Ana Sayfa
Kavram Arama : THS Google   |   Forum İçi Arama  

Üye İsmi
Şifre

Kadın Haklarına Bilimsel Yaklaşım,,,

Yanıt
Old 23-08-2007, 18:21   #1
M P

 
Varsayılan Kadın Haklarına Bilimsel Yaklaşım,,,

Selamlar Sayin değerli meslektaşlarım ,
Hukuki haklar doğumla yani yaşam ile başlar.Ve ondan sonra insan hak sahibi bi suje haline gelmiş olur.Bu tezi matematiksel bir dille ifade edecek olursak hukuk yaşama müdahale edemez çünki hak sujeliği doğumla başlar, o halde yaşam kavramsal rakam olarak ''0'' dır.Ve hukukun insanın doğumuna bağladığı pozitif haklar ise +1,+2,+3......+sonsuza kadar gider.Bu pozitif haklarki varoluş felsefesine göre bilinebilmeleri negatif hakların varolmasına bağlıdır.Yani sosyolojik olarak iyinin bilinebilmesi için kötünün bilinmesi gerekir.Bunun matematiksel yansımasıda aynen -1 ile +1 in sonsuz dönüşümü gibidir*.Yaşam hakkının ''0'' olmasının öteki ispatı ise onun zıttının yani ölümün süreceli olmamasıdır.
lşte hukukun insan yaşamına bağladığı haklarımızdan birisi olan kadın hakları teoriksel olarak -1 , +1 ve sonrasına tekabul etmektedir , yani bi insanın bu haklara sahip olabilmesi yaşam hakkına sahip olmasına bağlıdır.lşte anlatmak istediğimiz konu eğer yaşam hakkını savunursak anlattığımız teoreme göre diğer tüm haklarıda otomatik olarak savunmuş oluruz.lşte evleviyyetle savunulması ve düzeltilmesi diğer tüm hakların düzelmesine vesile olacak bu hakkı savunmak gibi büyük bir erdeme sahip olmak varken neden daha sonra gelen ve kendisinden başka hiçbir hakkı düzeltmeye yetmeyecek olan bi hakkı savunup daha küçük bir erdeme sahip olalım...
Saygılarımla,
-------------------------------------
*Sonsuz değişim yasası Aziz nesin.
*Kaynak : Aybay hukuk araştırmaları vakfının düzenlemiş olduğu avrupa insan hakları sözleşmesi ''yaşam hakkı'' konulu makale yazışmalarına katılım amaçlı hazırlamış olduğumuz makaleden alıntıdır.
Old 24-08-2007, 17:22   #2
Av.Habibe YILMAZ KAYAR

 
Varsayılan

Alıntı:
işte hukukun insan yaşamına bağladığı haklarımızdan birisi olan kadın hakları teoriksel olarak -1 , +1 ve sonrasına tekabul etmektedir , yani bi insanın bu haklara sahip olabilmesi yaşam hakkına sahip olmasına bağlıdır.lşte anlatmak istediğimiz konu eğer yaşam hakkını savunursak anlattığımız teoreme göre diğer tüm haklarıda otomatik olarak savunmuş oluruz.

Sn.Akdenizli

Yukarda yapmış olduğunuz açıklama öncelikle kadın hakları ile ilgili olmayıp tüm haklar bakımından yapılmış bir genellemedir.

Yani paragraftan kadın haklarısözünü kaldırıp yerine /yanına Çocuk Hakları,Hasta hakları,İşçi Hakları,Sanık Hakları,Mülteci Hakları,Tüketici Hakları,Fikri Haklar,Vb.Gibi hakları da yazabilirsiniz.

Bu önerme yanıltıcıdır.Yaşam hakkının temel hak olması diğer hakların önemsizliğini göstermez.Yaşam hakkının varlığı da diğer hakların fiilen kullanıldığını ve güvenceye bağlandığını göstermediği gibi.

Yaşam hakkını savunmak diğer hakları savunmakla çelişen bir durum da değildir.Diğer hakları savunmak ;yaşam hakkını savunmayı dışlamaz,anlamsız bırakmaz.

Kaldı ki yaşam hakkı sadece yaşıyor olma olarak da anlaşılamaz.Bedenen ,ruhen ,sosyal yönden iyi olmayı ve insan olmanın gerektirdiği kendini gerçekleştirme eyleminde hukuken güvende olmayı zorunlu kılar.

Hatta denilebilir ki,sizin anlamsız gördüğünüz haklar olmassa yaşam hakkı da sağlanamaz.

Sonuç olarak yanlış kurulan önermeden doğru bir sonuç çıkması beklenmemelidir.

Alıntı:
küçük bir erdeme sahip olalım...

Keşke başka bir kavramla isteğinizi belirtmeyi seçseydiniz.Çok talihsiz bir satır olduğunu düşünüyorum.
Old 24-08-2007, 18:00   #3
M P

 
Varsayılan

Sayın Av.Habibe Yılmaz Kayar ,
aslında
Alıntı:
daha küçük bir erdeme sahip olalım...
Demiştim...
Bu cümledende anlaşılacağı üzere yaşam hakkına olan inançtan daha küçük bir erdem diğer temel olmayan hakların yanında dev bir hak gibi kalır.Yaşam hakkı ''0'' ise kadın haklarıda ''+x'' dir.Mantıksal olarakta kadın hakları yaşam hakkından daha sonra gelir ve +x'ten sonra başlayacak olan diğer tüm haklarda kadın haklarından daha sonra gelir , gördüğünüz üzere burada küçümseme ifadesi olan bir küçüklükten bahsedilemmekte.Kaldıki yazdıklarımı anlayabileceğinizi düşünerek yazmıştım oysaki yanlış yorumlamışsınız , aslında makale töre cinayetlerine işaret etmekte idi.Benden sonraki yorum yazacak olanların bu yönde bi atılım yapmalarını bekliyordum doğrusu.Ama yinede hiç cevap yazmamaktyansa en azından bi yorum yaptığınız için teşekkürler...
Saygılarımla ,
Old 26-08-2007, 17:20   #4
marun

 
Varsayılan

Bir bebek bile ana rahminden çıktığında annesinin bedeninden çıkıyor ve bu kadının üzerinde yüzde yüz hakkı olduğu beden.O yüzden doğan bebekler öncelikle ana hakkıyla ve soyut olarakta kadın hakkıyla birlikte doğuyor. Ellerinde soyut olarak tuttukları bi hak bu,ve bu kız çocukları için ölene dek sahip olacakları bi hak,erkek çocukları için daha bebekken, ilk kez soyut olarak elinde tuttuğu bi hak ayrıca en çok ihtiyaç duyduğu annesinin hakkıdır.oyüzden yetişkinliklerinde saygı duyması gerekir. Onu bebekliğinde sahiplenen annesinin hakkını barındıran kadın haklarına gereken hassasiyeti göstermelidir. saygılarımla,
Old 27-08-2007, 10:48   #5
ISIL YILMAZ

 
Varsayılan

Sn. Dogu Akdenizli,

“bilimsel yaklaşımınız” konusundaki bazı sorularımı yanıtlarsanız memnun olacağım.

Öncelikle şu önermenizi ele almak istiyorum :

Bu tezi matematiksel bir dille ifade edecek olursak hukuk yaşama müdahale edemez çünki hak sujeliği doğumla başlar

Benim bugüne kadar öğrendiklerim ise şöyle diyor : “ hukuk, yaşamın hemen her alanına müdahale edebilir.” Ya da “ hukuk yaşamın çok büyük bi bölümüne kurallar koyarak müdahale etmiş ve yaptırımlarla da bu müdahalesini kuvvetlendirmiştir.”

Sizin önermenizde doğum = yaşam gibi bir anlayış yankı buluyor. Oysa doğum, bir “an”dır ve bu an’a bağlanan sonuç, sizin tabirinizi kullanayım, hak sujeliğinin başlamasıdır. Yaşam ise, bu an ile başlayan bir “süreç”tir ve hukukun müdahaleleriyle doludur ( adınız Robinson ise ve bir kitap kahramanıysanız değişir, tabii. )

Şimdi, önermenizdeki temel nokta yaşam = 0 olarak görünüyor. Bunu doğum = 0 olarak düzeltebilir miyiz? Sizin diğer önermelerinize göre bu daha mantıklı zira, hakları + ile gösteriyorsanız, hak sujesi olmak için gerekli başlangıcın 0 varsayılması daha anlamlı.

Negatif hakları matematiksel olarak eksi ( - ) ile göstermeniz ise oldukça yararsız göründü bana. Çünkü, bilinen en kaba ve en geniş tabiriyle negatif haklar , bir toplumda herkesin sahip olduğu yaşama, mülk edinme, özgürlük gibi haklardır. Pozitif haklar ise, daha ziyade sosyo-ekonomik ve kültürel haklar olarak bilinir.

Bu hakları düz bir çizgi üzerine oturtup ( - ) / ( + ) olarak sınıflandırmak ve biribirlerinin tersi gibi anlamaya çalışmak bana bir hayli tuhaf geldi. İçindeki mantığı ise yazdıklarınızdan anlayamadım. Bana sanki kazayla negatif ve pozitif işaretleri kullanılmış ve matematiksel işaretler işin içine girince bir tür bilimsel yaklaşım adı altında sunulmaya layık görülmüş gibi geldi. Çünkü, haklara ilişkin bu sınıflandırma , sizin önermelerinizle desteklenince oldukça sorunlu görünüyor. Yani aynı anda ( - ) ve ( + ) - diyelim ki sizin kavramsal çerçevenize yaklaşmaya çalışalım – haklara sahip olursam bunların toplamı biribirini götürecek ve elde 0 ( yine size göre ) yaşam mı kalacak? ( ki 0’ın doğum olması gerektiğini sizin önermelerinizden çıkarmıştım.)

0’ı savunursam nerede olacağım? Hep 0’ da galiba. Doğduğum günkü kadar temiz, doğduğum günkü kadar suje

Kaldı ki pozitif haklar, günümüzde, özellikle azınlıklara tanınan hakları da tarif etmektedir. Yani, negatif haklardan yeterince yararlanamayanlar için pozitif haklar ve pozitif ayrımcılık gündeme gelmektedir.

Teoriniz bana epey sorunlu göründü. Acaba, artı – eksi gibi işaretleri kullanmadan da açıklama yapabilir misiniz?
Old 27-08-2007, 12:35   #6
M P

 
Varsayılan

Selamlar Sayın ISIL YILMAZ ,
Alıntı:

Bu tezi matematiksel bir dille ifade edecek olursak hukuk yaşama müdahale edemez çünki hak sujeliği doğumla başlar

Benim bugüne kadar öğrendikleri ise şöyle diyor : “ hukuk, yaşamın hemen her alanına müdahale edebilir.” Ya da “ hukuk yaşamın çok büyük bi bölümüne kurallar koyarak müdahale etmiş ve yaptırımlarla da bu müdahalesini kuvvetlendirmiştir.”
Sizin önermenizde doğum = yaşam gibi bir anlayış yankı buluyor. Oysa doğum, bir “an”dır ve bu an’a bağlanan sonuç, sizin tabirinizi kullanayım, hak sujeliğinin başlamasıdır. Yaşam ise, bu an ile başlayan bir “süreç”tir ve hukukun müdahaleleriyle doludur ( adınız Robinson ise ve bir kitap kahramanıysanız değişir, tabii. )

Şimdi, önermenizdeki temel nokta yaşam = 0 olarak görünüyor. Bunu doğum = 0 olarak düzeltebilir miyiz? Sizin diğer önermelerinize göre bu daha mantıklı zira, hakları + ile gösteriyorsanız, hak sujesi olmak için gerekli başlangıcın 0 varsayılması daha anlamlı.

Peki Sayın Isıl Yılmaz Söylermisiniz öldürülen birisi açısından yaptırımın bi önemi olup olmadığını , öldüren açısından olsada.Burada anlatmaya çalıştığımız yaşamla doğumun iki ayrı şey olmadığıdır çünki yaşamın bir hak sujeliği değil eylem biçimi olduğudur.Bu eylem biçimiki bizim elimizde olmayan hayatlara bağladığımız haklar ne kadar bizim olabilirki.Yani sakat olarak dünyaya gelmiş sizin ifadenizle doğmuş benim ifademle yaşamış bir insana aylık sakatlık maaşı bağlayan hukuk diğer toplum tarafından ezilmesine , hor görülmesine veya gözleri olmayan bir amanın sokak ortasında tecavüze uğramasına kısacası yaşam hakkına halef olabilirmi , buna bir yaptırım bağlayabilirmi.Fakir olarak doğmuş birisinin veya kör olarak dünyaya gelmiş birisine hukuk nası müdahale edebilirki o kişi tecavüze uğramadıktan sonra.işte bu yaşamla doğumun aynı şeyler olduğundan kastımız budur.Bu yüzden yaşamı ''0'' yani zıttı olmayan olarak gösterdik.Ölen bi kişi açısından yaptırımın bi manası olmadığı için.(Tabi eğer sizde cuma değilseniz )
Alıntı:
Negatif hakları matematiksel olarak eksi ( - ) ile göstermeniz ise oldukça yararsız göründü bana. Çünkü, bilinen en kaba ve en geniş tabiriyle negatif haklar , bir toplumda herkesin sahip olduğu yaşama, mülk edinme, özgürlük gibi haklardır. Pozitif haklar ise, daha ziyade sosyo-ekonomik ve kültürel haklar olarak bilinir.

Bu hakları düz bir çizgi üzerine oturtup ( - ) / ( + ) olarak sınıflandırmak ve biribirlerinin tersi gibi anlamaya çalışmak bana bir hayli tuhaf geldi. İçindeki mantığı ise yazdıklarınızdan anlayamadım.
Zaten basit bi +,- denklemini anlayamayacağınızı düşündüğümden size bu hakların tam olarak matematik ifadesi ile trigonometrik birim çembere denk geldiğini anlatmaya çalışmanında bir yararı yoktu.Sizin buradan anlayacağınız hakların ''0'' dan sonra başlayacağıdır.
Alıntı:
0’ı savunursam nerede olacağım? Hep 0’ da galiba. Doğduğum günkü kadar temiz, doğduğum günkü kadar suje
0'ı savunursanız şuankinden daha kötü bi durumda olmazsınız çünki ''0''dan kastettiğimiz sizin yaşam hakkınızın başlangıcıdır.
Saygılarımla ,
Old 27-08-2007, 14:52   #7
ISIL YILMAZ

 
Varsayılan

Alıntı:
basit bi +,- denklemini anlayamayacağınızı düşündüğümden size bu hakların tam olarak matematik ifadesi ile trigonometrik birim çembere denk geldiğini anlatmaya çalışmanında bir yararı yoktu.

Sn.Dogu Akdenizli,

Tam da bunu anlatmışsınız ve ben tam da bunun haklara uyarlanmasını anlayamıyorum işte.

Trigonometrik cetvelde noktaların merkeze uzaklıklarının 1 birim olması gerekiyor. Trigonometride, noktalar yön belirtmez mi? Sizin teorinizden hareketle benim bir pozitif ve bir de negatif hakkım varsa ve varsayımsal olarak bunlara +1 ve -1 dersem bu haklar biribirinin tam tersi oluyor ( matematiksel ifadeye uyarlanınca )

Benim sözüm şu, bu haklar biribirinin tersi değildir. Yan yana ve üst üste de durabilirler pekala. Biribirlerini beslerler çoğunlukla da. Bu haklara pozitif veya negatif denmesinin sebebi, onları matematik sembollerle ifade etme gereğinden doğmamıştır ki.

Daha önce de vurguladığım gibi nagetif haklar, doğal haklar olarak da bilinir ve tüm yurttaşların sahip olduğu yaşama, mülk edinme, seçme - seçilme gibi haklardır. Pozitif haklar, negatif hakların üzerine gelirler ve özellikle bazı dezavantajları olan gruplara tanınırlar.

Sizin ifade ettiğiniz pozitif - negatif hak ayrımı, yani "yapma"yı destekleyen hakları pozitif, "yapmaya müdahale eden" hakları negatif diye ayıran bir görüşe dayanmakta olsa bile, herhangi bir teorinin bu hak ayrımının günümüzde geldiği yeri ihmal edebileceğini hiç düşünmüyorum.

Buradan da pozitif hak ve pozitif ayrımcılığın kökenie gelmek mümkün. Kadınlar, tarih bilgisi olan herkesin kolayca söyleyebileceği gibi erkeklerden daha dezavantajlı olmuşlardır. Bu nedenle de pozitif hakların yaratması beklenen pozitif ayrımcılığa ihtiyaç duyulmaktadır.

İşin içine trigonometrik birim cetveli girince de bu sosyal olgular değişmez.

Muradımı biraz daha net açıkladıktan sonra şunu söyleyeyim. pozitif hakları + ile tanımlar ve bu hakların ancak karşıtı ile bilinebileceğini söylerseniz, matematiksel olarak hemen - 'yi düşünürüm. İkinci yazınızda ise , şöyle demişsiniz :

Alıntı:
Sizin buradan anlayacağınız hakların ''0'' dan sonra başlayacağıdır.

Fikir mi değiştirdiniz, ben mi kavrayamadım? Yani hakların içine aldığımız negatif haklar da mı + ile gösterilmeli? Çünkü, mesela ( - 1), 0'dan sonra değil öncedir.

Alıntı:
0'ı savunursanız şuankinden daha kötü bi durumda olmazsınız çünki ''0''dan kastettiğimiz sizin yaşam hakkınızın başlangıcıdır.

Benim yaşam hakkım , hukuken bu kadar kapsamlı mıdır? Öyle ise, diğer haklara neden ihtiyacım olsun? İnsanlık bugüne kadar kadın hakları, çocuk hakları, engelli hakları, azınlık hakları gibi kavramlara neden ihtiyaç duydu da içini doldurdu?


Alıntı:
Peki Sayın Isıl Yılmaz Söylermisiniz öldürülen birisi açısından yaptırımın bi önemi olup olmadığını

Yaptırımlar yukarıda belirttiğiniz türde bir durum gözönüne alınarak uygulanmaz ki. Ölen için nasılsa bir zararı yok, denmez. Adam öldürme suçu cezalandırılır, çünkü, tüm hukuk sistemlerinde bu suç yalnız bireye değil aynı zamanda topluma karşı da işlenmiştir. Suçun yaptırımla karşılaşması için bir ihlalin olması yeterlidir.

Yaşamın zıddı yoktur, bu nedenle yaşam 0'dır, bu hak en temel ve başlangıçtaki hak olduğundan bu hakkın korunması için savunma yapmak töre cinayetlerini engellemeye yetmeyeceği gibi, sizden ödünç aldığım bir ifadeyle söyleleyim, töre nedeniyle katledilen bir kadın için 0'ın bir önemi de olmaz. ( Aynı yere başka yollarla gelmek mümkün, hele o yer yanlış bir yerse )

Sosyolojik çözümlemelerde, fen bilimlerinin mantığını ödünç almak pek yarayışlı olmuyor, diye düşünüyorum. Yaşam hakkını ya da 0'ı başa çekip bunun kadınların durumunu düzelteceğine dair bir teoriyi kabul etmeyişim biraz da bundan.

Saygılar.
Old 27-08-2007, 17:25   #8
M P

 
Varsayılan

SAYIN ISIL YILMAZ hiçbir masraftan kaçmadık trigonometri çemberini sizin ayaklarınıza getirdik ;

Sağ üst köşede x+ , y+.Sağ alt köşede x+,y-.Sol üstte y+,x-.sol altta x-,y-.Yani sizin anlayacağınız ifade ile sağ üstte pozitif haklar , eğitim , sosyal güvenlik vs.Sağ altta negatif , konuşma , inanç vs.Sol tarafa değinecek olursak sağ taraftaki hakların simetriği sol taraftaki haklarıdır.Mesela sağ üstte yer alan bir hak x+,y+ olacaktır.işte trigonometri çemberine göre x+,y+ nın varolabilmesi için x-,y-nin olması gerekir.tüm bu eksenler 0 dan başlar.Mesela Kadının seçilme hakkına pozitif dersek kadının seçilme hakkının yasaklanması negatif olur.Ama hiç bir zaman bu haklar 0 dan önce varolamaz , çünki x y eksenine geçebilmek için 0'ın olması ve kendinden sonraki adımları ardışık olarak takip edebilmesi şarttır.Yani bi öğrencinin memur olabilmesi için o kişinin , 0=doğmuş olması , yaşam hakkına sahip olması , 1=eğitim hakkına sahip olması , ilgili okulları bitirmiş olması , diploma almış olması , 3=ilgili devlet kurumuna başvurma hakkının olması gerekir.işte bunlardan birinin bulunmaması diğerlerinide engeller.Teoriksel olarak kişi doğmamışsa, okumamışsa veya okumuş ama yetersizse memur olamaz.işte bu haklara sahip olabilmesinin varoluş koşuluda zıt yani sol taraftaki hakların varolması gerekir ki diğer haklar varolabilsin.İşte bizim tüm derdimiz yaşamın hukuk tarafından bi hakmış gibi sıralamaya tabi tutulmaması gerektiği , zira yaşam hakkının zıttı olmadığıdır.Yani varoluşunun ön koşulu olan bir kriter yok.Bu yüzden yaşam yada sizin ifadenizle yaşamın başlangıcı olan doğum matematikte 0'la ifade edilir.Yani Sonsuzluğun yeryuzundeki yansıması şeklinde.Başlangıcı ve bitimi klendisi olan.Sosyolojik olarakta her hak doğumla başlar.tam ve sağ doğmamış bir insanın hiçbi hakkı olamaz.
Alıntı:
Yaptırımlar yukarıda belirttiğiniz türde bir durum gözönüne alınarak uygulanmaz ki. Ölen için nasılsa bir zararı yok, denmez. Adam öldürme suçu cezalandırılır, çünkü, tüm hukuk sistemlerinde bu suç yalnız bireye değil aynı zamanda topluma karşı da işlenmiştir. Suçun yaptırımla karşılaşması için bir ihlalin olması yeterlidir.

Yaşamın zıddı yoktur, bu nedenle yaşam 0'dır, bu hak en temel ve başlangıçtaki hak olduğundan bu hakkın korunması için savunma yapmak töre cinayetlerini engellemeye yetmeyeceği gibi, sizden ödünç aldığım bir ifadeyle söyleleyim, töre nedeniyle katledilen bir kadın için 0'ın bir önemi de olmaz. ( Aynı yere başka yollarla gelmek mümkün, hele o yer yanlış bir yerse )
Avrupa insan hakları sözleşmesi 13üncü maddesine göre , göz altına alınmış birisinden uzun zamandan beri haber alınamıyorsa , ölüm karinesine hükmedilmişse o kişinin yakınlarıda mahkemeye başvurabilir.sizinde dediğiniz gibi her hukuk sistemi ölüme yaptırım bağlamamış olsa gerekki ölen kişinin yakınları yoksa o kişi için mahkemeye başvuru hakkınızda yoktur.Yani devlet tarafından göz altına alınmış birinin ölüm karinesi içinde uzun zamandan beri haber alınamıyor olsa bile veya öldürülmüş olsa bile bu suçun aihs gereğince bir yaptırımı yoktur.
Sizin anlayamadığınız ve Daha önceden de değindiğimiz üzere yaşam bir hak değil eylem biçimidir.Yani sürecelidir taki ölüm gerçekleşene kadar.Yani bi kişi doğduysa ve hukuk bunu koruyamıyorsa yaşam hakkına sahip olmuş demektir denemez.Yaşam hakkına sahip olması için yaşamının süreceli olması , yani her hangi bir töre cinayetine kurban gitmemesi gerekir.
Sonuç olarak görüldüğü üzere demekki sosyal bilimlerde ve yaşamın her alanında sadece hukuk yokmuş.Ayrıca matematik hakkında daha fazla araştırma yapmanızı öneririm.
Saygılarımla ,
Old 27-08-2007, 19:07   #9
ragıp

 
Varsayılan

"Hukuki haklar doğumla yani yaşam ile başlar"

Bu sayın akdenizlinin iletisinn başlangıcı. Oysa sağ doğmak şartıyla, cenin, mirasçıdır. Yani, hukuki haklar, doğmadan da başlar. Tartışmayı devam etmekte bence yarar yok.
Old 27-08-2007, 20:02   #10
M P

 
Varsayılan

Sayın ragıp ,

Sizinde belirttiğiniz üzere tam ve sağ doğmak yani sizin ifadelerinizle yaşam hakkına ,benim ifademle yaşam eylem biçimine sahip olmak koşulu ile cenin mirasçı olabilir.

Saygılarımla ,
Old 27-08-2007, 21:40   #11
ragıp

 
Varsayılan

Sayın doğu akdenizli
tartışma için, asgari müştereklerde anlaşmak gerekir. Şimdi anlaştık. Agari müştereklere devam edelim. Benim o kadar geniş matematik bilgim yok. En başına dönelim. Kümelerden başlayalım. mantıkta da burdan başlanıyor yanılmıyorsam.
A kümesi, yaşama hakkı kümesi diyelim. Bunun alt kümeleri, insanca yaşama hakkı, güvenli yaşama hakkı, huzurlu yaşama hakkı, yaşamak için hizmet alma hakkı vs.
Daha da alt kümesi, serbest dolaşım hakkı, mülkiyet hakkı, vs.
yani temel hakkın varlığı, alt hakların varlığı sonucunu doğurmaz. Köleler öldürülmeyecek diye yasa koyarsanız, yaşama hakkını tanırsınız; Ama insan haklarının vazgeçilmezi özgürlüğü tanımış olmazsınız.
Kadın haklarına sonra değinirim.
Old 28-08-2007, 08:21   #12
M P

 
Varsayılan

Selamlar Sayın ragıp ,
Bir köleye yaşam hakkı tanırsanız özgürlük hakkıda tanınmış olmazsınız ancak teoriksel olarak özgürlük hakkı tanınabileceği köle yaşadıkça imkanlar dahilindedir.Ancak köleler öldürülecek diye bi yasa koyarasanız ve köle öldürülürse alt hakların o kişiye tanınması imkansızdır.lşte benim üzerinde durmak istediğim konu minimum olarak insanlara yaşam hakkı tanınmalıdır.Şöyleki madem kadın haklarını savunuyoruz önce töre cinayetlerini çözmeliyiz onu şiddetle savunmalıyızki sonra kadın - erkek eşitliğinden , kadınlara iş imkanı tanınmasından bahsedelim.Her gün onlarca kadın töre cinayetine kurban gidiyor veya intihar ediyor devletin burada pozitif yükümlülüğüde var.O kişiyi töre cinayetine kurban etmeyecek yasalar koyacak veya intihar sebeplerini ortadan kaldıracak.Ben şahsen kadın hakları savunucusu değilim ancak bu formda töre cinayetine veya yaşam hakkına dair pek birşey göremedim fakat kadın-erkek eşitliğinden vs birçok şey gördüm.Tüm anlatmaya çalıştığım Kadınları yaşama bağlayacak doktrinleri savunmadıktan sonra kadın erkek eşitliğinden bahsetmenin de bi manası yok.
Saygılarımla ,
Old 28-08-2007, 23:49   #13
Gemici

 
Varsayılan

Sayın Dogu Akdenizli,

Hukuk kavramlarla çalışan bir bilim dalıdır. Hukuk biliminin kullandığı kavramlar hukuk tarihinin ve hukuk uygulamasının süzgecinden geçmiş kavramlardır. Hukuki kavramlarını yorumunu günlük konuşmadaki dille veya başka bir bilimin kavramları ve terimleri ile yorumlamak veya açıklamak yanlış sonuçlara götürür. Yanlış anlaşılmalara meydan vermemek için bir hukuk sitesine yazılan mesajların, özellikle hukukla ilgili olan mesajların içerdikleri kavramların doğru ve yerinde kullanılmaları gerekir.

‘Kadın Haklarına Bilimsel Yaklaşım,,,’ başlığı ve mesajın içindeki bazı kavramlar benim görüşüme göre belirttiğim kıstaslara uymuyor, özellikle bazı hakları bilimsel bir yaklaşımla incelemeye çalışan bir mesaja.

1. Başlığı okuyunca hukuk bilimine dayalı bir yaklaşım söz konusu diye düşünmüştüm. Gerçekte geometriye ve matematiğe dayalı bir yaklaşım söz konusu. Hukuk biliminin bir uğraşı alanı olan hak ve haklar kavramlarının matematikle ve bir formüle dayalı olarak açıklanması şimdiye kadar rastlamadığım bir olay. Teorinizi destekliyen, kendi makalenizin dışında bir kaynak varsa bidirirseniz memnun olurum.
2. Başlığı ‘Kadın Haklarına Matematiksel Yaklaşım’ olarak seçseydiniz, içeriğe daha uygun düşerdi. Koyduğunuz başlıkla hukuku bilim olarak kabul etmediğiniz sonucuna mı varalım?
3. ‘Hukuki Haklar’ doğumla yani yaşam ile başlar demek, hakların doğuşlarını ve hak ehliyetini hiçe saymak demektir bence. Örneğin seçme ve seçilme hakkı doğumla mı başlar? Çocukların ve vesayet altına alınmış bazı kimselerin bazı hakları kısıtlıdır. Bunu nasıl değerlendierceğiz? Hak süjesi olarak hükmi şahısları nasıl değerlendierceğiz.
4. Kadınların ve daha başka grupların, örneğin yabancıların hakları kısıtlıdır. Haklar doğumla başlar tesbitine ters düşen bir durum. Kavramsal rakam olarak buraya hangi değeri koyacağız?

5. Hak süjeliğini 0 dan başlatıp +1, +2... –1, -2 ...sonsuzluğa giden bir doğru çizebilirsiniz o sizin bileceğiniz bir konu, ama artıları ve eksileri positiv ve negatif diye adlandırdığınız andan itibaren kavram kargaşasına yol açarsınız, çünkü positiv ve negatif haklar hukukta çoktan beri var olan ve Sayın Işıl Yılmaz’ın da belirttiği gibi başka anlamda kullanılan kavramlardır.

6. Matematiksel formüller her yerde geçerli olan formüllerdir. Buna karşılık değişik hukuk sistemlerinin kişilere tanıdığı sübjektif haklar ve hak ehliyeti her yerde aynı değildir. Sizin örneğinizi alıp, haklar yaşam ile başlar dersek, değişik hukuk sistemlerinin bu konuda değişik uygulamaları durumunu nasıl değerlendireceğiz.
7. ‘Hukuki Haklar’ : Ben böyle bir kavram tanımıyorum, bildiğim kadarı ile hukukta tanımıyor. Çünkü: Hak Hukuken korunan menfaattır. Kısacası tüm haklar kaynağını hukuktan alır. ‘Hukuki olmayan bir hak veya haklar’ yoktur bu tarife göre.

Saygılarımla
Old 29-08-2007, 09:10   #14
M P

 
Varsayılan

Sayın Gemici ,
önceki maddeler önceki mesajlarda sanırım yeterince aydınlatıldı.Ancak 6 ile 7ye değinmekte fayda var.
Alıntı:
6. Matematiksel formüller her yerde geçerli olan formüllerdir. Buna karşılık değişik hukuk sistemlerinin kişilere tanıdığı sübjektif haklar ve hak ehliyeti her yerde aynı değildir. Sizin örneğinizi alıp, haklar yaşam ile başlar dersek, değişik hukuk sistemlerinin bu konuda değişik uygulamaları durumunu nasıl değerlendireceğiz.
7. ‘Hukuki Haklar’ : Ben böyle bir kavram tanımıyorum, bildiğim kadarı ile hukukta tanımıyor. Çünkü: Hak Hukuken korunan menfaattır. Kısacası tüm haklar kaynağını hukuktan alır. ‘Hukuki olmayan bir hak veya haklar’ yoktur bu tarife göre.
6-Hukukta dahil olmak üzere her hak kaynağını yaşamdan alır veya haklar yaşam ile başlar demek doğru ifade tarzı değildir , doğrusu her hak ve her hukuk doğumdan sonra başlar demek daha doğrudur.
7-Haklar hukuken korunan menfaatlerdir ; cümlesine değinecek olursak menfaat nedir sorusu gündeme gelirki oda sizin önermelerinize göre hakkı hukukça korunan kişinin , hakkı çiğnendiğinde hukukun ona menfaatini temin etmesidir şeklinde açıklayabiliriz.Ancak yaşam hakkı müstesnadır çünki ihlal edildiğinde ihlal edene karşı müeyyide uygulanması hakkı ihlal edilen tarafından birşey ifade etmez , ihlal eden tarafından birşey ifade etsede.bu yüzden diyoruzki yaşam bir hak değil eylem biçimidir.Daha önceki mesajlardada bi arkadaşımız demişki suçlar kişiye karşı ve topluma karşı işlenir , kişi ölse bile topluma karşı işlemiş sayıldığı için suç cezalandırılır.Bu görüşede katılmak mümkün değildir çünki kişinin üzerinde suç işlenmesinin yaptırımı pasif suje tarafından birşey ifade etmezse suçun topluma karşı işlenmiş sayılıp buna yaptırım bağlanması ancak acizliktir.ilki olmazsa topluma karşı işlenmiş sayılan suçun bir muhabbeti olamaz.Zira mantıksal olarak her gün binlerce kişi öldürülmesine rağmen bundan toplumun haberi olmadan toplum adına o failden intikam almak diye bir mantık ancak filmlerde ve türk hukukunda eşine az raslanır bir durumdur.Dolayısıyla bu görüşe katılmakta mümkün değildir.
Saygılarımla ,
Old 06-09-2007, 10:58   #15
av.semire nergiz

 
Varsayılan

Öncelikle;
Sayın habibe Yılmaz Kayar,Işıl Yılmaz, Ragıp[özellikle tartışmanın devamına gerek olmadığı noktasındaki görüşüne] ve Gemici arkadaşlarıma katıldığımı belirtmek istiyorum.

Tüm hukukçuların bildiği gibi cenin tam ve sağ doğmak şartıyla ana rahmine düştüğü andan itibaren hak ehliyetine sahiptir.Bu yasal düzenleme karşısında sayın Doğu Akdenizli'nin esas fikirlerini belirttiği ilk mesajının ilk giriş cümlesinin doğru olmadğı açıktır.

Kendisine sözde [sözde kelimesi de ülkemiz siyasileri sayesinde öğrendiğimiz yeni bir kelimedir] yaşam hakkı tanınmış ancak hergün vücudunun bir bölgesi en yakınındaki kişi tarafından morartılan,manevi dünyası çökertilen,çalışmasına izin verilmeyen,tacize,tecavüze maruz kalan,fahişeliğe zorlanan vs.vs. istemediği binbir türlü kötü muameleye maruz kalan bir kadının haklarını daha erdemli olma adına savunmayacak ve 'yapılacak bir şey yok şükret ki yaşam hakkın var yaşam hakkı zaten bütün hakları bünyesinde taşıyor' mu diyeceğiz.Yahut sizin tabirinizle bu kadının haklarına daha bilimsel olarak nasıl yaklaşacağız?

Beyler lütfen ,kadın sorunu artık üzerinde felsefi jimnastik yapılmayacak kadar ciddi boyutlara ulaşmıştır.Yaşam hakkı dahil hertürlü hakkı yok sayılma noktasına gelinmiştir,kadına yaklaşım insanlık ayıbı boyutuna ulaşmıştır.Adına ne dersek diyelim bu var olan sorunun çözümü için herkes taşın altına elini koysun.Özellikle Doğu Akdenizli gibi gençlerin samimi desteğine ihtiyaç tahmin edildiğinden de çok büyüktür.
Bu sorun sürdüğü sürece kadın/erkek herkes insanlığından yavaş yavaş kaybedecektir.
Hepimiz aynı gemideyiz unutmayalım.

Av.Semire Nergiz Toz.
Diyarbakır Barosu
Old 08-09-2007, 12:53   #16
M P

 
Varsayılan

Sayın Semire Nergiz Toz,
Alıntı:
Tüm hukukçuların bildiği gibi cenin tam ve sağ doğmak şartıyla ana rahmine düştüğü andan itibaren hak ehliyetine sahiptir.Bu yasal düzenleme karşısında sayın Doğu Akdenizli'nin esas fikirlerini belirttiği ilk mesajının ilk giriş cümlesinin doğru olmadğı açıktır.

Kendisine sözde [sözde kelimesi de ülkemiz siyasileri sayesinde öğrendiğimiz yeni bir kelimedir] yaşam hakkı tanınmış ancak hergün vücudunun bir bölgesi en yakınındaki kişi tarafından morartılan,manevi dünyası çökertilen,çalışmasına izin verilmeyen,tacize,tecavüze maruz kalan,fahişeliğe zorlanan vs.vs. istemediği binbir türlü kötü muameleye maruz kalan bir kadının haklarını daha erdemli olma adına savunmayacak ve 'yapılacak bir şey yok şükret ki yaşam hakkın var yaşam hakkı zaten bütün hakları bünyesinde taşıyor' mu diyeceğiz.Yahut sizin tabirinizle bu kadının haklarına daha bilimsel olarak nasıl yaklaşacağız?
ilk paragrafı ele alacak olursak ; Cenine hak tanınması varsayımsal bir ifadedir şöyleki ceninin tam ve sağ doğup bir yaşama sahip olması koşuluna bağlanmıştır.Zahiri olarak cenin, bu hakka ana rahmine düştüğü anda sahip olsada varoluş felsefesine göre gerçekte bu hakka sahip olması ceninin doğum anından sonra gerçekleşmektedir.
Son paragrafı ele alacak olursak ; Yaşam hakkı zaten tüm bu hakları kapsayan bir hak.İçinde kötü muamele görmemeyi , kadına seçme seçilme hakkını vs. barındıran bir hak...
Saygılarımla ,
Old 08-09-2007, 19:11   #17
Av.Habibe YILMAZ KAYAR

 
Varsayılan

Alıntı:
Yaşam hakkı zaten tüm bu hakları kapsayan bir hak.İçinde kötü muamele görmemeyi , kadına seçme seçilme hakkını vs. barındıran bir hak...

Sn.Akdenizli

Yani kadın hakları aktivistleri boşuboşuna ve fazladan mı çaba sarfediyorlar?
Old 08-09-2007, 19:27   #18
Doç. Dr. Özge Yücel

 
Varsayılan

Evet yaşama hakkı gerçekten ilk-el yani temel olarak benimsenen bir haktır. Ama tarih bize bunun yeterli olmadığını göstermiştir. Kadınların kadın olmaları nedeniyle ezilmeleri, aşağılanmaları, şiddet görmeleri ve töre cinayetlerine kurban gitmeleri karşısında yaşama hakkı var diyerek sessiz oturulamazdı. Yaşama hakkına da dayanarak ama sadece buna değil farklı farklı haklara örneğin farklı olma hakkına dayanarak kadınların haklarını savunmak amacıyla kadın hakları hukuku geliştirilmiştir. Tıpkı haklarına saygı duyulmayan çocuklar, hastalar ve küresel çağda tüketiciler gibi... Üstelik kadınların ve çocukların yaşadıkları karşısında geç bile kalındı...
Old 10-09-2007, 11:26   #19
M P

 
Varsayılan

Selamlar ,

Alıntı:

Sn.Akdenizli

Yani kadın hakları aktivistleri boşuboşuna ve fazladan mı çaba sarfediyorlar?
Sayın Av.Habibe Yılmaz Kayar ,
Kadın hakları savunucuları boşuna çaba sarfetmiyorlarsada kadın haklarını hukukla savunmaya kalkanlar boşuna çaba sarfediyorlar çünki hukuk yaşama müdahale edemez.Hukukun müdahalesi ancak ve ancak suç işlendikten sonra söz konusudur.Yani bi kadın eşim beni dövdü , veya beni öldürmek istiyorlar demedikten sonra kimse onların yaşamına karışamaz.Ortada elbetteki bi suç vardır , oda kötü muamele ve yaşam hakkının tehdididir.Ama müdahale imkansızdır , çünki şikayet yoktur.
Sonuç olarak diyebilirizki kadınları ezen erkekler değil , buna müdahale edemeyen , ses çıkaramayan , şikayette bulunamayan kadınların zihniyetleridir.
Sayın Özge Yücel ,
Alıntı:

Evet yaşama hakkı gerçekten ilk-el yani temel olarak benimsenen bir haktır. Ama tarih bize bunun yeterli olmadığını göstermiştir. Kadınların kadın olmaları nedeniyle ezilmeleri, aşağılanmaları, şiddet görmeleri ve töre cinayetlerine kurban gitmeleri karşısında yaşama hakkı var diyerek sessiz oturulamazdı. Yaşama hakkına da dayanarak ama sadece buna değil farklı farklı haklara örneğin farklı olma hakkına dayanarak kadınların haklarını savunmak amacıyla kadın hakları hukuku geliştirilmiştir. Tıpkı haklarına saygı duyulmayan çocuklar, hastalar ve küresel çağda tüketiciler gibi... Üstelik kadınların ve çocukların yaşadıkları karşısında geç bile kalındı...
Dikkatinizi çekmek istediğim husus dar anlamda yaşam hakkı elinden alınmış birinin zaten bu hakkının ihlalinin yaptırımının olmamasıdır.Yani öldürülen birisi zaten bu hakkını mahkemede savunamaz.Daha doğrusu Yaşam hakkı ihlal edilen kişi açısından hukukun bu suça bağladığı yaptırım öldürülen kişi açısından yokluğa tabidir.
Saygılarımla ,
Old 10-09-2007, 13:35   #20
Av.Habibe YILMAZ KAYAR

 
Varsayılan

Sn.Doğu Akdenizli

Alıntı:
kadın haklarını hukukla savunmaya kalkanlar boşuna çaba sarfediyorlar çünki hukuk yaşama müdahale edemez

Diyorsunuz.

Hak denince ,hukukça güvenceye alınmış ve talep edilebilir yetki olarak anlaşılmak gerekir ve hakkı savunmak hukukli yollarla olacaktır.

Hakkın hukuksal yollarla savunulmasına karşı çıkıldığında korkarım tartışmanın bu alanla ilişkinin derhal kesilmesi gerekmektedir.

Hukukun yaşama müdahalesine gelince:

Bu konudaki görüşünüzün yanılgı içermektedir.Hukuk; yaşama,ilişkilere ve pek çok konuya müdahale etmektedir.Doğum kaydından,evlenmeye,evliliğin iç ilişkisine,boşanmaya,mal rejimlerine ve sayılabılecek bir çok alanda hukuki düzenlemenin doğrudan veya dolaylı müdahalesi bulunmaktadır.

Siz müdahale denince henüz işlenmemiş bir suç nedeni ile bir müdahale olamayacağını ileri sürüyorsunuz.

Bu konuda da size katılmıyorum.Örn:4320 sayılı Ailenin Korunmasına Dair Kanun gereği henüz şiddet uygulanmadan böyle bir ihtimalin varlığında dahi koruyucu kararlar alınabilmektedir.

Üstelik bu koruyucu kararlar için Aile Mahkemesi hakimi ve Cumhuriyet Savcılığının aile içi şiddet konusunda res'en hareket etme yükümlülüğü de vardır.

Yine şikayet hakkının kullanılmaması nedeni ile suçların soruşturulamayacağı görüşünüz de "şikayete bağlı suçlar" bakımından geçerli olmadığından doğru değildir.

Aile içi şiddet sayılabilecek yaralamalarda mağdurun şikayetine bağlı olmaksızın soruşturma ve kovuşturma yürütülmektedir.

Ayrıca şiddet sebebi ile zaten mağdur olmuş kadınları ,şikayet hakkını kullanmıyor diye "suçlu kurban"konumunda görmeniz geleneksel ve fakat oldukça yanıltıcı ve şüpheliyi mağdurun arkasına saklayıp ,görünmez kılan bir tutumdur.
Old 10-09-2007, 15:03   #21
Doç. Dr. Özge Yücel

 
Varsayılan

Siz ölüm gerçekleştiğinde bir şey yapılamaz diyorsunuz. Sizin hukuka inanmadığınızı düşünmeye başladım. Çünkü hukukçuların ödevi bu sonuçların önüne geçmektir ve bir hukuk devletinde bu ancak hukuki araçlarla yapılabilir. Kimi zaman bunlar yetersiz kalabilir ama bunun nedeni hukukun acizliği değil uygulayıcıların acizliğidir.
Old 10-09-2007, 15:22   #22
M P

 
Varsayılan

Sn. Av. Habibe Yılmaz Kayar ,
Bu özel hukuk ilişkilerinde geçerli olan bir kaidedir.Şöyleki bir borç ilişkisinde alacaklının alacak hakkını hukuk korur.Temel haklardada kısmen korur şöyleki , seyahat hakkı kısıtlanan bir kişinin bu hakkının sağlanmasında devletin pozitif yükümlülüğü vardır.Yine bu hak hukukça kısmende olsa temin edilebilir bir haksada , yaşam hakkı ihlal edilen kişinin bu hakkı öldürülen açısından hukukça korunamaz.Bunun yaptırımı yokluktur.kadınlarında yaşam hakları olduğundan , onların bu hakları ellerinden alındığında bu hak özel hukuk ilişkilerinin aksine hukukça korunamaz.Çünki öldürülen kişi açısından yaptırımı yokluktur.Bir başka açıdan kadın haklarına değinecek olursak ;
Hukuk elbetteki yaşama müdahale etmektedir ancak daha önceden de belirttiğimiz üzere bir kocanın suç boyutuna varmadan karısına gösterdiği baskıyı hukuk korumaz.Ancak suç boyutuna vardıktan sonra kadın korunur , tabi bunun istisnası yaşam hakkıdır ,örnek verecek olursak kadının seyahat hakkına müdahale olmasına rağmen teoriksel olarak kadına sokakta yürürken sağa sola bakmamasının söylenmesini hukuk korumaz , ancak sırf sağa sola baktı diye kadın dövülürse ceza hukuku açısından kadın hakkı korunmuş olacaktır , tabi yine yaşam hakkının ihlali bu anlattığımızın istisnasını oluşturur.Yine takibi şikayete bağlı bir suça rıza gösteren bir kadının ihlal edilen hakkı hukukça korunmaz.Demekki hukuk her kadın hakkını korumaz.işte bu alanlara hukukun müdahaleside imkansızdır.Benim üzerinde durmak istediğim hususta hukukça korunan kadın haklarını herkezin bildiğidir ve zaten bu haklar hukukça korunmaktadır burada esas tartışılması gereken hukukça korunmayan kadın haklarına ne gibi destek sağlanabileceğidir yoksa öteki türlü çiğnenen kadın haklarına karşı devletin yaptırımlarla caydırıcılık sağladığı açıktır.
Saygılarımla ,
Old 10-09-2007, 15:42   #23
M P

 
Varsayılan

Sn. Özge Yücel ,
Aslında hukuka inanmamaktan ziyade yeryüzünde insanı suça iten veya vazgeçiren nedenlere bakıldığında hukuktan daha üstün olduğuna inandığım birtakım değer yargılarının olduğunu gördüm.Örneğin kimse suç işlemeden kanuna bakmaz veya sırf kanunda yazıyor diye kimse suç işlemekten vazgeçmez.Realist olmak gerekirse Eğer bir insan suç işlemekten vazgeçiyorsa bu hukukun emrettiği için değil , daha çok idsel paradigmalardan*** kaynaklandığındandır.Şöyleki kriminolojik olarak kanunda yazdığı için değil sırf annesine benzettiği için bir seri katilin bir kadını öldürmekten vazgeçmesi gibi.Bunun adına ister merhamet deyin ister acıma duygusu ancak kesin olan şey bu öğretilerin hukuktan daha üstün olduğudur.
------------
***idsel paradigma ; (insanın çocukluktan itibaren meydana gelen gelişim evresinde dış dünyadan edindiği bilgiler)
Old 10-09-2007, 23:10   #24
Av.Habibe YILMAZ KAYAR

 
Varsayılan

Alıntı:
Benim üzerinde durmak istediğim hususta hukukça korunan kadın haklarını herkezin bildiğidir ve zaten bu haklar hukukça korunmaktadır

Sn.Doğu Akdenizli

Hukukça tanınmış hakların herkesçe bilindiği varsayımı çok fazla iyimser bir düşünce.Yaşam hakkı varsa diğer haklar vardır düşüncenizi de hatırlatıyor.

Örneğin 14 yaşında berdel usulü evliliğe zorlanan kız çocukları aslında haklarının farkında ve bu haklarını kullanmıyorlar mı sizce?

Haklarını kullanmadıkları için de hukuk müdahale etmemeli mi?

1998 yılında Ailenin Korunmasına Dair kanun çıktığında uygulama çok nadirdi.Söyledikleriniz doğru sayılırsa kadınlar haklarını uzunca süre kullanmadılar.

Kısacası bu söyleyişinize katılmıyorum.

Alıntı:
burada esas tartışılması gereken hukukça korunmayan kadın haklarına ne gibi destek sağlanabileceğidir

Yasakoyucu bazı suçları şikayete bağlı tutmamıştır.Aslında eylem suçtur fakat suçun soruşturulması ve kovuşturulmasında mağdurun şikayeti soruşturmanın başlanabilmesi için önşart gibidir.

Bu durum bazı eylemlerin aralarında aile bağı bulunan kişiler arasında soruşturulmasına fiili ve hukuki bir engel oluşurmaktadır ve doğrusu aile içinde suçun işlenmesinen sürekliliğine yol açabilmektedir.

Aile üyelerini soruşturulmaktan kaçıran bu durum şüphelinin ;evin ekmeğini kazanan ve ekonomik denetimi elde tutan kişi olması halinde mağdurları da fiilen şikayet etmekten vazgeçirmektedir.

Örneğin nitelikli cinsel saldırı aile dışında birine yöneltildiğinde şikayet koşulu aranmadan soruşturulurken ,eşe yöneltildiğinde şikayete tabi kılınmıştır.

Bu ve benzeri aile üyelerini koruyan düzenlemeler"aile üyelerinden gelen saldırılardan "mağdurları korumamaktadır.

Bir adım daha gidersek,TCK değişikliğine kadar eşe karşı işlenen cinsel saldırı suçu,suç olarak bile kabul edilmiyor ve Yargıtayca "sadece kötü muamele" olarak tanımlanıyordu.

Hakların anlamlarının zamana göre değişmesi ve gelişmesi ;zamanla yasaların haklara olan duruşunu da değiştirmiştir.

Sizin de haklar ,kadın haklarıve yasalar konusundaki duruşunuzun ve görüşünüzün değişmesi dileğimle....
Old 11-09-2007, 09:09   #25
M P

 
Varsayılan

Sn. Habibe Yılmaz Kayar ,

Alıntı:
Örneğin 14 yaşında berdel usulü evliliğe zorlanan kız çocukları aslında haklarının farkında ve bu haklarını kullanmıyorlar mı sizce?

Haklarını kullanmadıkları için de hukuk müdahale etmemeli mi?

Evet haklarının farkındalar ve bu haklarını kullanmıyorlar ve kullanmadıkları içinde hukuk onlara müdahale etmemeli şeklinde bir yaklaşım zorbaca bir yaklaşım olur.Elbette hukuk müdahale etmeli.
yazınızın ikinci kısmına gelince tamamen katılıyorum , aslında birinci kısmada katılıyorum.
Saygılarımla ,
Old 11-09-2007, 11:30   #26
uye 18849

 
Varsayılan

sayın doğu akdenizli;
Öldürülen kişinin-faile ceza verilse de- hakkının hukuk tarafından korunmadığı veya fiziksel olarak artık dünyada bulunmadığı için hukuki yaptırımın bir anlamının bulunmadığı konusuna takılı kaldığınızı görüyorum. Hayatta kalan ve uzuv kaybına uğrayan-protez takılsa da aslının yerini tutması imkansız, ben kullanıyorum çünkü-bir kadının hakları hukuk tarafından tam olarak korunabilir mi ? faile verilecek maddi-manevi cezalar kaybedilen uzvu yerine getirebilecek mi ? eğer sorun hayatta olup olmamamaksa uzvu eksilen kadının hakları tam olarak korunabilir, uzvun eksikliği tamamen giderilebilir.Sizin çıkarımınızdan bu sonuca gidiliyor. Öldü iseniz haklarınız zaten korunama, hayatta iseniz hukuk sizi tamamen korur zararlarınızı giderir.
Old 11-09-2007, 11:33   #27
uye 18849

 
Varsayılan

Ben ısrarlarınızdan bunu anladım. Farklı görüşleriniz varsa yazarsanız sevinirim. Saygılar.
Old 11-09-2007, 13:19   #28
M P

 
Varsayılan

Sn. Mustafa Gönülal ,
Alıntı:
Öldürülen kişinin-faile ceza verilse de- hakkının hukuk tarafından korunmadığı veya fiziksel olarak artık dünyada bulunmadığı için hukuki yaptırımın bir anlamının bulunmadığı konusuna takılı kaldığınızı görüyorum. Hayatta kalan ve uzuv kaybına uğrayan-protez takılsa da aslının yerini tutması imkansız, ben kullanıyorum çünkü-bir kadının hakları hukuk tarafından tam olarak korunabilir mi ? faile verilecek maddi-manevi cezalar kaybedilen uzvu yerine getirebilecek mi ? eğer sorun hayatta olup olmamamaksa uzvu eksilen kadının hakları tam olarak korunabilir, uzvun eksikliği tamamen giderilebilir.Sizin çıkarımınızdan bu sonuca gidiliyor. Öldü iseniz haklarınız zaten korunama, hayatta iseniz hukuk sizi tamamen korur zararlarınızı giderir.
Her hangi bir suç sonucunda uzuv kaybına uğrayan insanın failine verilecek olan ceza elbetteki bu zararları karşılamaz , Ancak ben daha bir başkasının yaşam hakkını ihlal eden bir kişiye verilecek olan cezanın bir anlam ifade etmeyeceğini değerli meslektaşlarıma anlatamadım kaldıki hayatta kalan mağdurların zararlarının tazminlerinin bir anlam ifade etmeyeceğini anlatabileyim.Dediğinize sonuna kadar katılıyorum , ve üzülerek ifade ediyorumki önceki suça verilecek ceza çok ağır olupta sonraki muhtemel işlenecek cezayı engelleyebilecek yaptırıma sahip olmadıktan sonra verilecek cezalar timsah gözyaşından başka bir anlam ifade etmez.ilk suça verilecek ceza çok ağır bir yaptırıma sahip olup sonraki suçu önleyici nitelikte olsa dahi tam olarak adalet sağlanmış olmaz çünki sonraki suçları engellesek dahi ilk mağduru gözden çıkarıyoruz.Sonuç olarak diyebilirizki adalet bir hayal ceza hukuku yaptırımları ise timsah gözyaşlarından ibaret...
Saygılarımla
Yanıt


Şu anda Bu Konuyu Okuyan Ziyaretçiler : 1 (0 Site Üyesi ve 1 konuk)
 
Konu Araçları Konu İçinde Arama
Konu İçinde Arama:

Detaylı Arama
Konuyu Değerlendirin
Konuyu Değerlendirin:

 
Forum Listesi

Benzer Konular
Konu Konuyu Başlatan Forum Yanıt Son Mesaj
Cinsel istismar magduru çocuğa yaklaşım Kavaz Çocuk Hakları Çalışma Grubu 2 05-06-2007 15:30
Bekârlığınıza Güvenerek Sultanlığınızı İlan Etmeye Nasıl Bir Yaklaşım Gösterirdiniz?. hukuksever Site Lokali 0 29-01-2007 15:18
Cinsel Şiddet Mağdurlarına Yaklaşım-Yeşim İŞLEGEN Av.Habibe YILMAZ KAYAR Kadın Hakları Çalışma Grubu 0 09-04-2004 21:45
Son Eklenen Bilimsel Çalışmalar Admin Hukuk Haberleri 0 24-08-2001 17:44
2 Yeni Bilimsel İnceleme Admin Hukuk Haberleri 0 05-07-2001 20:40


THS Sunucusu bu sayfayı 0,08480811 saniyede 14 sorgu ile oluşturdu.

Türk Hukuk Sitesi (1997 - 2016) © Sitenin Tüm Hakları Saklıdır. Kurallar, yararlanma şartları, site sözleşmesi ve çekinceler için buraya tıklayınız. Site içeriği izinsiz başka site ya da medyalarda yayınlanamaz. Türk Hukuk Sitesi, ağır çalışma şartları içinde büyük bir mesleki mücadele veren ve en zor koşullar altında dahi "Adalet" savaşından yılmayan Türk Hukukçuları ile Hukukun üstünlüğü ilkesine inanan tüm Hukukseverlere adanmıştır. Sitemiz ticari kaygılardan uzak, ücretsiz bir sitedir ve her meslekten hukukçular tarafından hazırlanmakta ve yönetilmektedir.