Ana Sayfa
Kavram Arama : THS Google   |   Forum İçi Arama  

Üye İsmi
Şifre

Hukuk Soruları Hukukçu olmayan üyelerimizin hukukla ilgili sorularına ayrılmış iletişim alanı. Lütfen Dikkat : THS bir hukuki danışmanlık sitesi değildir ve bu foruma da "hukuki danışma" niteliği taşıyan sorular yöneltilemez. Alanda soru sormadan önce lütfen Hukuk Soruları Alanı Kural ve İlkelerimizi okuyunuz.

Limited Şirketlerin Devri İle İlgili Son Derece Önemli

Yanıt
Old 09-10-2009, 14:50   #1
academy25

 
Varsayılan Limited Şirketlerin Devri İle İlgili Son Derece Önemli

Arkadaşlar öncelikle hepinize merhaba.

Çok değerli hukukçu arkadaşlarım ile bizleri biraraya getiren bu platformda soracağım sorunun cevabına tam olarak erişemedim.

Limited Şirket Satışlarında; Ltd.Şti.'ler en az 2 ortakla kurulduğu için 2 ortak var olduğunu düşünerek;

Kamu alacakları ve Diğer alacaklardan, satış sonrasında tam olarak kimin sorumlu tutulacağı bilgisine yoğun araştırmalarım sonucunda ulaşamadım.

Konu Şudur;

13.09.2006 Tarihinde 2 Ortak Tarafından kurulmuş olan bir Ltd. Şti.
12.10.2009 Tarihinde Farklı 2 Ortağa Devrolunacaktır.

Şirketin Bugünkü borç toplamları sembolik olarak şöyledir.

Vergi Dairesi : 1000tl
Tüzel Kişilikler : 1000tl
Şahıs Alacakları : 1000tl

Bu borçlardan devirden sonraki aşamada eski ortakların yükümlülükleri ne olur? Varolan tüm borçlar yeni alacaklılara bildirilmiş ve kendi aralarında bir protokol yaparak bunları da protokele ekleyip 2 şahit huzurunda imzaya almışlardır.

Şirketi devreden ortakların ilerleyen aşamalarda bu borçlardan ve sonradan doğacak olan borçlar üzerinden sorumluluğunu tam olarak kaldırmak için, bu tarz bir protokole gerek var mıdır? Yapılan protokol noter huzurunda olmadığı için hukuki olarak geçersiz olabilir, bu anlamda da sizlerden yol göstermenizi talep etmekteyim.

Konu özetle şudur;
Şirket 12.10.2009 tarihinde devredecek olan 2 eski ortağın, o güne kadar olan, ve o günden sonraki olabilecek olan tüm kamu ve şahsi borçlardan sorumlu tutulmamaları adına, satış işlemi sırasında ne tür bir yol izlenmelidir?

Saygılarımla.
Old 09-10-2009, 15:56   #2
Av. Mehmet Toprak

 
Varsayılan

Alıntı:
Yazan academy25
Konu özetle şudur; Şirket 12.10.2009 tarihinde devredecek olan 2 eski ortağın, o güne kadar olan, ve o günden sonraki olabilecek olan tüm kamu ve şahsi borçlardan sorumlu tutulmamaları adına, satış işlemi sırasında ne tür bir yol izlenmelidir? Saygılarımla.

Devreden ortak ve devralan yeni ortak, devir tarihinden önceki borçlar nedeni ile birlikte sorumludur. Borcun doğduğu tarihle, ödenmesi gereken tarihlerde farklı kişiler ortak olsa dahi durum değişmez.
Bahsi geçen tarzda bir sözleşme yapılması sözleşme özgürlüğü kapsamında kabul edilebilir. Bu tarz bir sözleşme için Borçlar Kanunu veya diğer yasalrda resmi şekil şartı öngörüldüğüne dair bir bilgiye ulaşabilmiş değilim. Bu nedenle noter'de yapılmaması halinde geçersiz olduğu gibi bir sonuç çıkarılamaz, elbette devir sözleşmesinde öngörülen devre konu emtiadan bazılarının devri için resmi şekil öngörülmüş ise devir geçersiz olacaktır.

Ancak taraflar arasındaki sözleşme ile vergi sorumluluğunun devralanda olduğunu belirtmeleri, sadece tarafları bağlar. Vergi dairesi, borcu kimden tahsil edebilecekse ona gider.
Böyle bir durumda borcu ödemek zorunda kalan devreden ortak, ödediği borç için devralan yeni ortağa sözleşme kapsamında rücu edebilir.
Bakınız: AMME ALACAKLARININ TAHSİL USULÜ HAKKINDA KANUN madde 35 ve VERGİ USUL KANUNU madde 8
Kolay gelsin.
Old 09-10-2009, 16:18   #3
Av.Özgür KARABULUT

 
Varsayılan

Merhabalar;

Konuya ilişkin Kanun hükmü 6762 sayılı Türk Ticaret Kanunu 520. maddesidir.

Faydası olacağını umarak, maddeye ilişkin bir kaç Yargıtay ve Danıştay kararı ekliyorum:

Alıntı:
T.C. Danıştay
7.Dairesi

Esas: 2000/3801
Karar: 2001/2476
Karar Tarihi: 27.06.2001

(213 S. K. m. 10)

İstemin Özeti: ...... Akaryakıt Nakliyat Turizm Sanayi ve Ticaret Limitet Şirketi’nden tahsil imkanı kalmayan kamu alacağının, kanuni temsilci sıfatıyla davacıdan tahsili amacıyla düzenlenen ödeme emrini; olayda, davacının limitet şirketteki hissesinin tamamını noter tasdikli ....... tarihli hisse devir sözleşmesi ile devrettiği ve bu durumun ….. tarihli Türkiye Ticaret Sicili Gazetesi’nde yayımlanarak tescil ve ilan edildiği hususlarının taraflar arasında ihtilafsız bulunması karşısında, şirketle hiçbir hukuki bağı kalmayan davacının, hisse devrinden sonraki dönemlere ait vergi borçlarından sorumlu tutulamayacağı gerekçesiyle iptal eden Vergi Mahkemesi Kararı’nın; yapılan işlemin yerinde olduğu ileri sürülerek bozulması istenilmektedir.

TÜRK MİLLETİ ADINA

Hüküm veren Danıştay Yedinci Dairesince işin gereği görüşüldü:

Temyiz dilekçesinde ileri sürülen iddialar, mahkeme kararının bozulmasını sağlayacak durumda bulunmadığından, temyiz isteminin reddine, 27.06.2001 gününde oybirliği ile karar verildi. (¤¤)

Sinerji Mevzuat ve İçtihat Programları
ve
Alıntı:
T.C. YARGITAY
11.Hukuk Dairesi

Esas: 2007/8553
Karar: 2008/6111
Karar Tarihi: 12.05.2008

(6762 S. K. m. 520)

Dava: Taraflar arasında görülen davada A. 3.Asliye Ticaret Mahkemesi’nce bozmaya uyularak verilen 10.05.2007 tarih ve 2007/148 - 2007/233 sayılı kararın Yargıtay'ca incelenmesi davalı vekili tarafından istenmiş ve temyiz dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşılmış almakla dava dosyası için Tetkik Hakimi Salih Çelik tarafından düzenlenen rapor dinlendikten ve yine dosya içerisindeki dilekçe layihalar, duruşma tutanakları ve tüm belgeler okunup, incelendikten sonra işin gereği görüşülüp, düşünüldü:

Karar: Davacılar vekili, davacılardan Fahrettin ile davalının 03.10.2001 tarihine kadar diğer davacı şirketin ortağı ve temsilcisi olarak birlikte faaliyette bulunduklarını, davalının bu tarihte hisselerini devrederek ayrıldığını, düzenlenen protokolde şirketin geçmiş dönem zararlarından iki tarafın eşit oranda sorumlu olacaklarının hükme bağlandığını, şirketin 1998-2001 vergi dönemine ilişkin ödediği 21.638.250.000.-TL.nın yarısından davalının sorumlu olduğu halde ödeme yapmadığını ileri sürerek, 10.819.125.000.-TL.nin ticari işlere uygulanan temerrüt faiziyle birlikte tahsilini talep ve dava etmiştir.

Davalı vekili, davanın esas ve husumet yönünden reddini istemiştir.

Mahkemece, davanın davacılardan şirket bakımından aktif husumet yönünden, diğer davacı bakımından esas bakımından reddine dair verilen kararın, dairemizce, davalının protokol ve hisse devrinden önce doğmuş şirket borcundan yarı oranında davacı Fahrettin yanında sorumlu olduğu, davacı şirketin bu davaya açmakta hukuki yararının bulunduğu gerekçesiyle, davacılar yararına bozulması üzerine, bozmaya uyulmuş kabulüne karar verilmiştir. Kararı, davalı vekili temyiz etmiştir. Dosyadaki yazılara, mahkemece uyulan bozma kararı gereğince hüküm verilmiş olmasına ve delillerin takdirinde bir isabetsizlik, bulunmamasına göre, davalı vekilinin bütün temyiz itirazları yerinde değildir.

Sonuç: Yukarıda açıklanan nedenlerden dolayı, davalı vekilinin bütün temyiz itirazlarının reddiyle usul ve kanuna uygun bulunan hükmün ONANMASINA, istek halinde aşağıda yazılı 133.00 YTL harcın temyiz edene iadesine, 12.05.2008 tarihinde oybirliği ile karar verildi. (¤¤)

Sinerji Mevzuat ve İçtihat Programları

bir de

Alıntı:
T.C. YARGITAY
11.Hukuk Dairesi

Esas: 2005/13516
Karar: 2006/1843
Karar Tarihi: 23.02.2006

(6762 S. K. m. 520)

Dava: Taraflar arasında görülen davada Ankara Asliye 7. Ticaret Mahkemesi'nce verilen 27.09.2002 tarih ve 2002/201-2004/193 sayılı kararın Yargıtay'ca incelenmesi davacılar vekili tarafından istenmiş ve temyiz dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşılmış olmakla, bazı noksanlıkların ikmali için dosya mahalline gönderilmişti. Bu noksanlıkların giderilerek dosyanın gönderildiği anlaşılmakla, dava dosyası için Tetkik Hakimi Deyiş Cesur tarafından düzenlenen rapor dinlendikten ve yine dosya içerisindeki dilekçe layihalar, duruşma tutanakları ve tüm belgeler okunup, incelendikten sonra işin gereği görüşülüp, düşünüldü:

Karar: Davacılar asıl davada, davalı şirkete ait toplam 21/40 hissenin tamamını noter belgesi ile diğer davalıya devrettiklerini ancak gerekli devirlerin yapılmaması nedeniyle vergi borçlarına dair ödeme belgesi geldiğini öne sürerek sattıkları hisselerin davalı Yaşar Hüner'e ait olduğunun tespiti ile Ankara Ticaret Sicil Memurluğu'na tescil ve ilan ettirmesine birleşen davada ise davacılar vekili müvekkillerinin davalı şirketteki hisselerini devretmesi nedeniyle devir tarihinden sonraki şirket borçlarından sorumlu olmadığının tespitine karar verilmesini talep ve dava etmişlerdir.

Davalılar davaya cevap vermemiştir.

Mahkemece, iddia, savunma toplanan kanıtlar ve tüm dosya kapsamına göre limited şirket hisse devrinin TTK.nun 520. maddesi gereğince sermaye ve ortak sayısının 3/4'ünün muvafakatı ile şirkete bildirilmek ve pay defterine kaydedilmek şartıyla hüküm ifade edeceği, pay ve karar defterlerinin ibraz edilemediği bu nedenle devrin gerçekleşmediği gerekçesiyle asıl ve birleşen davaların reddine karar verilmiştir.

Kararı davacılar vekili temyiz etmiştir.

Dava, limited şirketteki pay devrinin tespit ve tescili istemine ilişkindir.

Limited şirketlerde pay devri usulü TTK.nun 520. maddesinde düzenlenmiş olup, <Bir payın devri, şirket hakkında ancak şirkete bildirilmek ve pay defterine kaydedilmek şartıyla hüküm ifade eder. Devir hususunun pay defterine kaydedilebilmesi için, devre ilişkin mukavelenin yazılı şekilde yapılmış ve imzasının noterce tasdik edilmiş olması ve ortaklardan en az dörtte üçünün devre muvafakat etmesi ve bunların esas sermayenin en az dörtte üçüne sahip olması şarttır.> hükmünden de anlaşılacağı üzere birbirini takip eden üç işlemin yapılması halinde pay devri gerçekleşir. Somut olayda devir, imzası noterce tasdik edilmiş yazılı mukavele ile yapılmış ise de sermaye ve sayısal olarak ortaklardan en az dörtte üçünün devre muvafakat ettiğine ve şirket yönünden geçerli olması için devir işleminin şirkete bildirilip pay defterine kaydedildiğine dair belge ibraz edilememiştir. Bu eksikliğin dava yoluyla giderilmesinin mümkün olmamasına, daha sonraki bir aşamaya ilişkin tescilin de talep edilememesine göre işbu davanın dinlenebilme kabiliyeti bulunmamaktadır. Buna göre davacılar vekilinin tüm temyiz itirazları yerinde değildir. Bu durumda mahkemece esasa girilerek yazılı gerekçelerle davanın esastan reddi doğru değil ise de sonucu itibariyle doğru olan hükmün HUMK.nun 438/son maddesi uyarınca gerekçe değiştirilerek onanması gerekmiştir.

Sonuç: Yukarıda açıklanan nedenlerle davacılar vekilinin tüm temyiz itirazlarının reddi ile usul ve yasaya uygun olan kararın ONANMASINA, aşağıda yazılı bakiye 4.20.-YTL temyiz ilam harcının temyiz edenden alınmasına, 23.02.2006 tarihinde oybirliği ile karar verildi. (¤¤)

Sinerji Mevzuat ve İçtihat Programları

Saygılar...
Old 09-10-2009, 22:58   #5
Av.Serkan DAĞDEVİREN

 
Varsayılan

Çok güzel bir çalışma olmuş.ancak merak ettiğim bir husus var..Şirket ortağı hissesini noteren devir ettiği zaman bunu şirkete bildiriyor fakat şirket bu devri pay defterine bazen kasıtlı olarak işlemiyor.Bununla da kalmıyor devri sicil gazetesinde de diğer oratkalr tarafından ilan edilmiyor.bu durumda yapılan devrin devri yapan ortak yönünden hukuken hiçbir analmı yok.devri yapan ortak her anlmada gerek şirkete gerekse 3.kişilere karşı halen sorumlu.Böyle bir durumda ihtarla devri şirkete bildirmek ve devrin pay defterine işlenmesini istemekte fayda etmiyor. Bu halde yapılması gereken nedir peki.dava açıp,mahkemeden devrin pay defterine işlenmesini mi talep etmek gerekiyor.yoksa ihtar yeterli mi?
Old 11-10-2009, 19:33   #6
academy25

 
Varsayılan

Sonuç olarak her ne tür anlaşma, sözleşme ve satış söz konusu olursa olsun, şirketi devreden ortaklar; şirketin devrolduğu tarihe kadar olan tüm borçlardan sorumlu mudur?
Old 12-10-2009, 16:02   #7
Av. Mehmet Toprak

 
Varsayılan

Bu takdirde şirketten çıkmanızın haklı bir gerekçeye dayalı olarak çıkma veya şirketin infisahını istemek yolları kalıyor. Bu konu daha önce tartışılmış konulardan:
http://www.turkhukuksitesi.com/showthread.php?t=19867
ve
http://www.turkhukuksitesi.com/showthread.php?t=18556
yeni ttk 'da /tasarı halinde) tek ortaklı ltd şti mümkün olduğundan tek ortaklı şirketler açısından da çıkma istemek mümkün olacaktır.
Old 12-10-2009, 16:12   #8
Av. Mehmet Toprak

 
Varsayılan

Bir soru da benden. AMME ALACAKLARININ TAHSİL USULÜ HAKKINDA KANUN mükerrer 35. maddesinde yer alan:
Amme alacağının doğduğu ve ödenmesi gerektiği zamanlarda kanuni temsilci veya teşekkülü idare edenlerin farklı şahıslar olmaları halinde bu şahıslar, amme alacağının ödenmesinden müteselsilen sorumlu tutulur.
hükmünü nasıl okumalıyız?
Bir A.Ş.'nin 2003 yılındaki hesaplarının incelenmesi sonrası, 2010 yılında gerçekleştirilen re'sen tarhiyat neticesi düzenlenen vergi ve ceza ihbarnamesi neticesi bu gün ödenmesi gereken bir vergi borcundan söz edilebilir mi? Yoksa bu vergi o gün ödenmesi gerektiği halde ödenmeyen yani ödenmesi gereken tarih 2003 yılı olan bir amme alacağı olarak mı kabul edilecektir?
Bir başka ifade ile bu hüküm A.Ş'nin o tarihteki y.k yanında bu günkü hiç bir günahı olmayan y.k.'sının da sorumlu tutulması gerektiği şeklinde okunabilir mi?
Old 13-10-2009, 10:43   #9
academy25

 
Varsayılan

Farklı bir konuda bulmuş olduğum yanıtlar şu şekildedir.

Alıntı:
6183 sayılı kanunun 35. maddesine göre ortaklar limited şirketlerin ödenmeyen ve kamu borçlusu şirketten tahsili imkanı kalmayan alacaktan koydukları sermaye payı oranında doğrudan doğruya sorumludur.6762 sayılı Türk Ticaret Kanununun 532'nci maddesinde ise, limited şirket ortaklarının sermaye borçlarını yerine getirdikleri oranda sorumluluktan kurtulacakları belirtilmiştir.Yani bir limited şirketin borçlarından sorumluluk ortaklık payı ve niteliğine tabi tutulmuştur. Bir ortağın limited şirketteki payını devri ve ortaklık niteliğini devretmesi ve bunun şirkete karşı hüküm ifade etmesi ise TTK 520 maddesine göre devir sözleşmesinin yazılı olarak yapılması, imzaların notere onaylattırılması ve ayrıca pay devrinin şirkete bildirilerek pay defterine kaydedilmesi ve ortaklar kurulu kararı gerektirir.Aynı keyfiyetin 3. kişilere karşı hüküm ifade etmesi ise ticaret sicil gazetesindeki ilan suretiyle olur.Ortaklık sıfatını bu şekilde kaybeden ortağın ise şirketin borçlarından sorumlu olması düşünülemez.Şirket müdürü olmadıkça kendi dönemindeki kamu borçlarından dahi sorumlu değidir.

Alıntı:
Benim daha önce araştırdığım ancak şu an kanun maddeleri aklımda değil. Araştırdığım ve bildiğim kadarıyla devir işlemlerinde ister A.Ş. ister LTD. olsun ki LTD için A.Ş. hükümlerine atıfta bulunulmuştur, devirlerde şirketin devir bilançosu hazırlanır ve orada yer alan tüm borç ve alacaklar ile devralınır. Ancak şirketin devir tarihinden önceki borçları için sorumluluğu devam eder ve önceki dönem kamu borçları devralanı ilgilendirmez. Devreden taraf ise oluşacak borçlardan 2 yıl sorumlu olmaya devam eder.Konuyla ilgili yargı kararlarıda bu yöndedir.

Şimdi değerli dostlar,

1.Devreden ortaklar yeni oluşacak borçlardan 2 yıl süre ile sorumlu mudur?

2.Bir önceki cevapta ise şirket müdürü olunmadığı sürece kamu borçlarından dahi sorumlu olunamayacağı bilgisi vardır. Bu doğru mudur?
Old 13-10-2009, 14:17   #10
Av. Mehmet Toprak

 
Varsayılan

İşletmenin devri ile şirket ortaklık payının devrini karıştırmayalım. İki yıl kavramı işletmenin devri ile ilgili bir husus. Kural olarak şirket ortakları şirkete koymayı taahhüt ettikleri sermaye ile sınırlı olarak şirketin alacaklıların akarşı sorumludurlar. Yani sermaye borcu ile sınırlı sorumluluk. Ortak şirkete koymayı taahhüt ettiği sermayeyi ödediği anda bu sorumluluğu da sona eriyor. O andan sonra hissesini de devretse hissesi kalsa da şirket hiç bir borcunu ödemese bir sorumluluğu yok.
Temel kural bu . Bu kuralın çeşitli istisnaları var. Bu istisnalardan en önemlisi şirket müdürleri yahut yönetim kurulu başkan ve üyeleri hakkında Vergi Usul Kanunu madde 10 , Amme Alacaklarının Tahsili Usulü Hakkında Kanun madde 35 - mükerre madde 35, ve yukarıda zikredilen ticaret kanununda yer alan istisnai hükümlerdir.
Bunların dışında birde şirket ortakları hakkında yine amme alacaklarının tahsili usulü hakkında kanun madde 35'de yer alan limited şirketlere ilişkin istisnadan söz etmek gerekir. Bu istisnai düzenlemeye göre ise limited şirketlerin ortakları da şirketten tahsil olanağı bulunmayan kamu borçları nedeni ile sorumludur.
Bu istisnai sorumluluk halleri kanundan doğmuştur. Emredici düzenlemelerdir. Sözleşme ile değiştirilemez. taraflar arasında buna ilişkin bir sözleşme yapılabilir. Bu sözleşme geçerlidir. Ancak sadece sözleşmeye imza atanları bağlar. Alacaklı kamu idaresini bağlamaz.
Old 14-10-2009, 10:19   #11
Muhsin KOÇAK

 
Varsayılan

T.C.
DANIŞTAY
4. DAİRE
E. 2008/5383
K. 2009/1912
T. 13.4.2009
• LİMİTED ŞİRKETİN VERGİ BORCU ( Şirketten Tahsilinin Olanaksız Hale Geldiği Belirtilerek Ortak Adına Ödeme Emirleri Düzenlenemeyeceği - Öncelikle Kanuni Temsilci Hakkında Takip Yapılması Gereği )
• KANUNİ TEMSİLCİ ( Vergi Borcunun Şirketten Tahsilinin Olanaksız Hale Gelmesi - Öncelikle Kanuni Temsilci Hakkında Takip Yapılması Gereği/Ortak Adına Ödeme Emirleri Düzenlenemeyeceği )
• ŞİRKET ORTAĞININ VERGİ BORCUNDAN SORUMLULUĞU ( Şirketten Tahsilinin Olanaksız Hale Geldiğinde Öncelikle Kanuni Temsilci Hakkında Takip Yapılması Gerektiği - Sermaye Miktarı Gözönünde Bulundurularak Takip Edilebileceği )
6183/m. 35
213/m. 10
6762/m. 540
ÖZET : Vergi borcunun şirketten tahsilinin olanaksız hale geldiği belirtilerek, ortak olan davacı adına ödeme emirleri düzenlenmiş ise de; Ticaret Sicili Gazetesinde yayınlanan ortaklar kurulu kararı ile Türk Ticaret Kanununun 540 ıncı maddesinin ikinci fıkrası uyarınca şirket ortaklarından birinin şirketi temsile yetkili kılındığı anlaşıldığından öncelikle kanuni temsilci olan bu şahıs hakkında takip yapılmak suretiyle şirketten tahsil edilemeyen kamu alacağının tahsili yoluna gidilmesi gerekirken, bu usule uyulmaksızın doğrudan davacı adına düzenlenen ödeme emirlerinde hukuka uyarlık bulunmamaktadır.

İstemin Özeti :

Erler Hırdavat İnşaat Malzemeleri Limited Şirketine ait vergi borçlarının tahsili amacıyla şirket ortağı sıfatıyla davacı adına düzenlenen 9.5.2007 günlü ve 11995, 12038, 11921 ila 11925 takip nolu ödeme emirlerinin iptali istemiyle dava açılmıştır. Eskişehir 1.Vergi Mahkemesi 26.9.2007 günlü ve E:2007/311, K:2007/408 sayılı kararıyla; davacının şirketteki hisselerini 5.12.1997 tarihinde noterde düzenlenen pay satış sözleşmesi ile devrettiği, hisseyi devralan ortağın şirketin mali durumunu, hissenin borçlu ya da alacaklı olup olmadığını bilmesi gerektiği, kamu alacağının şirketle ilgisi kalmayan davacıdan takip edilemeyeceği gerekçesiyle ödeme emirlerinin iptaline karar verilmiştir. Davalı İdarenin itirazı üzerine Eskişehir Bölge İdare Mahkemesinin 18.12.2007 günlü ve E:2007/417, K:2007/403 sayılı kararıyla; davaya konu ödeme emirlerine esas vergi borçlarının davacının şirketteki hissesini devretmeden önceki dönemlere ilişkin olduğu, borçların şirketten tahsil imkanının kalmadığı, bu nedenle davacı adına ödeme emri düzenlenmesinde hukuka aykırılık bulunmadığı gerekçesiyle Vergi Mahkemesi kararı bozularak davanın reddine karar verilmiş, davacının kararın düzeltilmesi istemi de reddedilmiştir. Danıştay Başsavcılığı tarafından hukuka aykırı olduğu ileri sürülerek Eskişehir Bölge İdare Mahkemesinin 18.12.2007 günlü ve E:2007/417, K:2007/403 sayılı kararı ile bu kararın düzeltilmesi isteminin reddine ilişkin 11.3.2008 günlü ve E:2008/34, K:2008/60 sayılı kararının 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanununun 51 nci maddesi uyarınca kanun yararına bozulması istenilmektedir.

Danıştay Başsavcısı Tansel Çölaşan'ın Düşüncesi : Yükümlü adına düzenlenen ödeme emrine yönelik davayı kabul eden ve dava konusu ödeme emrini iptal eden Eskişehir 1.Vergi Mahkemesinin tek hakimle verilen 26.9.2007 günlü ve E:2007/311 K.2007/408 sayılı kararını bozan ve davayı reddeden Eskişehir Bölge İdare Mahkemesinin 18.12.2007 günlü ve E:2007/417, K:2007/403 sayılı kararı ile bu kararın düzeltilmesi isteminin reddine ilişkin 11.3.2008 günlü ve E:2008/34, K:2008/60 sayılı kararının, hukuka aykırı olduğu belirtilerek, davacı İzzet Er tarafından kanun yararına bozulması istemi üzerine konu incelendi.

2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanununun 51 inci maddesinde,bölge idare mahkemesi kararlarından, niteliği bakımından yürürlükteki hukuka aykırı bir sonucu ifade edenlerin kanun yararına temyiz olunabileceği belirtilmiştir.

Dava dosyasına göre, davacının ortağı olduğu Erler Hırdavat İnşaat Malzemesi Ticaret ve Sanayii Limited Şirketi 29.12.1995 tarihinde kurulduğu, ve 20 hisseden oluşan şirketin 5 hissesi davacıya, diğer 15 hisseside diğer ortak ve şirket kanuni temsilcisi Selahattin Er'e ait olduğu, davacı daha önce ortağı olduğu anılan şirketten hissesinin tamamını Eskişehir 4.Noterliğince düzenlenen 5.12.2007 günlü ve 50855 sayılı Limited Şirket pay sözleşmesi ile İsmet Şen isimli şahsa devrettiği ve 2.2.1998 tarihinde tescil işleminin yapıldığı, ancak davacının ortağı olduğu dönemlere ilişkin şirketce ödenmeyen ve şirkettende tahsil imkanı kalmadığı belirtilen vergi borçlarının ortak sıfatıyla ve hisse oranı gözetilerek davacıdan tahsili amacıyla davacı adına dava konusu ödeme emri düzenlenip tebliğ edilmiştir.

Eskişehir 1.Vergi Mahkemesi; davacı Noter Satış sözleşmesiyle hissesini devrettiğine ve hisseyi devralan ortağın şirketin mali durumunu, yani hissenin borçlu yada alacaklı olup olmadığını bilmesi gerektiğine göre,söz konusu kamu alacağının ortaklık payını devreden ve şirketle artık bir ilgisi kalmayan davacıdan takip ve tahsiline ilişkin ödeme emri düzenlenmesinde yasal isabet bulunmadığı gerekçesiyle iptal edilmiş olup, vergi mahkemesinin bu kararı Eskişehir Bölge İdare Mahkemesince davacının vergi borçlarından sorumlu tutulduğu şirketteki hisselerini 5.12.1997 tarihinde 3 üncü bir şahsa devrettiği tartışmasız olmakla birlikte davaya konu ödeme emrine esas vergi borçlarının davacının şirketteki hissesini devretmeden önceki dönemlere ilişkin olduğu ve bu borçların şirketten tahsil imkanı kalmadığı gerekçesiyle bozularak, aynı gerekçe ile kararın düzeltilmesi istemide reddedilmiştir.

6183 sayılı amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında Kanunun 35 inci maddesinin olay tarihinde yürürlükte bulunan şeklinde de limited ortakların ödenmeyen ve tahsil imkanı bulunmayan amme borçlarından dolayı ortakların vazettikleri veya vaz'ını taahhüt eyledikleri sermaye miktarından doğrudan doğruya mesul ve bu Kanun hükümleri gereğince takibata tabi tutulacakları hükme bağlanmış olup, bu madde hükmüne göre limited şirket ortağının açıklanan miktarla sınırlı olarak şirketin amme borcunun ödenmesinden sorumlu olacağı tabiidir. Ancak şirket hissesini devralarak devredenin yerine geçen ortak söz konusu sermaye payını bütün hak ve borçlarıyla birlikte devralmıştır.

Öte yandan 6762 sayılı Türk Ticaret Kanunu'nun 520 nci maddesinde, bir payın devrinin şirket hakkında ancak, şirkete bildirilmek ve pay defterine kaydedilmek şartıyla hüküm ifade edeceği, devir hususunun ortaklardan en az dörtte üçünün devre muvafakat etmesi ve bunların esas sermayesinin en az dörtte üçüne sahip olması gerektiğinin kurala bağlandığı, buna göre bir hisseyi devralan şahsın devraldığı hissenin borçlu mu, alacaklı mı, olduğunu ve şirketin mali durumunu bildiğinin kabulü gerektiği, başka bir deyişle, limited şirkette bir hisse devralan şahsın, o hissedarın devir anına kadar mevcut şirket borçlarından yükümlü bulunduğunu bilmesinin en az ticari muamelelerde bir tüccarın göstermesi gereken basiret ve tedbirli davranışlardan sayılması gerektiği, böyle bir basireti göstermemiş olan yeni ortağın bu davranışının sonuçlarına katlanmak zorunda olduğu, bu bakımdan limited şirketteki payını devreden ortağın devirden önceki dönemle ilgili şirket borçlarından dolayı sorumlu tutulabilmesi için pay devrinin Kanuna karşı bir hile olarak sadece vergi borcundan kurtulmak amacıyla yapıldığı ve devir mukavelesinde devreden ortağın, devirden önceki şirket borçlarından sorumlu olacağı hususunda bir kayıtda bulunmadığına göre, şirket hissesini devralarak devredenin yerine geçen ortak söz konusu sermaye payını bütün hak ve borçlarıyla birlikte devraldığından, ödeme emrinin düzenlendiği 9.5.2007 tarihinden çok önce 5.12.1997 tarihinde Eskişehir 4.Noterliğinde 50855 yevmiye numarasında kayıtlı noter satış senediyle şirketteki paylarını devreden davacının, devirden önceki döneme ait şirket borçlarından sorumlu tutulması mümkün değildir.

Bu durumda şirketteki hissesini devreden eski ortak adına devirden önceki şirket ortağı olduğu döneme ilişkin şirketin vergi borcu nedeniyle ödeme emri düzenlenmesinde hukuka aykırılık açıktır.

Açıklanan nedenlerle, hukuka aykırı olduğu sonucuna ulaşılan Eskişehir Bölge İdare Mahkemesinin 18.12.2007 günlü ve E:2007/417, K:2007/403 sayılı kararı ile bu kararın düzeltilmesi isteminin reddine ilişkin 11.3.2008 günlü ve E:2008/34, K:2008/60 sayılı kararının, 2575 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu'nun 51 inci maddesi uyarınca kanun yararına bozulmasının uygun olacağı düşünülmektedir.

Tetkik Hakimi Faruk Aslan'ın Düşüncesi : 213 sayılı Kanunun 10 uncu maddesi ile 6183 sayılı Kanunun 35 inci maddesi birlikte değerlendirildiğinde; limited şirketin vergi borcunun öncelikle şirketin malvarlığından tahsiline çalışılması, vergi borcunun şirketten tahsilinin olanaksız olduğunun tespit edilmesi halinde ise, vergilendirme ile ilgili ödevleri yerine getirmekle sorumlu bulunmasına karşın, bu ödevleri yerine getirmeyen kanuni temsilcilerin takip edilmesi gerekmekte olup şayet kanuni temsilcinin varlığından da vergi borcu tahsil edilemezse, ancak bu aşamada ortağın ilgili olduğu döneme göre sermaye miktarı veya sermaye hissesi gözönünde bulundurularak takip edilmesi mümkündür. Ticaret Sicili Gazetesinde yayınlanan ortaklar kurulu kararı ile şirket ortaklarından Selahattin Er'in şirketi temsile yetkili kılındığı anlaşıldığından öncelikle kanuni temsilci olan bu şahıs hakkında takip yapılarak şirketten tahsil edilemeyen kamu alacağının tahsili yoluna gidilmesi gerekmekte olup davacı adına düzenlenen ödeme emirlerinde hukuka uyarlık bulunmadığı düşünülmektedir.

TÜRK MİLLETİ ADINA

Hüküm veren Danıştay Dördüncü Dairesince gereği görüşüldü:

KARAR :

Davacı adına şirket ortağı sıfatıyla düzenlenen ödeme emirlerini iptal eden Eskişehir Vergi Mahkemesi kararının ödeme emrinde hukuka aykırılık bulunmadığı gerekçesiyle bozulmasına karar veren ve buna ilişkin kararın düzeltilmesi istemini reddeden Eskişehir Bölge İdare Mahkemesi kararının Danıştay Başsavcılığı tarafından kanun gerekçesiyle yararına bozulması istenilmektedir.

6183 sayılı Amme Alacaklarının Tahsil Usulu Hakkında Kanun'un uyuşmazlık konusu dönemde yürürlükte bulunan 35 inci maddesinde, Limited ortakların ödenmeyen ve tahsil imkanı bulunmayan amme borçlarından dolayı ortakların vazettikleri veya vaz'ını taahhüt eyledikleri sermaye miktarında doğrudan doğruya mesul ve bu Kanun hükümleri gereğince takibata tabi tutulacakları açıklanmış, bu maddede 4369 sayılı Kanunun 21 inci maddesiyle yapılan ve 29.7.1998 tarihinde yürürlüğe giren değişiklikle, limited şirket ortaklarının, şirketten tahsil olanağı bulunmayan amme alacağından sermaye hisseleri oranında doğrudan doğruya sorumlu oldukları ve bu Kanun hükümleri gereğince takibe tabi tutulacakları ifade edilmiştir.

Bu düzenlemeye göre, ödeme emri ile takip edilen kamu alacaklarından, hangi vergilendirme dönemine ilişkin olarak tahakkuk etmiş ise, şirket hakkındaki kanuni takip yolları tüketilmek koşuluyla bunların ödenmemesinden de yine aynı dönemde ortak olan kişinin sadece ortak olduğu dönemlerle sınırlı olarak sorumlu olacağı sonucuna ulaşılmaktadır.

Öte yandan, 213 sayılı Vergi Usul Kanunu'nun 10 uncu maddesinde, tüzelkişilerle küçüklerin ve kısıtlıların, Vakıflar ve cemaatler gibi tüzelkişiliği olmıyan teşekküllerin mükellef veya vergi sorumlusu olmaları halinde bunlara düşen ödevlerin kanuni temsilcileri, tüzelkişiliği olmayan teşekkülleri idare edenler ve varsa bunların temsilcileri tarafından yerine getirileceği, yukarıda yazılı olanların bu ödevleri yerine getirmemeleri yüzünden mükelleflerin veya vergi sorumlularının varlığından tamamen veya kısmen alınamayan vergi ve buna bağlı alacakların, kanuni ödevleri yerine getirmeyenlerin varlıklarından alınacağı, temsilciler veya teşekkülü idare edenlerin bu suretle ödedikleri vergiler için asıl mükelleflere rücu edebilecekleri hükmüne yer verilmiştir.

Türk Ticaret Kanununun 540 ıncı maddesinin birinci fıkrasında, aksi kararlaştırılmış olmadıkça ortakların hep birlikte müdür sıfatıyla şirket işlerini idareye ve şirketi temsile mezun ve mecbur oldukları, ikinci fıkrasında ise şirket mukavelesi veya umumi heyet kararı ile şirketin idare ve temsilinin ortaklardan bir veya birkaçına bırakılabileceği belirtilmiştir.

213 sayılı Kanunun 10 uncu maddesi ile 6183 sayılı Kanunun 35 inci maddesinin birlikte değerlendirilmesinden; limited şirketin vergi borcunun öncelikle şirketin malvarlığından tahsiline çalışılması, vergi borcunun şirketten tahsilinin olanaksız olduğunun tespit edilmesi halinde ise, vergilendirme ile ilgili ödevleri yerine getirmekle sorumlu bulunmasına karşın, bu ödevleri yerine getirmeyen kanuni temsilcilerin takip edilmesi gerekmekte, şayet kanuni temsilcinin varlığından da vergi borcu tahsil edilemezse, ancak bu aşamada ortağın ilgili olduğu döneme göre sermaye miktarı veya sermaye hissesi gözönünde bulundurularak takip edilmesi mümkündür.

İncelenen dosyada, vergi borcunun şirketten tahsilinin olanaksız hale geldiği belirtilerek, ortak olan davacı adına ödeme emirleri düzenlenmiş ise de; Ticaret Sicili Gazetesinde yayınlanan ortaklar kurulu kararı ile Türk Ticaret Kanununun 540 ıncı maddesinin ikinci fıkrası uyarınca şirket ortaklarından Selahattin Er'in şirketi temsile yetkili kılındığı anlaşıldığından öncelikle kanuni temsilci olan bu şahıs hakkında takip yapılmak suretiyle şirketten tahsil edilemeyen kamu alacağının tahsili yoluna gidilmesi gerekirken, bu usule uyulmaksızın doğrudan davacı adına düzenlenen ödeme emirlerinde hukuka uyarlık bulunmamaktadır.

SONUÇ :

Bu nedenle, Danıştay Başsavcılığının kanun yararına temyiz isteminin kabulüyle Eskişehir Bölge İdare Mahkemesinin 18.12.2007 günlü ve E:2007/417, K:2007/403 sayılı kararı ile bu kararın düzeltilmesi isteminin reddine ilişkin 11.3.2008 günlü ve E:2008/34, K:2008/60 sayılı kararının, 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanununun 51. maddesi uyarınca kanun yararına ve hükmün sonuçlarına etkili olmamak koşulu ile bozulmasına, kararın bir örneğinin Adalet Bakanlığı ile Danıştay Başsavcılığı'na gönderilmesine ve Resmi Gazete'de yayınlanmasına, 13.04.2009 gününde esasta oybirliğiyle, gerekçede oyçokluğuyla karar verildi.

KARŞI OY ( X ) :

6183 sayılı Amme Alacaklarının Tahsil Usulu Hakkında Kanun'un 35 inci maddesinde, Limited ortakların ödenmiyen ve tahsil imkanı bulunmayan amme borçlarından dolayı ortakların vazettikleri veya vaz'ını taahhüt eyledikleri sermaye miktarında doğrudan doğruya mesul ve bu Kanun hükümleri gereğince takibata tabi tutulacakları açıklanmış, bu maddede 4369 sayılı Kanunun 21 inci maddesiyle yapılan ve 29.7.1998 tarihinde yürürlüğe giren değişiklikle, limited şirket ortaklarının, şirketten tahsil olanağı bulunmayan amme alacağından sermaye hisseleri oranında doğrudan doğruya sorumlu oldukları ve bu Kanun hükümleri gereğince takibe tabi tutulacakları ifade edilmiştir. Bu hükme, ödeme emri ile takip edilen kamu alacaklarından, hangi vergilendirme dönemine ilişkin olarak tahakkuk etmiş ise, şirket hakkındaki kanuni takip yolları tüketilmek koşuluyla bunların ödenmemesinden de yine aynı dönemde ortak olan kişinin sorumlu olacağı sonucuna ulaşılmaktadır.

Öte yandan, 213 sayılı Vergi Usul Kanunu'nun 10 uncu ve 6183 sayılı Kanunun anılan 35 inci maddesinin birlikte incelenmesinden, şirketten tahsili olanaksız hale gelen kamu alacaklarının takibinde, kanuni temsilciler ile ortaklar arasında bir öncelik sırasının öngörülmediği de anlaşılmaktadır.

İncelenen dosyada; Vergi Mahkemesince, 6183 sayılı Kanunun 35 inci maddesinde ortaklar için öngörülen sorumluluğun, ortaklık sıfatına ve payına bağlı bir sorumluluk olduğu, ortaklık payını devreden davacının gerek devirden önceki, gerek devirden sonraki dönemlere ilişkin vergi borçlarından sorumlu tutulmasına olanak bulunmadığı gerekçesiyle ödeme emirlerinin iptaline karar verilmiş, Bölge İdare Mahkemesi tarafındanda vergi borçlarının davacının şirketteki hissesini devretmeden önceki dönemlere ilişkin olduğu dolayısıyla düzenlenen ödeme emrinde hukuka aykırılık bulunmadığı gerekçesiyle vergi Mahkemesi kararı bozulmuş ve davanın reddine karar verilmiştir.

Bu nedenle, uyuşmazlığın esasına ilişkin tarafların iddiaları, ayrıca 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu'nun 20 nci maddesinde düzenlenen re'sen araştırma ilkesi gereği, borcun şirketten tahsilinin olanaksız hale gelip gelmediği, ihbarnamelerin tebliğ işlemlerinin ve adres tespitlerinin usulüne uygun yapılıp yapılmadığı araştırılmadan ve davacının ortaklık sıfatını taşıdığı dönemler de dikkate alınmadan verilen Bölge İdare Mahkemesi kararının bu gerekçeyle Kanun Yararına bozulması gerektiği oyuyla kararın gerekçesine katılmıyorum.

KARŞI OY ( XX ) :

Davacının 1996,1997 yıllarında ortağı olduğu limited şirketin ilgili yıllara ilişkin vergi borçlarının tahsili amacıyla ortak sıfatıyla davacı adına düzenlenen ödeme emrini iptal eden Eskişehir 1.Vergi Mahkemesi kararını kaldıran ve karar düzeltme istemini reddeden Eskişehir Bölge İdare Mahkemesi kararının kanun yararına bozulması istenilmektedir.

Olayda, 29.12.2005 tarihinde şirketin tescil edildiği ve ortaklar kurulu kararıyla bu tarihten itibaren üç yıllığına şirket müdürü seçilen davacının 5.12.1997 tarihli noter pay satış sözleşmesiyle hisselerini devrettiği ve bu durumun 23.3.1998 tarihli Ticaret Sicili Gazetesi'nde yayınlandığı anlaşılmaktadır.

Davacının hisselerini devrettiği tarihten önceki döneme ilişkin vergi borçlarından dolayı hisseleri tüm aktif ve pasifiyle devralan kişi ve yeni ortak sorumlu olduğundan, bu tarihten sonra 6183 sayılı Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Kanunun 35 inci maddesine göre davacının takibinin mümkün olmaması karşısında Vergi Mahkemesince verilen ödeme emrinin iptali yönündeki kararda hukuka aykırılık bulunmadığından bu kararı kaldıran ve kararın düzeltilmesi istemini reddeden Bölge İdare Mahkemesi kararının bu gerekçeyle Kanun Yararına bozulması gerektiği oyuyla kararın gerekçesine karşıyım.

danx
Old 28-12-2009, 05:35   #12
academy25

 
Varsayılan

Aşağıdaki gibi bir sözleşmenin geçerli olması için, ne tür şartların yerine gelmesi gerekir? Noter huzurunda imzalanması şart mıdır?

Alıntı:
ŞİRKET DEVİR SÖZLEŞMESİ

1-) TARAFLAR

-
Adres:
(Bundan böyle satıcılar olarak anılacaklardır)

-
Adres:
(Bundan böyle “alıcı” olarak anılacaklardır.)

2-) KONUSU

Satıcıların, ……………… San. Ve Tic. A.Ş.’deki hisselerinin alıcıya devredilmesi ile şirket borç ve alacaklarının devir tarihi itibarı ile ödenmesi, şirketin tasfiyesi ve davların temliki hakkında.

3-) ŞARTLARI

1) Satıcılardan ………………., San. Ve tic. A.Ş.’deki %25 hissesini 10.000 YTL. Bedelle, ………………….. ise San. Ve Tic. A.Ş.’deki %25 hissesini yine 10.000 YTL. Bedelle alıcı San. Ve Tic. A.Ş.’ne satmış olup satış bedelini nakden ve defaten almışlardır.

2) Satıcılar, hisse satış bedellerini alıcıdan nakden ve defaten almış olduklarından en geç ………………… tarihine kadar hisse devir işlemlerini alıcıya bizzat yapacaklar veya hisse devir işlemlerinin yapılması konusunda alıcı şirketin belirleyeceği bir şahsa gayri kabulü rücu olmak üzere vekaletname vereceklerdir.

3) Satıcılar, satış tarihi olan ………………….. tarihi itibari ile şirketin doğmuş ve doğacak tüm alacaklarının alıcıya ait olduğunu ve bu alacaklar nedeni ile alıcıdan herhangi bir hak ve alacak talebinde bulunmayacaklarını peşinen kabul beyan ve taahhüt etmişlerdir. Alıcıda, 4. madde hariç ………………………..tarihi itibari ile şirketin doğmuş ve doğacak tüm borçlarının alıcıya ait olduğunu ve bu borçlar nedeni ile satıcılardan herhangi bir hak ve alacak talebinde bulunmayacaklarını peşinen kabul beyan ve taahhüt etmişlerdir.

4) Taraflar, hisse devri yapılan şirketin ………… bankası ………. şubesinde nezdinde ki banka kredi borçlarının tamamen satıcılara ait olduğunu ve borçların en geç ……………… tarihine kadar ödenmesi, bunun dışındaki tüm borçlarının alıcıya ait olduğunu ve alıcının da bu borçlardan vergi ve ceza borçlarını en geç …………….. tarihine kadar kapatmak sureti ile bu vergi ve ceza borçları nedeni ile satıcıların araçları üzerindeki tüm hacizlerin fekkini temin etmesi konusunda mutabakata varmışlardır.


5) Taraflar, Hisse devri yapılan şirketin alacak ve borçlarını yukarıdaki şartlar dahilinde paylaşmışlar ise de şirketin tasfiyesi ile ilgili tüm masraflar (herhangi bir vergi incelemesi veya SSK incelemesi nedeni ile devir tarihinden önceki dönemlere ilişkin olarak resmi makamlar tarafından re’sen veya ikmalen tarh edilecek vergi, resim, SSK primi, eksik işçilik, idari para cezası ile bu vergi ve primlere ilişkin olarak kesilecek cezalar ile gecikme zamlarının) alıcılar tarafından ödeneceğini taraflar baştan kabilirücü kabul etmiş sayılır.

4- ) CEZAİ ŞART

Taraflar yukarıda belirtilen hükümlerin her hangi birisine uymadıkları taktirde 500,00 $ cezai şart ödemeyi baştan kabul etmiş sayılır.

5-) TEBLİGAT

Taraflar yukarıda belirtilen adreslerdeki değişiklikleri birbirlerine yazılı olarak bildirmedikleri sürece bu adreslerine noter ve mahkeme kanalı ile yapılan tebligatlar geçerli sayılacaktır.

6-) İHTİLAF MERCİİ

Taraflar, ihtilaf halinde İstanbul Mahkemeleri ve İcra Dairelerinin yetkili olduklarını peşinen kabul etmişlerdir.

6 (Altı) maddeden ibaret iş bu protokol taraflar ve tanıklar huzurunda iki nüsha olarak tanzim ve imza edilmiş olup birer nüshası taraflarda kalmıştır. /01/2009
Old 05-01-2010, 12:36   #13
Av. Mehmet Toprak

 
Varsayılan

Ben sözleşme olsun diye yapılan sözleşmelerden haz etmiyorum.
Diğer üyeler de benim gibi düşünmüş olacak ki bir cevap verilmemiş bu soruya.
Ancak foruma katkı sağlaması açısından sözleşme hükümlerini eleştirmek isterim.

Kamu alacakları dışındaki borçlardan zaten alıcılar ya da satıcılar değil şirketin kendisi mesuldür. Banka için bir madde koymanın da bankayı bağlamayacağı aşikar değil mi? Devredenlerin kredi sözleşmesinde imzaları var ki sorumludurlar deniyor. Cari hesap sözleşmesi ticari iş olduğundan müteselsil kefalet söz konusudur. Yani banka, alacağını devredenlerden almak hakkına sahip. Böyle bir madde koymanın, devredenler borcu ödemezlerse ve şirket ödemek zorunda kalırsa şirketin devredenlere rücu hakkını garanti altına almak olduğu düşünülebilir. Ancak, bankanın yapamadığı tahsilatı, şirket nasıl yapacak acaba?
Kamu alacaklarından devralanların sorumlu olduğu maddesi de yine eski ortaklara şirketten tahsil edilemeyen borçlar için ödeme emri gelir de borcu şirketin eski ortakları ödemek zorunda kalırsa rücu edebilsinler diye düşünülmüş. İyi de hem eski ve hemde yeni ortağa ödeme emri gitmiyor mu zaten. Devletin şirketten ve yeni ortaktan alamadığını devreden eski ortak nasıl alacak?
Old 20-02-2010, 03:31   #14
academy25

 
Varsayılan

Mehmet Bey çok teşekkür ederim. Bilgileriniz çok aydınlatıcı oldu.

Son soru olarak konunun bundan sonra okuyanlara da yol göstermesi adına, Şirketin devir tarihine kadar olan banka alacaklarından (borç demiyorum) kim sorumludur?

Devreden ortaklar bir bayilik için teminat mektubu vermişler ve devirden sonra bayilik düşmüş. Yeni ortaklar ise daha önceden bu konunun konuşulmasına rağmen banka hesabına yatan paraya el koymuşlar. Ne tür bir çözüm izlenebilir? Devir tarihine kadar olan borçlar+alacaklardan mı devredenler sorumludur yoksa sadece borçlardan mı?

Saygılar
Old 16-03-2010, 15:26   #15
academy25

 
Varsayılan

Alıntı:
Yazan academy25
Mehmet Bey çok teşekkür ederim. Bilgileriniz çok aydınlatıcı oldu.

Son soru olarak konunun bundan sonra okuyanlara da yol göstermesi adına, Şirketin devir tarihine kadar olan banka alacaklarından (borç demiyorum) kim sorumludur?

Devreden ortaklar bir bayilik için teminat mektubu vermişler ve devirden sonra bayilik düşmüş. Yeni ortaklar ise daha önceden bu konunun konuşulmasına rağmen banka hesabına yatan paraya el koymuşlar. Ne tür bir çözüm izlenebilir? Devir tarihine kadar olan borçlar+alacaklardan mı devredenler sorumludur yoksa sadece borçlardan mı?

Saygılar

Ve en önemli soru şirket satılmadan önceki kamu-olmayan şahıs veya tüzel kişilere verilmiş olan senetlerden kim sorumludur?

Bir arkadaşımın geçen hafta üzerine almış olduğu ltd. şti.'ye ait 55.000tl tutarında piyasaya senet verildiği ve çoğunun vadesinin geçmiş olduğu şirkete icra takibi başlatılacağını öğrendik.

Bu soru ile sanırım şirket devir konusundaki en önemli sorunları yanıtlamış olacağız.

Teşekkürler.
Old 17-03-2010, 18:31   #16
kapgan

 
Varsayılan

Alıntı:
Yazan academy25
Ve en önemli soru şirket satılmadan önceki kamu-olmayan şahıs veya tüzel kişilere verilmiş olan senetlerden kim sorumludur?

Bir arkadaşımın geçen hafta üzerine almış olduğu ltd. şti.'ye ait 55.000tl tutarında piyasaya senet verildiği ve çoğunun vadesinin geçmiş olduğu şirkete icra takibi başlatılacağını öğrendik.

Bu soru ile sanırım şirket devir konusundaki en önemli sorunları yanıtlamış olacağız.

Teşekkürler.

Şirketi devralan,şirketin borçlarından sorumludur.Çünkü burda bir halefiyet vardır,aktifler gibi pasifler de devralana geçer.Konu ile ilgili içtihatlar mevcut.Uygun zamanda eklerim umarım.
Old 21-03-2010, 16:27   #17
academy25

 
Varsayılan

Bu konuda farklı bir görüş dile getirecek yok mu? Yani deviralınan şirketin geçmiş tarihli tüzel ve şahıs borçlarından yeni ortaklar mı sorumludur?

Teşekkürler.
Old 03-05-2010, 16:07   #18
academy25

 
Varsayılan

Evet arkadaşlar uzun süreli araştırmam sonucunda farklı kararlar mevcut olsa da bir genelleme yapmak gerekirse

Devredilen şirketin kamu borçlarından, devir tarihine kadar olan kısımdan hem yeni ortaklar hem eski ortaklar sorumludur. Devir sonrasında oluşan kamu borçlarından ise sadece yeni ortaklar sorumludur.

Devredilen şirketin tüzel ve şahıs borçlarından, devir tarihine kadar olan kısımdan ve devir sonrasına ait kısımdan yeni ortaklar sorumlu tutulabilmektedir.

Emeği geçen herkese teşekkür ederim. Konuya eklemeler yapabilirsiniz. Ayrıca Sayın Kapgan müsayit iseniz ilgili teçhizatları merak ile bekliyoruz.
Old 28-12-2012, 16:37   #19
ddr

 
Varsayılan

Merhabalar Aynı konu ile ilgili olarak hisse devri sırasında taraflar arasında önceden tahakkuk etmiş veya edebilecek borçlardan sorumlu olmadığına dair adi sözleşme yapılmışsa - buna istinaden SGK borcu nedeniyle devir alanlara rücuen dava açılabilir miyiz? Yoksa amme borcu olması nedeniyle rücu edilemeyeceği gibi bir husus var mıdır? Cevap için şimdiden teşekkür ederim.
Yanıt


Şu anda Bu Konuyu Okuyan Ziyaretçiler : 1 (0 Site Üyesi ve 1 konuk)
 
Konu Araçları Konu İçinde Arama
Konu İçinde Arama:

Detaylı Arama
Konuyu Değerlendirin
Konuyu Değerlendirin:

 
Forum Listesi

Benzer Konular
Konu Konuyu Başlatan Forum Yanıt Son Mesaj
limited şirkette hisse devri avzeynepcan Meslektaşların Soruları 13 29-12-2012 17:06
limited şirket,hisse devri incitanesi Meslektaşların Soruları 1 03-08-2009 10:27
İki Ortaklı Limited Şirkette Pay Devri Av. Emre Heper Meslektaşların Soruları 3 30-07-2009 10:28
limited şirketlerin feshi ve husumet av.ahmetkilinc Meslektaşların Soruları 0 28-04-2009 18:15
limited şirketlerin birleşmesi Av.Ebru Caner Meslektaşların Soruları 2 03-08-2007 16:49


THS Sunucusu bu sayfayı 0,08582592 saniyede 14 sorgu ile oluşturdu.

Türk Hukuk Sitesi (1997 - 2016) © Sitenin Tüm Hakları Saklıdır. Kurallar, yararlanma şartları, site sözleşmesi ve çekinceler için buraya tıklayınız. Site içeriği izinsiz başka site ya da medyalarda yayınlanamaz. Türk Hukuk Sitesi, ağır çalışma şartları içinde büyük bir mesleki mücadele veren ve en zor koşullar altında dahi "Adalet" savaşından yılmayan Türk Hukukçuları ile Hukukun üstünlüğü ilkesine inanan tüm Hukukseverlere adanmıştır. Sitemiz ticari kaygılardan uzak, ücretsiz bir sitedir ve her meslekten hukukçular tarafından hazırlanmakta ve yönetilmektedir.