Ana Sayfa
Kavram Arama : THS Google   |   Forum İçi Arama  

Üye İsmi
Şifre

Hukuk Haberleri Hukuk Haberleri, duyuruları, güncel hukuki gelişmeler. [Haber Ekleyin]

İcra Dairelerinde Borçluya Serbest Meslek Makbuzu Kesilecek

Yanıt
Old 07-12-2006, 12:24   #1
Av. Murat ÇETİNKAYA

 
Varsayılan İcra Dairelerinde Borçluya Serbest Meslek Makbuzu Kesilecek

Maliye Bakanlığı 23.2.2006 tarihli Resmi Gazete'de yayımladığı 356 sayılı Vergi Usul Kanunu Genel Tebliği'nde üç konuya ilişkin olarak düzenlemelerde bulunmuştur. Bu konular sırasıyla şehirler arasında karayoluyla yapılan yolcu taşıma işlerinde belge düzeni (A maddesi), icra dairelerince alacaklı taraf avukatına ödenmesine karar verilen vekalet ücretlerinin belgelendirilmesi (B maddesi) ve uzlaşma komisyonlarının yetkisidir (C maddesi).

Bu genel tebliğ maddesinde bakanlık, uygulamada icra dairelerince borçludan alınarak, müvekkili adına takibat yapan alacaklı taraf avukatına ödenmesine karar verilen avukatlık (vekalet) ücretlerinin belgelendirilmesi hususunda tereddüde düşüldüğü gerekçesi ile bu konuda uyulması gereken kuralları açıklamış, ancak bu açıklamasını söz konusu kurallara uyulmasını önce zorunlu kılmakla, sonra yaptırımı göstermek suretiyle, bağlayıcı niteliğe büründülmüştür.

Söz konusu genel tebliğ açıklamasına göre, "İcra dairelerince borçludan alınarak müvekkili adına takibat yapan alacaklı taraf avukatına ödenmesine karar verilen avukatlık (vekalet) ücretinin avukata ödendiği anda, avukat tarafından borçlu adına en az 2 nüsha serbest meslek makbuzu düzenlenecek ve makbuzun avukatta kalan nüshasına da icra dairesince ödemenin yapılmış olduğuna dair bir şerh düşülerek, ödemeyi yapan memur tarafından (sicil numarası da yazılarak) imzalanacaktır. Bu belirtilen şekilde yetkili memura imzalattırılmadığı tespit edilen her bir serbest meslek makbuzu için ayrı ayrı Vergi Usul Kanunu'nun 352-II/7'nci maddesine göre söz konusu avukat adına usulsüzlük cezası kesilecektir."

Avukatların dava veya icra takiplerinde haklı çıkmaları dolayısıyla ihtilafın karşı tarafından yasalar uyarınca tahsil ettikleri meblağların gelir vergisi ve katma değer vergisi karşısındaki durumu zaten tartışmalı iken çıkartılan bu genel tebliğ ile getirilen bu düzenleme, uygulamada pek çok sıkıntı ve duraksamalara yol açmıştır. Gerek bu duraksama ve sıkıntılar gerekse icra dairelerinin farklı farklı uygulamalar yapması dolayısıyla da konu, aynı zamanda pek çok özelgeye de konu olmuştur.

Yukarıda yazdığımız satırlara 31 Temmuz 2006 tarihli DÜNYA Gazetesi'ndeki yazımızda da yer vermiş ve anılan yazımızda söz konusu genel tebliğ düzenlemesinin hem yasal düzenlemelerle çelişmesi hem de bakanlığın yetkisi dışına taşılarak getirilmiş olunması dolayısıyla, pek çok baro (bilebildiğimiz kadarı ile İstanbul, Ankara, İzmir ve Tekirdağ baroları) tarafından iptal davasına konu edildiğini duyurmuştuk. Yine o yazımızda Danıştay 4. Dairesi'nin E. 2006/2026 sayılı dosya kapsamında 20.6.2006 tarihli ara kararı ile 356 sayılı genel tebliğin konumuza ilişkin (B) maddesinin yürütülmesini durdurulduğunu da yazmıştık. Ayrıca söz konusu yürütmeyi durdurma kararını, bütün baroları ve pek çok avukatı yakından ilgilendirmesi dolayısıyla gerekçesi ile birlikte aktarmıştık. Kararda özetle; "213 sayılı kanunun 238 ve 237. maddelerinde serbest meslek makbuzlarına ilişkin ayrıntılı düzenlemelere yer verilmiş, serbest meslek makbuzunun hangi şartlarda kime ve nasıl düzenleneceği açıkça gösterilmiş, ihtiva etmesi gereken bilgiler tek tek sayılmıştır. Buna göre serbest meslek makbuzu, ancak müşteri adına düzenlenebilecek ve sadece avukat tarafından imzalanması yeterli olacaktır. Maliye Bakanlığı'na kanunla açıkça düzenlenmiş olan bu konuda yeni bir düzenleme yapması konusunda yetki verilmiş olduğu düşünülemez. Bu durumda, serbest meslek makbuzuna ilişkin yasal düzenlemeler arasında yer almayan ve kanunda belirtildiği şekilde avukatın müşterisi olmayan karşı taraftan icra kanalı ile tahsil ettiği paralar için serbest meslek makbuzu düzenlemesi ve bunun icra memuru tarafından imzalanması zorunluluğu getirilmesi ve bu uygulamanın yaptırımı olarak usulsüzlük cezası öngörülmesi, kanunla idareye tanınan yetkinin aşılması anlamına geldiğinden, 356 sıra nolu Vergi Usul Kanunu Genel Tebliği'nin dava konusu edilen bölümünde yasaya uyarlık görülmemiştir" şeklinde gerekçe oluşturulmuştu.

Konuya ilişkin bu kadar aktarımdan sonra, bu konudaki gelişmeleri de duyurmak şart oldu.

Danıştay 4. Dairesi'nce verilen bu yürütmeyi durdurma kararına Maliye Bakanlığı'nca yapılan itirazı görüşen Danıştay Vergi Dava Daireleri Kurulu, 2006/14 sayı ve 16.8.2006 tarihli kararı ile itirazı kabul ederek, yürütmeyi durdurma kararını kaldırmıştır. İtirazı kabul eden Dava Daireleri Kurulu kararının gerekçesinde, esasa ve konuya ilişkin bir tartışmaya girilmemiş, sadece yürütmeyi durdurma kararının verilebilmesi için idari Yargılama Usulü Kanunu'nun 27. maddesinde aranan koşulların davada oluşmadığı gerekçesine yer verilmiştir. Ancak kararda, bu sebeplerin oluşmadığı yargısının ne gerekçeye dayandığı da açıklanmamıştır.

Dolayısıyla bu karardan sonra, genel tebliğ düzenlemeleri yeniden uygulanma yeteneğine kavuşmuştur.

Ben bu son kararı, tesadüfen karşılaştığımız vergi denetmeni Levent Küçük'ün uyarısı ve bir örneğini tarafıma iletmesi sonucu öğrendim. Kendisine teşekkür ederim. Haberim yoktu. Hemen de sizlere duyurdum. Nitekim daha sonra bazı icra dairelerine sordum. Onların da haberleri yok. Zaten ilk kararı da, tesadüfen duyarak, Tekirdağ Barosu'ndan telefon ricası ile temin ederek duyurabilmiştim.

Bu vesile ile de farklı bir konuyu tartışmaya açmak istiyorum. Biz sokaktaki insanlar olarak, yargı mercilerinin, özellikle düzenleyici işlemlerle ilgili kararlarını nasıl öğreneceğiz? Öğrenilmeyen bir iptal davası kararına nasıl uyacağız, bu kararlar bilinmeden nasıl bağlayıcılık taşıyacak.

Nitekim, serbest bölgelerle ilgili olarak bir genel tebliğ için verilen yürütmeyi durdurma kararına da ulaşmak mümkün değildir.

Bu karara, ne yargının (Danıştay'ın) web sayfasından, ne de yürütme ve idarenin (Başbakanlık, Maliye Bakanlığı ve Gelir İdaresi Başkanlığı) web sayfalarından ulaşmak mümkün. Hukuk devletinde ulaşılamayan yargı kararı olur mu? Yargının ve yargılamanın aleniği, sadece duruşma salonunun kapısının herkese açık tutulması mıdır, yoksa "adil yargılanma ilkesi" ışığı altında kararların da aleni ve ulaşılabilir olması mıdır? Galiba bu konuların tartışılması zamanı gelmiş ve geçmektedir. Bu konuya sahip çıkması, tartışması ve talep unsuru oluşturması gerekenlerin başında ise her halde önce barolar ve sonra TÜRMOB gelmektedir.

Yargının, özellikle genel - düzenleyici işlemle ilgili iptal veya yürürlüğü ilgilendiren kararlarının, -önemlilerinin değil- tamamının özel olarak yayınlanması, hukuk devleti ilkesinin yaşama aktarılması açısından bir zorunluluktur.
Old 08-12-2006, 10:44   #2
Av. Murat ÇETİNKAYA

 
Varsayılan

Hukuk sitesinde mesleğimiz adına yaşanılan hukuksuzluklara yorum yapacak bir tane dahi meslektaş olmaması gerçekten acı verici.
Old 04-09-2007, 19:56   #3
av.beyşehirli

 
Varsayılan Borçluya serbest meslek makbuzu kesilecek.

icra dairelerinde serbest meslek makbuzu kesilsin ancak neden borçluya kesiliyor? bunu anlamak mümkün değil.Vergi usul kanunu serbest meslek makbuzunun müşteriye kesileceğini açıkça yazmış.Borçlu, avukatın müşterisi değilken Yasaya aykırı tebliğ ve yargı kararı olurmu?
Danıştay 4.Daire 2006/2007Esas ve 2007/850 sayılı kararı ile İstanbul barosunun iptal talebini reddetti.
Bu durumda ne olacak.?
Vekalet ücreti icra takibinde taraflar arasındaki ilişkide takibi kesinleşen alacaklı asile aittir.
Bu kurala göre Avukat ücretini yalnızca müvekkilinden alır.
Alacaklı müvekkil ile avukatı arasındaki ilişkide ise ücret avukata aittir.
Avukat parayı borçludan tahsil eder ancak teorik anlamda müvekkiline bu parayı öder.Müvekkil ise serbest meslek makbuzu karşılığında parayı avukatına verir.
Borçludan bu parayı tahsil ettiği zaman kazanç elde eden kişi alacaklı asil olsa gerektir.Bu nedenle borçluya bir belge verilecekse bu belgeyi asilin borçluya tahsil makbuzu,fatura,dekont v.s. biçimlerde düzenlemesi gerekmektedir.
Fakat Danıştay , makbuzun avukat tarafından borçluya kesilmesi hükmünü verirken bir çelişkiye düşmektedir.
Old 04-09-2007, 21:39   #4
Muhsin KOÇAK

 
Varsayılan

Herkese iyi çalışmalar diliyorum,
işimize gelmezse de danıştayın vermiş olduğu karar doğrudur bence;
" bence" nin gerekçesini sorgulayacak olursak, VUK 3'üncü maddesinde " Vergi kanunları lafzı ve ruhu ile hüküm ifade eder. Lafzın açık olmadığı hallerde vergi kanunlarının hükümleri, konuluşundaki maksat, hükümlerin kanunun yapısındaki yeri ve diğer maddelerle olan bağlantısı gözönünde tutularak uygulanır. " hükükmü ile gelir vergisi kanununun kazanç ve iratların mükellefi, kazancınn tespit şekilleri ile birlikte kanunun serbest meslek kazancı ile ilgili 65 ve 68'inci maddelerini bir hukukçu olarak Vergi Hukukunun özünden yola çıkarak olayı yorumlayalım, serbest meslek faaliyeti karşılığı olarak alınan ücreti vekalet müvekkilden tahsil edilir Burada kanun maddelerini tek tek saymak yerine olayın sadece gerekçesini oluşturacak "özü" üzerinde görüşlerimi belirtmek istiyorum
kanun emriyle borçlu ya da davalı ayrıca haksız hareketinden dolayı vekalet ücretini ödemeye hükmedilmekte, dolayısıyla müvekkil ile kurulan velalet sözleşmesinden bağışık olarak bir alacak doğmuş olur bu alacağı hakkeden bir serbest meslek erbabı ve bu kazanc da da serbest meslek kazancıdır.
VUK nununda düzenlenen serbest meslek makbuzu, serbest meslek erbabına ödemeyi yapan kişi adına düzenlenir, bunlardan birisi iradi olarak vekalet aktiyle bağlı olduğu müvekkili, müşterisi ya da serbest meslek faaliyetinden yararlanan her hangi bir kişi ya da kurum,
tartışma konusu olan ikincisi ise, Avukatların dava veya icra takiplerinde haklı çıkmaları dolayısıyla ihtilafın karşı tarafından yasalar uyarınca tahsil ettikleri meblağlar vardır ki o da icra dairelerine ödenmiş ve kaynağı kanun emri olan, haksız ya da aleyhine sonunçalan davadan dolayı karşı taraf vekiline ödemekle yükümlü tutulan davalının ödeyeceği ücrettir.
Netice itibariyle bir gelir niteliğini taşımakla birlikte, müvekkil ile anlaşılan ücret haricinde bir ücret niteliğini taşımaktadır. vergi kanunlarımızdaki özün önceliği ilkesinden hareketle, bu geliri sağlayan kaynak her kim olursa olsun ödeme yapılan ( tahsil eden ) kişinin mamelekinde bir değer artışı sağlayacaktır. Tam tersi olarak ödemeyi yapanın kendi mamelekinde bir değer azalması olacaktır.
Gelir vergisi kanununda " kazanç ve iratlar gelirin tespitinde gerçek ve safi değerleri ile nazara alınırlar" ( GVK Md 2 Son fıkra), şayet itiraz edildiği üzere makbuz müvekkil adına düzenlenmiş olsa, müvekkilin ödemediği, mamelekinde bir eksilmeye neden olmadığı bir gider belgesine istinaden haksız şekilde bir gider kaydı elde etmiş olacak ve yapmadığı bir harcamayı kazancından indirmiş olup kazancın gerçek değerinden uzaklaşmış olacak ve şahsında bir vergi kaybına sebebiyet vermiş olmakla birlikte mamelekinde bir artış meydana gelmiş olacaktır.
Böyle bir uygulama vergi hukunun özüne aykırılık teşkil edecektir. henüz danıştayın kararını görmemiş olmamla beraber muhtelemen bu ve benzeri gerekçeler deyatları ile ileri sürülmüştür.
İşte bu ve benzeri ifadelerden hareketle de olsa karşı tarafa Geliri sağlayan, ödeme veya harcamayı yapan her kim olursa olsun mamelekindeki azalışı gider olarak indirimine izin verilen niteliklerde ise, yani iş ile ilgili olmak şartıyla kanun emrine istiaden ödenen zarar ziyan ya da tazminat hükmünde bir ödeme olması halinde ise (GVK Md 40 ) kayıtlarına gider olarak alması gerekecektir, şayet vergi mükellefiyeti olmayan,vergiden muaf bir kişi ise mamelekinde meydana gelen bir azalma ve ödemeyi bizzat yapan ve avukata geliri sağlanan kaynak olduğundan dolayı ,ödemeyi yapan kişi ya da kurum adına serbest meslek makbuzu düzenlenmesi gerekir. Bu yönden danıştayın verdiği kararın doğru bir karar olduğunu düşünüyorum işimize gelmezse de...
Bence sorun şimdilik bu değil.
sorun, vergi idaresinin bu uygulamadan dolayı meydana çıkabilecek aksaklıkları nasıl gidereceğidir.
Zira, icra dosyasına ödemekle yükümlü tutulan miktarın net mi brüt mü kabul edileceği hususu, gelir vergisi kanununun 94 maddesinin tevkifat yapma noktasındaki hükmünün uygulaması bakımından yaşanacak sıkıntılarla ilgili olacaktır. Serbest Meslek Makbuzu adına düzenlenecek gerçek kişi ya da kurum şayet vergi mükellefi ise, bu ücret üzerinden GVK 94 maddesine göre vergi tevkifatının yapılması için,
Tutar netten brüte iblağ edilerek brüt tutarın GVK 94 maddesi hükmüne göre vergi tevkifat ve kdv matrahını teşkil etmek suretiyle brüt tutar üzerinden hem KDV hem de Gelir vergisi stopajı hesaplanması ve net tutarı teşkil eden dosyadaki miktarın tahsil edilimesi gerekecek.
Avukatın vergi mükellefi olan kişi ya da kurum adına düzenleyeceği serbest meslek makbuzunda aldığı ücret üzerinden GVK 94 Maddesi hükmüne istinaden vergi kesintisi yapılmaması halinde, olası bir incelemede tenkit edilecektir. gerçi anılan kanun maddesinde kimlerin vergi kesntisi yapmak zorunda olduğu tadadi olarak sayılmıştır. Ancak avukatların almış oldukları serbest meslek faaliyetleri karşılığı bedel üzerinden ödemeyi yapan kişi ya da kurumun sorumlu sıfatıyla kesinti yapması kanun hükmüdür.
Bu noktada sorumlu sıfatıyla vergi kesintisi yapmakla yükümlü olan avukat olmayıp ödemeyi yapan kişi olduğu tartışmasız, icra dosyasına yatırılan tutar, net tutar sayılması gerekeceğinden sorumlu sıfatıyla icra dosyasına para yatıran kişi sorumlu sayılması gerekecektir.
işte bu gibi sorunlarla karşılaşmamız muhtemeldir.
Peki,tevkif suretiyle kesilecek bu vergiyi kim ve nasıl ödeyecek, ödenmemesinden ziyade tahakkuk ettirilmemesi halinde kanunun 121 maddesinde mahsup işleminin idare tarafından kabul edilip edilmeyeceği, beyanname üzerinden vergi tevkifatının mahsub edilebilmesinde her hangi bir belge aranmamakla beraber( sadece tevkifat listesi yeterli görülmekte ), doğacak olan mahsup fazlalığının iade veya diğer borçlara mahsubunun talep edilmesi halinde idare tarafından vergi tevkifatına ilişkin tahakkuk belgeleri istenmektedir. tanzim edilip icra memurluğu nezdindeki dosyada ibraz edilen belgenin, adına düzenlenen kişi ya da kuruma verilip verilmediğinin anlaşılması ve şayet verilmiş ise bu serbest meslek makbuzunda belirtilen gelir vergisi kesnintisinin tahakkuk ettiririp ettirilmediği ancak vergi dairelerindeki verilen muhtasar beyannamelerden tespit edilmesi ile mümkündür. Borçlu kişi ya da bu ödemeyi yapan kişinin tevkif edilen/edilmesi gereken vergiyi ,vergi dairesine bildirmemesi, tahakkuk ettirmemesi halinde Serbest Meslek Makbuzunu düzenleyen serbest meskek erdabının mahsup ya da nakden iade talepleri nasıl ve hangi şartalarla kabul ya da reddedilecek .
Maliye idaresinin konu ile ilgili tebliğde gerek düzeltme ve gerekse kanunun 94 'üncü maddesinde belirtilen vergi oranını " sıfır" olarak tespitine ilişkin bakanlar kurulu kararıyla sorunu çözebileceği düşüncesindeyim.
Yanıt


Şu anda Bu Konuyu Okuyan Ziyaretçiler : 1 (0 Site Üyesi ve 1 konuk)
 
Konu Araçları Konu İçinde Arama
Konu İçinde Arama:

Detaylı Arama
Konuyu Değerlendirin
Konuyu Değerlendirin:

 
Forum Listesi

Benzer Konular
Konu Konuyu Başlatan Forum Yanıt Son Mesaj
Karşı Tarafa Yüklenecek Ücret İçin Serbest Meslek Makbuzu Kesilmeli Mi ? VARTO'LU Meslektaşların Soruları 12 23-06-2016 19:16
Borçlu Adına Serbest Meslek Makbuzu Kesmeye "Dur" Dendi! VARTO'LU Hukuk Haberleri 34 26-04-2012 00:48
Serbest Meslek Faaliyetinde Katma Değer Vergisi Hangi Anda Doğar? Av.Ergün Vardar Meslektaşların Soruları 5 02-12-2007 23:45


THS Sunucusu bu sayfayı 0,02744889 saniyede 14 sorgu ile oluşturdu.

Türk Hukuk Sitesi (1997 - 2016) © Sitenin Tüm Hakları Saklıdır. Kurallar, yararlanma şartları, site sözleşmesi ve çekinceler için buraya tıklayınız. Site içeriği izinsiz başka site ya da medyalarda yayınlanamaz. Türk Hukuk Sitesi, ağır çalışma şartları içinde büyük bir mesleki mücadele veren ve en zor koşullar altında dahi "Adalet" savaşından yılmayan Türk Hukukçuları ile Hukukun üstünlüğü ilkesine inanan tüm Hukukseverlere adanmıştır. Sitemiz ticari kaygılardan uzak, ücretsiz bir sitedir ve her meslekten hukukçular tarafından hazırlanmakta ve yönetilmektedir.