Ana Sayfa
Kavram Arama : THS Google   |   Forum İçi Arama  

Üye İsmi
Şifre

Meslektaşların Soruları Hukukçu meslektaşların hukuki nitelikte sorularını birbirlerine yöneltecekleri mesleki yardımlaşma forumu. SADECE hukuk fakültesi mezunları ile hukuk profesyonellerinin (bilirkişi, icra müdürü vb.) yazışmasına açıktır. [Yeni Soru Sorun]

Adi Şirket Ortakları Arasındaki Uyuşmazlıklarda Görevli Mahkeme Hangisidir?

Yanıt
Old 07-02-2018, 13:59   #1
Av.Dr.Yahya DERYAL

 
Varsayılan Adi Şirket Ortakları Arasındaki Uyuşmazlıklarda Görevli Mahkeme Hangisidir?

Uluslararası taşımacılık alanında faaliyet yapmakta olan bir adi şirketin ortağı, şirketin feshini dava etmek istiyor. Hangi mahkemede dava açması gerekir? Asliye Hukuk mu, Ticaret Mahkemesi mi?
Old 08-02-2018, 13:43   #2
Av.Suat Ergin

 
Varsayılan

Alıntı:
Yazan Av.Dr.Yahya DERYAL
Uluslararası taşımacılık alanında faaliyet yapmakta olan bir adi şirketin ortağı, şirketin feshini dava etmek istiyor. Hangi mahkemede dava açması gerekir? Asliye Hukuk mu, Ticaret Mahkemesi mi?

Aşağıya aktardığım Yargıtay kararı, asliye hukuk mahkemesinin kararı üzerine verilmiş olup ; görev hususu hiç irdelenmemiştir. Yol gösterici olabilir.

Alıntı:
3. HUKUK DAİRESİ
E. 2016/613
K. 2017/10629
T. 21.6.2017
• ORTAKLIĞA KONULAN SERMAYE PAYI VE CEZAİ ŞART İSTEMİ ( Mahkemece Uyuşmazlığın Tasfiye Hükümleri Doğrultusunda Çözüme Kavuşturulacağı )
• TASFİYE ( Davacının Davalı Ortağın Kendisine Hesap Vermediğini Belirterek Ortaklığa Koyduğu Sermaye Payını ve Cezai Şartı İstemesi Göz Önüne Alınarak Uyuşmazlığın Tasfiye Hükümleri Doğrultusunda Çözüleceği - Ortaklığa Konulan Sermaye Payı ve Cezai Şart İstemi )
• ORTAĞIN HESAP VERMEDİĞİ İDDİASI ( Ortaklığa Konulan Sermaye Payı ve Cezai Şart İstemi - Mahkemece Uyuşmazlığın Tasfiye Hükümleri Doğrultusunda Çözüme Kavuşturulması Gerektiği )
6100/m.297
6098/m.620,639
ÖZET : Dava; ortaklığa konulan sermaye payı ve cezai şartı istemine ilişkindir. Tasfiye memurunun yaptığı tasfiye işleminin sonuç bilançosuna göre hakim, tarafların hak ve yükümlülüklerini saptayıp, tasfiye işlemini sonlandırmalı ve bu doğrultuda hüküm oluşturmalıdır. O halde mahkemece; bütün bu açıklamalar ışığında, davacının, davalı ortağın kendisine hesap vermediğini belirterek, ortaklığa koyduğu sermaye payını ve cezai şartı istemesi göz önüne alınarak uyuşmazlığın; tasfiye hükümleri doğrultusunda, maddeler halinde belirtilen sıra ve yöntem izlenerek çözüme kavuşturulması suretiyle hasıl olacak sonuç dairesinde hüküm tesis edilmesi gerekir.

DAVA : Taraflar arasındaki alacak davasının mahkemece yapılan yargılaması sonucunda, davanın kabulüne yönelik olarak verilen hükmün, süresi içinde davalı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine; temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra, dosya içerisindeki kağıtlar okunup gereği düşünüldü:

KARAR : Davacı, davalı ile 12/11/2008 tarihinde "..." isimli işletmede ortaklık kurduklarını, sözleşmeye göre ortaklık süresinin 5 yıl olduğunu, belirlenen bu süreden önce taraflardan birinin ortaklığı bozması halinde karşı tarafa 100.000,00.-TL cezai şart ödemeyi kabul ettiğini, davalının belirlenen süre dolmadan iş yerini muvazaalı olarak ortaklık malları ile birlikte ablası ...'a devir ettiğini, ortaklığa ait mallar ile demirbaşların toplamının 72.436,00.-TL tuttuğunu, ortaklığa güvenerek dava dışı kişi ve şirketlere çek ve senetler verdiğini, verilen çek ve senet bedellerinin toplamının 83.948,00.-TL olduğunu, davalı ve dava dışı ablası arasında yapılan muvazaalı devir işlemi ile müvekkilinin büyük zararının olduğunu beyan ederek, fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydı ile 50.000,00.-TL'nin dava tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalıdan tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.

Davalı, davacının kendisine her hangi bir ödeme yapmadığını, davacının verdiği çek ve senetlerin ödenmemesi nedeniyle kendisine ve ortaklığa ait işyerlerinde icra işlemlerinin başlatıldığını, ortaklığa ait işlemlerin kayıtlarının el yazısı ile tutulduğunu, kazanılan gelirlerin davacının ve eşinin optik işletmelerine ait pos cihazlarından geçirildiğini ve faturalandırıldığını, resmi işlemlerin daha kolay yürümesi için kız kardeşine devir ettiğini, davacının devirden haberdar olduğunu savunarak davanın reddini istemiştir.

Mahkemece; davacı tarafın bu ortaklığa ne tutarda nakit veya kıymetli evrak ile ortak olduğu hususu dosya kapsamında açıklanmadığı, davalının cevap dilekçesinde belirttiği çek ve senetlerin ortaklık payı için ödendiğine ilişkin olarak herhangi bir belge ve kayıt ibraz edilmediğinden davalı tarafça bu durumun ispat edilemediği, dosya içerisindeki senet ve çek fotokopileri, kurumlara yazılan müzekkere cevaplarının incelenmesinde ise verilen çek ve senetler sırasında davalının herhangi bir beyanı veya itirazının bulunmadığı, davacının ortaklıktan alacaklı olduğu gerekçesiyle davanın kabulü ile 50.000 TL'nin davanın açıldığı tarih olan 29/04/2011 tarihinden itibaren yasal faizi ile birlikte bakiye 28.948 TL'nin ise tarihi olan 11/05/2015 tarihinden itibaren yasal faizi ile birlikte davalıdan tahsili ile davacıya verilmesine karar verilmiş, hüküm süresi içerisinde davalı vekili tarafından temyiz edilmiştir.

Dosya kapsamından; davacı ile davalının, davalıya ait 03 FZ ... plakalı BMC marka aracın işletilmesi ve bunun sonucunda elde edilecek kar ve zararın paylaşılması konusunda, 01/11/2012 tarihli ortaklık sözleşmesi yapıldığı, buna göre taraflar arasında 6098 sayılı Türk Borçlar Kanununun 620 ve devamı maddelerinde ( 818 sayılı BK.nun 520 ve devamı maddelerinde ) düzenlenen adi ortaklık ilişkisinin bulunduğu açıkça anlaşılmaktadır ki, bu husus mahkemenin de takdirindedir.

Dosyanın incelenmesine, taraflar arsında optik işletmesine yönelik 12/11/2008 tarihinde adi ortaklık kurulduğu, davacı taraf, davalının işyerini muvazaalı devretmesi nedeniyle zarara uğradığını belirterek, koyduğu sermaye payını ve cezai şart bedelinin davalıdan tahsilini talep etmiş, mahkemece, davanın kabulüne karar verilmiştir.

Ne var ki adi ortaklık bir kişi ortaklığı olup, ortaklar arasındaki güven ilişkisine dayanmaktadır. Bu nedenle tarafların birbirlerine karşı adi ortaklıktan doğan sorumlulukları ve talep hakları mevcut olup, bir ortağın diğer ortağa hesap verme yükümlülüğünü ihlal etmesinin, TBK'nın 639/7. Maddesi hükmü gereğince adi ortaklığın feshini haklı kılacak nedenlerdendir.

Buna göre davacı tarafından, adi ortaklığın haklı nedenle feshine dayalı olarak adi ortaklığa koyduğu sermaye payının ve cezai şartın tahsili talep edilmekle, taraflar arasındaki uyuşmazlığın; adi ortaklığın tasfiyesi hükümleri ( TBK'nun 620 ve devamı maddeleri ) gereğince ve 642.maddelerindeki tasfiye hükümlerinin somut olaya uygulanması suretiyle çözümlenmesi gerekmektedir.

Adi ortaklık sözleşmesi, iki yada daha fazla kişinin emeklerini ve mallarını ortak bir amaca erişmek üzere birleştirmeyi üstlendikleri sözleşmedir. ( TBK. 620/1 md. )

Adi ortaklık ilişkisi, TBK'nun 639.maddesinde sayılan sona erme sebeplerinden birinin gerçekleşmesi ile sona erer. Bu şekilde ortaklığın sona ermesinin başlıca iki sonucu ortaya çıkar. Bunlardan ilki, yöneticilerin görevlerinin sona ermesi, diğeri de ortaklığın tasfiyesidir.

Tasfiye, ortaklığın bütün malvarlığının belirlenip, ortakların birbirleri ile alacak verecek ve ortaklıktan doğan tüm ilişkilerinin kesilmesi yoluyla ortaklığın sonlandırılması, malların paylaşılması ya da satış yoluyla elden çıkarılmasıdır. Diğer bir anlatımla tasfiye memuru tarafından yapılacak bir arıtma işlemi olup; hesap ve işlemlerin incelenip, bir bilanço düzenlenerek, ortaklığın aktif ve pasifi arasındaki farkı ortaya koymaktır.

Bir ortak tarafından adi ortaklığa ilişkin olan sermaye payının istenmesi, aynı zamanda ortaklığın feshi ve tasfiyesi talebini de kapsar. Uyuşmazlık, bu bağlamda değerlendirilip, çözüme kavuşturulmalıdır.

Bu durumda, mahkemece; 01.07.2012 tarihinde yürürlüğe giren 6098 sayılı Türk Borçlar Kanununun 620 ve devamı maddelerinde düzenlenen adi ortaklık hükümleri dikkate alınmalı, Türk Borçlar Kanununun 642.madde ve devamı hükümlerine göre tasfiye işlemi gerçekleştirilmelidir. Zira, 6101 sayılı Türk Borçlar Kanununun Yürürlüğü ve Uygulama Şekli Hakkında Kanunun 1.maddesine göre; Türk Borçlar Kanununun yürürlüğe girdiği tarihten önceki fiil ve işlemlere, bunların hukuken bağlayıcı olup olmadıklarına ve sonuçlarına, bu fiil ve işlemler hangi kanun yürürlükte iken gerçekleşmişse, kural olarak o kanun hükümleri uygulanır. Ancak, Türk Borçlar Kanununun yürürlüğe girmesinden sonra bu fiil ve işlemlere ilişkin olarak gerçekleşecek temerrüt, sona erme ve tasfiye, Türk Borçlar Kanunu hükümlerine tabidir.

Tasfiye usulünü düzenleyen Türk Borçlar Kanunu'nun 644.maddesine göre; "Ortaklığın sona ermesi hâlinde tasfiye, yönetici olmayan ortaklar da dâhil olmak üzere, bütün ortakların elbirliğiyle yapılır. Ancak, ortaklık sözleşmesinde, ortaklardan biri tarafından kendi adına ve ortaklık hesabına belirli bazı işlemlerin yapılması öngörülmüşse, bu ortak, ortaklığın sona ermesinden sonra da o işlemleri tek başına yapmak ve diğerlerine hesap vermekle yükümlüdür.

Ortaklar, tasfiye işlerini yürütmek üzere tasfiye görevlisi atayabilirler. Bu konuda anlaşamamaları hâlinde, ortaklardan her biri, tasfiye görevlisinin hâkim tarafından atanması isteminde bulunabilir.

Tasfiye görevlisine ödenecek ücret, sözleşmede buna ilişkin bir hüküm veya ortaklarca oybirliğiyle verilmiş bir karar yoksa tasfiyenin gerektirdiği emek ile ortaklık malvarlığının geliri göz önünde tutularak hâkim tarafından belirlenir ve ortaklık malvarlığından, buna imkân bulunamazsa, ortaklardan müteselsilen karşılanır.

Tasfiye usulüne veya tasfiye sonucunda her bir ortağa dağıtılacak paya ilişkin olarak doğabilecek uyuşmazlıklar, ilgililerin istemi üzerine hâkim tarafından çözüme bağlanır.".

Aynı yasanın kazanç ve zararın paylaşımı başlıklı 643. maddesinde ise "Ortaklığın borçları ödendikten ve ortaklardan her birinin ortaklığa verdiği avanslar ile ortaklık için yaptığı giderler ve koymuş olduğu katılım payı geri verildikten sonra bir şey artarsa, bu kazanç, ortaklar arasında paylaşılır.

Ortaklığın, borçlar, giderler ve avanslar ödendikten sonra kalan varlığı, ortakların koydukları katılım paylarının geri verilmesine yetmezse, zarar ortaklar arasında paylaşılır." hükmü yer almaktadır. Katılım payı olarak bir şeyin mülkiyetini koyan ortak, ortaklığın sona ermesi üzerine yapılacak tasfiye sonucunda, o şeyi olduğu gibi geri alamaz; ancak koyduğu katılım payına ne değer biçilmişse, o değeri isteyebilir. Bu değer belirlenmemişse, geri alma, o şeyin katılım payı olarak konduğu zamandaki değeri üzerinden yapılır. ( TBK' nun 642. md. )

Keza, aynı yasanın kazanç ve zarara katılma başlıklı 623. maddesine göre de; "Sözleşmede aksi kararlaştırılmamışsa, her ortağın kazanç ve zarardaki payı, katılım payının değerine ve niteliğine bakılmaksızın eşittir.

Sözleşmede ortakların kazanç veya zarara katılım paylarından biri belirlenmişse bu belirleme, diğerindeki payı da ifade eder.

Bir ortağın zarara katılmaksızın yalnız kazanca katılacağına ilişkin anlaşma, ancak katılma payı olarak yalnızca emeğini koymuş olan ortak için geçerlidir." hükmünü ihtiva etmektedir.

Mahkemece yapılacak iş; yukarıdaki yasa hükümlerine göre, adi ortaklık sözleşmesi incelenerek, ortaklık sözleşmesinde bu hususta hüküm bulunup bulunmadığına bakmak, hüküm bulunduğu takdirde tasfiyenin sözleşmedeki hükümlere göre yapılmasını sağlamak; böyle bir hükmün bulunmaması halinde ise ortakların anlaşarak tasfiye memuru belirlemelerini istemek; bu konuda anlaşamamaları halinde ise hakim tarafından tasfiye işlemini gerçekleştirecek ( ortaklığın faaliyet alanına göre konusunda uzman bir veya üç kişiyi ) tasfiye memuru olarak resen atamak olmalıdır.

Bundan sonra ise, tasfiye işlemleri; hakim tarafından öngörülecek üçer aylık ( uyuşmazlığın mahiyetine göre süreler uzatılıp kısaltılabilir ) dönemlerde tasfiye memuru tarafından 3 aşamada gerçekleştirilmelidir.

Birinci aşamada; ortaklığın sona erdiği tarih itibariyle ortaklığın tüm malvarlığı ( aktif ve pasifi ile birlikte ) belirlenmeli, yönetici ve idareci ortaktan ortaklık hesabını gösterir hesap istenmeli, verilen hesapta uyuşmazlık çıktığı takdirde, taraflardan delilleri sorularak toplanmalı, tasfiye memurunun belirlediği malvarlığı bilançosu taraflara tebliğ edilmeli, bu husustaki itirazları da karşılanıp, toplanacak delillere göre değerlendirilmelidir.

İkinci aşamada; ortaklığın malvarlığına ilişkin satış ve nakte çevirme işlemi ( TMK'nun 634. vd. maddelerinde düzenlenen resmi tasfiye işlemi kıyasen uygulanmak suretiyle ) gerçekleştirilmeli, şayet bu mallar mevcut değilse, değerleri bilirkişi marifetiyle saptanmalıdır.

Üçüncü ve son aşamada ise; yukarıdaki işlemler sonucu oluşan değerden, öncelikle ortaklığın borçları ödenmeli ve ortaklardan herbirinin, ortaklığa verdiği avanslar ile ortaklık için yaptığı giderler ve katılım payı geri verilmeli, bundan sonra bir şey artarsa, bu kazanç veya ( ortaklığın, borçlar, giderler ve avanslar ödendikten sonra kalan varlığı, ortakların koydukları katılım paylarının geri verilmesine yetmezse ) zarar da belirlenerek ortaklara paylaştırılmak üzere son bilanço düzenlenmelidir.

Bu aşamalardan sonra ise; tasfiye memurunun yaptığı tasfiye işleminin sonuç bilançosuna göre hakim, ( HMK'nun 297.maddesi uyarınca ) tarafların hak ve yükümlülüklerini saptayıp, tasfiye işlemini sonlandırmalı ve bu doğrultuda hüküm oluşturmalıdır.

O halde mahkemece; bütün bu açıklamalar ışığında, davacının, davalı ortağın kendisine hesap vermediğini belirterek, ortaklığa koyduğu sermaye payını ve cezai şartı istemesi göz önüne alınarak uyuşmazlığın; yukarıda açıklanan tasfiye hükümleri doğrultusunda, maddeler halinde belirtilen sıra ve yöntem izlenerek çözüme kavuşturulması suretiyle hasıl olacak sonuç dairesinde hüküm tesis edilmesi gerekirken, belirtilen tasfiye usulü uygulanmadan eksik inceleme ve araştırma neticesinde karar verilmesi doğru görülmemiş, bozmayı gerektirmiştir.

SONUÇ : Yukarıda açıklanan esaslar gözönünde tutulmaksızın yazılı şekilde hüküm tesisi isabetsiz, temyiz itirazları bu nedenlerle yerinde olduğundan kabulü ile hükmün HUMK.nun 428.maddesi gereğince BOZULMASINA ve peşin alınan temyiz harcının istek halinde temyiz edene iadesine, 6100 sayılı HMK'nun geçici madde 3 atfıyla 1086 sayılı HUMK'nun 440.maddesi gereğince kararın tebliğinden itibaren 15 günlük süre içerisinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 21.06.2017 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.
Old 08-02-2018, 17:10   #3
Av. Hulusi Metin

 
Varsayılan Adım adım

Alıntı:
...adi şirketin ortağı, şirketin feshini dava etmek istiyor...Asliye Hukuk mu, Ticaret Mahkemesi mi?


TBK. MADDE 620- Adi ortaklık sözleşmesi, iki ya da daha fazla kişinin emeklerini ve mallarını ortak bir amaca erişmek üzere birleştirmeyi üstlendikleri sözleşmedir.
Bir ortaklık, kanunla düzenlenmiş ortaklıkların ayırt edici niteliklerini taşımıyorsa, bu bölüm hükümlerine tabi adi ortaklık sayılır.

5235 s. Adli Yargi İlk Derece Mahkemeleri İle Bölge Adliye Mahkemelerinin Kuruluş, Görev ve Yetkileri Hakkinda Kanun
Hukuk mahkemelerinin kuruluşu m.5(3), m.6

Kahve molası...
Old 08-02-2018, 17:18   #4
Av. Hulusi Metin

 
Varsayılan Hgk.

Yargıtay,
„…davacı tarafından kâr payının talep edilmesi ortaklığın fesih veya tasfiyesini içermese de, taraflar arasındaki ortaklık sadece özel koruma ve güvenlik hizmet alımı ile ilgili olup, hizmet alım sözleşmeleri de sona erdiğine göre davacının kâr payı talebi aynı zamanda ortaklığın feshini ve tasfiyeyi de kapsamaktadır….“
gerekçesiyle (HGK. E. 2014/7-325, K. 2016/556, T. 27.4.2016) …Asliye Ticaret Mahkemesince… verilmiş olan direnme kararını –esastan- bozmuştur.
Old 08-02-2018, 17:39   #5
Cumhur Okyay

 
Varsayılan

Alıntı:
Yazan Av. Hulusi Metin

TBK. MADDE 620- Adi ortaklık sözleşmesi, iki ya da daha fazla kişinin emeklerini ve mallarını ortak bir amaca erişmek üzere birleştirmeyi üstlendikleri sözleşmedir.
Bir ortaklık, kanunla düzenlenmiş ortaklıkların ayırt edici niteliklerini taşımıyorsa, bu bölüm hükümlerine tabi adi ortaklık sayılır.

5235 s. Adli Yargi İlk Derece Mahkemeleri İle Bölge Adliye Mahkemelerinin Kuruluş, Görev ve Yetkileri Hakkinda Kanun
Hukuk mahkemelerinin kuruluşu m.5(3), m.6

Kahve molası...
Bir tarihte, Asliye Ticarette açtığım bir dâvaya, karşı tarafın iş bölümü itirazı üzerine hâkim bey ( başkan) bana demişti ki, "kardeşim tamam da uyuşmazlık, Borçlar Kanununda düzenlenmiştir.
Old 10-02-2018, 23:21   #6
Av.Dr.Yahya DERYAL

 
Varsayılan

Özel yetkili mahkeme olan ticaret mahkemelerinin görev alanını belirleyen TTK.m.4/1 açısından değerlendirsek...
Old 25-06-2020, 16:14   #7
Av.Alper1907

 
Varsayılan

tarafların tacir olması ve ticari işletmelerini ilgilendiren bir adi ortaklık kurmaları halinde görevli mahkeme asliye ticaret, diğer türlü asliye hukuk mahkemesi görevlidir.

T.C.
Yargıtay
3. Hukuk Dairesi

Esas No:2014/7949
Karar No:2014/16043
K. Tarihi:8.12.2014

Taraflar arasında görülen adi şirket ortaklığının tespiti davasının yapılan muhakemesi sonunda mahalli mahkemece verilen hüküm taraf vekillerince temyiz edilmiştir.

Y A R G I T A Y K A R A R I

Temyiz isteminin süresi içinde olduğu anlaşıldıktan sonra dosyadaki bütün kağıtlar okunup gereği düşünüldü:
Davacı vekili dava dilekçesi ile; davacı ile davalı şirketin 196/200 payına sahip olan Y.. S..'ın arasında adi ortaklık bulunduğunu, davacının 1963 yılından beri ticaret siciline kayıtlı olduğunu, tarafların taşımacılık yaptığını ve kardeş olduklarını, davalının adi ortaklık ilişkisini reddettiğini belirterek, davacı ile davalı arasında adi ortaklık bulunduğunun tespitine karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı vekili cevap dilekçesi ile davanın reddini istemiştir.
Mahkemece; yargılama yapma görevinin Asliye Hukuk Mahkemesine ait olduğu gerekçesi ile görevsizlik kararı verilmiş, hüküm taraf vekillerince temyiz edilmiştir.
6102 sayılı TTK'nın 5. maddesi uyarınca Asliye Ticaret Mahkemeleri tüm ticari davalar ile ticari nitelikteki çekişmesiz yargı işlerine bakmakla görevli bulunmaktadır. Asliye Ticaret Mahkemesi ile Asliye Hukuk Mahkemesi ve diğer hukuk mahkemeleri arasındaki ilişki görev ilişkisi olup, bu durumda göreve ilişkin usul hükümleri uygulanır.
Mahkemelerin görevi kanunla düzenlenmiş olup, görev kuralları, kamu düzenine ilişkindir ve temyiz dahil, yargılamanın her aşamasında resen dikkate alınır.
Somut olayda; davacının dava dışı bir limited şirketin ortağı olduğu, bu şirketin çalışma alanının taşımacılık olduğu, davalı limited şirketin de çalışma alanının taşımacılık olduğu, tarafların tacir olduğu ve davacının davalı ile arasında adi ortaklık bulunduğunu iddia ettiği anlaşılmaktadır. Bu durumda mahkemece, davacı gerçek kişinin davalı limited şirketin taşımacılık faaliyetini adi ortak olarak birlikte yürüttükleri iddiasından kaynaklanan, tarafları tacir olan ve ticari nitelikte bulunan bu isteme yönelik olarak işin esasına girerek bir karar verilmesi gerekirken, yazılı şekilde görevsizlik kararı verilmesi doğru bulunmamış kararın bu nedenle bozulması gerekmiştir.
Bu itibarla yukarıda açıklanan esaslar göz önünde tutulmaksızın yazılı şekilde hüküm tesisi isabetsiz, temyiz itirazları bu nedenlerle yerinde olduğundan kabulü ile hükmün HUMK.nun 428.maddesi gereğince BOZULMASINA ve peşin alınan temyiz harcının istek halinde temyiz edenlere iadesine, 08.12.2014 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.
Old 13-07-2020, 16:30   #8
Av.Alper1907

 
Varsayılan

yukarıdaki yargıtay kararına göre davayı asliye ticaret mahkemesinde açtım, somut olay da hemen hemen benzer nitelikteydi. Kararı da dilekçeye ekledim. fakat mahkeme dosya üzerinden asliye hukuk mahkemesi görevlidir diye görevsizlik kararı verdi. Kararın yazılmasını bekliyorum.
Old 13-07-2020, 16:44   #9
Av.Alper1907

 
Varsayılan

Yargıtay 3. hukuk dairesi yukarıdaki kararından 20 gün sonra verdiği kararda bu sefer "uyuşmazlık, taraflar arasındaki adi ortaklık ilişkisinden kaynaklanmaktadır." diyerek genel mahkeme olan asliye hukuk mahkemesi davaya bakmalıdır şeklinde karar vermiş.

T.C YARGITAY
3.Hukuk Dairesi
Esas: 2014 / 7550
Karar: 2014 / 17429
Karar Tarihi: 29.12.2014

ÖZET: Adi ortaklık sözleşmesi; iki yada daha fazla kişinin emeklerini ve mallarını ortak bir amaca erişmek üzere birleştirmeyi üstlendikleri sözleşmedir(TBK. 620/1 md.). Bu sözleşme türü Borçlar Kanunu’nda düzenlenmiştir. Bu nedenle, adi ortaklığın feshi ve tasfiyesine ilişkin davalara bakma görevi de genel mahkeme olan asliye hukuk mahkemelerine ait olduğundan hükmün bozulmasını gerektirmiştir.

(6100 S. K. m. 107) (6102 S. K. m. 4, 5) (6098 S. K. m. 620)
Dava ve Karar: Taraflar arasında görülen adi ortaklığın tasfiyesi davasının yapılan muhakemesi sonunda mahalli mahkemece verilen hüküm davalı Z.. B.. vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Temyiz isteminin süresi içinde olduğu anlaşıldıktan sonra dosyadaki bütün kağıtlar okunup gereği düşünüldü:
Davacı vekili dava dilekçesinde, taraflar arasındaki adi ortaklığın hükmen tasfiyesi ile HMK m. 107/2 uyarınca tasfiye nedeniyle hisseye düşecek bedelin, (ortaklığa katılım bedelinin ve ödenmemiş kâr bedellerinin) şimdilik 25.000 TL’sinin mevduata uygulanan en yüksek faiziyle birlikte davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsili ile ortaklığa ait 2 adet 1,5 …. General Elektrik marka MR cihazının ve …-M A.Ş.’nin Ankara 100. Yıl Hastanesinde kurulu MR cihazının ve davalıların mülkiyetinde olan taşınmazların 3. şahıslara devrinin engellenmesi için ihtiyati tedbir kararı verilmesini talep ve dava etmiştir.
Mahkemece; dava konusu işlemin ticari işletmeyle ilgili olup, 6102 sayılı TTK’nın 4-a maddesinde, TTK’da öngörülen hususlardan doğan hukuk davalarının ticari dava niteliğinde olduğunun belirtildiği; aynı Yasanın 5/3 maddesi uyarınca, Asliye Ticaret Mahkemesi ile Asliye Hukuk Mahkemesi arasındaki ilişkinin görev ilişkisi niteliğinde bulunduğu; davanın, 6102 Sayılı TTK’nın yürürlüğe girmesinden sonra açıldığı; davaya bakmakla görevli ve yetkili mahkemenin Konya Asliye Ticaret Mahkemesi olduğu gerekçesiyle, görevsizlik kararı verilmiş, hüküm, davalı Z.. A.. B.. vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Dava, adi ortaklığın hükmen tasfiyesi, hisseye düşecek bedelin, (katılım ve kâr payının) tahsili istemine ilişkindir.
Temyize konu uyuşmazlık; bu tür davalara hangi mahkemenin bakacağı hususundadır.
Hangi davaların ticari dava olduğu 6102 sayılı TTK’nın 4.maddesinde sayılmıştır. Bundan başka, özel kanunlarda bazı davalara ve işlere asliye ticaret mahkemesinde bakılacağı düzenlenmiştir(TTK. m.5). Bu hükümlerde sayılan ticari davalar mutlak ve nispi ticari dava olmak üzere ikiye ayrılır.
6102 sayılı TTK’nın 4. maddesi gereğince, bir davanın ticari dava olabilmesi için; uyuşmazlığın, her iki tarafın ticari işletmesiyle ilgili hususlardan doğmuş bulunması veya anılan yasa maddesinde sayılan mutlak ticari davalardan olması gerekir.
Somut olayda, mahkemece; uyuşmazlığın ticari işletmeden kaynaklandığı ve 6102 sayılı TTK’nın 4-a maddesinde TTK’da öngörülen hususlardan doğan hukuk davalarının ticari dava niteliğinde olduğu belirtilerek, görevsizlik kararı verilmiş ise de; uyuşmazlık, taraflar arasındaki adi ortaklık ilişkisinden kaynaklanmaktadır.
Adi ortaklık sözleşmesi; iki yada daha fazla kişinin emeklerini ve mallarını ortak bir amaca erişmek üzere birleştirmeyi üstlendikleri sözleşmedir(TBK. 620/1 md.). Bu sözleşme türü Borçlar Kanunu’nda düzenlenmiştir. Bu nedenle, adi ortaklığın feshi ve tasfiyesine ilişkin davalara bakma görevi de genel mahkeme olan asliye hukuk mahkemelerine aittir.
Hal böyle olunca, mahkemece; tarafların iddia ve savunmaları değerlendirilip, tüm deliller toplandıktan sonra hasıl olacak sonuca göre işin esası hakkında bir karar verilmesi gerekirken, yanılgılı değerlendirmeyle görevsizlik karar verilmesi usul ve yasaya aykırı görülmüş, bu husus bozmayı gerektirmiştir.

Sonuç: Bu itibarla yukarıda açıklanan esaslar gözönünde tutulmaksızın yazılı şekilde hüküm tesisi isabetsiz, temyiz itirazları bu nedenlerle yerinde olduğundan kabulü ile hükmün HUMK.nun 428.maddesi gereğince BOZULMASINA ve peşin alınan temyiz harcının istek halinde temyiz edene iadesine, 29.12.2014 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.
Yanıt


Şu anda Bu Konuyu Okuyan Ziyaretçiler : 1 (0 Site Üyesi ve 1 konuk)
 
Konu Araçları Konu İçinde Arama
Konu İçinde Arama:

Detaylı Arama
Konuyu Değerlendirin
Konuyu Değerlendirin:

 
Forum Listesi

Benzer Konular
Konu Konuyu Başlatan Forum Yanıt Son Mesaj
Limited şirket ortakları arası rücu davasında görevli mahkeme ecmel Meslektaşların Soruları 5 31-08-2018 14:50
İpoteğin Paraya Çevrilmesi Yoluyla Takip - İtirazın İptali -Görevli Mahkeme sadeceinci Meslektaşların Soruları 2 10-02-2018 23:32
Zarar sigortalarında görevli mahkeme hangisidir? Av. Levent Samğar Hukuk Soruları 4 05-03-2013 23:48
Teminat mektubuna tedbir konmada görevli mahkeme hangisidir? ncoban Meslektaşların Soruları 0 23-12-2009 14:26
Görevli mahkeme hangisidir? Av. Elif Handan Meslektaşların Soruları 5 10-04-2009 17:00


THS Sunucusu bu sayfayı 0,05025291 saniyede 14 sorgu ile oluşturdu.

Türk Hukuk Sitesi (1997 - 2016) © Sitenin Tüm Hakları Saklıdır. Kurallar, yararlanma şartları, site sözleşmesi ve çekinceler için buraya tıklayınız. Site içeriği izinsiz başka site ya da medyalarda yayınlanamaz. Türk Hukuk Sitesi, ağır çalışma şartları içinde büyük bir mesleki mücadele veren ve en zor koşullar altında dahi "Adalet" savaşından yılmayan Türk Hukukçuları ile Hukukun üstünlüğü ilkesine inanan tüm Hukukseverlere adanmıştır. Sitemiz ticari kaygılardan uzak, ücretsiz bir sitedir ve her meslekten hukukçular tarafından hazırlanmakta ve yönetilmektedir.