Ana Sayfa
Kavram Arama : THS Google   |   Forum İçi Arama  

Üye İsmi
Şifre

El Atmanin Önlenmesi Davası

Yanıt
Old 23-01-2014, 09:50   #1
halit pamuk

 
Varsayılan El Atmanin Önlenmesi Davası

EL ATMANIN ÖNLENMESİ DAVASI

1) a)Geçerli olmayan hukuk işleme dayanarak zilyet olan kişiye el atmanın önlenmesi davası açılabilecektir.


Geçerli kira sözleşmesine dayanmadan kayden davacıya ait taşınamazı kullanan kişiye bu davanın açılacağı hakkında (1. HD, 14.1.2008, 10243/82)
Resmi şekilde irtifak hakkı sözleşmesi yapılmamışsa, el atamanın önlenmesi davası açılabilir. (14. HD, 16.06.2010, 5997/7189)
“Dava, çaplı taşınmaza elatmanın önlenmesi isteğine ilişkindir. Türk Medeni Kanunu'nun 683. maddesinde düzenlendiği üzere, bir şeye malik olan kimse hukuk düzeninin sınırları içinde o şey üzerinde dilediği gibi kullanma, yararlanma ve tasarrufta bulunma yetkisine sahiptir. Malik, malını elinde bulunduran kimseye karşı istihkak davası açabileceği gibi her türlü haksız el atmanın önlenmesini de dava edebilir. Somut olaya gelince; Mahkemece, davacının, davalı tarafla arasında bir kira ilişkisinin olduğunu dolaylı olarak kabul ettiği gerekçesi ile davanın reddine karar verilmiştir. Ne var ki; davalılar tarafından yapılmış bir kiracılık savunması bulunmadığı gibi, davalı Zilfiye'nin 03.02.2011 tarihili oturumda vermiş olduğu savunmasında açıkça davacı ile arasında bir kira sözleşmesinin bulunmadığını, eski maliklerin rızası ve acımaları sebebi ile taşınmazda oturduğunu ikrar ettiği görülmektedir. O halde; davacının mülkiyet hakkına üstünlük tanınarak davanın kabulüne karar verilmesi gerekir.” (1. HD Esas : 2012/14613 Karar : 2013/3382 Tarih : 07.03.2013)
Geçit hakkına sahip olmayan kişilerin taşınmazdan geçmesi halinde el atamanın önlenmesi dava açılabileceği hakkında (1. HD. 27.5.2004, 10937/11749)

b) Harici satım sözleşmelerinde bedel ödenmedikçe el atmanın önlenmesi talep edilemez. Ancak üçüncü kişi ile yapılan satım sözleşmelerinde bu ilke uygulanmaz.
“Dava, çaplı taşınmaza elatmanın önlenmesi isteğine ilişkindir. tapuda kayıtlı olan bir taşınmazın TMK 706, BK 213 ve 2644 sayılı tapulama kanununun 26. maddeleri hükmü uyarınca, resmi olarak yapılmayan satışına değer verilemez. Ne var ki, haricen satın alma olgusu satın alan bakımından TMK'nun 994. maddesi ve 10.07.1940 tarih 2/77 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararı uyarınca bedelden kaynaklanan kişisel hak sağlar. Bu durum da, bedel ödenmedikçe taşınmazı haricen satın alanın taşınmazdan tahliye edilmesi istenemez. Başka bir ifade ile değinilen kişisel hak kural olarak satın alan yararına taşınmazı kullanma bakımından hapis hakkı sağlayacağı kuşkusuzdur. Genel ilke bu olmakla birlikte davalının taşınmazı haricen satın aldığı kişi ile davalı arasındaki sözleşme ye dayalı harici satış bedelinden kaynaklanan kişisel hakkını kendi bayiine karşı ileri sürebileceğinden davacının mülkiyet hakkı karşısında haricen satın almaya değer verilemez. Böylesi bir durumda davalının haricen satın almadan kaynaklanan hapis hakkına sahip olmayacağı da açıktır. Bu durumda TMK'nun 683. maddesinden kaynaklanan davacının mülkiyet hakkına değer verilerek mutlak olarak davalının elatmasının önlenmesine karar verilmesi gerekir.” (1. HD, Esas : 2012/16993 Karar : 2013/4065 Tarih : 21.03.2013)
“Bu durumda harici satış sözleşmesinin lehtarına hapis hakkı sağlayacağı düşünülmek ve 1940 tarih 2/77 Sayılı İçtihadı Birleştirme Kararıyla Türk Medeni Kanununun 994 üncü maddesi hükmünde öngörülen hapis hakkı değerlendirilmek suretiyle olumlu ya da olumsuz bir karar verilmesi gerekirken yazılı olduğu üzere hüküm kurulmuş olması DOĞRU DEĞİLDİR” (1. HD, Esas : 2010/7150Karar : 2010/8285 Tarih : 15.07.2010)

2. KONU;
a) El atmanın önlenmesi davasının konu taşınmaz mal, kamu malı ise;
Özel mülk üzerinde, kamu malı olsa(cami) dahi el atmanın önlenmesi davası açılabileceği yönünde… (HGK. 3.2.2010, 2010/4-4 K, 2010/56)

b) İşgalci kusursuz ise;
El atmanın davalının kusuruna dayanmasına gerek yoktur.

c) Muhdesat şerhi bulunuyorsa;
Muhdesat şerhinin malikinin el atmanın önlenmesi talebine engel olmayacağına dair (1. HD, 21.10.2004, 10937/11749)
“Öte yandan, 3194 sayılı Yasa'nın 18. maddesi uyarınca, bina şerhi kişisel hak sağlar.Somut olayda, kişisel hak da, şerh sahibi R. K.'a aittir.Defterdar tarafından yapılan kira sözleşmelerinin, tarafı olmadıkları için davacıları bağlamayacağı da kuşkusuzdur.” (1. HUKUK DAİRESİ E. 2012/8262 K. 2012/12236 T. 5.11.2012)”


d) Satış vaadi sözleşmesi varsa;
Satış vaadi sözleşmesi bulunması, almayı vaat edenin el atmasını haklı kılmaz. (HGK. 26.1.1978, 531/715)
e) El atmanın önlenmesi davasına konu müdahale dolaylı olabilir mi?
El atmanın önlenmesi davasına konu müdahale doğrudan olabileceği gibi dolaylı da olabilir.
“Bilindiği üzere, mülkiyet hakkının içeriği TMK.nun 683 üncü maddesinde "Bir şeye malik olan kimse, hukuk düzeninin sınırları içinde, o şey üzerinde dilediği gibi kullanma, yararlanma ve tasarrufta bulunma YETKİSİNE SAHİPTİR. Malik, malını haksız olarak elinde bulunduran kimseye karşı istihkak davası açabileceği gibi, her türlü haksız elatmanın önlenmesini de dava edebilir." ŞEKLİNDE DÜZENLEMİŞTİR. Malikin anılan maddedeki koruma yetkisinin, mülkiyet hakkına yöneltilen doğrudan müdahaleler yanında, somut olayda olduğu gibi dolaylı müdahaleleri ve sataşmaları da KAPSADIĞI AÇIKTIR.” (1. Hukuk Dairesi Esas : 2008/12028 Karar : 2009/956 Tarih : 28.01.2009)
f) Hukuki ya da sözlü el atma varsa;
El atma, hukuki ve sözlü de olabilir. (14. Hukuk Dairesi, Köy tüzel kişiliğinin Belediyeye karşı meranın imar planına içine alması ile ilgili olarak açtığı el atmanın önlenmesi davasını kabul etmiştir. -------30.9.2004,6220/6412)
g) Tapulama dışı bırakılan bir yer ise;
Tapulama dışı bırakılan yerde, tapulama öncesine kayda dayanarak el atmanın önlenmesi davası açılmayacağı hakkında (1. HD, 12.3.1987, 269/1932)

3. El atmanın önlenmesi davası kesin hüküm teşkil eder mi?
“Bilindiği gibi, elatmanın önlenmesi davalarında verilen kararlar kesin hüküm niteliğinde olmayıp, bu kararlarla çapta belirtilen kadastral sınırların değiştirilmesi MÜMKÜN DEĞİLDİR.” (Esas : 2008/11990 Karar : 2009/806 Tarih : 26.01.2009)
Davacının önceki davadaki feragat beyanın kesin hüküm teşkil etmeyeceği ve müdahale sürdükçe veya yenilendikçe dava açabileceği hakkında (1. HD, 23.5.2002, 2957/3811)
“Öte yandan,davalının çekişmeli taşınmazlarda fiilen el atmasını ya da hak iddia edip sataşma yaratması durumu ortaya çıktığında davacının zamana bağlı kalmaksızın ( her zaman) yeni bir el atmanın önlenilmesi davasını açabileceği DE KUŞKUSUZDUR” (Esas : 2001/4753 Karar : 2001/5206 Tarih : 01.01.2001)

4. El atmanın önlenmesi davası herhangi bir süreye tabi midir?
. Paylı mülkiyette taşınmazdan yararlanamayan paydaş, engel olan öteki paydaşlara her zaman el atmanın önlenmesini isteyebilir” (1. HD, 14.10.2004, 2004/10776 R, 2004/11214)

5. El atmanın önlenmesi davasında aktif husumet ehliyeti;
Malik, paydaş ya da elbirliği mülkiyetinde ortak da, sınırlı ayni hak sahibi de bu davayı açabilir.
“Dosya içeriğinden, toplanan delillerden; özellikle eksiğin tamamlanması yoluyla getirtilen çap kayıtlarından dava tarihinden davacı Refika'nın çekişme konusu 7 parsel sayılı taşınmazda paydaş OLDUĞU SABİTTİR.O halde; mahkemece, davacının dava tarihi itibariyle mülkiyetten kaynaklanan bir hakkının bulunmadığından bahisle davanın reddine karar verilmiş olması DOĞRU DEĞİLDİR.( 1. HD Esas : 2007/7031Karar : 2007/8686 Tarih : 20.09.2007)
Köy sakini davacının kamu malı olan köy yolundan yararlanmasına engel olan kişi aleyhine dava açmakta korunmaya değer hukuki yaran bulunduğu açıktır.” ( Hukuk Genel Kurulu Esas : 2001/14-443 Karar : 2001/458 Tarih : 30.05.2001)
Mevcut tapu kayıt örneğine göre, müşterek ticari alan niteliğindeki 735 sayılı bağımsız bölüm maliki 1 ila 733 numaralı bağımsız bölümler malikleridir. Dava ise bunlar tarafından değil, A... G... İş Merkezi adına yönetim kurulu tarafından açılmıştır. Oysa, yasanın yukarıda sözü edilen hükmü mülkiyet Hakkına dayalı davaları açma yetkisini taşınmazın maliki kim ise ona tanımıştır. Kısaca belirtmek gerekir ki, mülkiyet hakkına dayalı olarak açılan bu davada davacı yönetim kurulunun aktif dava ehliyeti bulunmamaktadır (14. HUKUK DAİRESİ E. 2012/4615 K. 2012/5546 T. 16.4.2012)

Dava, çaplı taşınmaza elatmanın önlenmesi ve yıkım isteğine ilişkindir. Adliye sarayı'nın mülkiyeti, arzın maliki olan hazine'ye aittir ve hazine tarafından adliye sarayı olarak kullanılmak üzere adalet bakanlığı'na tahsis edilmiştir. Bakanlık veya onun temsilcisi ile davalı banka arasında sözleşme devam ettiği sürece maliye bakanlığı tarafından açılan eldeki davanın dinlenemeyeceği gözetilerek davanın reddine karar verilmesi gerekir. 1. HUKUK DAİRESİ E. 2011/8788 K. 2011/10614 T. 20.10.2011)

6. El atmanın önlenmesi davası paydaşlar arasında açılırsa;
Paydaşlar arasında da el atmanın önlenmesi davası açılabilir. Bu durumda, harici bir taksim sözleşmesi, özel parselasyon planı veyahut fiili kullanma biçimi oluşup oluşmadığı özenle üzerinde durulmalı, yoksa müşterek mülkiyet hükümlerine karar verilmelidir. (1. HD, 21.1.2011, 520/1896)
Paydaş, payından daha az kullandığı gerekçesiyle dava açarsa, el atmanın önlenmesi davası ile değil; kesin sonuç getiren taksim ve şuyun satış yoluyla giderilmesi davası açmak suretiyle çözümlenmesi gerekir. (1. HD, 7.10.2004, 10801/10820)
“Somut olaya gelince, fen bilirkişisi tarafından saptanan duruma göre tüm paydaşları bağlayan fiili bir kullanma biçiminin OLUŞMADIĞI AÇIKTIR. Bu durumda uyuşmazlığın paylı mülkiyet hükümlerine göre ÇÖZÜMLENECEĞİ KUŞKUSUZDUR. Tanık beyanında, davacının taşınmazda kullandığı bir yer bulunmadığını bildirdiğine göre,davacının payı oranında elatmanın önlenmesi isteğinin kabulüne karar verilmesi gerekirken, gerçekten fiili kullanma biçimi varmış ve çekişmeli bölüm de davacının kullanımına bırakılmış gibi kabul edilerek yazılı şekilde karar verilmiş olması DOĞRU DEĞİLDİR.”(1. HD. Esas : 2013/784 Karar : 2013/4600 Tarih : 01.04.2013)

7. El atmanın önlenmesi davasında husumet kime yöneltilmelidir?
Somut olayda, haksız el atma eylemini fiilen gerçekleştirenin kim olduğu konusunda herhangi bir araştırma yapılmadan, sadece davalının ibraz ettiği belge suretleri esas alınarak hüküm kurulmuştur. Hal böyle olunca, mahallinde keşif yapılması, tarafların tüm delillerinin toplanması ve sonucuna göre bir karar verilmesi gerekirken, eksik soruşturma ile yetinilerek hüküm kurulması doğru olmadığı gibi; haksız el atma eyleminin davalı tarafından gerçekleştirilmediğinin anlaşılması halinde dahi, taraf teşkili bakımından 6100 sayılı HMK'nın 124. maddesindeki koşulların değerlendirilmesi gerektiğinin düşünülmemesi de isabetsizdir.” (1. HD, Esas : 2013/1852 Karar : 2013/3016 Tarih : 01.03.2013)

Mahkemece, davacının taşınmaz üzerindeki evde mülkiyet hakkı olmadığı, bu nedenle taraf ehliyeti bulunmadığı gerekçesiyle dava şartı yokluğundan davanın reddine KARAR VERİLMİŞTİR.Ne var ki, davacının çekişme konusu taşınmazın paydaşlarından olduğu; bunun yanında, taşınmazdaki evle ilgili muhtesat şerhi lehtarı ölü Abdullah Kozanoğlu'nun mirasçıları arasında bulunduğu anlaşıldığına göre, eldeki dava bakımından taraf ehliyetinin yokluğundan söz EDİLEMİYECEĞİ AÇIKTIR.” (Esas : 2013/1907 Karar : 2013/3018 Tarih : 01.03.2013)

“Dava, haksız eylem niteliği taşıyan el atmanın önlenmesi isteğine ilişkin olup, bu tür davalar haksız eylemi gerçekleştiren bir başka anlatımla taşınmazı bizzat kullanan kişi aleyhine açılır.Somut olayda, dava dilekçesinin davalıya ilanen tebliğ edildiği, yapılan zabıta araştırmasında davalı Arif Kibar'ın davaya konu olan taşınmazın bulunduğu adresten ayrıldığı, bu yerde eşinin ve çocuklarının oturduğu, davalının bu adreste bulunmadığının BİLDİRİLDİĞİ GÖRÜLMEKTEDİR.Bu durumda, davalının taşınmazı kullanıp kullanmadığı yönünde hükme yeterli bir araştırma yapıldığını söyleyebilme OLANAĞI YOKTUR.Hal böyle olunca, tarafların tüm delillerinin toplanması, davalının taşınmazı kullanıp kullanmadığının duraksamaya yer vermeyecek şekilde açıklığa kavuşturulması hasıl olacak sonuca göre bir karar verilmesi gerekirken noksan soruşturmayla yetinilerek yazılı şekilde hüküm kurulmuş olması DOĞRU DEĞİLDİR.” (1.HD, Esas : 2010/5005 Karar : 2010/6178 Tarih : 31.05.2010)
“Hemen belirtilmelidir ki;davacı orman idaresinin Orman Yasasından kaynaklanan yetkilerini kullanabilmesi başka bir anlatımla ormanın varlığını koruma yönünden girişimlerinin engellenmemesi için bir talepte bulunduğu takdirde bu tür bir dava hazineye karşı da dinlenebilme olanağı kazanabilir.Ne var ki,davalı hazinenin orman niteliğine aykırı bir elatması isbat EDİLMİŞ DEĞİLDİR.” (Esas : 2001/4981 Karar : 2001/5379 Tarih : 01.01.2001)

Müdahaleyi teşvik edenlere de bu dava açılabilir.

8. A) Zilyetlikte haklılık söz konusu ise;
Tapu kaydına dayalı el atmanın önlenmesi davalarında davalı lehine kira sözleşmesinin varlığı anlaşılırsa, görevsizlik kararı değil; ispat edilemeyen davanın reddine karar verilir. (1. HD, 29.9.1997, 10002/11179)

B) Muvafakate dayalı zilyetliklerde, dava açılması muvafakatin geri alındığı anlamına gelir mi?
“Davacı, davalıların çekişmeli taşınmazı dava dışı 3. kişiden kiralamak suretiyle haksız olarak elattıklarını ileri sürüp, eldeki davayı açmış olup, çap ayakta kaldığı sürece davacının Türk Medeni Kanununun 683 üncü maddesinden kaynaklanan haklarını kullanmasında yasal bir ENGEL BULUNMAMAKTADIR. Keza, davacı adına tapuda kayıtlı bulunan taşınmazın 3. kişi tarafından davalılara kiraya verilmesi davacıyı bağlamayacağı gibi malik olmayan 3. kişinin davalıyla yaptığı savunulan kira ilişkisine davacının icazet verdiği de KANITLANMIŞ DEĞİLDİR. Öte yandan, davalının taşınmazı kullanma sebebinin muvafakata dayalı olmadığı DA AÇIKTIR. Bir bakıma muvafakata dayalı olduğu varsayılsa bile dava açılmakla muvafakatın geri alındığı KABUL EDİLMELİDİR.” (Esas : 2008/8601 Karar : 2008/10852 Tarih : 27.10.2008)
“”Tüm bu açıklamalar ışığında olaya bakıldığında, dava edilen meskenin aile konutu olmadığı SONUCUNA VARILMAKTADIR. Boşanma davasının açılmasıyla birlikte eşler ayrı yaşama hakkına sahip olduklarına, davacının oğlu, davalı Belkıs’ın eşi Metin halen annesiyle oturduğuna ve eşler fiilen ayrı yaşadıklarına davacıyla davalılar arasında akdi bir ilişki bulunmadığına, özellikle kayıt malikini bağlayacak nitelikte ve taşınmazın aile konutu olması bağlamında taraflar arasında hukuki bir ilişki kurulmadığına, öte yandan kayıt maliki davacının 09.05.2007 tarihli dilekçesinde evlilik birliğinin devam ettiği sürece oğluna oturma izni verdiği şeklindeki beyanın karı kocanın fiilen birlikte yaşaması şeklinde kabul edilmesi gerektiğine, aksi takdirde dava açılmasının bir sebep ve anlamı olmayacağına, davalılar bu yerde kayıt maliki davacının muvafakatiyle oturduklarına, dava açılmakla muvafakat geri alındığına, muvafakatin geri alındığına ilişkin ihtarname keşide edilmesine gerek olmadığına göre artık davacıların taşınmazda haksız elatan konumunda OLDUKLARI KUŞKUSUZDUR. (Esas : 2008/10633 Karar : 2008/10954 Tarih : 28.10.2008)


C) Davacı ile davalının baba- oğul olması;
“Çekişmeli taşınmazın davacı babaya ait olduğu davalı oğlunun hiçbir haklı nedene dayanmaksızın OTURDUĞU ANLAŞILMAKTADIR.Hal böyle olunca el atmanın önlenmesi davasının kabulü gerekirken yasal olmayan gerekçelerle REDDEDİLMESİ İSABETSİZDİR. Davacının temyiz İTİRAZLARI YERİNDEDİR.” ( 1. HD Esas : 2000/11937 Karar : 2000/12760 arih : 01.01.2000)


9. Dava açılması hakkın kötüye kullanması olarak nitelendirilebilir mi?
Geçersiz sözleşmeye dayanarak 8 yıl oturan kişiye Belediyenin açtığı el atmanın önlenmesi davasının hakkın kötüye kullanılması niteliğinde olduğu hakkında (1. HD, 19.4.1984, 4128/4128)

10. Görevli Mahkeme;
. El atmanın önlenmesi davasında görevli mahkeme Asliye Hukuk Mahkemesidir.
“Somut olayda, taraflar arasında iş akdi mevcut olup, davalı işçi, iş akdiyle kendisine tanınan hakka dayalı olarak davacı işveren tarafından işçisine tahsis edilen lojmanda İKAMET ETMEKTEDİR. O halde, iş akdine dayalı olarak kullanılan bir hakkın sona erdirilmesine yönelik işbu el atmanın önlenmesi davasının 5521 sayılı İş Mahkemeleri Kanunu'nun 1 inci maddesi uyarınca iş mahkemelerinde GÖRÜLMESİ GEREKMEKTEDİR.” (Hukuk Genel Kurulu Esas : 2012/13-646 Karar : 2012/1383 Tarih : 26.12.2012)
“Dava dilekçesi içeriğinden, davacının, maliki olduğu bağımsız bölüme davalının haklı bir nedene dayanmaksızın müdahale ettiğini ileri sürerek eldeki davayı açtığı anlaşılmakta olup; anılan isteğin 4721 sayılı TMK'nın 683. maddesinden kaynaklandığı ve uyuşmazlığın çözümünün 6100 sayılı HMK'nın 2. maddesi çerçevesinde asliye hukuk mahkemesinin görevinde bulunduğu açıktır. Hal böyle olunca, işin esasının incelenmesi ve sonucuna göre bir karar verilmesi gerekir.” (1. HD, Esas : 2013/1550 Karar : 2013/2470 Tarih : 22.02.2013)
“Bilindiği üzere, mahalli hukuk mahkemelerinde görülmekte olan kadastroyla ilgili (3402 sayılı Yasanın 25 inci maddesi gereğince kadastro mahkemesinin görevine giren) ve henüz kesinleşmemiş bulunan taşınmaz mala ilişkin davalar hakkında o taşınmaz mal için kadastro tutanağı düzenlendiği tarihte bu mahkemelerin görevinin sona ereceği ve davalara ait dosyaların re'sen Kadastro Mahkemesine devredileceği 3402 sayılı Kadastro Yasasının 27 nci maddesi HÜKMÜ GEREĞİDİR. El atmanın önlenmesi ve tescil davalarının taşınmazın mülkiyetiyle (aynıyla) ilgili olduğu ve Kadastro Kanununun 25 inci maddesi hükmü gereğince kadastroyu ilgilendirdiği, başka bir ifadeyle, taraflar arasındaki çekişmenin Kadastro Mahkemesinin görevine girdiği ve anılan Mahkemece uyuşmazlığın GİDERİLECEĞİ TARTIŞMASIZDIR. (1. HD, Esas : 2009/3492 Karar : 2009/4994 Tarih : 29.04.2009)
“Dava; bağımsız bölüme elatmanın önlenmesi ve ecrimisil isteklerine ilişkindir. Boşanma davasından önce davacı ile davalı tarafından ortak mesken olarak kullanılan mülkiyeti davacıya ait olan taşınmazda davalının oturması üzerine, davacı tarafından elatmanın önlenmesi ve ecrimisil davası açılmış olup, Türk Medeni Kanununun 683. maddesinden kaynaklanan mülkiyet hakkına dayanan davanın aile mahkemesinde görülmeyip, genel mahkemelerde çözüme kavuşturulması gerekir.” 1. Hd E. 2013/639 K. 2013/1858 T. 13.2.2013)



12 El atamanın önlenmesi davalarında verilen kararların infazı için kesinleşmesi gerekir mi?

Davalılar mülkiyet iddiasında bulunmadığı sürece el atmanın önlenmesi davaları kesinleşmeden icraya konulabilir.
“Taşınmazın aynının ihtilaflı olduğu hallere ilişkin ilamların kesinleşmeden icraya konulamayacağı yasa HÜKMÜ GEREĞİDİR. Ne var ki, taraflar arasında görülen el atmanın önlenmesi davasında davalılar bir mülkiyet iddiasında bulunmamışlar, bu hususta bir dava DA AÇMAMIŞLARDIR. Takibe konu hususunda el atmanın önlenmesine ilişkin karar değil, YARGILAMA GİDERLERİDİR. Asıl olan mülkiyet hakkına üstünlük tanınması, malikin malına bir an evvel kavuşmasını temin etmek olduğuna ve müdahale edenler tarafından mülkiyete yönelik bir istemde de bulunulmamış bulunmasına göre yargılama giderine ilişkin ilamın icraya konulması için kesinleşmesinin gerekmeyeceği hususu Hukuk Genel Kurulu çoğunluğu tarafından KABUL EDİLMİŞTİR.” (HGK. Esas : 2012/12-823 Karar : 2012/780 Tarih : 14.11.2012)


13. Yekili Mahkeme;
. El atmanın önlenmesi davalarında taşınmazın bulunduğu yer, kesin yetkilidir.
“Dosya içeriğine, toplanan delillere hükmün dayandığı yasal ve hukuksal gerekçeye ve delillerin takdirinde bir isabetsizlik bulunmamasına özellikle taşınmazın fiilen içinde yer aldığı Kadıköy Adli Yargı çevresinin yetkili olduğu ve anılan yetkinin HUMK.nun 13 üncü maddesi gereğince kamu düzeniyle ilgili bulunduğu gözetilmek suretiyle yetkisizlik kararı verilmesinde bir isabetsizlik olmadığına göre; davalının temyiz itirazı YERİNDE DEĞİLDİR.” (1. HD. Esas : 2005/8800 Karar : 2005/9668 Tarih : 01.01.2005)

“Bilindiği ve uygulamada kabul edildiği üzere, idari taksimatta yapılan değişiklik nedeniyle dava konusu taşınmazların başka bir mahkemenin Adli Yargı çevresine dahil edilmesi halinde, verilecek kararın teknik anlamda bir yetkisizlik kararı değil devir kararı niteliğinde olduğu ve bu çerçevede hukuki sonuç DOĞURACAĞI TARTIŞMASIZDIR.” (Esas : 2010/1304 Karar : 2010/2612 Tarih : 10.03.2010)

14. El atmanın önlenmesi davalarında ispat;
Hemen belirtilmelidir ki, elatmanın önlenmesi davalarında tarafların gösterecekleri tanıklar HUMK.nun 259 uncu maddesi hükmü uyarınca taşınmaz başında dinlenmek suretiyle taşınmazı kimlerin kullandığı belirlenerek neticeye gidilmesi İKTİZA ETMEKTEDİR.” (Esas : 2010/939 Karar : 2010/2217 Tarih : 01.03.2010)
“Bilindiği üzere, çaplı taşınmaza el atmanın önlenilmesi davalarında öncelikle çap kaydının yada kayıtlarının getirtilerek tarafların tüm delilleri toplanılmalı, dosya keşfe hazır hale geldikten sonra yapılacak uygulamada çekişmeli yer ile yanların ellerinde bulunan kısımların sınırları tarafların ortak beyanlarına göre açıklığa kavuşturulmalı, gerektiğinde bu yön taşınmaz başında dinlenecek yerel bilirkişi ve tanık sözleriyle kuşkuya yer bırakmayacak BİÇİMDE SAPTANMALIDIR. Daha sonra belirlenen bu durum göz önünde tutularak hazır bulundurulan kadastro fen memuru veya mühendisi sıfat ve yeteneğini taşıyan uzman bilirkişi veya bilirkişilere kadastro sırasında konan nirengi noktalarından, bunlar yoksa hem paftada hem arazide mevcut sabit noktalardan yararlanılarak takometrik aletlerle kadastral yöntemlere uygun biçimde ölçüm yaptırılmalı; bilirkişilerden uygulamayı yansıtan, infazı sağlamaya yeterli ve özellikle davacı tarafın taşınmazına bir tecavüzün bulunup bulunmadığını varsa miktarını açıkça gösteren kroki ve RAPOR ALINMALIDIR. (1.HD Esas : 2008/8267 Karar : 2008/10647 Tarih : 22.10.2008”


15. Dava konusu edilmeyen kısım ıslahla dava konusun hale getirebilir mi?
“Ne var ki, HUMK.nun 87/son maddesinin Anayasa Mahkemesince iptalinden sonra ıslah yoluyla müddeabihin arttırılması olanaklı hale gelmişse de, dava edilmeyen bir hususun ıslahla dava konusu haline getirilmesine yasal olanak bulunmadığından, keşif sonrası düzenlenen krokide (C) harfiyle gösterilen kısım hakkında usulü dairesince dava açılmadığı halde anılan kısmın ıslah yoluyla hüküm kapsamına alınması DOĞRU DEĞİLDİR. (1. HD. Esas : 2009/13364 Karar : 2010/984 Tarih : 03.02.2010)
(Islahla dava dilekçesinde istenmeyen ecrimisil talep edilmiş) “Yapılan yargılamalar sırasında teknik bilirkişiler tarafından dosyaya ibraz olunan ve hükme esas alınan 15.07.2011 tarihli gerekçeli raporda davacının çekişmeli yer nedeni ile 7833,00 TL ecrimisil talep edebileceği belirlenmiştir. Mahkemece, belirlenen bu bedel ecrimisil olarak hüküm altına alınması gerekirken, ıslah dilekçesi nazara alınmadan daha az bir miktara hükmolunması doğru görülmemiş, kararın bu nedenle bozulması gerekmiştir. (14. HUKUK DAİRESİ E. 2013/2453 K. 2013/4300 T. 22.3.2013)











Old 05-11-2018, 08:18   #2
Serdar EYİLER

 
Varsayılan

Elinize sağlık meslektaşım. Çok faydalı ve öz bilgiler...
Old 06-03-2019, 11:14   #3
Av.ozgesah

 
Varsayılan

Merhabalar, iki arsa sınırında bulunan ağaçların dallarının diğer arsaya sarkmasıyla arsanın gölgede kalması ve tarımsal verimin düşmesi nedeniyle müdahalenin meni davası açılabilir mi?
Old 06-03-2019, 14:20   #4
Serdar EYİLER

 
Varsayılan

Alıntı:
Yazan Av.ozgesah
Merhabalar, iki arsa sınırında bulunan ağaçların dallarının diğer arsaya sarkmasıyla arsanın gölgede kalması ve tarımsal verimin düşmesi nedeniyle müdahalenin meni davası açılabilir mi?

14. Hukuk Dairesi 2014/1439 E. , 2014/2367 K.

"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ : Bafra 3. Asliye Hukuk Mahkemesi
TARİHİ : 03/04/2013
NUMARASI : 2012/70-2013/206

Davacı tarafından, davalılar aleyhine 03.10.2011 gününde verilen dilekçe ile zarar veren ağaçların kesilmek suretiyle elatmanın önlenmesi istenmesi üzerine yapılan duruşma sonunda; davanın kabulüne dair verilen 03.04.2013 günlü hükmün Yargıtayca incelenmesi davalılar vekili tarafından istenilmekle süresinde olduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra dosya ve içerisindeki bütün kağıtlar incelenerek gereği düşünüldü:
_K A R A R_

Davacı, davalıların ortak sınıra 3 metre mesafede meyve ağaçları diktiklerini, dikilen ağaçların arazisine gölge yaptığını ve zarar verdiğini ileri sürerek ağaçların kesilmesini istemiştir.
Davalılar ise ağaçların kendi arazilerinde standartlara uygun geriye çekilmiş bir vaziyette dikildiğini, zarar vermediğini, davanın reddini savunmuştur.
Mahkemece keşif sonucu düzenlenen ziraatçi bilirkişinin 28.02.2013 tarihli raporu ve 26.03.2013 tarihli ek raporuna göre davacıya ait ... parsel sayılı taşınmazın sınırına 250 cm'den yakın dikilmiş 15-20 yaşlarındaki fındık ağaçlarının en az 250 cm uzağa çekilmesi ve davacının parseline 1-1,5 m mesafede olan ceviz ağacı ile davacının ...parsel sayılı taşınmazının sınırına 250 cm'den daha yakın olan davalı ...ve...parsel sayılı taşınmazlardaki ağaçların kesilerek müdahalenin önlenmesine karar verilmiştir.
Hükmü davalılar vekili temyiz etmiştir.
Dava, komşuluk hukukuna aykırı davranışın giderilmesi isteğine ilişkindir.
Dava konusu .. parsel sayılı taşınmaz dava dışı Hazine adına tapuda kayıtlı olup bu taşınmaz üzerindeki ağaçların kesilmesi istendiğine göre 182 parsel sayılı taşınmazın maliki Hazine'nin davada taraf olması zorunludur. Bu nedenle ... parsel sayılı taşınmaz yönünden taraf teşkili sağlanmadan işin esasına yönelik karar verilmesi doğru değildir.
Dava konusu ... parsel sayılı taşınmaz ile ilgili temyiz itirazlarına gelince;
TMK m. 683'teki "Bir şeye malik olan kimse, hukuk düzeninin sınırları içinde, o şey üzerinde dilediği gibi kullanma, yararlanma ve tasarrufta bulunma yetkisine sahiptir. Malik, malını haksız olarak elinde bulunduran kimseye karşı istihkak davası açabileceği gibi, her türlü haksız elatmanın önlenmesini de dava edebilir” hükmü ile mülkiyet hakkının kanunla toplum yararına kısıtlanabileceği temel ilke olarak kabul edilmiştir. Aynı maddenin ikinci fıkrasında, mülkiyet hakkının nasıl korunacağı hükme bağlanmış, 730 ve 737. maddeleriyle de taşınmaz malikinin başkalarına zarar vermesinin önlenmesi hedeflenmiştir.
Yapma, kaçınma, katlanma olarak özetlenebilecek bu sınırlamaların önemli bir bölümü TMK’nın "komşu hakkı" başlığı altında, 737 ile 750. maddelerinde düzenlenmiş, 751 ile 761. maddelerinde de yine malikin yapması ve katlanması gereken hususlar belirtilmiştir.
Elatmanın önlenmesi davası açılabilmesi için kural olarak zararın doğmuş olması gerekir. İleride zarar doğacağından bahisle dava açılamayacağından bu şekilde açılan davalar reddedilmelidir. Ancak, istisnai durumlarda, henüz zarar doğmadığı halde, yakın gelecekte zarar doğacağı pek muhtemel veya muhakkak ise, davacıya zarar tehlikesinin önlenmesi davasını açma hakkı tanınmalı, zararın doğması beklenmemelidir.
Komşuluk hukukundan kaynaklanan elatmanın önlenmesi davalarında davalının kusurlu olması aranmaz. Davalının kusurlu olup olmaması, kasıtlı hareket edip etmemesi, elatmanın önlenmesi davasına etkili değildir. Yeter ki, davalının eylemi ile davacının zararı arasında illiyet bağı bulunsun. Davalının hiçbir kusuru olmasa dahi, elatmanın önlenmesine, eski hale getirme ve tazminata hükmedilebilir. Kural olarak davacının zararının doğmaması için bir önlem almaması da elatmanın önlenmesi davasını etkilemez.
Davaya konu olayda uygulama imkanı bulunan TMK’nın 740. maddesi, başkasının mülküne geçip zarar veren dal ve köklerin, zarar gören mülk sahibi tarafından kesilebileceği hükmünü içermektedir. Malikin kendi taşınmazı üzerine diktiği ağaçların dalları ve kökleri komşunun taşınmazına geçip zarar verdiği takdirde, ikaz üzerine münasip bir müddet içerisinde bu dal ve köklerin kesilmesi gerekir. Malik tarafından kesilmediği takdirde, komşunun bu dal ve kökleri kesip zaptetmek hakkı doğar. Ancak tüm ağaçların kesilmesine ilişkin hüküm kurulmamalıdır.
Davalının kendi taşınmazı içerisine diktiği ağaçların gölge yapmak suretiyle davacının taşınmazı üzerindeki bitkilere, katlanma sınırını aşacak şekilde zarar verdiği yapılan keşif ve uzman bilirkişi raporu ile belirlendiği takdirde, bu zarar ağaç dallarının budanması veya seyreltilmesi ile giderilebiliyorsa bu önlemlere, buna rağmen davacının zararı önlenemiyorsa ağaçların kökten kesilmesine veya sökülmesine karar verilmelidir.
Bu ilkeler ışığında somut olaya gelince;
Davanın kabulüne karar verilmiş ise de mahkemece alınan bilirkişi raporları hüküm kurmaya yeterli değildir. Bu nedenle mahallinde yeniden keşif yapılmalı, halen davacının zararının oluşup oluşmadığı, yukarıda belirtilen ilkelere göre araştırılıp, komşuluk hukukuna aykırılık var ise nasıl ve ne şekilde giderileceği uzman bilirkişi raporu ile tespit edilerek kesilmesi gereken ağaçların yerlerinin fen bilirkişisi tarafından düzenlenecek krokide gösterilmesi sağlanmalı, sonucuna göre bir karar verilmelidir.
Eksik inceleme ile yazılı şekilde hüküm kurulması doğru görülmemiş, bu sebeple kararın bozulması gerekmiştir.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle davalılar vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün BOZULMASINA, peşin harcın istek halinde yatırana iadesine, 24.02.2014 gününde oybirliği ile karar verildi.
Old 29-05-2019, 08:49   #5
Av.Fatma Karataşlı

 
Varsayılan Teşekkür

Sayın Halit Pamuk,

Verdiğiniz bilgiler için çok teşekkürler. Elinize , yüreğinize sağlık...
Yanıt


Şu anda Bu Konuyu Okuyan Ziyaretçiler : 1 (0 Site Üyesi ve 1 konuk)
 
Konu Araçları Konu İçinde Arama
Konu İçinde Arama:

Detaylı Arama
Konuyu Değerlendirin
Konuyu Değerlendirin:

 
Forum Listesi

Benzer Konular
Konu Konuyu Başlatan Forum Yanıt Son Mesaj
El Atmanin Önlenmesİ Davasinda GÖrevlİ Mahkeme sumeyra Meslektaşların Soruları 8 14-10-2015 22:16
Ilamli Icra Takibi Prosedürü (el Atmanin Önlenmesi Ve Yikim Karari) detay82 Meslektaşların Soruları 0 01-08-2013 10:47
Fuzuli şagil, El Atmanin önlenmesi Ve Ecri Misil Av. Nuray ÖZGÜNEY YENER Meslektaşların Soruları 2 18-06-2013 14:59
El Atmanin önlenmesi Ve Ecrimisil Davasi Mi Açmaliyim zehra aydın Meslektaşların Soruları 1 27-04-2013 21:57
El Atmanin Önlenmesİ, Ecrİ Mİsİl, Tapu İptalİ Ve Tescİl Avguler Meslektaşların Soruları 1 28-06-2010 18:21


THS Sunucusu bu sayfayı 0,08067608 saniyede 15 sorgu ile oluşturdu.

Türk Hukuk Sitesi (1997 - 2016) © Sitenin Tüm Hakları Saklıdır. Kurallar, yararlanma şartları, site sözleşmesi ve çekinceler için buraya tıklayınız. Site içeriği izinsiz başka site ya da medyalarda yayınlanamaz. Türk Hukuk Sitesi, ağır çalışma şartları içinde büyük bir mesleki mücadele veren ve en zor koşullar altında dahi "Adalet" savaşından yılmayan Türk Hukukçuları ile Hukukun üstünlüğü ilkesine inanan tüm Hukukseverlere adanmıştır. Sitemiz ticari kaygılardan uzak, ücretsiz bir sitedir ve her meslekten hukukçular tarafından hazırlanmakta ve yönetilmektedir.