Ana Sayfa
Kavram Arama : THS Google   |   Forum İçi Arama  

Üye İsmi
Şifre

Meslektaşların Soruları Hukukçu meslektaşların hukuki nitelikte sorularını birbirlerine yöneltecekleri mesleki yardımlaşma forumu. SADECE hukuk fakültesi mezunları ile hukuk profesyonellerinin (bilirkişi, icra müdürü vb.) yazışmasına açıktır. [Yeni Soru Sorun]

davaya dahil etme nasıl olur?

Yanıt
Old 14-11-2008, 10:22   #1
avukat erdoğan

 
Varsayılan davaya dahil etme nasıl olur?

Merhaba;

Devam eden bir dosyamda mahkeme dava ile ilgili başka bir kişiyi de davaya dahil etmem için süre verdi.Davaya dahil etme usulde nasıl olacaktır?Ayrıca bir dava açmama gerek var mıdır?
Old 14-11-2008, 10:52   #2
Av.Bülent AKÇADAĞ

 
Varsayılan

Kişiler arasında zorunlu dava arkadaşlığı var ise ilgili mahkemeye vereceğiniz dahili dava dilekçesi ile katılması istenen kişiyi de ekleyebilirsiniz. Dilekçenizde davaya dahil edilecek kişinin dava ile bağlantısını ve sorumluluğunu belirtirsiniz. Şablonu aşşağıda ki gibi oluşturabilirsiniz.

Örneğin,

.... Hukuk Hakimliğine ....


Dahili Dava İsteyen Davacı:
Vekili :
Davalı :
Dava :
Değeri :
Davaya dahil edilen davalı :

Talep Konusu : Türk Hukuk Sitesinin de davaya dahil edilmesi istemidir



Üstün körü böyle bir şablon işinize yarar. Saygılarımla.
Old 14-11-2008, 18:25   #3
Avukat Hakan Eren

 
Varsayılan

ekşi sözlük formatında yanıt vereyim:


"dahil-i dava" : yok böyle bişiy


Şaka bir yana, usul hukukunda dahil-i dava diye bir kavram yoktur.

THS içinde "dahili dava" araması yaparsanız, forumlarda bu konunun ne kadar çok tartışıldığını görürsünüz.

Baki Kuru (6 cilt) de size çok faydalı olabilir. Saygılarımla...
Old 14-01-2009, 11:27   #4
avukat erdoğan

 
Varsayılan

Dahili davanın usulde yeri olmadığını ve bu doğrultuda Yargıtay kararları olduğunu ben de biliyorum ancak Mahkeme ısrarla davaya dahili yapmamı istiyor.Miras muvazaası nedeni ile tapu iptalinde tapuda ismi gözüken kişiye davayı açmıştım.Aslında bu yeterli ama hakim muvazaada faydalandırılmak istenen kişiye de davanın dahili yapılması gerektiğini beyan ediyor.Ben o kişiyi davaya dahil etmek istemiyorum çünkü hem bu bir dava şartı değil hem de dahili davalının itirazı halinde Yargıtay'ın bozma ve red vekalet vs çıkma ihtimali var.Bu durumda ne yapabilirim?
Old 14-01-2009, 14:11   #5
av.n.e.barut

 
Varsayılan

Bir kişiyi davaya dahil etmek için ayrı bir dava açmanıza gerek yoktur. HUMK. m.49 vd. hükümlerine göre davanın ihbarı yapılır kanısındayım. İiy çalışmalar
Old 02-03-2010, 16:19   #6
ISIL

 
Varsayılan

Bildiğim kadarıyla, davaya bir ucuncu kişiyi dahil etmek, daha çok Davalı lehine bir işlemdir. Zira dava ihbar edilen kişi feri müdahil sıfatıyla davaya katılacak ve asli davalının yanında ona yardımcı olarak çalışacaktır. Dava sonuclandığında feri mudahil hakkında karar verilmez. Bu nedenle Davalı yan, davayı kaybetmesi halinde ve bir ödeme yapmak zorunda kalması halinde bu miktarı bir ucuncu kişiye rucu edecek ise, yapmıs oldugu bu ihbar o davada isine yarayacaktır. Aynı şekilde, davaya feri mudahil olarak katılan kişi de bu davaya katılmakla haklarını savunma ve davanın davalı lehine bitmesine çalışmış olacaktır.
Halbuki davacı davalı olarak bir baskasını eklemek istiyorsa onun adına da sonuc dogması için bu kişi aleyhine de dava açmalı ve davaları birleştirmelidir.
Old 26-01-2011, 13:05   #7
elmas

 
Varsayılan

Alıntı:
Yazan ISIL
Bildiğim kadarıyla, davaya bir ucuncu kişiyi dahil etmek, daha çok Davalı lehine bir işlemdir. Zira dava ihbar edilen kişi feri müdahil sıfatıyla davaya katılacak ve asli davalının yanında ona yardımcı olarak çalışacaktır. Dava sonuclandığında feri mudahil hakkında karar verilmez. Bu nedenle Davalı yan, davayı kaybetmesi halinde ve bir ödeme yapmak zorunda kalması halinde bu miktarı bir ucuncu kişiye rucu edecek ise, yapmıs oldugu bu ihbar o davada isine yarayacaktır. Aynı şekilde, davaya feri mudahil olarak katılan kişi de bu davaya katılmakla haklarını savunma ve davanın davalı lehine bitmesine çalışmış olacaktır.
Halbuki davacı davalı olarak bir baskasını eklemek istiyorsa onun adına da sonuc dogması için bu kişi aleyhine de dava açmalı ve davaları birleştirmelidir.
Bugün bende aynı sorunla karşılaştım. Nüfus kaydının tashihi davasında (müvekkilimin nüfus kaydında görünen ve fakat kendi çocuğu olmayan) çocuğun kayıttan çıkarılması için dava açmıştım.Davada çocuğun gerçek anne ve babasını hasım göstermiştim. Mahkeme bu celse çocuğunda hasım gösterilmesi için ayrı dava açma veya davaya dahil etmem için süre verdi. Kararsız kaldım davaya dahil etme dilekçesi versem yeterli olur mu?Bu arada ben davayı açtığım tarihte çocuk 18 yaşın altındaydı fakat bu gün reşit biraz karıştı sorunum yardımcı olursanız sevinirim.
Old 26-01-2011, 16:57   #8
miryusufhan

 
Varsayılan

Hukukumuzda dahili davalı kurumu bulunmamaktadır. Benzer olaylarda davanın yöneltilmesi gerekli olan kişi için yeni bir dava açıp, açtığımız davada Tensiben Birleştirme talep ederek, davaya dahil işlemi gerçekleştirilmiş olur.
Bir kaç yargıtay kararı sunuyorum. Saygılar...

T.C.
YARGITAY
1. HUKUK DAİRESİ
E. 2004/12253
K. 2004/12484
T. 3.11.2004
• ELATMANIN ÖNLENMESİ ( Dahili Dava Yoluyla Taraf Teşkiline Olanak Bulunmadığı )
• TARAF TEŞKİLİ ( Dahili Dava Yoluyla Taraf Teşkiline Olanak Bulunmadığı/Taraf Sıfatı Verilemeyeceği - Elatmanın Önlenmesi )
• DAHİLİ DAVA ( Yoluyla Taraf Teşkiline Olanak Bulunmadığı/Taraf Sıfatı Verilemeyeceği - Elatmanın Önlenmesi )
4721/m.683
ÖZET : Davacı, davalılar tarafından genel yola döşenen büz nedeniyle taşınmazının zarar gördüğünden söz ederek elatmanın önlenmesi ve yıkım isteğinde bulunmuştur. Bilindiği üzere, dahili dava yoluyla taraf teşkiline olanak bulunmadığı, başka bir deyişle taraf sıfatı verilemeyeceği yargısal uygulamaları ve usul yasası gereğidir. Mevcut dava tarafları arasında işin esası incelenip sonucuna göre bir hüküm kurulması gerekir.

DAVA : Taraflar arasında görülen davada;

Davacı, kayden maliki bulunduğu 2 ve 442 parsel sayılı taşınmazların Karpuzlu Ovapınarı köyü yolu üzerinde olduğunu, davalı köy muhtarlığı tarafından yer gösterilmek suretiyle diğer davalı Köy Hizmetleri İl Müdürlüğünce yol üzerine büz yapıldığını, ancak büzden akan yağmur sularının taşınmazlarına zarar verdiğini ileri sürüp, büzün kaldırılması isteğinde bulunmuştur.

Davalı köy hizmetleri, vekili dava konusu büzün davacı taşınmazlarına zarar vermediğini, zarara D.S.İ tarafından yapılan ancak tamamlanmayan kanalın sebep olduğunu belirtip davanın reddini savunmuştur.

Davalı Köy temsilcisi, sorumluluğun diğer davalıya ait olduğunu belirtip, davayı kabul etmediğini beyan etmiştir.

Mahkemece, kesin süreye riayetsizlikten ve taraf teşkili sağlamadığından açılan davanın reddine karar verilmiştir.

Karar, davacı vekili tarafından süresinde temyiz edilmiş olmakla; Tetkik Hakimi Sevinç Türközmen'in raporu okundu, düşüncesi alındı. Dosya incelendi gereği görüşülüp düşünüldü:

KARAR : Davacı, davalılar tarafından genel yola döşenen büz nedeniyle taşınmazının zarar gördüğünden söz ederek elatmanın önlenmesi ve yıkım isteğinde bulunmuştur.

Mahkemece, kesin mehile riayetsizlikten davanın reddine karar verilmiştir.

Yukarıda açıklandığı gibi, davacı çaplı taşınmazının yanında bulunan yola davalı köy ve Köy Hizmetleri Genel Müdürlüğünce döşenen büzün taşınmazına su basmasına neden olduğunu ve bu zararın giderilmesi için büzün kaldırılması gerektiğini ileri sürmüştür.

Davalılar, zararın büzün döşenmesinden kaynaklanmadığını, D.S.İ.Genel Müdürlüğü'nün kanal açması nedeniyle zararın oluşabileceğini savunmuşlardır. Bunun üzerine, mahkemece, davacı vekilinin mazeret beyan ettiği celsede D.S.İ. Genel Müdürlüğü'nün davaya dahil edilmesi amacıyla verilen dilekçenin D.S.İ.Genel Müdürlüğüne tebliğ edilmesi için gereken tebligat masrafının yatırılmasına yönelik kesin önel verildiği ve sonraki celsede ( son celse ) kesin mehile riayetsizlikten dolayı davanın reddedildiği anlaşılmıştır.

Bilindiği üzere, dahili dava yoluyla taraf teşkiline olanak bulunmadığı, başka bir deyişle taraf sıfatı verilemeyeceği yargısal uygulamaları ve usul yasası gereğidir. Öte yandan, verilen mehilinde HUMK.nun 159 ve 163. maddelerine uygun olduğu söylenemez.

Hal böyle olunca, mevcut dava tarafları arasında işin esası incelenip sonucuna göre bir hüküm kurulması gerekirken davanın reddine karar verilmesi doğru değildir. Davacının temyiz itirazları yerindedir.

SONUÇ : Kabulüyle hükmün açıklanan nedenden ötürü HUMK.nun 428. maddesi uyarınca BOZULMASINA, peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 03.11.2004 gününde oybirliğiyle karar verildi.
Old 26-01-2011, 16:58   #9
miryusufhan

 
Varsayılan

T.C.
YARGITAY
HUKUK GENEL KURULU
E. 1988/11-802
K. 1989/7
T. 25.1.1989
• MENFİ TESPİT VE SENET İPTALİ DAVASI ( Satın Alınan Gayrimenkul Nedeniyle Kararlaştırılan Satış Bedelinin Bir Kısmı için Verilen Senetlerin Karşılıksız Kalması Nedeniyle )
• HUSUMET ( Bedelsizlik Davasının Lehdera Karşı Açılmasının Gerekmesi )
• SENET İPTALİ ( Bedelsiz Kaldığından Bahisle Açılan Davada Husumetin Lehdera Karşı Yöneltilmesi )
• BEDELSİZLİK İDDİASI ( Gayrimenkul Satışı Açılan Şufa Davası Nedeniyle İptal Olunduğundan Satışa Konu Gayrimenkulün Satış Bedelinin Bir Kısmı için Verilen Senetlerin Sebebinin Kalmaması-Senetlerin İptalinin Gerekmesi )
• DAHİLİ DAVA ( Türk Hukuk Sisteminde Dava Açıldıktan Sonra Bir Kısım Kişilerin Davaya Dahil Olunarak Haklarında Hüküm Tesisine Elverişli Bir Uygulamanın Bulunmaması )
• DAVA AÇMA ŞARTI ( Hukuk Sistemimizde Dahili Dava Müessesesi Bulunmadığından Hakkında Dava Açılmayan Kimseler Aleyhine Hüküm Tesis Olunamaması )
2004/m.72
6762/m.691
ÖZET : Bedelsizlik davası lehdara karşı açılır. Bedelsizlik iddiasının kısmen kanıtlanması durumunda kanıtlanan kısım için davanın kabulüne diğer kısım için reddine karar verilmesi gerekir. Türk hukuk sisteminde dava açıldıktan sonra bir kısım kişilerin davaya dahil olunarak haklarında hüküm tesisine elverişli bir uygulama mevcut değildir.

DAVA : Taraflar arasındaki "menfi tesbit ve senet iptali" davasından dolayı yapılan yargılama sonunda; Kütahya 2. Asliye Hukuk Mahkemesince davanın kısmen kabulüne dair verilen 24.11.1987 gün ve 726-821 sayılı kararın incelenmesi taraf vekilleri tarafından istenilmesi üzerine, Yargıtay 11. Hukuk Dairesinin 12.4.1988 gün ve 882-2267 sayılı ilamı: ( ...1-Davacının satın aldığı gayrimenkul nedeniyle kararlaştırılan satış bedelinin bir kısmı için verilen 9.000.000 liralık bonoların iptali talep edilmiştir. Söz konusu bonolarda alacaklı ( lehtar ) olarak davalı Hüseyin bulunmaktadır. Bu nedenle davanın Hüseyin Kesiciler aleyhine açılmasında bir isabetsizlik bulunmadığı halde, bir takım gerekçelerle bu davalı hakkında açılan davanın husumet nedeniyle reddedilmesi doğru görülmemiştir.

2-Satış bedeli 19.000.000 lira olarak kararlaştırılmıştır. Bu bedel üzerinde taraflar mutabaktırlar. Satıştan sonra bir kısım hissedarların açtıkları şuf'a davası sonunda davacı üzerine yapılan tapu kaydı iptal edilmiş ve satış bedeli olarak tapuda gösterilen 10.000.000 lira davacıya ödenmiştir. Bu durumda satış nedeniyle davalı Hüseyin'e verilen 9.000.000 liralık senetlerin bir sebebi kalmamış olduğundan mahkemece 9.000.000 liralık senetlerden dolayı davacının davalı Hüseyin'e borçlu bulunmadığının tesbitine karar verilmesi gerekirken yazılı olduğu üzere hüküm tesisi de doğru bulunmamış bozmayı gerektirmiştir.

3-Türk Hukuk sisteminde dava açıldıktan sonra bir kısım kişilerin davaya dahil olunarak haklarında hüküm tesisine elverişli bir uygulama mevcut değildir. Buna ragmen haklarında dava açılmayan Hatice Kesiciler ile Hikmet Katlan'ın sonradan davaya katılarak haklarında hüküm verilmesi de doğru değildir. Kaldı ki bu kişilerin senetlerle ilgileri de bulunmamaktadır. Bu nedenle davaya katılan bu kişilerin vekillerinin de temyiz itirazlarının kabulü gerekmiştir.

4-Dosyadaki yazılara, kararın dayandığı delillerle gerektirici sebeplere ve delillerin takdirinde bir isabetsizlik bulunmamasına göre davalıların ve bozma şekline göre davalı Hüseyin vekilinin vekalet ücretine yönelik temyiz itirazlarının reddi gerekmiştir... ) gerekçesiyle bozularak dosya yerine geri çevrilmekle, yeniden yapılan yargılama sonunda; mahkemece önceki kararda direnilmiştir.

Hukuk Genel Kurulunca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra gereği görüşüldü:

KARAR : 1-Davaya konu bonolarda lehdar olarak Hüseyin Kesiciler görülmekle, husumeten bu kimseye tevcih edilmesi doğru olduğu halde Hüseyin hakkındaki davanın husumetten reddi isabetsizdir.

2-Usulumüzde dahili dava adı altında bir müessese mevcut olmadığından, haklarında usulüne uygun bir şekilde dava açılmayan diğer iki davalı Hatice Kesiciler ve Hikmet Katlan hakkında hüküm tesisi de isabetsizdir. Bu nedenlerle mahkemece Özel Dairenin bu yönlere değinen bozma kararına uyulmak icabederken direnilmesi usul ve yasaya aykırı olup bozmayı gerektirir.

Mahkemece Hüseyin hakkında esas yönünden hüküm tesis edilmemiş ve diğer iki davalı yönünden Özel Dairece sevk edilen bozma nedeni Hukuk Genel Kurulunca benimsenmiş olmakla, uyuşmazlığın esasına ilişkin temyiz itirazlarının incelenmesine gerek görülmemiştir.

SONUÇ : Taraf vekillerinin temyiz itirazlarının kabulü ile, direnme kararının yukarıda gösterilen nedenlerden dolayı BOZULMASINA 25.1.1989 gününde oycokluğuyla karar verildi.
Old 27-01-2011, 15:33   #10
elmas

 
Varsayılan

Teşekkür ederim kararlar için. Sanırım bağımsız dava açmam gerekiyor kararlar bunu gösteriyor.
Fakat açtığım yeni davada sadece dahil edilmesi gereken şahsımı davalı göstermeliyim,ilk davadaki davalıları tekrar taraf göstermeme gerek yok sanırım. Bir de tensiben birleştirmeden kastınız nedir?Dava dilekçemde birleştirme mi istemeliyim,duruşma açılmadan birleştirme yapar mı hakim?
Old 28-01-2011, 15:26   #11
miryusufhan

 
Varsayılan

Evet açacağınız davada yalnızca davaya dahil etmek istediğiniz kişiyi davalı olarak göstermeniz gerekiyor.
Tensiben birleştirmede hakim birleştirimesini istediğiniz dava derdest dava dosyasını istetip daha sonra duruşma günü beklemeksizin Birleştirme talebine karar veriyor. Tabi her hakim bu yönde karar vermiyor kimisi de illa duruşmada talep edilmesi gerekir şeklinde karar verip duruşma sırasında Birleştirme kararı veriyor. Umarım yardımcı olabildim. Kolay gelsin. Saygılar...
Old 31-01-2011, 15:26   #12
elmas

 
Varsayılan

çok teşekkür ederim miryusufhan,gayet açıklayıcı olmuş.
Old 09-10-2014, 14:01   #13
Batu Han

 
Varsayılan

YARGITAY
17. Hukuk Dairesi 2011/12041 E.N , 2012/2508 K.N.

İlgili Kavramlar

İSTİHKAK DAVASI
TARAF TEŞKİLİ
TASARRUFUN İPTALİ

Özet
İSTİHKAK DAVASI, BORÇLU VE BORÇLU İLE HUKUKİ İŞLEMDE BULUNAN KİŞİLER ALEYHİNE AÇILIR. ZORUNLU DAVA ARKADAŞI DURUMUNDA OLAN KİŞİLERİN TÜMÜNÜN DAVALI OLARAK GÖSTERİLMEMESİ HALİNDE EKSİK GÖSTERİLEN KİŞİ VEYA KİŞİLERE DAVA DİLEKÇESİNİN TEBLİĞİ İLE DAVAYA DAHİL EDİLMELERİ SAĞLANMALIDIR. TARAF TEŞKİLİ SAĞLANMADIKÇA İŞİN ESASINA GİRİLEMEZ.

DAVACI 3. KİŞİNİN DAVASI YÖNÜNDEN, BU DAVA NEDENİYLE TAKİBİN ERTELENDİĞİNE VEYA İHTİYATİ TEDBİR YOLU İLE İCRA TAKİBİNİN DURDURULDUĞUNA İLİŞKİN HİÇBİR KANIT BULUNMAMIŞ OLUP, BU DAVA NEDENİYLE 3. KİŞİNİN TUTUMU SONUCU ALACAĞIN TAHSİLİNİN GECİKTİĞİNDEN SÖZ EDİLEMEYECEĞİNDEN ALACAKLI YARARINA %40 TAZMİNATA HÜKMEDİLMESİ YASAYA AYKIRI OLDUĞU GİBİ, HÜKMEDİLECEK TAZMİNATIN MATRAHINI BELİRLERKEN TAKİP KONUSU ALACAK TUTARI İLE HACİZLİ MALIN DEĞERİNDEN HANGİSİ AZ İSE O DEĞERİN ESAS ALINMASI GEREKİR.

KARŞI DAVANIN KABULÜNE KARAR VERİLDİĞİNE GÖRE, DAVA KONUSU TASARRUFUN İPTALİ İLE DAVALI-KARŞI DAVACIYA TAKİP DOSYA-SINDAKİ ALACAK VE FER'İLERİ İLE SINIRLI OLACAK ŞEKİLDE CEBRİ İCRA YETKİSİ TANINMASINA KARAR VERİLMELİDİR.


İçtihat Metni

Taraflar arasındaki istihkak-tasarrufun iptali davasının yapılan yargılaması sonunda; kararda yazılı nedenlerden dolayı istihkak davasının reddine, tasarrufun iptali davasının kabulüne dair verilen hükmün süresi içinde davacı-karşı davalı (3. kişi) vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine dosya incelendi, gereği düşünüldü:

Davacı (3. kişi) vekili, davalı alacaklı tarafça dava dışı borçlular İbrahim ve Mehmet aleyhine yürütülen takipte, Aydın İkinci İcra Müdürlüğü'nün 2007/321 Tal. sayılı dosyasından uygulanan 14.03.2007 tarihli haciz işleminde, borçlular ile ilgisi bulunmayan davacıya ait işyerindeki menkullerin haczedildiğini, haciz yapılan yerin borçlu İbrahim'in eski adresi olduğunu, diğer borçlu Mehmet'in de davacının oğlu olup, ziyaret amaçlı olarak zaman zaman işyerine geldiğini ileri sürerek, haczin kaldırılmasına karar verilmesini talep etmiştir.

Davalı (alacaklı) vekili, aleyhlerine açılmış olan istihkak davasının reddini ve tazminata karar verilmesini savunmuş, karşı dava olarak; davacı 3. kişi ile borçlu arasında alacaklıdan mal kaçırmaya yönelik muvazaalı işyeri devri bulunduğunu, bu nedenle, İİK'nın 97/17. maddesi gereğince, devir işleminin (tasarrufun) iptaline karar verilmesini talep etmiştir.

Mahkemece; takibin ilama dayandığı, trafik kazası sonucu ölüme sebebiyet veren borçlular hakkındaki dava sonuçlanmadan işyerinin borçlu tarafından kardeşi olan davacıya devir edildiği, takip başlamadan önceki işyeri devrinin alacaklıdan mal kaçırmaya yönelik ve muvazaalı olduğu, işyerinin fiilen borçlu tarafından işletildiği gerekçesiyle, davacı 3. kişinin istihkak davasının reddine, tasarrufun iptaline yönelik karşı davanın kabulü ile İİK'nın 97/17 ve 280. maddeleri gereğince, borçlu İbrahim'in davacı 3. kişiye yaptığı işyeri devri işleminin iptaline, davacı 3. kişinin alacağın %40'ı oranında kötüniyet tazminatına mahkum edilmesine karar verilmiş; hüküm, davacı-karşı davalı (3. kişi) vekili tarafından temyiz edilmiştir.

Dava, 3. kişinin İİK'nın 96 ve devamı maddelerine dayalı olarak açtığı istihkak davasına ve davalı alacaklının da karşılık olarak açtığı tasarrufun iptali istemine ilişkindir.

Bu tür davalar İİK'nın 282. maddesi uyarınca borçlu ve borçlu ile hukuki işlemde bulunan kişiler aleyhine açılır. Zorunlu dava arkadaşı durumunda olan kişilerin tümünün davalı olarak gösterilmemesi halinde eksik gösterilen kişi veya kişilere dava dilekçesinin tebliği ile davaya dahil edilmeleri sağlanmalıdır.

Taraf teşkili davanın görülebilme koşullarından olup, re'sen nazara alınmalıdır. Ayrıca taraf teşkili sağlanmadığı sürece işin esasına girme olanağı da yoktur.

Somut olayda, davalı-karşı davacı (alacaklı) tarafından davacı 3. kişi ile borçlu arasında alacaklıdan mal kaçırmaya yönelik muvazaalı işyeri devri bulunduğu iddiasıyla karşı dava açılmıştır. Bu durumda, mahkemece davalı-karşı davacı alacaklıya 3. kişi ile işlemde bulunan takip borçlularını davaya dahil etmesi için süre verilmesi, dava dilekçesinin dahili davalılara tebliğ edilmesi ve bu şekilde taraf teşkili sağlandıktan sonra davanın esasına girilerek hasıl olacak sonuca göre bir karar verilmesi gerekirken, yanlış değerlendirme ile yazılı şekilde karar verilmiş olması doğru değildir.

Kabule göre de; davacı 3. kişinin davası yönünden, görülen dava ile ilgili olarak, İİK'nın 97/13. maddesinde öngörüldüğü şekilde, bu dava nedeniyle takibin ertelendiğine veya ihtiyati tedbir yolu ile icra takibinin durdurulduğuna ilişkin hiçbir kanıt bulunmamaktadır. Bu durumda, bu dava nedeniyle 3. kişinin tutumu sonucu alacağın tahsilinin geciktiğinden söz edilemeyeceğinden ve İİK'nın 97/13. maddesi koşulları davalı (alacaklı) yararına oluşmadığından, alacaklı yararına %40 tazminata hükmedilmesi, usul ve yasaya aykırı olduğu gibi, hükmedilecek tazminatın matrahını belirlerken takip konusu alacak tutarı ile hacizli malın değerinden hangisi az ise o değerin esas alınması gerekirken, mahkemece, mahcuzun değerinden daha fazla olan takip konusu alacak miktarının esas alınması ve hükmedilen tazminatın "kötüniyet tazminatı" olarak nitelendirilmesi de doğru görülmemiştir.

Öte yandan, karşı davanın kabulüne karar verildiğine göre, dava konusu tasarrufun iptali ile davalı-karşı davacıya İİK'nın 283/1. maddesi gereğince, takip dosyasındaki alacak ve fer'ileri ile sınırlı olacak şekilde cebri icra yetkisi tanınmasına karar verilmesi gerektiği halde, bu hususun da gözardı edilmesi isabetli değildir.

S o n u ç: Yukarıda açıklanan nedenlerle, davacı-davalı 3. kişi vekilinin bu yönleri amaçlayan temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün (BOZULMASINA), peşin alınan harcın istek halinde temyiz eden davacı-davalı 3. kişiye geri verilmesine 05.03.2012 gününde oybirliğiyle karar verildi.
Old 09-10-2014, 14:52   #14
hukukçu.a

 
Varsayılan

Alıntı:
Yazan Batu Han
Zorunlu dava arkadaşı durumunda olan kişilerin tümünün davalı olarak gösterilmemesi halinde eksik gösterilen kişi veya kişilere dava dilekçesinin tebliği ile davaya dahil edilmeleri sağlanmalıdır.

Fikrmce; usul ekonomisi de bunu gerektiriyor.
Old 28-05-2015, 19:21   #15
Mozkul

 
Varsayılan Dahili Davali

YARGITAY Hukuk Genel Kurulu
Esas: 2012/5-682
Karar: 2013/153

KAMULAŞTIRMASIZ ELATMANIN ÖNLENMESİ VE YIKIM
DAHİLİ DAVALI KAVRAMI...

Taraflar arasındaki “Kamulaştırmasız el atmanın önlenmesi, yıkım” davasından dolayı yapılan yargılama sonunda; ...Asliye 1.Hukuk Mahkemesi'nce davanın kabulüne dair verilen 29.04.2009 gün ve 2008/17 E., 2009/335 K. sayılı kararın incelenmesi davalı vekili ve dahili davalı DSİ vekili tarafından istenilmesi üzerine, Yargıtay 5.Hukuk Dairesi 28.10.2010 gün ve 2010/15130 E., 2010/18513 K. sayılı ilamı ile;

(…Dava, kamulaştırmasız el atılan taşınmaza yönelik el atmanın önlenmesi ve kal istemine ilişkindir.

Mahkemece, davanın kabulüne karar verilmiş, hüküm davalılar vekilince temyiz edilmiştir.

Dosyada bulunan delil ve belgelere göre, dava konusu taşınmaza 1970 yılında el atıldığı anlaşılmaktadır.

16.05.1956 gün ve 1956/1-6 sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararı uyarınca, taşınmazına el konulan kişi, el atmanın önlenmesi davası açabileceği gibi, dilerse kamulaştırmasız el atılan taşınmaz bedelinin tahsili davası da açabilir ise de;

30.06.2010 tarihinde yürürlüğe giren 5999 sayılı Yasa ile 2942 sayılı Kamulaştırma Kanununa eklenen Geçici 6. madde uyarınca “09.10.1956 tarihi ile 04.11.1983 tarihi arasında malikin rızası olmaksızın taşınmazlara fiili olarak el konulması halinde, uzlaşmazlık tutanağının tanzim edildiği veya 2. fıkradaki sürenin uzlaşmaya davet olmaksızın sona erdiği tarihten itibaren üç ay içerisinde malik tarafından sadece tazminat davası açılabilir” hükmü karşısında, davacıya talebi açıklattırılmak suretiyle yeni düzenleme doğrultusunda işlem yapılarak sonucuna göre; Karar verilmek üzere hükmün açıklanan nedenlerle H.U.M.K.nun 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, bozma nedenine göre sair hususların şimdilik incelenmesine yer olmadığına...)

karar verilerek, dosya yerine geri çevrilmekle, yeniden yapılan yargılama sonunda; mahkemece önceki kararda direnilmiştir.

TEMYİZ EDEN : Dahili Davalı DSİ vekili

HUKUK GENEL KURULU KARARI

Hukuk Genel Kurulu’nca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra gereği görüşüldü:

Dava, kamulaştırmasız el atmanın önlenmesi ve yıkım istemine ilişkindir.

Davacı vekili, maliki olduğu 351 parsel sayılı taşınmazından davalı tarafından sulama kanalı geçirilmek suretiyle kamulaştırmasız el atıldığını ileri sürerek, el atmanın önlenmesi ve yıkım isteminde bulunmuştur.

Davalı ...Sulama Birliği davanın husumetten reddini istemiş; davaya dahil edilen davalı DSİ vekili de, hak düşürücü sürenin geçtiğini bildirerek davanın reddini savunmuştur.

Mahkemece, davacının taşınmazına kamulaştırmasız el atıldığı gerekçesi ile davanın kabulüne karar verilmiş; hükmün davalılar tarafından temyizi üzerine Özel Dairece yukarıya başlık bölümüne metni aynen alınan gerekçe ile hüküm bozulmuştur.

Yerel Mahkemece, davalı ...Sulama Birliği aleyhinde açılan davanın husumetten reddine; diğer davalıya karşı açılan davanın ise kabulüne karar verilerek, önceki kararda direnilmiştir.Direnme kararını temyize dahili davalı DSİ getirmiştir.

İşin esasına geçilmeden önce, dava dilekçesinde davalı taraf olarak gösterilmemesine rağmen davalı olarak DSİ'nin davaya dahil edilmesinin usule uygun olup olmadığı hususu ön sorun olarak tartışılmış, sonuç olarak davanın DSİ'ye de teşmil edilerek görülmesinde, usul hukuku ve usul ekonomisi ile davanın niteliği itibariyle bir engel olmadığı sonucuna varılmıştır.


İşin esasına gelince, Hukuk Genel Kurulu önüne gelen uyuşmazlık, 5999 sayılı yasa ile 2942 sayılı Kamulaştırma Kanunu'na eklenen geçici 6. madde uyarınca davacıya talebi açıklattırılmak suretiyle yeni düzenleme doğrultusunda işlem yapılarak sonucuna göre karar verilmesinin gerekip gerekmediği noktasında toplanmaktadır.

Bilindiği üzere 30.06.2010 tarihinde yayımlanan 5999 Sayılı Kamulaştırma Kanunu'nda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun ile 2942 Sayılı Kamulaştırma Kanunu'na eklenen geçici 6.maddede;

“Kamulaştırma işlemleri tamamlanmamış veya kamulaştırması hiç yapılmamış olmasına rağmen 9/10/1956 tarihi ile 4/11/1983 tarihi arasında fiilen kamu hizmetine ayrılan veya kamu yararına ilişkin bir ihtiyaca tahsis edilerek üzerinde tesis yapılan taşınmazlara veya kaynaklara kısmen veya tamamen veyahut irtifak hakkı tesis etmek suretiyle malikin rızası olmaksızın fiili olarak el konulması sebebiyle, malik tarafından ilgili idareden tazminat talebinde bulunulması halinde, öncelikle uzlaşma yoluna gidilmesi esastır.”

6.fıkra da; “ İdare ve malik arasında uzlaşma sağlanamadığı takdirde, uzlaşmazlık tutanağının tanzim edildiği veya ikinci fıkradaki sürenin uzlaşmaya davet olmaksızın sona erdiği tarihten itibaren üç ay içerisinde malik tarafından sadece tazminat davası açılabilir. ” hükmü getirilmiştir.

Madde metnine bakıldığında kamulaştırmasız el atmada mülkiyet hakkı ihlal edilen kimsenin tazminat istemesi halinde, öncelikle uzlaşma yoluna gidileceği belirtilmektedir.
Öte yandan, 16.05.1956 Tarih, 1954/1 Esas, 1956/7 Karar sayılı Yargıtay İçtihatı Birleştirme Kararında da belirtildiği üzere kamulaştırmasız el atma halinde, dilenirse el atmanın önlenmesi davası açılabilecektir.

Öyle ise, kamulaştırmasız el atma halinde tazminat veya el atmanın önlenmesi davası açılmasına engel bulunmamaktadır.

Kaldı ki, 5999 sayılı yasa ile getirilen geçici 6.maddenin 6.fıkrasının 1.cümlesinde yer alan “...sadece tazminat davası açılabilir.” cümlesindeki “sadece” ibaresi de Anayasa Mahkemesi'nin 01.11.2012 tarih, 2012/169 Karar sayılı ilamı ile iptal edilmiş, ancak iptal kararı henüz yürürlüğe girmemiştir.

Somut olayda; davacı yan, maliki olduğu 351 parsel sayılı taşınmazdan davalılar tarafından sulama kanalı geçirmek suretiyle, taşınmazına kamulaştırmasız el atıldığı iddiası ile mülkiyet hakkına dayalı olarak el atmanın önlenmesi isteminde bulunduğuna, tazminat istemediğine göre, eldeki davada tazminat istemi halinde gözetilecek olan 2942 sayılı Kamulaştırma Kanunu'na 5999 sayılı yasa ile eklenen geçici 6.maddenin uygulama olanağı bulunmamaktadır.

Yerel Mahkemenin direnme kararı bu yöne ilişkin olarak yerindedir.

Ne var ki, işin esasına yönelik diğer temyiz itirazları Özel Dairece inlenmemiştir.

SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle, DİRENME UYGUN OLUP; Dahili Davalı DSİ vekilinin işin esasına yönelik diğer temyiz itirazlarının incelenmesi için dosyanın 5. HUKUK DAİRESİ’NE GÖNDERİLMESİNE, 6217 sayılı Kanunun 30.maddesi ile 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’na eklenen “Geçici madde 3” atfıyla uygulanmakta olan 1086 sayılı HUMK’nun 440. maddesi uyarınca karar düzeltme yolu kapalı olmak üzere 30.01.2013 gününde oyçokluğu ile karar verildi.
Old 29-01-2016, 18:12   #16
AvukatG34

 
Varsayılan Dava açma süresini kaçırıp başkasının açtığı davaya dahil olmak

Sayın üyeler, İdare'nin el atma kararına itiraz süresini kaçırmış bulunmaktayım. Bu sorunu aşmak için ithalatçı firmanın idareye açtığı davaya katılmak istiyorum. Bunu nasıl yapabilirim ?

Şimdiden görüşleriniz için teşekkür ederim.
Saygı ve sevgi ile.
Old 30-01-2016, 19:49   #17
Mozkul

 
Varsayılan

İYUK da müdahaleye ilişkin hükümler yer almadığından HMK hükümleri uygulanmaktadır. Son zamanlarda bu itibarla idari yargıda dava tarafı olmayan ancak ilgisi bulunan kişilere davalar ihbar edilmektedir. Ancak İYUK'da ve idari yargı kararlarıyla oluşturlan uygulama uyarınca Asli müdahale kabul edilmemektedir. Sizde dilerseniz HMK 66 hükmü mucibince davacı yanında fer'i müdahil olarak davaya dahil olabilirsiniz. Eğer siz dava konusu hak üzerinde asli hakkınız olduğunuz iddia ediyorsanız terditli olarak hem HMK 65 ve hem de kabul edilmemesi halinde ise hem de HMK 66 uyarınca müdahale talebinde bulunabilirsiniz.

iyi çalışmalar
Yanıt


Şu anda Bu Konuyu Okuyan Ziyaretçiler : 1 (0 Site Üyesi ve 1 konuk)
 
Konu Araçları Konu İçinde Arama
Konu İçinde Arama:

Detaylı Arama
Konuyu Değerlendirin
Konuyu Değerlendirin:

 
Forum Listesi

Benzer Konular
Konu Konuyu Başlatan Forum Yanıt Son Mesaj
Davacı vekili tarafından davaya dahil edilme üye21665 Meslektaşların Soruları 1 28-10-2008 10:54
yasal mal rejimi içinde bulunan ltd şti nasıl hesaba dahil olur? üye14072 Meslektaşların Soruları 5 13-07-2008 09:23
İddianamede yer verilmeyen suçların davaya dahil edilmesi? çınar Meslektaşların Soruları 8 01-06-2007 13:01
Komşudaki yangın nedeniyle maddi tazminat - Husumet - davaya dahil etme bozoli Meslektaşların Soruları 2 01-06-2007 08:32
Muvazaa davasında, gayrimenkulü devralan şahısların davaya dahil edilmesi soliciter Meslektaşların Soruları 3 12-04-2007 16:19


THS Sunucusu bu sayfayı 0,09321904 saniyede 14 sorgu ile oluşturdu.

Türk Hukuk Sitesi (1997 - 2016) © Sitenin Tüm Hakları Saklıdır. Kurallar, yararlanma şartları, site sözleşmesi ve çekinceler için buraya tıklayınız. Site içeriği izinsiz başka site ya da medyalarda yayınlanamaz. Türk Hukuk Sitesi, ağır çalışma şartları içinde büyük bir mesleki mücadele veren ve en zor koşullar altında dahi "Adalet" savaşından yılmayan Türk Hukukçuları ile Hukukun üstünlüğü ilkesine inanan tüm Hukukseverlere adanmıştır. Sitemiz ticari kaygılardan uzak, ücretsiz bir sitedir ve her meslekten hukukçular tarafından hazırlanmakta ve yönetilmektedir.