Yazar Elif Şafak Beraat Etti

Türklüğe hakaretten yargılanan Elif Şafak'ın davası ilk duruşmada bitti.

İstanbul'daki duruşma çıkışı bir grup protestocu, Elif Şafak'ın posterini yaktı. Beraat kararı tüm dünyada flaş haber oldu. BBC "İstanbul'daki mahkeme AB'nin baskısı altındaydı" yorumunu yaptı.

İfadesi bile alınmadan ilk celsede beraat etti

Mahkeme, savcının da talebi üzerine, Elif Şafak'a beraat verdi. AB heyeti ve aydınların izlediği dava, Kerinçsiz ve arkadaşlarının şiddetli protestosuna karşı, polisin ve mahkemenin sıkı tedbiriyle sona erdi.

Yazar Elif Şafak, Türkiye'de eşine az rastlanan bir kararla, daha ifadesi bile alınmadan, ilk duruşmada beraat etti. Beyoğlu 2. Asliye Ceza Mahkemesi'ndeki duruşmaya, yeni doğum yapan yazar Şafak katılmadı. Ancak Türkiye AB Karma Parlamento Eş Başkanı Joost Lagendijk, Sınır Tanımayan Gazeteciler Örgütü, PEN Yazarlar Birliği, Uluslararası Af Örgütü ve Düşünce Suçuna Karşı Girişim üyeleri, Murathan Mungan, Fennur Sezer, Oral Çalışlar, Zeynep Göğüş gibi yazarlar, Şafak'a destek için duruşmaya geldiler. Günler öncesinden internet sitelerinde davaya katılım çağrısı yapan Büyük Hukukçular Birliği üyeleri de kalabalık bir protestocu grup eşliğinde geldi. Salonun küçük olması ve güvenlik gerekçesiyle protestocuların alınmadığı duruşmaya, davanın açılmasına şikayetiyle neden olan Büyük Hukukçular Birliği Başkanı avukat Kemal Kerinçsiz de katılmadı. Kerinçsiz'i temsil eden avukatlar ise, Elif Şafak'a destek için gelenlere sert tepki gösterdiler.

"YABANCILAR

<spanstyle='font-size:9.0pt'><ahref="http://ads.sabah.com.tr/adserver/click.ads?n=af2df443" target="_blank"><spanstyle='font-size:8.0pt;color:black;text-decoration:none;text-underline:none'>[IMG]file:///C:\DOCUME~1\BEKO\LOCALS~1\Temp\msohtml1\01\clip_im age001.gif[/IMG]</span></span><spanclass=detayhaber1></span>
DIŞARI!"
Müşteki avukatları, "Türk vatandaşlarının giremediği mahkemede Lagendijk'in ne işi var" diyerek ve duruşmadan çıkartılmasını talep ettiler, bir yabancının bacak bacak üstüne attığını göstererek "Bu terbiyesiz Türk adaletinin önünde bacak bacak üzerine atıyor, kovun'' diye bağırdılar. Hakim İrfan Adil Uncu ise "Siz yurt dışına çıkmıyor musunuz?'' diye tepki gösterdi, daha sonra Beyoğlu Cumhuriyet Savcısı Mehmet Akıllı'nın da "sakınca yok" görüşüyle, bu talebi reddetti. Avukatlar bu kez de, Lagendijk'in mahkemeyi baskı altında tutmak için geldiğini, dışarı çıkarılmaması nedeniyle mahkemeden şüphe duyduklarını ileri sürüp, reddi hakim talebinde bulundular. Ancak Savcı bu talebe katılmadı, Hakim de reddetti. Müşteki avukatların, davaya müdahil olma talebi de aynı şekilde, "suçtan zarar görmedikleri" gerekçesiyle Savcı tarafından desteklenmedi ve Hakim tarafından reddedildi. Avukatlar bunun üzerine, kararı beklemeden duruşma salonunu terk ettiler.

İFADE ÖZGÜRLÜĞÜ
Savcı Akıllı daha sonra, mütalaasını açıkladı, sanığın şikayete konu olan "Baba ve Piç" adlı kitabında kahramanların ağzından tez ve antitez olarak ileri sürülen sözlerin ifade özgürlüğü kapsamında kaldığını, "Türklüğü aşağılamak" olmadığını belirterek, beraatini istedi. Hakim Uncu da, yabancılar dahil tüm izleyicileri ayağa kaldırarak kararını açıkladı. Hakim, avukat Kemal Kerinçsiz'in ısrarı üzerine önce reddedilen soruşturmanın, daha sonra davaya konu olduğunu belirtti, Beyoğlu Cumhuriyet Başsavcılığı'nın görüşünü de dikkate alarak, "derhal beraat kararı verilmesi gereken hallerde sanığın sorgusunun yapılmayabileceği yönündeki CMK'nın 193. maddesi uyarınca, suçun yasal unsurları oluşmadığı gibi yeterli delil de bulunmadığından sanığın beraatine hükmetti.

KAVGA BAŞLADI
Türk basınından sadece Anadolu Ajansı (AA) muhabiri Funda Kılıçerli'nin izlediği duruşmayı, yabancı basından ise Reuters, El Cezire TV ve 2 yabancı yayın kuruluşunun izlediği duruşma, kararın ardından dağıldı. Ancak Kerinçsiz ve arkadaşları Adliye önünde basın açıklaması yaparken, Şafak'ın yanında yer alan grupla sözlü sataşmalar başladı. Kerinçsiz'in "Satılmışlar" sözü üzerine, gerginlik çatışmaya dönüştü. Polis, iki grup arasına barikat kurmaya çalıştı, ancak bu arada çok sayıda gazetecinin fotoğraf makinesi kırıldı, bir kişi gözaltına alındı. Kerinçsiz ve arkadaşlarını adliye dışına çıkartan polis, Şafak'a destek veren grubu ise çembere alarak bir süre bekletti, Adliye'nin karşısındaki protestocular dağıldıktan sonra, bu grubu yine çembere alarak dışarı çıkardı.

http://www.sabah.com.tr/gnd122.html


</B></SPAN>

Düşünce suçu gibi bir hükmün demokrasi ve insan haklarında ilerlemeyi kendisine hedef edinmiş ülkemizde mevzuatımızda bulunması bu yolda bizi sekteye uğratacaktır.Sayın Elif ŞAFAK bir grup provakatif tarafından bu olayların içine çekilmiştir.Düşünceye düşünceyle cevap veremeyip posterini yakma yok şu bu diyerek seviyesizliklerini ortaya koymuştur bu gruplar.Hiç bir ilerlemeye tahammülü olmayan statükocu bu gruplar var oldukça ve 301 de yerinde durdukça böyle olaylar ortaya çıkacaktır.Elif ŞAFAK hanımefendiye geçmiş olsun ve Cennetten dünyamıza teşrif eden güzel kızı Şehrazat ta hayırlı olsun diyorum.Şehrazatlarımızın bu olayları yaşamaması için uğraşalım.

Bu davayı salt düşünce özgürlüğü açısından incelememiz yeterli değildir. Olayın başka yönleri de vardır ve bunların da tartışılması gerekir.
1. Dava karara çıkmıştır ama kesinleşmemiştir. Kesinleşmemiş mahkeme kararı hakkında yürütme gücünün yorum yapması yargının bağımsızlığını zedelemez mi? Bu tür davranışlar diğer yurttaşların, özellikle basın kuruluşlarının da serbestçe kesinleşmemiş mahkeme kararlarını tartışması yolunu açmaz mı?
2. Duruşmaları izleyen yabancıların, duruşmalarda kendi örf ve adetlerine göre hareket etmeleri ne derecede uygundur. Türk Mahkemelerindeki yargılama kuralları ve mahkemedeki davranış biçimleri yabancılar için de kural değil midir? Yabancıya örf ve adetinin farklı olması nedeniyle gösterilen hoşgörü, örneğin uzun yıllar yurt dışında kalan ve Türk adetlerine uzak kalmış bir Türk'e de gösterilecek midir? Mahkemede bacak bacak üstüne atarak duruşmayı izlemesine izin verilecek midir? Kuralların uygulanması kişilere göre farklı olabilir mi?
3. Yargılaması yapılan diğer yurttaşlar hakkında da tek celsede karar verilmesi mümkün olabilecek midir? Yoksa sadece AB nin ve ABD nin ilgi gösterdiği davalarda mı tek celsede karar verilecektir?
4. Yabancıların bazı davalarda "gözlemci" gibi hazır bulunmaları, hatta bazılarının daha da ileri giderek yargı aşamasındaki ara kararlarını eleştirmeleri bağımsız yargı ile ne ölçüde bağdaşır?
Bu davaya bu ve benzer açılardan da yaklaşmak ve olayı tüm yönleri ile tartışmak gerektiği kanaatindeyim. Yargının idare ve özellikle yabancı ülkelerin etkilerinden uzak çalışması bağımsızlığın olmazsa olmaz koşullarından birisidir.
Saygılarımla.Av.S.Öner

Alıntı: Yazan Av.Selçuk Öner Bu davayı salt düşünce özgürlüğü açısından incelememiz yeterli değildir. Olayın başka yönleri de vardır ve bunların da tartışılması gerekir. 1. Dava karara çıkmıştır ama kesinleşmemiştir. Kesinleşmemiş mahkeme kararı hakkında yürütme gücünün yorum yapması yargının bağımsızlığını zedelemez mi? Bu tür davranışlar diğer yurttaşların, özellikle basın kuruluşlarının da serbestçe kesinleşmemiş mahkeme kararlarını tartışması yolunu açmaz mı? 2. Duruşmaları izleyen yabancıların, duruşmalarda kendi örf ve adetlerine göre hareket etmeleri ne derecede uygundur. Türk Mahkemelerindeki yargılama kuralları ve mahkemedeki davranış biçimleri yabancılar için de kural değil midir? Yabancıya örf ve adetinin farklı olması nedeniyle gösterilen hoşgörü, örneğin uzun yıllar yurt dışında kalan ve Türk adetlerine uzak kalmış bir Türk'e de gösterilecek midir? Mahkemede bacak bacak üstüne atarak duruşmayı izlemesine izin verilecek midir? Kuralların uygulanması kişilere göre farklı olabilir mi? 3. Yargılaması yapılan diğer yurttaşlar hakkında da tek celsede karar verilmesi mümkün olabilecek midir? Yoksa sadece AB nin ve ABD nin ilgi gösterdiği davalarda mı tek celsede karar verilecektir? 4. Yabancıların bazı davalarda "gözlemci" gibi hazır bulunmaları, hatta bazılarının daha da ileri giderek yargı aşamasındaki ara kararlarını eleştirmeleri bağımsız yargı ile ne ölçüde bağdaşır? Bu davaya bu ve benzer açılardan da yaklaşmak ve olayı tüm yönleri ile tartışmak gerektiği kanaatindeyim. Yargının idare ve özellikle yabancı ülkelerin etkilerinden uzak çalışması bağımsızlığın olmazsa olmaz koşullarından birisidir. Saygılarımla.Av.S.Öner

Sayın Av.Selçuk Öner,

Öncelikle THS'ye hoşgeldiniz. Yazınızda katıldığım ve katılmadığım noktalar var.Konunun dağılmasını da istemiyorum. Gerekirse ileride yazarım. Ancak 2 inci maddede şikayet ettiğiniz "ayak ayak üstüne atma" olayına takıldım. Bildiğim; Avrupa ve ABD'de ayak ayak üstüne atılarak duruşma izlenebiliyor...Bilmediğim; biz de neden izlenemediği? Kural demişsiniz...Bu konuda yazılı bir kural var mı? Beni aydınlatırsanız sevinirim...

Duruşma sırasında ve sonrasındaki tüm detayları yazmışsınız. Ben de olayları tv den izledim. En çok ilgimi çeken ise, üzerinde cübbe olan bir takım insanların el kol hareketleri ile karşı tarafa küfür etmeleri, saldırmaları, kabadayıvari davranmaları...Sizin dikkatinizi çektiğiniz husustan daha mı az ayıp, peki bu?

Saygılarımla

ELİF ŞAFAK"ın kitabını okuyan var mı?ben kitabı okudum.yazarın yazdığı şeyler ülkemizde suç unsuru olmaya uygun.daha doğrusu Türkiye"deki potansiyel bunu suç saymaya çok müsait.
yazar düşünce özgürlüğü içinde kalmıştır bence.
kitapta Türklüğe hakaretten başka Türk toplumunun ahlak anlayışına uygun olmayan şeylerin olduğundan-türklüğe hakareti bir yana koyalım-davaya maruz kaldığını söyleyebilirim.zira Elif Şafk"tan davacı olanlar da belli.
301"in "kaldırılması dileğiyle...

"60 Sıcak Gün..." ve sonrası... Size birşey hatırlatıyor mu "60 sıcak gün.." sözü?
----
70-80'li yıllarda TV'nin önüne oturur Yeşilçam filmleri izlerdim. Filmler birbirinin tekrarı gibiydi. Filmin üzerine abandırıldığı senaryo omurunun aynı olması bir yana, çok kere sahnelemeler bile aynı olurdu.

Yeşilçam filmleri izlemeyenler bol bol Amerikan filmi izlerdi. Biraz bıkkınlıktan, biraz da özentiden Amerikan filmlerin izlemeye başladım. Bir müddet sonra bir birinin tekrarı olması açısından Yeşilçam filmlerinden hiç bir farkının olmadığını görmeye başladm....

Gazetecilik mektebindeydim o vakit. Gelişen hevesle RD-TV bölümünü seçtim. Bu kez kamera arkasının eğitimini almaya başladım tabi. Eğitimini aldıkça daha bir ilgilenmeye başladım film vb. materyallerle.. Piyasaya giren hemen her filmi izlemeye başlamıştım. Reklamları bile hiç kaçırmıyordum.
Farkettim ki, kamera arkasından izliyorum. Sinema izleyicisinin aldığı keyifi alamıyordum. Aman şu geçişi nasıl yapmışlar? Şu sahne nasıl oluşturulmuş? Nerede senkron hatası var...? Falan filan...
---
80'li yıllardı.. "60 sıcak gün..." adıyla bir neşriyat çıktı piyasalara. Önce gazete tefrikası olarak.. Sonrasında kitap haline getirildi..
O zaman için Altan Erbulak ile evli olan Füsun Erbulak'ın ahmet Uğurlu ile birlikte marmariste geçirdikleri şehvet dolu zamanları anlatıyordu neşriyat. Hem de magazincilerin ağzından değil.. Bizzat Füsun Erbulak'ın ağzından.. Yani birinci elden..
O zamanlarda da "60 sıcak gün..." çok tartışıldı ve silinip gitti..
Silinip gitti lakin benzer ürünlerin piyasaya dolmasını da sağladı aynı zamanda.. Sonrasında çok 60 sıcak günler çıktı piyasaya..
Meclisin önünde donunu çıkarmaya kadar vardı iş..
Çünkü alıcısı vardı çünkü.
--
Şimdilerde de sövmek moda.. Kime ve neye sövülürse sövülsün, sövenlerin de karşı koyuyorum diyenlerinde alıcısı var...

Bakalım bu tartışmalar bizi gittiğimiz sondan kurtaracak mı?
Bindik bir alamete, gidiyoz kıyamete..
Bunu da kamera arkasından izliyorum.. Kim, hangi sahneyi, nerede, niçin, nasıl oluşturmuş gibi sorulara cevap arıyorum..

Saygılarımla...