Ana Sayfa
Kavram Arama : THS Google   |   Forum İçi Arama  

Üye İsmi
Şifre

Meslektaşların Soruları Hukukçu meslektaşların hukuki nitelikte sorularını birbirlerine yöneltecekleri mesleki yardımlaşma forumu. SADECE hukuk fakültesi mezunları ile hukuk profesyonellerinin (bilirkişi, icra müdürü vb.) yazışmasına açıktır. [Yeni Soru Sorun]

iik 357 c.savcısı görevsizlik kararı

Yanıt
Old 30-05-2012, 16:52   #1
ahmeterbay

 
Varsayılan iik 357 c.savcısı görevsizlik kararı

Tüm meslektaşlara iyi çalışmalar. bir icra takibi dosyamızda maaş kesintisi müzekkeresine cevap vermeyen iş yeri sahibi hakkında iik 357.md.'ye göre yapmış olduğumuz şikayet hakkında c.savcısı olayda emre aykırı davranış olduğunu dolayısı ile kabahatler kanunu 32.md.'si uygulanacağını maddede " cezaya emri veren makam tarafından karar verilir" hükmü olduğu için maaş kesintisini isteyen icra dairesi görevli olduğunu belirtip görevsizlik kararı vermiştir, ve şikayet eden olmamıza rağmen bize görevsizlik kararını tebliğ etmemiş icra dairesine göndermiştir. C.savcısı'na bize tebliğ etmeme sebebini sorduğumda cmk ya göre böyle bir zorunluluğu olmadığını söylemiştir. Sorum şu: C.savcısı'nın müştekiye şikayet konusu hakkında her türlü kararını bildirme zorunluluğu yok mudur?
Old 30-05-2012, 21:04   #2
tiryakim

 
Olumlu İİk 357

Alıntı:
Yazan ahmeterbay
Tüm meslektaşlara iyi çalışmalar. bir icra takibi dosyamızda maaş kesintisi müzekkeresine cevap vermeyen iş yeri sahibi hakkında iik 357.md.'ye göre yapmış olduğumuz şikayet hakkında c.savcısı olayda emre aykırı davranış olduğunu dolayısı ile kabahatler kanunu 32.md.'si uygulanacağını maddede " cezaya emri veren makam tarafından karar verilir" hükmü olduğu için maaş kesintisini isteyen icra dairesi görevli olduğunu belirtip görevsizlik kararı vermiştir, ve şikayet eden olmamıza rağmen bize görevsizlik kararını tebliğ etmemiş icra dairesine göndermiştir. C.savcısı'na bize tebliğ etmeme sebebini sorduğumda cmk ya göre böyle bir zorunluluğu olmadığını söylemiştir. Sorum şu: C.savcısı'nın müştekiye şikayet konusu hakkında her türlü kararını bildirme zorunluluğu yok mudur?

Üstad öncelikle böyle bir konu açtığın için teşekkür ederim...

Aynı olay benimde başımda var...Bir borçlum bir şirkette sigortalı olarak çalışıyor gözükmektedir. şirketin ticaret sicilindeki adresine tebligat gönderdik tebligat iade geldi. Şimdi ticaret sicilinden adres istedik. Ticaret sicilindeki adres ile bizim gönderipte iade gelen adres aynı adres. Ticaret sicilindeki adrese şimdi 35 e göre Tebligat yapıcaz. Eğer maaş kesintisi olmazsa bizde İİK 357.maddeyi uygulayacaz.

İİK 357 . maddesi diyor ki ;

Cumhuriyet savcılığınca takip:
Madde 357 - İcra dairesince kanuna göre yapılan tebliğ ve emirleri derhal yapmaya ve neticesini geciktirmeksizin icra dairesine bildirmeye alakadarlar mecburdur. Makbul sebep haricinde tebliğ ve emirleri yapmayanlar hakkında ait olduğu dairece tahkikatı evveliyeye hacet kalmaksızın Cumhuriyet Savcılığınca doğrudan doğruya takibat yapılır.

Bana göre altını kırmzıı ile çizdiğim yere dikkat etmek gerekiyor. '' ait olduğu dairece '' ne demek bunu irdelemek gerekir diye düşünmekteyim.

Bence İİK 357. Maddesine göre eğer kesinti yapılmazsa İcra Müdürlüğüne bir talep açıp Şirketin yetkilileri hakkında suç duyurusunda İcra dairesinin alacaklı vekilinin talebi üzerine bulunması gerekmektedir diye düşünmekteyim.Benim nacizane fikrim bu..

Ama İcra dairesi alacaklı vekilinin talebini kabul etti diyelim. Savcılık hangi maddeden dava açar onu bilmiyorum açıkcası... ( Görevi savsaklama ) olabilir mi acaba ?

Saygılar...
Old 31-05-2012, 13:35   #3
Av. Öznur Aktürk

 
Varsayılan

Alıntı:
Yazan tiryakim
İİK 357 . maddesi diyor ki ;

Cumhuriyet savcılığınca takip:
Madde 357 - İcra dairesince kanuna göre yapılan tebliğ ve emirleri derhal yapmaya ve neticesini geciktirmeksizin icra dairesine bildirmeye alakadarlar mecburdur. Makbul sebep haricinde tebliğ ve emirleri yapmayanlar hakkında ait olduğu dairece tahkikatı evveliyeye hacet kalmaksızın Cumhuriyet Savcılığınca doğrudan doğruya takibat yapılır.
Saygılar...

Sayın tiryakim;
Altını çizmiş olduğunuz bölümü tek başına dikkate alırsanız sağlıksız ve yanlış bir sonuca ulaşılır düşüncesindeyim.
Zira madde demektedir ki; "ait olduğu dairece tahkikatı evveliyeye hacet kalmaksızın" yani emri veren/tebliği gönderen makam tarafından öncelikli bir araştırma/soruşturmaya lüzum bulunmaksızın CUMHURİYET SAVCILIĞINCA DOĞRUDAN DOĞRUYA takibat yapılır.

Benim maddeden anladığım budur ve bana göre bu nedenle takibatın Savcılıkça yapılması gerekmektedir.

Ancak diğer yandan Kabahatler Kanunu'nun 32. maddesi gereğince idari para cezası verecek makam da emri veren makam (olayımızda İcra Müdürlüğü)olduğundan tam bu noktada kafam karışmakta ve "Madem ki İcra Müdürlüğü idari para cezası verecek ne diye görevsizlik kararı verecek olan Savcılığa şikayet etmemiz gerekiyor ki?" şeklinde bir ikilemde buluyorum kendimi... Ya da atladığımız başka bir husus mu var??

Konunun başka meslektaşlarca da yorumlanmasını umuyorum.

Saygılarımla...
Old 31-05-2012, 14:00   #4
AV. COŞKUN ÖZBUDAK

 
Varsayılan

Sayın Meslektaşlarım,
357. maddedeki "ait olduğu dairece tahkikatı evveliyeye hacet kalmaksızın" ibaresi, icra dairesinin talebini yerine getirmeyen memur hakkında 4483 sayılı Yasa uyarınca ön soruşturma yapılmaksızın, C. Savcılığınca doğrudan soruşturma başlatılacağı anlamına gelmektedir. Kabahatler Kanunu yürürlüğe girmeden önceki uygulamada C. Savcılığı doğrudan soruşturma başlatıp, görevi ihmal suçundan kamu davası açmakta idi. Süreçte bir değişiklik bulunmamakla birlikte TCK'nin 257. maddesinden mi Kabahatler Kanunundaki emre aykırı davranış suçundan mı işlem yapılması gerektiği incelenmelidir. Saygılar.
Old 31-05-2012, 14:18   #5
AV. COŞKUN ÖZBUDAK

 
Varsayılan

Emre aykırı davranma kabahati; yetkili makamlar tarafından adlî işlemler nede-niyle ya da kamu güvenliği, kamu düzeni veya genel sağlığın korunması amacıyla, hukuka uygun olarak verilen emre aykırı hareket etme halinde oluşur. Bu cezaya emri veren makam tarafından karar verilir (md. 32/1).
Bu madde, ancak ilgili kanunda açıkça hüküm bulunan hallerde uygulanabilir (md. 32/2). 1.3.1926 tarihli ve 765 sayılı Türk Ceza Kanununun 526’ncı maddesine diğer kanunlarda yapılan yollamalar, bu maddeye yapılmış sayılır (md. 32/3).
Kabahatler Kanununun 32’nci maddesinin gerekçesi:
765 sayılı Türk Ceza Kanununun 526’ncı maddesinin birinci fıkrası hükmü şöyledir:
"Yetkili makamlar tarafından adlî işlemler dolayısıyla ya da kamu güvenliği ve kamu düzeni veya genel sağlığın korunması düşüncesiyle kanun ve nizamlara aykırı olmayarak verilen bir buyruğu dinlemeyen veya bu yolda alınmış bir önleme uymayan kimse, eylem ayrı bir suç oluşturmadığı takdirde, üç aydan altı aya kadar hafif hapis ve bin liradan üçbin liraya kadar hafif para cezasıyla cezalandırılır."
Söz konusu kabahatin oluşabilmesi için;
a) Yetkili makamlar tarafından hukuka uygun bir biçimde verilmiş bir buyruk olmalıdır,
b) Bu buyruk, "adlî işlemler dolayısıyla ya da kamu güvenliği ve kamu düzeni veya genel sağlığın korunması düşüncesiyle" verilmelidir,
c) Bu buyruk, usulen ilân edilmelidir.
Keza, bu madde hükmünün uygulanabilmesi için kanunda açık hüküm bulunması gerekmektedir. Başka bir deyişle, ancak ilgili kanunda açıkça hüküm bulunan hallerde bu maddeye istinaden yaptırım uygulanabilir.
Nitekim, Yargıtay Ceza Genel Kurulunun 12/11/1973 tarihli ve 333/705 sayılı Kararı ve pek çok özel daire kararlarında da açıklandığı gibi, 765 sayılı Türk Ceza Kanununun 526’ncı maddesinin uygulanabilmesi için, özel yasalardan birinde bu maddeye göre cezalandırılacağının hükme bağlanmış olması ve eylemin bütün un-surlarıyla birlikte açıklanması ve ayrıca; kanun ve nizamlara aykırı olmayarak yetkili makamlarca verilen bir buyruğun "kamu güvenliği", "kamu düzeni", "genel sağlığın korunması" amacıyla veya "adlî işlemler dolayısıyla" verilmiş olduğunun açıkça anlaşılması gerekmektedir.
Bu düşünceyledir ki, pek çok kanunda, bu konuda açık hükümlere yer verilmiştir. Nitekim, 5442 sayılı İl İdaresi Kanununun 11/C ve 32/Ç maddelerinde, il ya da ilçe sınırları içinde, huzur ve güvenliğin, kişi dokunulmazlığının, tasarrufa müteallik em-niyetin, kamu esenliğinin sağlanmasının ve önleyici kolluk yetkisinin vali ya da kaymakamın ödevlerinden olduğu, anılan amirlerin bunları sağlamak için gereken karar ve önlemleri alacağı; alınan ve ilan olunan karar ve önlemlere uymayanlar hakkında aynı Kanunun 66’ncı maddesinin uygulanacağı belirtilmiştir.
Anılan 66’ncı maddede ise: "...en büyük mülkiye amirleri tarafından kanunların verdiği yetkiye istinaden ittihaz ve usulen tebliğ veya ilan olunan karar ve tedbirlerin tatbik ve icrasına muhalefet eden veya müşkülat gösterenler veya riayet etmeyenler hakkında, hareketi ayrı bir suç teşkil etmediği takdirde, Türk Ceza Kanununun 526’ncı maddesi uygulanır" denilmektedir.
Ayrıca, işaret etmek gerekir ki; 765 sayılı Türk Ceza Kanununun 526’ncı mad-desinde sözü edilen "kamu güvenliği ve kamu düzeni" kavramları, idare ve anayasa hukukundaki anlamlarına göre, daha dar bir anlam taşımaktadırlar. (Anayasa Mahke-mesinin 28/1/1964 tarihli ve E.1963/128, K.1964/8 ve Ceza Genel Kurulunun 10/1/1969 tarihli ve 528/471 sayılı kararları).
Madde metninde kullanılan "kamu güvenliği" "kamu düzeni", "genel sağlığı koru-ma", "adlî işlemler dolayısıyla olma" koşulları, hukuka uygun olarak verilen emirle, bu koşullar arasında bağlantı kurmak için kullanılmıştır.
Maddeye göre 32’nci maddenin uygulanabileceği iki durum tartışmasızdır.
Birinci durum: “Yetkili makamlar tarafından adlî işlemler dolayısıyla ya da ka-mu güvenliği ve kamu düzeni veya genel sağlığın korunması düşüncesiyle hukuka uygun bir biçimde verilmiş ve usulen ilân edilmiş bir emre uyulmaması” halinde söz konusudur.
İkinci durum ise: “Diğer kanunlarda 765 sayılı Türk Ceza Kanununun 526’ncı maddesine yollama yapılmış olması” halidir. Zira bu yollamalar KK’nın 32’nci mad-desine yapılmış sayılmaktadır (KK md. 32/3).
Tartışmalı olan ve kolluk uygulamaları açısından önem arz eden husus, kanunda kolluk görevlilerine emir verme ve yasaklama yetkisi tanınmış olmasına rağmen, yaptırımının gösterilmemesidir.
Örneğin PVSK’nın 17/A fıkrası; kolluğun kanun ve usul dairesinde verdiği emre itaatsizlik ve ittihaz eylediği tedbirlere riayetsizlik edenlerin “karakola götürülüp hak-larında tanzim olunacak evrakla beraber adliyeye verileceği” hükmünü taşımaktadır.
Bu hükme göre, kolluğun emrine itaatsizlik edenler hakkında hangi suçtan işlem yapacağı (faili adliyeye sevk edeceği) açık değildir.
Bu durumda, “ilgili kanunda açıkça hüküm bulunması” koşulundan ne anlaşıl-ması gerektiği hususunun yorumlanmasıyla bir sonuca gidilmesi düşünülebilir mi?
Acaba “ilgili kanunda açıkça hüküm bulunması” ifadesinden, kanunda, bir ey-lemin karşılığı olarak, Kabahatler Kanununun Emre Aykırı Davranma başlıklı 32’nci maddesinin (ya da 765 sayılı TCK’nın 526’ıncı maddesinin) uygulanacağına yönelik bir hükmün bulunması mı, yoksa, yetkili idarî organlara adlî işlemler nedeniyle ya da kamu güvenliği, kamu düzeni veya genel sağlığın korunması amacıyla, hukuka uygun olarak emir verme yetkisi konusunda açık hüküm bulunması mı kastedilmektedir?
Nitekim, Yargıtay Ceza Genel Kurulunun 32’nci madde gerekçesinde atıf yapılan kararı birinci görüş doğrultusundadır. Bu karara göre, 765 sayılı Türk Ceza Kanunu-nun 526’ncı maddesinin uygulanabilmesi için, özel yasalardan birinde bu maddeye göre cezalandırılacağının hükme bağlanmış olması, eylemin bütün unsurlarıyla birlikte açıklanması ve ayrıca; kanun ve nizamlara aykırı olmayarak yetkili makamlarca verilen bir buyruğun "kamu güvenliği", "kamu düzeni", "genel sağlığın korunması" amacıyla veya "adlî işlemler dolayısıyla" verilmiş olduğunun açıkça anlaşılması gerekmektedir.
Buna karşılık, SOYASLAN, “Kanunların açıkça atıf yapmadığı, yetkili idarî ve adlî makamların verdikleri emir ve aldıkları tedbirlerin yaptırımsız kaldıkları hallerde maddenin uygulanması için başka bir suç oluşturmayan, adlî muameleler, kamu düzeni, genel sağlık amacıyla yetkili makamlar tarafından kanuna uygun olarak ve-rilmiş bir emir veya önlem olmalıdır.” demek suretiyle; ilgili kanunlarda adlî muame-leler, kamu düzeni, genel sağlık amacıyla yetkili makamlar tarafından kanuna uygun olarak emir verme yetkisinin varlığının da, KK’nın 32 nci (765 sayılı TCK md. 526) maddesinin uygulanabilmesi için yeterli olduğunu ifade etmektedir.
Yine, MERAN da: “Yönetim toplumun güvenlik, sağlık, huzur ve her bakımdan çıkarlarını korumaya yönelik bir kısım emir ve yasakları içeren kurallar koyar, bu kuralları uygular, gerekirse kuvvete de başvurur ve bu şekilde kamu düzenini koru-mayı amaçlar. Bu kuralların yetkili makamlar tarafından hukuka uygun bir biçimde, “adli işlemler dolayısıyla ya da kamu güvenliği ve kamu düzeni veya genel sağlığın korunması düşüncesiyle” verilmiş ve usulüne uygun ilan edilmiş olmaları ya da özel kanunlarda açık hüküm bulunması durumunda Kabahatler Kanununun 32’nci mad-desindeki kabahat oluşur.” demek suretiyle yukarıdaki görüşe paralel bir görüş öne sürmüştür.
Bize göre;
- Yetkili makamlar tarafından adlî işlemler dolayısıyla ya da kamu güvenliği ve kamu düzeni veya genel sağlığın korunması düşüncesiyle hukuka uygun bir biçimde verilmiş ve usulen ilân edilmiş bir emre uyulmaması,
- Diğer kanunlarda 765 sayılı Türk Ceza Kanununun 526’ncı maddesine yollama yapılmış olması (bu yollamalar KK’nın 32’nci maddesine yapılmış sayılmaktadır),
halleri dışında; örneğin, kolluğun kanun çerçevesinde verdiği emre itaatsizlik ve aldığı tedbirlere riayetsizlik edilmesi durumunda KK’nın 32’nci maddesinden işlem yapılması mümkün değildir.
Her ne kadar, kanun maddelerinin gerekçeleri bağlayıcı değilse de, maddenin uygulama alanını bir yargı kararına atıf yaparak gösteren 32’nci maddenin gerekçesi karşısında başka bir sonuca ulaşmak hukuka uygun olmayacaktır. (C. ÖZBUDAK, K. GÜNDOĞAN, C. KOÇ: "Kolluğun Önleyici ve Adli Görevleri, Ankara, 2011, s. 300-302)

Bu açıklamalar uyarınca, Savcılığın görevsizlik kararının isabetli olmadığı kanaatindeyim. Saygılar.
Old 31-05-2012, 15:21   #6
AV. COŞKUN ÖZBUDAK

 
Varsayılan

Sayın Meslektaşlarım,
Yukarıdaki yanıtlarım, icra dairesinin talebini yerine getirmeyen kişinin "kamu görevlisi" olması halinde söz konusudur.
Sorudan anlaşıldığı kadarıyla talebi yerine getirmeyen kişi kamu görevlisi değildir (örn. özel bir iş yeri sahibidir)Bu durumda icra dairesince İİK'nın 89. maddesi uyarınca işlem yapılmasından başka (cezai) bir yol tespit edemedim. Saygılarımla.
Old 31-05-2012, 16:03   #7
Av. Öznur Aktürk

 
Varsayılan

İİK 355 ve 356 gereğince, yazıya cevap vermeyip kesinti de yapmayan işveren borçtan sorumlu hale geleceğinden, bu hükümler ile alacağınızı tahsil etme yoluna gitseniz daha etkili bir yol olur düşüncesindeyim..
Old 31-05-2012, 19:42   #8
tiryakim

 
Varsayılan

Alıntı:
Yazan Av. Öznur Aktürk
İİK 355 ve 356 gereğince, yazıya cevap vermeyip kesinti de yapmayan işveren borçtan sorumlu hale geleceğinden, bu hükümler ile alacağınızı tahsil etme yoluna gitseniz daha etkili bir yol olur düşüncesindeyim..

Peki İİK 355 ve İİK 356 yı uygulayan meslektaşım var mı acaba
Old 31-05-2012, 19:56   #9
olgu

 
Varsayılan

12. HD nin 2008/10938E, 2008/13896 K 1.7.2008 tarihli kararı ile, maaş kesintisi yapmayan şirketin borçtan sorumlu olacağına karar vermiş
Old 31-05-2012, 20:38   #10
tiryakim

 
Varsayılan

Alıntı:
Yazan olgu
12. HD nin 2008/10938E, 2008/13896 K 1.7.2008 tarihli kararı ile, maaş kesintisi yapmayan şirketin borçtan sorumlu olacağına karar vermiş

T.C. YARGITAY
12.Hukuk Dairesi
Esas: 2008/10938
Karar: 2008/13896
Karar Tarihi: 01.07.2008
ÖZET: Tebligatın geçerli olduğu varsayılsa dahi şikayetçinin borçlunun maaşından kesinti yapmadığı miktar kadar şahsi mallarından veya maaşından tahsili gerekir. Bu durumda şikayetin kabulü gerekir.
(2004 S. K. m. 89, 355, 356)
Dava: Mahkeme kararının müddeti içinde temyizen tetkiki şikayetçi vekili tarafından istenmesi üzerine bu işle ilgili dosya mahallinden daireye gönderilmiş olmakla okundu ve gereği görüşülüp düşünüldü:
Karar: Borçlunun maaş ve ücreti haczi İİK'nun 355 ve devam eden madde hükümlerine göre yapılır. Memurlukça tebliğ edilen ihbarnamede 89. maddeden söz edilmesi sonucu etkilemez. İİK'nun 355. maddesine göre icra müdürü, borçlunun çalıştığı işyerine maaş ve ücretin haczedildiğine dair bir haciz yazısı yazar. Haciz yazısını alan işveren bir hafta içinde haczin icra edildiğini ve borçlunun maaş ve ücretinin miktarını icra dairesine bildirmeye ve borç bitinceye kadar icra dairesinin haciz bildirimine göre haczolunan miktarı borçlunun maaş veya ücretinden keserek hemen icra dairesine yatırmaya mecburdur. Aksi halde İİK'nun 356. maddesi gereğince kesmedikleri veya ilk vasıta ile göndermedikleri para ayrıca mahkemede hüküm alınmasına hacet kalmaksızın icra dairesince maaşlarından ve sair mallarından alınır.
Somut olayda borçlu Kemal'in şikayetçi üçüncü kişi Mustafa'nın yanında işçi olarak çalıştığı, Mustafa'nın de B.....A.Ş.'nin taşeron firması olduğu, dolayısı ile 89/1 haciz ihbarnamesi B.....A.Ş. adresinde şirket yetkili müdürü Fatma'ya tebliğ edilmiştir. Tebligat üzerinde yazılı olan ifadesinde de tebligatın Mustafa adresinde değil B.....AŞ. adresinde yapıldığı ve usulsüz olduğu anlaşılmaktadır. Şikayetçiye İİK'nun 356. maddesine göre usulüne uygun bir tebligat yapılmadığından İİK'nun 356. maddede yazılı hüküm ve sonuçlar doğmaz.
Öte yandan kabule göre de, tebligatın geçerli olduğu varsayılsa dahi şikayetçinin borçlunun maaşından kesinti yapmadığı miktar kadar şahsi mallarından veya maaşından tahsili gerekirken, tüm takip borcundan sorumlu tutulması ve bu borcun tahsili için Mustafa'nın B.....A.Ş.'de tahakkuk etmiş ve edecek her türlü alacakları üzerine haciz konulması usulsüzdür.
Şikayetin kabulü yerine reddi yönünde hüküm tesisi isabetsizdir.
Sonuç: Şikayetçi vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile mahkeme kararının yukarıda yazılı nedenlerle İİK 366 ve HUMK'nun 428. maddeleri uyarınca BOZULMASINA, 01.07.2008 gününde oybirliği ile karar verildi. (¤¤)
Sinerji Mevzuat ve İçtihat Programı
Old 31-05-2012, 20:40   #11
tiryakim

 
Varsayılan

Yargıtay Kararında '' Maaş ve kesinti yapmadığı miktar kadar'' diyor...dosya borcunun hepsinden sorumlu olmaz mı
Old 31-05-2012, 20:48   #12
olgu

 
Varsayılan

Alıntı:
Yazan tiryakim
Yargıtay Kararında '' Maaş ve kesinti yapmadığı miktar kadar'' diyor...dosya borcunun hepsinden sorumlu olmaz mı

şöyle düşünelim şahsın borcu 100 bin tl ve asgariden biraz fazla bir ücret karşılığı çalşıyor. o ay maaş haczi kesmedi diye tüm borçtan sorumlu tutmak hukukla pek bağdaşmaz bence
Old 31-05-2012, 20:58   #13
tiryakim

 
Varsayılan

mesela tebligatyapıldıktan sonra 5 ay sonra iik 355-356 ya gidilirse o zaman 5 aylık maaştan mı sorumlu olur
Yanıt


Şu anda Bu Konuyu Okuyan Ziyaretçiler : 1 (0 Site Üyesi ve 1 konuk)
 
Konu Araçları Konu İçinde Arama
Konu İçinde Arama:

Detaylı Arama
Konuyu Değerlendirin
Konuyu Değerlendirin:

 
Forum Listesi

Benzer Konular
Konu Konuyu Başlatan Forum Yanıt Son Mesaj
Görevsizlik Kararı-Harç oznuruslu Meslektaşların Soruları 4 28-04-2012 00:40
görevsizlik kararı av.nergis Meslektaşların Soruları 8 17-11-2008 15:40
Şarköy'ün sıradışı savcısı Viyola Hukuk Haberleri 10 21-01-2007 22:17
görevsizlik kararı melekis Ceza Hukuku Çalışma Grubu 2 22-11-2006 17:26


THS Sunucusu bu sayfayı 0,06460810 saniyede 16 sorgu ile oluşturdu.

Türk Hukuk Sitesi (1997 - 2016) © Sitenin Tüm Hakları Saklıdır. Kurallar, yararlanma şartları, site sözleşmesi ve çekinceler için buraya tıklayınız. Site içeriği izinsiz başka site ya da medyalarda yayınlanamaz. Türk Hukuk Sitesi, ağır çalışma şartları içinde büyük bir mesleki mücadele veren ve en zor koşullar altında dahi "Adalet" savaşından yılmayan Türk Hukukçuları ile Hukukun üstünlüğü ilkesine inanan tüm Hukukseverlere adanmıştır. Sitemiz ticari kaygılardan uzak, ücretsiz bir sitedir ve her meslekten hukukçular tarafından hazırlanmakta ve yönetilmektedir.