Ana Sayfa
Kavram Arama : THS Google   |   Forum İçi Arama  

Üye İsmi
Şifre

Meslektaşların Soruları Hukukçu meslektaşların hukuki nitelikte sorularını birbirlerine yöneltecekleri mesleki yardımlaşma forumu. SADECE hukuk fakültesi mezunları ile hukuk profesyonellerinin (bilirkişi, icra müdürü vb.) yazışmasına açıktır. [Yeni Soru Sorun]

Muvazaa Nedeniyle Tapu İptali Tescili Davası Tapunun Devredilmesinden Sonra Zamanaşımı

Yanıt
Old 17-01-2007, 11:09   #1
Av.mdogan

 
Varsayılan Muvazaa Nedeniyle Tapu İptali Tescili Davası Tapunun Devredilmesinden Sonra Zamanaşımı

Arkadaşlar muvaza nedeniyle tapu iptali tescili davası tapunun devredilmesinden sonra zamanaşımı süresi ne kadardır? tapun 1990 yılında devredilmiş müvekkilim bunu yeni öğreniyor,10 yıl bir hak düşürücü süre burda mevcut mu?
Old 17-01-2007, 12:04   #2
Yücel Kocabaş

 
Varsayılan

Zamanaşımına tabi değildir.
Saygılarımla.


T.C.
YARGITAY
HUKUK GENEL KURULU
E. 1981/1-497
K. 1983/719
T. 22.6.1983


• TAPU İPTALİ ( Taşınmazın İntikalini Sağlayan İşlemin Muvazaalı Olması )
• ZAMANAŞIMININ SÖZKONUSU OLMAMASI ( Muvazaaya Dayanılmış Olması )
• MUVAZAALI İŞLEM ( Hiçbir Hüküm Doğurmaması )
• HAKİMİN MUVAZAALI İŞLEMİ RE'SEN GÖZÖNÜNDE TUTMASI ( İşlemin Hiçbir Hüküm Doğurmaması Nedeniyle )
• MUVAZAA NEDENİNİN ORTADAN KALKMASI VEYA BİR ZAMANIN GEÇMESİ ( Görünüşteki İşlemin Geçerli Hale Gelmemesi )
818/m.18
1086/m.240,293
ÖZET : Danışıklı ( muvazaalı ) işlem hiçbir hüküm doğurmaz, bu nedenle hâkim danışığı doğrudan doğruya gözönünde tutar. Danışık nedeninin ortadan kalkması veya bir zamanın geçmesiyle görünüşteki işlem geçerli hale gelmez, danışık iddialarında zamanaşımı sözkonusu değildir.
DAVA : Taraflar arasındaki "tapu iptali" davasından dolayı yapılan yargılama sonunda; ( Edirne İkinci Asliye Hukuk Mahkemesi )'nce davanın reddine dair verilen 6.6.1980 gün ve 561-232 sayılı kararın incelenmesi davacı vekili tarafından istenilmesi üzerine, Yargıtay Birinci Hukuk Dairsi'nin 22.9.1980 gün ve 10378-10977 sayılı ilamıyla; ( ..Davacı dava konusu taşınmazın davalıya intikalini sağlayan işlemin muvazayaa dayandığından bahisle iptalini istemiştir.
Mahkemece, 10 yıllık zamanaşımı gerçekleştikten sonra açıldığından davanın reddine karar verilmiştir.
Davacı, açıkca muvazaa hukuksal nedenine dayandığına göre, dava zamanaşımı söz konusu olamaz.
Davanın esası incelenip, sonucuna göre bir karar verilmesi gerekirken yazılı nedenden ötürü reddedilmesi yolsuzdur.. ) gerekçesiyle bozularak dosya yerine geri çevrilmekle yeniden yapılan yargılama sonunda mahkemece önceki kararda direnilmiştir. Temyiz eden: Davacı vekili.
Hukuk Genel Kurulu'nca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra gereği görüşüldü:
KARAR : Tarafların karşılıklı iddia ve savunmalarına, dosyadaki tutanak ve kanıtlara, bozma kararında açıklanan gerektirici nedenlere ve özellikle, muvazaalı işlemin hiçbir hüküm doğurmayacağı ( butlanı ) konusu gerek uygulamada ve gerekse bilimsel görüşlerde oybirliği ile benimsenmiş bulunduğuna; bu nedenle hakimin muvazaayı istek olmaksızın re'sen gözönünde tutması gerektiğine; muvazaa sebebinin ortadan kalkması veya bir zamanın geçmesi ile görünüşteki işlemin geçerli hale gelmeyeceği kuşkusuz bulunduğuna; muvaazanın gerek def'an ve gerekse dava yoluyla herzaman ileri sürülebileceğine, bir başka ifade ile muvazaa iddialarında zamanaşımı sözkonusu olmadığına göre ( Kenan Tunçomağ - Türk Borçlar Hukuku - İclt: 1, Genel Hükümler, Sayfa: 300 vd., özellikle dipnotile ilgili metin ve bu dipnotta anılan eserler ), ( Becker - Borçlar Kanunu Şerhi - 87 ), Hukuk Genel Kurulu'nca da benimsenen özel daire bozma kararına uyulmak gerekirken önceki kararda direnilmesi usul ve yasaya aykırıdır. Bu nedenle direnme kararı bozulmalıdır.
SONUÇ : Davacı vekilinin temyiz itirazlarının kabulu ile, direnme kararının özel daire bozma kararında gösterilen sebeplerden dolayı HUMK.nun 429. maddesi gereğinc ( BOZULMASINA ), istek olursa temyiz peşin harcının geri verilmesine, 22.6.1983 gününhde oybirliği ile karar verildi. (KAZANCI)

Old 17-01-2007, 12:21   #3
Av. Şehper Ferda DEMİREL

 
Varsayılan

Sayın Kocabaş'a katılarak (aksi mümkün olabilir mi) bir karar da ben eklemek istiyorum.

Alıntı:
HD 01, E: 2003/001351, K: 2003/003465, Tarih: 25.03.2003
[*]MUVAZAA[*]ZAMANAŞIMI

Muvazaa iddiasına dayalı davaların zamanaşımına ve hak düşürücü süreye tabi olmaksızın her zaman açılabileceği yargısal uygulamayla benimsenmiş olup, bilimsel görüşler de bu doğrultudadır.

(818 s. BK. m. 18)

Taraflar arasında görülen davada;

Davacı, miras bırakan eşinin kendisinden mal kaçırmak amacıyla dava konusu taşınmazlarını davalıya muvazaalı olarak temlik ettiğini ileri sürerek iptal-tescil veya tenkis istemiştir.

Davalı, miras bırakana ölene kadar kendisinin baktığını, hasta olduğu için tedavi giderlerini karşıladığını, bunun karşılığında taşınmazı satın aldığını belirterek davanın reddi gerektiğini savunmuştur.

Mahkemece, miras bırakanın ölüm gününden itibaren 1 yıl 4 aylık süre içinde davanın açılması gerektiği bu süre geçtikten sonra dava açıldığı gerekçesiyle davanın zamanaşımı nedeniyle reddine karar verilmiştir. Karar, davacı vekili tarafından süresinde duruşmalı olarak temyiz edilmiş olmakla, duruşma günü olarak saptanan 25.3.2003 Salı günü için yapılan tebligat üzerine temyiz eden vekili avukat Kadir Maden geldi, davetiye tebliğine rağmen temyiz edilen vs. vekili avukat gelmedi, yokluğunda duruşmaya başlandı, süresinde verildiği ve kayıt olunduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra gelen vekilin sözlü açıklamaları dinlendi, duruşmanın bittiği bildirildi, iş karara bırakıldı. Bilahare Tetkik Hakimi Zümrüt Eskicindil tarafından düzenlenen rapor okundu. Dosya incelenerek gereği görüşülüp düşünüldü:

KARAR

Dava, Borçlar Kanununun 18. maddesine dayalı muris muvazaası hukuksal nedeniyle açılan iptal-tescil veya tenkis isteklerine ilişkindir. Mahkemece, davanın zamanaşımı nedeniyle reddine karar verilmiştir.

Muvazaa iddiasına dayalı davaların zamanaşımına ve hak düşürücü süreye tabi olmaksızın her zaman açılabileceği yargısal uygulamayla benimsenmiş olup, bu husus Hukuk Genel Kurulunun 22.6.1983 gün ve 479/719 sayılı kararında vurgulanmıştır. Bilimsel görüşler de bu doğrultudadır.

O halde, 1.4.1974 gün, 1/2 sayılı Yargıtay İnançları Birleştirme Kararı uyarınca taraf delillerinin toplanması, hasıl olacak sonuç çerçevesinde işin esası hakkında bir karar verilmesi gerekirken, yanılgılı değerlendirme ile yazılı olduğu üzere hüküm kurulması doğru değildir. Davacı vekilinin temyiz itirazları yerindedir. Kabulü ile hükmün açıklanan nedenlerden ötürü HUMK.´nun 428.maddesi uyarınca BOZULMASINA, 4.12.2002 tarihinde yürürlüğe giren Avukatlık ücret tarifesinin 14. maddesi gereğince gelen temyiz eden vekili için 275.000.000 TL. duruşma Avukatlık parasının temyiz edilenden alınmasına, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 25.3.2003 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.


Yanı sıra muvazaalı tesciller, yolsuz tescil hükmünde olup, tarafların sonradan kendilerince icazet vermelerinin dahi muvazaalı işlemi sahih hala getirmeyeceği, hukuk düzenince bu tür işlemelrin yok hükmünde olduğu kabul edilmiştir.

Saygılarımla...
Old 19-10-2007, 17:04   #4
ilke

 
Varsayılan muvazaa- devir- zamanaşımı

Merhabalar,

Bir örnek vererek soru sormak istiyorum. A muvazaalı olarak B'ye gayrimenkul satışı yapmıştır. B de bu gayrimenkulü C'ye satmıştır. C iyiniyetlidir. Tazminat almak için herhangi bir süre varmıdır? bu konuda yargıtay kararı bulmak mümkünmüdür?

İyi çalışmalar diliyorum.
Old 20-10-2007, 11:15   #5
ali ekmekçi

 
Varsayılan

meslektaşım tenkis davasında zamanaşımı vardır,muvazaa davalarında zamanaşımı yoktur
Old 21-10-2007, 19:45   #6
ilke

 
Varsayılan

Öncelikle cevabınız için teşekkür ederim.

Ancak, muvazaa davalarında zamanaşımı olmadığı konusunda bir tereddütüm bulunmamakla birlikte, muvazaa sonucunda zarar göre kişinin tazminat isteyebilmesi için herhangi bir süreye takılması söz konusu olur mu sorusu kafamı devamlı meşgul etmekte.

Aslına bakılacak olursa, gayrimenkulu devretmediği sürece her zaman tapu iptali davası açabileceğime göre, tazminat da isteyebilir olmayılıyım diye düşünüyor insan. Fakat, hukukun her zaman bu kadar basit denklemler üzerinden hareket etmediğini gözönünde bulundurunca bu düşüncemi destekleyen yargıtay kararlarına vs. ihtiyaç duymaktayım.

İlginize şimdiden teşekkür ederim.
Old 22-10-2007, 09:42   #7
Yücel Kocabaş

 
Varsayılan

Alıntı:
Yazan ilke
gayrimenkulu devretmediği sürece her zaman tapu iptali davası açabileceğime göre, tazminat da isteyebilir olmayılıyım diye düşünüyor insan. Fakat, hukukun her zaman bu kadar basit denklemler üzerinden hareket etmediğini gözönünde bulundurunca


T.C.

YARGITAY

4. HUKUK DAİRESİ

E. 2003/14343

K. 2004/3876

T. 29.3.2004

DAVA : Davacılar H. Hüseyin Demir vd. vekili Avukat Hüseyin Yeten tarafından, davalı Pembe Macaroğlu aleyhine 20/5/1999 gününde verilen dilekçe ile muris muvazaası nedeniyle tazminat istenmesi üzerine mahkemece yapılan yargılama sonunda; davanın kısmen kabulüne dair verilen 29/11/2002 günlü kararın Yargıtay'ca incelenmesi davalı vekili tarafından süresi içinde istenilmekle temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra tetkik hakimi tarafından hazırlanan rapor ile dosya içerisindeki kağıtlar incelenerek gereği görüşüldü.

Davacılar, dava konusu olan taşınmazın miras bırakanları tarafından 6/4/1953 tarihinde tapu ile davalıya satıldığını ancak bu satışın danışıklı olduğunu, bu tapu kaydının iptali gerekmekte ise de davalının taşınmazı 24/4/1962 tarihinde üçüncü kişi konumundaki Sami Canlı'ya sattığını belirterek haksız eylem tarihinden itibaren faizle birlikte tazminine hükmedilmesini istemiştir. Davalı süresi içinde ve usulüne uygun olarak zamanaşımı def'inde bulunmuştur. Mahkemece davacıların danışıklı işleme dayanmış olmaları nedeniyle zamanaşımının işlemeyeceği gerekçesiyle bu itiraz reddedilerek işin esası hakkında hüküm kurulmuştur.

Zamanaşımı bir hakkın istenebilirliğini ortadan kaldıran bir def'i olması itibariyle varlığının kabul edilmesi durumunda işin esasına girilmeden davanın bu gerekçe ile reddi gerekmektedir. Bu bakımdan somut olay itibariyle zamanaşımının olup olmadığının incelenmesi gereklidir.

Davacıların iddiası 1953 yılında yapılan devir işleminin danışıklı olduğudur. Davacılar bu işleme karşı ancak miras bırakanlarının 1979'da ölümünden itibaren dava açabilme hakkına sahiptirler. Davacılar böyle bir davayı diğer bir anlatımla tapu iptal davasını devir alan Pembe Macaroğlu'na karşı açma olanağı bulunmakta iken dava dilekçesindeki iddia ve dosyadaki kayıtlar itibariyle taşınmazın 24/4/1962 yılında üçüncü kişiye devredilmiş olması nedeniyle üçüncü kişinin mülkiyet hakkını kabul etmiş durumdadırlar. Böylece ilk devir işleminin danışıklı olduğu iddia edilmişse de daha sonra devrin iyiniyete dayalı olması nedeniyle tapu iptali değil danışıklı işlemi yapana karşı istemlerin tazminata yani taşınmazın bedeline dönüştürmüşlerdir. Böyle bir dava somut olayın niteliği itibariyle haksız eylemden kaynaklanan nedensiz zenginleşmedir. Her ne kadar taşınmaz mülkiyetine ilişkin danışıklı işlemlerde zamanaşımı işlememekte ise de davacılar tarafından da kabul edilen bu mülkiyet hakkının üçüncü kişiye devredilme tarihinde istem alacağa dönüştüğünden bu olayda zamanaşımının varlığı kabul edilmelidir. Bu davada istem taşınmazın aynına değil bedeline yönelik olduğundan olayda zamanaşımı gerçekleşmiştir. Davacıda tüm bu nedenleri gözeterek davasını halen tapu maliki olana karşı değil danışıklı işlem yapan kişiye yöneltmiştir. Bu olgular itibariyle davanın zamanaşımı nedeniyle reddi gerekirken yazılı biçimde işin esası hakkında hüküm kurulması doğru görülmediğinden kararın bozulması gerekmiştir.

SONUÇ : Temyiz olunan kararın yukarıda gösterilen nedenlerle BOZULMASINA ve peşin alınan harcın istek halinde geri verilmesine 29/3/2004 gününde oybirliğiyle karar verildi.
Old 23-10-2007, 10:56   #8
ilke

 
Varsayılan

Teşekkür ederim Yücel Bey,

Tam olarak öğrenmek istediğim noktaya isabet eden bir karar bulmuşsunuz.

Şimdi önümdeki seçenekleri değerlendirmem gerekiyor... İyi çalışmalar diliyorum.
Old 22-02-2008, 17:39   #9
Av. Selçuk Şahin

 
Varsayılan



Sayın Kocabaş,

Gönderdiğiniz kararlardan diğer üyeler gibi ben de istifade etmekteyim; teşekkür ederim. Ancak;son eklediğiniz kararda bir paragrafa tam anlam veremedim. Şöyle ki;

Kararda; "muvazaa nedeniyle tapu iptali ve tescil" davasının, murisin öldüğü 1979 yılından sonra açılabileceği belirtiliyor. Buna karşın;1962 yılında,(yani murisin ölümünden 17 sene önce) taşınmazın 3. kişiye devri üzerine davacının 3. kişinin mülkiyet hakkını tanımış olduğu, zira bu tarihten önce muvazaalı devir alan Pembe Macaroğlu'na karşı dava açabilme olanağının bulunduğu belirtiliyor.

Yani davacı hem murisin öldüğü 1979'dan önce dava açamıyor, hem de 1962'deki devirden önce Pembe'ye karşı dava açma imkanının olduğundan söz ediliyor.

Ya da ben yanlış anladım Aydınlatırsanız sevinirim.

Av. Selçuk Şahin

Old 22-02-2008, 18:13   #10
Gamze Dülger

 
Varsayılan

Sayın Şahin
Muris muvazaası davaları,murisin ölümünden itibaren,mirasçılar tarafından açılmakta olup,bu davalarda zamanaşımı sözkonusu değildir.Çünkü murisin ölümü anına kadar mirasçı olabilmek mümkün olmadığından,ancak mirasçı sıfatını kazandıktan sonra murisin muvazaalı işlemlerini dav ahakkı elde edilmektedir.

Olayda muris 1979 yılında ölmüştür.Ancak muvazaalı olarak devredilen gayrımenkul murisin ölümünden evvel 1962 yılında el (Pembe )değiştirmiştir.Mirasçılar,murisin ölümü ile bu davayı açabileceklerinden davanın Pembe'ye (son malike ) Tapu iptali ve Tescili olarak açılmasında zamanaşımı olmayacaktır.Sadece,son malikin iyiniyetli/kötüniyetli olması durumu araştırma konusu yapılacaktır.kötüniyetli olması ve ispatı halinde (muvazaayı bilmesi ) tapu iptal edilebilecektir.

Ancak davayı meslektaşımız,tapu iptali değil de,muvazaanın tarafı olan şahısa sebebsiz zenginleşme olarak açmıştır.Dolayısıyla son malikin yani Pembe'nin muvazaayı bilmediği ve iyiniyetli olduğu peşinen kabul edilmiştir.Bu takdirde muvazaa zamanaşımına tabi değilken,talebin dayanağı sebebsiz zenginleşme olmuş ve zamanaşımı itirazı ile karşılaşmıştır.

Sayın Kocabaş,
Umarım anlayabilmiş ve anlatabilmişimdir.
Saygılarımla
Old 22-02-2008, 20:06   #11
Av. Selçuk Şahin

 
Varsayılan

Gamze Hanım,

Ayrıntılı cevap için sağolun. Aktardığınız bilgiler benim bilgilerimle de örtüşüyor. Ancak söz konusu Yargıtay kararının metninde, sanki benim belirttiğim çelişkiyi doğuran bir anlam var.

İyi çalışmalar
Old 22-02-2008, 20:21   #12
Yücel Kocabaş

 
Varsayılan

Sayın şahin;
Yargıtay kararındaki anlatımda gerçekten bir çelişki varmış gibi gözüküyor.
Fakat konunun özünü değerlendirdiğimizde , bende Gamze Hanımın yorumuna katılıyorum.
Saygılarımla.
Old 23-02-2008, 22:08   #13
ilke

 
Varsayılan



Üçüncü kişiye karşı tapu iptal davası açılmış olsa ve iyiniyet nedeniyle reddedilmiş olsa, taşınmazı devreden kişiye karşı açılacak tazminat davasında da zamanaşımı söz konusu olacak mıdır? Yoksa, yukarıdaki yargıtay kararında üçüncü kişiye gidilmemiş olmasına rağmen direk devir işlemini yapana gidildiği için mi böyle bir yorum yapılmıştır?
Old 23-02-2008, 22:15   #14
ilke

 
Varsayılan

Gerçekten şimdi Sayın Şahin'in mesajını okuyarak yargıtay kararını tekrar okudum. Tapu iptal davasını devreden pembeye karşı nasıl açılacağını ben de merak ettim.
Old 25-02-2008, 15:36   #15
Av. Selçuk Şahin

 
Varsayılan

Sayın Müftüoğlu,

Yargıtay Kararı sizin de belirttiğiniz gibi pek anlaşılır değil. Ancak karardaki açıklamaları, genel bilgilerle (ve Sn. Gamze Dülger'in izahı ile ) birleştirip, kararda ne demek istendiği konusunda tutarlı bir kanıya varmaya çalışırsak sanırım şunu söyleyebiliriz:

Muris; vefatından yıllar önce muvazalı bir devir yapmışsa ve bu devri (İYİ NİYETLİ KİMSELERE YAPILAN) başka devirler izlemişse; sonraki maliklerin iyi niyeti korunuyor ve tapu iptal edilmiyor. Bu durumda ancak ilk kişiden (muvazaayı ispat şartıyla) tazminat istenebiliyor. Bu talep de zamanaşımına tabi.

Özetle; bir mülkü muris muvazalı olarak devralan kişi, bu mülkü hemen iyi niyetli 3. kişilere satarsa ve muris de bu satıştan sonra zamanaşımından daha uzun yaşarsa, ne tazminat istenebiliyor, ne de muris muvazası nedeniyle tapunun iptali.

Saygılarımla
Old 10-06-2009, 13:29   #16
çözümhukuk

 
Varsayılan

10 yıllık zamanaşımı süresi iyiniyetli 3.kişiye devir tarihinde mi başlayacaktır?
Saygılarımla...
Old 13-06-2009, 00:35   #17
BURCUKK

 
Varsayılan Merhabalar

buna benzer bir olay da benim müvekkilimin başına gelmiştir. davacı müvekkil 1987 yılında arsalarının işgal edildiğini,yolsuz tescil yapıldığını öğrenmiş ve tapu iptali ve tescili davası açmıştır. davayı 1994 yılında kazanmıştır. ancak her ne hikmetse tapu müdürlüğü tescil istemlerini yerine getirmemiş, davalılar da 2002 yılından itibaren gayrimenkulleri satmaya başlamışlardır. bu durumda muvazalı satıştan bahsedilebilir mi? ya da ikinci kez tapu iptali ve tescil davası açılabilir mi?
beni aydınlatırsanız çok sevinirim. iyi çalışmalar.saygılar
Old 13-06-2009, 00:55   #18
Av.Feridun Yurtsever

 
Varsayılan

Alıntı:
Yazan BURCUKK
buna benzer bir olay da benim müvekkilimin başına gelmiştir. davacı müvekkil 1987 yılında arsalarının işgal edildiğini,yolsuz tescil yapıldığını öğrenmiş ve tapu iptali ve tescili davası açmıştır. davayı 1994 yılında kazanmıştır. ancak her ne hikmetse tapu müdürlüğü tescil istemlerini yerine getirmemiş, davalılar da 2002 yılından itibaren gayrimenkulleri satmaya başlamışlardır. bu durumda muvazalı satıştan bahsedilebilir mi? ya da ikinci kez tapu iptali ve tescil davası açılabilir mi?
beni aydınlatırsanız çok sevinirim. iyi çalışmalar.saygılar

Tapu siciline güvenerek ayni hak iktisap etmeye çalışan 3. kişinin kötüniyetini ispat edebildiğiniz anda davanız kabul edilmektedir. Ancak benim hala uğraştığım bir davada mahkeme "alacaklının kötüniyeti ispat edilemediğinden ve davacı tarafça da yolsuz tapu sicilinde malik olarak görünen kişiden tazminat istemediğinden davanın reddine..." şeklinde hüküm kurdu. Yani bu durumda açmayı düşündüğünüz davada yolsuz sicildeki maliki de davalı olarak gösterebileceğinizi; 3. kişinin kötüniyetini ispat edemeseniz dahi yolsuz malikten tazminat hakkınızı aynı dava ile talep edebileceğinizi düşünüyorum.
Old 13-06-2009, 20:39   #19
Yücel Kocabaş

 
Varsayılan

3.kişiler (taşınmazı sonradan satan alan kişiler ) kötüniyetliyse aleyhlerine her zaman tapu iptali ve tescil davası açılabilir.

3.kişilerin kötüniyeti ispat edilemiyorsa , ilk alıcı aleyhine sebepsiz zenginleşmeye dayalı tazminat davası açılabilir. Bu davada zamanaşımı BK.nun 66 maddesine göre öğrenme tarihten itibaren 1 yıl ve her durumda hakkın doğduğu tarihten itibaren 10 yıldır.

Muris muvazaasına dayalı davaların murisin sağlığında açılamayacağı kuralı gözetildiğinde,

-- Devir murisin sağlığında olsa dahi 10 yıllık zamanaşımı süresi murisin ölüm tarihinde başlar. 1 yıllık süre ise öğrenme murisin sağlığında ise ölüm tarihinde , murisin ölümünden sonra ise öğrenme tarihinde başlar.

-- Devir murisin ölümünden sonraysa , 10 yıllık süre taşınmazın 3.kişiye satıldığı tarihten 1 yıllık süre ise yine öğrenme tarihinden başlar.

--BURCUKK'un sorusuna gelince; 3.kişiler kötüniyetliyse aleyhlerine her zaman sahteciliğe (yolsuz tescile) dayalı tapu iptali ve tescil davası açılabilir. Mahkeme ilamları TMK.nun 705 ,716/2 Mad. göre tescilden önce de mülkiyet hakkını geçirteceğinden bu ilama dayanılabilir. Alıcı taşınmazın tescil edildiğini bildiği veya bilmesi gerektiği hallerde kötüniyetli sayılır. Örneğin İİK.nun 28 mad. göre tapuya mahkemece konulan bir şerh olabilir. Bu da kötiniyetin göstergesi sayılır. Bu dava 3.kişinin iyiniyetli olmasından ötürü kaybedilirse 1 yıllık süre içinde yada 10 yılık süre içinde doğrudan ilk davanın davalıları aleyhine sebepsiz zenginleşmeden doğan tazminat davası açılabilir. Diye düşünüyorum.
Old 13-06-2009, 20:51   #20
BURCUKK

 
Varsayılan

Cevaplarınız için çok teşekkür ederim. yaptığım araştırmalarda tüm yorumlar mahkeme ilamının mülkiyeti doğrudan geçirmediği, verdiği hükmün kurucu değil, açıklayıcı nitelikte olduğu yönünde. Mahkeme ilamının kurucu nitelikte olduğuna ilişkin Yargıtay kararı var mıdır?
Old 13-06-2009, 21:27   #21
Yücel Kocabaş

 
Varsayılan

TMK . MADDE 705.- Taşınmaz mülkiyetinin kazanılması, tescille olur.
Miras, mahkeme kararı, cebrî icra, işgal, kamulaştırma hâlleri ile kanunda öngörülen diğer hâllerde, mülkiyet tescilden önce kazanılır. Ancak, bu hâllerde malikin tasarruf işlemleri yapabilmesi, mülkiyetin tapu kütüğüne tescil edilmiş olmasına bağlıdır. (Eski MK madde 633)

T.C.

YARGITAY

1. HUKUK DAİRESİ

E. 2007/12245

K. 2008/3832

T. 26.3.2008

• TAPU İPTALİ VE TESCİL ( Davacının Tescil İlamı Sicile Yansıtılmadan İmar Uygulaması Sonucu İmar Parsellerinin Davalı Hazine Adına Tescil Edilmesi - İlamın Kapsamındaki Yerlerin Davacı Adına Tescili Gereği )

• TESCİL İLAMI ( Sicile Yansıtılmadan İmar Uygulaması Sonucu İmar Parsellerinin Davalı Hazine Adına Tescil Edilmesi - İlamın Kapsamındaki Yerlerin Davacı Adına Tescili Gereği/Tapu İptali ve Tescil )

• İMAR UYGULAMASI ( Davacının Tescil İlamı Sicile Yansıtılmadan Uygulama Sonucu İmar Parsellerinin Davalı Hazine Adına Tescil Edilmesi - Tapu İptali ve Tescil/İlamın Kapsamındaki Yerlerin Davacı Adına Tescili Gereği )

4721/m. 705


ÖZET : Dava, tapu iptali ve tescili isteklerine ilişkindir. Davacı tescil ilamı ile taşınmazın mülkiyetini edindiği halde, bu karar daha sicile yansıtılmadan, imar uygulaması sonucu oluşan imar parsellerinin davalı Hazine adına tescil edildiği anlaşılmıştır. Bu nedenle, tescil ilamı ve dayanağı harita, davaya konu yere uygulanarak ilamın kapsamında kalan yerlerin davacı adına tesciline karar verilmelidir.
DAVA : Taraflar arasında görülen davada;
Davacı, hükmen adına tesciline karar verilen dava konusu taşınmazların kararın infazından önce dava dışı belediye tarafından yapılan imar uygulaması sonucu davalı Hazine adına tescil edilmiş olduğunu, bu nedenle hükmün infazının gerçekleştirilemediğini ileri sürerek tapu iptali ve tescili isteğinde bulunmuştur.
Davalı Hazine, davanın reddini savunmuştur.
Mahkemece, dava konusu taşınmazda imar uygulaması ile yeni mülkiyet durumunun oluştuğu, imar uygulaması işleminin idari yargı yerinde iptal edilmediği sürece davanın dinlenme olanağı bulunmadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.
Karar, davacı vekili tarafından süresinde temyiz edilmiş olmakla; tetkik hakiminin raporu okundu, düşüncesi alındı. Dosya incelendi, gereği görüşülüp, düşünüldü:
KARAR : Dava, tapu iptali ve tescili isteklerine ilişkindir.
Mahkemece, davanın reddine karar verilmiştir.
Dosya içeriğinden ve toplanan delillerden; davacının Hazine'nin de taraf olduğu tescil ilamına dayanarak imar ile oluşan parsel kayıtlarının iptaliyle adına tesciline karar verilmesini istediği anlaşılmaktadır.
Gerçekten de davacının Hazine'nin de taraf olduğu tescil ilamı ile Türk Medeni Kanunu'nun 705. maddesi uyarınca taşınmazın mülkiyetini edindiği halde, bu kararın sicile yansıtılmadığı, daha sonra çekişme konusu taşınmazların bulunduğu alanın imar uygulamasına tabi tutulduğu ve yeni imar parsellerinin oluştuğu görülmektedir.
Ancak, ilk yapılan imar uygulamasının İdare Mahkemesince iptal edildiği, ilgili idarece, İdare Mahkemesinin iptal kararı gözetilerek bilahare aynı yerde ikinci imar uygulamasının yapıldığı ve buna dair işlemin kesinleşmek suretiyle yeni geometrik ve mülkiyet durumlarının oluşarak sicile yansıtıldığı belirlenmiştir.
Noksanın tamamlanması yoluyla getirtilen Seyhan Kadastro Müdürlüğü'nün 15.11.2007 tarihli yazısında, tescil hükmünün imar işlemine tabi tutulan ve dava konusu edilen taşınmazları kapsadığı belirtilmiştir.
Davacının iddiası, imar işleminin usulsüz yapıldığına ilişkin olmayıp, tescil ilamı gereğince imarla oluşan hak durumunun kendisine ait olduğuna ilişkindir. Başka bir anlatımla, yolsuz tescile dayanılarak istekte bulunduğu görülmektedir.
Bu durumda, mahkemece yapılacak iş, tescil ilamı ve dayanağı haritanın yerine uygulanması suretiyle kapsamının keşfen saptanması, dava konusu edilen taşınmazların ( imar parsellerinin ) tescil ilamı kapsamında kalıp kalmadığının duraksamaya yer verilmeyecek şekilde açıklığa kavuşturulması, tescil hükmü kapsamında kaldığının anlaşılması halinde imarla oluşan Hazine paylarının iptali ile davacı adına tesciline karar verilmesi gerekirken yanılgılı değerlendirme ile yazılı olduğu üzere hüküm kurulmuş olması doğru değildir.
SONUÇ : Davacının temyiz itirazı yerindedir. Kabulü ile hükmün açıklanan nedenden ötürü HUMK'nın 428. maddesi gereğince ( BOZULMASINA ), alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 26.03.2008 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.
T.C.

YARGITAY

6. HUKUK DAİRESİ

E. 1992/735

K. 1992/1441

T. 3.2.1992

• MAHKEME İLAMI İLE GAYRIMENKUL İKTİSABI ( İşyeri İhtiyacı ve İktisap Nedeniyle Tahliye-Sürelerin Başlaması İçin Tescil Gerekip Gerekmemesi )

• İHTİYAÇ VE İKTİSAP NEDENİYLE TAHLİYE ( Taşınmazın Mahkeme İlamı ile İktisap Edilmiş Olması Halinde )

• SÜRELERİN BAŞLANGICI ( İhtiyaç ve İktisap Nedeniyle Tahliye-Taşınmazın Mahkeme İlamı ile İktisap Edilmesi Halinde )

743/m.633

ÖZET : MK.nun 633. maddesi gereğince mahkeme ilamı ile bir gayrimenkulü iktisap eden kimse tescilden önce dahi ona malik olur. DAVA : Mahalli mahkemesinden verilmiş bulunan tahliye davasına dair karar davalı tarafından süresi içinde temyiz edilmiş olmakla; dosyadaki bütün kağıtlar okunup, gereği görüşülüp düşünüldü:
KARAR : Dava, iktisap ve işyeri ihtiyacı nedeni ile tahliyeye ilişkin olup, mahkeme tahliyeye karar vermiştir. Karar, süresinde davalı tarafça temyiz edilmiştir.
Davacılar, kiralananın 12/18 payını 15.1.1990 tarihinde iktisap ettiklerinden bahisle 6570 sayılı Yasanın 7/d maddesindeki sürelerden faydalanarak işyeri ihtiyacı nedeni ile kiralananın tahliyesini istemişlerdir.
Davalı; ihtiyaç iddiasının samimi olmadığını, davanın reddini savunmuştur.
Davacılar, kiralananın 12/18 payını 15.1.1990’da iktisap etmişlerdir. Diğer paydaş Vakıflar İdaresi davacılar aleyhine 2.3.1990 tarihinde şuf’a hakkını kullanmak sureti ile şuf’a davası açmış, bu dava kabulle neticelenerek davacılar adına kayıtlı payların iptali ile Vakıflar adına tesciline karar verilmiş ve bu karar 28.5.1991’de kesinleşmiştir. Tahliye kararı ise 9.9.1991 tarihinde verilmiştir. Kararın verildiği tarihte davacıların kiralananda paydaşlıkları kalmamıştır. Paydaşlıkları kalmadığına göre davacıların davayı malik sıfatı ile yürütmeleri mümkün değildir. MK.nun 633. maddesi gereğince mahkeme ilamı ile bir gayrimenkulü iktisap eden kimse tescilden önce dahi ona malik olur. Vakıflar İdaresi mahkeme ilamı ile davacıların payını iktisap ettiğine göre kararın tapuya tescil edilmemesi de sonuca etkili değildir. Bu durumda davanın reddine karar vermek icap edeceğinden kararın bozulması gerekmiştir.
SONUÇ : Yukarıda açıklanan sebeplerle temyiz itirazlarının kabulü ile HUMK.nun 428. maddesi uyarınca hükmün ( BOZULMASINA ), istek halinde peşin alınan temyiz harcının temyiz edene iadesine, 3.2.1992 tarihinde oybirliği ile karar verildi.
T.C.

YARGITAY

14. HUKUK DAİRESİ

E. 1986/8832

K. 1987/2592

T. 24.3.1987

• TESCİLDEN ÖNCE MALİK OLMAK ( Mahkeme İlâmı )

• MÜLKİYETİN İKTİSABI ( İki ayrı Kişi Adına Tescil İlâmı )

• TESCİL İLAMININ HÜKMÜ ( Aynı Taşınmaz İçin İki Ayrı Kişi Adına İki Ayrı Tescil İlamı )

• SATIŞ VAADİ SEBEBİYLE TESCİL ( İki Ayrı Davada İki Ayrı Kişi Adına İki Ayrı İlâm )

743/m.633

ÖZET : Satış vaadi sözleşmesinin tapu siciline şerhi ile bu sözleşmeden doğan kişisel hak güçlendirilmiş olur. Ancak bu güçlendirme şerh tarihinden önce doğmuş olan kişisel hakları etkilemez.
Mahkeme ilamı ile bir gayrimenkulü iktisap eden kimse tescilden önce dahi ona malik olur. Böyle bir karardan sonra aynı taşınmaz için bir başka kişi lehine verilen tescil kararı eski tarihli ilam ile iktisap edilen hakkı etkilemez.
DAVA VE KARAR : Davacı Turgut vekili tarafından, davalılar aleyhine 3.4.1985 gününde verilen dilekçe ile muarazanın önlenmesi ve tescil istenmesi üzerine yapılan muhakeme sonunda; davanın kabulüne dair verilen 14.7.1986 günlü hükmün Yargıtayca duruşmalı olarak incelenmesi davalı Ahmet vekili tarafından istenilmekle, dosya ve içerisindeki bütün kâğıtlar incelenerek gereği düşünüldü:
Dava, iki ayrı ferağa icbar suretiyle tescil ilâmının varlığı ve infaz olunamaması nedeniyle yaratılan muarazanın önlenmesi ve tescil istemine ilişkindir. Mehmet Yavuz, Kadıköy 3. Noterliğince düzenlenen 6.9.1981 gün 36952sayılı sözleşme ile 326 ada, 1 parsel numaralı taşınmazda malik olduğu138/250 payın 60/250 payını Ahmet'e yine Kadıköy 3. Noterliğince düzenlenen 23.5.1983 gün, 25076 sayılı sözleşme ile mezkûr taşınmazdaki tüm yani 130/250 payını Turgut'a satış vaadinde bulunmuştur. Açılan iki ayrı ferağa icbar suretiyle tescil davasının sonunda, Üsküdar 3. Asliye Hukuk Mahkemesi’nin 19.3.1984gün ve 1983/761 esas, 1984/140 karar sayılı ilâmla 326 ada, 1 parsel sayılı taşınmaz Mehmet'e ait paydan 60/250 payın Ahmet, Üsküdar 2. Asliye Hukuk Mahkemesi’nin 9.5.1984 gün ve 1983/934 esas, 1984/295 karar sayılı ilâmı ile mezkûr taşınmazda Mehmet'e ait tüm yani 130/250 payın Turgut adlarına tesciline karar verilmiştir. İki ilâmın mevcudiyeti ve tarafların anlaşamaması üzerine, Tapu Sicil Müdürlüğünce sözkonusu ilâmlar infaz edilememiştir.
Davacı Turgut vekili, müvekili lehine olan satış vaadi sözleşmesinin 9.6.1983 günü tapuya şerh edildiğini, onun sözleşmeden doğan kişisel hakkının hukuksal güçlendirildiğini ve bu suretle Ahmet'in kişisel hakkına etkinlik kazandığı bildirilerek Ahmet'in muarazasının önlenmesini ve 326 ada,1parselsayılı taşınmazda Mehmet'e ait 130/250 payın davacı adına tescilini istemiştir. Satış vaadi sözleşmesinin tapu siciline şerhi ile bu sözleşmeden doğan kişisel hak hukuken güçlendirilmiş olur. Şerh tarihinden itibaren hukuken güçlendirilmiş bu hakkın herkese karşı ileri sürülmesi mümkündür. Ve bu hususun şerh tarihinden önce kazanılmış kişisel haklara etkinliği yoktur. Bu bakımdan davacı Turgut lehine olan satış vaadi sözleşmesinin 9.6.1983 günü tapuya şerh edilmiş olması ve sözü edilen sözleşmeden doğan kişisel hakkın hukuken güçlendirilmiş bulunması, davalı Ahmet'in dayanağını teşkileden satış vaadi sözleşmesi ile daha önce doğmuş olan kişisel hakkının etkilenmesi mümkün değildir. Öte yandan Medeni Yasa’nın 633. maddesinde belirtildiği veçhile tapuya tescilden önce mahkeme ilâmı ile taşınmaz mülkiyeti kazanılır. Bu nedenle Üsküdar 3. Asliye Hukuk Mahkemesi’nin 19.3.1984 gün ve 1983/761esas,1984/140 karar sayılı tescil ilâmı ile Ahmet, 326 ada, 1 parsel sayılı taşınmazda Mehmet'e ait 130/250 payın, 60/250 payını iktisap etmiştir. Daha sonra davacı lehine kurulan hükmün Ahmet'in iktisap ettiği hakkı etkilemesi mümkün değildir. Açıklanan her iki hukukî duruma göre, muarazanın önlenmesi ve Ahmet'in iktisap ettiği 60/250 pay yönünden tescil isteklerinin reddi gerektiği halde, aksine bazı görüş ve düşünce ile tüm davanın kabulü doğru görülmemiştir.
SONUÇ : Davalı Ahmet vekilinin yerinde görülen temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün ( BOZULMASINA ), oybirliğiyle karar verildi.
Old 14-06-2009, 00:02   #22
BURCUKK

 
Varsayılan

tam da dava konumuzla alakalı bir Yargıtay kararı sunmuşsunuz. çok teşekkür ederim yardımlarınız için
Old 15-06-2009, 08:43   #23
çözümhukuk

 
Varsayılan

Özetle; bir mülkü muris muvazalı olarak devralan kişi, bu mülkü hemen iyi niyetli 3. kişilere satarsa ve muris de bu satıştan sonra zamanaşımından daha uzun yaşarsa, ne tazminat istenebiliyor, ne de muris muvazası nedeniyle tapunun iptali.
O halde 15nolu mesajdan alıntı olan yukarıdaki paragraf hukuki dayanaktan yoksun kalıyor????
Old 15-07-2009, 12:36   #24
çözümhukuk

 
Varsayılan

Sn.Kocabaş 20 nolu mesajında:
-- Devir murisin sağlığında olsa dahi 10 yıllık zamanaşımı süresi murisin ölüm tarihinde başlar. diyor.
Bizim davamız da 3.kişi iyiniyetli olduğundan tapu iptal değil, mirasçılardan birine karşı açılacak sebepsiz zenginleşme davası, yani istem alacağa dönüştü.Zamanaşımı devir tarihinde değil murisin ölüm tarihinde başlamalı.
Elinde bununla ilgili Yargıtay kararı olan meslektaşlarımın paylaşmasını rica ederim.
Saygılarımla
Old 11-10-2009, 00:04   #25
hakikiavukat

 
Çözüm 3. kişiye devir halinde

Davayı siz kazandığınıza ve davalı taraf , ilamın gereğini yerine getiremeyeceğine göre , sebepsiz zenginleşmeye dayalı dava açıp , ilk mahkeme kararını ibraz edip kısa zamanda sonuca ulaşabilirsiniz diye düşünüyorum.Zira davalı taraf esasen sizin malınızı satarak , menfaatiniz aleyhine sebepsiz zenginleşmiştir.
Old 13-04-2011, 17:17   #26
DEMİRCİZADE

 
Varsayılan

Bir soru da ben sormak istiyorum.
Müvekkilin babası halen sağdır ve adına kayıtlı olan taşınmazları, altı kardeşten birine bağışlama yolu ile devretmiştir. Müvekkil bu işlemin iptali için dava açmak istemektedir. Somut olaya göre Muvazaa iddiasına dayanarak tapu iptali davası açmak mümkün müdür? Buna ilişkin YArgıtay kararları var mıdır? Teşekkür ediyorum...
Old 14-04-2011, 13:37   #27
Av.Nevra Öksüz

 
Varsayılan

Sayın DEMİRCİZADE

Alıntı:
Yazan DEMİRCİZADE
Bir soru da ben sormak istiyorum.
Müvekkilin babası halen sağdır ve adına kayıtlı olan taşınmazları, altı kardeşten birine bağışlama yolu ile devretmiştir. Müvekkil bu işlemin iptali için dava açmak istemektedir. Somut olaya göre Muvazaa iddiasına dayanarak tapu iptali davası açmak mümkün müdür? Buna ilişkin YArgıtay kararları var mıdır? Teşekkür ediyorum...

İnceleyiniz:
http://www.turkhukuksitesi.com/showp...26&postcount=2

Saygılar...
Old 14-04-2011, 18:01   #28
Av Mehmet Yıldırım

 
Varsayılan zaman aşımı

Alıntı:
Yazan Av.mdogan
Arkadaşlar muvaza nedeniyle tapu iptali tescili davası tapunun devredilmesinden sonra zamanaşımı süresi ne kadardır? tapun 1990 yılında devredilmiş müvekkilim bunu yeni öğreniyor,10 yıl bir hak düşürücü süre burda mevcut mu?


Bu davalarda zaman aşımı murisin ölümünden itibaren 10 yıllık za tabidir.fakat ölümden itibaren muvazaayı öğrendiği tarihten itibaren 1 yıllık süre içinde davayı açmalıdır.
Old 10-04-2013, 12:43   #29
Av. Ali YILMAZKARA

 
Varsayılan

*MURİS MUVAZASINA DAYALI TAPU İPTAL TESCİL DAVALARI SÜREYE TABİ DEĞİLDİR.

HD 01, E: 2003/001351, K: 2003/003465, Tarih: 25.03.2003

Muvazaa iddiasına dayalı davaların zamanaşımına ve hak düşürücü süreye tabi olmaksızın her zaman açılabileceği yargısal uygulamayla benimsenmiş olup, bilimsel görüşler de bu doğrultudadır.

(818 s. BK. m. 18)

Taraflar arasında görülen davada;

Davacı, miras bırakan eşinin kendisinden mal kaçırmak amacıyla dava konusu taşınmazlarını davalıya muvazaalı olarak temlik ettiğini ileri sürerek iptal-tescil veya tenkis istemiştir.

Davalı, miras bırakana ölene kadar kendisinin baktığını, hasta olduğu için tedavi giderlerini karşıladığını, bunun karşılığında taşınmazı satın aldığını belirterek davanın reddi gerektiğini savunmuştur.

Mahkemece, miras bırakanın ölüm gününden itibaren 1 yıl 4 aylık süre içinde davanın açılması gerektiği bu süre geçtikten sonra dava açıldığı gerekçesiyle davanın zamanaşımı nedeniyle reddine karar verilmiştir. Karar, davacı vekili tarafından süresinde duruşmalı olarak temyiz edilmiş olmakla, duruşma günü olarak saptanan 25.3.2003 Salı günü için yapılan tebligat üzerine temyiz eden vekili avukat Kadir Maden geldi, davetiye tebliğine rağmen temyiz edilen vs. vekili avukat gelmedi, yokluğunda duruşmaya başlandı, süresinde verildiği ve kayıt olunduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra gelen vekilin sözlü açıklamaları dinlendi, duruşmanın bittiği bildirildi, iş karara bırakıldı. Bilahare Tetkik Hakimi Zümrüt Eskicindil tarafından düzenlenen rapor okundu. Dosya incelenerek gereği görüşülüp düşünüldü:

KARAR

Dava, Borçlar Kanununun 18. maddesine dayalı muris muvazaası hukuksal nedeniyle açılan iptal-tescil veya tenkis isteklerine ilişkindir. Mahkemece, davanın zamanaşımı nedeniyle reddine karar verilmiştir.

Muvazaa iddiasına dayalı davaların zamanaşımına ve hak düşürücü süreye tabi olmaksızın her zaman açılabileceği yargısal uygulamayla benimsenmiş olup, bu husus Hukuk Genel Kurulunun 22.6.1983 gün ve 479/719 sayılı kararında vurgulanmıştır. Bilimsel görüşler de bu doğrultudadır.

O halde, 1.4.1974 gün, 1/2 sayılı Yargıtay İnançları Birleştirme Kararı uyarınca taraf delillerinin toplanması, hasıl olacak sonuç çerçevesinde işin esası hakkında bir karar verilmesi gerekirken, yanılgılı değerlendirme ile yazılı olduğu üzere hüküm kurulması doğru değildir. Davacı vekilinin temyiz itirazları yerindedir. Kabulü ile hükmün açıklanan nedenlerden ötürü HUMK.´nun 428.maddesi uyarınca BOZULMASINA, 4.12.2002 tarihinde yürürlüğe giren Avukatlık ücret tarifesinin 14. maddesi gereğince gelen temyiz eden vekili için 275.000.000 TL. duruşma Avukatlık parasının temyiz edilenden alınmasına, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 25.3.2003 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.
Old 11-05-2015, 10:57   #30
M. Emre Bulut

 
Varsayılan

Muris muvazaasından kaynaklı tapu iptali davaları zamanaşımı ve hak düşürücü süreye bağlı değildir elbet, lakin bu kuralı Yargıtay öyle sanıyorum farklı yollarla aşmayı denemektedir. Yargıtay, aşağıdaki kararda uzun zamandır dava açmayan varislerin davasını MK m. 2' yi işleterek bozmuştur. Ancak bu sürenin ne olacağı konusunda hiçbir kıstas yoktur. Misal; 10 yıllık dava açmama süresi de MK m.2' ye aykırı mıdır? Yahut bu karar münhasır bir karar mıdır?

T.C.
YARGITAY
1. HUKUK DAİRESİ
E. 2013/21600
K. 2014/1631
T. 30.1.2014
• TAPU İPTALİ VE TESCİL ( Muris Muvazaası Hukuksal Nedenine Dayalı/Kadastro Tespiti Sırasında Davalılarında Murisi Adına Tespit Edildiği ve Kadastro Tespitlerinin Kesinleştiği Kök Miras Bırakanın İse Öldüğü Tarihten Dava Tarihine Kadar Dava Açılmadığı - Davanın Reddi Gerektiği )
• ATİYE TERK ( Davacı Taraf Dilekçesiyle Çekişme Konusu Taşınmazlardan Biri Yönünden Davalarını Atiye Terk Ettiklerini Bildirdiği - Davalı Tarafça Karşı Çıkılmadığına Göre Anılan Parselle İlgili Olarak Atiye Terk Sebebiyle Hüküm Tesisine Yer Olmadığına Karar Verilmesi Gerektiği/Tapu İptali ve Tescil )
• MURİS MUVAZAASI ( Hukuksal Nedenine Dayalı Tapu İptali ve Miras Payı Oranında Tescil İstemi - Kadastro Tespitlerinin Kesinleştiği/Kök Miras Bırakanın İse Öldüğü Tarihten Dava Tarihine Kadar Dava Açılmadığı/Aradan Bunca Zaman Geçtikten Sonra Dava Açılmasının 4721 S. TMK'nun 2. Md. Hükmüyle Bağdaşmadığı )
• DÜRÜSTLÜK KURALI ( Muris Muvazaası Hukuksal Nedenine Dayalı Açılan Davalarda Zamanaşımı ve Hak Düşürücü Süre Sözkonusu Değil İse de Aradan Bunca Zaman Geçtikten Sonra Dava Açılmasının Dürüstlük Kuralıyla Bağdaşmadığının Gözetilmesi Gerektiği - Tapu İptali ve Tescil )
4721/m.2
ÖZET : Dava, muris muvazaası hukuksal nedenine dayalı tapu iptali ve miras payı oranında tescil, mümkün olmadığı takdirde tenkis istemine ilişkindir. Yargılama sırasında davacı taraf dilekçesiyle çekişme konusu taşınmazlardan biri yönünden davalarını atiye terk ettiklerini bildirdiği ve davalı vekilinin hazır olduğu oturumda bu dilekçe okunmasına rağmen anılan parselle ilgili davanın atiye terk edilmesine davalı tarafça karşı çıkılmadığına göre anılan parselle ilgili olarak atiye terk sebebiyle hüküm tesisine yer olmadığına karar verilmesi gerekirken anılan taşınmazın kabul kapsamına alınmış olması doğru değildir. Çekişmeye konu yapılan diğer taşınmazlar yönünden ise; kadastro tespiti sırasında davalılarında murisi adına tespit edildiği ve kadastro tespitlerinin kesinleştiği, kök miras bırakanın ise öldüğü tarihten dava tarihine kadar dava açılmadığı, her ne kadar muris muvazaası hukuksal nedenine dayalı açılan davalarda zamanaşımı ve hak düşürücü süre sözkonusu değil ise de; aradan bunca zaman geçtikten sonra dava açılmasının Türk Medeni Kanunu'nun 2. maddesi hükmüyle bağdaşmadığı açıktır.

DAVA : Taraflar arasında görülen tapu iptali, tescil, tenkis davası sonunda, yerel mahkemece davanın, kabulüne dair olarak verilen karar davalılar vekili tarafından yasal süre içerisinde duruşma istemli temyiz edilmiş olmakla, duruşma günü olarak saptanan 9.7.2013 Salı günü için yapılan tebligat üzerine temyiz edenler vekili ile temyiz edilenler vekili geldiler, duruşmaya başlandı, süresinde verildiği ve kayıt olunduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra gelen vekillerin sözlü açıklamaları dinlendi, duruşmanın bittiği bildirildi, iş karara bırakıldı. Bilahare Tetkik Hakimi tarafından düzenlenen rapor okundu, düşüncesi alındı. Dosya incelenerek gereği görüşüldü:

KARAR : Dava, muris muvazaası hukuksal nedenine dayalı tapu iptali ve miras payı oranında tescil, mümkün olmadığı takdirde tenkis istemine ilişkindir.

Dosya içeriğinden ve toplanan delillerden; çekişmeye konu taşınmazlardan 546 parsel sayılı taşınmazın senetsizden H. K. adına tespit edildiği ve kadastro tutanağının 15.3.1982 tarihinde kesinleştiği, 419 parsel sayılı taşınmazın ise Şubat 1954 tarihli 60 numaralı tapu kaydıyla miras bırakan adına kayıtlı iken 1969 yılında oğlu H. K.'a bedeli mukabilinde devrettiği belirtilmek suretiyle kadastroda H. adına tespitinin yapıldığı ve kadastro tutanağının 15.3.1982 tarihinde kesinleştiği, diğer çekişmeye konu 59 ve 159 numaralı parsellerin ise kadastro tespiti sırasında yarı payının Mart 1335 tarihli 71 ve 72 sıra numaralı tapu kayıtlarıyla A. oğlu Y., yarı payının da Mayıs 1950 tarihli 68 ve 69 sıra numaralı tapu kayıtları ile 24 hisse itibariyle 6 hissesinin Ö. karısı Z. ve 3'erden 18 payının Ö. evlatları P., F., Z., M., N. ve E. adlarına kayıtlı olup, adı geçenlerin aralarında yapmış oldukları harici ve rızai taksimde 59 ve 159 numaralı parsellerin Z. ile onun çocukları olan P., F., Z., M., N. ve E.'ye isabet ettiği, Z.'in 1959 yılında dul olarak ölümüyle anılan çocuklarının mirasçı olarak kaldıkları, paydaşlardan miras bırakan F.'nın kendi adına asaleten N., P., Z. ve M.'e vekaleten hareket ederek paylarını Silivri Noterliği'nin 22.1.1979 tarihli 2008 yevmiye numaralı satış vaadi sözleşmesiyle bedeli mukabilinde H. K.'a sattığı belirtilerek 3/4 payının H. K. adına, 1/4 payının ise Ö. kızı E. adına tespitinin yapıldığı ve miras bırakan F.'nın bu yerleri sattığına ve tespite muvafakat ettiğine dair imzasının alındığı, kadastro tutanaklarının ise itiraz edilmeden 15.3.1982 tarihinde kesinleştiği, paydaş H. K.'ın bu taşınmazlardaki E.'ye ait olan 1/4 payları da 31.12.2001 tarihinde satın alarak parsellerin tamamına malik olduğu, 1911 doğumlu olan kök miras bırakan F. K.'ın 6.4.1991 tarihinde öldüğü, geride mirasçı olarak davacı çocukları E., M., N., 26.3.2005 tarihinde ölen oğlu H.'in eşi olan davacı gelini Ç., torunları H. ve C. ile 7.4.2003 tarihinde ölen oğlu H.'nin eşi davalı N. ile torunları olan diğer davalıların kaldığı görülmektedir.

Davacılar, mirasbırakanları F. K. tarafından davalıların murisi olan H. K.'a yapılan temliklerin mirasçılardan mal kaçırma amaçlı ve muvazaalı olduğunu ileri sürerek eldeki davayı açmışlardır.

Mahkemece; miras bırakanın diğer çocuklarından mal kaçırmak amacıyla çekişme konusu taşınmazlarını davalıların murisi olan oğlu H.'ye muvazaalı olarak devrettiği gerekçesiyle davanın kabulüne karar verilmiştir.

Ne var ki; yargılama sırasında davacı taraf 16.5.2011 havale tarihli dilekçesiyle çekişme konusu taşınmazlardan 546 parsel yönünden davalarını atiye terk ettiklerini bildirdiği ve davalı vekilinin hazır olduğu 22.6.2011 tarihli oturumda bu dilekçe okunmasına rağmen 546 parselle ilgili davanın atiye terk edilmesine davalı tarafça karşı çıkılmadığına göre anılan parselle ilgili olarak atiye terk sebebiyle hüküm tesisine yer olmadığına karar verilmesi gerekirken anılan taşınmazın kabul kapsamına alınmış olması doğru değildir.

Çekişmeye konu yapılan diğer taşınmazlar yönünden ise; 419 numaralı parselin tamamı ile 59 ve 159 numaralı parsellerin 3/4 payının kadastro tespiti sırasında davalılarında murisi olan H. K. adına tespit edildiği ve kadastro tespitlerinin 15.3.1982 tarihinde kesinleştiği, kök miras bırakan F. K.'ın ise öldüğü 6.4.1991 tarihinden dava tarihi olan 10.2.2010 tarihine kadar dava açılmadığı, her ne kadar muris muvazaası hukuksal nedenine dayalı açılan davalarda zamanaşımı ve hak düşürücü süre sözkonusu değil ise de; aradan bunca zaman geçtikten sonra dava açılmasının Türk Medeni Kanunu'nun 2. maddesi hükmüyle bağdaşmadığı açıktır.

Hal böyle olunca; 546 parsel yönünden atiye terk sebebiyle hüküm tesisine yer olmadığına, diğer taşınmazlar yönünden ise davanın reddine karar verilmesi gerekirken yanılgılı değerlendirmeyle yazılı olduğu üzere karar verilmiş olması doğru değildir.

SONUÇ : Davalılar vekilinin temyiz itirazları belirtilen sebeplerle yerindedir. Kabulüyle hükmün ( 6100 Sayılı Kanunun geçici 3. maddesi yollaması ile ) 1086 Sayılı H.U.M.K.'nun 428. maddesi gereğince BOZULMASINA, alınan peşin harcın temyiz edene iadesine, 29.12.2012 tarihinde yürürlüğe giren Avukatlık Ücret Tarifesinin 14. maddesi gereğince gelen temyiz edenler vekili için 990.00.-TL. duruşma avukatlık parasının temyiz edilenlerden alınmasına, 30.01.2014 tarihinde oyçokluğuyla karar verildi.

KARŞI OY :

1- )-Dava konusu 546 parsel sayılı taşınmaz yönünden Dairenin bozma kararına iştirak ediyorum.

2- )-Ancak; 59, 159 ve 419 parsel sayılı taşınmazlar yönünden dosya içeriğine, toplanan delillere, hükmün dayandığı yasal ve hukuksal gerekçeye, delillerin takdirinde bir isabetsizlik bulunmamasına göre mahkemenin temliklerin muvazaalı olduğu yönündeki tespiti doğrudur.

Olayda davalılar murisi adına oluşan tapu kayıtları muvazaayla illetlidir. Muvazaa en kısa olarak iradeyle beyan arasında üçüncü kişileri aldatmak amacıyla kasten yaratılan aykırılıktır. Muvazaanın müeyyidesi sözleşmenin butlanıdır. O itibarla da sözleşmenin icra olunduğu tarihten itibaren muayyen bir sürenin geçmiş olması veya sözleşmeye icazet verilmesi veya akitlerin yükümlülüklerini ifa etmeleri muvazaalı sözleşmeye geçerlilik kazandırmaz. Bu nedenle, muvazaa hukuksal sebebine dayalı tapu iptal davalarının açılması herhangi bir süreye tabi değildir.

Ancak, bir hakkın doğduğu anda hemen veya kısa bir süre sonra kullanılması, talep veya dava olunması zorunlu değildir. Hakkın kullanılması bir zamanaşımı veya hak düşürücü bir süreye bağlıysa bu sürenin dolmasından önce harekete geçilmesi yeterlidir. Böyle bir sürenin bulunmadığı hallerde ise hak sahibi hakkını her zaman, hatta uzun yıllar geçtikten sonra dahi kullanabilir. Davacılar hukuk düzeninin kendilerine tanıdığı bir hakkı kullanmışlardır. Dolayısıyla T.M.K.2. maddeye aykırılık yoktur. İşin esası yönünden sayın çoğunluğun bozma görüşüne iştirak etmiyorum.

Ne var ki; 59 ve 159 parsel sayılı taşınmazlarda miras bırakandan intikal etmeyen paylarında kabul kapsamına alınması doğru olmadığından davalıların temyizi 59 ve 159 parsel sayılı taşınmazlar yönünden bu nedene hasren kabul edilmelidir.
Yanıt


Şu anda Bu Konuyu Okuyan Ziyaretçiler : 1 (0 Site Üyesi ve 1 konuk)
 
Konu Araçları Konu İçinde Arama
Konu İçinde Arama:

Detaylı Arama
Konuyu Değerlendirin
Konuyu Değerlendirin:

 
Forum Listesi

Benzer Konular
Konu Konuyu Başlatan Forum Yanıt Son Mesaj
Bono'da Zamanaşımı mntaylan Meslektaşların Soruları 9 24-06-2014 15:14
mirasçıdan mal kaçırma-muvaza Av.S.S Meslektaşların Soruları 7 03-06-2010 15:51
muvaza mı? ölünceye kadar bakma sözleşmesinin iptali mi? yaşar Miras Hukuku Çalışma Grubu 1 02-04-2006 13:16
Zamanaşımı selma Hukuk Soruları Arşivi 1 01-03-2002 19:18
Zamanaşımı zamanaşımı Hukuk Soruları Arşivi 1 27-02-2002 17:14


THS Sunucusu bu sayfayı 0,11995912 saniyede 14 sorgu ile oluşturdu.

Türk Hukuk Sitesi (1997 - 2016) © Sitenin Tüm Hakları Saklıdır. Kurallar, yararlanma şartları, site sözleşmesi ve çekinceler için buraya tıklayınız. Site içeriği izinsiz başka site ya da medyalarda yayınlanamaz. Türk Hukuk Sitesi, ağır çalışma şartları içinde büyük bir mesleki mücadele veren ve en zor koşullar altında dahi "Adalet" savaşından yılmayan Türk Hukukçuları ile Hukukun üstünlüğü ilkesine inanan tüm Hukukseverlere adanmıştır. Sitemiz ticari kaygılardan uzak, ücretsiz bir sitedir ve her meslekten hukukçular tarafından hazırlanmakta ve yönetilmektedir.