Ana Sayfa
Kavram Arama : THS Google   |   Forum İçi Arama  

Üye İsmi
Şifre

miras payının haczi

Yanıt
Old 06-07-2006, 07:55   #1
Burak Demirci

 
Varsayılan miras payının haczi

Merhaba;
Üzerine kayıtlı herhangi bir mal varlığı olmayan boçlunu ölmüş olan babasının adına kayıtlı bulunan gayrımenkulün üzerine haciz şerhi konuluyor. Veraset ilamı alındıktan sonra satış için başkaca hukuki işleme gerek var mıdır?
Old 07-07-2006, 00:54   #2
Av.Ergün Vardar

 
Varsayılan Mriras payı

İcra hukuk mahkemesinden alaınacak yetki belgesiyle ortaklığın giderilmesi davası açmanız,bu arada satış aşamasında borçluya kayyım tayini talebinde bulunmanız gerekecektir.
Old 16-07-2006, 03:01   #3
ibreti

 
Varsayılan

Anlayamadım.. özür dilerim.
Ortaklığın giderilmesi davası neden gerekti ki?
İştirak halindeki mülkiyetin müşterek mülkiyete dönüştürlmesini iste. Borçlunun payını sattır..
Borçluya kayyum atanmasını gerektirici bir durum mu var?
Old 23-07-2006, 23:41   #4
Av. Şehper Ferda DEMİREL

 
Varsayılan

Öncelikle İİK.m.121 ve anılan maddeyle ilgili içtihatlara bakmalısınız.

İzlenecek süreç;

1-İcra hukuk mahkemesinden, veraset ilamı başvurusunda bulunmak üzere "yetki belgesi" başvurusu.

2-Yine icra hukuk mahkemesinden, icra dosyası dayanak kılınarak, haczedilen miras payı için "ortaklığın giderilmesi" veya "iştirak halindeki mülkiyetin müşterek mülkiyete çevrilmesi" talebinde bulunmak için "yetki belgesi" istemi

3-Veraset ilamı alınıp, ortaklığın giderilmesi veya iştirak halindeki mülkiyetin müşterek mülkiyete çevrilmesi kararı alındıktan sonra, anılan kararın icra dosyasına sunulmasıyla, icra dosyasından satış talebi.

Satış (paylaştırma/tasfiye talep) aşamasına gelininceye dek olan aşamalarda kayyuma gerek yoktur. Ancak, ister ortaklığın giderilmesi kararı, ister iştirak halindeki mülkiyetin müşterek mülkiyete çevrilmesi kararı alınsıni her iki durumnda da, tasfiye/paylaştırma aşamasında, alacaklının sulh hukuk mahkemesinden , borçluya kayyum tayini başvurusunda bulunması gerektiği, aşağıya alıntıladığım hukuk genel kurulu kararı gereğince, benimsenmiştir.

Saygılarımla...

Av.Şehper Ferda DEMİREL
Old 23-07-2006, 23:43   #5
Av. Şehper Ferda DEMİREL

 
Varsayılan

HG 00, E: 2003/6-731, K: 2003/000742, Tarih: 10.12.2003
[*]ORTAKLIĞIN GİDERİLMESİ DAVASI[*]İCRA TAKİBİ[*]KAYYIM

Alacaklı icra takibi sonucunda borçlunun taksim edilmemiş bir miras veya iştirak halinde tasarruf edilen bir mal hissesini haciz ettirirse, alacaklı, alacağı yetki belgesi ile gerekirse dava açarak veraset belgesi alacak, ortaklığın çözülmesinden sonra paylaştırma aşamasında yine alacaklı, mirasçının paylaşımla ilgili haklarını korumak, mirasçının payını almak, gelirlerini toplamak ve bunları yasaya göre teslim edilmesi gereken yere, vermek üzere bir kayyım tayin ettirecektir.

(743 s. MK. m. 583, 588) (4721 s. MK. m. 642, 646, 648, 1028) (2004 s. İİK. m. 94, 121)

Taraflar arasındaki "ortaklığın giderilmesi" davasından dolayı yapılan yargılama sonunda; Gönen Sulh Hukuk Mahkemesince davanın kabulüne dair verilen 6.8.2002 gün ve 96-583 sayılı kararın incelenmesi davalılardan Celal tarafından istenilmesi üzerine, Yargıtay Altıncı Hukuk Dairesinin 5.11.2002 gün ve 6733-6955 sayılı ilamı ile; (...Dava 3 adet taşınmazın paylaştırılmasına ilişkindir. Mahkemece taşınmazların satılarak bedelinin paylaşımına karar verilmiş, hükmü davalılardan Celal temyiz etmiştir.

Davacı vekili, müvekkiline borçlu olan Celal aleyhine icra takibi yaptıklarını, murisi İbrahim'den borçluya intikal edecek taşınmazların haczedildiğini ve satışı için icra tetkik merciinden yetki aldıklarını, ........ köyündeki 239.389 ve 514 parsel nolu taşınmazların aynen taksim olmadığı takdirde satılarak bedellerinin paylaşımını talep etmiştir. Davalılar davanın reddini savunmuşlardır.

Paylaşma davaları, paylı ve elbirliği mülkiyetine konu mallarda paydaşlar ya da ortaklar arasındaki hukuki ilişkiyi sona erdiren, birlikte mülkiyetten ferdi mülkiyete geçmeyi sağlayan, iki taraflı yanlar için benzer sonuçlar doğuran davalardır. Dava açma yetkisi, paylı mülkiyette paydaşa, elbirliği mülkiyetinde ortağa aittir. Paydaşlardan veya ortaklardan biri yalnız başına dava açabileceği gibi birden fazla paydaş veya ortak da dava açabilir. Paylı mülkiyet ve elbirliği mülkiyetinin bir arada bulunması halinde paydaş veya ortaklardan biri veya bir kaçı dava açabilirler. Husumet de davacılar dışında kalan paydaş veya ortaklara yöneltilir.

Türk Kanunu Medenisinin 588. maddesinde iştirak halinde mülkiyete tabi taşınmazda bir ortağın hisselerini haczettiren alacaklının, hakimin ortak yerine kaim olarak, taksime iştirakini isteyebileceği hükmü yer almakta iken 1.1.2002 tarihinde yürürlüğe giren 4721 sayılı Türk Medeni Kanununda, anılan maddenin karşılığı olan 648. maddesi, yukarıda belirtilen hallerde alacaklının, sulh hakiminden mirasçının yerine paylaşmaya katılmak üzere bir kayyım atanmasını isteyebileceği hükmünü getirmiştir. Yasanın gerekçesinde de vurgulandığı gibi eski metinde hakimin mirasçı yerine kaim olarak taksime iştirak edeceği belirtilmiştir. Ancak hakimin hem paylaştırmayı gerçekleştirmesi hem de mirasçılardan biri yerine onun (dolayısıyla alacaklının) yararlarını korumak için paylaştırmaya katılması uygun bir çözüm değildir. Bu sebeple maddede, sulh hakiminden koşullar gerçekleştiğinde paylaşmaya katılmak üzere bir kayyım atanmasının istenebileceği kabul edilmiştir.

Yeni yasal düzenlenme karşısında elbirliği mülkiyetine, elbirliği mülkiyeti ile birlikte paylı mülkiyete tabi mallarda borçlu mirasçının alacaklısı olan kişinin paylaştırma davası açabilmesi için alacaklı veya borçlunun yararlarını da korumak amacı ile Medeni Kanunun 648. maddesi gereğince kayyım atanmasını istemesi, kayyım atandığında davanın kayyım tarafından açılıp, kayyım ile davaya devam edilmesi gerekir. Yukarıda belirtilen hususlar dikkate alınmadan yazılı şekilde karar verilmesi doğru değildir. Hüküm bu nedenle bozulmalıdır...) gerekçesiyle bozularak dosya yerine geri çevrilmekle, yeniden yapılan yargılama sonunda, mahkemece önceki kararda direnilmiştir.

Temyiz Eden : Davalılardan Celal

Hukuk Genel Kurulunca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra gereği görüşüldü:

Alacaklı (davacı) Mustafa, borçlu Celal ve arkadaşları hakkında 10.947.945.000 TL. alacak için iki adet kambiyo senedine dayanarak, kambiyo senetlerine mahsus haciz yolu ile takibe girişmiş ve borçlu hakkında 168 örnek ödeme emri gönderilmiş, borçlu Celal'in ölen babasından kalan ve elbirliği mülkiyet şeklinde tasarruf edilen taşınmazdaki iştirak payını (miras payını) haczettirmiştir.

Alacaklı, icra Müdürüne başvurarak borçlu hakkında aciz belgesi verilmesini ve satış işleminin yapılması bakımından borçlu adına veraset belgesi almak ve elbirliği mülkiyetini sona erdirmek üzere dava açmak için yetki belgesi verilmesini talep etmiştir. icra Tetkik Mercii Hakimliğince İİK. 94 ve 121. maddeleri uyarınca alacaklıya, veraset" belgesi almak ve borçluya babasından kalan ve elbirliği mülkiyet şeklinde tasarruf edilen taşınmazdaki elbirliği mülkiyetini sona erdirmek üzere 22.1.2002 tarihinde yetki belgesi vermiştir.

Davacı alacaklı, 30.1.2002 tarihli dilekçe ile ortaklığın çözülmesi giderilmesi davası açmış, yerel mahkemece ortaklığın satılarak giderilmesine karar verilmiş, yerel mahkeme kararı Yargıtay Özel Dairesince yukarıda yazılı gerekçe ile bozulmuştur.

Yerel Mahkeme ile Yargıtay Özel Dairesi arasındaki uyuşmazlık; TMK.nun 642. maddesinde düzenlenen elbirliği ortaklığının çözülmesi giderilmesi davasının maddede yazılı mirasçılar dışında, İİK.nun 94, 121. maddeleri ve YlBK.nun 14.4.1943 tarih 48/15 sayılı kararları doğrultusunda iştirak halinde tasarruf olunan bir miras hissesinin haczi ve alacaklı tarafından satışının istenmesi halinde, icra Tetkik Mercii Hakimliği tarafından elbirliği mülkiyetinin giderilmesi hususunda alacaklıya verilen yetki belgesi doğrultusunda elbirliği mülkiyetinin çözülmesi giderilmesi davasının, alacaklı tarafından mı yoksa 4721 sayılı Yasanın 648. maddesine göre atanacak kayyım tarafından mı açılmasının gerektiğinin, başka bir anlatımla TMK.nun 648. maddesinin, 2004 sayılı İİK.nun 94 ve 121. maddeleri ile 14.4.1943 gün 48/15 sayılı YlBK. kararını örtülü biçimde yürürlükten kaldırıp kaldırmadığı noktasında toplandığı anlaşılmaktadır.

Öncelikle yasaların yürürlükten kalkma usulünden söz edilmelidir. Bilindiği gibi yürürlüğe giren bir yasa, yürürlükteki hangi yasanın ya da yasanın hangi maddesini yürürlükten kaldırdığını açıkça belirtir. Örneğin 1.1.2002 tarihinde yürürlüğe giren 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu'nun 1028. maddesinde 17 Şubat 1926 tarihli ve 743 sayılı Türk Kanunu Medenisinin yürürlükten kaldırıldığı açıklanmış ve 4722 sayılı Kanunun yürürlüğü ve uygulama şekli hakkındaki Kanunun 23. maddesi ile de 29.5.1926 tarihli 864 sayılı Türk Kanunu Medenisinin sureti Mer'iyet ve Şekli Tatbiki Hakkındaki Kanun yürürlükten kaldırılmıştır. Bunun gibi yeni çıkan yasa eski yasaya hakkında "Bu yasaya aykırı olan hükümler yürürlükten kaldırılmış" denilerek açıkça yeni yasanın aykırı olan hükümlerini yürürlükten kaldırır. Bazı hallerde örtülü biçimde (üstü kapalı) yürürlükten kaldırma söz konusu olur. Yasalar, Anayasa Mahkemesinin iptal kararı ile de, yürürlükten kalkabilir.

Üzerinde durulması gereken bir konu da, çatışan yasa hükümleri varsa nasıl bir yol izlenmelidir. Bu konuda ikili bir ayırım yapılması gereklidir, ilk olarak, açıkça kaldırılmamış iki yasa arasında çalışma olması halidir. Burada yasaların genel ya da özel nitelikli yasa olmasına göre hareket edilir, iki genel yada iki özel yasa karşılaştığında, bunların hükümleri birbirleriyle çatıştığı taktirde ana kural yeni yasanın eski yasaya üstün tutulmasıdır. Bir genel yasa ile özel yasa arasında çelişkili hükümler bulunabilir. Bu takdirde sonra çıkan yasa özel nitelikli yasa ise, bu özel yasa üstün tutulur. Buna karşılık, genel yasanın tarihi daha sonra olup da özel yasanın tarihi daha eski bulunduğu takdirde, yasa koyucunun takip ettiği amaç araştırılır ve ona göre yeni yasanın eski yasayı yürürlükten kaldırıp kaldırmadığına karar verilir.

Bu genel açıklamalardan sonra somut olaya dönersek; 2004 sayılı icra iflas Kanunu 13 kez değiştirilmiş, bir çok maddesi yeniden ele alınmış, bazı maddeleri açıkça yürürlükten kaldırılmıştır. En önemli değişiklik bu tarihten kısa bir süre önce 17.7.2003 gün ve 4949 sayılı yasa ile yapılmasına karşın sözü edilen IIK.94 ve 121. maddeleri yürürlüğünü korumuştur.

O halde 1.1.2002 gününde yürürlüğe giren 4721 sayılı Yasanın 648. maddesi ile sözü edilen icra iflas Kanunun 94 ve 121. maddelerinin açık veya örtülü biçimde yürürlükten kaldırıldığı düşüncesine itibar edilemez.

Somut olayın doğru biçimde algılanması için konunun tarihsel gelişimini bilmekte sonuç değerlendirme yönünden yarar bulunmaktadır.

743 Sayılı Türk Kanunu Medenisi: İKİNCİ FASIL

Taksimin Nasıl Yapılacağı M.586-588

II- Mahkemenin borçlu bir mirasçı makamına kaim olması,

Madde : 588 Bir mirasçıya düşen hisseyi temellük veya haczeden yahut o mirasçı aleyhine borcunu ödemekten acze dair icra vesikası istihsal eyleyen alacaklı, hakimin mirasçı yerine kaim olan taksimine iştirakini isteyebilir.

22.11.2001 gün 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu:

Üçüncü Bölüm

Mirasın paylaşılması

Birinci Ayırım

Paylaşımdan Önce Miras ortaklığı 642 Paylaşmayı isteme hakkı

ikinci Ayırım

Paylaşmanın nasıl yapılacağı madde 646:

Eski Medeni Kanununun 588. madde yerine geçen yeni TMK. 648. maddesi.

Madde 648 : Açılmış mirasta bir mirasçının payını devralmış veya haczettirmiş olan ya da elinde mirasçıya karşı alınmış borç ödemeden aciz belgesi bulunan alacaklı, Sulh Hakiminden bu mirasçının yerine PAYLAŞMAYA KATILMAK üzere bir kayyım atanmasını isteyebilir.

4721 sayılı Türk Medeni Kanunu'nun 1. maddesinde "Kanun, sözüyle ve özüyle değindiği bütün konularda uygulanır" hükmü yer almıştır. Bu hüküm ile TMK, hem sözü ve hem de ruhunun (amacının) gözönünde tutulmasını öngörmüştür.

Yasanın hükmünün açık olmadığı durumlarda, anlamının ne olduğu yorum ile tespit edilir. Yorum genel olarak, lafzi (söze bağlı) yorum, sübjektif yorum, çağdaş objektif yorum ve serbest yorum metodu ile sonuca varılır. Yasa koyucu yasanın uygulanmasında hem söz (lafzına) hem de özünün (ruhunun) göz önünde tutulmasını benimsemiştir. Yasanın özünden anlaşılacak olan, onun amacıdır. Yasanın sözü, daima amacı (ruhu) ile denetlenmen ve sözün amaca aykırı düştüğü durumlarda amaca üstünlük tanınmalıdır.

Anımsandığı gibi TMK.nun 648. maddesinde yapılan değişikliğin amacının iyi tespit edilmesi için bugünkü yasamıza kaynaklık eden Medeni Kanun tasarılarının irdelenmesi gerekir.

1971 tarihinde Ord. Prof. Dr. Hıfzı Veldet Velidedeoğlu başkanlığında hazırlanan tasarının 588. maddesi (halen yürürlükteki 648. madde)

II. Kayyımın Katılması:

Madde 588- Mirasçılardan birine düşen miras hakkını devralmış veya haczettirmiş veya bu mirasçı aciz belgesi çıkartılmış olan bir alacaklının istemi üzerine Sulh Mahkemesi, paylaşım sırasında bu mirasçının yerine geçmek üzere bir kayyım atayabilir ve bunu öteki mirasçılara bildirir.

"ALACAKLININ YARARI GEREKTİRİYORSA KAYYIM MİRASIN PAYLAŞTIRILMASINI İSTER VEYA BAŞLAMIŞ OLAN PAYLAŞIMA KATILIR VE YERİNE GEÇTİĞİ MİRASÇININ YALNIZ PAYLAŞMA İLE İLGİLİ HAKLARINA SAHİP VE ÖDEVLERİYLE YÜKÜMLÜ OLUR"

Velidedeoğlu tasarısında yer alan bu değişikliğin gerekçeleri şu şekilde ifade edilmiştir. "Bu madde şimdiki metinde (MK.588) mahkemenin, mirasın paylaşımında borçlu bir mirasçının yerine geçeceği şeklindedir; Bu birçok durumlarda uygulama imkanı olmayan bir kuraldır. Mirasın paylaşımını yapan mahkeme mirasçılardan birinin yerine nasıl geçebilir ve geçse de, çıkan anlaşmazlıklarda onun yerine nasıl davacı veya davalı olabilir? İsviçre de miras işlerinde yetkili ve görevli özel bir teşkilat bulunduğundan, orada Medeni Kanun alınırken bizde salahiyetli memur terimi yerine, birçok başka maddelerde olduğu gibi "mahkeme" denilmiştir. Böylece İsviçre teşkilatının bünyesine göre tabii olan bu kural bizim teşkilatımıza göre işlemez bir kural olmuştur. Bu madde de belirli bir işin görülmesi ve bu iş yani mirasın paylaşımı sona erince görevin de sona ereceği söz konusu olduğundan mahkemece bu hususta bir kayyım atanmasının, Medeni Kanunumuzun sistemine uygun olduğu düşünülmüş ve bu madde baştan aşağı değiştirilerek yeniden tedvin edilmiştir. Sulh Mahkemesince atanacak kayyımın görevleri bu madde de açıkça belirtilmiş ve görevlerin paylaşımla sınırlı olduğu özellikle işaret olunmuştur. Alacaklının istemi üzerine, borçlu olan mirasçının yerine geçmek üzere, mahkemece bir kayyım atanırsa muhtemel suistimallere ve aksaklıklara yer bırakmamak için durumun öteki mirasçılara bildirilmesi doğru olacağından maddeye buna dair bir kayıt eklenmiştir. Kayyım yerine geçtiği mirasçının paylaşımla ilgili haklarına sahip ve ödevleriyle yükümlü olacak ve böylece o mirasçının payını alma, gelirlerini toplama ve bunları yerine geçmiş olduğu mirasçıya değil, yasaya göre teslim edilmesi gereken yere, mesela haciz varsa icra dairesine, yoksa alacaklıya verilmek üzere Sulh Mahkemesine teslim edecektir. Kısacası vasilik bahsindeki kayyımlardan görev ve yükümleriyle yükümlü ve yalnız taksim konusunda yetkili ve nihayet gördüğü işlerden dolayı öteki kayyımlar gibi sorumlu olacaktır. Kendisine verilecek ücrete dair madde vasilik bahsinde zaten mevcut olduğundan bu maddeye bu konuda bir şey konulmamıştır.

1984 tarihli Prof. Dr. Kemal Oğuzman tasarısı. Paylaştırmaya kayyımın katılması,

Madde 572- Açılmış mirasta bir mirasçının payını devralmış veya haczettirmiş olan yada elinde mirasçıya karşı alınmış ödeme güçsüzlüğü belgesi bulunan alacaklı, Sulh hakiminden, bu mirasçının yerine paylaşmaya katılmak üzere bir kayyım atanmasını isteyebilir."

Madde de yapılan değişikliğin gerekçesiyle ilgili olarak şunlar söylenmiştir.

Madde yürürlükteki Kanunun 588. maddesini karşılamaktadır. Yürürlükteki metinde hakimin mirasçı yerine kaim olarak taksime iştirak edeceği belirtilmiştir. Ancak hakim, mirasçılar uyuşamadığı zaman paylaştırmayı gerçekleştirmekle de görevlidir. Aynı hakimin hem paylaştırmayı gerçekleştirmesi, hem de mirasçılardan birinin yerine onun (dolayısıyla alacaklısının) menfaatlerini korumak için paylaştırmaya katılması uygun bir çözüm değildir. Bu sebeple tasarıda Sulh Hakiminden maddedeki şartlar gerçekleştiğinde, paylaşmaya katılmak üzere bir kayyım atanmasının istenebileceği kabul edilmiştir. Ayrıca başlık da madde hükmüyle uyumlu hale getirilmiştir.

Son olarak Prof. Dr. Turgut Akıntürk, Prof. Dr. Ahmet Kılıçoğlu başkanlığında hazırlanan ve yasalaşan kanun tasarısında:

Medeni Kanunumuzun 648. maddesi Velidedeoğlu tasarısının 588. maddesinin 1. fıkrası ile Oğuzman tasarısının 572. maddesi ve gerekçeleri esas alınmak suretiyle kabul edilmiştir. Velidedeoğiu tasarısında 588. maddenin 2. fıkrası kayyıma paylaşmayı da isteme yetkisi tanımakta idi. ikinci fıkra "alacaklının yararı gerektiriyorsa kayyım mirasın paylaştırılmasını ister veya başlamış olan paylaşıma katılır ve yerine geçtiği mirasçının yalnız paylaşma ile ilgili haklarına sahip ve ödevleriyle yükümlü olur" şeklindeki bu hükmü yeni TMK.nun 648. maddesine alınmamış, kayyımın ancak "paylaşım varsa yerine geçtiği mirasçıyı paylaşmada temsil edebileceği" çözümünü getirmiştir.

Yasa koyucunun kanun gerekçeleri ile ortaya koyduğu bu gerekçelerin yanında şu hususların da açıklanması gerekir.

Ortak hak sahipliğinden bireysel hak sahipliğine geçişte, önce belirtilmesi gereken çok önemli bir ayrım vardır, ister paylı mülkiyet (paylı hak sahipliği) isterse Elbirliği mülkiyet (Elbirliği şeklinde hak sahipliği) olsun, bu ortaklıkların sona ermesinde biri diğerini izleyen iki aşama vardır.
Old 23-07-2006, 23:44   #6
Av. Şehper Ferda DEMİREL

 
Varsayılan

a) Birinci Aşama, ortaklığın çözülmesi, birlikte hak sahibi olanlar arasındaki ortaklık ilişkisinin (payının) son bulması aşamasıdır (TMK. 642).

b) ikinci aşama ise, sona eren bağlılık sonucunda ortada kalan ortak mal varlığının bölüşülmesi yahut paylaşılması (bireysel hak sahipliği durumuna geçilecek şekilde taksim edilmesi) aşamasıdır. Buna geniş anlamda tasfiye aşaması denebilir (MK. 648).

iki aşamalı bu ayrım Aile Malları Ortaklığı (MK. 380 vd.), Adi Şirket (BK. 330 vd.) gibi ilişkilerin sona ermesinde de kabul edilmiş bulunmaktadır.

Aynı çözüm şekli miras paylaşılmasında da benimsenmiştir. TMK. 640-645. maddeler içinde yer alan 642. maddedeki düzenlemede kimlerin paylaşmayı isteyebileceği belirtilmiştir. Diğer paydaşlar buna karşı çıkarsa bu kez hakim bu "çözülmeyi", pay sahiplerini birbirine bağlıyan "hukuki bağı" ortadan kaldıracak kararı verecektir. Bu birinci evre veya aşamadır. Elbette mirasçıdan alacaklı olan kişi de tüm mirasçıları hasım göstermek suretiyle IIK.94, 121 ve YlBK. Hukuk bölümünün 14.4.1943 tarih ve 48/15 sayılı kararı uyarınca icra Tetkik Mercii Hakimliğinden alacağı yetki çerçevesinde TM K. 642. madde uyarınca paylaşmayı isteme hakkına sahiptir. Miras ortaklığında ilgili pay sahiplerini birbirine bağlayan hukuki bağ böylece çözülünce, ortaklığın konusu olan ortak malvarlığının eylemsel olarak bölüşülmesi evresine geçilecektir. Bu bireysel hak sahipliğine geçme evresidir. Buna yasadaki adıyla "paylaşma aşaması" denir.

Yasadaki düzenleme de bu açıklamalara uygundur. "Birinci ayrım'da (TMK. 640-645)'de "Paylaşmayı isteme Hakkı" (TMK. 642) düzenlenmişken, bunun ardından "Paylaşmanın Nasıl Yapılacağı" başlığı ile (TMK. 646 vd.) ikinci ayrım, ikinci aşamaya (Tasfiye ye) ilişkin hükümler getirilmiştir. (TMK.648).

Yasadaki yeri itibariyle kayyım atanması ile ilgili hüküm "Paylaşmayı isteme Hakkı"nın bulunduğu birinci aşamadaki hükümler arasında değil, paylaşmanın nasıl yapılacağına ilişkin ikinci aşama hükümleri arasında yer almıştır. Bu düzenlemeden çıkan sonuca göre, alacaklının talebi ile TMK.642. maddesi uyarınca elbirliği mülkiyetin sona ermesini sağlayan alacaklı, paylaşma aşamasında yine borçlu paydaşı temsil etmek üzere bir kayyım atanmasını hakimden isteyecektir.

Atanan kayyım'ın bir kez daha geriye dönerek paylaşma isteminde bulunmasına gerek yoktur. Çünkü TMK.642 ve IIK.94, 121 ve 14.4.1943 gün ve 48/15 sayılı YlBK. Uyarınca zaten alacaklı aldığı yetki ile TMK. 642. madde uyarınca Elbirliği Mülkiyetini Sulh Hakiminin kararı ile sona erdirmiştir. Atanan kayyım tereke paylaşılırken, sadece temsil ettiği borçlu paydaşın haklarını koruyacaktır.

İsviçre'de ikinci aşama dediğimiz bizde "paylaşmanın nasıl yapılacağı" başlığı ile düzenlenen bölümde yer alan ZGB Art, 609'da.(TMK.648'e tekabül eden madde), alacaklının isteği üzerine, "yetkili makamın" paylaşmaya katılması düzenlenmiştir, İsviçre MK. da sözü geçen yetkili makamın hakim veya yargı yeri olması şart değildir. Kanton yasalarına göre, "idari makam" da olabilir. Görüldüğü gibi paylaştırmada İsviçre de borçlu paydaşı temsil edecek organ kayyım ve yargı organı olmayıp idari makam olabilecektir.

Görüldüğü gibi TMK. 648. maddesi "mirasçının yerine paylaşmaya katılmak üzere kayyımın atanacağı" öngörülmüştür. Atanacak kayyım paylaşmada borçlu mirasçıyı temsil edecektir. Madde de atanan kayyımın "paylaşmayı isteme hakkından" değil tam aksine bireysel hak sahipliğine geçme evresinde "paylaşmaya katılmasından" söz edilmiştir.

743 sayılı Medeni Kanunun 588. maddesinde "Hakimin mirasçı yerine paylaştırmaya katılmasından" söz edilmişken TMK. 648. maddesinde hakimin yerine paylaştırmaya kayyımın katılacağı benimsenmiştir. 743 sayılı Medeni Kanunun yürürlüğü tarihinde hiç kimse paylaştırmayı yapan hakimin, aynı zamanda MK.583 (şimdi TMK.648) madde uyarınca ortaklığın çözülmesini giderilmesini talep edeceğini ileri sürmemiştir.

Bu açıklamalar karşısında TMK.un 648'deki yeni düzenlemenin İİK. m. 94 ve 121. maddedeki çözümü örtülü şekilde yürürlükten kaldırdığı ve 14.4.1943 gün ve 48/15 sayılı YlBK. Hukuk Bölümü kararını geçersiz kıldığı anlamında yorumlanamaz. Bu ilkeler Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 2.4.2003 gün E:2003/6-253 K:2003/270 sayılı içtihadında aynen benimsenmiştir.

Bu açıklamaların ışığında şu sonuca varılmalıdır. Alacaklı icra takibi sonucunda borçlunun taksim edilmemiş bir miras veyahut iştirak halinde tasarruf edilen bir mal hissesini haciz ettirirse, alacaklı icra Tetkik Mercii Hakimliğinden IIK.121. maddesi uyarınca alacağa yetki belgesi ile gerekirse dava açarak veraset belgesi alacak, ortaklığın çözülmesi giderilmesi başka bir ifade ile iştirak halindeki mülkiyetin sona erdirilmesini TMK.642. maddesi uyarınca talep edecek, Sulh Hukuk Mahkemesince ortaklığın çözülmesinden sonra paylaştırma aşamasında yine alacaklı TMK.648. madde uyarınca mirasçının paylaşımla ilgili haklarını korumak, mirasçının payını almak, gelirlerini toplamak ve bunları yasaya göre teslim edilmesi gereken yere örneğin icra dairesine, alacaklıya vermek üzere bir kayyım tayin ettirecektir.

Bu durumda mahkemece yapılacak iş; elbirliği mülkiyetin sona erdirildiği de gözönünde bulundurularak alacaklının istemi ile, borçlu olan mirasçının yerine geçmek ve onun yerine paylaştırmaya katılmak üzere bir kayyım atanmasının sağlanması ve hasıl olacak sonuç dairesinde bir karar verilmesi gerekirken yazılı şekilde karar verilmesi doğru bulunmadığından, direnme kararının yukarıda yazılı nedenlerle bozulması gerekmiştir.

Sonuç : Davalı Celal'in temyiz itirazlarının kabulünle direnme kararının yukarıda yazılı değişik gerekçe ile HUMK.nun 429. maddesi gereğince (BOZULMASINA), istek halinde temyiz peşin harcının geri verilmesine 10.12.2003 gününde yapılan 2. görüşmede bozmada oybirliği, sebebinde oyçokluğu ile karar verildi.


Kaynak=YKD Nisan 2004 Sayfa: 502
Old 07-10-2008, 11:41   #7
seyitsonmez

 
Varsayılan

Arkadaşlar Merhaba.

Ben İcra Hakimliği'nden ortaklığın giderilmesi içinyetki almış durumdayım.

Şimdi ortaklığın giderilmesi davası açtım diyelim.
1- Davalı olarak kimi göstereyım.? Her nekadar elimde veraset ilamı var ise de tapuda henüz taksim yapılmadığından husumet kime yöneltilecektir?

2- Açılan dava ile alacaklı bulunduğumuz icra dosyasının irtibatını nasıl kuralım. Oradaki alacağımzı ortaklığın giderilmesi davsında nasıl belirtelim.?

3- Yine aynı mıras bırakanın başka bir mirasçısının başka bir dosyadan borçlu olduğunu düşünürsek. (yani iki kardeş var, ikiside aynı kişiye borçlu ve ikisi içinde miras hisseleri için haciz konulmuş durumda ama ilk borçlu için yetki belgesi alınmış. Bu iki dosya ile ortaklığın giderilmesi davasını nasıl irtibatladıracağız.

4- Ortaklığın giderilmesi davasında harç nasıldır. ? Değer üzerinden ise, harç değer tepitinden sonramı yatırılacak. Beyana göre mi oalcak?
Old 08-11-2008, 07:06   #8
AV.HARUN UYANIKOĞLU

 
Varsayılan

veraset için yetki icra dairesinden de alınabilir.
iik 1212e göre hacizli hissenin nasıl yapılabileceği İcra Hukuk Mahkemesinden sorulacaktır.Mahkeme ise ortaklığın öncelikle satış veya iştirah halinde mülkiyetin müşterek mülkiyete çevrilmesi şeklindemi giderileceğini belirleyecek ve yetki verecektir.

Davalı tapuda gözükmeselerde mirasçıların kendileridir.
Husumet bu kişilere eksiksiz gönderilmelidi.

icra dosyası ile ilgili irtibata gerek yoktur.Çünk yetki belgesinde yazılıdır.

İcra dosyasının düşmemesi için muamele yapılmasını tavvssiye ederim

ortaklığın giderilmesi davası bitirilmiş ise bu ilamı eline geçiren alacaklı icra dosyasına sunar ve satışını ister.Bu nedenle iki ayrı dava açmaya gerek yoktur.
Harç maktu olupsatışesnasında %9 gayrimenkulün kıymet takdiri değerinden ayrıca harç alınır
Old 11-11-2008, 20:31   #9
Av.Cihan Nuri

 
Varsayılan

bu miras borçlunun eşine kaldıysa eşi üzerine bu yolu kullanamazmıyız????
Old 19-01-2010, 12:29   #10
mystery_a

 
Varsayılan

Sormak istediğim bir husus var, borçluya atanmasını istediğimiz kayyum için hangi sulh hukuk mahkemesine başvuracağız? İcra dairesinin bulunuduğu yer sulh huk. mah. mı? yoksa, borçlunun izaleyi şuyu davasını sürdürdüğü yer sulh hukuk mahkemesi mi? çünkü bu iki yer çok farklı olabiliyor.

cevabınız için teşekkür ederim.
Old 25-01-2010, 16:41   #11
Av.Ali GÖKBAYRAK

 
Varsayılan Yargıtay görüş değiştirdi

Borçlunun henüz taksim edilmemiş miras payı haczedildikten sonra İ.İ.K.'nun 121. maddesine göre alınan yetkiye dayanarak açılan ortaklığın giderilmesi davasında, Yargıtay Hukuk Genel Kurulu kararında belirtildiği üzere borçluya bir kayyum tayin edilmesi gerekiyordu. Hatta YHGK. Yeni Türk Medeni Kanununun yürürlüğe girmesiyle getirilen düzenlemenin, zorlama bir yorumla, borçlu için kayyum tayin edilmesi gerektiği sonucuna ulaşmıştı. Yanlış hatırlamıyorsam Yargıtay bu görüşünden döndü. Zira İ.İ.K.'nun 121. maddesine göre aldığım yetkiye dayanarak (alacaklı vekili olarak) açtığım ve 2008 yılında sonuçlanan bir davamda, borçluya kayyum tayin edilmedi. Üstelik bu karar Yargıtay'dan da onanarak geçti. Yargıtayın görüşünden dönmesine ilişkin içtihadını bulursam göndereceğim.
Old 09-04-2010, 11:32   #12
avbf

 
Varsayılan

Alacaklının icra mahkemesinden aldığı yetki ile açtığı iştirak halindeki mülkiyetin giderilmesi(izale-i şuyu) davası devam ederken , taşınmazdaki tüm hissedarların biraraya gelerek tapuda iştirak halindeki mülkiyeti müşterek mülkiyete çevirmeleri halinde ,bu durum mahkemeye bildirildiğinde , mahkeme dava açıldığı anda iştirak halinde mülkiyet sözkonusu olduğundan davaya devam eder mi yoksa alacaklının hissedar olmaması ve icra dairesinden borçluya ait hissenin satışı istenebileceğinden alacaklının hukuki yararı bulunmadığından davayı red edebilir mi ?

Şimdiden teşekkür ederim.
Old 10-04-2010, 21:09   #13
Av.Ali GÖKBAYRAK

 
Varsayılan

Genellikle mahkemeler, dava açıldığı anda evrak üzerinde dava konusu taşınmazların tapu kaydına izale-i şuyuu şerhi koydukları için, tüm hissedarlar biraraya gelerek tapuya gidip, iştirak halinde mülkiyeti müşterek mülkiyete çeviremiyorlar. Çünkü Tapu memuru bu işlemin yapılması için Mahkeme'den izin alması gerekir, tapu kaydındaki izale-i şuyuu şerhine rağmen izin alınmaksızın tapuda herhangi bir işlem yapılamaz.Diyelim ki bu şerhi koymadınız. Tüm hissedarlar da gidip tapuda iştirak halinde mülkiyeti müşterek mülkiyete çevirdi. Tapu kaydındaki hacziniz nedeniyle, borçlunuzun hissesi halen hacizli olmak durumunda. Zira tapu memuru haczi kaldıramaz. Dolayısıyla mirasçıların bu işlemi sizin işinizi hızlandırır, bir zararı olmaz.
Olaya fayda-zarar açısından değil de hukuki açıdan bakarsak; bence mahkeme izale-i şuyuu davasını reddetmez.Çünkü Mahkemenizden aldığınız yetkiye dayanarak,borçlunun haklarına halef konumundasınız.
Old 12-04-2010, 15:18   #14
seyitsonmez

 
Varsayılan

Arkadaşlar dava yerel mahkemede sonuçlanmıştı. Davalı taraf temyiz etmişti. Ancak Yargıtay müthiş titiz bir inceleme ile Dosyada vekaletim olmadığı gerekçesi ile davayı bozmuş. Ne diyim kime dert yanayım? Zaten İcra Mahkemsi'nden alınan yetkiyle açılmış bir dava bu. Ayrıca vekalaet neden olsun pay sahibi zaten hasımımız.
Old 21-04-2010, 22:47   #15
sailor1981

 
Varsayılan

benimde bu hususta benzer bir sorum olacak.
Haciz korduğum miras hissesisinin bir kısmı elbirliği (borçluların kısmı) mülkiyet, bir kısmı paylı mülkiyete(yabancı kişiler) tabi, elbirliği olan kısmın paylı mülkiyete çevrilmesi için dava açma yetkisi almayı düşünüyorum .Ancak malumunuz hisse satışı yapılamıyor diye bir genelge mevcut yerin tamamı 15.000 m2 neler yapılabilir?
Old 24-04-2010, 16:02   #16
Av.Ali GÖKBAYRAK

 
Varsayılan

İştirak halinde mülkiyeti müşterek mülkiyete çevirmek, başka bir deyişle mirasçılar yönünden intikal işlemi yaptırmak için Mahkemeden yetki alıp dava açmanıza gerek yok diye düşünüyorum. Ben icra dosyasından "veraset ilamını alabilmek ve iştirak halinde tasarruf olunan taşınmazı müşterek mülkiyete çevirmek, veraset ilamındaki hisseler oranında intikal işlemlerini yaptırmak üzere" yetki belgesi aldım. Bu yetki belgesini Tapu Sicil Müdürüne verdim. Tapu müdürü önce "olmaz böyle şey" dedi, ancak kendisini ikna ettim ve taşınmazdaki borçlu hissesi veraset ilamındaki hissesine uygun olarak tapuya tescil edildi. Şu anda borçlunun bu hissesini satmaya çalışıyorum. Ama izale-i şuyuu davası açmak daha kesin bir çözüm yolu. Çünkü borçlu dışıındaki diğer mirasçılara dava dilekçeniz tebliğ edilince, mirasçılar telaşlanıp borcu ödettiriyorlar.
Old 24-04-2010, 21:57   #17
sailor1981

 
Varsayılan

sayın gökbayrak cevap için teşekkürler ama bunu nasıl başardınız hayret.Bu arada diyelim ki müşterek mülkiyete çevirdik nasıl satacağız, 20 dönümden aşağı olan yerler satılamıyorumuş,izaleyi şuyu ise kabus benım için zira tapuda 3 hissedarın sadece ismi yazıyor ve en ez 50 mirasçıları var....başka bir yol bulmalıyım
Old 26-04-2010, 08:56   #18
Av.Ali GÖKBAYRAK

 
Varsayılan

20 dönümden aşağı yüzölçümlü yerlerin satılamadığını nerden çıkardınız? Ben şimdiye kadar hiç böyle bir şey duymadım. Hukuki dayanağınız nedir? Size tavsiyem Ankara 26. İcra Müdürü (Gayrimenkul satış memurluğu) ile görüşün, çok iyi birisidir. Bana da belirttiğim yolu müdür bey söylemişti. Denedim ve oldu.
Old 26-04-2010, 16:28   #19
sailor1981

 
Varsayılan

T.C.BAYINDIRLIK VE İSKÂN BAKANLIĞI
Tapu ve Kadastro Genel Müdürlüğü Tasarruf İşlemleri Dairesi Başkanlığı
Sayı :B.09.1.TKG.0.10.00.01-073/1643 20.03.2007
Konu : 5578 sayılı Kanun.

İlgi : a) 03/10/1997 tarihli, 1997/12 sayılı genelge,
b)12/02/2007 tarihli, B.09.1.TKG0100001-073/1640(2007/2) sa. genelge,
c) 05/03/2007 tarihli, 5578 sayılı kanuna göre yapılan protokol.
5403 sayılı Toprak Koruma ve Arazi Kullanımı Kanunun 8 inci maddesi, 09.02.2007 tarihli ve 26429 sayılı Resmi Gazetede yayımlanarak yürürlüğe giren, 5578 sayılı Toprak Koruma ve Arazi Kullanımı Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun ile yapılan değişikliğin idaremizi ilgilendiren hükümlerinin uygulanış şekli ilgi (b) sayılı genelgemizde duyurulmuştu.

Ancak söz konusu Kanunun uygulanmasında meydana gelen tereddütler nedeniyle, Genel Müdürlüğümüz ile Tarım ve Köyişleri Bakanlığı Tarımsal Üretim ve Geliştirme Genel Müdürlüğü arasında 05.03.2007 tarihli “5578 sayılı Toprak Koruma ve Arazi Kullanımı Kanununda Değişiklik yapılması Hakkında Kanunun 2 inci maddesinin Uygulanması ile İlgili Protokol” düzenlenmiştir.

Protokol, “Bilindiği üzere 09.02.2007 tarih ve 26429 sayılı resmi gazetede yayımlanan 5578 sayılı Toprak Koruma ve Arazi Kullanımı Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanununun 2.maddesinde, en küçük alana sahip ve daha fazla küçülmemesi gereken bölünemez parsel büyüklükleri mutlak tarım arazileri, marjinal tarım arazileri ve özel ürün arazilerinde 2 hektar,dikili tarım arazilerinde 0.5 hektar ve örtü altı tarım yapılan arazilerde 0.3 hektar olarak yeniden belirlenmiştir.

Kanunun 8.maddesinin son fıkrasında,”bölünemez büyüklükteki tarım arazilerinin mirasa konu olmaları ve üzerlerinde her ne şekilde gerçekleşmiş olursa olsun birlikte mülkiyetin mevcut olması durumunda, bu araziler ifraz edilemez, payları üçüncü şahıslara satılamaz, devredilemez veya rehnedilemez” ifadesi yer almaktadır. Bu nedenle;

a) Yukarıda belirtilen bölünemez büyüklükteki tarım arazilerinde oluşmuş hisselerin üçüncü şahıslara satılması devredilmesi veya rehin edilmesi yasaklanmakta olup bölünemez büyüklüklerin üzerinde alana sahip parsellerdeki hisselerin üçüncü şahıslara satılmasında, devir edilmesinde veya rehin edilmesinde bir sakınca bulunmamaktadır. Ancak ifraz yapılırken tarım arazilerinde bölünemez büyüklüklerin altında parsel oluşturulmaz.

b) Bölünemez büyüklüğün üzerinde olan tarım arazileri yukarıda belirtilen miktarların altında ifraz edilmemek şartıyla oranına bakılmaksızın hisseli olarak satılabilir.

c) Bölünemez büyüklükte ve birlikte mülkiyetin olduğu tarım arazilerinde, paydaşlarının veya iştirakçilerinin tamamının birlikte katılımı ile üçüncü kişiye satışı yapılabilir, devir edilebilir veya bölünemez büyüklükte ve birlikte mülkiyetin olduğu tarım arazisinin tümü rehin edilebilir.

d) Mevcut mevzuatlar kapsamında yapılan her türlü (nazım imar planları, uygulama imar planları ve mevzii imar planları gibi) onaylı planlar içerisinde bulunan araziler; tarımsal niteliği korunacak yerler hariç arsa niteliği kazanmaları nedeniyle kanun kapsamı dışındadır.

e) Planı bulunmayan, yoğun yerleşim alanları içerisinde kalan ve tarımsal amaçlı kullanımı mümkün olmayan araziler de bu kanun kapsamı dışındadır.

f) Kadastro çalışmalarında; Kadastronun tasfiyeye yönelik bir uygulama olması nedeniyle, tapu dışı sözleşmelere dayalı yapılan ifrazen taksim işlemlerinde 5403 sayılı Kanunun, harici satışlarda ise 5578 sayılı Kanunun yürürlük tarihleri esas alınacaktır.” hükümlerine göre;

1 – Bölünemez büyüklükteki tarım arazilerinde “Bölünemez büyüklük, mutlak tarım arazileri ve özel ürün arazilerinde 2 hektar, dikili tarım arazilerinde 0,5 hektar, örtü altı tarımı yapılan arazilerde 0,3 hektar ve marjinal tarım arazilerinde 2 hektardır. Tarım arazileri bu büyüklüklerin altında ifraz edilemez, bölünemez veya küçük parsellere ayrılamaz. Ancak çay, fındık, zeytin gibi özel iklim ve toprak istekleri olan bitkilerin yetiştiği yerler ile seraların bulunduğu alanlarda, yörenin arazi özellikleri daha küçük parsellerin oluşmasını gerekli kıldığı takdirde, Bakanlığın uygun görüşü ile daha küçük parseller oluşturulabilir. Bakanlığın uygun görüşü ile kamu yatırımları için ihtiyaç duyulan yerler hariç olmak üzere tarım arazileri, belirlenen büyüklükteki parsellerden daha küçük parçalara bölünemez.” birlikte mülkiyet olarak tasarruf edilen hisselerin üçüncü şahıslara satılması, devredilmesi veya rehin edilmesi yasaklanmış olduğundan, hisselerin aynen veya parçalara ayrılmak suretiyle üçüncü kişilere satışı, devri veya rehin edilmesine yönelik talepler karşılanmayacaktır.

Ancak, birlikte mülkiyet olarak tasarruf edilen bölünemez büyüklükteki tarım arazilerinde, paydaşların veya iştirakçilerin tamamının birlikte katılımıyla hisselerini üçüncü bir kişiye satmaları, devir etmeleri veya tarım arazisinin tümünü rehin etmelerinde bir sakınca bulunmamaktadır. Buna ilave olarak, paydaşlar kendi aralarında paylarını birbirlerine satış yapabilir, devredebilirler.
Tarım arazisinin hangi sınıfa girdiği, Tarım ve Köyişleri Bakanlığı Tarım İl veya İlçe Müdürlüklerine soru konusu edilerek veya ilgilisi tarafından alınacak yazı ile belgelendirilecektir. Eğer bölünemez büyüklükte tarım arazisi ise tescilli olduğu tapu kütük sayfasının beyanlar hanesine “5403 sayılı Kanunun 8 inci maddesine tabiidir.” şeklinde şerh verilmesi gerekmektedir.

2 – Bölünemez büyüklüklerin üzerinde bir alana sahip tarım arazilerinde, paydaşlardan bir veya birkaçının hisselerini üçüncü şahıslara aynen veya kısmi olarak satmalarında, devir etmelerinde veya rehin etmelerinde bir sakınca bulunmamaktadır.

3 – Talep konusu parselin bulunduğu yerin planının olup olmadığı; planı varsa kullanım amacının (nazım, uygulama imar,v.b.) ne olduğu ilgili Belediyelerden veya Valiliklerden alınacak yazı ile belgelendirilecektir.Bu planların kesinleşmesi ile plandaki kullanım amacına tabi olacağından, tarımsal alana tahsis edilmeyen yerler, bu kanun kapsamı dışında değerlendirilecektir.

4 – Onaylı imar planı bulunmamakla birlikte, Yoğun yerleşim alanları içerisinde kalan ve tarımsal amaçlı kullanımının mümkün olmadığı Belediye sınırları içerisinde ise Belediyeden, belediye sınırları dışında ise Valilikten (İl Özel İdare) alınacak yazı ile belgelendirilerek, bu Kanun kapsamı dışında değerlendirilecektir.

5 – 3083 sayılı Sulama Alanlarında Arazi Düzenlenmesine Dair Tarım Reformu Kanunu ile ilgili olarak Tarım Reformu Bölge Müdürlüğüne ve Tarım İl veya İlçe Müdürlüklerine soru konusu edilerek alınacak cevaba göre işlemlere yön verilecektir.

6 – Kesinleşmiş mahkeme kararlarının uygulanması Anayasamızın 138 inci maddesinin amir hükmüdür. Bu nedenle bölünemez büyüklükte ve birlikte mülkiyetin olduğu tarım arazileri hakkında verilen mahkeme kararları yerine getirilecektir.

7 – Bölünemez büyüklükte ve birlikte mülkiyetin olduğu tarım arazilerinde, satışa konu edilemeyen yerlerin, satış vaadlerine de konu olamayacağı kuşkusuzdur.

8 – Talebe bağlı işlemlerde; 5578 sayılı yasa kapsamında bölünemez büyüklüğün altında parsel oluşturulması mümkün olmadığından, 5578 sayılı yasanın yürürlüğe girdiği 09.02.2007 tarihinden önce alınmış olsa da ifraza yönelik belediyelerden ve idare kurullarından alınan encümen kararları uygulanamayacaktır.

9 – Kadastro çalışmalarında;

a) Kadastro çalışmalarında Taksim Sebebiyle Ayırma ve Birleştirmeler Hakkında Yönetmelik’in 3/c maddesinde, 5403 sayılı Toprak Koruma ve Arazi Kullanım Kanunun yürürlüğe girdiği 19/07/2005 tarihinden sonra tarım arazilerinde haricen yapılmış olan her türlü ifrazen taksimlerde, ifrazen oluşan parsellerin yüzölçümleri bu Kanuna göre belirlenecek tarımsal arazi yeter büyüklüklerinin altında ise ifrazen taksimin kabul edilmeyeceği belirtilmişti.

Bu kerre, 09/02/2007 tarihli 26429 sayılı Resmi Gazetede yayımlanarak yürürlüğe giren, 5578 sayılı Toprak Koruma ve Arazi Kullanımı Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun ile tarım arazilerinde bölünemez büyüklük, mutlak tarım arazileri ve özel ürün arazilerinde 2 hektar, dikili tarım arazilerinde 0,5 hektar, örtü altı tarımı yapılan arazilerde 0,3 hektar ve marjinal tarım arazilerinde 2 hektar olarak belirlendiğinden, 5403 sayılı Kanunun yürürlüğe girdiği 19/07/2005 tarihinden sonra tarım arazilerinde, hissedarları veya iştirakçileri arasında haricen yapılmış olan ifrazen taksimlerde, ifrazen oluşan parsellerin yüzölçümlerinin bölünmez büyüklük olarak kabul edilen bu miktarların altında olması durumunda ifrazen taksim talebi karşılanmayacaktır.19/07/2005 tarihinden önce yapıldığı tespit edilen ifrazen taksimlerde ise parsel yeter büyüklüğü aranmayacaktır.

b) 5578 sayılı Kanunun 2 inci maddesi ile, bölünemez büyüklükteki tarım arazilerinin mirasa konu olmaları ve üzerlerinde her ne şekilde gerçekleşmiş olursa olsun birlikte mülkiyetin mevcut olması durumunda, bu araziler ifraz edilemez, payları üçüncü şahıslara satılamaz, devredilemez veya rehnedilemez hükmü getirildiğinden, Tarım ve Köyişleri Bakanlığı Tarım İl veya İlçe Müdürlüklerinden bildirilen birlikte mülkiyet olarak tasarruf edilen bölünemez büyüklükteki tarım arazilerinde, 5578 sayılı Kanunun yürürlüğe girdiği 09/02/2007 tarihinden sonra haricen yapılmış olan hisselerin aynen veya parçalara ayrılmak suretiyle üçüncü kişilere satışı kabul edilmeyecektir ve kadastro tutanağının beyanlar hanesine “5403 sayılı Kanunun 8 inci maddesine tabiidir.” şeklinde şerh verilmesi gerekmektedir.

Ancak, birlikte mülkiyet olarak tasarruf edilen bölünemez büyüklükteki tarım arazilerinde, paydaşların veya iştirakçilerin tamamının birlikte katılımıyla hisselerini üçüncü bir kişiye satmaları mümkün olduğundan, 3402 sayılı Kanundaki şartların mevcut olması halinde tespit alıcısı adına yapılacaktır.
09.02.2007 tarihinden önce yapıldığı tespit edilen harici satışlarda ise, bu Kanun hükümleri uygulanmayacaktır.
Old 27-04-2010, 13:05   #20
Av.Ömeroğlu

 
Varsayılan

Alıntı:
Yazan Av.Ali GÖKBAYRAK
İştirak halinde mülkiyeti müşterek mülkiyete çevirmek, başka bir deyişle mirasçılar yönünden intikal işlemi yaptırmak için Mahkemeden yetki alıp dava açmanıza gerek yok diye düşünüyorum. Ben icra dosyasından "veraset ilamını alabilmek ve iştirak halinde tasarruf olunan taşınmazı müşterek mülkiyete çevirmek, veraset ilamındaki hisseler oranında intikal işlemlerini yaptırmak üzere" yetki belgesi aldım. Bu yetki belgesini Tapu Sicil Müdürüne verdim. Tapu müdürü önce "olmaz böyle şey" dedi, ancak kendisini ikna ettim ve taşınmazdaki borçlu hissesi veraset ilamındaki hissesine uygun olarak tapuya tescil edildi. Şu anda borçlunun bu hissesini satmaya çalışıyorum. Ama izale-i şuyuu davası açmak daha kesin bir çözüm yolu. Çünkü borçlu dışıındaki diğer mirasçılara dava dilekçeniz tebliğ edilince, mirasçılar telaşlanıp borcu ödettiriyorlar.
Benzer bir durumla ben de karşı karşıyayım.Borçlunun babasından intikal edecek ve henüz tapuda ölmüş bulunan baba adına kayıtlı gayrımenkuldeki miras hissesini haczedip,icra müdürlüğünden ilk olarak aldığımız yetkiye dayanarak veraset ilamını çıkarttık.Şimdi ise icra müdüründen hacizli hissenin satışının hangi yolla yapılacağının sorulması için dosyanın icra hakimliğine yollanması talebimizi(İİK 121), icra müdürü sözlü olarak gayrımenkul henüz ölmüş baba adına kayıtlı,önce benim vereceğim bir yetkiyle tapuda borçlunun miras hissesinin tescilini(intikalini) sağlayacaksınız zira henüz ortada borçlu adına kayıtlı bir hisse yok,İİK 121 sonra ki aşama şeklinde bir gerekçeyle(yasal dayanağı İİK 94) reddetme eğiliminde(Bildiğim kadarıyla iştirak halinde mülkiyet ölümle oluşuyor).Bu konudaki uygulama nedir?Böyle bir yazıyla tapuda işlem yapmak olası mıdır?Hangi şartlarla?Yoksa memur işlemini şikayet yoluna mı gitmeliyim?Okuduklarım kafamı karmakarışık etti.Özellikle uygulamayı bilen üyelerin katkısını bekliyorum.Teşekkürler!
Old 06-07-2010, 15:25   #21
Av. Faruk Coşkun

 
Varsayılan

Sayın Ömeroğlu;

Benzer bir olay benimde başıma geldi, icra memuru, önce tapuda tescil işlemini yaptırmamızı daha sonrada borçluya intikal eden hissenin satılması gerektiğini söyledi, bende uygulamanın böyle olmadığını, iik121 göre yetki alıp ortaklığın giderilmesi davası açmak istediğimi söyledim,icra memuru talebime karar vermeden önce, icra hakimi ile konuştum, Hakime hanım da benim gibi düşünerek, tabiki İ.İ.K.121 göre yetki veriyoruz, bu yetkiye istinaden ortaklığın giderilmesi davası açıyorsunuz dedi, bende bunu memura bildirdim ve benim talebimi kabul etmek zorunda kaldı. Neticede dosya merciiye gitti, ve İİK 121 e göre aynı gün yetki belgesini aldım,şimdi de davayı açtım dava halen derdest.
Bu konuda icra memurlarının kafasının karışmasının nedeni, kanunda bu hususun alacaklıya tercihen sunulması, yani illa tescil yaptırıp hisseyi sattıracaksınız demiyor, yetki alıp izalei şuyu davasını da açabilirsiniz diyor, siz ısrarcı olun memura karşı, sonuçta tapuda tescil yaptırsam, ortaklığın giderilmesi davası açmamın bir anlamı kalmıyor, direk hisseyi sattırabilirim. Önemli olan alacaklının neyi tercih edeceği.Bu konuda bu sitemizde bir çok Yargıtay içtihadı bulabilirsiniz, dilerseniz bende gönderebilirim. Saygılar, iyi çalışmalar.
Old 10-07-2010, 17:44   #22
Av. Taner BAŞ

 
Varsayılan

Alıntı:
Yazan Av.Şehper Ferda DEMİREL
Öncelikle İİK.m.121 ve anılan maddeyle ilgili içtihatlara bakmalısınız.

İzlenecek süreç;

1-İcra hukuk mahkemesinden, veraset ilamı başvurusunda bulunmak üzere "yetki belgesi" başvurusu.

2-Yine icra hukuk mahkemesinden, icra dosyası dayanak kılınarak, haczedilen miras payı için "ortaklığın giderilmesi" veya "iştirak halindeki mülkiyetin müşterek mülkiyete çevrilmesi" talebinde bulunmak için "yetki belgesi" istemi

3-Veraset ilamı alınıp, ortaklığın giderilmesi veya iştirak halindeki mülkiyetin müşterek mülkiyete çevrilmesi kararı alındıktan sonra, anılan kararın icra dosyasına sunulmasıyla, icra dosyasından satış talebi.

Satış (paylaştırma/tasfiye talep) aşamasına gelininceye dek olan aşamalarda kayyuma gerek yoktur. Ancak, ister ortaklığın giderilmesi kararı, ister iştirak halindeki mülkiyetin müşterek mülkiyete çevrilmesi kararı alınsıni her iki durumnda da, tasfiye/paylaştırma aşamasında, alacaklının sulh hukuk mahkemesinden , borçluya kayyum tayini başvurusunda bulunması gerektiği, aşağıya alıntıladığım hukuk genel kurulu kararı gereğince, benimsenmiştir.

Saygılarımla...

Av.Şehper Ferda DEMİREL

Şehper Hanım çok güzel özetlemiş. Kendisine teşekkür ediyorum. Ben de bir çok kez satış istedim Şehper Hanım'ın belirttiği yolu izleyerek. İsteyen olursa örnek karar gönderebilirim konu hakkında.
Old 26-08-2010, 11:54   #23
semra saydam

 
Varsayılan

peki hangisi daha avantajlı ortaklığın giderilmesi mi yoksa iştirak halindeki mülkiyetin müşterek mülk. çevrilmesi mi? hangisini istesem bilemiyorum
Old 15-09-2011, 17:14   #24
oguzate

 
Varsayılan Taşınmazlar tamam ya araçlar...

Taşınmazlar hakkında olay açıklanmış durumda. Ancak mevzu araç olduğunda sıkıntı oluşuyor. Çünkü murise ait araca, borçlunun hissesi üzerine haciz koyma şansımız yok. UYAP sisteminde sadece borçlu adına olan araçların üzerine haciz şerhi düşülebiliyor. Emniyet Müdürlüğü'ne yazılan yazıya ise "haciz koyma yetkilerinin alınması sebebi ile reddedildiği" cevabı veriliyor.
Bu durumu nasıl halledebiliriz?
Old 28-11-2011, 14:06   #25
Av. Buket YAVUZ GÜNGÖR

 
Varsayılan Yargıtayın görüş değişikliğine ilişkin

Alıntı:
Yazan Av.Ali GÖKBAYRAK
Borçlunun henüz taksim edilmemiş miras payı haczedildikten sonra İ.İ.K.'nun 121. maddesine göre alınan yetkiye dayanarak açılan ortaklığın giderilmesi davasında, Yargıtay Hukuk Genel Kurulu kararında belirtildiği üzere borçluya bir kayyum tayin edilmesi gerekiyordu. Hatta YHGK. Yeni Türk Medeni Kanununun yürürlüğe girmesiyle getirilen düzenlemenin, zorlama bir yorumla, borçlu için kayyum tayin edilmesi gerektiği sonucuna ulaşmıştı. Yanlış hatırlamıyorsam Yargıtay bu görüşünden döndü. Zira İ.İ.K.'nun 121. maddesine göre aldığım yetkiye dayanarak (alacaklı vekili olarak) açtığım ve 2008 yılında sonuçlanan bir davamda, borçluya kayyum tayin edilmedi. Üstelik bu karar Yargıtay'dan da onanarak geçti. Yargıtayın görüşünden dönmesine ilişkin içtihadını bulursam göndereceğim.

Ben bu konu ile ilgili bir yargıtay kararı temin ettim. Özet kısmını paylaşıyorum. Şöyle ki; "Yargıtay elbirliği mülkiyetine tabi malda payı bulunan borçludan alacaklı olan kimse icra mahkemesinden alacağı yetki belgesine dayanarak borçlunun da içinde bulunduğu tüm elbirliği ortaklarına karşı dava açıp, bu davayı sonuçlandıracağına, buradaki dava açma hakkının hakime ya da bir başka kişiye tanınmadığına, yalnızca mirasçıya ya da İ.İ.K.'nun 121. maddesi uyarınca alacaklıya tanındığına göre yasa koyucunun bu davayı sadece kayyımın açacağının kabul ettiğini ileri sürmenin mümkün bulunmadığına karar vermiştir.Dairemizce de benimsenen bu karara göre İ.İ.K'nun 121 maddesine göre icra mahkemesinden aldığı yetki belgesine dayanarak alacaklı tarafından davanın açılmasında bir usulsüzlük bulunmamaktadır. Dava hakkına ilişkin bu hususun yargılamanın her aşamasında hakim tarafından kendiliğinden göz önünde bulundurulması gerekir. Taraflara usulüne uygun dava dilekçesi tebliğ edilmiş ve taraf teşkili de sağlanmış olduğuna göre davalı iştirakli borçlulara mal müdürünün kayyım atanarak karar verilmesi doğru olmadığından hükmün bozulmasına karar verildi."YARGITAY 6. H.D. 2005/4935 E. - 2005/6348 K. K.T.20.06.2005
Ayrıca konu ile ilgili Yargıtay HGK'nun 03.11.2004 Tarih 2004/6-509-568 Sayılı kararı ile görüş değişikliği benimsenmiş
Old 13-02-2012, 15:57   #26
Av.DM

 
Varsayılan

Diğer dosyayla nasıl irtibatlandırdınız? İzaleyi şuyu davası icra dosyasında zamanasımına etkisi oldu mu ?







quote=seyitsonmez]Arkadaşlar Merhaba.

Ben İcra Hakimliği'nden ortaklığın giderilmesi içinyetki almış durumdayım.

Şimdi ortaklığın giderilmesi davası açtım diyelim.
1- Davalı olarak kimi göstereyım.? Her nekadar elimde veraset ilamı var ise de tapuda henüz taksim yapılmadığından husumet kime yöneltilecektir?

2- Açılan dava ile alacaklı bulunduğumuz icra dosyasının irtibatını nasıl kuralım. Oradaki alacağımzı ortaklığın giderilmesi davsında nasıl belirtelim.?

3- Yine aynı mıras bırakanın başka bir mirasçısının başka bir dosyadan borçlu olduğunu düşünürsek. (yani iki kardeş var, ikiside aynı kişiye borçlu ve ikisi içinde miras hisseleri için haciz konulmuş durumda ama ilk borçlu için yetki belgesi alınmış. Bu iki dosya ile ortaklığın giderilmesi davasını nasıl irtibatladıracağız.

4- Ortaklığın giderilmesi davasında harç nasıldır. ? Değer üzerinden ise, harç değer tepitinden sonramı yatırılacak. Beyana göre mi oalcak?[/quote]
Old 07-05-2012, 12:40   #27
Av. Ali YILMAZKARA

 
Varsayılan

El birliği ile mülkiyetten paylı mülkiyete geçiş iradi veyahut kazai olabilmektedir. İcra müdürlüğünün böyle bir yetki vermesi de hukuken geçerli olamaz. Keza Kazai karar merci Mahkemedir. bu kadar için yetkiyi icra dairesinin bağlı olduğu icra mahkemesi verir.

Alıntı:
Yazan Av.Ali GÖKBAYRAK
İştirak halinde mülkiyeti müşterek mülkiyete çevirmek, başka bir deyişle mirasçılar yönünden intikal işlemi yaptırmak için Mahkemeden yetki alıp dava açmanıza gerek yok diye düşünüyorum. Ben icra dosyasından "veraset ilamını alabilmek ve iştirak halinde tasarruf olunan taşınmazı müşterek mülkiyete çevirmek, veraset ilamındaki hisseler oranında intikal işlemlerini yaptırmak üzere" yetki belgesi aldım. Bu yetki belgesini Tapu Sicil Müdürüne verdim. Tapu müdürü önce "olmaz böyle şey" dedi, ancak kendisini ikna ettim ve taşınmazdaki borçlu hissesi veraset ilamındaki hissesine uygun olarak tapuya tescil edildi.

Bu yöntem daha sonra bir çok sıkıntıyı beraberinde getirebilir.
Öte yandan mesaj sahibinin de belirttiği -alıntı dışındaki;
Alıntı:
Yazan Av.Ali GÖKBAYRAK
Ama izale-i şuyuu davası açmak daha kesin bir çözüm yolu. Çünkü borçlu dışıındaki diğer mirasçılara dava dilekçeniz tebliğ edilince, mirasçılar telaşlanıp borcu ödettiriyorlar.

Yasal yoldur. Diğer iradi olandır ki buna tüm hissedarların imza atması gerekmektedir.
Old 29-10-2015, 16:15   #28
Matrix

 
Varsayılan

Bu durumda İcra dosyası dava derdest iken düşer mi yoksa aynı gayrimenkul haczini yenilememiz mi gerekir?
Old 23-06-2016, 14:57   #29
didem kunal

 
Varsayılan miras payının haczi kalktı mı?

Bugün, borçlunun miras payı üzerine haciz talep etmiştik.Bu zamana kadar icra dairesi talebimizi kabul ederken bugün bir karar bulmuş ve talebimizi redetmiştir. Müdürün yazdığı müzekkere aynen şöyledir;

Dosyada borçlu dışında kalan aile efradından olan anne, baba ve eşin nüfus kaydının alınarak ölü olup olmadıkları ve ölmüş iseler dosyaya taraf kaydederek mal varlığı sorgulamasının ve araştırmasının yapılmasının icra dosyası ile ilgisi olmayan 3.kişiler yönünden uygulanmasının mümkün olmadığı, nüfus kaydı ve diğer sorgulama işlemlerinin hakkında takip kesinleşen borçlular yönünden uygulanacağı, 3.kişiler ile ilgili yapılacak sorgulamaların Anayasa'nın 20.Maddesinde düzenlenen temel hak ve hürriyetlere aykırılık oluşturduğu, kişilerin verilen gizliliğinin güvence altına alındığı, takip ile ilgisi bulunmayan borçlu durumunda olmayan kişilerin kişisel kimlik bilgileri ile durumlarının araştırılmasının İcra müdürlüğündü görevli katip ve müdürlerin görevleri kapsamında bulunmadığı, alacaklı vekilince, borçlunun anne ve babasının ölmüş olduğunun bildirilmesi ve taşınmaz bilgilerinin sunulması halinde İ.İ.K.'nun 94.maddesi gereğince işlem yapılabileceği anlaşılmakla talebin reddine karar vermek gerekmiştir.(Milas İcra Hukuk Mahkemesi'nin 08/04/2015 tarih, 2015/63-88 E.K. Sayılı ilamı ve bu ilamın onanmasına ilişkin Yargıtay 12. H.D. 05/05/2016 tarih, 2015/33810 Esas, 2016/13366 Karar sayılı ilamı)
Yargıtay ilamı vs bakıyorum ancak bulamadım.Bu konuda bilgisi olan var mı? İcra müdürü kararına karşı şikayet yoluna gitmelimi yim?
Old 27-07-2016, 15:48   #30
TarhanBicen

 
Varsayılan

T.C.
YARGITAY
12. HUKUK DAİRESİ
E. 2015/33810
K. 2016/13366
T. 05.05.2016

* TAKİPTE TARAF OLMAYAN ANA BABA EŞ VB. KİŞİLERİN NÜFUS BİLGİLERİ VE MAL VARLIKLARININ SORGULANMASI (Takip İle İlgisi Bulunmayan Borçlu Durumunda Olmayan Kişilerin Kişisel Kimlik Bilgileri İle Durumlarının Araştırılmasının İcra Müdürleri ve Katiplerin Görev Kapsamında Bulunmadığı/Nüfus Kaydı ve Diğer Sorgulama İşlemlerinin Hakkında Takip Kesinleşen Borçlular Yönünden Uygulanacağı - Borçlunun Anne ve Babasının Ölmüş Olduğunun Bildirilmesi ve Taşınmaz Bilgilerinin Sunulması Halinde İİK.Md. 94.Maddesi Gereğince İşlem Yapılabileceği)

* BORÇLUNUN ANNE-BABASINA AİT TAŞINNAZLARIN SORGUSU İLE BORÇLUYA İNTİKAL EDECEK HİSSELERİ ÜZERİNE HACİZ KONULMASI TALEBİ (Borçlu Dışında Kalan Aile Üyelerinden Anne Baba ve Eşin Nüfus Kaydının Alınarak Ölü Olup Olmadıkları ve Ölmüş İseler Dosyaya Taraf Kaydederek Mal Varlığı Sorgulamasının ve Araştırmasının Yapılmasının İcra Dosyası İle İlgisi Olmayan 3.Kişiler Yönünden Uygulanmasının Mümkün Olmadığı)

* ŞİKAYET (Takipte Taraf Olmayan Aile Üyelerinin Mal Varlıklarının Sorgulanamayacağı - 3.Kişiler İle İlgili Yapılacak Sorgulamaların Anayasa Md.20'de Düzenlenen Temel Hak ve Hürriyetlere Aykırılık Oluşturduğu/Kişilerin Verilen Gizliliğinin Güvence Altına Alındığı Takip İle İlgisi Bulunmayan Borçlu Durumunda Olmayan Kişilerin Kişisel Kimlik Bilgileri İle Durumlarının Araştırılmasının İcra Müdürleri ve Katiplerin Görev Kapsamında Bulunmadığı)

2709/m.20

2004/m.94

ÖZET : Takip borçlusunun anne ve babasını gösterir nüfus kayıt örneklerinin çıkartılması ölü olmaları halinde takbis sisteminden anne ve babasına ait kayıtlı taşınmazların sorgulaması ile borçluya intikal edecek hisseleri üzerine haciz konulması ile müzekkere yazılmasını talep ettiği, talebinin reddedilmesinin üzerine yapılan şikayetin incelenmesinde; 3.kişiler ile ilgili yapılacak sorgulamaların Anayasa'nın 20.Maddesinde düzenlenen temel hak ve hürriyetlere aykırılık oluşturduğu, kişilerin verilen gizliliğinin güvence altına alındığı, takip ile ilgisi bulunmayan borçlu durumunda olmayan kişilerin kişisel kimlik bilgileri ile durumlarının araştırılmasının İcra müdürlüğündü görevli katip ve müdürlerin görevleri kapsamında bulunmadığı, alacaklı vekilince, borçlunun anne ve babasının ölmüş olduğunun bildirilmesi ve taşınmaz bilgilerinin sunulması halinde İİK.'nun 94.maddesi gereğince işlem yapılabileceği belirlendiğinden şikayetin reddine dair tesis edilen karar uygun görülmüştür.

DAVA : Yukarıda tarih ve numarası yazılı mahkeme kararının müddeti içinde temyizen tetkiki davacı tarafından istenmesi üzerine bu işle ilgili dosya mahallinden daireye gönderilmiş olup, dava dosyası için Tetkik Hakimi tarafından düzenlenen rapor dinlendikten ve dosya içerisindeki tüm belgeler okunup incelendikten sonra işin gereği görüşülüp düşünüldü:

KARAR : Tarafların karşılıklı iddia ve savunmalarına, dayandıkları belgelere, temyiz olunan kararda yazılı gerekçelere göre yerinde bulunmayan temyiz itirazlarının reddiyle usul ve kanuna uygun mahkeme kararının İİK'nun 366. ve HUMK'nun 438. maddeleri uyarınca (ONANMASINA), harç alınmasına yer olmadığına, ilamın tebliğinden itibaren 10 gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 05.05.2016 gününde oybirliğiyle karar verildi.

T.C.
MİLAS
İCRA HUKUK MAHKEMESİ
GEREKÇELİ KARAR

ESAS NO : 2015/63
KARAR NO: 2015/88
DAVACI : TÜRKİYE HALKBANKASI A.Ş.
VEKİLLERİ:
AVALI : MİLAS 2.İCRA MÜDÜRLÜĞÜ
DAVA : Şikayet (İcra Memur Muamelesi)
DAVA TARİHİ : 11/03/2015
KARAR TARİHİ : 08/04/2015
GEREKÇELİ KARAR YAZIM TARİHİ : 08/04/2015

Mahkememizde görülmekte bulunan Şikayet (İcra Memur Muamelesi) davasının yapılan açık yargılamasının sonunda,

GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:

Davacı vekilinin mahkememize sunduğu 11/03/2015 havale tarihli dava dilekçesi ile; Milas 2.İcra Müdürlüğünün 2014/1491 Esas sayılı dosyasından borçlu R.Y. hakkında yapılan takip kapsamında icra müdürlüğünden borçlu'nun anne babasını gösterir nüfus kaydının Uyap mernis sisteminden sorgulanarak eğer borçlunun anne ve babası ölü ise anne babasından kendisine intikal eden miras payı üzerine haciz konulması için uyap takbis sisteminden murisler adına taşınmaz kayıt payı üzerine haciz konulmasını talep ettiklerini, icra müdürlüğünün 02/03/2015 tarihinde talep ile ilgili red kararı verdiğini, yine 06/03/2015 tarihli kararı ile de düzeltme kararının reddine karar verildiğini, taleplerinin hacze kabil mal olup olmadığının sorgulanmasına ilişkin olduğunu, eğer borçlunun anne ve babası ölü değil ise bu aşamada herhangi bir şekilde takbis sisteminden sorgulamaya gerek olmadığının, ölü olması durumunda sorgulamanın yapılması gerektiğini, bu bahisle İ.İ.K.nun 94. Maddesi gereğince borçluya murislerden intikal edecek taşınmaz miras payının haczi için gerekli tespitin sorgulamanın yapılmaması ve haciz konulmamasına yönelik 06/03/2015 tarihli icra memur işleminin usul ve yasaya aykırı olduğunu beyan ederek işleminin kaldırılmasına karar verilmesini talep ve dava etmiştir.

Mahkememizce Milas 2.İcra Müdürlüğünün 2014/1491 Esas sayılı dosyası getirtilmiş dosyanın borçlusunun R.Y., alacaklısının Halk Bank olduğu, 7.301,99 TL takip çıkışı üzerinden ilamsız takip olduğu, borçluya ödeme emrinin tebliğ edildiği, borca itirazın bulunmadığı, alacaklı vekilinin 25/02/2015 talebi ile borçlunun anne ve babasını gösterir nüfus kayıt örneklerinin çıkartılması ölü olmaları halinde takbis sisteminden anne ve babasına ait kayıtlı taşınmazların sorgulaması ile borçluya intikal edecek hisseleri üzerine haciz konulması ile müzekkere yazılmasını talep etmiştir, Milas İcra Müdürlüğünün 02/03/2015 tarihli kararı ile söz konusu talebin anayasanın 20.maddesine aykırı olduğu kişilerin kişisel verilerinin Anayasal güvence altında olduğu, borçlu olmayan eş, anne, babanın nüfus kayıt bilgilerinin açığa çıkartılmasının Anayasaya aykırı olduğundan talebin reddine karar verildiği, bu karar üzerine alacaklı vekilince 04/03/2015 tarihinde kararın düzeltilmesi yönünde yeniden talepte bulunulduğu, icra müdürlüğünce 06/03/2015 tarihinde yeniden verilen kararın usul ve yasaya uygun olduğu belirlenerek dosyada borçlu bulunmayan kişilerin mal varlığı sorgulaması talebinin reddine karar verildiği belirlenmiştir.

Tüm dosya kapsamı, dosya içerisinde bulunan icra dosyası ile tüm bilgi ve belgeler bir bütün olarak değerlendirildiğinde; Milas 2.İcra Müdürlüğünün 2014/1491esas sayılı dosyası ile borçlu R.Y. hakkında ilamsız takibe başlandığı, alacaklı vekili tarafından 25/02/2015 tarihinde borçlunun anne ve babasını gösterir nüfus kayıt örneklerinin çıkartılması ölü olmaları halinde takbis sisteminden anne ve babasına ait kayıtlı taşınmazların sorgulaması ile borçluya intikal edecek hisseleri üzerine haciz konulması ile müzekkere yazılmasını talep ettiği, talebinin reddedilmesinin üzerine yapılan şikayetin incelenmesinde; borçlu dışında kalan aile efradından olan anne, baba ve eşin nüfus kaydının alınarak ölü olup olmadıkları ve ölmüş iseler dosyaya taraf kaydederek mal varlığı sorgulamasının ve araştırmasının yapılmasının icra dosyası ile ilgisi olmayan 3.kişiler yönünden uygulanmasının mümkün olmadığı, nüfus kaydı ve diğer sorgulama işlemlerinin hakkında takip kesinleşen borçlular yönünden uygulanacağı, 3.kişiler ile ilgili yapılacak sorgulamaların Anayasa'nın 20.Maddesinde düzenlenen temel hak ve hürriyetlere aykırılık oluşturduğu, kişilerin verilen gizliliğinin güvence altına alındığı, takip ile ilgisi bulunmayan borçlu durumunda olmayan kişilerin kişisel kimlik bilgileri ile durumlarının araştırılmasının İcra müdürlüğündü görevli katip ve müdürlerin görevleri kapsamında bulunmadığı, alacaklı vekilinece, borçlunun anne ve babasının ölmüş olduğunun bildirilmesi ve taşınmaz bilgilerinin sunulması halinde İ.İ.K.'nun 94.maddesi gereğince işlem yapılabileceği belirlendiğinden şikayetin reddine karar verilerek aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.

HÜKÜM:Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;

1-Şikayetin REDDİNE,

2- Peşin harç yeterli olduğundan yeniden alınmasına yer olmadığına,

3-Yargılama giderlerinin davacı üzerinde bırakılmasına,

4-Bakiye gider avansının karar kesinleştiğinde davacıya iadesine,

Dair tarafların yokluğunda kararın tebliğinden itibaren 10 gün içinde İİK 363 ve 6217 sayılı yasanın 30/geçici 3. maddesi uyarınca mahkememize dilekçe verilerek veya hakim onaylı tutanak tutulması koşuluyla mahkeme katibine beyanda bulunularak Yargıtay temyiz yasa yolu açık olmak üzere verilen karar açıkça okunup usulen anlatıldı . 08.04.2015
Yanıt


Şu anda Bu Konuyu Okuyan Ziyaretçiler : 1 (0 Site Üyesi ve 1 konuk)
 
Konu Araçları Konu İçinde Arama
Konu İçinde Arama:

Detaylı Arama
Konuyu Değerlendirin
Konuyu Değerlendirin:

 
Forum Listesi

Benzer Konular
Konu Konuyu Başlatan Forum Yanıt Son Mesaj
mirasçının miras bırakan hayatta iken kendi miras payına düşecek miras payını satması prag Miras Hukuku Çalışma Grubu 3 03-12-2008 09:59
Miras Payının Devri Ve Teminat Senedi kenank Meslektaşların Soruları 3 14-03-2007 16:12
miras payının haczi Burak Demirci Miras Hukuku Çalışma Grubu 2 06-09-2006 16:52
Miras Payının Herhangi Bir Üçüncü Şahsa Temliki Atreju Meslektaşların Soruları 2 10-04-2006 13:39
Arsa Payının Düzeltilmesi-ortak Gider Av. Bülent Sabri Akpunar Meslektaşların Soruları 1 06-04-2006 13:08


THS Sunucusu bu sayfayı 0,08218908 saniyede 14 sorgu ile oluşturdu.

Türk Hukuk Sitesi (1997 - 2016) © Sitenin Tüm Hakları Saklıdır. Kurallar, yararlanma şartları, site sözleşmesi ve çekinceler için buraya tıklayınız. Site içeriği izinsiz başka site ya da medyalarda yayınlanamaz. Türk Hukuk Sitesi, ağır çalışma şartları içinde büyük bir mesleki mücadele veren ve en zor koşullar altında dahi "Adalet" savaşından yılmayan Türk Hukukçuları ile Hukukun üstünlüğü ilkesine inanan tüm Hukukseverlere adanmıştır. Sitemiz ticari kaygılardan uzak, ücretsiz bir sitedir ve her meslekten hukukçular tarafından hazırlanmakta ve yönetilmektedir.