Ana Sayfa
Kavram Arama : THS Google   |   Forum İçi Arama  

Üye İsmi
Şifre

Meslektaşların Soruları Hukukçu meslektaşların hukuki nitelikte sorularını birbirlerine yöneltecekleri mesleki yardımlaşma forumu. SADECE hukuk fakültesi mezunları ile hukuk profesyonellerinin (bilirkişi, icra müdürü vb.) yazışmasına açıktır. [Yeni Soru Sorun]

Danıştay Kararı Aranıyor / 2.Daire 2006/650 E. 02.10.2006 gün

Yanıt
Old 25-10-2007, 16:10   #1
Av.Turhan Demiroğlu

 
Varsayılan Danıştay Kararı Aranıyor / 2.Daire 2006/650 E. 02.10.2006 gün

Danıştay 2.Dairesinin 02/10/2006 tarih ve 2006/650 E. no. ile, M.E.B. Öğretmen Atama ve Yerdeğiştirme Yönetmeliği'nin bazı maddelerine ilişkin yürütmenin durdurulması kararı verdiği rivayet olunmaktadır.

657/4-c kapsamındaki bir kısım personelin uğradığı haksızlığı giderebileceği düşünülen bu kararın tam metnine ulaşmak mümkün olamamıştır.

Davanın da henüz sonuçlanmadığı anlaşılıyor.

Karara ulaşabilme yollarını işaret edebilecek meslektaşlarıma şimdiden teşekkür ederim.

Saygılarımla...
Old 25-10-2007, 16:43   #2
Av.Suat Ergin

 
Varsayılan

Kazancı'dan bulamadım.Yardımcı olacakların dikkatine...

Saygılarımla
Old 25-10-2007, 18:56   #3
Av.Nur Hayat BURAN

 
Yeni Fikir davayı eğitim sen açmış

Danıştay'ın sayfasından edindiğim bilgiler bunlardır. Bunlarla Eğitim -Sen'in açmış olduğunu öğrendiğimiz bu dava ile ilgili www.egitimsen.org.tr sayfasından da arama yapılabilir, ben de bir bakacağım. Bir şey bulursam onu da ekleyeceğim. İyi çalışmalar.

Dosyaya Ait Bilgiler

Dairesi İKİNCİ DAİRE Davacılar EGİTİM SEN Davalılar MİLLİ EĞİTİM BAKANLIĞI (MEB) Genel Evrak Yıl - No 2006-28599 Esas Yıl - No 2006-650 Davanın Türü İPTAL DAVASI(1.DERECE) Davanın Konusu NAKİL-YER DEĞİŞTİRME Geldiği Yer BOŞ Geldiği Yer Esas Yıl - No - Geldiği Yer Karar Yıl - No - Geldiği Yer Temyiz Yıl - No - Bölgeden Gönderme Tarihi Daireye Geliş Tarihi 05/04/2006 İstem YOK İstem Sonucu - YD ile ilgili İstem VAR YD ile ilgili İstem Sonucu YD KISMEN KABUL, KISMET RET YD İtiraz ile ilgili İstem YOK YD İtiraz ile ilgili İstem Sonucu - Dosyanın Son Aşaması İncelenme Sırasını Bekliyor Karar Sonucu Karar Tarihi Karar Yıl - No
Old 25-10-2007, 19:02   #4
Av.Nur Hayat BURAN

 
Yeni Fikir Öğretmen Atamalarında Yaşanan Keyfiliklere Geçit Yok

www.egitimsen.org.tr sayfasından alıntıdır;

Öğretmen Atamalarında Yaşanan Keyfiliklere Geçit Yok- 2006-12-21

Sendikamızın açtığı dava üzerine 04.3.2006 gün ve 26098 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe giren Milli Eğitim Bakanlığı Öğretmenlerinin Atama ve Yer Değiştirme Yönetmeliği ile yapılan düzenlemelerden bir bölümünün yürütmesi, Danıştay İkinci Dairesi’nin 2.10.2006 günlü, 2006/650 esas numaralı kararıyla durdurulmuştur.
Bilindiği gibi, Türkiye Cumhuriyeti Anayasası’nın 138/4. maddesinde “Yasama ve yürütme organları ile idare, mahkeme kararlarına uymak zorundadır; bu organlar ve idare, mahkeme kararlarını hiçbir suretle değiştiremez ve bunların yerine getirilmesini geciktiremez.” denilmektedir. 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu’nun 4001 sayılı yasanın 13. maddesiyle değiştirilen 28. maddesinin 1. fıkrasında “Danıştay, bölge idare mahkemeleri, idare ve vergi mahkemelerinin esasa ve yürütmenin durdurulmasına ilişkin kararlarının icaplarına göre idare, gecikmeksizin işlem tesis etmeye veya eylemde bulunmaya mecburdur. Bu süre hiçbir şekilde kararın idareye tebliğinden başlayarak otuz günü geçemez....” kuralına yer verilmiştir. Aynı maddenin 3. fıkrasına göre “Danıştay, bölge idare mahkemeleri, idare ve vergi mahkemeleri kararlarına göre işlem tesis edilmeyen veya eylemde bulunulmayan hallerde idare aleyhine Danıştay ve ilgili idari mahkemede maddi ve manevi tazminat davası açılabilir.”, 4. fıkrasına göre de “Mahkeme kararlarının (otuz) gün içinde kamu görevlilerince kasten yerine getirilmemesi halinde ilgili, idare aleyhine dava açabileceği gibi, kararı yerine getirmeyen kamu görevlisi aleyhine de tazminat davası açılabilir.” Bu kurallardan da kolayca anlaşılacağı üzere idari yargı kararlarının uygulanmaması, yönetimin ve bu kararları yerine getirmeyen kamu görevlilerinin giderim (tazminat) ile sorumlu tutulmalarını gerektiren bir eylemdir. Ancak bu sorumlulukların somut sonuçlara doğurabilmesi için yargı kararlarının uygulanmasından yarar sağlayacak olanların hukuksal girişimlerde bulunmaları gerekir.
Bugüne değin yaşadığımız deneyimler; yönetimin, Danıştay kararını sonuçsuz ve etkisiz bırakabilmek için elinden geleni yapacağını, “hukuka karşı hile” yoluna başvurabileceğini, yürütülmesi durdurulan düzenlemelere dayanılarak yapılan işlemleri geri almayacağını düşündürmektedir. Çünkü geçmişte bakanlık, Danıştay kararlarının geriye yönelik etki doğurmasını (geriye yürümesini) önleyecek nitelikte genelgeler bile göndermekten çekinmemiştir. Bu genelgelerin birisinde “Karar gereğince, ilgi Yönetmeliğin yürürlüğü durdurulan maddeleri çerçevesinde herhangi bir işlem yapılmaması...” istenmiş, ancak, aynı maddelere dayanılarak yapılan işlemlerin geri alınması doğrultusunda bir yönergeye (talimata) yer verilmemiştir. Sendikamızın yazılı uyarısı da bakanlığın hukuk çizgisine çekilmesine yetmemiştir. Oysa idari yargı kararlarının geriye yürümesi, yönetim hukukunun bilinen ilkelerindendir. Bu ilke, yürütülmesi durdurulan düzenlemelere dayanılarak yapılan tüm işlemlerin (bu arada bireysel işlemlerin de) geri alınmasını gerektirmektedir.
Aşağıda, yürütmesi durdurulan düzenlemeler, bunların doğurduğu sonuçlar ile yürütmenin durdurulması kararının uygulanmasından kaçınılması durumunda üyelerimizin yapabilecekleri hukuksal girişimler açıklanmıştır.
I. Yürütmesi durdurulan düzenlemeler
A) Yazının bundan sonraki bölümlerinde “yönetmelik” olarak da anılacak olan ve 4 Mart 2006 günlü, 26098 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanan Millî Eğitim Bakanlığı Öğretmenlerinin Atama ve Yer Değiştirme Yönetmeliği’nin 4. maddesinin 1. fıkrasının (ç) bendinde “alan” kavramı, “öğretmen adayları ve öğretmenlerin mezun oldukları lisans düzeyindeki yüksek öğretim programına bağlı olarak atanabilecekleri öğretmenlikleri” içerecek biçimde tanımlanmıştır. Bu tanım, lisans öğrenimi olmayan on binlerce öğretmeni alansız (branşsız) bırakmıştır. Oysa uygulamada ve gerçek yaşamda tüm öğretmenlerin birer alanı vardır ve bu alanlar, atama kararlarında da belirtilmiştir. Lisans öğrenimi bulunmayan öğretmenlerin alanlarının olmadığı varsayımına dayandırılan bir tanım, onları “öğretmen” saymamakla eş anlamlıdır. Başka biçimde dile getirmek gerekirse, herhangi birinin “alan”ının (branşının) olmadığını ileri sürmekle öğretmen olmadığını ileri sürmek arasında fark yoktur. Yönetmeliğin 4/1-ç maddesindeki tanım, yönetime, lisans öğrenimini bitirmemiş olanların, öğretmenliğin gerektirdiği niteliklerden önemli birini taşımadıklarını savunma ve sayıları on binleri bulan bu öğretmenleri meslekten uzaklaştırma olanağı vermektedir. Bu gerçeği göz önünde bulunduran sendikamız, söz konusu tanımda geçen “…lisans düzeyindeki…” ibaresinin iptalini ve yürütmesinin durdurulmasını istemiştir. Danıştay İkinci Dairesi, bu istemi haklı bulmuş ve sözü edilen ibarenin yürütmesini durdurmuştur.
B) Öğretmenlerin atanmalarına ve yer değiştirmelerine ilişkin yönetmeliğin 6. maddesinin 1. fıkrasının (b) bendinde öğretmenliğe atanmanın özel koşullarında birine yer verilmiştir. Bu koşul, “Bakanlıkça veya Bakanlık ile Yükseköğretim Kurulu işbirliği çerçevesinde açılan Orta Öğretim Alan Öğretmenliği Tezsiz Yüksek Lisans, Pedagojik Formasyon, İlköğretim Sınıf Öğretmenliği Sertifikası ve İngilizce öğretmenliği için İngilizce Öğretmenliği Sertifikası programlarından birini başarıyla tamamlamış olmak”tır. Görülüyor ki yönetmeliğin 6/1-b maddesi; Milli Eğitim Bakanlığı’na, alan öğretmenliği tezsiz yüksek lisans, pedagojik formasyon, sınıf öğretmenliği ve İngilizce öğretmenliği sertifikası programlarını (Yüksek Öğretim Kurulu ile işbirliği yapmadan da) açma yetkisi vermektedir. Oysa öğretmen yetiştirme işlevinin bakanlıktan alınarak Yüksek Öğretim Kurulu’na verilmesini sağlayan yasal düzenlemeler yürürlüktedir. Bu düzenlemeler, bakanlığa, öğretmen yetiştirme işlevinin bir bölümünü kendi üzerine alma, YÖK’ü devreden çıkarma olanağı vermemektedir. Bu olanaksızlığı saptayan sendikamız, Danıştay’dan, yönetmeliğin (öğretmenliğe atanmanın özel koşullarından birine yer veren) 6/1-b maddesinde geçen “Bakanlıkça veya…” ibaresinin iptal edilmesini, öncelikle de yürütülmesinin durdurulmasını istemiştir. Danıştay, bu istemimizi haklı bulmuş ve ilk aşamada anılan ibarenin yürütmesini durdurmuştur.
C) “Bakanlık kadrolarına ilk defa öğretmen olarak atananlardan öğrenimleri süresince en az üç kredilik bilgisayar eğitimi almış olmak veya Bakanlık onaylı bilgisayar kullanım belgesine sahip olmak” da öğretmenliğe atanmanın özel koşulları arasında sayılmıştır. Yönetmeliğin 6/1-e maddesinde yer alan bu koşulun “…veya Bakanlık onaylı bilgisayar kullanım belgesine sahip olmak” biçimindeki bölümü; hem yasayla üniversitelere yüklenen öğretmen yetiştirme yetki, görev ve sorumluluğunun bir bölümünün daha bakanlığa devredilmesi, hem de öğrenci sıkıntısı çeken özel öğretim kurumlarına bilgisayar kullanım belgesi sağlama karşılığında yeni bir kazanç kapısının açılması sonucunu doğuracak niteliktedir. Bu niteliği ile hukukla bağdaştırılması olanaksız olan düzenlemenin iptali ve yürütülmesinin durdurulması için sendikamız Danıştay’a başvurmuştur. Aynı doğrultudaki bir başka başvuruyu sendikamızın başvurusundan önce ele alan Danıştay İkinci Dairesi, 18.7.2006 gün ve 2006/505 esas numaralı kararla bakanlık onaylı bilgisayar kullanım belgesine sahip olma koşulunun yürütmesini durdurmuştur. Sonuç olarak sendikamızın bu konudaki başvurusunun haklılığı da yargı organınca saptanmıştır.
D) Yönetmeliğin 22. maddesinin 1. fıkrasının (a) bendinin 8. paragrafında “Görevli oldukları eğitim kurumunun kapanması veya norm kadro uygulaması nedeniyle görev yerleri soruşturma nedeniyle değiştirilenler hariç olmak üzere istekleri dışında idarî tasarrufla değiştirilen öğretmenlerin, bulundukları eğitim kurumunda çalışılması gereken sürenin hesabında daha önceki eğitim kurumlarında geçen süreleri müştereken değerlendirilir.” denmektedir. Bu paragraf, soruşturma nedeniyle görev yerleri değiştirilen öğretmenlerin belli bir eğitim kurumunda çalışılması gereken süreye, önceki eğitim kurumlarında geçirdikleri sürenin eklenmesini engellemektedir. Böylece, soruşturma sonucu görev yerleri değiştirilen öğretmenler ile başka nedenlerle ve istek dışı görev yerleri değiştirilen öğretmenler arasında (birinciler aleyhine) bir eşitsizlik yaratılmıştır. Hukuksal dayanaktan yoksun olan bu eşitsizlik, sendikamızca yargı önüne götürülmüş ve sözü edilen paragrafta yer alan “…soruşturma nedeniyle değiştirilenler hariç olmak üzere…” biçimindeki ibarenin yürütülmesi durdurulmuştur.
E) Yönetmeliğin 22. maddesinin 1. fıkrasının (a) bendinin 9. paragrafında “Valiliklerce gösterilecek zorunluluklar çerçevesinde Bakanlıkça da uygun görülmek şartıyla öğretmenlerin il içinde yer değiştirebilmelerine ilişkin süreler daha az sürelerde de uygulanabilir.” denmektedir. Yönetime il içi yer değiştirme sürelerini dilediği gibi ve dilediği ölçüde kısaltma olanağı tanıyan bu paragraf, alabildiğine keyfi uygulamalara yol açabilecek, ayrımcılığı kolaylaştırabilecek içeriktedir. Düzenleme ile yönetime tanınan yetki, siyasal yandaş sayılanların önceden bilgilendirilerek il içi atama isteklerinin yerine getirilmesine engel değildir. Aynı yetki, atama süresinin, siyasal iktidarın yandaşı sayılmayan öğretmenlerin (hiç olmazsa önemli bir bölümünün) il içi yer değiştirme başvurusu yapmalarına bile fırsat vermeyecek kısalıkta tutulmasına da engel oluşturmamaktadır. Söz konusu düzenlemeye karşı çıkmamızın nedeni budur. Danıştay da keyfi uygulamalara yol açabileceği, yönetmelik ile belirlenen il içi yer değiştirme sürelerini anlamsızlaştıracağı sonucuna vararak bu paragrafın yürütmesini durdurmuştur.
F) Öğretmenlerin atama ve yer değiştirme işlemlerini düzenleyen yönetmeliğin 22. maddesinin 1. fıkrasının (a) bendinin 10. paragrafında “Bakanlık, gerekli gördüğü hâllerde il içindeki eğitim kurumlarında öğretmenlerin dengeli bir şekilde dağılımını sağlamak amacıyla bazı alanlarda bazı eğitim kurumlarını yer değiştirme dışında tutabilir.” kuralına yer verilmiştir. Çok açıktır ki bu kural, dengeli dağılımla ilgili değildir. Dengeli dağılımdan söz edilmesinin amacı, gerçek niyeti gizlemektir. Bakanlığı yöneten kamu görevlilerinin gerçek amaçları, kimi eğitim kurumlarının kimi alanlarında (branşlarında) siyasal yandaş saydıklarının zamanla ortaya çıkabilecek yer ya da alan değiştirme isteklerini karşılamakta kullanılabilecek boşlukları sürekli olarak elde hazır bulundurmaktır. Bakanlığın dengeli dağılım uydurması, Danıştay’ın yanıltılmasına yetmemiş ve yönetime kimi eğitim kurumlarının kimi alanlarını il içi yer değiştirmelere kapatma yetkisini kullanması engellenmiştir.
G) Öğretmenlerin atanma ve yer değiştirme yönetmeliğinin 29/1-ç maddesi, “Sözleşmeli, ücretli ve vekil öğretmenlikte geçirilen süreler ile zorunlu çalışma yükümlülüğü öngörülen iller dışında vekâleten geçirilen hizmet süreleri”ni zorunlu çalışma süresinden saymamaktadır. Sözleşmeli öğretmenlikte geçirilen sürenin zorunlu çalışma süresinden sayılmamasını hukuka açıkça aykırı bulan Danıştay, yönetmeliğin 29. maddesinin 1. fıkrasının (ç) bendinde geçen “sözleşmeli” sözcüğünün yürütmesini durdurmuştur.
H) Yönetmeliğin 29/1-d maddesi de, “Görevden uzaklaştırılan, görevi ile ilgili olsun veya olmasın herhangi bir suçtan tutuklanan veya gözaltına alınanların; 657 sayılı Devlet Memurları Kanununun 143 üncü maddesinde sayılan durumların gerçekleşmesi durumunda zorunlu çalışma yükümlülüğü öngörülen bölgeler dışında geçirdikleri süreler”i zorunlu çalışma süresi dışında tutmaktadır. Yönetsel bir önlem niteliğindeki görevden uzaklaştırmayı bir tür cezalandırma nedeni sayan bu düzenlemenin açıkça hukuka aykırı olduğu saptanmış ve Danıştay’ca yürütmesi durdurulmuştur.
İ) “Görevli olduğu il valiliğince o yerde çalışması uygun görülmeyenlerin” hizmetin gereği olarak yerlerinin değiştirilebileceği, öğretmenlerin atama ve yer değiştirme yönetmeliğinin 31. maddesinin 1/b fıkrasıyla kurallaştırılmıştır. Oysa devlet memurlarının atanma ve yer değiştirmelerine ilişkin yönetmelikte, görevli olduğu il valiliğince o yerde çalışmaları uygun görülmeyen kamu çalışanlarının hizmetin gereği olarak yerlerinin değiştirilmesine olanak veren bir kural yoktur. Genel atama ve yer değiştirme yönetmeliğinde, özel yönetmeliklerin bu yönetmeliğe aykırı olamayacağı belirtilmektedir (m.28). Bu gerçeği saptayan Danıştay, öğretmenlerin atama ve yer değiştirme yönetmeliğinin 31/1-b maddesinin yürütmesini durdurmuştur.
J) Yönetmeliğin 39. maddesinin 3. fıkrasında “Ayrıca, Bakanlık yer değiştirme dönemlerinde gerek gördüğü hallerde öğretmen dağılımındaki dengesizliği gidermek amacıyla, bazı il/ilçe veya eğitim kurumlarını bazı alanlarda yer değiştirme dışında tutabilir.” biçimindedir. Bu kural, aynı yönetmeliğin 22. maddesinin 1. fıkrasının (a) bendinin 10. paragrafındaki düzenleme ile amaçlanan uygulamanın sınırlarını tüm il ya da ilçeyi içerecek biçimde genişletmektedir. Çok açıktır ki bu kuralda da dengeli dağılım, düzenlemenin yargı denetimine takılmasını önleyecek bir örtü olarak kullanılmaktadır. Dengeli dağılımdan söz edilmesinin amacı, gerçek niyeti gizlemektir. Gerçek niyet; siyasal iktidarın gönüllü, aynı zamanda etkin destekçilerinin istedikleri yerleşim birimlerine, istedikleri ilçelere, illere ve istedikleri alanlara kolayca atanmalarının sağlanmasıdır. Bunun için boş alanlar (branşlar) her zaman el altında bulundurulmalıdır. Kimi illerle ilçelerde bulunan kimi eğitim kurumlarındaki boş alanların yer değiştirme dışında tutulmasının başka anlamı olamaz. Bakanlığın gerçek niyeti ve gerçek amacı gizlemek için kullandığı dengeli dağılım örtüsü, Danıştay’ın gerçeği görmesini engellemekte yetersiz kalmış ve yönetime kimi illerle ilçelerde bulunan eğitim kurumlarındaki kimi alanları yer değiştirme kapsamı dışında tutma yetkisi tanıyan düzenlemenin yürütmesi durdurulmuştur.
K) Öğretmenlerin atanmaları konusundaki yönetmeliğin 51/2. maddesi uyarınca “Ataması yapılanlara ait ilişik kesme ve başlama işlemleri Bakanlıkça belirlenecek süre içinde yapılmadığı ve bu süre içinde yasal bir gerekçe söz konusu olmadığı takdirde atama veya yer değiştirme işlemi iptal edilir.” Bu fıkra, öğretmenleri her zaman suçlu konumunda tutma ve tedirgin etme biçimindeki bakanlık politikasının yansımalarından biridir. 657 sayılı yasa kapsamındaki tüm kamu çalışanları gibi görev yerleri değiştirilen öğretmenlerin de eski görevleri ile ilişkilerinin kesilmesi ve yeni görevlerine başlamalarına ilişkin süreler, yasa ile belirlenmiştir. Yönetmeliğin yasa ile saptanmış süreleri, “…bakanlıkça belirlenen süre”lere dönüştürmesindeki hukuka aykırılık açıktır. Bakanlığın bu aykırılığı bilmediği düşünülemez. Öyle ise amaç; yasal süre içinde önceki görevinden ayrılan ve yeni görevine başlayan, ancak bakanlıkça belirlenen ve yasal sınırlar içinde bulunmayan sürelere uymayan öğretmenleri sorumlu tutulacakları kaygısının ve suçluluk duygusunun etkisi altına sokmaktır. Danıştay, yönetmeliğin 51. maddesinin 2. fıkrasını yasal ölçüte vurmuş, sonuç olarak yasaya açıkça aykırı bulmuş ve uygulama olanağını yönetimin elinden almıştır.
II. Yürütmenin durdurulması kararlarının sonuçları
A) Danıştay İkinci Dairesi’nin 2.10.2006 günlü, 2006/650 esas numaralı kararının uygulanması amacıyla Milli Eğitim Bakanlığınca yapılacak işlemler, büyük olasılıkla, idari yargı kararlarının geriye yürümeyeceği varsayımına dayandırılacaktır. Oysa bu varsayımın doğru olmadığını gösteren hukuksal değerlendirmeler, hem Danıştay, hem de Yargıtay kararlarına yansımıştır. Şubelerimizin ve üyelerimizin yapacakları hukuksal girişimlere ışık tutucu olmaları açısından bu kararların birkaç örneği üzerinde durmakta yarar vardır:
1. Danıştay’ın yerleşik uygulaması, idari yargı kararlarının geçmişi etkilediği, dava konusu işlemin kurulmasından ve yürütülmesinden önceki hukuksal durumun yürürlüğünü sağlayacağı yolundadır. Bu uygulamaya ilişkin karar örneklerinden birkaçını sıralamak, Milli Eğitim Bakanlığınca yapılacak işlemlerin hukuksal sınırlar içine çekilmesinin zorlanmasına yardımcı olabilir:
a) Danıştay 8. Dairesi’nin 9.2.1978 günlü, E.76/1492, K.78/658 numaralı kararına göre, “...Gerek öğreti, gerek uygulamada, yürütmenin durdurulması kararlarının geçmişe etkili olarak, işlemin tesis ve icrasından önceki hukuki durumun yürürlüğünü sağlayacağı idare hukuku ilkelerindendir...” (Yrd. Doç. Dr. Ramazan Çağlayan, İdari Yargı Kararlarının Uygulanması ve Sonuçları, Seçkin Yayıncılık, Ankara 2001, sayfa: 205)
b) Danıştay 8. Dairesi’nin 10.7.1968 günlü, E.67/1695, K.68/2580 numaralı kararında “...Yürütmenin durdurulması kararları, ittihaz edilmiş bulunan idari tasarrufu kendiliğinden geçersiz hale getirir ve idari karar hiç alınmamışçasına hukuki neticeler hasıl eder...” denilmektedir (Çağlayan, adı geçen yapıt, sayfa: 205-206).
c) Aynı dairenin 21.10.1982 günlü, E.81/551, K.82/1196 sayılı kararında da konu, “...İptal kararları, iptali istenen tasarrufu ve ona bağlı işlemleri yapıldıkları tarihten itibaren ortadan kaldırır... yürütmenin durdurulması kararı da aynı niteliktedir. Yani, henüz ortada bir iptal kararı bulunmadığı halde, iptali istenen idari tasarrufu ve onun sonucu olan işlemleri durdurur ve bunların yapıldıkları tarihten önceki hukuki durumu sağlar...” biçiminde değerlendirilmiştir (Danıştay Dergisi, sayı: 50-51, sayfa: 354; Çağlayan, aynı yapıt, sayfa: 206).
d) Danıştay 8. Dairesi’nin yukarıdaki değerlendirmelerinin benzeri; Danıştay 5. Dairesi’nin (Danıştay Dergisi’nin 90. sayısının 604. sayfasında yer alan) 20.9.1994 günlü, E.94/4960, K.94/4062 numaralı, Danıştay 10. Dairesi’nin (Danıştay Dergisi’nin 52-53. sayılarının 37. sayfasında yer alan) 18.6.1983 günlü, E.83/124, K.83/153 sayılı, Danıştay Dava Daireleri Kurulu’nun (Danıştay Dergisi’nin 32-33. sayılarının 311. sayfasında yer alan) 14.4.1978 günlü, E.75/383, K.78/286 numaralı kararlarında da vardır.
2. Yargıtay’ın kökleşmiş uygulaması da idari yargı kararlarının geçmişi etkilediği, dava konusu işlemin kurulmasından ve yürütülmesinden önceki hukuksal durumun yürürlüğünü sağlayacağı doğrultusundadır ve Danıştay’ın uygulamasından farklı değildir. Söz konusu uygulamanın örneklerinden biri, Yargıtay 4. Hukuk Dairesi’nin 15.5.1970 günlü, E.1969/5644, K.1970/4549 sayılı kararına yansımıştır. Bu karara göre; “...Yürütmenin durdurulması kararları da, idare işlem ve eylemlerinde olduğu gibi derhal sonuç doğurur ve eski durumun sağlanması olanağı olmayan maddi olaylar dışındaki bütün olayları ve yeni hukuki durumu idari dava sonuna kadar ortadan kaldırır; idareye eski durumun sağlanması zorunluluğunu yükler. Böylece geriye doğru etki gösteren bir sonuç yaratır. Ayrıca idareyi bu karardan sonra o konuda yeni bir işlem ve eylemde bulunmaktan alıkoyar.” (Yüksel Esin ve Erol Dündar; İdarî İşlemler, İdarî Eylemler, İdarî Sözleşmeler ve Danıştay Kararlarının Uygulanmaması Dolayısıyla Danıştay’da Açılacak Tazminat Davaları; Birinci Kitap: Usul, 1971-Ankara, sayfa: 88)
Konuya ilişkin kararlardan kolayca anlaşılacağı üzere; tüm idari yargı kararları gibi yürütmenin durdurulması kararları da geriye yürümekte, geçmişi etkilemekte ve dava konusu işlemin yapılmasından önceki hukuksal durumun yürürlüğünü sağlamaktadır. Somut olayda bunun anlamı; Milli Eğitim Bakanlığı Öğretmenlerinin Atama ve Yer Değiştirme Yönetmeliği ile yapılan düzenlemelerden Danıştay İkinci Dairesi’nin 2.10.2006 gün ve 2006/650 esas sayılı kararıyla yürütmesi durdurulanların hiç yapılmamış sayılması, yürürlüğe girmelerinden önceki hukuksal duruma dönülmesidir. Söz konusu düzenlemeler 4.3.2006 günü yürürlüğe girdiğine göre, o günden önceki duruma geri dönülecektir. Danıştay kararı bu geriye dönüşü zorunlu kılmaktadır. Söz konusu geriye dönüşü sağlamayan hiçbir yönetsel işlem ya da düzenleme, Danıştay İkinci Dairesi’nin 2.10.2006 gün ve 2006/650 esas numaralı kararının uygulanmış sayılmasına yetmeyecektir.
B) Yargı kararlarının uygulanmaması, değişik yaptırımları gerektirecek eylem türlerindendir. Şöyle ki:
1. Yargıtay Ceza Genel Kurulu, 25.9.1978 gün ve E:78/4-20, K:230/303 sayı ile, “...yürütme organı ile idarenin mahkeme kararlarına uymak zorunda bulunmasına ilişkin, Anayasa buyruğunun anılan organlara, takdir hakkı tanımadan uyulması zorunlu bir görev yüklediği, bu görevin yerine getirilmesinde ihmal gösterilmesi veya ısrarla bundan kaçınılması halinde, derecesine göre görevi savsaklamak ve kötüye kullanmak suçlarının oluşacağı, bakılan bu davada yürütmenin durdurulması kararının 6 aydan fazla bir zaman geçtiği halde uygulanmamasının görevi ihmal suçunu oluşturduğu...” yönünde karar vermiştir (Çağlayan, adı geçen yapıt, sayfa: 284).
2. Danıştay 2. Dairesi’nin 23.5.2000 günlü, E:2000-1718, K:2000-2577 sayılı kararı da “...21.02.2000 tarihi itibariyle söz konusu mahkeme kararının uygulanmasını sağlamayarak Anayasanın 138 ve 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanununun 28 inci maddelerine aykırı hareket ettiği anlaşıldığından ... için soruşturma izni verilmesine yönelik 22.02.2000 gün ve 2000/50 sayılı karara karşı yapılan itirazın reddine...” ilişkindir (Danıştay Dergisi, yıl: 33, sayı: 105, 2003, sayfa: 62).
3. Danıştay 2. Dairesi’nin 6.2.2003 günlü, E:2002/1161, K:2003/226 sayılı kararında “...İdari yargı kararının uygulanmaması nedeniyle bir kez mahkumiyet kararı verilmesi ya da davanın ertelenmesi kararın ilelebed uygulanmaması sonucunu doğuramaz. Nitekim Yargıtay Ceza Genel Kurulu’nun 3.10.1994 gün ve E:1994/4-190, K:1994/209 sayılı kararı da bu yöndedir.” denilerek yargı kararlarını uygulamamaktan dolayı bir kez cezalandırılmış olmanın, uygulamaktan kaçınma konusundaki ısrarı suç olmaktan çıkarmayacağı sonucuna varılmaktadır (Danıştay Kararlar Dergisi, yıl: 1, sayı: 1, 2003, sayfa: 22-23).
Danıştay İkinci Dairesi’nin 2.10.2006 günlü, 2006/650 esas numaralı kararıyla yürütmesi durdurulan düzenlemelere göre 04.3.2006’dan bu yana yapılmış tüm işlemlerin hukuksal dayanakları askıya alınmış olmaktadır. Dava, yürütülmesi durdurulan düzenlemelerin iptali ile sonuçlanırsa, o düzenlemeler uyarınca yapılan işlemlerin hukuksal dayanakları tümüyle ortadan kalkacaktır.
III. Yargı kararının uygulanmaması durumunda yapılabilecek hukuksal girişimler
A) Danıştay İkinci Dairesi’nin 2006/650 esas sayılı kararı 2.10.2006 günü verilmiştir. Ancak karar, verildiği günden değil, yürütmesini durdurduğu düzenlemelerin yürürlüğe girdiği 4.3.2006 gününden geçerlidir. Böyle olmasının nedeni; iptal ve yürütmenin durdurulmasına ilişkin yargı kararlarının geriye yürümesi, yürütülmesini durdurdukları ya da iptal ettikleri işlemleri, yapıldıkları günden başlayarak askıya almaları ya da ortadan kaldırmalarıdır. Bundan dolayı, söz konusu düzenlemelerin herhangi birisinin kendilerine uygulanmasından zarar gören üyelerimiz, işlemi yapan yönetim birimlerine gönderilmek üzere görevli oldukları eğitim kurumu müdürlüklerine başvurarak kendilerine yönelik uygulamanın (bireysel işlemin) geri alınmasını isteyebilirler. İstemlerinin yerine getirilmemesi; Danıştay kararının uygulanmaması, sonuçsuz ya da etkisiz bırakılması anlamına gelecek ve kararı uygulamayan kamu görevlilerine ceza ve giderim (tazminat) sorumluluğu yükleyecektir.
B) Danıştay İkinci Dairesi’nin 2.10.2006 günlü, 2006/650 esas numaralı yürütmenin durdurulması kararı üzerine Milli Eğitim Bakanlığının durumu gözden geçirmesi, bu kararla yürütmesi durdurulan düzenlemelere dayanarak yaptığı tüm işlemleri geri alması hukuksal bir zorunluluktur. Yönetimin (hem bu zorunluluğu, hem de yargı kararı uyarınca yapılan bireysel işlemin geri alınması doğrultusundaki başvuruyu hiçe sayarak) konuya duyarsız kalması durumunda, Danıştay kararının uygulanmamasından zarar görenlerin yapabilecekleri vardır. Bunlardan biri, söz konusu Danıştay kararından söz ederek, yürütülmesi durdurulan düzenlemeler uyarınca 4.3.2006’dan sonra yapılan bireysel işlemler hakkında ilgililerin yürütmenin durdurulması istemli iptal, işlemden doğan maddi ve manevi zarar varsa hizmet kusuruna dayanarak tam yargı davası açmalarıdır.
C) Danıştay kararını uygulamayan kamu görevlileri hakkında ayrıca;
1. Yetkili cumhuriyet başsavcılılarına yakınmada (şikâyette) bulunulabilir.
2. Kişisel sorumluluklarına dayanılarak işlemin doğurduğu zararın tutarına göre görevli ve yetkili hukuk mahkemelerinde maddi ve manevi tazminat davası açılabilir.
3. Yargı kararlarının uygulanmaması ya da sonuçsuz bırakılmasını amaçlayan eylemler nedeniyle ilgili kamu görevlileri hakkında ceza soruşturması yapılmasını sağlamak amacıyla yetkili ve görevli cumhuriyet başsavcılıklarına verilecek dilekçe örnekleri ile dava dilekçesi örnekleri daha önce şubelere gönderilmiştir. Bu örneklerden yararlanılabilir. Olayın özelliği nedeniyle örneklerin yetersiz kalması durumunda şubeler aracılığıyla genel merkezden ya da bölge avukatlarından hukuksal yardım sağlanabilir.

umarım faydasını görürsünüz. sevgiler, iyi çalışmalar...
Yanıt


Şu anda Bu Konuyu Okuyan Ziyaretçiler : 1 (0 Site Üyesi ve 1 konuk)
 
Konu Araçları Konu İçinde Arama
Konu İçinde Arama:

Detaylı Arama
Konuyu Değerlendirin
Konuyu Değerlendirin:

 
Forum Listesi

Benzer Konular
Konu Konuyu Başlatan Forum Yanıt Son Mesaj
TCK ve CMK değişiklik 19.12.2006 Av.Elvan Akkaya Ceza Hukuku Çalışma Grubu 3 30-12-2006 14:45
Kadın Haberleri 2006 Av.Habibe YILMAZ KAYAR Kadın Hakları Çalışma Grubu 45 26-12-2006 12:07


THS Sunucusu bu sayfayı 0,05445099 saniyede 14 sorgu ile oluşturdu.

Türk Hukuk Sitesi (1997 - 2016) © Sitenin Tüm Hakları Saklıdır. Kurallar, yararlanma şartları, site sözleşmesi ve çekinceler için buraya tıklayınız. Site içeriği izinsiz başka site ya da medyalarda yayınlanamaz. Türk Hukuk Sitesi, ağır çalışma şartları içinde büyük bir mesleki mücadele veren ve en zor koşullar altında dahi "Adalet" savaşından yılmayan Türk Hukukçuları ile Hukukun üstünlüğü ilkesine inanan tüm Hukukseverlere adanmıştır. Sitemiz ticari kaygılardan uzak, ücretsiz bir sitedir ve her meslekten hukukçular tarafından hazırlanmakta ve yönetilmektedir.