Ana Sayfa
Kavram Arama : THS Google   |   Forum İçi Arama  

Üye İsmi
Şifre

Meslektaşların Soruları Hukukçu meslektaşların hukuki nitelikte sorularını birbirlerine yöneltecekleri mesleki yardımlaşma forumu. SADECE hukuk fakültesi mezunları ile hukuk profesyonellerinin (bilirkişi, icra müdürü vb.) yazışmasına açıktır. [Yeni Soru Sorun]

Türkiyedeki Suriye uyrukluların devlet tarafından el konulan gayrımenkulleri

Yanıt
Old 03-03-2007, 23:52   #1
Av.Ozan Kayahan

 
Varsayılan Türkiyedeki Suriye uyrukluların devlet tarafından el konulan gayrımenkulleri

Türkiyede 1062 sayılı kanun sebebiyle gayrımenkullerine elkonulmuş pek çok Suriye uyruklu var. Bunlardan biri de müvekkilim. 40 yıldır gayrımenkulü üzerind e hiç bir tasarrufta bulunamıyor. Ne alabiliyor ne satabiliyor. Bu durumu çözmek için neler yapılabilir? Fikri olan varsa çok sevinirim. Şimdiden çok teşekkürler...
Old 04-03-2007, 00:13   #2
Jeanne D'arc

 
Varsayılan

Mülkiyet hakkına hukuka aykırı olarak getirilen sınırlama nedeniyle AİHM'ne gidilebilir fikrindeyim.

Saygılarımla.
Old 04-03-2007, 02:00   #3
Av. Muzaffer ERDOĞAN

 
Varsayılan Türkiyedeki Suriye uyrukluların devlet tarafından el konulan gayrımenkulleri

bana böyle bir olay gelmişti ama üzerinden çok geçti

Büyük bir olasılıkla şeyh said isyanı veya başka bir nedenle suriyeye giden ve vatandaşlıktan çıkarılan bir kişidir.

ben yaptığım incelemede geri alma koşullarının varlığını düşünmüştüm, ama diğer nedenlerle davayı kabul etmedim

Şu anda size madde vb. vererek açıklayamam ama böyle bir olanağın olduğunu biliyorum/varsayıyorum

Benim görüşlerim doğrultusunda Diyarbakırda bir davanın açıldığını biliyorum. İnsanlarla da hala görüşüyoruz davayı kazanmak üzere olduklarını söylüyorlar

Bu vatandaşlıktan çıkarılan kişilere ilişkin bir dava ise böyle
farklı koşullar var ise bilemem

saygılar
Old 04-03-2007, 17:23   #4
kemalçakmak

 
Varsayılan

Alıntı:
Yazan Av.Ozan Kayahan
Türkiyede 1062 sayılı kanun sebebiyle gayrımenkullerine elkonulmuş pek çok Suriye uyruklu var. Bunlardan biri de müvekkilim. 40 yıldır gayrımenkulü üzerind e hiç bir tasarrufta bulunamıyor. Ne alabiliyor ne satabiliyor. Bu durumu çözmek için neler yapılabilir? Fikri olan varsa çok sevinirim. Şimdiden çok teşekkürler...


arkadaşım Suriyelilerin aslında defterdarlığa başvurup mallarının veya miras paylarının tasfiyesini yazılı olarak talep etmesi ,resen tasfiye edilmiyecekse kendilerine tasfiye için süre verilmesini talep etmesi gerekir.Bu yol aslında kamu kuruluşlarınca işgal edilmiş bu tür yerlerin idari yargıya taşınması için başlangıç olur.Somut olayı aktarabilirseniz daha detaylı yardımcı olabilirim.
Selamlar
Old 06-03-2007, 21:39   #5
Kayabey

 
Varsayılan

Bir Yargıtay Kararı;
T.C.
YARGITAY
8. Hukuk Dairesi

Esas : 1973/5489
Karar : 1973/7465
Tarih : 17.12.1973

ÖZET : Suriye uyruklu şahısların Türkiye´deki taşınmazları hakkında yaptıkları, taşınmazın elden çıkarılmasını gerektirecek işlemler geçerli değildir.

1939 yılından beri mülkiyet durumu kayıtlandırılmış ve 1966 yılında taşınmaza el konulmuş olduğundan zamanaşımıyla kazanılması olanaksızdır. Satış işlemi geçersiz olduğundan MK.nun 907. maddesinden yararlanamaz. Sözü edilen kararnameler idare ve yargı organlarını bağlar.

1602 s. kanunun Anayasaya aykırılığı iddiası kabul olunamaz.

Satış senedi taşınmazın bulunduğu milletin yasasına uygun olmalıdır.

Haklarında vatandaşlıktan çıkarma kararı verilen kişilerin Türkiye´deki malları hazinece tasfiye edilir, tasfiye yapılıncaya kadar ilgili kişi mallarında temliki tasarrufta bulunamaz.

(403 sayılı TVK. m. 29) (743 sayılı MK. m. 907)

KARAR METNİ :
(13.1.1939 tarih ve 2/10250 say. Bakanlar Kur. Kar.) (14.2.1942 tarih ve 2/17317 say. Bakanlar Kur. Kar.) (1.10.1969 tarih ve 67104 say. Bakanlar Kur. Kar.)

Ö.Ü. vekili avukat Z.K. ile Mal müdürlüğü aralarındaki men´i müdahale davasının yapılan yargılaması sonunda, dava konusu yere davalının müdahale ve muarazasının men´ine dair, Oğuzeli Asliye Hukuk Hakimliğinden verilen 4.4.1973 tarih ve 481/106 s. hükmün, süresinde Yargıtay'ca incelenmesi, davalı Malmüdürlüğü tarafından istenilmiş olmakla dosya incelendi gereği düşünüldü.

Davacı taraf, dava konusu yerin uzun süreden beri elinde bulunduğunu ve Suriye uyruklu malikleri tarafından 26 Ağustos 1964 günlü senetle kendisine satıldığını ileri sürerek hazinenin el atmasının önlenmesini istemiştir.

Hazine temsilcisi dava konusu yerin Suriye uyruklu kişilere ilişkin olması hasebiyle hazinece el konulmuş bulunduğunu bildirerek davanın reddi gerektiğini savunmuştur.

Mahkemece, 1.10.1966 günlü kararnamenin bir tepki kararnamesi olduğu, buna göre tapusuz taşınmazlara el konulup tapulu taşınmazlarda böyle bir hususun söz konusu olmadığı, davacının zilyetliğinin iyi niyetli bulunduğu, Medeni Yasanın 907. maddesi uyarınca davacının hapis hakkından yararlanacağı, kararnamenin bu hakkı ortadan kaldıramıyacağı, davacının hakkının davalı hazinenin hakkından üstün olduğu kabul edilerek hazinenin dava konusu yere müdahalesinin men´ine karar verilmiştir.

Dava konusu taşınmazın, Ekim/1926 gün 11 numaralı tapu kaydı ile Maraşi Zade H. M. Ebussuud Efendi Bini H. M. uhdesinde iken ölümü ile mirasçıları, halen Suriye uyruklu Z. B. Şıh N. Efendi oğulları M. N., A. SAYILI ve M. H. Efendilerle Kerimeleri SAYILI ve SAYILI hanımlar uhdelerinde bulunduğu hususu karşılık yazı ve kayıt örneğinde belirtilmiş olup bu yönde taraflar arasında herhangi bir uyuşmazlık mevcut değildir.

Mahalli bilirkişi nizalı yerin 20-25 seneden beri Suriye uyruklulardan satın almak suretiyle davacı elinde bulunduğunu haber vermiştir. Suriye uyrukluların bu taşınmazı davacıya satmaları hukuken geçersiz olduğu gibi, davacının 20-25 seneden beri elinde bulundurması da hukuki himayeye şayan değildir. Zira :

l- Hudutları dahilinde vatandaşlarımızın emlakine vaziyet eden Devletlerin Türkiye´deki vatandaşları emlakine mukabelesi bilmisil tedbiri ittihazı hakkındaki 1062 s. yasaya dayanılarak çıkarılan kararnameler iki grupta mütalaa edilebilir :

a) 13.1.1939 gün ve 2/10250 ve 14.2.1942 tarih ve 2/17317 s. Bakanlar Kurulu Kararları ile; Türk ve Suriye uyruklu kimselere ilişkin emlakin tasfiyesine dair Hükümetimizle Fransa Hükümeti arasında akdolunan itilafnamenin uygulanmasından doğan uyuşmazlığı, çözecek komisyon çalışmalarının bir sonuç vermemesi ve Fransızların, Suriyede bulunan Türklere ilişkin malları geri vermeğe, yanaşmamaları dolayısıyla bu durumlara bir çare bulununcaya kadar, Suriyeli şahıslara ilişkin taşınmaz malların başkalarına devir, ipotek ve ferağı önlenmek istenmiş ve bu mallar üzerine haciz vazettirmek suretiyle satılması yasaklanmıştır.

18.11.1957 gün ve 4/9697 s. kararname ile; Suriye uyruklu şahısların hissedar bulunduğu gayrimenkullerin, hissedarların ittifakı olsa dahi, rızaen taksim ve ifraz edilememesi, şuyuun izalesinin ancak mahkeme karariyle mümkün bulunması ve mahkemece gayrimenkulun satışı suretiyle şuyuun izalesine karar verilmesi halinde Suriye uyruklu kişiye düşecek satış bedelinin emlak meselelerinin Hükümetimizle Suriye arasında kesin surette halline kadar, hazine elinde emaneten muhafazası öngörülmüştür..

b) Vatandaşlarımızın Suriye´de, Tarım Reformu kapsamına giren taşınmaz malları için uzun süre tazminat ödenmediği görülmekle 1966 yılında hükümetimizce çıkarılan 1.10.1966 tarih ve 67104 s. kararname ile Suriye uyruklu tüm gerçek ve özel Hukuk Tüzel Kişilerinin Türkiye´de bulunan taşınmaz ve zati eşya dışında kalan taşınır mallar ile tüm hak ve menfaatlarına 1062 s. yasa uyarınca hazinece el konulmasına ve bunların tesbiti için hazırlanan yönetmeliğin kabulüne karar verilmiştir. Bu yönetmeliğin 4. maddesinde Suriyelilerin Türkiye´de bulunan taşınmaz malları hakkında, Bakanlar Kurulunun 13.1.1939 gün ve 2/10250 sayılı, 14.2.1942 gün ve 2/17317 s. ve 18.11.1957 tarih ve 4/9697 s. kararlariyle konulmuş kısıtlamaların devam edeceği belirtilmiştir. Bu halde (a) grubundaki kararnamelerle, Suriye uyrukluların Türkiye´de ki taşınmaz mallarına kayıtlama konulmuş ve her türlü tedavül ile üzerine ayni hak tesisi yasak edilmiştir. 1966 günlü kararname ile bu takyitler daha etkili hale getirilerek hazinece bu çeşit taşınmazlara tamamen el konulmuş ve bu hükümler halen yürürlükte bulunmuştur. 11 Şubat ila 26 Şubat 1971 tarihleri arasında Ankara´da vukubulan Türkiye-Suriye emlak müzakerelerinde; Türkiye ve Suriye hey´etleri 1966 da alınmış olan kısıtlayıcı tedbirlerin belirli şartlarla kaldırılmasını, Hükümetlerine teklif eylemek hususunda mutabık kalmışlardır. Bu protokolün konusu, tarım ve taşıt araçları, menkul kıymetler, sair çeşitli eşya ve faaliyetle taşınır, ve taşınmaz mal gelirleri ile ilgili bir tekliflerden ibaret olup kısıtlayıcı tedbirlerin her iki tarafça kaldırılıp diplomasi yoluyla karşı tarafa bildirilmesinden sonra yürürlüğe girmesi kararlaştırılmıştır. 1971 günlü protokol bir nevi öneri mahiyetinde olup, hükümetlerce kabul edilerek kararname şeklini almadığından olayımıza olumlu, ya da olumsuz etkisi yoktur.

Halen yürürlükte bulunan kararnamelere göre Suriye uyruklu şahısların, Türkiye´deki taşınmazları hakkında yaptıkları satış, ipotek, trampa ve ölünceye kadar bakma şartıyla temlik gibi gayrimenkul malların elden çıkarılmasını mucip olacak işlemler geçerli olmadığından dava konusu yerin davacıya Suriye uyruklu malikleri tarafından satışı da geçerli değildir. Ayrıca, 1939 yılından beri mülkiyet durumu takyitli ve 1966 yılında vaziyet edilmiş olduğundan zaman aşımı ile iktisap edildiği kabul olunamaz. Satış işlemi geçersiz olduğundan davacının Medeni Kanunun 907. maddesinden yararlanması düşünülemez.

Yukarda sözü edilen kararnameler 1062 s. mukabelei bilmisil yasasının birinci maddesinin verdiği yetkiye dayanılarak Bakanlar Kurulunca ittihaz edildiğinden idare ve yargı organlarını bağlar. Bunların birer tepki kararnamesi olduğundan bahisle nazara alınamıyacağı şeklindeki görüş hukuksal yönden öngörülmesi uygun olmayan bir düşünce tarzıdır. 1062 s. yasa Türkiye dışında idari mukarrerat veya fevkalade veya istisnai kanunlarla Türk tebasının hukuki mülkiyeti kısmen veya tamamen tahdit edildiği takdirde bu işlemi ifa eden devletlerin teb´asına ilişkin Türkiyede bulunan menkul ve gayrimenkullere vaziyet olunabileceği hükmünü getirmiştir. Hukuksal açıdan Dünyadaki Devletler bu hususta Kanunlarına Milletlerarası Antlaşmalara ve İnsan Hakları Beyannamesine aykırı olmayacak tarzda hükümler koyabilmekte ve koymaktadırlar.

Suriye hükümetlerinin uzun süreden beri Türk uyruklu kişilerin Suriye´deki emlakini dolaylı olarak tasfiye politikası takip etmeleri ve böylece Türk uyrukluların mülkiyet haklarını kısmen veya tamamen tahdit etmeleri muvacehesinde Suriye Devletinin Türkiye´deki teb´asına karşı mukabelei bilmisil maksadiyle aynı yasanın ikinci maddesine göre çıkarılan kararnamelerin kanuna aykırılığı ileri sürülemez. Nitekim, 1.10.1966 tarih ve 6/7104 s. Suriye uyrukluların mallarının tesbiti ve bu mallara el konulması hakkındaki yönetmeliğin 1602 s. kanuna, Anayasa ve İnsan Haklarına aykırılığı ileri sürülerek iptali için Danıştay´a açılan dava, Danıştay Dava Daireleri Kurulunun 3.5.1968 tarih ve 1967/58 esas, 1968/1361 karar s. ilamı ile red edilmiştir. 1062 s. yasanın Anayasaya aykırılığı iddiası ise, Anayasanın 13. maddesindeki «bu kısımda gösterilen hak ve hürriyetler, yabancılar için, Milletlerarası hukuka uygun olan kanunla sınırlanabilir» hükümü ve Devletler Hukukunun umumi prensiplerinin mukabalei bilmisil müessesine yer vermesi karşısında esasen varit değildir.

2- Davacının dayandığı ve yalnızca Suriye uyruklu maliklerin parmak izi ve imzalarım ihtiva eden ve Noter tarafından Türkçeye tercüme edilen 25 Ağustos 1964 günlü satış senedinin, Suriye Devleti mevzuatına uygun bir akdi belgelediği hususu iddia ve ispat edilememiştir. Bu senet, yabancı devletin yasalarına uygun olarak düzenlenmiş olsa bile taşınmaz mal satımı hakkındaki kurallar kamu düzeni ile ilgili olmakla yabancı memleketlerde yapılan ferağ işlemleri geçerli sayılamaz. Devletler Hususi Hukukunda, gayrimenkullerin satışı hakkında gayrimenkulun bulunduğu milletin yasanın uygulanacağı, kabul edilmiştir. (Leemann, Becker, Homberger, Sauger Wieland bu fikirde olup İsviçre Federal Mahkemesinin İçtihatları da aynı yoldadır. Senai Olgaç, Satış Trampa adlı kitap sahife 148) Bir an için Suriye uyruklu kimselerin tasarrufi muamelede bulunabileceği kabul edilirse dayanılan satış senedinin, her şeyden önce yukarıdaki açıklama karşısında Türk Hukuk sistemine uygun şekilde, düzenlenmesi gerekir. Halbuki söz konusu senet ne Borçlar Yasasının 213. maddesinde, ne Noter Yasasının değişik 44. maddesinde yazılı şekil ve şartları ihtiva etmemektedir. 2644 s. tapu yasası ile nizamnamesine de aykırı biçimde düzenlenmiştir. O durumda ortada gayrimenkul tasarruflarını düzenliyen hukuk sistemimize uygun ve geçerli bir belgenin varlığından bahsedilemez. Bu halde bu belge hukuken himayeye şayan değildir.

3- Celp edilen nüfus kayıtlarına göre satış senedinde imzası bulunan maliklerden M. N. Maraşlı ile A. SAYILI Maraşlı (1941) yılında Türk vatandaşlığından çıkarılmışlardır. Vatandaşlıktan çıkarılan kişilerin mallarının hangi işleme tabi olacağı ve Vatandaşlıktan iskatın (çıkarılmasını) hukukumuzdaki durumuna gelince : Şurası muhakkak ki, her devletin; ülkesinde, egemenliğine tabi olacak fertlerin niteliğini serbestçe tayin etmek hakkı vardır. Vatandaşlıkla «ilgili meseleler her devletin mahruz sahasını (damaine reservee) teşkil eder. Vatandaşlığın ne yoldan kazanılacağı ve hangi sebeple, neden ve nasıl kaybedileceği hususundaki ana kaideler Anayasalarda yer almıştır. Bu yön Vatandaşlık Hukukunun Devletin ana yapısına, başlıca unsurlarından birisine taalluk etmesinin doğal sonucudur. 1961 Anayasamızın «Temel Haklar ve Ödevler» adını taşıyan ikinci kısmında saptanan hak ve hürriyetler, yabancılar için, Milletlerarası hukuka uygun olarak, kanunla sınırlanabilir diyen 13. maddesi iki yönlü bir maddedir. Bir yandan Devlet ülkesindeki yabancılar için borçlarını Milletlerarası hukuka uygun olarak sınırlama yetkisini tanımakta sair taraftan da devletin Milletlerarası hukuk açısından yabancılar statüsünün asgari haddini taahhüdü öngörmektedir. Devlet ülkesinde, uzun süre oturmayan yabancılara, vatandaşlığını, rıza yokluğuna rağmen yüklemeyecektir. Ferdin rızası ile vatandaşlıktan çıkmasını

ve yabancı devlet vatandaşlığına girmesini engellemiyecektir. Bu husus 1948 günlü Evrensel insan Hakları Beyannamesinde açıkça hüküm altına alınmıştır. Türkiye bu sözleşmeye 1954 de katılmıştır.

Telsik ve çıkma, rıza ile vatandaşlığın kazanılması ve kaybedilmesiyle gerçekleşebilir. Kazanılan toprak üzerinde doğmuş veya ikamet sahibi olup, toprak kazanan devletin otomatik olarak vatandaşı sayılan fertlere, belirli süre içerisinde eski devletinin vatandaşlığını sağlamak amacı ile opsiyon (seçme hakkı) tanınmıştır. (1923 günlü Lozan Antlaşması M. 31 23 Haziran 1939 günlü Hatay Andlaşması M. 3) Opsiyon hakkını kullanıp, terk edilen araziden göç edenlerin taşınmaz mallarını muhafaza edebileceği veya bunları tasfiye zorunda kalacakları hususu, andlaşmada açıkça belirtilmiş olabilir. Örneğin : Lozan Andlaşmasında; terk halinde, taşınmaz malların muhafaza edilebileceği esası kabul edilmiştir. (M. 33/2.) buna mukabil Hatay Andlaşmasında, tasfiye zorunluğu hüküm altına alınmıştır. (M. 4/2). Her iki andlaşmada taşınır mallar hakkında; ilgililerin bunları birlikte götürebilecekleri hususu öngörülmüştür. Bunların dışında Devlet kendi emniyet ve devamlılığını sağlamak amacıyla, ferdin rızasına bakmaksızın, kanunda ön görülen çıkarma sebeplerine dayanarak şahısları vatandaşlıktan çıkarabilir. (Iskat) gerek Tabiiyeti Osmaniye Kanunu, gerek 1312 s. kanunla kaldırılan Türk Vatandaşlığı Kanunu; çıkma ve ıskatı ve Bakanlar Kurulu Karariyle vatandaşlığın kaybı hallerini tanzim etmektedir. (Teb´ayi Osmaniye K. M. 5, 6; 1312 s. K. M. 7, 9, 10) 403 s. Türk Vatandaşlığı Kanununda, kabul edilen sebepler 1312 s. kanunda iskat nedeni olarak belirtilen hallerdir. Ancak, 1964 gün ve 403 s. vatandaşlık kanunu bu nedenlere çıkarma (iskat) nın hükümlerini değil, çıkmanın neticelerini sağlamıştır. Sebepleri ortaya çıktığı takdirde Türk Vatandaşlığını kaybeden kimse, yabancı statüsüne girer. Zira vatandaşlık kanununun 29. maddesi iptal ve çıkarma hükümlerini kapsayan 33 ve 35. maddeleri saklı tutmaktadır.

Vatandaşlıktan çıkarma (iskat) müessesesi, genellikle Vatandaşlık Yasalarında yer almaktadır. Devletin kendi iç ve dış emniyeti bakımından zararlı saydığı eylem ve davranışlarda bulunanlara karşı bir silah olarak kullandığı bu iskat müeyyidesi, her ne kadar Milletlerarası Kongrelerde, İnsan Haklarına aykırı vatansızlığı yaratıcı bir kaynak olarak eleştirilmiş ise de, vatandaşlık yasalarında daima öngörüle gelmiştir. 19. asırda Devlet aleyhine islenmiş suçların müeyyidesi olarak uygulanan iskat (çıkarma) işlemi, 20. asırdan itibaren daha da yaygın olarak, kanunlarda yer almıştır. Yalnızca çıkarma

sebeplerinin mahiyeti ve bunların uygulandıkları vatandaş zümresinin niteliği bakımından kanunlar arasında bazı farklar vardır. Türk hukuk sisteminde bile iskat, değişik surette hükme bağlanmıştır. Tabiiyeti Osmaniye ve kaldırılmış Türk vatandaşlığı kanunlarında (1928 gün 1312 s. kanun) iskat, şümullü olarak tanzim edilmiştir. Birincisinde vatandaşlık bakımından asli ve sonradan kazanılma durumları ayrılmadığı halde, ikincisinde asli vatandaşlar için ayrı, sonradan kazanılan vatandaşlık için ayrı sebepler tespit edilmiştir. 1964 günlü 403 s. Türk Vatandaşlığı Kanununda Vatandaşlıktan çıkarma işlemi sırf zarurete istinat ettirilmiş ve iskatın ağır neticelerinden ayrı tutulmuştur. İskat ve sebepleri konumuzla ilgili olmadığından üzerinde durulmağa lüzum ve mahal bulunmamıştır, Tapuda malik görülen ve halen Suriye uyruklu olan A. ve M. Efendilerin 1941 senesinde vatandaşlıktan çıkarıldıkları dosya muhtevası ile tespit edilmiştir. Adları geçenlerin Türk Vatandaşlığım kaybetme ve yabancı sayılmaları yönünden 1312 ve 403 s. kanunlar hükümlerine göre hukuksal açıdan, bir değişiklik söz konusu olmamaktadır. Türk Vatandaşlığından çıkarılan ve halen Suriye uyruklu bulunan, M. N. ve A. SAYILI Türkiye´de ikamet, memlekete tekrar girebilme, kamu hak ve hürriyetlerinden ve özellikle hususi hukuk hükümlerinden yararlanabilme bakımlarından yabancı muamelesine tabi olacaklardır. (T. V. K. M. 29)

Haklarında çıkarma kararı verilen bu kişilerin Türkiyedeki malları tasfiye edilir. İskat edilenler, mallarının tasfiye işini bizzat kendileri yapamazlar. Tasfiye hazinece yapılır. Bunun için çıkarma kararının bir örneği Maliye Bakanlığına gönderilir. (Yönetmelik M. 48). Tasfiye yapılıncaya kadar ilgili, mallarında temliki tasarrufta bulunamaz.

Bu halde vatandaşlığımızdan çıkarılmış olan M. N. Maraşlı ile A. SAYILI Maraşlı´nın dava konusu üzerinde her türlü tasarruf yetkileri kaldırılarak bu taşınmaz vatandaşlık kanunu ile bu kanunun uygulanmasına dair yönetmelik hükümlerine tasfiye edilmesi gereken mallardan sayılmış bulunmasına göre adı geçenlerin temliki tasarrufta bulunmaları ve bu cümleden olarak satış ve devir yapmaları geçersizdir.

Sonuç : Açıklanan sebeplerle davanın reddedilmesi gerekirken aksine düşünce ve görüşlerle davanın kabulü cihetine gidilmesi usul ve kanuna aykırı temyiz itirazları bu bakımdan yerinde olduğundan kabulü ile hükmün (BOZULMASINA) ve temyiz dilekçesinde yersiz alınan 3000 kuruş harcın iadesine 17.12.1973 gününde oybirliğiyle karar verildi.

Kaynak : Ykd Ekim 1975 Sayfa 56
Old 07-03-2007, 11:21   #6
Av. Muzaffer ERDOĞAN

 
Varsayılan Türkiyedeki Suriye uyrukluların devlet tarafından el konulan gayrımenkulleri

Benim anlattığım olayda devir ve ferağ yok

Suriye vatandaşlığına geçen şahıs öldükten sonra mirasçılar miras paylarını istediler. Olaya bu yönden yaklaşıldı.

Saygılar
Old 03-10-2007, 08:55   #7
tolga

 
Varsayılan Cevap verilmemiş

Suriyeli uyruklu kişinin 1960'larda devletçe al konulmuş malına mirasçılarının herhangi yapabileceği herhangi bir şey yok mu?Sitede tatmin edici cevap bulamadım.
Old 25-12-2008, 15:19   #8
hakanacar

 
Varsayılan konu hakkında çeşitli kararlar var

eğer mirasçı suriye vatandaşı ise hiçbirşey yapamaz yani malı alamaz yalnız oturmak istiyorsa oturabilir. Ancak türk vatandaşı ise farklı mahkemeler farklı kararlar vereiyor kimi veriyor kimi vermiyor..
Yanıt


Şu anda Bu Konuyu Okuyan Ziyaretçiler : 1 (0 Site Üyesi ve 1 konuk)
 
Konu Araçları Konu İçinde Arama
Konu İçinde Arama:

Detaylı Arama
Konuyu Değerlendirin
Konuyu Değerlendirin:

 
Forum Listesi

Benzer Konular
Konu Konuyu Başlatan Forum Yanıt Son Mesaj
yediemin ücret hakkına konulan sınırlama Av.Önder Kılınç Meslektaşların Soruları 2 26-01-2010 13:31
Yabancı Uyrukluların Çalışma İzinleri thracian Meslektaşların Soruları 1 03-06-2006 11:06
Türkiyedeki Kadının En Büyük Sorunu Sadakatsiz Kocalar Mı? Av.Habibe YILMAZ KAYAR Kadın Hakları Çalışma Grubu 2 21-09-2005 18:59
Bina Dış Cephesinde İzinsiz Konulan Klima Motorlarının Yarattığı Sorunlar planner Hukuk Soruları Arşivi 1 27-02-2002 16:39
Sözleşmelere Konulan Tazminat Sınırlarının Geçerliliği Nedir Özer Hukuk Soruları Arşivi 1 20-02-2002 20:02


THS Sunucusu bu sayfayı 0,05931711 saniyede 14 sorgu ile oluşturdu.

Türk Hukuk Sitesi (1997 - 2016) © Sitenin Tüm Hakları Saklıdır. Kurallar, yararlanma şartları, site sözleşmesi ve çekinceler için buraya tıklayınız. Site içeriği izinsiz başka site ya da medyalarda yayınlanamaz. Türk Hukuk Sitesi, ağır çalışma şartları içinde büyük bir mesleki mücadele veren ve en zor koşullar altında dahi "Adalet" savaşından yılmayan Türk Hukukçuları ile Hukukun üstünlüğü ilkesine inanan tüm Hukukseverlere adanmıştır. Sitemiz ticari kaygılardan uzak, ücretsiz bir sitedir ve her meslekten hukukçular tarafından hazırlanmakta ve yönetilmektedir.