Ana Sayfa
Kavram Arama : THS Google   |   Forum İçi Arama  

Üye İsmi
Şifre

Meslektaşların Soruları Hukukçu meslektaşların hukuki nitelikte sorularını birbirlerine yöneltecekleri mesleki yardımlaşma forumu. SADECE hukuk fakültesi mezunları ile hukuk profesyonellerinin (bilirkişi, icra müdürü vb.) yazışmasına açıktır. [Yeni Soru Sorun]

muvazaa

Yanıt
Old 22-04-2009, 16:39   #1
av.tuğbabal

 
Varsayılan muvazaa

iyi çalışmalar
muris ölmeden önce üzerinde kargir ev bulunan arsasının tamamını tapuda satış yoluyla evlendiği ikinci eşine devrediyor.Bu satıştan sonra satın alan eş kargir evi yıkıp murisin sağlığında yeni bir ev inşa ediyor.Murisin geride 30 dönüm bir tarlası kalıyor ve ikisi ikinci eşden olmak üzere 7 çocuğu mevcut.Bu durumda muris muvazasına dayalı açacağımız tapu iptali tescil davasında yeni evi davalı eş talep edebilecekmidir.Edebilecekse arsa durumu nasıl olacaktır.Yıkılan kargir evin durumu tapunun iptalii halinde ne olacaktır?
Teşekkürler.
Old 22-04-2009, 17:12   #2
Gamze Dülger

 
Varsayılan

Alıntı:
Yazan av.tuğbabal
iyi çalışmalar
muris ölmeden önce üzerinde kargir ev bulunan arsasının tamamını tapuda satış yoluyla evlendiği ikinci eşine devrediyor.Bu satıştan sonra satın alan eş kargir evi yıkıp murisin sağlığında yeni bir ev inşa ediyor.Murisin geride 30 dönüm bir tarlası kalıyor ve ikisi ikinci eşden olmak üzere 7 çocuğu mevcut.Bu durumda muris muvazasına dayalı açacağımız tapu iptali tescil davasında yeni evi davalı eş talep edebilecekmidir.Edebilecekse arsa durumu nasıl olacaktır.Yıkılan kargir evin durumu tapunun iptalii halinde ne olacaktır?
Teşekkürler.

Sayın av.tuğbabal,

Muris muvazası sebebiyle açılan "tapu iptali ve tescili davasında " tapu davayı açanların hisseleri oranında iptal edilecektir.

Bu durumda,kargir evin bedeli ve bu evin yıkımından doğan bir zarar var ise bu ayrı bir dava ile talep edilebilir.

Yine taraflar arasında görülebilecek olan "Ortaklığın giderilmesi davası" açıldığında ikinci eş "muhdesatın aidiyeti davası " açabilecek ve bu eve yaptığı masrafları koşullarını ispatladığı takdirde talep edebilecektir.Ya da yine ortaklığın giderilmesi dava içinde bu muhdisat bedeli hesahlanabilecektir.Bence bu hususta öncelikle ikinci eşin ne zaman talepte bulunacağı önemlidir.Belki de bu eve ilişkin talep olmayacaktır.

Burada iyiniyet/kötüniyet iddiaları ile muhdesat bedeli birlikte değerlendirilecektir.Şu an bu davanın açılmasında hukuki yararınız bulunmamaktadır.

Bence siz,üzerindeki muhdesatın bedelini dikkate almaksızın davanızı açınız.Daha sonra davayı kazanıp karar kesinleştiğinde açabileceğiniz ecrimisil (kullanma tazminatı ) ve yine bu kargir evin yıkımından doğan tazminat taleplerinizi başka bir dava ile değerlendirebilirsiniz.

Saygılarımla

T.C.

YARGITAY

7. HUKUK DAİRESİ

E. 2008/293

K. 2008/3463

T. 16.9.2008

• MUHDESATIN MÜLKİYETİNİN TESPİTİ ( Davada Hak Düşürücü Süre ve Hukuki Yarar Konusunda Ayrıntılı İnceleme Yapılması Gerektiği )

• HAK DÜŞÜRÜCÜ SÜRE ( Ortaklığın Giderilmesi Davasına Konu Taşınmaz Üzerindeki Muhdesatın Aidiyetinin Tespiti Talepli Davada Ayrıntılı İnceleme Yapılması Gerektiği )

• HUKUKİ YARAR ( Ortaklığın Giderilmesi Davasına Konu Taşınmaz Üzerindeki Muhdesatın Aidiyetinin Tespiti Talepli Davada Ayrıntılı İnceleme Yapılması Gerektiği )

• ORTAKLIĞIN GİDERİLMESİ ( Davasına Konu Taşınmaz Üzerindeki Muhdesatın Aidiyetinin Tespiti Talepli Davada Ayrıntılı İnceleme Yapılması Gerektiği )

• MUHDESATLARIN NİTELİĞİ ( Mülkiyeti Arzın Mukadderatına Tabi Olduğu - Muhdesatlar Taşınmaz Malikinin veya Birden Fazla Malik Varsa Tüm Maliklerin Ortak Malı Sayıldığı )

1086/m. 567

3402/m.12

4721/m.684,718


ÖZET : Dava, taşınmaz üzerinde bulunan muhdesatın davacı tarafından yapıldığının ve mülkiyetinin davacıya ait olduğunun tespiti istemine ilişkindir. Kural olarak, taşınmaz üzerindeki muhdesatların mülkiyeti arzın mukadderatına tabidir. Muhdesatlar taşınmaz malikinin veya birden fazla malik varsa tüm maliklerin ortak malı sayılır. Muhdesatların taşınmazın arzından ayrı mülkiyetinin varlığından söz edilemeyeceğinden muhdesatların mülkiyetinin tespiti istenemez. Ortaklığın giderilmesi davalarında, taşınmaz üzerindeki muhdesatın kendisi tarafından meydana getirildiğini iddia eden ortağa bu konuda dava açması için 10 günlük kesin süre verilmesi gerekir. Süresi içinde dava açılmışsa bu davanın sonucunun beklenmesi gerekir. Öte yandan 3402 SK uyarınca, kadastro tutanaklarının kesinleştiği tarihten itibaren 10 yıl geçtikten sonra, bu tutanaklarda belirtilen haklara, sınırlandırma ve tespitlere karşı kadastrodan önceki hukuki sebeplere karşı dava açılamaz. Açıklanan nedenlerle bu nevi davalarda, hak düşürücü süre ve hukuki yarar yönünden ayrıntılı araştırma yapılmalıdır. Davanın 3402 SK'nın 12. maddesi kapsamında hak düşürücü süreye tabi olup olmadığı belirlenmelidir.
DAVA : Taraflar arasında görülen dava sonucunda verilen hükmün Yargıtay'ca incelenmesi davalı İsmail tarafından istenilmiş olup, temyiz isteminin süresinde olduğu anlaşılmakla; dosya incelendi, dosyadaki belgeler okundu, raportör üyenin açıklamaları dinlendi. Gereği görüşüldü:
KARAR : Dava, taşınmaz üzerinde bulunan muhdesatın davacı tarafından yapıldığının ve mülkiyetinin davacıya ait olduğunun tespiti istemine ilişkindir.
Mahkemece, davanın kabulüne karar verilmiş ise de, yapılan araştırma ve soruşturma, toplanan deliller hüküm vermeye yeterli olmadığı gibi, oluşturulan hüküm de usül hükümlerine uygun düşmemiştir.
3402 sayılı Kadastro Kanunu'nun 12/3. maddesi hükmünde kadastro tutanaklarının kesinleştiği tarihten itibaren 10 yıl geçtikten sonra, bu tutanaklarda belirtilen haklara, sınırlandırma ve tespitlere karşı kadastrodan önceki hukuki sebeplere dayanarak dava açılamayacağı belirtilerek hak düşürücü süre öngörülmüştür. Hak düşürücü süre olumsuz dava koşulu olup, diğer dava koşullarında olduğu gibi taraflarca öne sürülmese bile mahkemelerce kendiliğinden dikkate alınması ve davanın süre geçtikten sonra açıldığının belirlenmesi halinde esasa girilmeden hak düşürücü süre nedeniyle reddine karar verilmesi gerekir.
Yine öğreti ve uygulamada kararlılık kazanan görüşlere göre; tespit davalarının dinlenebilmesi için kural olarak davacı tarafın dava açmakta hukuki yararının bulunması gerektiği, hukuki yararın da olumlu dava koşulu olduğu ve taraflarca öne sürülmese dahi mahkemelerce kendiliğinden dikkate alınacağı, hukuki yarar bulunmadığının belirlenmesi halinde davanın esasa girilmeden, hukuki yarar yokluğu nedeniyle reddine karar verilmesi gerektiği kabul edilmektedir.
4721 sayılı Türk Medeni Kanunu'nun 684. maddesi hükmünde, bir şeye malik olan kimsenin, o şeyin bütünleyici parçalarına da malik olacağı, 718. maddesi hükmünde de, arazi üzerindeki mülkiyetin, kullanılmasında yarar olduğu ölçüde, üstündeki hava ve altındaki arz katmanlarını kapsayacağı, bu mülkiyetin kapsamına yasal sınırlamalar saklı kalmak üzere yapılar, bitkiler ve kaynakların da gireceği açıklanmıştır. Bu hükümler karşısında kural olarak ve aksine bir hüküm bulunmadıkça taşınmaz üzerinde bulunan bina, ağaç gibi bütünleyici parça niteliğindeki muhtesatların mülkiyeti arzın mukadderatına tabidir. Muhtesatlar taşınmaz malikinin veya birden fazla malik varsa tüm maliklerin ortak malı sayılır. Muhtesatların taşınmazın arzından ayrı bir mülkiyetinin varlığından söz edilemeyeceğinden muhtesatların mülkiyetinin tespiti istenilemeyeceği gibi, mahkemelerce de anılan hükümler göz ardı edilerek mülkiyet tespitine karar verilemez. Böyle bir istemle dava açılması duurumunda diğer dava koşullarının varlığı ve davanın kanıtlanması halinde "çoğun içinde az da vardır" kuralı gözetilerek mahkemece davacı isteminin içinde muhtesatın davacı tarafça meydana getirildiğinin tespiti isteminin de bulunduğu kabul edilerek davanın buna göre görülüp sonuçlandırılması gerekir.
Üzerinde muhtesat bulunan taşınmazın ortaklığının giderilmesinin dava edilmesi halinde, bu muhtesatın maliklerden bir veya birkaçına ait olduğuna ilişkin tapu kaydında şerh varsa veya bu hususta tüm taşınmaz malikleri arasında oybirliği sağlanabiliyorsa ortaklığın giderilmesi davasına bakan mahkemece taşınmazın muhtesatsız çıplak değeri ile muhtesat değerinin ayrı ayrı belirlenerek taşınmazın muhtesatlı değerinin yüzde kaçının arza, yüzde kaçının muhtesata isabet ettiğinin saptanması, muhtesatla birlikte satılacak olan taşınmazın satış parasının paylaştırma oranları belirlenirken taşınmazın muhtesatsız çıplak değerinin taşınmazdaki mülkiyet payları oranında tüm maliklere, muhtesatın değerinin ise sadece muhtesatı meydana getiren malik veya maliklere verilmesini sağlayacak şekilde oranlama yapılması, satış bedelinin belirlenecek bu oran dahilinde taşınmaz maliklerine dağıtılmasına karar verilmesi gerektiği kuşkusuzdur. Muhtesat konusunda tapu kaydında şerh bulunmaması veya malikler arasında oybirliği sağlanamaması halinde çıkan uyuşmazlığın ne şekilde çözümleneceği ise HUMK'nun 567. maddesi hükmünde açıklanmıştır. Bu madde hükmüne göre, muhtesat değeri sulh mahkemesinin görevini aşmıyorsa uyuşmazlığın ortaklığın giderilmesi davasına bakan sulh mahkemesince, aşması halinde ise görevli asliye mahkemesince çözümlenmesi, uyuşmazlığı çözmenin asliye mahkemesinin görevine girmesi halinde ortaklığın giderilmesi davasına bakan mahkemenin muhtesatın kendisi tarafından meydana getirildiği öne süren malik veya maliklere bu konuda dava açması için 10 günlük kesin süre vermesi ve verilen süre içinde dava açılması halinde de bu davanın sonucunun beklemesi gerekir. Ne var ki, ister verilen süreden önce isterse daha sonra açılmış olsun, dava sonucunda verilecek tespit hükmünün davanın tarafları açısından koşulları HUMK'nun 237. maddesi hükmünde açıklanan biçimde kesin hüküm oluşturacağı, davanın taraflarını ve ortaklığın giderilmesi davasına bakan mahkemeyi bağlayacağı, bunun sonucu olarak muhtesatın davacı tarafından meydana getirildiğine karşı çıkan malik veya maliklerin iradesi yerine geçeceği ve bu şekilde oybirliğinin sağlanmış olacağı göz önüne alındığında, daha önce açılmış ve görülmekte olan bir ortaklığın giderilmesi davası bulunması koşuluyla muhtesatın kendisi tarafından meydana getirildiğini öne süren malik veya maliklerin buna karşı çıkan diğer malik veya malikler aleyhine tespit davası açmakta her zaman için hukuki yararının bulunacağı, hukuki yararın da dava sonuçlanana değin sürmesi gerektiği kuşkusuzdur.
Ayrıca HUMK'nun 74. maddesi hükmüne göre de mahkeme tarafların iddia ve savunmaları ve talepleri ile bağlıdır. Kural· olarak mahkemenin istekten fazlasına veya başka bir şeye hükmetmesi olanak dışıdır.
Somut olaya gelince, toplanan delillerden davaya konu muhtesatın ( ev ve müştemilatının ) tapuda kayıtlı 1329 ve 1338 parsel sayılı taşınmazlar üzerinde bulunduğu, 09.02.2001 tarihinde tashihen ortak miras bırakan Samiye adına tescil edilen ev nitelikli 1329 parsel sayılı taşınmazda tarafların elbirliği halinde malik oldukları, 25.12.1953 tarihinde tapulama tespitinin kesinleşmesi üzerine ev niteliği ile tescil edilen 1338 parsel sayılı taşınmazda ise davacı Hacı ile davalılardan İsmail, Fatma, Ahmet'in paylı mülkiyet şeklinde malik oldukları, her iki taşınmazın tapu kayıtlarında da evin aidiyeti konusunda bir şerh bulunmadığı, taşınmazların ortaklığının giderilmesi istemiyle Çubuk Sulh Hukuk Mahkemesi'nin 2000/407 Esas sayılı dosyasında dava açıldığı, taşınmazların ortaklığının giderilmesine karar verildiği, verilen hükmün Yargıtay'ca bozulması üzerine dosyanın 2004176 Esas sayısını aldığı, bu dosyanın yargılaması sırasında da tarafların davaya konu muhtesatın aidiyeti konusunda ittifak sağlayamadıkları anlaşılmaktadır. Az yukarıda açıklandığı üzere davanın esası yönünden bir hüküm verilebilmesi için öncelikle davanın hak düşürücü süre içinde açılıp açılmadığının ve davacının tespit davası açmakta hukuki yararı bulunup bulunmadığının mahkemece resen araştırılıp soruşturulması, bunun için de öncelikle her iki taşınmazın tapulama veya kadastro tespit tutanaklarının getirtilmesi, tespitlerin hangi tarihte kesinleştiğinin araştırılması, tanıklardan davaya konu evi ile tapu kütüğünde kayıtlı evlerin aynı ev olup olmadığının, davacının eski eve tadilat ve onarım mı, yoksa eski evin yıkılması sonucu yeni ev mi yaptığının, yeni ev yapma söz konusu ise yapılan bu evin hangi tarihte kim tarafından, ne şekilde, kimin adına ve hesabına yapıldığının sorularak görgü ve bilgiye dayalı kapsamlı beyanlarının alınması, bu hususun yargılamaya gelen taraflardan da sorulması, davaya konu edilen evle tapu kütüğünde kayıtlı evin aynı ev olup olmadığının, tapu kütüğünde kayıtlı evin tamamen yıkılarak yeni ev yapılıp yapılmadığının duraksamasız saptanarak sonucuna göre de davanın 3402 sayılı Kadastro Kanunu'nun 12/3. maddesi hükmünde belirtilen hak düşürücü süreye tabi olup olmadığının belirlenmesi, davacı tarafın yeni ev yapmadığı, tapu kütüğünde kayıtlı eski evde iyileştirici nitelikte tadilat ve onarımlar yaptığının belirlenmesi halinde yapılan bu işlerin yeni bir muhtesat meydana getirme sayılamayacağı, davacı tarafın ancak koşullarının varlığı halinde B.K. 61 ve onu izleyen maddeleri hükmüne ve sebepsiz zenginleşme kurallarına göre ileride açacağı eda nitelikli bir alacak davası ile yaptığı faydalı ve zorunlu giderlerden paylarına düşen kısmını taşınmazın diğer paydaşlarından isteme hakkı bulunacağının göz ardı edilmemesi, ortaklığın giderilmesi davasına ilişkin dosyanın da getirtilerek incelenmesi, davaya konu 1329 ve 1338 parsel sayılı taşınmazlar ile ilgili hükmün bozma kapsamı dışında kalıp kalmadığının, bu parseller ile ilgili hükmün kesinleşip kesinleşmediğinin, bunun sonucuna göre de davacının tespit davası açmakta hukuki yararı kalıp kalmadığının duraksamasız saptanması, dosyanın aslı veya onaylı örneğinin dosya içine alınması, davanın hak düşürücü süreye tabi olmadığının ve davacının dava açmakta hukuki yararı bulunduğunun belirlenmesi halinde davanın esasına girilmesi gerekir. Ne var ki, mahkemece taşınmazların tespit tutanakları ve ortaklığın giderilmesi davasına ilişkin dava dosyası getirtilip incelenmeden, davaya konu evin tapu kütüğünde kayıtlı evle aynı ev olup olmadığı araştırılıp soruşturulmadan ve az yukarıda açıklanan hak düşürücü süre ve hukuki yarar konusunda yeterince araştırma ve soruşturma yapılmadan davanın esasına girilerek hüküm verilmiştir. Eksik araştırma ve soruşturma ile hüküm verilemez.
O halde mahkemece az yukarıda açıklandığı şekilde davaya konu evin üzerinde bulunduğu 1329 ve 1338 parsel sayılı taşınmazların tapulama veya kadastro tespit tutanakları getirtilmeli, tespitlerin kesinleşme tarihleri araştırılmalı, yargılamaya gelen tarafların ve dinlenilen tanıkların yeniden ve kapsamlı beyanları alınmalı, davaya konu evle tapu kütüğünde kayıtlı evin aynı ev olup olmadığı, davacı tarafından tapu kütüğünde kayıtlı eski evin tamamen yıkılarak yeni ev yapılıp yapılmadığı taraflardan ve tanıklardan sorulmalı, gerekirse inşaat mühendisi bilirkişiden de bu konuda ek rapor alınmalı, davanın 3402 sayılı Kadastro Kanunu'nun 12/3. maddesi hükmünde belirtilen hak düşürücü süreye tabi olup olmadığı duraksamasız saptanmalı, ortaklığın giderilmesine ilişkin dava dosyası getirtilerek incelenmeli, 1329 ve 1338 parsel sayılı taşınmazlarla ilgili hükmün bozma kapsamı dışında kalıp kalmadığı, kesinleşip kesinleşmediği, bunun sonucuna göre de davacının tespit davası aççmakta hukuki yararı kalıp kalmadığı belirlenmeli, dosyanın aslı veya onaylı örneği dosya içine alınmalı, davanın hak düşürücü süreye tabi olmadığı, davacının tespit davası açmakta hukuki yararı bulunduğu belirlendiği takdirde davanın esasına girilmeli ve daha sonra toplanan ve toplanacak tüm deliller birlikte değerlendirilerek sonucuna göre bir hüküm verilmelidir.
SONUÇ : Mahkemece böylesine bir araştırma ve soruşturma yapılmaksızın, eksik araştırma ve soruşturma ile yazılı şekilde hüküm kurulması isabetsiz olduğu gibi kabule göre de davacının şerhe yönelik bir istemi bulunmadığı halde HUMK 74. maddesi hükmüne aykırı olarak talebin aşılması ve binanın tapu kütüğünün beyanlar hanesinde şerhine karar verilmesi, davacının mülkiyet tespiti istemi yerinde olmadığı ve reddi gerektiği halde davanın kısmen kabulü yerine kabulüne şeklinde hüküm kurulması ve bu istem konusunda olumlu veya olumsuz bir hüküm verilmemesi dahi isabetsiz, davalı İsmail'in temyiz itirazları bu nedenlerle yerinde görüldüğünden kabulü ile hükmün BOZULMASINA, peşin ödenen 13,10.- YTL temyiz harcının istek halinde hükmü temyiz eden davalıya iadesine, 16.09.2008 gününde oybirliği ile karar verildi.
T.C.

YARGITAY

7. HUKUK DAİRESİ

E. 2004/1683

K. 2004/2074

T. 31.5.2004

• MUHDESATIN TESBİTİ DAVASI ( Hukuki Yararın Dava Şartı Olması - Ortaklığın Giderilmesi Kararının Kesinleşmesinden Sonra Açılan Tesbit Davasında Hukuki Yarar Bulunmaması/Sebepsiz Zenginleşmeye Dayalı Eda Davası Açılması Gereği )

• AİDİYETİN TESBİTİ DAVASI ( Ortaklığın Giderilmesi Kararı Kesinleştikten Sonra Taşınmaz Üzerindeki Bina İçin Açılan Davada Hukuki Yarar Bulunmaması )

• ORTAKLIĞIN GİDERİLMESİ KARARININ KESİNLEŞMİŞ OLMASI ( Muhdesatın Tesbiti Davasının Hukuki Yarar Yoluğundan Reddi Gereği - Sebepsiz Zenginleşmeye Dayalı Eda Davası Açılabileceği )

• TESBİT DAVASI AÇILMASINDA HUKUKİ YARAR YOKLUĞU ( Ortaklığın Giderilmesi Kararı Kesinleştikten Sonra Açılan Taşınmaz Üzerindeki Binanın Aidiyeti Davası )

• HUKUKİ YARAR ŞARTI ( Tesbit Davası Açılmasında - Ortaklığın Giderilmesi Kararı Kesinleştikten Sonra Açılan Binanın Aidiyetinin Tesbiti Davasında Hukuki Yarar Bulunmaması - Sebepsiz Zenginleşmeye Dayalı Eda Davası Açılması Gereği )

• SEBEPSİZ ZENGİNLEŞMEYE DAYALI EDA DAVASI AÇILMASI GEREĞİ ( Ortaklığın Giderilmesi Kararı Kesinleştikten Sonra Açılan Binanın Aidiyetinin Tesbiti Davasında Hukuki Yarar Yokluğu )

3402/m.19

743/m.583,619

4721/m.642,683,684

1086/m.561,562,569


ÖZET : Dava, muhdesatın tespitine ilişkindir. Davacıların öne sürdükleri ortaklığın giderilmesi davasının yapılan yargılaması sonunda oluşturulan hükmün 19.9.2001 tarihinde kesinleştiği, aidiyetin tespitine ilişkin davanın ise daha sonra 25.10.2002 tarihinde açıldığı dosya kapsamı ile belirlenmiştir. Öte yandan davacı taraf yargılama sırasında davasının ""Aidiyetin Tespitine"" ilişkin bir dava olduğunu açıklamıştır. Daha açık bir anlatımla davacı taraf davasını ""Aidiyetin Tespiti"" davası olarak sınırlamıştır. Hal böyle olunca davacıların ""eda davası"" açabileceği hallerde, icrai niteliği bulunmayan tespit davası açmakta hukuki yararlarının bulunmadığı tartışmasızdır. Hukuki yarar dava koşuludur. Ortaklığın giderilmesi davası sonuçlanıp hüküm kesinleştiğine göre davacının sebepsiz zenginleşmeye dayalı daha geniş kapsamlı ""eda davası"" niteliğindeki tazminat davası açabilecekleri tespit davasında öne sürdükleri ve sürecekleri her türlü kanıtın eda davasının yargılaması sırasında tartışılacağı da kuşkusuzdur. Bu nedenlerle dava şartı yokluğundan davanın reddi gerekir.
DAVA : Muhdesatın tespiti istemiyle açılan davada mahkemece verilen kararın incelenmesi davalı Şadıman vekili tarafından istenilmekle temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşılmakla dosya incelendi. Dosyadaki belgeler okundu. Tetkik hakiminin açıklamaları dinlendi gereği görüşüldü:
KARAR : Davacılar Ayşe ve paydaşları vekili, müvekkilleri ile davalı Şadıman ve arkadaşlarının müştereken malik oldukları 2161 ada 6 parsel sayılı taşınmaz üzerinde bulunan tek katlı 90 m2 binanın davacıların mirasbırakanı İbrahim tarafından yapıldığının tespiti istemi ile dava açmıştır. Mahkemece davanın kabulüne, 2161 ada 6 parsel sayılı taşınmaz üzerinde bulunan 80 m2 miktarındaki ve 6.524.000.000.-TL. değerindeki binanın ""muhdesatın"" davacıların mirasbırakanı İbrahim tarafından yapıldığının tespitine karar verilmiş, hüküm davalı Şadıman vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Mahkemece dava ve temyiz konusu binanın ""muhdesatın"" davacıların mirasbırakanı tarafından meydana getirildiği gerekçe gösterilerek yazılı şekilde hüküm kurulmuştur. Davacıların öne sürdükleri ortaklığın giderilmesi davasının yapılan yargılaması sonunda oluşturulan hükmün 19.9.2001 tarihinde kesinleştiği aidiyetin tespitine ilişkin davanın ise daha sonra 25.10.2002 tarihinde açıldığı dosya kapsamı ile belirlenmiştir. Öte yandan davacı taraf yargılama sırasında davasının ""Aidiyetin Tespitine"" ilişkin bir dava olduğunu açıklamıştır. Daha açık bir anlatımla davacı taraf davasını ""Aidiyetin Tespiti"" davası olarak sınırlamıştır. Hal böyle olunca davacıların ""eda davası"" açabileceği hallerde, icrai niteliği bulunmayan tespit davası açmakta hukuki yararlarının bulunmadığı tartışmasızdır. Hukuki yarar dava koşuludur. Ortaklığın giderilmesi davası sonuçlanıp hüküm kesinleştiğine göre davacının sebepsiz zenginleşmeye dayalı daha geniş kapsamlı ""eda davası"" niteliğindeki tazminat davası açabilecekleri tespit davasında öne sürdükleri ve sürecekleri her türlü kanıtın eda davasının yargılaması sırasında tartışılacağı da kuşkusuzdur.
SONUÇ : Mahkemece davacılar yararına dava koşulunun oluşmadığı dikkate alınarak davanın reddine karar verilmesi gerekirken, aksine düşüncelerle yazılı şekilde hüküm kurulması isabetsiz, davalı tarafın temyiz itirazları bu nedenlerle yerinde görüldüğünden kabulü ile hükmün ( BOZULMASINA ) temyiz harcının istek halinde davalı tarafa iadesine, 31.5.2004 gününde oybirliği ile karar verildi.
T.C.

YARGITAY

6. HUKUK DAİRESİ

E. 2007/8540

K. 2007/10735

T. 16.10.2007

• BÜTÜNLEYİCİ PARÇALAR ( Kime Ait Olduğu Konusunda Uyuşmazlık Olup da Bunlar Üzerinde Bazı Paydaşların Hak İddia Etmeleri - Paydaşlığın Giderilmesi )

• HADİSE ( Bütünleyici Parçaların Değeri Sulh Hukuk Mahkemesinin Görevine Giriyorsa Olay Bir Hadise Olarak Sulh Mahkemesinde Çözümleneceği - Paydaşlığın Giderilmesi )

• MUHDESATLARIN HUKUKİ DURUMU ( Kime Ait Olduğu Konusunda Uyuşmazlık Olup da Bunlar Üzerinde Bazı Paydaşların Hak İddia Etmeleri/Bütünleyici Parçaların Değeri Sulh Hukuk Mahkemesinin Görevine Giriyorsa Olay Bir Hadise Olarak Sulh Mahkemesinde Çözümleneceği - Ortaklığın Giderilmesi )

• ORTAKLIĞIN GİDERİLMESİ ( Muhdesatın Bütünleyici Parçaların Kime Ait Olduğu Konusunda Uyuşmazlık Olup Bunlar Üzerinde Bazı Paydaşların Hak İddia Etmeleri - Bütünleyici Parçaların Değeri Sulh Hukuk Mahkemesinin Görevine Giriyorsa Olay Bir Hadise Olarak Sulh Mahkemesinde Çözümleneceği )

4721/m.699

1086/m.567


ÖZET : Dava, bir adet taşınmazın paydaşlığının giderilmesine ilişkindir. Paydaşlığın satış suretiyle giderilmesine ilişkin davalarda taşınmaz üzerinde bulunan bina, ağaç gibi bütünleyici parçanın ( muhtesat ) kime ait olduğu konusunda uyuşmazlık olup da bunlar üzerinde bazı paydaşların hak iddia etmeleri ve öncelikle bu uyuşmazlığın giderilmesini istemeleri halinde eğer bunların değeri sulh hukuk mahkemesinin görevine giriyorsa olay bir hadise olarak sulh mahkemesinde çözümlenir. Aksi halde o paydaşa görevli mahkemede dava açmak üzere HMUK'nun 567. maddesi hükmü uyarınca on günlük yasal süre verilmelidir. Yasadan doğan bu süre kesin olup kısaltılamaz ve uzatılamaz. Bu süre içinde içerisinde dava açılırsa sonucun beklenmesi, açılmaz ise o konuda uyuşmazlık yokmuş gibi davaya devam edilmesi gerekir.
DAVA : Mahalli mahkemesinden verilmiş bulunan yukarıda tarih ve numarası yazılı paydaşlığın giderilmesi davasına dair karar davalı tarafından süresi içinde temyiz edilmiş olmakla dosyadaki bütün kağıtlar okunup gereği görüşülüp düşünüldü:
KARAR : Uyuşmazlık, bir adet taşınmazın paydaşlığının giderilmesine ilişkindir. Mahkemece taşınmazın satışı suretiyle paydaşlığın giderilmesine karar verilmiş,hüküm davalı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Davacı vekili, dava dilekçesinde, tarafların dava konusu edilen 25 No'lu parsele birlikte malik olduklarını, taraflar arasında anlaşılarak taşınmazın aynen bölünmesinin mümkün olmadığını belirterek taşınmazın satışı suretiyle paydaşlığın giderilmesini talep etmiştir.
Davalı vekili,taşınmaz üzerinde bulunan evin tamamının müvekkili tarafından yaptırıldığını, tüm masraflarının davalı tarafından karşılandığını, bu nedenle bina bedelinin öncelikle davalıya ödenmesini, sonrasında arsanın paylaştırılmasını savunmuştur.
Paydaşlığın satış suretiyle giderilmesine ilişkin davalarda taşınmaz üzerinde bulunan bina, ağaç gibi bütünleyici parçanın ( muhtesat )kime ait olduğu konusunda uyuşmazlık olup da bunlar üzerinde bazı paydaşların hak iddia etmeleri ve öncelikle bu uyuşmazlığın giderilmesini istemeleri halinde eğer bunların değeri sulh hukuk mahkemesinin görevine giriyorsa olay bir hadise olarak sulh mahkemesinde çözümlenir. Aksi halde o paydaşa görevli mahkemede dava açmak üzere HMUK'nun 567. maddesi hükmü uyarınca on günlük yasal süre verilmelidir. Yasadan doğan bu süre kesin olup kısaltılamaz ve uzatılamaz. Bu süre içinde içerisinde dava açılırsa sonucun beklenmesi, açılmaz ise o konuda uyuşmazlık yokmuş gibi davaya devam edilmesi gerekir.
Olayımıza gelince; dava konusu edilen ve satışına karar verilen 25 No'lu parsel üzerinde bulunan tek katlı binanın davalıya ait olduğu iddia edilmiştir. Mahkemece yapılan keşif sonrasında inşaat mühendisi tarafından düzenlenen 25.9.2006 tarihli raporda binanın değeri 16.570.58 YTL olarak belirtilmiştir. Her ne kadar mahkemece binanın aidiyeti konusunda taraf delillerini toplayıp binaya ilişkin belgeleri celp ederek sorunu bir hadise olarak çözmüş ise de yapının değeri itibariyle bu husus sulh mahkemesinin görevi dışında kalmaktadır.O halde mahkemece yapılacak iş yukarda açıklanan esaslar çerçevesinde bina üzerinde hak iddiasında bulunan davalı tarafa bu konuda görevli mahkemede dava açması yönünden HMUK'nun 567.maddesi hükmü gereği süre vererek sonucuna göre bir karar vermekten ibaret iken yazılı şekilde hüküm kurulması doğru görülmediğinden kararın bozulması gerekmiştir.
SONUÇ : Yukarıda açıklanan nedenlerle temyiz itirazlarının kabulü ile HUMK.nun 428.maddesi uyarınca hükmün BOZULMASINA, istek halinde peşin alınan temyiz harcının temyiz edene iadesine, 16.10.2007 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.
Yanıt


Şu anda Bu Konuyu Okuyan Ziyaretçiler : 1 (0 Site Üyesi ve 1 konuk)
 
Konu Araçları Konu İçinde Arama
Konu İçinde Arama:

Detaylı Arama
Konuyu Değerlendirin
Konuyu Değerlendirin:

 
Forum Listesi

Benzer Konular
Konu Konuyu Başlatan Forum Yanıt Son Mesaj
Muvazaa damista Meslektaşların Soruları 12 14-06-2022 19:03
Muvazaa tolga doğan Meslektaşların Soruları 3 14-01-2009 22:03
acill muvazaa law in law Meslektaşların Soruları 4 11-04-2008 10:37
muvazaa ve kadastro av.bengü bulut Meslektaşların Soruları 1 04-02-2008 00:15
muvazaa dark Hukuk Soruları Arşivi 1 27-12-2006 23:06


THS Sunucusu bu sayfayı 0,05292797 saniyede 14 sorgu ile oluşturdu.

Türk Hukuk Sitesi (1997 - 2016) © Sitenin Tüm Hakları Saklıdır. Kurallar, yararlanma şartları, site sözleşmesi ve çekinceler için buraya tıklayınız. Site içeriği izinsiz başka site ya da medyalarda yayınlanamaz. Türk Hukuk Sitesi, ağır çalışma şartları içinde büyük bir mesleki mücadele veren ve en zor koşullar altında dahi "Adalet" savaşından yılmayan Türk Hukukçuları ile Hukukun üstünlüğü ilkesine inanan tüm Hukukseverlere adanmıştır. Sitemiz ticari kaygılardan uzak, ücretsiz bir sitedir ve her meslekten hukukçular tarafından hazırlanmakta ve yönetilmektedir.