Ana Sayfa
Kavram Arama : THS Google   |   Forum İçi Arama  

Üye İsmi
Şifre

Meslektaşların Soruları Hukukçu meslektaşların hukuki nitelikte sorularını birbirlerine yöneltecekleri mesleki yardımlaşma forumu. SADECE hukuk fakültesi mezunları ile hukuk profesyonellerinin (bilirkişi, icra müdürü vb.) yazışmasına açıktır. [Yeni Soru Sorun]

Muvazaa Nedenİyle Tapu İptali mi? Yoksa Tasarrufun İptali mi?

Yanıt
Old 09-02-2007, 12:00   #1
SOFTWARE

 
Varsayılan Muvazaa Nedenİyle Tapu İptali mi? Yoksa Tasarrufun İptali mi?

Merhaba,
Müvekkilimin eşi alacaklılarından mal kaçırmak amacıyla gayrimenkullarının bir kısmini kardeşine 2003 yılında satış göstermiştir.satış gösterilen parseller daha sonra ifraz olmuş ve 29 parçaya ayrılmıştır.bunların bir kısmi da zaman içinde satış gösterilen kardeş tarafından ve müvekkilimin eşinin bilgisi dahilinde satılmıştır.
Müvekkilimin eşi 2006 haziranında vefat etmiştir. Geride mirasçı olarak müvekkilim ve kızı kalmıştır.müvekkil satış gösterilen kardeşle yaptığı şifahi görüşmelerden gayrimenkulun devri kendisi ve kızı adına devri konusunda netice alamamıştır.
Şimdi açılacak davanın hukuki mahiyeti konusunda tereddütlerim var muvazaaya dayalı tapu iptali davası mi açmamız gerekir yoksa kanuna karşı hileye dayanıp tasarrufun iptali davası mi açacağız. Bu konuda Yargıtay içtihatları bulunan arkadaşlarımızdan yardim bekliyorum.ayrıca bu tür davalarda dikkat edilmesi gereken hususlar ve ispat şekli konusunda tecrübelerinizden de yararlanmak istiyorum.
Teşekkürler...
Old 09-02-2007, 12:15   #2
*sinequanon*

 
Varsayılan

Yanlış hatırlamıyorsam murisin ölümden önce son iki sene içinde yaptığı işlemler için muvazaa öne sürebiliyorduk ama emin de değilim.Araştırıyorum bulur bulmaz yazacağım.

Saygılar...
Old 09-02-2007, 12:24   #3
ragıp

 
Varsayılan

Tasarrufun iptalini, elinde aciz vesikası olan alacaklılar açabilir.
Muvazaa nedeniyle tapu iptal davasında zaman sınırı yok
Old 09-02-2007, 16:01   #4
SOFTWARE

 
Varsayılan

sn.ragıp ve sn.sinequanon teşekkürler
bu konuda çok ilginç yargıtay kararları var.ihtiyacım olan yargıtay kararları.bu alışılmışın dışında bir dava.bu yüzden hukuki tanımlamayı doğru yapıp davayı başta doğru şekillendirmek gerekiyor.mümkünse içtihatlarla yardımcı olmanızı bekliyorum
tekrar teşekkür ediyorum
Old 09-02-2007, 17:43   #5
üye14072

 
Varsayılan

muvazaaya dayalı tapu iptali davası açabilirsiniz
tasarrufun iptali açamazsınız.
tasarrufun iptali davasını, kendilerinden mal kaçırılan alacaklılar açabilir,
saygılar iyi çalışmalar

av. m. emin öztürk
Old 09-02-2007, 21:04   #6
advokat34

 
Varsayılan

Böyle bir durum tasarrufun iptali davasına konu teşkil etmez. Bu durumda açılacak uygun dava muvaazaya dayalı tapu iptali davasıdır. Tapuda görünürdeki satış işleminin muvaaza nedeniyle, altındaki (gizli) işlem olan bağış işleminin ise şekil şartlarına uygun olmaması nedeniyle geçersizliği savunulabilir. Zaten sattığı kişinin kardeşi olması, satış işleminin tarafı olan kardeşinin bu yerleri alım gücünün olup olmaması, keza bu yerleri satın aldığını iddia edecek olan şimdiki maliğin bu iddiasını yazılı delille ispat zorunluluğu, özellikle satışı yapanın sağlığında ve onun bilgisi dahilinde şimdiki malik kardeşinin yapmış olduğu satışlar ve özellikle sattığı kişilerin bu yöndeki beyanları önemli delil oluşturacaktır. Ayrıca ölen kişinin mirasçıları muvaazalı işlemin tarafı olmadıklarından her türlü delille ispat durumları vardır.(Ancak yine de mirasçıların, muvaazalı işlemin tarafı olan kişinin külli halefleri olmaları nedeniyle ispat konusunda bir özellik arzeder mi ayrıca bakmak lazım). Kolay gelsin...
Old 10-02-2007, 14:07   #7
*sinequanon*

 
Varsayılan

Kusura bakmayın 2 yıllık süre İcra İflas Kanunu'ndan aklımda kalan bir şeymiş

Muris muvazaasıyla ilgili bir kaç Yargıtay kararı ekliyorum.Umarım yardımcı olur.Daha fazlasını Yargıtay'ın sitesinden de bulabilirsiniz.Ancak anladığım kadarıyla ispatı biraz zor bir durum.Bu arada iyiniyetli 3. kişilere devir konusunda da MK md 1023 var.

Kolay gelsin.İyi çalışmalar.Saygılar...


T.C
Y A R G I T A Y
1.HUKUK DAİRESİ
Sayı:
Esas 2005 Karar
3429 3748
YARGITAY İLAMI


Mahkemesi : B. Asliye H. H.
Tarihi : 30.11.2004
Nosu : 657-867
Davacı : Zehra v.s.
Davalı : Gürcan

ÖZET : Muris muvazaası olarak tanımlanan muvazaa, niteliği itibariyle nisbi muvazaa türüdür. Söz konusu Muvazaada miras bırakan gerçekten sözleşme yapmak ve tapulu taşınmazını devretmek istemektedir.



Taraflar arasında görülen davada;
Davacılar, babaları olan miras bırakan Süleyman ın kendilerinden mal kaçırma amacıyla 181 ve 7 parsel sayılı taşınmazlarını satış şeklinde davalı torununa temlik ettiğini; işlemin muvazaalı olduğunu ileri sürerek, taşınmaz tapularının iptaliyle payları oranında adlarına tesciline karar verilmesini istemişlerdir.
Davalı, davanın reddini savunmuştur.
Mahkemece, elbirliği ile mülkiyette, mirasçıların her birinin kendi payı için iptal-tescil isteğinde bulunamayacağı gerekçesiyle, davanın usul yönünden reddine karar verilmiştir.
Karar, davacılar tarafından süresinde temyiz edilmiş olmakla; Tetkik Hakimi raporu okundu, düşüncesi alındı.
Dosya incelendi gereği görüşülüp düşünüldü:
-KARAR-
Dava, muris muvazaası hukuksal nedenine dayalı iptal ve tescil isteğine ilişkindir. Mahkemece, elbirliği ortaklığından söz edilerek davanın reddine karar verilmiştir.
Bilindiği üzere; uygulamada ve öğretide "muris muvazaası" olarak tanımlanan muvazaa,niteliği itibariyle nisbi (mevsuf-vasıflı) muvazaa türüdür. Söz konusu Muvazaada miras bırakan gerçek-ten sözleşme yapmak ve tapulu taşınmazını devretmek istemektedir. Ancak mirascısını miras hakkından yoksun bırakmak için esas amacını gizleyerek, gerçekte bağışlamak istediği tapulu taşınmazını, tapuda yaptığı resmi sözleşmede iradesini satış veya ölünceye kadar bakma sözleşmesi doğrultusunda açıklamak suretiyle devretmektedir.
Bu durumda yerleşmiş Yargıtay İçtihatlarında ve 1-4-1974 Tarih 1/2 Sayılı İnançları Birleştirme Kararında açıklandığı üzere görünürdeki sözleşme tarafların gerçek iradelerine uymadığından, gizli bağış sözleşmesi de Medeni Kanunun 706, Borçlar Kanunun 213 ve Tapu Kanunun 26. maddelerinde öngörülen şekil koşullarından yoksun bulunduğundan, saklı pay sahibi olsun veya olmasın miras hakkı çiğnenen tüm mirasçılar dava açarak resmi sözleşmenin muvazaa nedeni ile geçersizliğinin tesbitini ve buna dayanılarak oluşturulan tapu kaydının iptalini istiyebilirler.
Hemen belirtmek gerekirki bu tür uyuşmazlıkların sağlıklı, adil ve doğru bir çözüme ulaştırılabilmesi, davalıya yapılan temlikin gerçek yönünün diğer bir söyleyişle miras bırakanın asıl irade ve amacının duraksamaya yer bırakmıyacak biçimde ortaya çıkarılmasına bağlıdır. Bir iç sorun olan ve gizlenen gerçek irade ve amacın tesbiti ve aydınlığa kavuşturulması genellikle zor olduğundan bu yöndeki delillerin eksiksiz toplanılması yanında birlikte ve doğru şekilde değerlendirilmesi de büyük önem taşınmaktadır. Bunun içinde ülke ve yörenin gelenek ve görenekleri, toplumsal eğilimleri, olayların olağan akışı,miras bırakanın sözleşmeyi yapmakta haklı ve makul bir nedeninin bulunup bulunmadığı, davalı yanın alış gücünün olup olmadığı, satış bedeli ile sözleşme tarihindeki gerçek değer arasındaki fark, taraflar ile miras bırakan arasındaki beşeri ilişki gibi olgulardan yararlanılmasında zorunluluk vardır.
Somut olaya gelince: davacıların miras bırakanın mirasçıları olduğu anlaşılmaktadır. Davanın dayanağı yukarda sözü edilen 1.4.1974 Tarih ½ Sayılı Yargıtay İnançları Birleştirme Kararıdır. Anılan karar mirasçıların miras payları oranında istekte bulunmalarını olanaklı kılmıştır.
Hal böyle olunca, davacıların istemlerinin yukarıdaki ilke ve olgulara göre araştırılıp incelenerek sonucuna göre karar verilmesi gerekirken, yanılgılı değerlendirmeyle davanın reddi isabetsizdir.
Davacıların temyiz itirazları yerindedir. Kabulüyle hükmün açıklanan nedenlerden ötürü HUMK.nun 428. maddesi gereğince BOZULMASINA, peşin alınan harcın temyiz edene geri verilmesine, 30.3.2005 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.
Başkan V. Üye Üye Üye Üye






T.C.
Y A R G I T A Y
Birinci Hukuk Dairesi

E. 1995/8737
K. 1995/11789
T. 19.9.1995

* TAPU İPTALİ VE TESCİL
* MURİS MUVAZAASI

ÖZET : "Muris muvazaası"; gerçekten sözleşme yapmak ve tapulu taşınmazını
devretmek isteyen miras bırakanın, mirasçısını miras hakkından yoksun
bırakmak için esas amacını gizleyerek, gerçekte bağışlamak istediği tapulu
taşınmazını, tapuda yaptığı resmi sözleşmede, iradesini satış veya ölünceye
kadar bakma sözleşmesi doğrultusunda açıklamak suretiyle devretmesidir.
Görünürdeki sözleşme tarafların gerçek iradesini yansıtmadığından, gizli
bağış sözleşmesi ise yasal şekil şartlarını taşımadığından bu tür sözleşmeler
geçersizdir.

(818 s. BK. m. 18, 213) (743 s. MK. m. 634) (YİBK., 1.4.1974 gün ve 1/2
s.)

Davacı tarafından, davalı aleyhine açılan tapu iptali-tescil davasının yapılan
yargılamasında, mahkemece davanın kabulüne dair verilen kararın bir kısım
davalılar vekili tarafından yasal süre içerisinde duruşma istemli temyiz
edilmekle; dosya incelenerek gereği görüşülüp düşünüldü:

Dava, Borçlar Yasasının 18.maddesinden kaynaklanan muvazaa hukuksal nedenine
dayalı tapu iptali-tescil isteğine ilişkindir. Uygulamada ve öğretide "muris
muvazaası" olarak tanımlanan muvazaa, niteliği itibariyle nisbi
(mevsuf-vasıflı) muvazaa türüdür. Söz konusu muvazaada, miras bırakan
gerçekten sözleşme yapmak ve tapulu taşınmazını devretmek istemektedir.
Ancak, mirascısını miras hakkından yoksun bırakmak için, esas amacını
gizleyerek, gerçekte bağışlamak istediği tapulu taşınmazını, tapuda yaptığı
resmi sözleşmede iradesini satış veya ölünceye kadar bakma sözleşmesi
doğrultusunda açıklamak suretiyle devretmektedir.

Bu durumda, yerleşmiş Yargıtay içtihatlarında ve 1.4.1974 tarih, 1/2 sayılı
İnançları Birleştirme Kararında açıklandığı üzere, görünürdeki sözleşme
tarafların gerçek iradelerine uymadığından, gizli bağış sözleşmesi de MK.nun
634, BY.nın 213 ve Tapulama Yasasının 26.maddelerinde öngörülen şekil
koşullarından yoksun bulunduğundan, saklı pay sahibi olsun ya da olmasın
miras hakkı çiğnenen tüm mirasçılar dava açarak, resmö sözleşmenin muvazaa
nedeni ile geçersizliğinin tespitini ve buna dayanılarak oluşturulan tapu
kaydının iptalini isteyebilirler.

Hemen belirtmek gerekir ki, bu tür uyuşmazlıkların sağlıklı, adil ve doğru bir
çözüme ulaştırılabilmesi davalıya yapılan temlikin gerçek yönünün diğer bir
söyleşiyle miras bırakanın asıl irade ve amacının duraksamaya yer
bırakmayacak biçimde ortaya çıkarılmasına bağlıdır. Bir iç sorun olan ve
gizlenen gerçek irade ve amacın tespiti ve aydınlığa kavuşturulması
genellikle zor olduğundan bu yöndeki delillerin eksiksiz toplanılması yanında
birlikte ve doğru şekilde değerlendirilmesi de büyük önem taşımaktadır. Bunun
için ülke ve yörenin gelenek ve görenekleri, toplumsal eğilimleri, olayların
olağan akışı, miras bırakanın sözleşmeyi yapmakta haklı ve makul bir
nedeninin bulunup bulunmadığı, davalı yanın alış gücünün olup olmadığı, satış
bedeli ile sözleşme tarihindeki gerçek değer arasındaki fark, taraflar ile
miras bırakan arasındaki beşeri ilişki gibi olgulardan yararlanılmasında
zorunluluk vardır.

Somut olaya gelince;

Davacıların murisin oğlu ve kızı; davalıların ise, iki oğlu torunu ve gelini
oldukları, murisin 402-1439-1345-1341-1339 parsel sayılı taşınmazlarını
değişik tarihlerde davalılara satış suretiyle temlik ettiği tartışmasızdır.
Davalılar, murisin sağlığında davacılara da, taşınmazlar verdiğini, mallarını
taksim ettiğini savunmuşlardır. Bu durumda murisin mallarını çocukları
arasında taksim etmeyi amaçlayıp amaçlamadığının açıklığa kavuşturulmasında
zorunluluk vardır.

Hal böyle olunca, savunmada sözü edilen ve davacılara verildiği iddia edilen
taşınmazların tapu kayıtlarının tüm tedavülleriyle getirtilmesi miras bırakan
tarafından mı verildiğinin belirlenmesi, gerekçede zikredilen
1992/244-1994/274 sayılı dosya ile savunmada bildirilen 1993/283-1995/91
sayılı dosyaların getirtilmesi, tüm delillerin birlikte değerlendirilerek
murisin paylaştırmayı amaçlayıp amaçlamadığının saptanması ve sonucuna göre
bir hüküm kurulması gerekirken noksan soruşturma ile yetinilerek yazılı
biçimde davanın kabul edilmesi doğru değildir.

Davalıların temyiz itirazları yerindedir. Kabulü ile hükmün açıklanan
nedenlerden ötürü, HUMK.nun 428. maddesi gereğince (BOZULMASINA), peşin
alınan harcın temyiz edene geri verilmesine, 16.5.1995 tarihinde yürürlüğe
giren Avukatlık Ücret Tarifesinin 14. maddesi gereğince gelen temyiz eden
vekili için 6.000.000 lira duruşma avukatlık parasının temyiz edilenden
alınmasına, 19.9.1995 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.


Kaynak: www.yargitay.gov.tr
Old 10-02-2007, 14:13   #8
*sinequanon*

 
Varsayılan

T.C
Y A R G I T A Y
1.HUKUK DAİRESİ
Sayı:
Esas 2005 Karar
7006 9494
YARGITAY İLAMI

Mahkemesi :K.Ç. 2.As.H.H.
Tarihi :15.3.2005
Nosu :243-182
Davacı :İbrahim
Davalı :Nildeniz 'e vesayeten Faruk
Üçüncü Şahıs :


ÖZET: Muvazaalı sözleşmelerin hüküm ve sonuçları hakkında bir açıklık bulunmamakla birlikte, taraflar arasında alacak ve borç ilişkisi doğurmayacağı, muvazaanın varlığının hiçbir süreye bağlı olmaksızın her zaman ileri sürülebileceği, mahkemece kendiliğinden (resen) göz önünde bulundurulması gerektiği, belirli bir sürenin geçmesi, sebebin ortadan kalkması veya ilgililerin olur (icazet) vermesi ile geçerli hale gelmiyeceği, uygulamada ve bilimsel görüşlerde ortaklaşa kabul edilmektedir.

Taraflar arasında görülen davada;
Davacı, çekişmeli 2694 sayılı parseldeki payını 3.kişilere olana borcundan dolayı emaneten davalının miras bırakanı Namık 'a devrettiğini ancak tapuda satış gösterildiğini, bu hususta harici belge de düzenlendiğini ileri sürerek tapusunun iptaliyle adına tescilini istemiştir.
Davalı vasisi, olayı sonradan öğrendiğini, harici belgedeki imzanın miras bırakana ait olduğunu belirtmiştir.
Mahkemece, kanıtlanamadığından bahisle davanın reddine karar verilmiştir.
Karar, davacı tarafından duruşmalı olarak temyiz edilmiş olmakla, duruşma günü olarak saptanan 13/9/2005 Salı günü için yapılan tebligat üzerine temyiz eden vekili avukat S.İlgün geldi. Davetiye tebliğine rağmen temyiz edilen gelmedi, yokluğunda duruşmaya başlandı, süresinde verildiği ve kayıt olunduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra gelen vekilin sözlü açıklamaları dinlendi, duruşmanın bittiği bildirildi, iş karara bırakıldı, bilahare Tetkik Hakimi tarafından düzenlenen rapor okundu, düşüncesi alındı. Dosya incelendi, gereği görüşülüp düşünüldü:
-KARAR-
Dava, taraf muvazaası hukuksal nedenine dayalı tapu iptali-tescil isteğine ilişkindir.
Mahkemece, davanın reddine karar verilmiştir.
Dosya içeriği ve toplanan delillerden, çekişme konusu 5694 sayılı parseldeki davacı payının 8.10.2003 tarihli resmi akitle davalının miras bırakanı Namık a satış yoluyla temlik edildiği anlaşılmaktadır.
Davacı, anılan temliki işlemin gerçeği yansıtmadığını, muvazaalı olduğunu ileri sürerek eldeki davayı açmıştır.
Bilindiği üzere; muvazaa kısaca irade ve beyan arasında bilerek yaratılan uyumsuzluk şeklinde tanımlanabilir. Muvazaada taraflar üçüncü kişileri aldatmak amacıyla gerçek iradelerine uymayan, aralarında hüküm ve sonuç doğurmayan bir görünüş yaratmak için anlaşarak bazan aslında bir sözleşme yapma iradesi taşımadıkları halde görünüşte bir sözleşme yapmaktadırlar (mutlak muvazaa). Veya gerçek iradelerine uygun olarak yaptıkları sözleşmeyi iradelerine uymayan görünüşteki bir sözleşme ile gizlemektedirler ( nisbi muvazaa ) Yanlar, ister salt bir görünüş yaratmak için, ister başka bir sözleşmeyi gizlemek amacıyla, sözleşme yapsınlar görünüşteki sözleşme gerçek iradelerine uymadığından, tabandaki sözleşmede tapulu taşınmazlarda şekil koşullarını taşımadığından geçersizdir.
Her ne kadar muvazaayı düzenleyen Borçlar Kanununun l8. maddesinde ve öteki kanun hükümlerinde muvazaalı sözleşmelerin hüküm ve sonuçları hakkında bir açıklık bulunmamakta ise de; taraflar arasında alacak ve borç ilişkisi doğurmayacağı, muvazaanın varlığının hiçbir süreye bağlı olmaksızın her zaman ileri sürülebileceği, mahkemece kendiliğinden (resen) göz önünde bulundurulması gerektiği, belirli bir sürenin geçmesi, sebebin ortadan kalkması veya ilgililerin olur (icazet) vermesi ile geçerli hale gelmiyeceği, uygulamada ve bilimsel görüşlerde ortaklaşa kabul edilmektedir.
Hemen belirtmek gerekirki, muvazaa nedeniyle geçersiz sözleşmeye dayanılarak bir taşınmazın tapuda temliki yapılmışsa bu tescil yolsuz bir tescil hükmündedir. Tapuda yapılan temlik ve tesciller illi işlemler olduğundan tapunun dayanağı sözleşme geçersiz ise tapu kaydının da Medeni Kanunun 1025. maddesine göre iptali gerekir. Ayrıca muvazaalı sözleşmeler yapıldığı andan itibaren taraflar arasında hüküm ve sonuç doğurmayacağından açılan dava sonunda verilen karar, yenilik doğurucu (inşai) bir hüküm değil, açıklayıcı (ihdasi) bir hüküm durumundadır.
Öte yandan, muvazaanın varlığını iddia eden taraf veya bunların ardılı (halefi) sıfatı ile hareket eden, başka bir anlatımla sözleşmenin yanlarından birine teb'an dava açan kişi Medeni Kanunun 6. maddesi gereğince bu iddiasını isbat etmek zorundadır. Senede bağlı bir sözleşmeye karşı muvazaa iddiası, Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanununun 288 ve 290. maddelerinde belirtildiği üzere ancak yazılı delille kanıtlanabilir. Sözleşme aynı kanunun 293. maddesinde sözü edilen yakın akrabalar arasında yapılmış olsa dahi muvazaanın yazılı delille isbat edilmesi gerekir.Böyle bir sözleşmenin resmi şekilde yapılması halinde dahi olayın özelliği itibariyle adi yazılı delilin yeterli olacağı öğretide ve kararlılık kazanmış içtihatlarda ortaklaşa kabul edilmiştir. İşte bu
görüşten hareketle 5.2.l947 tarih 20/6 sayılı İçtihatları Birleştirme Kararında taraf muvazaası ve takma ad ( namı-müstear) davalarında iddianın ancak yazılı delille kanıtlanabileceği kabul edilmiştir.
Somut olaya gelince; davacı, iddiasının kanıtı olarak "sözleşme" başlıklı belge ibraz etmiş, belgedeki imzanın davalının miras bırakanına ait bulunduğu davalı temsilcisi tarafından kabul edilmiştir.
Hal böyle olunca, anılan belgenin yukarıda açıklanan ilkeler gözetilerek değerlendirilmesi, bunun yanında HUMK'nun 292.maddesinin de dikkate alınması, ondan sonra bir karar verilmesi gerekirken yazılı olduğu üzere hüküm kurulması isabetsizdir. Davacının temyiz itirazı yerindedir. Kabulüyle, hükmün açıklanan nedenden ötürü HUMK'nun 428.maddesi uyarınca BOZULMASINA, 4.12.2004 tarihinde yürürlüğe giren avukatlık ücret tarifesinin 14. maddesi gereğince gelen temyiz eden vekili için 400,00 YTL. duruşma avukatlık parasının temyiz edilenden alınmasına, peşin alınan harcın temyiz edene iade edilmesine, 13.9.2005 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.
Başkan Üye Üye Üye Üye

Kaynak:www.yargitay.gov.tr
Old 10-02-2007, 14:50   #9
hidayet

 
Varsayılan

Aşağıdaki kararın somut olaya ışık tutacağını düşünüyorum.Zira burada ve sizin somut olayınızda alacaklılardan mal kaçırmak için yapılmış muvazaalı işlemlere karşı açılacak tapu iptal ve tescil davasından bahsedilmiştir.Aşağıdaki karardan anlaşılacağı üzere burada önemli olan husus;ispat noktasında toplanmaktadır.Zira mirasbırakana teb'an açılacak davalarda yazılı delil gerekmektedir.Somut olayınızda devirlerin kardeşe yapıldığı ve devir tarihleri itibariyle mirasbırakanın borluluk durumu ispat edilebildiği takdirde netice alınabilir diye düşünüyorum.İyi çalışmalar.

T.C.
YARGITAY
1. HUKUK DAİRESİ
E. 2005/6029
K. 2005/6521
T. 26.5.2005
• MURİS MUVAZAASI İDDİASINA DAYALI TAPU İPTALİ VE TESCİL TALEBİ ( Adi Yazılı Delille İspat Şartı )
• ADİ YAZILI DELİLLE İSPAT ŞARTI ( Muris Muvazaası İddiasına Dayalı Tapu İptali ve Tescil Talebi )
• TAPU İPTALİ VE TESCİL TALEBİ ( Muris Muvazaası İddiasının Yazılı Delille İspat Edilebileceği )
• YAZILI DELİLLE İSPAT ŞARTI ( Muris Muvazaası İddiasını - Yazılı Delil İbraz Edilmediğinden Davanın Reddi Gereği )
• ALACAKLILARDAN MAL KAÇIRMA İDDİASINA DAYALI TAPU İPTALİ VE TESCİL TALEBİ ( Muris Muvazaasını İddia Eden Tarafın Yazılı Delille İspat Yükümlülüğü )
818/m.18
4721/m.562,1025
ÖZET : Muvazaada taraflar üçüncü kişileri aldatmak amacıyla gerçek iradelerine uymayan, aralarında hüküm ve sonuç doğurmayan bir görünüş yaratmak için anlaşarak bazen aslında bir sözleşme yapma iradesi taşımadıkları halde görünüşte bir sözleşme yapmaktadırlar veya gerçek iradelerine uygun olarak yaptıkları sözleşmeyi iradelerine uymayan görünüşteki bir sözleşme ile gizlemektedirler. Hemen belirtmek gerekir ki, muvazaa nedeniyle geçersiz sözleşmeye dayanılarak bir taşınmazın tapuda temliki yapılmışsa bu tescil yolsuz bir tescil hükmündedir. Tapuda yapılan temlik ve tesciller illi işlemler olduğundan tapunun dayanağı sözleşme geçersiz ise tapu kaydının da Medeni Kanunun 1025. maddesine göre iptali gerekir. Öte yandan, muvazaanın varlığını iddia eden taraf veya bunların halefi sıfatı ile hareket eden kişi Medeni Kanunun 6. maddesi gereğince bu iddiasını isbat etmek zorundadır. Senede bağlı bir sözleşmeye karşı muvazaa iddiası, Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanununun 288 ve 290. maddelerinde belirtildiği üzere ancak yazılı delille kanıtlanabilir. Sözleşme aynı kanunun 293. maddesinde sözü edilen yakın akrabalar arasında yapılmış olsa dahi muvazaanın yazılı delille isbat edilmesi gerekir.Böyle bir sözleşmenin resmi şekilde yapılması halinde dahi olayın özelliği itibariyle adi yazılı delilin yeterli olacağı öğretide ve kararlılık kazanmış içtihatlarda ortaklaşa kabul edilmiştir. Somut olaya gelince; yukarıda açıklandığı ve 05.02.1947 tarih ve 20/6 sayılı İnançları Birleştirme Kararında öngörüldüğü anlamda bir belge ibraz edilmiş değildir. Hal böyle olunca; kanıtlanamayan davanın reddine karar verilmesi gerekirken yanılgılı değerlendirme sonucu kabulüne karar verilmesi doğru değildir.

DAVA : Taraflar arasında görülen davada;

Davacı, mirasbırakanın alacaklılardan mal kaçırmak amacıyla 1428 ada 21 ve 2243 ( imarla 8803 ada 9 )parsel sayılı taşınmazı davalılara satış yoluyla temlik ettiğini ileri sürüp muvazaa nedeniyle tapu kayıtlarının iptali ile miras payı oranında adına tesciline, olmadığı taktirde tenkisine karar verilmesini istemiştir.

Davalılar,hak düşürücü sürenin geçtiğini, iddiaların doğru olmadığını belirtip davanın reddini savunmuşlardır.

Mahkemece, çekişme konusu taşınmazların davalılara temlikinin muvazaalı bulunduğu, davalı Güler'in davanın başından beri davada yer aldığı, ıslah talebinin uygun olduğu gerekçesiyle davanın kabulüne karar verilmiştir.

Karar, davalılar tarafından süresinde temyiz edilmiş olmakla, tetkik hakimi raporu okundu. Düşüncesi alındı. Dosya incelendi. Gereği görüşülüp, düşünüldü:

KARAR : Dava, muvazaa hukuksal nedenine dayalı tapu iptali ve tescil olmadığı takdirde tenkis isteklerine ilişkindir.

Mahkemece, davanın kabulüne karar verilmiştir.

Dosya içeriğinden, toplanan delillerden çekişme konusu 21 parsel sayılı taşınmazın 07.03.1978 tarihli akitle miras bırakan tarafından davalı Borzade'ye 2243 parselin ( imarla 8803 ada 9 parsel )154/22560 payının da davalı Güler'e satış yoluyla temlik edildiği görülmektedir.

Davacı, anılan işlemin miras bırakanın derda kaldığından hakkında yapılacak takiplerden kurtulmak amacıyla gerçekleştirildiğini ileri sürerek eldeki davayı açmıştır. İddianın belirtilen bu nitelendirilmesine göre davacının miras bırakanın halefi sıfatıyla ve onun "taraf muvazası" olarak nitelendirilen işlemine dayandırıldığı açıktır.

Bilindiği üzere; muvazaa kısaca irade ve beyan arasında bilerek yaratılan uyumsuzluk şeklinde tanımlanabilir. Muvazaada taraflar üçüncü kişileri aldatmak amacıyla gerçek iradelerine uymayan, aralarında hüküm ve sonuç doğurmayan bir görünüş yaratmak için anlaşarak bazan aslında bir sözleşme yapma iradesi taşımadıkları halde görünüşte bir sözleşme yapmaktadırlar ( mutlak muvazaa ). Veya gerçek iradelerine uygun olarak yaptıkları sözleşmeyi iradelerine uymayan görünüşteki bir sözleşme ile gizlemektedirler ( nisbi muvazaa ). Yanlar, ister salt bir görünüş yaratmak için, ister başka bir sözleşmeyi gizlemek amacıyla, sözleşme yapsınlar görünüşteki sözleşme gerçek iradelerine uymadığından, tabandaki sözleşme de tapulu taşınmazlarda şekil koşullarını taşımadığından geçersizdir.

Hernekadar muvazaayı düzenleyen B.K.nun 18. maddesinde ve öteki kanun hükümlerinde muvazaalı sözleşmelerin hüküm ve sonuçları hakkında bir açıklık bulunmamakta ise de; taraflar arasında alacak ve borç ilişkisi doğurmayacağı, muvazaanın varlığının hiçbir süreye bağlı olmaksızın her zaman ileri sürülebileceği, mahkemece kendiliğinden ( resen )göz önünde bulundurulması gerektiği, belirli bir sürenin geçmesi, sebebin ortadan kalkması veya ilgililerin olur ( icazet )vermesi ile geçerli hale gelmeyeceği, uygulamada ve bilimsel görüşlerde ortaklaşa kabul edilmektedir.

Hemen belirtmek gerekir ki, muvazaa nedeniyle geçersiz sözleşmeye dayanılarak bir taşınmazın tapuda temliki yapılmışsa bu tescil yolsuz bir tescil hükmündedir. Tapuda yapılan temlik ve tesciller illi işlemler olduğundan tapunun dayanağı sözleşme geçersiz ise tapu kaydının da Medeni Kanunun 1025. maddesine göre iptali gerekir. Ayrıca muvazaalı sözleşmeler yapıldığı andan itibaren taraflar arasında hüküm ve sonuç doğurmayacağından açılan dava sonunda verilen karar, yenilik doğurucu ( inşai )bir hüküm değil, açıklayıcı ( ihdasi )bir hüküm durumundadır.

Öte yandan, muvazaanın varlığını iddia eden taraf veya bunların ardılı ( halefi )sıfatı ile hareket eden, başka bir anlatımla sözleşmenin yanlarından birine teb'an dava açan kişi Medeni Kanunun 6. maddesi gereğince bu iddiasını isbat etmek zorundadır. Senede bağlı bir sözleşmeye karşı muvazaa iddiası, Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanununun 288 ve 290. maddelerinde belirtildiği üzere ancak yazılı delille kanıtlanabilir. Sözleşme aynı kanunun 293. maddesinde sözü edilen yakın akrabalar arasında yapılmış olsa dahi muvazaanın yazılı delille isbat edilmesi gerekir.Böyle bir sözleşmenin resmi şekilde yapılması halinde dahi olayın özelliği itibariyle adi yazılı delilin yeterli olacağı öğretide ve kararlılık kazanmış içtihatlarda ortaklaşa kabul edilmiştir. İşte bu görüşten hareketle 5.2.1947 tarih 20/6 sayılı İçtihatları Birleştirme Kararında taraf muvazaası ve takma ad ( namı-müstear )davalarında iddianın ancak yazılı delille kanıtlanabileceği kabul edilmiştir.

Somut olaya gelince; yukarıda açıklandığı ve 05.02.1947 tarih ve 20/6 sayılı İnançları Birleştirme Kararında öngörüldüğü anlamda bir belge ibraz edilmiş değildir.

Hal böyle olunca; kanıtlanamayan davanın reddine karar verilmesi gerekirken yanılgılı değerlendirme ile yazılı olduğu üzere karar verilmiş olması doğru değildir.Davalıların temyiz itirazları yerindedir.

SONUÇ : Kabulü ile hükmün açıklanan nedenlerle HUMK.nun 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 26.5.2005 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.

Kazancı Yay.
Old 12-02-2007, 10:11   #10
SOFTWARE

 
Varsayılan

sn.meslekdaşlarım,sn. hidayet
Çok teşekkür ediyorum.Göndermiş olduğunuz kararlar doğrultusunda bizim olayımızın taraf muvazaası olarak tanımlanabileceği ve yazılı delille ıspatı gerektiği ,muvazaa nedeniyle tapu iptali ve tescil davası açmak gerektiği konusunda netleştim.Müvekkilemin murisi hakkında yapılmış icra takipleri ve istihkak davaları yazılı delil olarak yeterli görülebilir mi sizce?.Teşekkür ediyorum
Old 12-02-2007, 11:11   #11
hidayet

 
Varsayılan

Yapılan icra takipleri ve istihkak davalarının başlı başına davaya delil teşkil edecek yazılı belge niteliğinde olmayacağı kanaatindeyim.Ancak taşınmazların devir tarihleri ile açılan icra takipleri ve istihkak davalarının tarihleri birbirine yakınsa taşınmazların, hayatın olağan akışı içersinde bu borçlardan kurtulmak için muvazaalı şeklide devredildiğine ilişkin bir iddia oluşturulabilirsiniz.Hayatın olağan akışına dayandığınız için bu takipler delil olabilir ve ispat külfeti yer değiştirebilir.Ancak yinede sonuç almak açısından biraz muğlak bir durum gibi duruyor.
Old 12-02-2007, 11:36   #12
SOFTWARE

 
Varsayılan

Sn.Hidayet,
teşekkür ediyorum
Old 07-03-2008, 01:56   #13
Av. Salim

 
Varsayılan

Bu mesajları yeni okudum. Ben mirasbırakana ardıl olarak bu davayı açmanız sözokunusu olduğundan yazılı deliliniz de bulunmadığından davanın redle sonuçlanabileceğini düşünüyorum. Fakat burada mirasbırakanın müvekkilenizden mal kaçırmak yani kardeşine mallarını kaçırmak amacıyla devir yaptığını iddia etmeniz ve mirasbıranana külli halef olarak değil haksız fiil mağduru üçüncü kişi sıfatıyla dava açmanız halinde yazılı delil gereğinden kurtulmanız mümkün olabilir. Bu arada davayı açtınız mı, nasıl gelişti, bilgi verirseniz memnun olurum.
Old 07-03-2008, 17:56   #14
SOFTWARE

 
Varsayılan

Sn.Av.Salim
Elimizde yazılı delilimiz olmadığı için davayı açmadık. Ancak müvekkilim benim bilgim dışında ne yapmıştır onu da bilemiyorum. Bizim olayımızda alacaklılarından mal kaçırmak için kardeşlere devir söz konusuydu. Müvekkilemden mal kaçırmak amacıyla yapılmış bir işlem söz konusu değildi. Dolayısıyla sizin bahsettiğiniz hukuki durumla bizim olayımız örtüşmüyor. İyi çalışmalar....
Old 17-11-2008, 19:08   #15
Av. Salim

 
Varsayılan

Sayın Software,
Bu davayı kazanmak için gerçekle tam uyuşmasa bile sonuca götürebilecek tek yol bu olsa gerek. Siz bu olayda mirasçılardan değil de alacaklılardan malkaçırma kasdıyla hareket edilmiş olsa bile, siz (yani müvekkiliniz mirasçılar) bu olaydan mağdur olmuş üçüncü kişilerdir. Sonuçta murisin niyeti sübjektiftir ve mirasçılardan mal kaçırmak olduğu da pekala ileri sürülebilir ve mahkemece makul bulunabilir. Sonuçta karşınızdaki insan tamamen kötü niyetli ve bedavadan mal sahibi olmuş. Ona karşı bu iddiayla bir dava açmak bana hiç de haksız gelmiyor. Neyse siz taraflarla ilginizi kesmişsiniz, ama ben bu yöntemle gidilseydi netice alınabileceğini düşünüyorum. Saygılar.
Old 17-11-2008, 21:49   #16
av.seckinaksoy

 
Varsayılan

Aynı durum muris ölmeden evvel başımıza gelmiş olsa murisin sağlığında açacağı dava inançlı işlem hukuksal sebebine dayanan tapu iptali ve tescil davası olacaktır. Bilindiği gibi bu gibi davalar "senede karşı senetle ispat zorunluluğunun" oldukça sıkı bir şekilde görüldüğü davalardır. Davalının ben "alacağıma karşılık buraları aldım" ya da "parasını verdim o harcamış" gibi afaki cevapları dahi elimizde yazılı bir "inanç sözleşmesi" yok ise geçerli cevaplar olarak görülür ve davanın reddi sonucunu doğurur. Zaten murisin borçlu bir dönemde buraları kardeşine devretmesi açılacak davada kardeşin aleyhine değil lehine sonuç doğuracaktır. "Çok borcu vardı bunlardan, en azından bir kısmından kurtulmak için buraları yabancıya gitmesin diye bana sattı" gibi bir cevap da hayatın olağan akışına uygun düşecektir. Sonuç olarak murisin haklarına halef olarak açacağınız bu davanın reddi söz konusu olabilir. (elinizde yazılı sözleşme yok ise.) saygılar sunarım....
Old 22-02-2009, 11:18   #17
zübeyde kamalak

 
Varsayılan

aile konutu müvekkileden habersiz önce bankaya ipotek edilmiş sonrada yakın arkadaşına satılmış şimdi müvekkile boşanma davası açtı kiralayan görülen yakın arkadaşa kira sözleşmesinin tarafı olduğunu ihbar etti ama tasarrufun iptalini boşanma davası esnasında nasıl açayım nelere dayanayım saygıyl cevaplarınızı bekliyorum
Yanıt


Şu anda Bu Konuyu Okuyan Ziyaretçiler : 1 (0 Site Üyesi ve 1 konuk)
 
Konu Araçları Konu İçinde Arama
Konu İçinde Arama:

Detaylı Arama
Konuyu Değerlendirin
Konuyu Değerlendirin:

 
Forum Listesi

Benzer Konular
Konu Konuyu Başlatan Forum Yanıt Son Mesaj
Edinilmiş Mala Katılma Tapu İptali denipre Aile Hukuku Çalışma Grubu 16 19-10-2012 11:20
Alacak Sebebiyle Tapu İptali A.Turan Meslektaşların Soruları 7 30-11-2008 16:39
Tapu İptali AYÇA Meslektaşların Soruları 1 24-03-2006 14:41
Gayrimenkul Tapu İptali Mezgit Hukuk Soruları Arşivi 0 29-12-2005 21:19
Tapu İptali Cevahir Hukuk Soruları Arşivi 5 29-08-2003 08:22


THS Sunucusu bu sayfayı 0,09821391 saniyede 14 sorgu ile oluşturdu.

Türk Hukuk Sitesi (1997 - 2016) © Sitenin Tüm Hakları Saklıdır. Kurallar, yararlanma şartları, site sözleşmesi ve çekinceler için buraya tıklayınız. Site içeriği izinsiz başka site ya da medyalarda yayınlanamaz. Türk Hukuk Sitesi, ağır çalışma şartları içinde büyük bir mesleki mücadele veren ve en zor koşullar altında dahi "Adalet" savaşından yılmayan Türk Hukukçuları ile Hukukun üstünlüğü ilkesine inanan tüm Hukukseverlere adanmıştır. Sitemiz ticari kaygılardan uzak, ücretsiz bir sitedir ve her meslekten hukukçular tarafından hazırlanmakta ve yönetilmektedir.