Ana Sayfa
Kavram Arama : THS Google   |   Forum İçi Arama  

Üye İsmi
Şifre

Meslektaşların Soruları Hukukçu meslektaşların hukuki nitelikte sorularını birbirlerine yöneltecekleri mesleki yardımlaşma forumu. SADECE hukuk fakültesi mezunları ile hukuk profesyonellerinin (bilirkişi, icra müdürü vb.) yazışmasına açıktır. [Yeni Soru Sorun]

İkinci Kez Islah - Dilekçenin Reddi - Vekalet Ücreti

Yanıt
Konuyu Değerlendirin Konu İçinde Arama Konu Araçları  
Old 14-06-2007, 12:18   #1
Av.Bilgen Savaş

 
Soru İkinci Kez Islah - Dilekçenin Reddi - Vekalet Ücreti

Muris muvazaası nedeniyle açtığımız tapu iptali davasında hakim iki defa ıslah yapıldığı gerekçesiyle “dava dilekçesini” reddetti. Ayrıca usulden ret olmasına rağmen karşı taraf lehine nispi vekalet ücretine hükmetti.

HUMK m.83 e göre ıslah bir defa yapılabilir. İkinci ıslahın geçersiz olması gerekir. Karşı tarafın ıslah kelimesini kullanmadan verdiğimiz ilk dilekçeye muvafakat etmediğini, dosyada çok fazla dilekçe, kayıt, rapor bulunması yani evrak kalabalığı nedeniyle “ikinci ıslah kabul edilen” dilekçeyi verdikten sonra fark ettik. Yani sonuçta karşı taraf her iki dilekçeye de itiraz edip davanın değiştirilmesine muvafakat etmediğini beyan etti, dolayısıyla ıslah yerine hasmın zımnen muvafakati şartı gerçekleşmiyor. İki kez ıslah yapılmış sayılıyor.
Kanaatimce bu ikinci ıslah geçersiz olup ilk ıslah dilekçesi üzerinden hüküm kurulmalıdır, ancak bu yönde açıklayıcı bir içtihat bulamadım. Hakimin "dava dilekçesini ret" sebebinin yanlış olduğunu düşünüyorum ayrıca her iki dilekçemizdeki ıslah kamilen değil kısmen ıslah niteliğinde. Bu konuda elinde içtihat bulunan meslekdaşlarım yardımcı olursa sevinirim.
Ayrıca usulden ret olmasına rağmen nispi vekalet ücretine hükmedildi bu da yüklü bir tutar. Bu hükmün de hatalı olduğu görüşündeyim. Şimdiden teşekkür ederim.
Old 14-06-2007, 13:09   #2
halit pamuk

 
Varsayılan

Dvanızın konusunu anlamdım ama şu içtihata bir bakın:



T.C.
YARGITAY
11. HUKUK DAİRESİ
E. 2003/3994
K. 2003/10474
T. 6.11.2003
• MUNZAM ZARARIN TAZMİNİ ( Bononun Vadesinde Ödenmemesi Dolayısıyla Kar Kaybına Uğradığını İddia Eden Davacının Açmış Olduğu Munzam Zarar Alacağının Tahsiline İlişkin )
• ISLAH ( Aynı Davada Her Taraf Ancak Bir Kez Islah Hakkını Kullanabilecğinin HUMK'ta Kabul Edilmiş Olması )
• ISLAHIN YAPILABİLECEĞİ ZAMAN ( Islahın Tahkikata Tabi Olan Davalarda Tahkikat Bitinceye Kadar ve Tabi Olmayanlarda Muhakemenin Hitamına Kadar Yapılabilmesi )
• DAVACI TARAFINDAN İKİNCİ ISLAH İSTEMİ ( Yerel Mahkemece Bu İstemin Reddedilmesinin ve Davanın İlk Dava Dilekçesindeki Talep Çerçevesinde Değerlendirilmesinin Gerekmesi )
1086/m.83,84
ÖZET : Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu'nun 83'ncü maddesi hükmünün ikinci cümlesinde "aynı davada her taraf ancak bir kez ıslah hakkını kullanabilir"hükmü öngörüldüğü gibi, aynı yasanın 84 ncü maddesi hükmünde "ıslah tahkikata tabi olan davalarda tahkikat bitinceye kadar ve tabi olmayanlarda muhakemenin hitamına kadar yapılabileceği"düzenlenmiş olup, 04.02.1948 gün ve 10/3 sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararı uyarınca bozmadan sonra ıslah istenemeyeceği kabul edilmiştir. Açıklanan her iki gerekçe ile davacı tarafın ikinci ıslah isteminin reddedilmesi ve davanın alacak miktarı yönünden ilk dava dilekçesindeki talebi çerçevesinde değerlendirilmesi gerekir.

DAVA : Taraflar arasında görülen davada İstanbul Asliye 4.Ticaret Mahkemesi'nce verilen 27.09.2002 tarih ve 2000/678 - 2002/909 sayılı kararın Yargıtay'ca incelenmesi duruşmalı olarak davalı vekili tarafından istenmiş olmakla, duruşma için belirlenen 04.11.2003 günde davacı avukatı Gülay Yıldırım gelip, davalı avukatı tebligata rağmen gelmediğinden, temyiz dilekçesinin de süresinde verildiği anlaşıldıktan ve duruşmada hazır bulunan davacı avukatı dinlenildikten sonra, duruşmalı işlerin yoğunluğu ve süre darlığından ötürü işin incelenerek karara bağlanması ileriye bırakılmıştı. Dava dosyası için Tetkik Hakimi Verda Çiçekli tarafından düzenlenen rapor dinlenildikten ve yine dosya içerisindeki dilekçe, layihalar, duruşma tutanakları ve tüm belgeler okunup incelendikten sonra işin gereği görüşülüp, düşünüldü:

KARAR : Davacı vekili, davalının keşide ettiği ve müvekkilinin hamili bulunduğu bonoyu davalının vadesinde ödemediğini, icra takibi sonunda 18.06.1996 tarihinde bono bedelini faizi ile tahsil ettiğini, ancak ticaretle uğraşan müvekkilinin bundan dolayı kar kaybı olduğu gibi,ayrıca başka zararları da olduğunu, ileri sürerek, şimdilik ( 1.500.000.000 )TL munzam zararının 18.06.1996 tarihinden itibaren işleyecek reeskont oranında faizi ile birlikte davalıdan tahsilini talep ve dava etmiş, 03.05.2002 tarihli dilekçe ile talep sonucunu ( 2.719.378.590 ) TL olarak ıslah etmiştir.

Davalı vekili, geç ödemenin karşılığının faiz olduğunu müvekkilin bono bedelini faizi ile birlikte ödediğinden borcu kalmadığını, geç ödemede davacının kusuru olduğunu savunarak, davanın reddini istemiştir.

Mahkemece, bozma kararına uyularak yapılan yargılama sonunda yaptırılan bilirkişi incelemesinde, enflasyon oranı ortalaması, mevduat, devlet tahvilleri faizi ortalaması ve TL'nin USD karşısındaki değer kaybı dikkate alındığında davacının uğradığı ortalama değer kaybının % 122.67 olarak belirlendiği, bu oran üzerinden yapılan hesaplamada davacının 2.000.000.000 TL bedelli bonosunu süresinde tahsil etse idi bunun değerinin 5.027.789.590 TL'ye ulaşacağı ve davacının tahsil ettiği faiz düşüldüğünde 2.719.378.590.TL munzam zararı olduğunun kanıtlanmış olduğu gerekçesiyle, ( 2.719.378.590 ) TL'nin dava tarihinden itibaren işleyecek değişen reeskont oranlarında faizi ile birlikte davalıdan tahsiline karar verilmiştir.

Kararı, davalı vekili temyiz etmiştir.

1-Dava, munzam zarar alacağının tahsili istemine ilişkindir.

Davacı vekili, dava dilekçesinde davalının keşidecisi bulunduğu bonoyu müvekkiline geç ödemesinden dolayı ticaretle uğraşan müvekkilinin uğradığı kar kaybının munzam zarar olarak tahsilini talep etmiş, daha sonra 07.09.1998 tarihli dilekçe ile ülkedeki yüksek enflasyon ve paranın alım gücündeki düşme nedeniyle uğradığı zararı talep ettiğini belirterek dava sebebini ıslah etmiş ve yine 07.02.2000 tarihli bozma kararından sonra 03.05.2002 tarihli ıslah dilekçesi ile talep sonucunu artırmıştır. Oysa, Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu'nun 83'ncü maddesi hükmünün ikinci cümlesinde "aynı davada her taraf ancak bir kez ıslah hakkını kullanabilir"hükmü öngörüldüğü gibi, aynı yasanın 84 ncü maddesi hükmünde "ıslah tahkikata tabi olan davalarda tahkikat bitinceye kadar ve tabi olmayanlarda muhakemenin hitamına kadar yapılabileceği"düzenlenmiş olup, 04.02.1948 gün ve 10/3 sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararı uyarınca bozmadan sonra ıslah istenemeyeceği kabul edilmiştir. Açıklanan her iki gerekçe ile davacı tarafın ikinci ıslah isteminin reddedilmesi ve davanın alacak miktarı yönünden ilk dava dilekçesindeki talebi çerçevesinde değerlendirilmesi gerekirken, bu hususların dikkate alınmaması doğru görülmemiş ve kararın bu nedenle bozulmasına karar vermek gerekmiştir.

2-Bozma neden ve şekline göre, davalı vekilinin diğer temyiz itirazlarının şimdilik incelenmesine gerek görülmemiştir.

SONUÇ : Yukarıda ( 1 ) No'lu bentte yazılı nedenlerle, kararın davalı yararına BOZULMASINA, ( 2 ) No'lu bentte yazılı nedenlerle,davalı vekilinin diğer temyiz itirazlarının incelenmesine şimdilik yer olmadığına,ödediği temyiz peşin harcın isteği halinde temyiz edene iadesine, 06.11.2003 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.
Old 14-06-2007, 16:40   #3
Av.Bilgen Savaş

 
Varsayılan

Sayın Korayad, kanaatimde haklı olduğumu anladım, yardımınız için teşekkür ederim. Dava murisin mirasçılardan birine satış suretiyle malvarlığına dahil gayrimenkullerden birinin devrinin muvazaa nedeniyle iptali ve muris adına tescili davasıdır.

Gayrimenkulün aynına yönelik bir dava ve tüm deliller toplandıktan sonra usulden ret kararı verilmiş durumda. İkinci ıslah dilekçemiz ile terditli olarak “müvekkil mirasçının payı oranında, bunun mümkün olmaması halinde muris adına tescil” istenmişti. Sonuçta "dava dilekçesinin reddi" kararı usuli bir karar, ancak gayrimenkulün aynına yönelik olması ve tüm delillerin toplanmış olması nedeniyle usuli bir ret kararı olsa dahi nispi vekalet ücretine hükmedilmesi doğru mudur ?

Ayrıca sayın meslekdaşlarıma son bir sorum olacak.. Bu kararı temyiz edeceğiz ancak yeniden; bu sefer “mirasçının payı oranında” muris muvazaası nedeniyle tapu iptali ve tescil davası açmayı düşünüyoruz. Sorum şu: Islaha konu olabilen bir talep (mirasçının payı oranında iptal ve tescil talebi) ayrı davaya da konu olabilir mi? Karşı tarafın derdestlik itirazında haklılık görülebilir mi? Çünkü ilk davadaki mirasçı payı oranındaki tescile yönelik dilekçemiz geçersiz. Bu hususta değerli görüşlerinizi bekliyorum. Teşekkürler.
Old 15-06-2007, 21:23   #4
Yücel Kocabaş

 
Varsayılan

(Av. Bilgen Savaş) 'a,
Birinci ıslah dilekçesi ile neyin talep edildiği hakkında bir açıklama yapılırsa,
konu daha iyi aydınlatılmış olur...
Saygılarımla.

Old 15-06-2007, 21:57   #5
Av.Bilgen Savaş

 
Önemli derdestlik itirazına konu oluşturur mu ?

Alıntı:
Yazan Yücel Kocabaş
(Av. Bilgen Savaş) 'a,
Birinci ıslah dilekçesi ile neyin talep edildiği hakkında bir açıklama yapılırsa,
konu daha iyi aydınlatılmış olur...
Saygılarımla.
İhtimallere göre sayın meslekdaşlarımı düşündürmek yerine davayı daha ayrıntılı anlatmak gerek sanırım. Açtığımız Muris muvazaası nedeniyle tapu iptali davasında, davanın esasına geçildikten sonra “iki kez ıslah yapılması nedeniyle dava dilekçesinin reddine” karar verildi ve usulden ret olmasına rağmen davalı taraf lehine nispi vekalet ücretine hükmedildi.

İlk ıslah sayılan dilekçe tapu iptali davasına “tescil” talebini eklemek şeklinde, ikinci ıslah dilekçesi de “mirasçının payı oranında tescil” şeklinde. Daha önce söylediğim gibi evrak kalabalığı nedeniyle itiraz fark edilemediğinden hasmın zımni muvafakati olduğu düşünülerek ikinci dilekçe verildi.

HUMK m.83 e göre ıslah bir defa yapılabilir. İkinci ıslahın geçersiz olması, ilk dava dilekçesi ve ıslah dilekçesi dikkate alınarak terekeye iade şeklinde karar verilmesi gerekir. Karar bu nedenle temyiz edilecek.

Ancak şunu söylemem gerek, ilk davada Yargıtay aşamasından sonra dosya esas mahkemesine geldiğinde terekeye iade şeklinde karar verilmesi için dava şartı olan “tüm mirasçıların muvafakati şartı” gerçekleşmeyecek, çünkü murisin gayrimenkulü devrettiği şahıs torunu. Mirasçı annenin, kendi evladına yapılan temlikin iptaline yönelik davaya muvafakat etmeyeceği kesin.

Bu nedenle yaklaşık 2 yıl süren bu davadan sonra daha fazla zaman kaybetmemek için ilk davanın neticelenmesini beklemeden ayrı bir dava; muris muvazaası nedeniyle “mirasçının payı oranında” tapu iptali ve tescil davası açılması gerekiyor.

Islaha konu oluşturabilen bir talep, ayrı bir davaya da konu olabilir diye düşünüyorum.
Aynı taraflar, aynı hukuki sebep, aynı vakıalar, sadece neticei talep ilk davadan farklı olarak “tapu iptali ve muris adına tescil” yerine “mirasçı müvekkilin payı oranında iptal ve mirasçı adına tescil” olacak.

Benim iki sorum olacak :

1- Karşı tarafın Yargıtay’a gidecek bu dosya nedeniyle derdestlik itirazı haklı olur mu?

Şundan yola çıkarak söylüyorum, örneğin ilk davayı açarken sadece tapu iptali istendiğinde, hakim, davacıya tescil davası açması için önel verir ya da ayrı tescil davası açmak yerine davacı ıslah dilekçesi ile tescil talebini davaya dahil edilebilir. Bu davada olduğu gibi.
Tapu iptali ve muris adına tescil şeklindeki talep de ıslah edilip mirasçının payı oranında iptal ve tescil şeklinde ıslah edilebiliyorsa ayrı davaya konu oluşturabilir diye düşünüyorum.

2- İkinci sorum ise “iki kez ıslah nedeniyle dava dilekçesinin reddi” şeklinde kurulan bu hüküm, hatalı da olsa usulden ret niteliğinde. Bu nedenle karşı taraf lehine maktu vekalet ücretine hükmedilmesi gerekmez mi ?

Üstadlar yardımlarınız için şimdiden teşekkür ederim.
Old 16-06-2007, 09:02   #6
Yücel Kocabaş

 
Varsayılan

1. İkinci ıslah dilekçesi denilen talep aslında bir ıslah talebi değildir. Burada ıslahı gerektirir talebin çoğaltılması durumu değil talebin azaltılması, daraltılması, sınırlandırılması durumu vardır. Bu nedenle ikinci dilekçe bir ıslah dilekçesi olarak algılanamaz. Bir açıklama dilekçesi niteliğindedir.

Dava, Borçlar Yasasının 18. maddesinden kaynaklanan muvazaa hukuksal nedenine dayalı olarak bir kısım mirasçılar tarafından açılmış ve tapunun iptali ile terekeye döndürülmesi istenmiştir. Daha sonra davacılar vekili isteği pay oranında iptal tescile dönüştürmüş, mahkemece davanın ıslah edildiği kabul edilerek islahtan itibaren üç gün içinde yeni bir dilekçe verilmediği gerekçesiyle HUMK.nun 88. maddesi uyarınca davanın iptaline karar verilmiştirD
avacının talep sonucunu daraltması ( azaltması ) davayı değiştirme veya genişletme sayılmaz. Bu nedenle davacının talep sonucunu daraltabilmesi ( azaltabilmesi ) için ( kural olarak davalının muvafakatine ihtiyaç olmadığı gibi ) ıslah yoluna başvurmasına da gerek yoktur. Somut olayda tereke adına açılan bir davanın paya dönüştürülmesi HUMY uyarınca ıslah anlamında olmayıp müddeabihin daraltılması, diğer bir deyişle neticeyi talebin sınırlandırılması anlamını taşır. Böyle bir isteğe ıslah niteliği verilerek davanın iptali şeklinde hüküm kurulması doğru değildir.
Hal böyle olunca işin esasının incelenmesi gerekirken, isteğe ıslah niteliği verilmek suretiyle yazılı biçimde hüküm kurulması doğru değildir.
(Yargıtay 1.HD. 26.06.2000T. 2000/8666 E. 2000/8548 K. )

2. Hal böyle olunca yerel mahkemenin dava dilekçesini, birinci ıslah dilekçesini ve açıklama dilekçesi niteliğinde olan ikinci dilekçeyi dikkate alarak davaya ( paya hasren tapunun iptali ile iptal edilecek payın davacı adına tescili ) şekliyle devam etmesi gerekirdi.

3.Muhtemel bozma ile ,açılan dava böylece paya hasren iptal ve tescil davası haline gelmiş olacağından aynı konuda şimdiden müstakil bir dava açılması derdestlik itirazını haklı kılabilir. Bu yönden temyiz sonucu beklenmeli diye düşünüyorum.

4. Dava tereke adına devam edecekse, bazı mirasçıların izin vermemesi , fazla bir sorun yaratmaz. TMK 640 maddesine göre terekeye temsilci atanarak davaya dev
am edilmesi
imkanı da bulunmaktadır.

5. HUMK. Hükümlerine göre dava dilekçesinin iptali kararı ilk itirazlar arasında yer alan “ Dava dilekçesinin düzenlenmesinde kanuni noksanlıklar bulunması “ halinde verilebilecek bir karardır. Somut olayla dava dilekçesinin iptali kararı arasında hiçbir bağlantı bulunmamaktadır. Fakat yerel mahkeme hatalı da olsa böyle bir karar verdiğine göre “ dava dilekçesinin iptali “ kararının hukuki sonuçlarına uymak zorundadır. “ Mahkeme dava dilekçesinin iptali kararında d
avacıyı yargılama giderlerine ve bu arada vekalet ücretine mahküm edemez. 14.04.1954 T.4/14 sayılı İçtihatı Birleştirme kararı “ (B.Kuru,R. Arslan,E.Yılmaz, Medeni Usul Hukuku 2005 s. 687)
Saygılarımla.
Old 20-03-2012, 17:39   #7
Avsibel

 
Varsayılan

Tesçil davasını bütün mirasçılar birlikte açıp önce muris adına tesçilini istemişler ve daha sonra da mirastan intikal nedeniyle kendi adlarına tesçil istemişlerse bu durum da talebin daraltılması olarak mı değerlendirilir. SAYGILARIMLA
Yanıt


Şu anda Bu Konuyu Okuyan Ziyaretçiler : 1 (0 Site Üyesi ve 1 konuk)
 

 
Forum Listesi

Benzer Konular
Konu Konuyu Başlatan Forum Yanıt Son Mesaj
idari davada dilekçenin reddi rojda Meslektaşların Soruları 6 30-07-2013 16:00
davanın husumet yönünden reddi vekalet ücreti KAANKAL Meslektaşların Soruları 1 31-03-2007 15:11
davanın husumetten reddi-davacının feragati-vekalet ücreti maktu mu nisbi mi? Av.Bülent Özkan Meslektaşların Soruları 3 04-03-2007 14:58
İdare Mahkemesinde Dilekçenin Reddi jeny3435 Meslektaşların Soruları 3 09-02-2007 16:53
Tarhiyat Öncesi Uzlaşma Görüşmesine Katılamama - İkinci görüşme talebinin reddi av.sıla Meslektaşların Soruları 2 02-02-2007 17:24


THS Sunucusu bu sayfayı 0,04716110 saniyede 14 sorgu ile oluşturdu.

Türk Hukuk Sitesi (1997 - 2016) © Sitenin Tüm Hakları Saklıdır. Kurallar, yararlanma şartları, site sözleşmesi ve çekinceler için buraya tıklayınız. Site içeriği izinsiz başka site ya da medyalarda yayınlanamaz. Türk Hukuk Sitesi, ağır çalışma şartları içinde büyük bir mesleki mücadele veren ve en zor koşullar altında dahi "Adalet" savaşından yılmayan Türk Hukukçuları ile Hukukun üstünlüğü ilkesine inanan tüm Hukukseverlere adanmıştır. Sitemiz ticari kaygılardan uzak, ücretsiz bir sitedir ve her meslekten hukukçular tarafından hazırlanmakta ve yönetilmektedir.