Ana Sayfa
Kavram Arama : THS Google   |   Forum İçi Arama  

Üye İsmi
Şifre

Meslektaşların Soruları Hukukçu meslektaşların hukuki nitelikte sorularını birbirlerine yöneltecekleri mesleki yardımlaşma forumu. SADECE hukuk fakültesi mezunları ile hukuk profesyonellerinin (bilirkişi, icra müdürü vb.) yazışmasına açıktır. [Yeni Soru Sorun]

adi şirket dava ehliyeti "acil"

Yanıt
Old 17-09-2007, 13:49   #1
oquxx

 
Varsayılan adi şirket dava ehliyeti "acil"

adi şirket hükmünde olan bir konsorsiyumda, diğer ortakların muvafakati;(gayrı kabulü rücu) alınarak 3.bir şahıs aleyhine dava açılması sonrasında ortaklardan herhangi birisinin muvafakatini geri çekmesi halinde devam eden dava yetkisizlik nedeniyle reddedilebilirmi, yoksa muvakatini geri alan ortak olmadan davaya devammı olunur.
cevaplarınız için teşekkürler.
Old 17-09-2007, 14:22   #2
Av.Ufuk Bozoğlu

 
Varsayılan

Dava ettiğiniz hak bölünebilir bir hak mı? Alacak örneğin.

Saygılarımla...
Old 17-09-2007, 14:42   #3
oquxx

 
Varsayılan

sadece bizi ilgilendiren bir alacak fakat kanun elvermediği için adi şirket şeklinde dava açma zorunda kaldık.
Ortak verdiği muvafakatten dönmek istiyor.
Old 17-09-2007, 14:48   #4
Av.Ufuk Bozoğlu

 
Varsayılan

Adi şirketi temsilen asıl kişiler açtı yani.

Dava açanlardan biri de bu kişi olmalı.Muvafakatı çekmek nasıl oluyor.Kusuruma bakmayın anlamaya çalışıyorum.
Saygılarımla...
Old 17-09-2007, 14:55   #5
oquxx

 
Varsayılan

yabancı şirket hakem heyetine başvurarak dava açan ortağa verdiği yetki/muvafakatnamesinden döneceğini beyan etmiş, benim anladığım kadarıyla ortaklardan birisi davanın ortasında davasından vazgeçmek istiyor. Bu durumda davaya devam olunurmu ?
Old 17-09-2007, 15:05   #6
Protesto

 
Varsayılan

T.C.
YARGITAY
15. HUKUK DAİRESİ
E. 2003/874
K. 2003/2540
T. 12.5.2003
DAVA : Yukarıda tarih ve numarası yazılı hükmün duruşmalı olarak temyizen tetkiki davalı-k.davacı vekili tarafından istenmiş olmakla duruşma için tayin edilen günde davacı-k.davalı vekili avukat Hasan Bıyıklı ile davalı-k.davacı vekili avukat Sezer Ersoy geldiler. Temyiz dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşıldıktan ve hazır bulunan taraflar avukatları dinlendikten sonra eksiklik nedeniyle mahalline iade edilen dosya tekrar gelmiş olmakla dosyadaki kağıtlar okundu işin gereği konuşulup düşünüldü:

KARAR : İskenderun-Divriği demiryolu elektrifikasyon proİesine ait sözleşme, Societe de Construction de Lignes ElectriÄues (SCLE), GTM Entrepose Electricite (GTME), Sofrerail, Techniphone ve STFA Enerİi Telekomünikasyon Sanayi ve Ticaret A.Ş. (STFA)dan oluşan konsorsiyum ile TCDD Yolları İşletmesi Genel Müdürlüğü arasında 23 Kasım 1988 tarihinde yürürlüğe girmiştir.

Konsorsiyum işin yüklenicisi, TCDD ise iş sahibidir. Sözleşme konsorsiyumu temsilen Lider (SCLE) adına Mr.Andre Coude du Foresto ve yönetici firma GTME adına MR.Yves Barnouin tarafından imzalanmıştır.

Eldeki temyize konu edilen davayı açan (kısaca) STFA şirketi olup bu şirket ile davalı TCDD arasında müstakilen imzalanan bir sözleşme bulunmamaktadır.

Yüklenim görevini üstlenenlerin dördü yabancı, birisi ise Türk şirketidir. Türk şirketi (STFA'nın) işin Türkiye'de bulunan bir bölümünü yapacağı anlaşılmakta ise de, iş bir bütün olarak ihale olunmuş ve davalı ile konsorsiyum arasında akit kurulmuştur. Konsorsiyum uyuşmazlık konusu işi yapıp bitirmek amacıyla oluşturulmuştur. Hukukenadiortaklıkolaraknitelendirilmesi zorunludur. Bu nedenle konsorsiyumun hükmi şahsiyeti bulunmamaktadır. BK.nun adi şirkete ilişkin hükümlerinin (BK. Madde 520 v.d) bu ortaklık için de uygulanacağı ortadadır. BK.nun 520/2. maddesi uyarınca bir şirket Ticaret Kanununda tarif edilen şirketlerin mümeyyiz vasıflarını haiz değilse bu bap ahkamına tabi adi şirket sayılır. Yönetim görevi verilen ortağın diğer ortakların vekili sıfatıyla dava açabilmesi fevkalade işlerden olup, yönetici ortağın dava açma ve genel vekil tayin etme konusunda diğer ortaklardan özel yetki alması gerekir. Özel yetki verilen yönetici ortak, genel vekili tüzel kişiliği bulunmayan adi ortaklık adına değil, ancak temsilcisi bulunduğu diğer ortaklar adına tayin edebilir ve ortaklar adına dava açtırabilir. Adi ortaklığın hükmi şahsiyeti olmadığından adi ortaklıkta dava tüm ortaklar tarafından açılmalıdır. Ortaklar, davada mecburi dava arkadaşı durumundadır.

Sözleşmenin, adi ortaklığa (konsorsiyuma) yüklediği vecibelerden adi ortaklığın bütün üyeleri sorumludurlar. Sorumluluğun, adi şirketin sözleşme yaptığı kişi ya da şirkete karşı bölünmesi mümkün değildir. Bir ortak ortaklık sözleşmesi uyarınca kendi şirketine karşı üstlendiği vecibeleri yerine getirmez ise, diğer ortaklar, adi ortaklığın akidine karşı bunları ifayla mükelleftirler.

Adi ortaklık adına veya adi ortaklık aleyhine açılacak davalarda tüm ortakların yer almaları yasa gereği olduğu gibi, doktrinde de böyle kabul edilmektedir. Zira adi ortaklık iştirak kurallarına tabidir (BK. Madde 534, MK. Madde 630- yeni 702).

Dava konusu olayda, davacı STFA, davalı TCDD'nin sözleşmeyle üstlendiği edimleri zamanında yerine getirmediği ve bu yüzden zarara uğradığını, akdin feshedildiğini ileri sürerek gecikmeden doğan zararlarının tahsilini ve sözleşme dışı yaptığı işlerin bedelini kendi adına talep etmektedir.

Gecikmeden doğan bir zarar varsa, ya da sözleşmenin dışında bir iş yapılıp ta bedeli ödenmemiş ise bunun sorumlusu 23 Kasım 1988 tarihli sözleşmenin iş vereni olan TCDD'dir. Ancak bu sorumluluk sözleşmenin tarafı olan adi ortaklığa (konsorsiyuma) karşıdır. Adi ortaklığın tüm ortakları tarafından birlikte bir dava açılması halinde eldeki davanın dinlenmesi veya açılan bu davaya diğer ortaklardan icazet alınarak devam edilebilmesi mümkündür. Bu takdirde dava ya adi ortaklık namına yürüyecek, ya da diğer şeriklerin icazet vermeleri ve adi ortaklığın yaptığı sözleşmeden doğan haklarını davacıya temlik etmeleri halinde, davacı tek başına davayı yürütebilecektir.

Oysa, bir kısım ortakların sözleşmenin ihlaline dayanarak başka bir mahkemede dava açtıkları ve karar bağlandığı, ancak henüz kesinleşmediği de ortadadır. Bunun yanında konsorsiyumu teşkil eden ortaklardan birisinin de ne eldeki davada ve ne de diğer davada yer almadığı anlaşılmaktadır. Birleşen dava ise husumet açısından ihtirazi kayıtla açıldığından husumetin benimsenmiş olduğunun delili olamaz.

Bu durumda mahkemece yapılacak iş; konsorsiyumun diğer ortaklarından TCDD ile yapılan sözleşmeden doğan hakların davacıya temlik edildiğini gösterir geçerli belgelerin ibraz edilmesi, diğer şeriklerin davaya katılmalarının sağlanması için davacıya mehil verilmesi, bu mehil zarfında iştirak sağlandığı veya temlikname alındığı takdirde, diğer üyelerce açılan davanın sonucu da gözetilerek mükerrer taleplere yer verilmeden işin karar bağlanması, aksi takdirde tek başına dava açması hukuken mümkün bulunmadığından davacının davasının reddine karar verilmesinden ibarettir.

Bu hususlar üzerinde durulmadan işin esasına hükmedilmesi doğru görülmemiş kararın bozulması uygun bulunmuştur.

SONUÇ : Yukarıda açıklanan nedenlerle hükmün temyiz eden davalı TCDD Genel Müdürlüğü yararına BOZULMASINA, 275 milyon lira duruşma vekillik ücretinin ve KDV'sinin davacıdan alınarak vekille temsil olunan davalıya verilmesine, ödediği temyiz peşin harcının istek halinde temyiz eden davalı-k.davacıya geri verilmesine, 12.5.2003 gününde Recep Yalçın ve İbrahim Yolageldi'nin karşı oylarıyla oyçokluğuyla karar verildi.

KARŞI OY YAZISI:

SCLE-SOFREAIL-TECHNIFON-GTME ve STFA-Enerkom A.Ş.den oluşan konsorsiyum ile TCDD Genel Müdürlüğü arasında İskenderun-Divriği tren hattının elektrifikasyonu işini konu alan Kasım 1988 tarihli yapım sözleşmesi imzalanmıştır.

Fransız SCLE Firması lider firma iken liderlik görev ve sıfatını GTME firmasına devretmiştir. Konsorsiyumun yabancı ortakları mühendislik hizmetleri ve malzeme temin ve imali işlerinden, davacı STFA-Enerkom A.Ş. ise yerli malzeme temini ve montaİı işinden sorumlu kılınmış sözleşme konusu işin kapsamı bu şekilde kesin olarak ayrılmıştır.

Sözleşme, konsorsiyumun yabancı ortaklarına ödenmesi gereken avans ödemelerinin tamamlandığı 31.7.1989 tarihinde uygulanmaya başlanmış, montaİ işini üstlenen davacı firma, lider firmaya gönderdiği 28.12.1993 tarihli yazı ile sözleşme bedeli itibariyle işin %95'inin gerçekleştirildiği sırada yapım işinin tıkanma noktasına geldiğini, kalan %5'lik işin tamamlanmasına engel olan hususlarda çözüm bulunması olanağının kalmadığını bildirerek akdin feshine gidilmesini önermiş, lider firma yetkilisi fesih için her türlü yazışma yapma yetkisini davacıya vermiş, davacı da 31.12.1993 tarihli yazısı ile sözleşmeyi feshettiğini bildirmiştir.

Akdin feshinden sonra kalan işin bitirilmesi konusunda konsorsiyumun davacı dışında kalan ortakları ile davalı idare arasında yeniden anlaşma sağlanmıştır.

Birden fazla firmanın, bir inşaat işini gerçekleştirmek üzere bir araya gelip bir konsorsiyum oluşturmaları halinde BK. madde 520 anlamında bir adi ortaklık sözkonusu olduğu tartışmasızdır. Kural olarak tüzel kişiliği bulunmayan adi ortaklığın taraf ehliyeti de bulunmayıp dava adi ortaklık adına değil, iştirak halinde hak sahipliği esasına göre bütün ortaklar adına açılır ve hüküm de bütün ortaklar adına verilir. Burada bir mecburi dava arkadaşlığı vardır.

Ancak adi ortaklık ilişkisinde iştirak halinde bir hakka sahip bulunan hak sahiplerinden bir bölümünün iştirak halindeki haklarından feragat etmeleri mümkündür. Bu durumda ortaklık ilişkisi feragat konusu hak veya haklara münhasır olmak üzere tasfiye edilmiş olur.

Somut olayda sözleşme fesih ile sona erdikten sonra diğer ortaklar TCDD ile işe devam etmek hususunda mutabık kaldıklarından ve yeniden sözleşme imzaladıklarından feshe kadar olan ve yerli ortağın yaptığı işlerle ilgili haklarından feragat etmiş sayılırlar. Ayrıca konsorsiyum dahili anlaşmasının 12.2 maddesinde tarafların her birinin herhangi bir hukuk davası açmakta serbest olacakları ve diğer tarafın bu şekilde bir işleme itirazda bulunmamayı kabul edeceği de açıkça belirtilmiştir. Esasen GTME ile STFA-Enerkom A.Ş. arasında bir iş bölümü yapılmış, proİenin yerli kısmından STFA-Enerkom A.Ş.nin, yabancı kısmından ise diğer bütün ortakları da temsil eden GTME'nin sorumlu olması kabul edilmiştir. Konsorsiyumun yabancı ortakları tarafından daha sonra açılan ve Ankara 2. Asliye Ticaret Mahkemesinin 1999/363 Esasında kayıtlı olarak görülen davada yabancı ortakların bu davaya konu edilen alacak kalemleri ile bir ilgilerinin olmadığını da bildirmiş olmaları karşısında davacının tek başına bu davayı açabileceğinin kabulü ile işin esasının incelenmesi gerekirken sayın çoğunluğun konsorsiyumun diğer ortaklarının davaya katılmalarının sağlanması gerektiğine değinen bozma nedenine katılmıyoruz.
Old 17-09-2007, 15:18   #7
Av.Ufuk Bozoğlu

 
Varsayılan

Yargıtay kararına göre, usulüne uygun açılmış bir dava var.Tüm ortaklar davayı açmış.Birinin feragati davanın
görülmesine engel midir?

Ortak arası sözleşme hükümlerine de bakmak gerekir.Üçüncü şahıslardaki alacaklar ve dava hakları

Bence, davaya devam edilebilmelidir, vaz geçen için feragattan hüküm kurulmalı, hakkı olduğunu iddia eden için
esasına girilmeli

Saygılarımla...
Old 17-09-2007, 15:21   #8
Av.Ufuk Bozoğlu

 
Varsayılan

İştirak halinde mülkiyette, bir paydaş diğerinin de hakkını koruyabilmek ve en önemlisi kendi hakkını koruyabilmek için dava açıp, diğerleri adına temsilci atayabildiğine göre bunda da olmalı diye düşünüyorum.

Yanlış mı düşünüyorum

Saygılarımla...
Old 17-09-2007, 15:45   #9
Av. Hatun Olguner

 
Varsayılan

KONU İLE İLGİLİ BİR HGK KARARI :

(MİRAS ŞİRKETİNDE ORTAKLAR DAVAYA BİR KEZ BİRLİKTE BAŞLADIKTAN SONRA,ORTAKLARIN BİR KISMININ DAVADAN VAZGEÇMESİ MÜMESSİL TAYİNİNİ GEREKTİRMEZ)

" Ortaklar,davaya bir kez ittifakla başladıktan sonra aralarında uyuşmazlık çıkması davayı etkilemez.Bu sebeple davada ortaklardan bir kısmının davadan vazgeçmelerine rağmen miras şirketine mümessil tayin edilmeksizin davaya devam olunmasında bir isabetsizlik görülmemiştir."
HGK 27.3.1968 5/376-519
--------------------------------------------------

Mirasçılardan birinin,diğer mirasçıların ve terekenin zararına olarak dava açmak için gerekli izin ve rızayı göstermemek suretiyle hakkını kötüye kullanması durumunda,
Sulh Hukuk Mah.den bu kötüniyetli davranış sebebiyle görülen ve görülebilecek zararlar gerekçe gösterilerek ve bu kötüniyeti aşmak üzere terekeye mümessil tayini istenebilir. Bir kişinin kötüniyetli ve hak tıkayıcı davranışını kanun himaye etmeyeceği için,hakim terekeye temsilci atayacaktır.

Aynı şekilde,adi şirketin haklarını korumak üzere dava açılmasının zorunlu olduğu ve ancak ortaklardan bir/kaçının dava açmaya yanaşmaması,açılan davaya icazet vermemesi durumunda,diğer ortakların haklarının bu kötüniyetli davranışlarla hukuken korumasız bırakılması düşünülemeyeceği ve ortaklardan birinin olumsuz tutumu ile ortaya koyduğu, taraflar arasında doğan yarar çatışması bulunduğu için, yine Sulh Hukuk Mahkemesinden,bu sebeple adi şirkete bir kayyım atanması istenebilir,davaya izin,rıza ve icazeti olmayan ortağın artık bu kötüniyetli davranışını aşmak ve yarar çatışması ile ortaya çıkan çekişmeden ötürü mahkemece tayin edilen kayyım,adi şirketin menfaatlarini gözeterek gerekli davaları açabilecek,açılmış davaları takip edebilecek ve yaptığı,yapacağı işlerden kendisini kayyum olarak atayan SUlh HUkuk Mahkemesine hesap verecektir.

Yukarıdaki HGK kararı,davanın başında davaya verilen iznin,ortaklarca daha sonra geri alınamayacağını vurgulamıştır;bu nedenle soruya konu olayda, davanın başında adi ortakların tümü rıza göstermiş bulunduklarından,daha sonra bu rızanın geri alınması davayı etkilemeyecektir.

Adi şirketlerde taraf ehliyeti,miras şirketine ilişkin hükümlere göre çözümleneceğinden HGK kararı olayımızda da geçerlidir.
Old 17-09-2007, 16:32   #10
Av. Hatun Olguner

 
Varsayılan

Konuya Örnek Olabilecek Ve Kıyasen Uygulanabilecek Bir Başka HGK Kararı :

MİRASÇILAR ARASINDA RIZAİ TAKSİM YAPILMIŞSA AÇILACAK DAVADA İŞTİRAKİN SAĞLANMASI GEREKMEZ :

" Dava işyeri ihtiyacı nedeniyle tahliye istemine ilişkindir.Mahkemece davanın kabulüne dair verilen karar,Özel Dairece,davacılar mirasbırakanın ölüm tarihi itibariyle terekenin iştirak halinde bulunduğu,davacı dışında başka mirasçılar da mevcut olduğu vurgulanmak suretiyle iştirakin sağlanması gerektiği nedeniyle bozulmuştur.Oysa,mirasbırakanın ölümünden sonra mirasçılar arasında rızai taksim yapıldığı,dava konusu taşınmazın da paylarına karşılık davacı ve davaya muvafakat eden dava dışı iki kardeşine kaldığı anlaşılmaktadır.Bu nedenle yerel mahkemenin davada iştirakin sağlanmış olduğuna dair kabulü yerindedir."
HGK 6.7.1994 303-494
-------------------------------------------------------

Adi ortaklık ortaklarından biri davaya izin ve icazet vermiş,kendi hakkını almış,veya menfaati kalmamışsa, bu HGK kararına kıyasen yine davadan çekilmesi,izin ve rızasını geri alması önem taşımayacak,en azından hakkın kötüye kullanılması sayılarak hukuki değer taşımayacaktır.
Yanıt


Şu anda Bu Konuyu Okuyan Ziyaretçiler : 1 (0 Site Üyesi ve 1 konuk)
 
Konu Araçları Konu İçinde Arama
Konu İçinde Arama:

Detaylı Arama
Konuyu Değerlendirin
Konuyu Değerlendirin:

 
Forum Listesi

Benzer Konular
Konu Konuyu Başlatan Forum Yanıt Son Mesaj
Matbu bono metni üzerindeki "malen" kelimesinin üzeri çizilerek "nakden" yazılması Av.Özgür Özlem Öngel Meslektaşların Soruları 9 26-02-2008 18:02
Bakanlığın "Uçak kaçırdı" dediği vatandaş 65 bin YTL'lik dava açtı Seyda Hukuk Haberleri 0 17-11-2006 14:31


THS Sunucusu bu sayfayı 0,05729699 saniyede 16 sorgu ile oluşturdu.

Türk Hukuk Sitesi (1997 - 2016) © Sitenin Tüm Hakları Saklıdır. Kurallar, yararlanma şartları, site sözleşmesi ve çekinceler için buraya tıklayınız. Site içeriği izinsiz başka site ya da medyalarda yayınlanamaz. Türk Hukuk Sitesi, ağır çalışma şartları içinde büyük bir mesleki mücadele veren ve en zor koşullar altında dahi "Adalet" savaşından yılmayan Türk Hukukçuları ile Hukukun üstünlüğü ilkesine inanan tüm Hukukseverlere adanmıştır. Sitemiz ticari kaygılardan uzak, ücretsiz bir sitedir ve her meslekten hukukçular tarafından hazırlanmakta ve yönetilmektedir.