Ana Sayfa
Kavram Arama : THS Google   |   Forum İçi Arama  

Üye İsmi
Şifre

Meslektaşların Soruları Hukukçu meslektaşların hukuki nitelikte sorularını birbirlerine yöneltecekleri mesleki yardımlaşma forumu. SADECE hukuk fakültesi mezunları ile hukuk profesyonellerinin (bilirkişi, icra müdürü vb.) yazışmasına açıktır. [Yeni Soru Sorun]

Kısıtlının önceki borçlanmalarının durumu ne olur?

Yanıt
Old 04-03-2008, 18:17   #1
Brusk

 
Varsayılan Kısıtlının önceki borçlanmalarının durumu ne olur?

Değerli arkadaşlar müvekkilimizin oğlu hakkında bir takım ciddi ruhsal sıkıntıları sebebiyle kısıtlanması istemiyle dava açma hazırlığı içindeyim. Eldeki tıbbi verilere göre kısıtlı adayının vesayet altına alınacağı nerdeyse kesin. Benim bu konuda nerak ettiğim ve kafama takılan. bu kişinin kısıtlanma kararından önceki borçlanmaları için ne yapılabilir? örneğin son iki yıl içinde imzaladığı onlarca senet var ve kesinlikle bu senleri imzalarken temyiz kudretinden yoksun bir halde imzalamıştır bu senetleri
Old 04-03-2008, 18:33   #2
Sinerji Hukuk Yazılımları

 
Varsayılan

T.C. YARGITAY
1.Hukuk Dairesi

Esas: 2005/12086
Karar: 2005/12334
Karar Tarihi: 22.11.2005

ÖZET: Dava, ehliyetsizlik hukuksal nedenine dayalı tapu iptali-tescil isteğine ilişkindir. Ayırtım gücü bulunmayan kimsenin geçerli bir iradesinin bulunmaması nedeniyle, kanunda gösterilen ayrık durumlar saklı kalmak üzere, yapacağı işlemlere sonuç bağlanamayacağından karşı tarafın iyi niyetli olması o işlemi geçerli kılmaz.

(4721 S. K. m. 9, 10, 13, 15, 409) (1086 S. K. m. 286)

Taraflar arasında görülen davada;

Davacı vasisi, mahcur Rabia ile davalı Muzaffer'in karıkoca olduğunu, davalı Muzaffer'in eşi aleyhine akıl hastalığı nedeniyle boşanma davası açtığını, ancak bundan kısa bir süre önce akıl hastası eşini tapu dairesine götürerek ½'şer paylarla adlarına kayıtlı 368 ada 47 parsel sayılı taşınmazdaki bağımsız bölümü danışıklı olarak diğer davalılar Bahtiyar Bul ve Emine Bul'a sattığını ileri sürüp davacı Rabia Saraç'a ait ½ payın satışının iptali ile adına tescilini istemiştir.

Davalı Muzaffer, bu davada kendisine husumet yönetilemeyeceğini, davacının kendi payını davalı Emine Bul'a sattığını, davalılar Emine ve Bahtiyar ise, davacının payını Emine'ye satması nedeniyle Bahtiyar hakkında açılan davanın husumetten reddi gerektiğini, davacı veya eşi ile aralarında akrabalık bağı olmadığı gibi birbirlerini de tanımadıklarını, işlem tarihine yakın tarihli davacının ayırt etme gücüne sahip olduğunu gösteren doktor raporu bulunduğunu, taşınmazı tapu kaydına güvenerek iyi niyetle satın aldıklarını bildirip davanın reddini savunmuşlardır.

Mahkemece, davalılar Muzaffer ve Emine'nin kayıtla ilgilerinin bulunmadığı gerekçesiyle haklarındaki davanın reddine, işlem tarihinde davacının hukuki ehliyete sahip olmadığı gerekçesiyle davalı Bahtiyar aleyhine açılan davanın kabulüne karar verilmiştir.

Karar, davalı Bahtiyar Bul Vekili tarafından süresinde duruşmalı temyiz edilmiş olmakla, duruşma günü olarak saptanan 21/11/2005 Salı günü için yapılan tebligat üzerine temyiz eden vekili avukat Adnan Topaloğlu geldi. Davetiye tebliğine rağmen temyiz edilen vekili avukat gelmedi, yokluğunda, duruşmaya başlandı, süresinde verildiği ve kayıt olunduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra gelen vekillerin sözlü açıklamaları dinlendi, duruşmanın bittiği bildirildi, iş karara bırakıldı, bilahare Tetkik Hakimi Senem Altınbulak tarafından düzenlenen rapor okundu, düşüncesi alındı. Dosya incelendi, gereği görüşülüp düşünüldü:

Karar

Dava, ehliyetsizlik hukuksal nedenine dayalı tapu iptali-tescil isteğine ilişkindir.

Mahkemece, davanın kabulüne karar verilmiştir.

Dosya içeriğinden, toplanan delillerden; 28.10.2003 tarihinde vesayet altına alınan davacının, çekişme konusu 47 parsel sayılı taşınmazdaki binada bulunan 7 no'lu bağımsız bölümdeki ½ payını 30.5.2003 tarihli akitle davalı Bahtiyar'a satış yoluyla temlik ettiği görülmektedir.

Davacı vasisi, eldeki davada anılan temlikin mahcurun ehliyetsizliği nedeniyle geçersiz olduğunu ileri sürerek tapu iptali ve tescil isteğinde bulunmuştur.

Bilindiği üzere; davranışlarının, eylem ve işlemlerinin sebep ve sonuçlarını anlayabilme, değerlendirebilme ve ayırdedebilme kudreti (gücü) bulunmayan bir kimsenin kendi iradesi ile hak kurabilme, borç (yükümlülük) altına girebilme ehliyetinden söz edilemez. Nitekim Medeni Kanunun <fiil ehliyetine sahip olan kimse, kendi fiilleriyle hak edinebilir ve borç altına girebilir> biçimindeki 9. maddesi hükmüyle hak elde edebilmesi, borç (yükümlülük) altına girebilmesi, fiil ehliyetine bağlamış. 10. maddesinde de, fiil ehliyetinin başlıca koşulu olarak ayırtım gücü ile ergin (reşit) olmayı kabul ederek <ayırt etme gücüne sahip ve kısıtlı olmayan bir ergin kişinin fiil ehliyeti vardır.> hükmünü getirmiştir. <Ayırtım gücü> eylem ve işlev ehliyeti olarakda tarif edilerek aynı yasanın 13. maddesinde <yaşının küçüklüğü yüzünden veya akıl hastalığı, akıl zayıflığı, sarhoşluk yada bunlara benzer sebeplerden biriyle akla uygun biçimde davranma yeteneğinden yoksun olmayan herkes bu kanuna göre ayırt etme gücüne sahiptir.> denmek suretiyle açıklanmış, ayrıca ayırtım gücünü ortadan kaldıran önemli nedenlerden bazılarına değinilmiştir. Önemlerinden dolayı bu ilkeler, söz konusu yasa ile öteki yasaların çeşitli hükümlerinde de yer almışlardır.

Hemen belirtmek gerekir ki, Medeni Kanununun 15. maddesinde de ifade edildiği üzere, ayırtım gücü bulunmayan kimsenin geçerli bir iradesinin bulunmaması nedeniyle, kanunda gösterilen ayrık durumlar saklı kalmak üzere, yapacağı işlemlere sonuç bağlanamayacağından karşı tarafın iyi niyetli olması o işlemi geçerli kılmaz. (Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararı 11.6.1941 tarih 4/21)

Yukarıda sözü edilen ilkelerin ve yasa maddelerinin ışığı altında olaya yaklaşıldığında bir kimsenin ehliyetinin tespitinin şahıs ve mamelek hukuku bakımından doğurduğu sonuçlar itibariyle ne kadar büyük önem taşıdığı kendiliğinden ortaya çıkar. Bu durumda, tarafların gösterecekleri, tüm delillerin toplanılması tanıklardan bu yönde açıklayıcı, doyurucu somut bilgiler alınması, varsa ehliyetsiz olduğu iddia edilen kişiye ait doktor raporları, hasta müşahede kağıtları, film grafiklerinin eksiksiz getirtilmesi zorunludur. Bunun yanında, her ne kadar HUMK.nun 286 maddelerinde belirtildiği gibi bilirkişinin <rey ve mutaalası> hakimi bağlamaz ise de, temyiz kudretinin yokluğu, yaş küçüklüğü, akıl hastalığı, akıl zayıflığı, sarhoşluk gibi salt biyolojik nedenlere değil, aynı zamanda bilinç, idrak, irade gibi psikolojik unsurlara da bağlı olduğundan, akıl hastalığı, akıl zayıflığı gibi biyolojik ve buna bağlı psikolojik nedenlerin belirlenmesi, çok zaman hakimlik mesleğinin dışında özel ve teknik bilgi gerektirmektedir.

Hele ayırt etme gücünün nisbi bir kavram olması kişiye eylem ve işleme göre değişmesi bu yönde en yetkili sağlık kurulundan, özellikle Adli tıp kurumundan rapor alınmasını da gerekli kılmaktadır. Esasen Medeni Kanunun 409/2 maddesi akıl hastalığı veya akıl zayıflığının bilirkişi raporu ile belirleneceğini öngörmüştür.

Dosyada mevcut raporların temlik tarihi bakımından davacının tasarruf ehliyetine sahip olup olmadığı yolunda açık bir tespiti içermediği anlaşılmaktadır.

Hal böyle olunca, yukarıda açıklanan ilkeler ve yasa hükümleri çerçevesinde bir araştırma yapılarak tüm delillerin birlikte değerlendirilip sonucuna göre bir karar verilmesi gerekirken, eksik inceleme ile yazılı olduğu üzere hüküm kurulması isabetsizdir. Davalının temyiz itirazları yerindedir. Kabulü ile hükmün belirtilen nedenlerden ötürü, HUMK.nun 428. maddesi gereğince BOZULMASINA, 4.12.2004 tarihinde yürürlüğe giren avukatlık ücret tarifesinin 14. maddesi gereğince gelen temyiz eden vekili için 400,00 YTL. duruşma avukatlık parasının temyiz edilenden alınmasına, peşin alınan harcın temyiz edene iade edilmesine, 22.11.2005 tarihinde oybirliği ile karar verildi.(¤¤)

Sinerji Mevzuat ve İçtihat Programları
**************************************
Old 05-03-2008, 00:41   #3
MASSAN

 
Varsayılan

Aynı durum ie ilgili davam vardı.Kısıtlamadan önce borç yapan kişi kısıtlandıktan sonra yaptığı borçlar geçersiz,fakat kısıtlanmadan öncekiler geçerli olduğu gerekçesiile davamız reddedildi.
Old 05-03-2008, 11:29   #4
Av.H.AtılAyaydın

 
Varsayılan

" kesinlikle bu senetleri temyiz kudretinden yoksun olarak imzalamıştır" demişsiniz, bu ifadenize katılamayacağımı söylemek zorundayım, üstteki yargıtay kararında ; ".......Hele ayırt etme gücünün nisbi bir kavram olması kişiye eylem ve işleme göre değişmesi bu yönde en yetkili sağlık kurulundan, özellikle Adli tıp kurumundan rapor alınmasını da gerekli kılmaktadır. Esasen Medeni Kanunun 409/2 maddesi akıl hastalığı veya akıl zayıflığının bilirkişi raporu ile belirleneceğini öngörmüştür......" denmektedir.

Bence buradan şu sonuç çıkmaktadır. Medeni Kanununun 15. maddesinde ifade edilen , "ayırtım gücü bulunmayan kimsenin geçerli bir iradesinin bulunmaması nedeniyle, kanunda gösterilen ayrık durumlar saklı kalmak üzere, yapacağı işlemlere sonuç bağlanamayacağından karşı tarafın iyi niyetli olması o işlemi geçerli kılmaz." hükmünün uygulanabilmesi için, temyiz kurdetine sahip olmadığı iddia edilen kişinin , bu durumunun süreklilik arzettiği adli tıp raporuyla sabitlenmesi gerekmektedir. Takdir edileceği gibi bu her durumda sözkonusu değildir. Yani kişinin kalıcı bir akıl hastalığı ve akıl zayıflığı olması gerekir. Sizin söylediğiniz ciddi ruhsal problemler , belki kısıtlama kararı için yeterlidir ama kısıtlama kararından önceki borç doğuran hukuki işlemleri geçersiz kılmak için yeterli olmayabilir.

Saygılar
Old 05-03-2008, 12:11   #5
Brusk

 
Varsayılan

Benim taıtışmaya açığım konuda kısıtlanması istenen kişi ileri derecede bipolar hastası ve tedavisi önceden beri devam edegelmekte olan bir kişidir. tabiki bu tarihten önceki son bir iki yıl içinde vesayeti düşünülmediği için hakkında böyle bir müracaat yapılmamıştır. Yani kısıtlı adayının geçmişte de bu rahatsızlığıyla ilgili tedavi gördüğü çok net olduğundan ben kesinlikle isadesini kullandım
Old 05-03-2008, 14:32   #6
Av.H.AtılAyaydın

 
Varsayılan

Sayın meslektaşım, doktor olmadığımdan daha ileri yorum yapmak doğru değil, geçmişe dönük borçlanmalarla ilgili açacağınız "ehliyetsizlik nedeniyle borçlu olmadığının tespiti davasında" tüm bu hususlar değerlendirilecektir sanırım.

Saygılar
Yanıt


Şu anda Bu Konuyu Okuyan Ziyaretçiler : 1 (0 Site Üyesi ve 1 konuk)
 
Konu Araçları Konu İçinde Arama
Konu İçinde Arama:

Detaylı Arama
Konuyu Değerlendirin
Konuyu Değerlendirin:

 
Forum Listesi

Benzer Konular
Konu Konuyu Başlatan Forum Yanıt Son Mesaj
40 yıl önceki ilamı nasıl bulabilirim ? concept Meslektaşların Soruları 9 21-01-2014 13:37
mezun olmadan önceki staj MeLoDyY Hukuk Stajı ve Meslek Seçimi 29 28-07-2009 21:19
2002 yılından önceki mallar NAZ80 Meslektaşların Soruları 2 19-11-2007 15:04
boşanma davasında 4 yıl önceki dayak olayı sarissa Meslektaşların Soruları 3 22-08-2007 16:20
gayrimenkul haczinde hak talebi tarih sırasına göre mi olur yoksa orana göre mi olur avukat_selcuk_bey Meslektaşların Soruları 4 27-05-2007 17:09


THS Sunucusu bu sayfayı 0,05046797 saniyede 14 sorgu ile oluşturdu.

Türk Hukuk Sitesi (1997 - 2016) © Sitenin Tüm Hakları Saklıdır. Kurallar, yararlanma şartları, site sözleşmesi ve çekinceler için buraya tıklayınız. Site içeriği izinsiz başka site ya da medyalarda yayınlanamaz. Türk Hukuk Sitesi, ağır çalışma şartları içinde büyük bir mesleki mücadele veren ve en zor koşullar altında dahi "Adalet" savaşından yılmayan Türk Hukukçuları ile Hukukun üstünlüğü ilkesine inanan tüm Hukukseverlere adanmıştır. Sitemiz ticari kaygılardan uzak, ücretsiz bir sitedir ve her meslekten hukukçular tarafından hazırlanmakta ve yönetilmektedir.