Ana Sayfa
Kavram Arama : THS Google   |   Forum İçi Arama  

Üye İsmi
Şifre

Meslektaşların Soruları Hukukçu meslektaşların hukuki nitelikte sorularını birbirlerine yöneltecekleri mesleki yardımlaşma forumu. SADECE hukuk fakültesi mezunları ile hukuk profesyonellerinin (bilirkişi, icra müdürü vb.) yazışmasına açıktır. [Yeni Soru Sorun]

Gerekçesiz Mahkeme Kararı Olur mu?

Yanıt
Konuyu Değerlendirin Konu İçinde Arama Konu Araçları  
Old 16-02-2009, 14:52   #1
Av.Dr.Yahya DERYAL

 
Varsayılan Gerekçesiz Mahkeme Kararı Olur mu?

İdari yargıda bir ilk derece mahkemesi, esasa ilişkin verdiği dört sayfalık kararda, davanın seyrini, tarafların iddia ve savunmalarını ayrıntılı şekilde özetledikten sonra "dava konusu işlemde hukuka aykırılık görülmemiştir" diyerek hükmünü noktalıyor.
Fakat görüldüğü üzere, taraf iddialarını tartışan, irdeleyen, hukuka uygunluğun dayanaklarını açıklayan bir cümle dahi yok. Bırakın eksik ve yetersiz gerekçeyi, "gerekçe" diyebileceğimiz tek kelime dahi yok.
Ne dersiniz? Danıştay, bu durumu tek başına bozma nedeni sayar mı?
Old 16-02-2009, 20:16   #2
mdelen82

 
Varsayılan

temyiz dilekçemde bu hususu özellikle belirtmiştim. ancak Yargıtay dosyayı onadı.
Old 17-02-2009, 11:43   #3
Avukat Hakan Eren

 
Varsayılan

Eeee olur...
Yok yok olmaz... (anayasa hükmü mü vardı neydi)

Olabilir... oluyor...olmamalı...

Ee ama 4 sayfa yazılmış işte daha ne istiyorsunuz...

hah buldum işte olmaaaaaz!:
Alıntı:

D. DURUŞMALARIN AÇIK VE KARARLARIN GEREKÇELİ OLMASI

MADDE 141- Mahkemelerde duruşmalar herkese açıktır. Duruşmaların bir kısmının veya tamanının kapalı yapılmasına ancak genel ahlâkın veya kamu güvenliğinin kesin olarak gerekli kıldığı hallerde karar verilebilir.
Küçüklerin yargılanması hakkında kanunla özel hükümler konulur.
Bütün mahkemelerin her türlü kararları gerekçeli olarak yazılır.
Davaların en az giderle ve mümkün olan süratle sonuçlandırılması, yargının görevidir.

Ama olabilir de. Tam bir yanıtı yok galiba bu sorunun.

Yok olmaz. Aslında... 4 sayfa yazmışlar ya işte
Old 17-02-2009, 16:51   #4
Av. Rahşan KÜPELİ

 
Varsayılan

Olur. Hem de istemeyeceğiniz kadar çok olur. (Her ne kadar kanun olmaz dese de, olur)

Alıntı:
Yazan mdelen82

temyiz dilekçemde bu hususu özellikle belirtmiştim. ancak Yargıtay dosyayı onadı.

Ben şimdiye kadar gerekçeli, temyiz itirazlarına cevap veren Yargıtay onama kararı da pek görmedim.

saygılar
Old 17-02-2009, 17:27   #5
Avukat Hakan Eren

 
Varsayılan

Sayın Aydın,

Neden öyle diyorsunuz? Yargıay onama kararlarında demiyor mu "...gerektirici (bu kelimeye bayılıyorum) nedenlere ve özellikle delillerin takdirinde bir isabetsizlilk bulunmamasına göre..."

Daha fazlasını ne yapacaksınız? Arif olan anlar...

Yargıtay'ın işi gücü yok da bir de onama kararlarında mı gerekçe gösterecek?

Bozmalarda gerekçe yazıyor daha ne olsun?

Haa siz şimdi bana dersiniz ki "yahu olur mu öyle şey, kararlar gerekçeli olmalıdır. Bu anayasa hükmüdür. Bunun yanı sıra davanın tarafları, argümanlarının neden reddedildiğini bilecekler ki beğenseler beğenmeseler o karara saygı duysunlar.

Ondan sonra, zaten Usul'un yeni 436. maddesi ne diyor:
Alıntı:

Onama kararları

MADDE 436.- Yargıtay, onama kararında, onadığı kararın hukuk kurallarına uygunluk gerekçesini göstermek zorundadır.

dersiniz, tahminimce. ben size ne derim, "olabilir ama daha yürürlüğe girmedi ki, girmedi ki " derim.

O yüzden böyle eleştirel yaklaşımlar sergilemeyin. Yargıtay'ın klişe onama kararlarından kendiniz gerekçeyi bulmaya çalışın, her şeyi de devletten beklemeyin... derim...

Sevgi ve saygılarımla...

Old 18-02-2009, 11:53   #6
Av.Dr.Yahya DERYAL

 
Varsayılan

Uygulamacı meslektaşlarımı bu konuda "yılgın" ve "bezgin" görüyorum.
Gerekçesiz mahkeme kararının "mutlak bozma nedeni" olduğuna dair usul doktrininde çok sayıda vurgu gördüm.
Fakat acaba bir Yüksek Mahkeme içtihadı yok mudur?
Onlar da gerekçeye önem vermedikleri için "bulunmaz" mı dersiniz?
Old 18-02-2009, 11:59   #7
Avukat Hakan Eren

 
Varsayılan

Alıntı:
Yazan HUKUKDOKTORU
Uygulamacı meslektaşlarımı bu konuda "yılgın" ve "bezgin" görüyorum.
Gerekçesiz mahkeme kararının "mutlak bozma nedeni" olduğuna dair usul doktrininde çok sayıda vurgu gördüm.
Fakat acaba bir Yüksek Mahkeme içtihadı yok mudur?
Onlar da gerekçeye önem vermedikleri için "bulunmaz" mı dersiniz?

Sevgili HUKUKDOKTORU

Bence yüksek mahkeme kararı aramanıza gerek yok. Darbe - marbe anaysası ama yine de sonuçta anayasa işte... Anayasa'nın 141. maddesi karşısında ne bilimsel ne de yargısal doktirine ihtiyaç var. Benim "normlar hiyeyarşisinden" anladığım budur.

Sevgi ve saygılarımla...
Old 18-02-2009, 14:18   #8
Av. Rahşan KÜPELİ

 
Varsayılan

Alıntı:
Yazan Av. Hakan Eren
Yargıtay'ın işi gücü yok da bir de onama kararlarında mı gerekçe gösterecek?
Haklısınız.
Alıntı:
Yazan Av. Hakan Eren

Haa siz şimdi bana dersiniz ki "yahu olur mu öyle şey, kararlar gerekçeli olmalıdır.
Yok demiyeceğim.
Her dairesinin, 20.000 den az esası olmayan Yargıtay'dan (Hatta 9. Dairenin 45.000 civarıında) böyle bir şey beklediğim için kendimden utanç duydum. S
Alıntı:
Yazan hukukdoktoru
Uygulamacı meslektaşlarımı bu konuda "yılgın" ve "bezgin" görüyorum.

Artık kendimi 'yılgın ve bezgin' hissetmiyorum. Sadece anlıyorum...anlıyorum

saygılar
Old 18-02-2009, 15:02   #9
Av.Ufuk Bozoğlu

 
Varsayılan

Alıntı:
Fakat acaba bir Yüksek Mahkeme içtihadı yok mudur?

Alıntı:
Yazan 1086 SAYILI KANUN
Madde 388 - (DEĞİŞİK MADDE RGT: 05.03.1985 RG NO: 18685 KANUN NO: 3156/16)
Karar aşağıdaki hususları kapsar;

1. Kararı veren mahkeme ile hakim veya hakimlerin ve tutanak katibinin ad ve soyadları ve sicil numaraları, mahkeme çeşitli sıfatlarla görev yapıyorsa kararın hangi sıfatla verildiği,

2. Tarafların ve davaya katılanların kimlikleri ile varsa kanuni temsilci ve vekillerinin ad ve soyadları ile adresleri,

3. İki tarafın iddia ve savunmalarının özeti, anlaştıkları ve anlaşamadıkları hususlar, ihtilaflı konular hakkında toplanan deliller, delillerin tartışması ret ve üstün tutma sebepleri, sabit görülen vakıalarda bunlardan çıkarılan sonuç ve hukuki sebep,

4. Hüküm sonucu ile varsa (MÜLGA İBARE RGT: 07.10.2004 RG NO: 25606 KANUN NO: 5236/14) (YÜRÜRL. TARH.: 01.06.2005) (KOD 1) kanun yolu ve süresi,

5. Kararın verildiği tarih ve hakim veya hakimlerin ve tutanak katibinin imzaları,

Hüküm sonucu kısmında, gerekçeye ait herhangi bir söz tekrar edilmeksizin, istek sonuçlarından her biri hakkında verilen hükümle taraflara yüklenen borç ve tanınan hakların, mümkünse sıra numarası altında birer birer, açık, şüphe ve tereddüt uyandırmayacak şekilde gösterilmesi gereklidir.

Alıntı:
Yazan Anayasa
D. Duruşmaların açık ve kararların gerekçeli olması

Madde 141 - Mahkemelerde duruşmalar herkese açıktır. Duruşmaların bir kısmının veya tamamının kapalı yapılmasına ancak genel ahlakın veya kamu güvenliğinin kesin olarak gerekli kıldığı hallerde karar verilebilir.

Küçüklerin yargılanması hakkında kanunla özel hükümler konulur.

Bütün mahkemelerin her türlü kararları gerekçeli olarak yazılır.

Davaların en az giderle ve mümkün olan süratle sonuçlandırılması, yargının görevidir.



Bence de yargıtay kararına ihtiyaç yok ama talep ettiğiniz için bir tane ekliyorum.

T.C. YARGITAY
13.Hukuk Dairesi

Esas: 2005/5668
Karar: 2005/10028
Karar Tarihi: 14.06.2005

ÖZET : Anayasanın ilgili maddesindeki hüküm gereğiyle;mahkemelerin her türlü kararlarının gerekçeli olarak yapılması zorunludur.Mahkeme kararlarında iki tarafın iddia ve savunmalarının özeti, uzlaştıkları ve uyuşmazlıkta kaldıkları hususlar ve bunlar hakkında toplanan deliller, delillerin tartışılması, ret ve üstün tutma sebepleri sabit görülen olaylarla bunlardan çıkarılan sonuç ve hukuki sebeplerin bulunması gerektiğini hükme bağlanmalıdır.

(1086 S. K. m. 388) (2709 S. K. m. 141)

Dava: Taraflar arasındaki alacak davasının yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerden dolayı davanın kabulüne yönelik olarak verilen hükmün süresi içinde davalı avukatınca temyiz edilmesi üzerine dosya incelendi gereği konuşulup düşünüldü:

Karar: Davacı, davalının vekilliğini yürüttüğünü ancak davalının ücret sözleşmesinde kararlaştırılan yükümlülükler ile vekil olarak görevini yürütmesi için gerekli masraf ve belgeleri vermediğini, vekalet ücretinin sürüncemede bırakıldığını, davalının sözleşmeye aykırı davranması sonucu vekalet görevinden haklı olarak istifa etmek zorunda kaldığını, davalının istifayı kabul ederek 31.12.1998 tarihli azilnameyi gönderdiğini ileri sürerek ücret alacağı için yaptığı icra takibine vaki itirazın iptali ile 1.889.650.000 Tl. alacağının tahsilini istemiştir.

Davalı, davacının vekalet görevini layıkıyla yerine getirmediğini, istifasının haklı olmadığını savunarak davanın reddini dilemiştir.

Mahkemece, davacının 24.12.1998 tarihli dilekçe ile avukatlık görevinden istifa ettiği gerekçesiyle davanın kabulüne karar verilmiş; hüküm, davalı tarafından temyiz edilmiştir.

1-Anayasanın 141/III maddesi uyarınca mahkemelerin her türlü kararlarının gerekçeli olarak yapılması zorunludur. HUMK.nun 388/3 maddesi mahkeme kararlarında iki tarafın iddia ve savunmalarının özeti, anlaştıkları ve anlaşamadıkları hususlar ihtilaflı konular hakkında toplanan deliller delillerin tartışılması, ret ve üstün tutma sebepleri sabit görülen vakıalarda bunlardan çıkarılan sonuç ve hukuki sebeplerin bulunması gerektiğini hükme bağlamaktadır. Davacı bu davada haklı sebeplerle avukatlık görevinden istifa ettiğini iddia etmesine, mahkemece de davanın kabulüne karar verilmesine rağmen davacının istifasında haklı olup olmadığı hususun da kararda her hangi bir açıklama ve gerekçe bulunmadığı gibi, kararın usulün 388/3 maddesinde yer alan hususlarda taşımadığı anlaşılmaktadır. Oysaki az yukarıda açıklandığı üzere mahkemelerin her türlü kararlarının gerekçeli olması Anayasa hükmü olduğu gibi kararında usulün 388. maddesinde yer alan hususları kapsamı zorunludur. Mahkeme kararının bahsi geçen yasa hükümlerine aykırı olduğu görülmektedir. Mahkemece değinilen bu yön gözardı edilerek gerekçesiz bir şekilde ve usulün 388/3 maddesine aykırı olarak yazılı biçimde hüküm kurmuş olması usul ve yasaya aykırıdır. Bozmayı gerektirir.

2-Bozma nedenine göre davalının diğer temyiz itirazlarının incelenmesine şimdilik gerek görülmemiştir.

Sonuç: Yukarıda ( 1 ) numaralı bentte açıklanan nedenlerle kararın BOZULMASINA, ( 2 ) numaralı bent uyarınca davalının diğer temyiz itirazlarının incelenmesine şimdilik yer olmadığına,peşin harcın istek halinde iadesine, 14.6.2005 gününde oybirliği ile karar verildi.

Saygılarımla.
Old 18-02-2009, 15:32   #10
arbitrator

 
Varsayılan

Mahkeme kararlarının gerekçesiz olması, İnsan Hakları Avrupa Sözleşmesi'nin 6. maddesine aykırı olduğundan,
Bir çok ülke tazminata mahkum edilmiştir.

Fakat iç hukuk pratiğimizde bu sorunun çözümü yok gibi görünüyor.
Old 18-02-2009, 15:36   #11
Avukat Hakan Eren

 
Varsayılan

Sevgili HUKUKDOKTORU,

İnsan böyle bir meslekte istese de kendini "yılgın ve bezgin" hissedemez. Bazen kendimi (yılgın değil ama) "bezgin" hissetmek istiyorum ama ne mümkün...

Birşeyler ya da birileri gelip sinir sisteminizi bozup o ana kadar biriktirebildiğiniz ( o da ne kadar birikmişse artık) tüm "yılgınlığı" ya da "bezginliği" silip süpürüyor; sizi yeniden bileyliyor!

"Uygulamacı"nın hali özetle budur. Selam ve saygılarımla...
Old 18-02-2009, 17:57   #12
altangenc

 
Varsayılan

Ben de bu tartışmaya bir Danıştay kararıyla kaykıda bulunayım. Kararda geçen "...yargı yerleri hükme varırken kullandıkları gerekçe tutarlı olmalı, hakkaniyete uygun bir yargılama yapıldığı kanaatini uyandıracak ifadeler kullanılmalıdır." cümlesine özellikle dikkatinizi çekmek isterim. Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi kararlarında da adil yargılanma hakkı tartışılırken, kararın gerekçeli olmasına önem veriliyor. Kararın gerekçeli olmaması aynı zamanda adil yargılanma hakkının ihlali niteliğinde kabul ediliyor. Öte yandan yargılamanın adil yapılmış sayılması için gereçekten öyule olması yeterli olmayacak, davanın taraflarının da yargılamanın adil yapıldığına kanaat getirmesi gerekecektir. Bu da elbette mahkemenin kararına yazacağı gerekçeyle olacaktır.

T.C.
DANIŞTAY
12. DAİRE
E. 2002/1760
K. 2005/20
T. 13.1.2005
• İPTAL DAVASI ( Devlet Memurluğu sınavını Kazanan Davacının Koruma ve Güvenlik Görevlisi Olarak Atanmasına İlişkin İşlemi İptal Eden İdarenin İşleminin İptali Talebi )
• GEREKÇELİ OLMA ZORUNLULUĞU ( Mahkeme Kararlarının Gerekçeli OLması ve Gerekçelerin de Uyuşmazlıkla İlgisinin Olmasının Gerekmesi )
• İDARİ KARARLARDA BULUNACAK HUSUSLAR ( Kararlar da Kararın Dayandığı Hukuki Sebepler ile Gerekçesi ve Hükmün Belirtilmesinin Gerekmesi )
• HAKKANİYETE UYGUN YARGILAMA ( Yargı Yerlerinin Hükme Varırken Kullandıkları Gerekçelerin Tutarlı Olmasının Gerekmesi )
• ADLİ SİCİL KAYDININ BULUNMAMASI ( Davacının Çocuk Yaştayken İşlediği Suçtan Dolayı Kamu Hizmetinden Mahrum Bırakılamamaı- Suçun Üzerinden Beş Yıl Geçtiği İçin Adli Sicil Kaydında Gözükmemesi )
• KAMU HİZMETİNDEN YASAKLANMA ( Onbeş Yaşından Küçükken İşlenilen Hırsızlık Suçundan Verilen Cezanın Ertelenmiş Olması ve Üzerinden Beş Yıl Geçmiş Olması Nedeniyle Kamu Hizmetinden Yasaklanmasının Mümkün Olmaması )
• KORUMA VE GÜVENLİK GÖREVLİSİ OLARAK ATAMAYA İLİŞKİN KARARIN İPTALİNİN İPTALİ TALEBİ ( Davacının Onbeş Yaşından Küçükken İşlemiş Olduğu Suçtan Dolayı Hakkında Kamu Hizmetinden Yasaklanmasına Yönelik İşlem Yapılamaması )
2709/m.141
2946/m.16
2577/m.24
2253/m.10,12
3682/m.8
ÖZET : Anayasanın 141/3.maddesinde; bütün mahkemelerin her türlü kararlarının gerekçeli olarak yazılacağı hükmüne yer verilmiştir.

2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanununun "kararlarda bulunacak hususlar" başlıklı 24/e maddesinde de; kararlarda; kararın dayandığı hukuki sebepler ile gerekçesi ve hükmün belirtileceği kuralına yer verilmiştir.

Mahkemeler kararlarının yapısı ve içeriği açısından takdir yetkisine sahiptir, ancak; kararların dayanaklarını yeterli açıklıkta belirtmek zorundadırlar.Gerekçenin olayla ilgili bulunmayan hususlardan hareketle oluşturulması adil olmayan bir sonuca varılması nı sağlayacaktır.

Gerekçede, birbiri ile çelişen anlatımlara yer verilmesi, maddi olayla ilgisi olmayan saptamaların yapılması durumunda sağlıklı bir çözümlemenin yapılmış olmayacağı kesindir.

Bu nedenle, yargı yerleri hükme varırken kullandıkları gerekçe tutarlı olmalı, hakkaniyete uygun bir yargılama yapıldığı kanaatini uyandıracak ifadeler kullanılmalıdır.

Bu durumda; suç tarihinde 15 yaşını doldurmayan davacıya verilen 5 ay 25 günlük hapis cezasının para cezasına çevrilerek ertelenmiş olması nedeniyle 3682 sayılı Adli Sicil Yasasının 8/c maddesi uyarınca sözkonusu hükmün, beş yıl içinde yeni bir suç işlenmemesi nedeniyle bütün sonuçları ile ortadan kalkması ve adli sicil kaydının bulunmaması hususları birlikte ele alınıp değerlendirildiğinde, 2253 sayılı Çocuk Mahkemelerinin Kuruluşu, Görev ve Yargılama Usulleri Hakkında Yasanın 12/3.maddesi hükmü uyarınca dava konusu işlemi iptal eden Mahkeme kararının olayla ilgisi bulunmayan alıntılar yapılmak suretiyle gerekçe oluşturulmuş ise de; karar sonucu itibariyle yerindedir.

İstemin Özeti : Ankara 10. İdare Mahkemesinin 5.12.2001 günlü, E:2001/780, K:2001/1706 sayılı kararının dilekçede yazılı nedenlerle temyizen incelenerek bozulması isteminden ibarettir.

Savunmanın Özeti : Temyizi istenen kararın hukuk ve usule uygun olduğu, bu nedenle isteğin reddi gerektiği savunulmaktadır.

Danıştay Tetkik Hakimi: M.Önder Tekin

Düşüncesi : Anayasanın 141/3. maddesinde; bütün mahkemelerin her türlü kararlarının gerekçeli olarak yazılacağı hükmüne yer verilmiştir.

Mahkeme kararının gerekçeli olması, gerek kanun yoluna başvurmak gerekse hakkaniyete uygun bir görüntü sunmak açısından davanın taraflarının menfaatini ilgilendirdiği gibi, demokratik bir toplumda kamunun menfaatini de ilgilendirmekte, mahkemelere olan güveni pekiştirmektedir.

Gerekçeli karar ilkesi, özellikle kanun yollarının açık olduğu durumlarda, hakkaniyete uygun yargılanma kavramının önemli bir unsurudur.

Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi'de; mahkemenin kararlarını gerekçeli verme yükümlülüğünü hakkaniyete uygun yargılama ilkesi çerçevesinde tanımaktadır. Gerekçenin öğrenilememesi, gerekçede tarafların savlarına cevap verilmemesi ve yetersiz, yasaya dayanmayan gerekçelerin Avrupa İnsan hakları Sözleşmesinin 6/1.maddesine dolayısıyla adil yargılanma hakkına aykırı olduğunu belirten Hadjinastassiou ( Yunanistan ), Ruiz Torija ( İspanya ), Georgiadis ( Yunanistan ), De Moor ( Belçika ) kararları bulunmaktadır.

Mahkemelerin uyuşmazlık konusu olayı çözümleyerek vardığı sonuca ilişkin gerekçede; birbiri ile çelişen, tutarlı olmayan ifadelerin kullanılmış olması Anayasanın yukarıda yer verilen kuralı ile Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesinin adil yargılanma hakkına ilişkin 6/1.maddesine de aykırılık oluşturacaktır.

Dava konusu işlemi iptal eden mahkemece, işlemin dayanağı olan ceza davasına ilişkin mahkeme kararından davacı ile ilgili olmayan bölümlerin aktarılmış olması; davacının suçun farik ve mümeyyizi olmadığı ve sonuçta tarafına verilen 5 ay 25 günlük hapis cezasının ağır para cezasına çevrilerek ertelendiği gibi birbiri ile çelişen ifadeler kullanılarak sonuca varıldığı anlaşılmaktadır.

Mahkemece, olaya uygulanan yasa kurallarının ve varılan sonucun hukuka uygun olması hususu gözetilerek ceza davasına ilişkin mahkeme kararından yapılan alıntılardan davacı ile ilgili olmayan bölümlerinin çıkartılarak kararın sonucu itibariyle onanması gerektiği düşünülmüştür.

Danıştay Savcısı : Yaşar Uğurlu

Düşüncesi : İdare ve vergi mahkemelerince verilen kararların temyizen incelenerek bozulabilmesi için, 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanununun 49 uncu maddesinin birinci fıkrasında belirtilen nedenlerin bulunması gerekmektedir.

Temyiz dilekçesinde öne sürülen hususlar, söz konusu maddede yazılı nedenlerden hiçbirisine uymadığından, istemin reddi ile temyiz edilen Mahkeme kararının onanmasının uygun olacağı düşünülmektedir.

TÜRK MİLLETİ ADINA

Hüküm veren Danıştay Onikinci Dairesince işin gereği düşünüldü:

KARAR : Devlet memurluğu sınavını kazanan davacı; koruma ve güvenlik görevlisi olarak atanmasına ilişkin işlemi iptal eden işlemin iptali istemiyle dava açmıştır.

Ankara 10. İdare Mahkemesinin 5.12.2001 günlü, E:2001/780, K:2001/1706 sayılı kararıyla; dosyanın incelenmesinden; devlet memurluğu sınavını kazanan davacının, Çıldır HES İşletme Müdürlüğü emrine açıktan koruma ve güvenlik görevlisi olarak atandığı, ancak hakkında yapılan güvenlik soruşturması sonucu 21.8.1989 tarihinde Kars Emniyet Müdürlüğünde bakır tel hırsızlığından dolayı hakkında işlem yapıldığının bildirilmesi üzerine, 2946 sayılı Yasanın 16/d maddesindeki koşulu taşımadığı ileri sürülerek koruma ve güvenlik görevlisi olarak atanmasına ilişkin işlemin iptal edildiği ve bu idari işlemin iptali istemiyle bakılan davanın açıldığının anlaşıldığı; olayda, davacının Ağustos-1989 tarihinde, bakır tel hırsızlığından dolayı yapılan yargılaması sonucunda, Kars 2. Asliye Ceza Mahkemesinin 12.10.1994 gün ve E:1990/3, K:1994/289 sayılı kararı ile, suç tarihinde henüz 15 yaşını doldurmadığı ve üzerine atılı suçun farik ve mümeyyizi olmadığı anlaşıldığından 2253 sayılı Yasanın 12/2. maddesi uyarınca ceza tertibine yer olmadığına, yargılamanın yapıldığı tarihteki yaşı itibariyle ise 2253 sayılı Yasanın 10.maddesindeki tedbirlerden birinin uygulanmasına takdiren yer olmadığına karar verildiği ve sonuçta tarafına verilen 5 ay 25 günlük hapis cezasının ağır para cezasına çevrilerek ertelendiği görülmekte ise de, yukarıda hükmü yazılı 3682 sayılı Adli Sicil Yasasının 8/c maddesi uyarınca sözkonusu hükmün, 5 yıl içinde yeni bir suç işlemediğinden dolayı bütün sonuçları ile ortadan kalktığı ve hakkında yapılan sabıka sorgulaması sonucunda da adli sicil kaydının olmadığının görüldüğü; öte yandan, 1975 doğumlu olan davacının suçun işlendiği 1989 yılında, henüz 15 yaşını doldurmadığı ve henüz işlediği bakır tel hırsızlığı suçunun farik ve mümeyyizi olmadığı dikkate alınacak olursa, 2253 sayılı Yasanın 12/3.maddesinde belirtildiği gibi, 15 yaşını doldurmamış, küçükler hakkında kamu hizmetlerinden yasaklılık cezalarının uygulanamayacağının ortada olduğu, bu durumda, bakır tel hırsızlığı suçunu işlediği tarihte henüz 15 yaşını doldurmayan ve sözkonusu suçun farik ve mümeyyizi olmadığı anlaşılan davacı hakkında yapılan yargılama sonucu verilen ve tecil edilen mahkumiyetin, bütün sonuçları ile ortadan kalktığı ve adli sicil kaydının bulunmadığı anlaşıldığından, koruma ve güvenlik görevlisi olarak yapılan atamasının iptaline ilişkin dava konusu işlemde hukuka uygunluk bulunmadığı gerekçesiyle işlem iptal edilmiştir.

Davalı idare, davacının koruma ve güvenlik görevlisi olarak açıktan ataması yapıldıktan sonra Iğdır Valiliği Emniyet Müdürlüğünce hakkında işlem yapıldığının bildirilmesi üzerine 2495 sayılı Kanunun 16.maddesinin ( d ) fıkrası uyarınca atama onayının iptal edilmesinin hukuka uygun olduğunu öne sürmekte ve İdare Mahkemesi kararının temyizen incelenerek bozulmasını istemektedir.

Anayasanın 141/3.maddesinde; bütün mahkemelerin her türlü kararlarının gerekçeli olarak yazılacağı hükmüne yer verilmiştir.

2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanununun "kararlarda bulunacak hususlar" başlıklı 24/e maddesinde de; kararlarda; kararın dayandığı hukuki sebepler ile gerekçesi ve hükmün belirtileceği kuralına yer verilmiştir.

Mahkemeler kararlarının yapısı ve içeriği açısından takdir yetkisine sahiptir, ancak; kararların dayanaklarını yeterli açıklıkta belirtmek zorundadırlar.Gerekçenin olayla ilgili bulunmayan hususlardan hareketle oluşturulması adil olmayan bir sonuca varılması nısağlayacaktır.

Gerekçede, birbiri ile çelişen anlatımlara yer verilmesi, maddi olayla ilgisi olmayan saptamaların yapılması durumunda sağlıklı bir çözümlemenin yapılmış olmayacağı kesindir.

Bu nedenle, yargı yerleri hükme varırken kullandıkları gerekçe tutarlı olmalı, hakkaniyete uygun bir yargılama yapıldığı kanaatini uyandıracak ifadeler kullanılmalıdır.

Dosyanın incelenmesinden; dava konusu işlemin iptaline karar veren Ankara 10.İdare Mahkemesince iptal hükmünün gerekçesi olarak; davacının da aralarında bulunduğu sanıklar hakkında "telefon teli hırsızlığı" suçundan Kars 2. Asliye Ceza Mahkemesinde açılan dava sonucu anılan Mahkemece verilen 12.10.1994 günlü, E:1990/3, K:1994/289 sayılı karardan yapılan alıntıda davacının kardeşi olan ... isimli sanık hakkında kullanılan"... üzerine atılı suçun farik ve mümeyyizi olmadığı anlaşıldığından 2253 sayılı Yasanın 12/2.maddesi uyarınca ceza tertibine yer olmadığına, yargılamanın yapıldığı tarihteki yaşı itibariyle ise 2253 sayılı Yasanın 10.maddesindeki tedbirlerden birinin uygulanmasına takdiren yer olmadığına karar verildiği... henüz işlediği bakır tel hırsızlığı suçunun farik ve mümeyyizi olmadığı dikkate alınacak olursa... suçun farik ve mümeyyizi olmadığı anlaşılan ..." ifadelerinin alındığı anlaşılmaktadır.

Davacının, Kars 2. Asliye Ceza Mahkemesinin anılan kararı ile, suç tarihinde PTT kurumuna ait telefon tellerini çaldığının sabit görülmesi, Türk Ceza Kanununun işlenilen suça ilişkin maddeleri ile, 647 sayılı Kanunun 4.maddesi uygulanarak neticede verilen kısa süreli hürriyeti bağlayıcı cezanın 875.000.lira ağır para cezasına çevrilmesine ve geçmişteki hali ve suç işleme hususundaki eğilimine göre cezanın ertelenmiş olması karşısında; mahkemece gerekçe oluşturulurken dava konusu işlemle ilgisi bulunmayan davacının kardeşi ... hakkında kullanılan ifadelerden alıntı yapmak suretiyle maddi olayla ilgili bulunmayan, birbiri ile çelişen hususların gerekçeye dayanak alındığı görülmektedir.

Bu durumda; suç tarihinde 15 yaşını doldurmayan davacıya verilen 5 ay 25 günlük hapis cezasının para cezasına çevrilerek ertelenmiş olması nedeniyle 3682 sayılı Adli Sicil Yasasının 8/c maddesi uyarınca sözkonusu hükmün, beş yıl içinde yeni bir suç işlenmemesi nedeniyle bütün sonuçları ile ortadan kalkması ve adli sicil kaydının bulunmaması hususları birlikte ele alınıp değerlendirildiğinde, 2253 sayılı Çocuk Mahkemelerinin Kuruluşu, Görev ve Yargılama Usulleri Hakkında Yasanın 12/3.maddesi hükmü uyarınca dava konusu işlemi iptal eden Mahkeme kararının olayla ilgisi bulunmayan alıntılar yapılmak suretiyle gerekçe oluşturulmuş ise de; karar sonucu itibariyle yerindedir.

SONUÇ : Açıklanan nedenlerle, davalı idarenin temyiz isteminin reddi ile Ankara 10. İdare Mahkemesinin 5.12.2001 günlü, E:2001/780, K:2001/1706 sayılı kararının yukarıda belirtilen gerekçe ile sonucu itibariyle onanmasına, temyiz giderlerinin istemde bulunan davalı idare üzerinde bırakılmasına 13.1.2005 tarihinde oyçokluğu ile karar verildi.

KARŞI OY :

Uyuşmazlık konusu olayda, davacının Kars Asliye Ceza Mahkemesi kararı ile PTT Kurumuna ait telefon tellerini çalmak suretiyle "hırsızlık suçunu" işlediği sabit görülerek neticede verilen kısa süreli hürriyeti bağlayıcı ceza ağır para cezasına çevrilerek ertelenmiş ise de; davacının işlediği suçun "hırsızlık" suçu olması dikkate alındığında, 2495 sayılı Bazı Kurum ve Kuruluşların Korunması ve Güvenliklerinin Sağlanması Hakkındaki Yasanın 16/d maddesi kapsamında bulunan bir suçu işleyen davacının koruma ve güvenlik görevlisi olarak atanmasına ilişkin işlemi iptal eden dava konusu işlemde hukuka aykırılık bulunmadığından,

İdare Mahkemesi kararının bozulması gerektiği görüşü ile aksi yöndeki çoğunluk kararına katılmıyoruz.
Old 18-02-2009, 19:19   #13
justicewarior

 
Varsayılan

Yargıtay, kararında yeterli gerekçe belirtmeyen yerel bir mahkemenin kararını bozdu. Emsal niteliğindeki kararda, "Yasal ve geçerli bir gerekçeye dayanılmadan karar verilmesi uygulamada keyfiliğe yol açar." denildi.
Yargıtay, gerekçesiz kararların keyfiliğe yol açacağına dikkat çekerek, kararında yeterli gerekçe belirtmeyen yerel bir mahkemenin kararını bozdu. Kararda, "Yasal ve geçerli bir gerekçeye dayanılmadan karar verilmesi, yasa koyucunun amacına uygun düşmeyeceği gibi, uygulamada da keyfiliğe yol açar." denildi. Geçen çarşamba günü açıklanan AB Türkiye İlerleme Raporu'nda, yargı reformu kapsamında yasalarda değişiklik yapıldığı, ancak yargının yasaların yorumlanmasında çelişkili davrandığını gösterdiği ifade edilmişti. İzmir'de adam yaralama suçundan bir sanık hakkında açılan davaya bakan Karşıyaka 4. Asliye Ceza Mahkemesi, iddialar dışında yeterli kanıt bulunamadığını belirterek beraat kararı verdi. Davanın temyiz incelemesini yapan Yargıtay 4. Ceza Dairesi ise yetersiz gerekçeyle beraat kararı verilmesinin yasaya aykırı olduğuna işaret ederek yerel mahkemenin kararını bozdu. Ancak Karşıyaka 4. Asliye Ceza Mahkemesi, Yargıtay'ın yetersiz gerekçe nedeniyle bozmasına rağmen önceki kararında direndi. Direnme kararı üzerine dosya Yargıtay Ceza Genel Kurulu'na geldi. Genel Kurul da dairenin verdiği bozma kararına katılarak yerel mahkemenin kararında kanıtların tartışmasının yapılmadığını ve direnme nedenlerinin açıklanmadığını vurguladı. Genel Kurul'un kararında şu ifadelere yer verildi: "Ceza Genel Kurulu'nun yerleşmiş uygulamalarına göre de, bir karar bozulmakla tamamen ortadan kalkacağından yerel mahkemece yeniden hüküm kurulması ve gerekçenin gösterilmesi zorunludur."

Kararda ayrıca, yerel mahkemede yapılan duruşmada en son sözün sanığa verilmemesi de bozma nedeni sayıldı. Direnme hükmünün verildiği son oturumda, sanıktan diyecekleri sorulduktan sonra cumhuriyet savcısının görüşünün alındığı, daha sonra sanığa tekrar söz verilmediği belirtildi. Ceza Muhakemesi Kanunu'nun 216. maddesi uyarınca, hükümden önce en son sözün sanığa verilmesi gerektiği hatırlatılan kararda, son söz sanığa verilmeyerek savunma hakkının kısıtlandığı kaydedildi. Ceza Genel Kurulu, yerel mahkemenin kararını, hem yetersiz gerekçeye dayanması hem de son sözün sanığa verilmemesi nedeniyle usul yönünden yasaya aykırı bularak bozdu.
Old 23-02-2009, 09:36   #15
Armağan Konyalı

 
Varsayılan

Alıntı:
Gerekçenin yokluğu ile yetersizliğini nasıl ayırabiliriz?
Diğer konularda gerekçe bulunsa bile taraflardan birinin sonuca etkili bir iddiası gerekçede yuvarlak sözlerle geçiştirilirse karar ".... konusu yeterince tartışılmadan davanın kabulüne/reddine karar verilmesi yerinde görülmediğinden" ifadesi ile bozulmaktadır.

Davayı kaybeden taraf gerekçeyi okuduğunda kendi haksızlığını kabul etmelidir; bu inancı uyandırmayan gerekçe yetersiz demektir.

Saygılarımla
Old 26-02-2009, 00:39   #16
Av.Dr.Yahya DERYAL

 
Varsayılan

"Kararlarda bulunacak hususlar" (İYUK.m.24/e):
"Kararın dayandığı hukuki sebepler ile gerekçesi"
Old 04-06-2011, 16:50   #17
Av. Nezih Sütçü

 
Varsayılan

Yüksek Mahkeme Kararlarının gerekçeli yazılması ve halkın erişimine açılması için Bursa Brosu Başkanlığı bir mücadele başlatarak bu konuda dava açmıştır. Dava dilekçesi aşağıdadır.

DANIŞTAY BAŞKANLIĞI’NA

Yürütmeyi Durdurma ve Duruşma İstemlidir

DAVACI :Bursa Barosu Başkanlığı BURSA
VEKİLİ : Av. Nezih Sütçü – Av. Cumhur Özcan
Av. Ali Arabacı - Av. Cankat Taşkın
ORTAK ADRESLERİ :………
DAVALI : 1-Danıştay Başkanlığı-ANKARA
2-Yargıtay Başkanlığı-ANKARA

DAVA KONUSU : Onama kararlarında, atıf yapılan Yerel Mahkeme Kararının tamamının veya özetinin yer almasının sağlanması; tüm Yüksek Mahkeme kararlarının halkın bilgisine sunulması ya da halkın erişimine açılması için Danıştay Başkanlığı’na 18.1.2011 tarihinde; Yargıtay Başkanlığı’na da 20.1.2011 tarihinde yapılan başvuruların (EK- İki adet başvuru ve alındı fotokopileri) zımnen reddine dair kararların İPTALİ, yargılamanın duruşmalı yapılması ve dava konusu işlemlerin yürütmesinin durdurulması talebidir.

TEBLİĞ TARİHİ : Yargıtay Başkanlığı’nın zımni red tarihi 17.3.2011; Danıştay Başkanlığı’nın zımni red tarihi 19.3.2011 olup, bu tarihlerden itibaren 60 günlük dava açma süresi içinde dava açılmıştır.

DAVA NEDENLERİ : Yüksek Mahkemelere, Bursa Barosu Başkanlığı tarafından yapılan başvurularda;
1)Bir çok onama kararının neredeyse matbu, soyut ifadelerle karşımıza çıktığı;
2)Onama kararlarında içeriği tespit edilemeyen yerel mahkeme kararlarına atıf yapıldığı;
3)Onama kararlarındaki gerekçelerin ya tüm mahkeme kararlarında geçerli olabilecek nitelikte ya da dava konusu uyuşmazlık hakkındaki tüm mahkeme kararlarında geçerli olabilecek nitelikte yazıldığı;
4)Soyut gerekçeli karar yalnız başına hiçbir hüküm ifade etmediğinden kararın emsal olma niteliği ve tartışılma imkanının ortadan kalktığı;
5)Bir başka anlatımla, eski emsal kararlar ile soyut gerekçeli kararlar karşılaştırıldığında, Yüksek Mahkemenin görüş değiştirip değiştirmediğinin, hatta hukuki görüşünün anlaşılamadığı;
6)Soyut gerekçeli kararın, haksız bir eleştiri bile olsa, dosyanın özenle ve tartışarak incelemediği kanaatini uyandırdığı;
7)Böyle kararlar karşısında hukuki bilgi ve donanıma sahip avukatların dahi davanın neden reddedildiği veya kabul edildiği hususlarında somut açıklama yapamadıkları;
8)Soyut gerekçeli kararların, akademik ve ulusal düzeyde kararların tartışılmasını ve üzerinde yorum yapılmasını güçleştirdiği ve hukukun gelişmesine de engel olduğu;
9)Yüksek Mahkeme kararlarında soyut gerekçelerin bulunmasının, Yerel Mahkeme kararının kabullenilmesini güçleştirdiği ve adalete olan güvenin sarsılmasına neden olduğu;
10)O nedenle onama kararlarında, kendisine atıf yapılan Yerel Mahkeme Kararının tamamının veya özetinin yer almasının sağlanması, Yüksek Mahkemenin de değerlendirmesinin bulunması zorunluluğunun olduğu;
11)Ayrıca, Yüksek Mahkemenin tüm kararlarına ulaşılamadığı; mahkemenin internet sitesinde tüm kararların yayımlanması, Türk Milleti adına verilen kararların tamamının halkın bilgisine sunulmasının sağlanmasının gerektiği;
ifade edilerek, Anayasamızın 9. maddesinde yargı yetkisinin, Türk Milleti adına bağımsız mahkemelerce kullanılacağına ; 36. maddesinde herkesin adil yargılanma hakkına sahip olduğuna; 141. maddesindeki bütün mahkemelerin her türlü kararlarının gerekçeli olarak yazılacağına ve davaların en az giderle ve mümkün olan süratle sonuçlandırılmasının, yargının görevi olduğuna dair hükümler dikkate alındığında; onama kararlarında, atıf yapılan Yerel Mahkeme Kararının tamamının veya özetinin yer almasının sağlanması ve tüm Yüksek Mahkeme kararlarının halkın bilgisine sunulması ya da halkın erişimine açılması talep edilmiştir (EK – İki adet başvuru fotokopisi ve alındı belgeleri).

EMSAL (GEREKÇELENDİRİLMİŞ) KARARLARIN ÖNEMİ
Onama kararlarında gerekçe gösterilmesi, kararın “emsal karar” niteliğine olmasını sağlamaktadır. Gerekçeli kararın faydaları şunlardır;
1)Gerekçelendirilmiş karar, Yüksek Mahkemenin uyuşmazlığın dayanağı olan nedenlerin ve hukuki sebeplerin farkında olunduğunu göstermektedir.
2)Gerekçelendirilmiş Karar, hiçbir kişi, makam veya kurumun mahkemeye etkisinin olmadığı inancını kuvvetlendirecektir.
3)Gerekçelendirilmiş kararların ikna ediciliği artacağından, kararlara daha büyük oranda saygı duyulacaktır.
4)Gerekçelendirilmiş Karar, hukuk barışı ve sosyal barışın korunmasına hizmet edecektir.
5)Gerekçe, tarafların özellikle de temyiz talebinde bulunanın ileri sürdüğü hususların dikkate alındığını ve incelendiğini göstererek adalet duygularını tatmin etmektedir.
6)Gerekçe hukuk devleti ve hukuki güvenlik ilkesinin de gereğini oluşturmaktadır.
7)Yüksek Mahkemelerin verdiği emsal (gerekçeli) kararların adil yargılanma hakkının ve adaletin gerçekleşmesinde büyük önemi vardır. Şöyle ki;
a)Yasama organının çıkardığı kanunlar genel ve soyut düzenlemeler içermektedir. Bu ifadelerin somut olaylara uygulanmasında nasıl yorumlanacağı konusunda Yüksek Mahkeme kararları yol göstermektedir.
b)4721 sayılı Türk Medeni Kanunu 1. maddesinde hakimin, karar verirken, yargı kararlarından yararlanacağı açıkça belirtilmiştir. Sonuç olarak emsal kararlar, hakimin vereceği kararı etkilemektedir.
c)Emsal kararlardan etkilenilerek davanın sonuçlanacağını bilen ve gören taraflar da bu Kararları Mahkemeye sunarak davalarını yönlendirmektedirler.
d)Emsal kararlar davanın sonucunu etkilediğinden, sonucu öngören taraflar, bu doğrultuda çözüm arayışına girmekte ve uzlaşma yoluna gitmektedirler. Bir başka anlatımla emsal kararlar, dava açılmadan veya açılan dava sırasında uyuşmazlığın çözümüne katkıda bulunmaktadır.
e)Hukuki boşlukların doldurulmasında ve yeni yapılacak düzenlemelerde emsal kararlar dikkate alınmaktadır. Daha önce düzenleme yapılmamış konularda verilen emsal kararlar, kanun yapımı hazırlıkları ve çalışmaları aşamasında değerlendirilmektedir. Böylelikle emsal kararların hukukun gelişimine de katkısı olmaktadır. Mevzuat Hazırlama Usul ve Esasları Hakkında Yönetmelik 4/c maddesinde, taslaklar hazırlanırken yargı kararlarının göz önünde bulundurulacağı belirtilmektedir.
f)Emsal kararlar, öğretim görevlileri, avukatlar, hakimler, yargı organı mensupları, medya mensupları, halk arasında tartışma ve eleştiri ortamının doğmasını sağlayarak da hukukun gelişmesine katkı sağlamaktadır. Emsal karar topluma mal oldukça ve toplum tarafından benimsendikçe, adalete olan güven de artmaktadır.
g)Emsal kararlardaki gerekçeler bu karara karşı başvurulacak kanun yolundaki itirazları belirlemede yardımcı olmaktadır.
h)Nihai olarak verilen emsal kararın gerekçesi, kararın maddi hataya dayalı olup olmadığını belirlemekte ve kararın her zaman düzeltilmesine imkan sağlamaktadır. Ayrıca, İnsan Hakları Mahkemesine yapılacak başvurulardaki gerekçeleri daha somut olarak ileri sürme imkanı tanımaktadır.
Başvuru dilekçemizde belirtilen ve yukarıda açıklanan nedenlerle Yüksek Mahkemelerin tüm kararlarının gerekçelendirilmesinin sağlanması ve halkla paylaşımını sağlamak için bu davayı açma zorunluluğu doğmuştur.

YÜKSEK MAHKEME KARARLARINA GEREKÇELİ OLMA ZORUNLULUĞU GETİREN MEVZUAT HÜKÜMLERİNE DAHA YAKINDAN BAKILMASI
Anayasamızın 141/3 maddesinde “Bütün mahkemelerin her türlü kararları gerekçeli olarak yazılır” denilmektedir. Yine Anayasamızın 9. maddesine göre Türk Milleti adına bağımsız mahkemelerce kullanılan yargı yetkisi sonucu verilen hükümlerin Türk Milleti ile paylaşılması gerekmektedir.
Halen yürürlükteki 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu m 439 da aynen “Mahkemei Temyiz iki tarafın temyiz arzuhaliyle lâyihasında ve cevap lâyihasında muharrer kâffei itirazat ve müdafaat hakkında esbabı mucibe beyaniyle redden veya kabulen karar vermeğe ve bunları kararına yazmağa mecburdur” denilmektedir.
Yürürlükteki HUMK’nun “karar düzeltme” ile ilgili 440/II. maddesinde, “Yargıtay evvelce cevapsız bırakılan itirazları kendi görüşüne göre hükme etki yapacak nitelikte bulmazsa karar düzeltilmesi isteği üzerine vereceği kararda bu itirazları reddederken herbiri hakkında gerekçe göstermek zorundadır” şeklinde hüküm vardır.
Yine 5236 sayılı Yasanın 16. maddesi ile düzenlenen 436/1. maddesinde “Yargıtay, onama kararında, onadığı kararın hukuk kurallarına uygunluk gerekçesini göstermek zorundadır” denilmektedir. Aynı cümle, 1.10.2011 tarihinde yürürlüğe girecek 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu m 370/1 de de yer almaktadır. 370. maddenin gerekçesinde “Maddeyle, temyiz incelemesi sonunda verilecek onama kararlarının da, Anayasanın 141 inci maddesinin üçüncü fıkrasındaki hükme uygun olarak gerekçeli olacaklarına işaret edilmekte” denilmektedir.
Danıştay Kanunu m 51 de verilen kararların gerekçelerinin belirtileceği hüküm altına alınmıştır.
İdari Yargılama Usulü Kanunu m 24/e de, kararlarda, kararın dayandığı hukuki sebepler ile gerekçesinin bulunması gerektiği ifade edilmiştir.
Ceza Muhakemesi Kanunu m 305/1 de, Yargıtay’ın hükmünü 231. madde gereğince açıklayacağı; 231. maddede, 232 nci maddede belirtilen esaslara göre duruşma tutanağına geçirilen hüküm fıkrası okunarak gerekçesinin ana çizgileriyle anlatılacağı; m 232/3 de de hükmün gerekçesinin, tümüyle tutanağa geçirilmemişse açıklanmasından itibaren en geç onbeş gün içinde dava dosyasına konulacağı; m 34 de hakim ve mahkemelerin her türlü kararının, karşı oy dahil, gerekçeli olarak yazılacağı; m 230 da hükmün gerekçesinde yer alması gereken hususların neler olduğu belirtilmiştir.
Tüm bunlar yanında, 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu m 388 de (6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu m 297 de), iki tarafın iddia ve savunmalarının özetinin, anlaştıkları ve anlaşamadıkları hususların, ihtilaflı konular hakkında toplanan delillerin, delillerin tartışması ret ve üstün tutma sebeplerinin, sabit görülen vakıalarda bunlardan çıkarılan sonuç ve hukuki sebebin hükümde gösterilmesi gerektiği; 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu m 298/2 de de hükümde gerekçesi ile birlikte karşı oya da yer verileceği belirtilmiştir.
Yukarıdaki hükümler birilikte değerlendirildiğinde, Yüksek Mahkeme Kararlarının da gerekçeli olması gerektiği sonucuna varılır. Gerekçesiz olarak verilen kararlar Anayasaya ve yürürlükteki Kanunlara aykırıdır.
Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesinin 6. maddesinde
“Herkes, gerek medeni hak ve yükümlülükleriyle ilgili nizalar, gerek cezai alanda kendisine yöneltilen suçlamalar konusunda karar verecek olan, yasayla kurulmuş bağımsız ve tarafsız bir mahkeme tarafından davasının makul bir süre içinde, hakkaniyete uygun ve açık olarak görülmesini istemek hakkına sahiptir.”
denilmektedir. Aynı sözleşmenin 45. maddesinde, hükümlerin, başvuruların kabul edilebilirliğine veya kabul edilemezliğine ilişkin kararların gerekçeli olacağı belirtilmiştir. Ek 7 nolu protokolün 2. maddesi ile cezai konularda iki dereceli yargılanma hakkı tanınmıştır.
Özellikle temyiz dilekçesinde açık ve somut bir biçimde ileri sürülen gerekçenin davanın sonucunu etkileyecek nitelikte olması durumunda dikkate alınmaması, adil yargılanma hakkının ihlali sonucunu doğurmaktadır.
Önemle belirtmek gerekir ki, Yüksek Mahkemelerin, yerel mahkeme kararlarındaki gerekçelere atıfla (gönderme ile), kanun yolu başvurularını reddeden kararlarında, başvuru dilekçesindeki gerekçelerin karşılanması hayatın olağan akışına göre mümkün değildir. Bir başka anlatımla, yerel mahkemenin kararından sonra, o karardaki gerekçeleri çürütmek üzere yapılan kanun yolu başvurusundaki itirazlar, daha önce verilen yerel mahkeme kararındaki gerekçelerle karşılanamaz. Çünkü, yerel mahkeme kararı, temyiz başvurusundan önceki tarihlidir. Yüksek Mahkeme denetimi, biri kanun yolu başvurusu sebeplerinin değerlendirilmesi, ikincisi de yerel mahkeme kararının değerlendirilmesi olmak üzere iki aşamalı olarak gerçekleştirilmektedir. Gönderme (atıf) ancak ikinci aşama (yerel mahkeme kararı) için söz konusu olabilir.
Avrupa Konseyi’nin R(94) 12 No’lu “Yargıcın Bağımsızlığı, Etkinliği ve Rolü Hakkında Öneri Kararı’nda “yargıç hükmünü verirken anlaşılabilir bir dil kullanarak açık ve tam gerekçe bildirmelidir…” denmektedir.
Yukarıdaki mevzuat hükümlerinin, Yüksek Mahkeme Kararlarının gerekçeli olmasını zorunlu kıldığı tartışmasızdır.
SONUÇ VE İSTEK: Yukarıda açıklanan nedenlerle, Yüksek Mahkemelerin onama kararlarında, atıf yapılan Yerel Mahkeme Kararının tamamının veya özetinin yer almasının sağlanması; tüm Yüksek Mahkeme kararlarının halkın bilgisine sunulması ya da halkın erişimine açılması için Danıştay Başkanlığı’na 18.1.2011 tarihinde; Yargıtay Başkanlığı’na da 20.1.2011 tarihinde yapılan başvuruların zımnen reddine dair kararların İPTALİNE, yargılamanın duruşmalı yapılmasına ve dava konusu işlemlerin yürütmesinin durdurulmasına karar verilmesini saygılarımızla vekil olarak arz ve talep ederiz.11.5.2011.
Old 05-06-2011, 00:05   #18
BALDIRAN

 
Varsayılan

Bursa Barosunun ve meslektaşlarımızın bu çabasını canı gönülden destekliyor, elimizden gelen her türlü katkıyı yapmaya hazır olduğumu söylemek istiyorum.İdeal hukuka ulaşmak için atılmış cesur bir adım olarak görüyorum bu çabayı.Başarılar, kolaylıklar diliyorum.
Old 23-01-2012, 13:48   #19
sebepsiz zenginleşme

 
Varsayılan

Selamlar icra mahkemesi hakimi açmış olduğumuz davayı red etti çekin sahte imzalarla cirolandığını bilirkişi incelemesini yapılmasını menfi tespit davası da açtığımızı savcılıkta da dosyasının görülmekte olduğunu bildirmemize rağmen red etti bence haklıydı da çünkü imzanın sahte olduğunu bizzat şahıs ileri sürmesi gerekirdi ancak anlamadığım şu neden delillerimi değerlendirmedive Esas olan konumuza gelince YARGITAYIN VERMİŞ OLDUĞU ONAMA KARARI DA GEREKÇELİ DEĞİLDİR Yeni HMK 370 Madesi Yargıtay ,Onama Kararında onadığı kararın hukuk kurallarına uygunluk gerekçesini göstermek zorundadır diyelim benim olayımda olduğu gibi göstermedi bu hükmün uygulanabilirliği yok ki ben yargıtayı kime şikayet edebilirim ben yargıtayın yarım değil çeyrek satırlık sayfadan ibaret onama yazısında gerekçe yok ki desem müvekkile haklı olarak yoksa çözüm üret Bu konuda ne yapılabilinir HSYK'a şikayet mi AİHM'E gitmek mi ki bunun yolu nedir bilememekteyim gerekçe yok yargıtayda bir mahkeme desem ne masraf yapılınır onua bilen arkadaşlar yorum yapar mı acaba
Old 23-01-2012, 15:23   #20
Avukat Hakan Eren

 
Varsayılan

Alıntı:
Yazan sebepsiz zenginleşme
Selamlar icra mahkemesi hakimi açmış olduğumuz davayı red etti çekin sahte imzalarla cirolandığını bilirkişi incelemesini yapılmasını menfi tespit davası da açtığımızı savcılıkta da dosyasının görülmekte olduğunu bildirmemize rağmen red etti bence haklıydı da çünkü imzanın sahte olduğunu bizzat şahıs ileri sürmesi gerekirdi ancak anlamadığım şu neden delillerimi değerlendirmedive Esas olan konumuza gelince YARGITAYIN VERMİŞ OLDUĞU ONAMA KARARI DA GEREKÇELİ DEĞİLDİR Yeni HMK 370 Madesi Yargıtay ,Onama Kararında onadığı kararın hukuk kurallarına uygunluk gerekçesini göstermek zorundadır diyelim benim olayımda olduğu gibi göstermedi bu hükmün uygulanabilirliği yok ki ben yargıtayı kime şikayet edebilirim ben yargıtayın yarım değil çeyrek satırlık sayfadan ibaret onama yazısında gerekçe yok ki desem müvekkile haklı olarak yoksa çözüm üret Bu konuda ne yapılabilinir HSYK'a şikayet mi AİHM'E gitmek mi ki bunun yolu nedir bilememekteyim gerekçe yok yargıtayda bir mahkeme desem ne masraf yapılınır onua bilen arkadaşlar yorum yapar mı acaba

Sitemizin de üyesi olan Yargıç Hilmi ŞEKER'in "Esbab-ı Mucibeden Retoriğe Hukukta Gerekçe" adlı eserini okumanızı öneririm.

Gerekçenin önemi, gerekçesizliğin hukuki sonuçları hakkında büyük bir emeğin ürünü olan bu eserde sorularınızın yanıtlarını bulabileceğinizi düşünüyorum.

Faydalı olması dileğiyle...
Old 09-05-2012, 09:25   #21
sibel19

 
Varsayılan

T.C.
YARGITAY
HUKUK GENEL KURULU
E. 2009/19-285
K. 2009/359
T. 15.7.2009
• YERSİZ ÖDENEN BEDELİN İADESİ ( Faktoring Sözleşmesinde Düzenlenen Hususların Kabul veya Red Nedenleri Gerekçeli Kararda Denetime Elverişli Şekilde ve Ayrıntılı Olarak Açıklanmadığı - Önceki Kararda Direnilmesinin Usul ve Yasaya Aykırı Olduğu )
• FAKTORİNG SÖZLEŞMESİNDE DÜZENLENEN HUSUSLAR ( Kabul veya Red Nedenleri Gerekçeli Kararda Denetime Elverişli Şekilde ve Ayrıntılı Olarak Açıklanmadığı - Önceki Kararda Direnilmesinin Usul ve Yasaya Aykırı Olduğu )
• MAHKEME KARARININ GEREKÇESİ ( O Davaya Konu Maddi Olguların Mahkemece Nasıl Nitelendirildiğini Kurulan Hükmün Hangi Nedenlere ve Hukuksal Düzenlemelere Dayandırıldığını Ortaya Koyduğu )
1086/m.388
2709/m.141/3
ÖZET : Bir mahkeme kararının gerekçesi, o davaya konu maddi olguların mahkemece nasıl nitelendirildiğini, kurulan hükmün hangi nedenlere ve hukuksal düzenlemelere dayandırıldığını ortaya koyar; kısaca, maddi olgular ile hüküm arasındaki mantıksal bağlantıyı gösterir. Tarafların o dava yönünden, hukuk düzenince hangi nedenle haklı veya haksız görüldüklerini anlayıp değerlendirebilmeleri ve Yargıtay'ın hukuka uygunluk denetimini yapabilmesi için, ortada, usulüne uygun şekilde oluşturulmuş; hükmün hangi nedenle o içerik ve kapsamda verildiğini ayrıntılarıyla gösteren, ifadeleri özenle seçilmiş ve kuşkuya yer vermeyecek açıklıktaki bir gerekçe bölümünün bulunması, zorunludur.

Yerel Mahkemece, taraflar arasında imzalanmış bulunan faktoring sözleşmesinin 8. maddesinde düzenlenen hususların kabul veya red nedenleri gerekçeli kararda denetime elverişli şekilde ve ayrıntılı olarak açıklanmamış olduğundan, önceki kararda direnilmesi usul ve yasaya aykırıdır.

DAVA : Taraflar arasındaki "yersiz ödenen bedelin iadesi" davasından dolayı yapılan yargılama sonunda; İstanbul 12.Asliye Ticaret Mahkemesince davanın reddine dair verilen 07.02.2007 gün ve 2006/23 E- 2007/21 K. sayılı kararın incelenmesinin davacı vekili tarafından istenilmesi üzerine, Yargıtay 19.Hukuk Dairesinin 15.05.2008 gün ve 2007/11609-2008/5342 sayılı ilamı ile;

( ... Davacı vekili, müvekkili ile davalı Conti Ltd.Şti. arasında factoring sözleşmesi imzalandığını, diğer davalıların sözleşmenin kefili olduğunu, davalı firmanın yurtdışına 16.7.2003 tarihli fatura ile 33.321.60 euro tutarında satış yaptığını, malın bedelinin muhabir factoring firması UPS Kapital tarafından davacıya garanti kapsamında ödendiğini, UPS Kapital firmasının malın bedeli için alıcı Schumacher Tektlvertıb firmasına yaptığı müracaatın malların ayıplı olduğu gerekçesiyle ödenmediğini, UPS Kapital firmasının alıcıya karşı açtığı davayı kaybettiğini, muhabir factoring firmasının ödemeyi geri istediğini, müvekkilinin muhabir factoring şirketine ödeme yaptığını, bu bedelin tahsili için çekilen ihtardan olumlu sonuç alınamadığını ileri sürerek 31.514 euronun tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.

Davalılar vekili cevabında, davacının factoring sözleşmesi uyarınca müvekkili şirketten aldığı temlik konusu alacağı UPS Kapital firmasına temlik ettiğini, bu nedenle davacının aktif husumet ehliyeti bulunmadığını, ihracat konusu malların eksiksiz ve her türlü ayıptan ari olarak ithalatçı firmaya teslim edildiğini, 19.7.2003 tarihli 24840 Euro'luk ihracatın factoring limiti yeterli olmadığından vesaik mukabili gerçekleştirildiğini, bu malların da eksiksiz olarak alıcıya teslim edildiğini, taraflar arasındaki factoring ilişkisinin senetlerin iadesi ile tasfiye olunduğunu, aradan 2 sene geçtikten sonra tasfiye edilmiş sözleşmeye dayanarak dava açılamayacağını belirterek davanın reddini istemiştir.

Mahkemece iddia, savunma ve toplanan delillere göre davalının malları ayıplı gönderdiğinin kanıtlanamadığı, ayıp iddiasının ciddi olmadığı, ithalatçının uyarı yazısına rağmen tüm ödemeleri yapan davacının kusurlu davrandığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiş, hüküm davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir

Davacı Şeker Factoring A.Ş ile davalı Conti Ltd.Şti. arasında 22.7.2003 tarihli 200.000 Euro bedelli factoring sözleşmesi imzalanmıştır. Sözleşmenin 8.maddesinde müşterinin temlik olunan alacakları factora ( davacı şirkete ) ödememesini malların maddi ve hukuki ayıptan ari olmasını garanti ettiği hükme bağlanmıştır. Davalı müşterinin garanti ettiği hususların ortaya çıkması halinde davacı factor ödediği bedeli müşteriden talep edebilir. Mahkemece sözleşmenin anılan bu hükmü gözetilerek bir karar verilmesi gerekirken yazılı şekilde hüküm kurulmasında isabet görülmemiştir... ),

Gerekçesiyle bozularak dosya yerine geri çevrilmekle yeniden yapılan yargılama sonunda; mahkemece önceki kararda direnilmiştir.

Hukuk Genel Kurulunca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve direnme kararının verildiği tarih itibariyle H.U.M.K.nun 2494 sayılı Yasa ile değişik 438/II.fıkrası hükmü gereğince duruşma isteğinin reddine karar verilip dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra gereği görüşüldü:

KARAR : Hukuk Genel Kurulu önüne gelen uyuşmazlık; Yerel Mahkeme kararında taraflar arasında imzalanan faktoring sözleşmesinin 8. maddesinin tartışılıp tartışılmadığı noktasındadır.

Uyuşmazlığın çözümü noktasında öncelikle yeri gelmişken kararların gerekçe içermesi konusunda açıklama yapılmasında yarar bulunmaktadır.

Bir mahkeme kararının gerekçesi, o davaya konu maddi olguların mahkemece nasıl nitelendirildiğini, kurulan hükmün hangi nedenlere ve hukuksal düzenlemelere dayandırıldığını ortaya koyar; kısaca, maddi olgular ile hüküm arasındaki mantıksal bağlantıyı gösterir.

Tarafların o dava yönünden, hukuk düzenince hangi nedenle haklı veya haksız görüldüklerini anlayıp değerlendirebilmeleri ve Yargıtay'ın hukuka uygunluk denetimini yapabilmesi için, ortada, usulüne uygun şekilde oluşturulmuş; hükmün hangi nedenle o içerik ve kapsamda verildiğini ayrıntılarıyla gösteren, ifadeleri özenle seçilmiş ve kuşkuya yer vermeyecek açıklıktaki bir gerekçe bölümünün bulunması, zorunludur.

Bütün mahkemelerin her türlü kararlarının gerekçeli olarak yazılması gerektiğini öngören Anayasa'nın 141/3. maddesi ve ona koşut bir düzenleme içeren Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu'nun 388. maddesi, işte bu amacı gerçekleştirmeye yöneliktir
.

Bu genel açıklamaların ışığında somut olaya bakıldığında, Yerel Mahkemece, taraflar arasında imzalanmış bulunan faktoring sözleşmesinin 8. maddesinde düzenlenen hususların kabul veya red nedenleri gerekçeli kararda denetime elverişli şekilde ve ayrıntılı olarak açıklanmamış olduğundan, Hukuk Genel Kurulu'nca da benimsenen Özel Daire bozma kararına uyulmak gerekirken, önceki kararda direnilmesi usul ve yasaya aykırıdır. Bu nedenle direnme kararı bozulmalıdır.

SONUÇ : Davacı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile, direnme kararının Özel Daire bozma kararında ve yukarıda gösterilen nedenlerden dolayı HUMK.nun 429.maddesi gereğince BOZULMASINA, istek halinde temyiz peşin harcının iadesine, 15.07.2009 gününde oybirliği ile karar verildi.

yarx


Karar KAZANCI'dan alınmıştır.
Old 09-05-2012, 10:20   #22
Avukat Hakan Eren

 
Varsayılan Yeni HMK

Gerekçe(sizlik) konusunun bir de 6100 sayılı HMK boyutu var.

Bu yasa, 27. madde hükmü ile hukuki dinlenilme hakkını tanımlamış ve koruma altına almıştır.

Hukuki dinlenilme hakkının görünümlerinden biri de maddenin (c) bendinde yer alan "gerekçe" zorunluluğudur.

Alıntı:


Hukuki dinlenilme hakkı

MADDE 27- (1) Davanın tarafları, müdahiller ve yargılamanın diğer ilgilileri, kendi hakları ile bağlantılı olarak hukuki dinlenilme hakkına sahiptirler.
(2) Bu hak;
a) Yargılama ile ilgili olarak bilgi sahibi olunmasını,
b) Açıklama ve ispat hakkını,
c) Mahkemenin, açıklamaları dikkate alarak değerlendirmesini ve kararların somut ve açık olarak gerekçelendirilmesini,
içerir.

Özetle, gerekçesizlik, hukuki dinlenilme hakkının ihlali; hukuki dinlenilme hakkının ihali ise adil yargılanma hakkının ihlalidir.
Old 15-06-2013, 11:55   #23
Armağan Konyalı

 
Varsayılan

Üyemiz Sayın Hâkim Hilmi Şeker'in GEREKÇE hakkındaki isabetli görüşlerini izlemek için tıklayınız:

http://www.youtube.com/watch?v=P618LBAyMeY&noredirect=1


Saygılarımla
Old 20-08-2013, 18:18   #24
hilmiseker

 
Varsayılan

Gerekçe adına sonsuz teşekkür...değerli meslektaşlarım..
Yanıt


Şu anda Bu Konuyu Okuyan Ziyaretçiler : 1 (0 Site Üyesi ve 1 konuk)
 

 
Forum Listesi

Benzer Konular
Konu Konuyu Başlatan Forum Yanıt Son Mesaj
Boşanma Davasında Mahkeme Masrafları Ne Kadar Olur? Konuk Kadınlara Hukuki Destek Merkezi (KAHDEM) 2 25-07-2008 11:49
TCK m.83 ile ilgili mahkeme kararı diclee Hukuk Soruları 2 17-02-2008 15:34


THS Sunucusu bu sayfayı 0,09473205 saniyede 14 sorgu ile oluşturdu.

Türk Hukuk Sitesi (1997 - 2016) © Sitenin Tüm Hakları Saklıdır. Kurallar, yararlanma şartları, site sözleşmesi ve çekinceler için buraya tıklayınız. Site içeriği izinsiz başka site ya da medyalarda yayınlanamaz. Türk Hukuk Sitesi, ağır çalışma şartları içinde büyük bir mesleki mücadele veren ve en zor koşullar altında dahi "Adalet" savaşından yılmayan Türk Hukukçuları ile Hukukun üstünlüğü ilkesine inanan tüm Hukukseverlere adanmıştır. Sitemiz ticari kaygılardan uzak, ücretsiz bir sitedir ve her meslekten hukukçular tarafından hazırlanmakta ve yönetilmektedir.