yasal faiz uygulanmasına,
F. Kararın bir örneğinin Esenyurt Belediye Başkanlığına gönderilmesine,
3/4/2014 tarihinde OY BİRLİĞİYLE karar verildi.
Başkan
Serruh KALELİ
Üye
Nuri NECİPOĞLU
Üye
Hicabi DURSUN

Üye
Erdal TERCAN
Üye
Zühtü ARSLAN
Old 04-09-2014, 17:48   #426
avrecepefe

 
Varsayılan

Peki arkadaşlar, idare imar planında yol, okul alanı vb. gibi bir düzenleme yapmış ama bu durum tapuya şerh edilmemişse mülkiyet hakkının ihlal edildiği ve bu sebeple idarenin tazminat ödemesi gerektiğinden bahisle idare mahkemesine başvurulabilir mi? Tapuya şerh hak ihlalinin ön şartı gibi geliyor bana. Ne dersiniz?
Old 04-09-2014, 19:08   #427
Av.Ufuk Bozoğlu

 
Varsayılan

Alıntı:
Yazan avrecepefe
Peki arkadaşlar, idare imar planında yol, okul alanı vb. gibi bir düzenleme yapmış ama bu durum tapuya şerh edilmemişse mülkiyet hakkının ihlal edildiği ve bu sebeple idarenin tazminat ödemesi gerektiğinden bahisle idare mahkemesine başvurulabilir mi? Tapuya şerh hak ihlalinin ön şartı gibi geliyor bana. Ne dersiniz?
Farklı düşünüyorum.

Zaten oldukça karışık bir konuya, kanun maddesinde yazmayan yeni bir şart eklemek olağan değil.

Alıntı:
Türk hukukunda "fiili yol"un en karakteristik örneği, "kamulaştırmasız el atma"lardır. Kamulaştırmasız el atma, idarenin, bir kişiye ait taşınmazı bilerek veya bilmeyerek kamulaştırmaya ilişkin usul ve kurallarına uymaksızın ve bir bedel ödemeksizin işgal ederek kamu hizmetine tahsis etmesi şeklinde tanımlanmaktadır. Buna göre, kamulaştırmasız el atmadan söz edilebilmesi için, kişiye ait gayrimenkulün idarece (kamu hizmetinde kullanılmak amacıyla) işgal edilmiş olması ve bu işgalin kanunda öngörülen usul ve esaslara uyularak tesis edilmiş bir kamulaştırma işlemine dayanmadan gerçekleştirilmiş olması gerekmektedir. Bu şekilde, idarenin hukuk dışı eyleminden kaynaklanan fiili el atmaların, özel kişilerin haksız fiil teşkil eden eylemlerinden hiçbir farkının bulunmadığı, bu nedenle bu tip eylemlerden doğan zararların da özel kişilerin haksız fiilinden doğan zararlarda olduğu gibi adli yargıda dava konusu edilmesi gerektiği kabul edilmektedir.



Başvuran Mahkemede görülen davaya konu olayda, davacıya ait taşınmaz, imar planlarıyla "dere mutlak koruma alanı" sınırları içine alınmış ve bu nedenle davacının taşınmaz üzerindeki tasarruf yetkisi kısıtlanmıştır. Davacının tasarruf yetkisinin kısıtlanmasının, davacının mamelekinde azalma meydana getirebileceği tartışmasızdır. Ancak, davacının mülkü üzerinde tasarruf etme hakkının kısıtlanması, idarenin bir eyleminden değil, idari bir işlem niteliğinde olduğu tartışmasız olan imar planından kaynaklanmaktadır. Olayda, idarenin fiili el koyma niteliği taşıyan bir eylemi henüz bulunmamakta, aksine kanunen yapması gereken kamulaştırma işlemlerini yapmamak biçiminde tezahür eden bir eylemsizliği söz konusudur.



Öte yandan, kamulaştırmasız el atmadan söz edilebilmesi için taşınmaz zilyetliğinin idareye geçmesi ve taşınmazın fiilen kamu hizmetine tahsis edilmiş olması gerekmektedir. Oysa, Mahkemede görülen davaya konu olayda olduğu gibi "imar kısıtlamaları"nda taşınmaz zilyetliği malikte kalmaya devam etmekte olup yalnızca malikin tasarruf yetkisinin, ilgili mevzuattan kaynaklanan bazı kısıtlamalara maruz kalması söz konusu olmaktadır.



Sonuç olarak, davacının taşınmazının imar planlarında "dere mutlak koruma alanı"nda bırakılması nedeniyle tasarruf hakkının kısıtlanmasının kamulaştırmasız el atma olarak nitelendirilemeyeceği, bunun, idari bir işlem olan imar planlarının zorunlu bir sonucu olduğu ve tasarruf hakkının kısıtlanması sebebiyle doğan zararın ancak idari yargıda açılacak bir tam yargı davasına konu edilebileceği sonucuna ulaşılmaktadır. Dolayısıyla bakılmakta olan dava, itiraz başvurusunda bulunan Mahkemenin görev alanına girmemektedir.
İncelemek için: http://www.turkhukuksitesi.com/serh.php?did=15054

Saygılarımla
Old 11-09-2014, 11:00   #428
Av.Sezer Yiğit

 
Varsayılan

Müvekkilimizin imar görmüş ve dop kesintisi yapılmış arsasından, yapılan ikinci bir planla yol geçirilmiş. Hatta ikinci planla müvekkilimize bırakılan kısım üzerinden, planlarda gözükmeyen bir yol da geçirilmiş.

Sonuç olarak müvekkilimizin arsası tamamen işgal edilmiş.

Bu durumda nasıl hareket etmemiz gerekir, kafam karışmış durumda. Zira dediğim gibi bir bedel/tazminat davası değil, müdahalenin önlenmesi ve ecri misil talepleriyle dava açtık.

6487 sayılı kanunla gfetirilen düzenleme şu hükmü getiriyor

".. fiilen kamu hizmetine ayrılan veya kamu yararına ilişkin bir ihtiyaca tahsis edilerek üzerinde tesis yapılan taşınmazlara veya kaynaklara kısmen veya tamamen veyahut irtifak hakkı tesis etmek suretiyle malikin rızası olmaksızın fiili olarak el konulması sebebiyle, mülkiyet hakkından doğan talepler, bedel talep edilmesi halinde bedel tespiti ve diğer işlemler bu madde hükümlerine göre yapılır"

Bizim müdahalenin men'i ve ecri misil taleplerimiz elbette mülkiyet hakkımızdan doğan talepler. Bu durumda 6487'nin hükümlerini mi uygulamak gerekecek?

Böyleyse eğer, dava masraflarının ve vekalet ücretinin maktu olması gerekecek. Islah edip etmemek açısından bu husus benim için önemli.

Fakat asıl kafa karıştıran konu uzlaşma. Zira Yargıtay'ın 6111 sayılı kanun gereği, el atılan yerler için uzlaşma talep edilmesi halinde açılacak davada sadece bedel/tazminat istenebileceği yönünde kararları var.

Fakat biz bir tazminat istemiyoruz. Müdahalenin men'i ve ecri misil istiyoruz.

Buna ilişkin elinde karar olan meslektaşlarım paylaşırsa ve fikirlerini beyan ederlerse çok sevinirim.
Old 15-09-2014, 11:56   #429
avrecepefe

 
Varsayılan

Sevgili meslektaşlarım,
imar planında okul alanı olarak ayrılması suretiyle taşınmaza vaki müdahale sebebiyle belediye aleyhine idari yargıda tam yargı davası açmıştık.
Ancak belediye savunmasında tapuda bir şerh bulunmadığını; malikin bu sebeple taşınmazı satması kiraya vermesi vb. gibi mülkiyet hakkının kısıtlanmadığını ileri sürmüş; mahkeme ise davanın yanlış hasma yöneltildiğini, davalı olarak milli eğitim bakanlığının gösterilmesi gerektiğini ileri sürerek hasım düzeltilmesi yoluna gitmiştir.
bu tür davalar imar planlarından kaynaklandığına göre ve imar planlarını yapmakla yükümlü olan kurum milli eğitim bakanlığı olmadığına göre idare mahkemesinin hasım düzeltme kararı yanlıştır. Ancak yine de hem idarenin imar planında okul alanı olarak ayrılmış olsa da tapuda bir şerh olmadığı ve bu sebeple mülkiyet hakkının kısıtlanmadığı yönündeki savunmalarına hem de hasım düzeltme kararının yanlış olduğuna dair (yani imar planını yapan belediyenin doğru hasım olduğuna) elinde yargı kararı olan arkadaşların bilgisine ihtiyaç duymaktayım.Şimdiden saygılarımı sunarım.
Old 15-09-2014, 12:39   #430
mntopcu

 
Varsayılan

Bence hasım düzeltme kararı doğrudur.
Zira, imar planını Belediye yapmış olsa bile planda öngörülen alanın kamulaştırma işlemlerini ilgili Kurum (olayınızda MEB) yapar.
Husumet MEB'e yöneltilir.
Old 28-09-2014, 14:39   #431
Av. Yasin Yıldız

 
Varsayılan

Merhaba sayin meslektaslarim. Bir konuda bilginize ve deneyiminize basvurma geregi duymaktayim. Yardimci olabilecek meslektaslarima simdiden tesekkur ederim. Sorum su sekilde.

Idare 1986 yilinda kamulastirma islemini baslatmis. Malike yapilan tebligat bila donmus.idare gerekli arastirmalari yapmadigi gibi ilanen tebligat yoluna dahi gitmemis. Ancak 1989 yilinda malikin yakini noterde duzenlenen vekalet ile idareye yazili olarak basvurarak kamulastirma evraklarini istemis.kurumda vermis. Muvekil tarafindan simdiye kadar kamulastirmanin iptali, tezyidi bedel veya tazminat davasi vs. acilmamis. Idarede hukmen tescil davasi acmamis. Ayrica tapuda rizai ferag vs de yok. tasinmaz halen muvekkil adina kayitli. Bu durumda idarenin gecerli bir tebligatindan bahsedilebilir mi. Kamulastirmasiz el atma nedeniyle dava acabilirmiyiz.
Old 19-10-2014, 16:45   #432
Av. İbrahim YİĞİT

 
Varsayılan

Alıntı:
Yazan Av. Yasin Yıldız
Merhaba sayin meslektaslarim. Bir konuda bilginize ve deneyiminize basvurma geregi duymaktayim. Yardimci olabilecek meslektaslarima simdiden tesekkur ederim. Sorum su sekilde.

Idare 1986 yilinda kamulastirma islemini baslatmis. Malike yapilan tebligat bila donmus.idare gerekli arastirmalari yapmadigi gibi ilanen tebligat yoluna dahi gitmemis. Ancak 1989 yilinda malikin yakini noterde duzenlenen vekalet ile idareye yazili olarak basvurarak kamulastirma evraklarini istemis.kurumda vermis. Muvekil tarafindan simdiye kadar kamulastirmanin iptali, tezyidi bedel veya tazminat davasi vs. acilmamis. Idarede hukmen tescil davasi acmamis. Ayrica tapuda rizai ferag vs de yok. tasinmaz halen muvekkil adina kayitli. Bu durumda idarenin gecerli bir tebligatindan bahsedilebilir mi. Kamulastirmasiz el atma nedeniyle dava acabilirmiyiz.

İdareye başvuru ile kamulaştırma belge suretlerinin istenmesi bizzat malik tarafından yapılsa dahi, kamulaştırmaya ilişkin yapılmamış tebligatın yapılmış kabul edilmesi sonucunu doğurmaz. Gönül rahatlığı ile davanızı açabilirsiniz.
Old 07-11-2014, 17:43   #433
Av. HakanG

 
Varsayılan

Anayasa Mahkemesi konuyu nihayet 12 kasımda görüşecek. http://www.anayasa.gov.tr/Gundem/Detay/640/640.pdf
Old 08-11-2014, 13:39   #434
Av.Serkan Bedirhanoğlu

 
Varsayılan

12 Kasımda Anayasa Mahkemesi'nin görüşeceği konu başlıkları incelendiğinde "idari yargı" hususu ile ilgili bir görüşme olmayacak gibi görünüyor. Şöyle ki; idari yargı hususu 2942 sayılı Kamulaştırma Kanunu'nun 10.fıkrasında belirtilmiştir. Ancak 12 Kasımda ki gündem incelendiğinde 10.fıkranın tamamı ile ilgili bir görüşme ne yazık ki mevcut değildir. Bu durumda hukuki el atmalara ilişkin görevli mahkemeler idare mahkemeleri olmaya devam edecektir diye düşünüyorum. Saygılarımla
Old 08-11-2014, 15:30   #435
Av. Yasin Yıldız

 
Varsayılan

Alıntı:
Yazan Av.Serkan Bedirhanoğlu
12 Kasımda Anayasa Mahkemesi'nin görüşeceği konu başlıkları incelendiğinde "idari yargı" hususu ile ilgili bir görüşme olmayacak gibi görünüyor. Şöyle ki; idari yargı hususu 2942 sayılı Kamulaştırma Kanunu'nun 10.fıkrasında belirtilmiştir. Ancak 12 Kasımda ki gündem incelendiğinde 10.fıkranın tamamı ile ilgili bir görüşme ne yazık ki mevcut değildir. Bu durumda hukuki el atmalara ilişkin görevli mahkemeler idare mahkemeleri olmaya devam edecektir diye düşünüyorum. Saygılarımla


Bu konuda zaten bir Anayasa Mahkemesi kararı var. Hukuki el atmalarda idare mahkemesinin görevli olduğuna dair 2013 Ekim sonu verilen bir kararı mevcut bildirdiği kadarıyla. dolayısıyla gündemde olsa dahi iptal etmeyeceğini düşünüyorum.
Old 08-11-2014, 15:57   #436
Av.Serkan Bedirhanoğlu

 
Varsayılan

Yasin Bey 2013 yılında ki kararı paylaşabilirmisiniz acaba?
Old 08-11-2014, 17:41   #437
Av. HakanG

 
Varsayılan

Alıntı:
Yazan Av.Serkan Bedirhanoğlu
12 Kasımda Anayasa Mahkemesi'nin görüşeceği konu başlıkları incelendiğinde "idari yargı" hususu ile ilgili bir görüşme olmayacak gibi görünüyor. Şöyle ki; idari yargı hususu 2942 sayılı Kamulaştırma Kanunu'nun 10.fıkrasında belirtilmiştir. Ancak 12 Kasımda ki gündem incelendiğinde 10.fıkranın tamamı ile ilgili bir görüşme ne yazık ki mevcut değildir. Bu durumda hukuki el atmalara ilişkin görevli mahkemeler idare mahkemeleri olmaya devam edecektir diye düşünüyorum. Saygılarımla

İdari yargının görevi konusunda gerek CHP gerekse de mahkemeler tarafından bir iptal başvurusu olmamıştı zaten.
Old 08-11-2014, 18:29   #438
Av. Yasin Yıldız

 
Varsayılan

Alıntı:
Yazan Av.Serkan Bedirhanoğlu
Yasin Bey 2013 yılında ki kararı paylaşabilirmisiniz acaba?

Anayasa mahkemesinin 2013/93 Esas, 2013/101 Karar
Old 08-11-2014, 22:21   #439
Av.Serkan Bedirhanoğlu

 
Varsayılan

Alıntı:
Yazan Av. HakanG
İdari yargının görevi konusunda gerek CHP gerekse de mahkemeler tarafından bir iptal başvurusu olmamıştı zaten.

Hakan Bey 213/95 e sayılı dosya ile birleşen diğer dosyaların çoğunda 10.fıkranın iptali mahkemelerce istenmiş ancak Anayasa Mahkemesince mahkemenin yetkisizliği nedeniyle red edilmiştir. Saygılarımla
Old 10-11-2014, 20:10   #440
sibelokandan

 
Varsayılan

bu durumda vekalet ücretlerinin maktu olduğuna dair de bir iptal yoluna gidilmemiş Anayasa Mahkemesi'nde belliki, zira görev yaptığım şehirde meslektaşlarımız(ben de dahil olmak üzere)harıl harıl belediyeden aldıkları vekalet ücretlerini iade ediyorlar.
Old 10-11-2014, 23:59   #441
Av.Serkan Bedirhanoğlu

 
Varsayılan

Alıntı:
Yazan sibelokandan
bu durumda vekalet ücretlerinin maktu olduğuna dair de bir iptal yoluna gidilmemiş Anayasa Mahkemesi'nde belliki, zira görev yaptığım şehirde meslektaşlarımız(ben de dahil olmak üzere)harıl harıl belediyeden aldıkları vekalet ücretlerini iade ediyorlar.

Sibel Hanım
12 Kasımda ki gündemde bu hususta görüşülecek ve karara bağlanacaktır.
Old 12-11-2014, 19:55   #442
sibelokandan

 
Varsayılan

Saygıdeger meslektaslarım Anayasa Mahkemesi karara bagladımı dosyayı,bilgisi olan varmı acaba
Old 12-11-2014, 20:36   #443
Av. Yasin Yıldız

 
Varsayılan

Merakla bekliyoruz. Bugun gundemdeydi ama netice nedir bilmiyorum. Umarim iptal karari cikmistir.
Old 14-11-2014, 10:38   #445
Rıza Yorulmaz

 
Varsayılan

Arkadaşlar,
Anayasa Mahkemesinde müzakereler 12 Kasım'da tamamlanamamış, düne uzamıştır.
Geçmişe uygulanma yönünden iptal edildiğine, avukatlık ücretinin maktu olması yönünden ise iptal kararı verilmediğine dair duyum alınmıştır.
Old 14-11-2014, 10:43   #446
Yada

 
Varsayılan

Gecmise uygulama yonunden pratik bir faydasi olacagini sanmiyorum. Anayasa mahkemesi kararlari gecmise yurumeyecegine gore kesinlesmis hic bir kararda onem ifade etmez zaten
Old 14-11-2014, 10:54   #447
Yada

 
Varsayılan

Avukatin aldigi vekalet ucretleri millete bukadar dert olmusken iptal beklemek zaten mumkun degildi
Old 14-11-2014, 11:53   #448
Rıza Yorulmaz

 
Varsayılan

Dediğim gibi bu bir duyum. Şayet doğruysa "yürütmeninin durdurulması" kararı da var mıdır, pratikte nasıl bir sonuç doğurur tabi bunlar tartışılacaktır. Avukatlık ücreti yönünden sorunun Avukatlık Kanununda yapılacak düzenleme ile çözümlenmesi gerektiği kanaatindeyim, daha önce de yazdım, Barolar Birliğinin baskı unsuru olması gerekiyor.
Old 14-11-2014, 14:58   #449
Yada

 
Varsayılan

Anayasa mahkemesi seviyorum seni 12 13 fikralar iptal
Yanıt


Şu anda Bu Konuyu Okuyan Ziyaretçiler : 1 (0 Site Üyesi ve 1 konuk)
 

 
Forum Listesi

Benzer Konular
Konu Konuyu Başlatan Forum Yanıt Son Mesaj
Kamulaştırmasız El Atma Davasında Müstakbel El atma Olur Mu? avukat.derviş.yıldızoğlu Meslektaşların Soruları 4 19-08-2011 15:04
6111 sayılı ( TORBA ) kanun kapsamında yapılandırılması öngörülen kamu alacakları Muhsin KOÇAK Mali Hukuk Çalışma Grubu 3 21-03-2011 10:29
6111 sayılı kanun kapsamında yapılandırma yapılırken dikkat ! Muhsin KOÇAK Mali Hukuk Çalışma Grubu 0 16-03-2011 00:35
İdari para cezası -6111 sayılı yasa ekinheval Meslektaşların Soruları 1 02-03-2011 18:07


THS Sunucusu bu sayfayı 0,12131691 saniyede 14 sorgu ile oluşturdu.

Türk Hukuk Sitesi (1997 - 2016) © Sitenin Tüm Hakları Saklıdır. Kurallar, yararlanma şartları, site sözleşmesi ve çekinceler için buraya tıklayınız. Site içeriği izinsiz başka site ya da medyalarda yayınlanamaz. Türk Hukuk Sitesi, ağır çalışma şartları içinde büyük bir mesleki mücadele veren ve en zor koşullar altında dahi "Adalet" savaşından yılmayan Türk Hukukçuları ile Hukukun üstünlüğü ilkesine inanan tüm Hukukseverlere adanmıştır. Sitemiz ticari kaygılardan uzak, ücretsiz bir sitedir ve her meslekten hukukçular tarafından hazırlanmakta ve yönetilmektedir.