Ana Sayfa
Kavram Arama : THS Google   |   Forum İçi Arama  

Üye İsmi
Şifre

Meslektaşların Soruları Hukukçu meslektaşların hukuki nitelikte sorularını birbirlerine yöneltecekleri mesleki yardımlaşma forumu. SADECE hukuk fakültesi mezunları ile hukuk profesyonellerinin (bilirkişi, icra müdürü vb.) yazışmasına açıktır. [Yeni Soru Sorun]

kesin süre

Yanıt
Old 28-04-2006, 11:22   #1
Neslihan

 
Varsayılan kesin süre

merhabalar..karşılaştığım bir sorunu paylaşmak istiyorum.katkı payı davasında hakim iki tarafa da delillerin bildirilmesi için 10 günlük kesin verdi.ben süresi içinde delil listemi verdim fakat karşı taraf süresinden sonra verdi.duruşmada müdahale ettiğim halde hakim karşı tarafın da tanıklarının dinlenmesine karar verdi.Şimdi yazılı beyanla tekrar muvaffakat etmediğimi bildirmek istiyorum.sizin görüşleriniz nedir bu konuda,paylaşırsanız sevinirim.iyi çalışmalar....
Old 28-04-2006, 11:33   #2
Hoca

 
Varsayılan

"Karşı taraf delillerini verilen kesin süreden sonra bildirdiği için usul hukuku bakımından delil ibraz edilemeyeceği ve tanık dinlenemeyeceği ve ayrıca buna muvafakat etmediğinize" ilişkin "bir cümlelik" bir dilekçe vermenizi, ve bu dilekçeniz konusunda sayın mahkemenin talebinizin "reddi" ya da "kabulü" konusunda "ara kararı" vermesini ISRARLA talep edin, talebinizin tutanağa geçirilmesini isteyin (sağlayın). Son talebiniz yerine getirilmezse "reddi hakim" talebinde bulunun. Bizler usul hukuku hükümlerinin dahi uygulanması konusunda ısrarcı ve etkili olamazsak "ben sizin HAKİMİNİZİM, ben ne dersem o olur..." mantığı devam edecektir. Saygılar.
Old 28-04-2006, 11:46   #3
Neslihan

 
Varsayılan kesin süre

söylediğiniz gibi duruşma esnasında da bu hususu belirttim ve muvaffakat etmediğimi tutanağa geçirttim.Fakat buna rağmen hakim dinlemeye karar verdi.şimdi hukuka aykırı olan ara karardan dönülmesini talep edeceğim.yinede umudum yok....
Old 28-04-2006, 11:55   #4
av.korcan

 
Varsayılan

MERHABA NESLİHAN HANIM,
YAPTIKLARINIZA KATILMAKLA BİRLİKTE AKLIMA ŞU HUSUS TAKILDI.ACABA HAKİM O CELSEDE KESİN MEHİL VERİRKEN 10 GÜNLÜK SÜRE İÇİNDE DELİLLERİN SUNULMAMASININ SONUÇLARINI(iBRAZDAN VAZGEÇMİŞ SAYILACAĞI) AÇIKÇA ZAPTA YAZDIRIP İHTARAT YAPILDI ŞEKLİNDE BİR İBAREYE YER VERDİ Mİ?
Old 28-04-2006, 12:12   #5
Neslihan

 
Varsayılan

maalesef sadece kesin süre olduğu belirtilmiş,yasal sonuçları hatırlatılmamış,ancak bu mutlaka gerekli mi?kesin sürenin belirtilmesi yeterli değilmi? böyle bi şeyle karşılaşacağımı düşünmediğim için yasal sonuçlarının zapta geçirilmesini istemek aklıma gelmedi.ayrıca karşı taraf mücbir sebebi olduğunu belirtti ancak belgeyle ispat etmedi ve sürenin uzatılması yönünde de bir talepleri olmadı.
Old 28-04-2006, 15:08   #6
av.korcan

 
Varsayılan

BİLDİĞİM KADARI İLE KESİN MEHİLİN GEÇERLİ OLABİLMESİ İÇİN KESİN MEHİLDE YAPILMASI GEREKEN İŞLEMİN AÇIKÇA BELİRTİLMESİ VE YAPILMADIĞI TAKDİRDE MÜEYYİDESİNİN DE NE OLACAĞININ BELİRTİLMESİ GEREKİYOR.YİNE HUKUK USULÜNDE SÜRELER KISMINA BİR BAKARSANIZ İYİ OLUR.
Old 29-04-2006, 11:25   #7
Armağan Konyalı

 
Varsayılan

Sayın Neslihan

Sayın av.korcan'ın düşüncesine katılıyorum. Sonuçlarına ilişkin ihtarat yapılıp tutanağa geçirilmeden kesin süreye uyulmaması sonuç doğurmaz. İtiraz ile boşuna yorulmayın.

Bu ve bunun gibi gereksiz ayrıntılarla hukukun içinden çıkılmaz hale getirilmesi adaleti sağlasa içim yanmaz.

Saygılarımla
Old 29-04-2006, 11:37   #8
Admin

 
Varsayılan

Alıntı:
Yazan bir dost
Sayın av.korcan'ın düşüncesine katılıyorum. Sonuçlarına ilişkin ihtarat yapılıp tutanağa geçirilmeden kesin süreye uyulmaması sonuç doğurmaz. İtiraz ile boşuna yorulmayın.
Yerleşik yargıtay içtihatlarının bu yönde olduğu konusunda sizlere katılıyorum ancak bence içtihatlar çok isabetli değil. Bir avukatın kesin sürenin sonuçlarını bilmeyeceği düşünülemeyeceğinden, sonuçlara ilişkin ihtarat yapılmamasının önemli olmadığı kanaatindeyim.
Old 29-04-2006, 12:45   #9
krizantem

 
Varsayılan

Sayın Av. Korcan ve Admin'in belirttiği gibi kesensüre için ihtaratın yapılması önem arz eder.Yargıtay içtihatları da bu yöndedir.
Old 29-04-2006, 13:04   #10
ilker kırgıl

 
Varsayılan

Merhaba , 10 günlük kesin süreden önceki yargılam sahfasını bilmiyorum ancak, Usul hukukuna göre delillerin bildirmesi icap eden süreden sonra , hakimin delil sunmak için verdği sürenin kesin süre niteliğini haiz olabileceğini, ihtarat yapılmasının gerekli olmayabileceğini düşünüyorum. Hakimin vereceği 2. süre ihtarat olmasada kesin sürenin neticelerini doğuracağı kanaatindeyim.
Old 30-04-2006, 23:13   #11
yaşar

 
Varsayılan

Admine katılmış olsamda esas ve karar nosunu bulamadığım Yargıtayın "tarafların avukat ile temsil edilmelerine rağmen kesin süre konusunda gerekli ihtarat yapılmaması durumunda bunun bir kesin süre olarak sayılmayacağına " ilişkin bir kararı olduğunu biliyorum. saygı ile
Old 02-05-2006, 14:01   #12
Neslihan

 
Varsayılan kesin süre

peki şuna ne dersiniz?yine farklı bir davada , bu kez itirazın iptali,hakim davalı tarafa tanık isimlerini bildirmesi için ÜÇÜNCÜ KEZ KESİN SÜRE VERİYOR.Duruşmada bu durumu hatırlatmama rağmen hakim dinlemedi,ben artık ne yapacağımı şaşırdım.kesin sürenin amacı kısa sürede sonuç elde edebilmek,yargının gereksiz yere uzamasını engellemek değilmidir?ben yine ara karardan dönülmesini talep edeceğim mecburen.aklına başka bişey gelen varmı arkadaşlar?
Old 01-11-2006, 21:10   #13
empas

 
Varsayılan İhtarat Da YapilmiŞ Olmasina RaĞmen...

Selam,

Bir Asliye Hukuk Mahkemesi'nde devam eden davada,hakim,önceki celselerin birinde,davalı vekilinin yokluğunda 20 günlük kesin süre verdi."Delillerin bu süre içinde sunulmamasının sonuçları anlatıldı." "Ayrıntılı ihtarat yapıldı" biçiminde zapta geçirdi.Bundan sonraki bir oturuma davalı gene katılmadı.Fakat,takip eden duruşmaya davalı asil geldi.bir takım deliller sundu.Davacı vekili olark ben,arakararı anımsattım ve kesin mehil bulunduğu yönünde itiraz ettim.Hakim,itirazımı tutanağa geçirdi.Fakat,"davanın mahiyeti," vesair sebeplerle itirazımı reddetti."Bundan sonraki delillerin sunuulması durumunda itirazımın dikkate alınacağını" tutanağa geçirdi.Davanın konusu da,bir taşınmaz üzerinde istihkak uzlaşmazlığı.Davalının sundukları da,yine kesin süreden önceki bir arakararda arakararla yerine getirilmesi istenen davalının gelir durumlarını gösterir doküman...Şimdi ne yapmalı ? Saygılarımla...
Old 01-11-2006, 21:27   #14
Kavaz

 
Varsayılan

Sayın empas;
Aynı sorunu bende yasadım.Ben delillerimi kesin sürede ibraz ve tebliğ etmeme rağmen davalı taraftan hiç bir tebliğ henüz yapılmadı.Ayrıca bir şey sormak istiyorum.Kesin sürede delil listesinin verilmesi mi bu süreye tabi yoksa delillerin kendisinin mi?Ayrıca delil istesinde belirtilen ama henüz bize ulaşmayan deliller hakkında durum ne olacak?
Old 02-11-2006, 01:06   #15
Yücel Kocabaş

 
Varsayılan



Avukatla temsil edilen davalarda verilen kesin sürenin sonuçlarının anlatılmasının gerekip gerekmediği konusunda birbiri ile çelişen yargıtay kararları bulunmaktadır.

Yargıtay 20 ve 17. HD.leri bu kuralın avukatla temsil olunmayan davalarda geçerli olacağını belirtirken, 9.HD. HGK. Kararına yollama yaparak avukat ile temsil olunsa dahi bu ihtaratın yapılması gerektiği savunmaktadır .

“Kendisini avukatla temsil ettirmeyen kişiye keşif giderlerini yatırmamanın sonuçlarının tüm açıklığıyla anlatılmasının gerekmektedir “ 20. HUKUK DAİRESİ T. 10.4.2003 E. 2003/1459 K. 2003/2851

“Davacının kendisini bir avukatla temsil ettirmediği gözetilerek verilen bu ikinci sürenin kesin olduğu, bu süreye uyulmadığı takdirde feragatin geçerli olacağı ve bunun sonucunda davanın reddedileceği ihtaratı açıkça ara kararına yazılmalı, “17. HUKUK DAİRESİ T. 31.3.2005 E. 2005/2916K. 2005/3210

“ Mahkemece tanık celbi için masraf yatırmak üzere davalıya kesin mehil verilmesi de Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanununun 163. maddesi uyarınca kesin hüküm sonuçlarının ilgililere ihtaren bildirilmesi gerekir. Bu ihtarın vekile yapılmamış olması da sonucu değiştirmez. Nitekim Yargıtay Hukuk Genel Kurulu Kararı da bu doğrultudadır.
” 9. HUKUK DAİRESİ T. 30.10.2003 E. 2003/5927 K. 2003/18278

Bana sorarsanız , Hâkim ile aynı bilgi düzeyinde olduğu varsayılacak olan avukata Hâkimin ayrıca bir ihtaratta bulunmasına gerek olmadığı çok açık bir gerçek olmalıdır.


Bu durumda , HUMK.nun 163 ve yukarıdaki 20 ve 17.HD. kararlarını dayanak yaparak, karşı tarafın tanıklarının dinlenmesi hakkındaki ara kararından rücu edilmesi istenmeli, sonuç alınamazsa , bu husus temyiz nedeni yapılmalı .. diye düşünüyorum.
Saygılarımla.
Old 02-11-2006, 09:56   #16
Av.Engin Özoğul

 
Varsayılan

T.C. YARGITAY 1. HUKUK DAİRESİ E. 2002/6216 K. 2002/6900 T. 29.5.2002
• KESİN MEHİLİN BAĞLAYICILIĞI ( Mehilden Sonra Verilen Delil Listesinin Dikkate Alınıp Alınamayacağı )
• HAKİMİN TARAFLARA KESİN MEHİL TANIMASI ( Mehilden Sonra Verilen Delil Listesinin Geçerliliği )
• MEHİLDEN SONRA VERİLEN DELİL LİSTESİ ( Kesin Mehilin Bağlayıcılığı )
1086/m.159,163

ÖZET : Kesin önelin esas amacı, davanın gereksiz yere uzatılmasını önlemek, adaletin bir an önce tecellisini sağlamaktır.Davacı, kesin önel içerisinde tanık listesini bildirmemiş ise de, sonraki celseye tanıklarını bizzat getirmiştir.Öte yandan mahkemece öteki deliller de tam olarak toplanmamıştır.Bu durumda yeni bir oturum tayinine sebebiyet verildiğinden davanın uzaması veya uzatılmasından söz edilemez.Gerekli ve yerinde olmayan kesin önele yaptırım uygulanması doğru değildir. Hal böyle olunca, davacıların tanıklarının dinlenilmesi ve bundan sonra bir hüküm kurulması gerekirken, yazılı olduğu üzere karar verilmesi doğru değildir.

DAVA : Davacı tarafından, davalı aleyhine açılan davada, mahkemece verilen karar süresinde temyiz edilmekle, dosya incelendi gereği görüşülüp düşünüldü:

KARAR : Dava, muris muvazaası hukuksal nedenine dayalı iptal, tesçil isteğine ilişkindir.Mahkemece, davacının 10 günlük kesin önel içerisinde delil listesi bildirmediği için davanın reddine karar verilmiştir.Gerçekten, 6.11.2001 tarihli oturumda mahkemece, tarafların delillerini bildirmeleri için 10 günlük kesin önel verilmiş, davacı vekili tanık listesini bu süre geçtikten sonra 19.11.2001 tarihinde vermiş ancak bir sonraki 29.1.2002 tarihli oturumda tanıklarını hazır bulundurarak dinlenilmelerini istemiştir.

Bilindiği üzere; davaların kısa zamanda sonuçlandırılması, adaletin bir an önce tecellisi için, taraflarca veya Mahkemelerce yapılması gereken bir kısım adli işlemler sürelere bağlanmıştır.Bu sürelerin bazılarını kanun bizzat belirlerken bir kısmını işin özelliğine, tarafların durumlarına göre belirlemesi için hakime bırakmıştır. Kanuni süreler açıkca belirtilen ayrıcalıklar dışında kesindir. Bu nedenle HUMK.nun 159. maddesinde açık hükmünde belirtildiği gibi kanunun tayin ettiği süreler hakim tarafından azaltıp çoğaltılamaz. Buna karşın, aynı yasanın 163. maddesine göre hakimin belirlediği süreler ise kural olarak kesin değildir. Hakim tayin ettiği süreyi henüz dolmadan azaltıp çoğaltacağı gibi, süre geçtikten sonra da tarafın isteği üzerine yeni bir süre tanıma yoluna da gidebilir. Bu takdirde verilen ikinci süre kesindir. Ancak, hakim kendi belirlediği sürenin kesin olduğuna da karar verebilir. Kesin sürenin tayin edilmesi halinde, karşı taraf yararına usulü kazanılmış hak doğacağı da kuşkusuzdur.
Hemen belirtmek gerekirki,ister kanun, isterse hakim tarafından tayin edilmiş olsun kesin süre içerisinde yerine getirilmeyen bir işlemin bu süre geçtikten sonra yerine getirilmesine yasal olanak yoktur. Böylece kesin sürenin kaçırılması; o delile veya hakka dayanamamak gibi ağır sonuçları birlikte getirmekte, bazan davanın kaybedilmesine dahi neden olmaktadır. Bu itibarla geciken adaletin de bir adaletsizlik olduğu düşüncesinden hareketle, davaların yok yere uzamasını veya uzatılmak istenmesini engellemek üzere konan kesin süre kuralı, kanunun amacına uygun olarak kullanılmalı, davanın reddi için bir araç sayılmamalıdır. Öncelikle, kesin süreye ilişkin ara kararı her türlü yanlış anlaşılmayı önleyecek biçimde açık ve eksiksiz yazılmalı, yapılacak işler teker teker belirtilmelidir. Bunun yanında verilen süre yeterli, emredilen işler, gerekli ve yapılabilir nitelik taşımalı, ayrıca hakim süreye uyulmamanın sonuçlarını açıkca anlatmalı, tarafları uyarmalıdır. Öte yandan, kesin süre tarafların yanında hakimi de bağlayacağından uyulmaması halinde gereği hakim tarafından hemen yerine getirilmelidir.

Somut olaya gelince, yukarda değinildiği üzere, kesin önelin esas amacı, davanın gereksiz yere uzatılmasını önlemek, adaletin bir an önce tecellisini sağlamaktır.Davacı, kesin önel içerisinde tanık listesini bildirmemiş ise de, sonraki celseye tanıklarını bizzat getirmiştir.Öte yandan mahkemece öteki deliller de tam olarak toplanmamıştır.Bu durumda yeni bir oturum tayinine sebebiyet verildiğinden davanın uzaması veya uzatılmasından söz edilemez.Gerekli ve yerinde olmayan kesin önele yaptırım uygulanması doğru değildir.

SONUÇ : Hal böyle olunca, davacıların tanıklarının dinlenilmesi ve bundan sonra bir hüküm kurulması gerekirken, yazılı olduğu üzere karar verilmesi doğru değildir.Davacıların temyiz itirazları yerindedir.Kabulüyle hükmün açıklanan nedenlerden ötürü HUMK.nun 428.maddesi uyarınca BOZULMASINA, peşin alınan harcın temyiz edene geri verilmesine 29.5.2002 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.
Old 02-11-2006, 13:09   #17
empas

 
Varsayılan Sayın İLKİNC...

Selam,
Yargıçlar genellikle arakararda :"...iş bu delillerini bildirmeleri için....gün kesin mehil..." formatında ifadeler kullanıyorlar.Burada "BİLDİRMELERİ" Ya da:"SUNMALARI" sözcüklerine verilecek anlam sorunuza yanıt olabilir kanımca.Bu açıdan acizane bir yorum yapacak olursam eğer,bildirmek:"haberdar etmek,duyurmak,bir bakıma vitrine koymak" gibi anlamlara geliyor.Öte yandan hukuk davalarında delillerin ikamesi,birinci adımda bizzat duruşma sırasında somut olarak ikame edilmeyip beyanda bulunularak yapılıyor.Yani hakimin dava ile ilgili olarak bizzat müşahadesine sunulmuyor ki, buna zaten KEŞİF diyoruz.Onun için,kesin mehilde bence, delil listesinin mahkemeye verilmiş olması sonuç doğurur.Tabii, kesin mehilde eğer :"...verilen süre içinde karşı tarafa tebliğine.." diye bir ibare de yoksa...saygılarımla...
Old 02-11-2006, 16:34   #18
bertrand

 
Varsayılan

Selam,

T.C.

YARGITAY

HUKUK GENEL KURULU

E. 1992/2-131

K. 1992/240

T. 15.4.1992

• TANIKLARIN DİNLENİLMESİ ZORUNLULUĞU ( Tanık Yolluklarının Yatırılmaması - Birdahaki Oturumda Tanıkların Hazır Edilmesi )

• FUZULİ TALİKE SEBEBİYET ( Kesin Mehilin Gereğinin Yerine Getirilmemesi )

• KESİN MEHİLİN YERİNE GETİRİLMEMESİ ( Tanık Yolluklarının Yatırılmaması - Birdahaki Oturumda Tanıkların Hazır Edilmesi )

• SAVUNMAYI KISITLAMAK ( Tanıkları Dinlemeden Karar Vermek )

• TANIKLAR İÇİN GİDER YATIRILMAMASI OTURUMDA HAZIR BULUNDURULMALARI ( Dinlenilme Zorunluluğu )

1086/m.163, 414


ÖZET : Davacı, tanıkları adına davetiye gideri ve yolluklarının yatırılması için, mahkemece verilen kesin mehil gereğini yerine getirmemiş ise de, bu mehilin verildiği oturumu takip eden oturum gününde dinlenmesini istediği tanıklarını hazır etmiştir. Bu durumda tanıkların dinlenmesi icap eder.
DAVA : Taraflar arasındaki "eşya alacağı" davasından dolayı yapılan yargılama sonunda; ( Bakırköy Yedinci Asliye Hukuk Mahkemesi )nce davanın kısmen reddine dair verilen 7.12.1990 gün ve 67-859 sayılı kararın incelenmesi davacı vekili tarafından istenilmesi üzerine, Yargıtay İkinci Hukuk Dairesi'nin 13.5.1991 gün ve 4785-7864 sayılı ilamı ile; ( ..Kesin mehil, daha önce isimleri verilen tanıkların fuzuli talike sebebiyet verilmeden ücretlerinin ve tebligat giderlerinin yatırılarak takip eden celsede dinlenmelerine matuftur. Davalı kesin mehil içinde ücretleri yatırmamasına rağmen, takip eden celsede tanıkları hazır bulundurmak suretiyle davanın uzamasına sebebiyet vermemiştir. Öyle ise Mahkemece yapılacak iş, hazır bulundurulan ve daha önce isimleri mahkemeye bildirilen tanıkların dinlenerek, tüm delilleri birlikte değerlendirilerek sonucuna göre karar vermekten ibarettir. Aksi düşünce ile davalı tanıklarının dinlenmeden karar verilmesi savunmayı kısıtlayan usul hatasıdır... ) gerekçesiyle bozularak dosya yerine geri çevrilmekle, yeniden yapılan yargılama sonunda; mahkemece önceki kararda direnilmiştir.
Temyiz eden: Davacı vekili.

KARAR : Hukuk Genel Kurulu'nca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra gereği görüşüldü: Yerel Mahkeme ile Özel Daire arasındaki uyuşmazlık, davacının iddiasını kanıtlamak üzere gösterdiği tanıklarının davetiye giderleri ile yolluklarının yatırılması için mahkemece verilen kesin önele uymaması ancak, tanıklarını beraberinde duruşmaya getirip hazır bulundurması halinde bunların dinlenip dinlenmeyeceği noktasında toplanmaktadır.
HUMK.nun 163. maddesinde, kanunun tayin ettiği müddetlerin kesin olduğu vurgulandıktan sonra bu müddetlerde yapılması lazım olan muamele yapılmazsa o hak sakıt olur. Hakim tayin ettiği müddetin kesin olduğuna da karar verebilir hükmüne yer verilmiştir. 414. maddesinde de, iki taraftan her birinin, dinlenmesini talep eylediği şahidin dinlenmesi için gerekli muamelenin masraflarını ve buna yetecek bedeli muhakeme veznesine yatırmaya mecbur olduğu hükme bağlanmıştır. Bütün bu düzenlemelerde güdülen asıl amaç, davaların uzun süre elde kalmasını önlemek ve muhakeme aşamasında verilen ara kararlarının ciddiyet ve özenle yerine getirilmesini sağlamaktır.
Somut olayda davacı, her ne kadar tanıkları adına davetiye gideri ve yolluklarının yatırılması için mahkemece verilen kesin önel gereğini yerine getirmemiş ise de, bu önelin verildiği oturumu takip eden oturum gününde evvelce mahkemeye verdiği dilekçede hangi konularda bilgileri olduğunu belirterek dinlenmesini istediği tanıklarını hazır etmiştir. Bu durumda tanıkların dinlenmesi icap eder. Nitekim doktrinde de baskın görüş, taraf kesin süre içerisinde davetiye giderlerini yatırmamakla beraber, tanığı beraberinde mahkemeye getirmişse, o zaman kesin sürenin gereğini yerine getirmiş sayılacağı, tanık dinletmekten vazgeçmiş sayılmayacağı, tanığın dinlenmesi gerekeceği yolundadır ( Prof. Baki Kuru, HUMK., 4. Baskı, Cilt: 2, Sayfa 1787 ).
Yargısal kararlar da doktirindeki görüşe paralel bulunmaktadır ( HGK.nun 29.11.1974 gün, 834-1278 sayılı kararı ).
Bu durumda, tanıkların dinlenmesi ve hasıl olacak sonuca göre bir karar verilmesi gereğine işaret eden ve Hukuk Genel Kurulu'nca da aynen benimsenen Özel Daire bozma kararına uyulmak gerekirken önceki kararda direnilmesi doğru değildir. O halde usul ve yasaya aykırı bulunan direnme kararı bozulmalıdır.

SONUÇ : Davacı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile, direnme kararının Özel Dane bozma kararında gösterilen nedenlerden dolayı HUMK.nun 429. maddesi gereğince ( BOZULMASINA ), istek halinde temyiz peşin harcının geri verilmesine, 15.4.1992 gününde oyçokluğu ile karar verildi.
---------------------------------------------------------

T.C.

YARGITAY

9. HUKUK DAİRESİ

E. 2003/5927

K. 2003/18278

T. 30.10.2003

• ÜCRET ALACAĞI DAVASI ( Tanık Bildirilmesi İçin Mahkemece Verilen Kesin Mehile İlişkin Hüküm Sonuçlarının İlgililere İhtaren Bildirilmesinin Gerekmesi )

• KESİN SÜRE İHTARATI ( Tanık Celbi için Masraf Yatırmak Üzere Verilen Kesin Mehilin Hüküm Sonuçlarının İlgililere İhtaren Bildirilmesinin Gerekmesi )

• VEKİLE İHTARAT ( Kesin Süre İhtaratının Vekile de Yapılmasının Gerekmesi )

1475/m.26,35

1086/m.163


ÖZET : Mahkemece tanık celbi için masraf yatırmak üzere davalıya kesin mehil verilmesi de Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanununun 163. maddesi uyarınca kesin hüküm sonuçlarının ilgililere ihtaren bildirilmesi gerekir. Bu ihtarın vekile yapılmamış olması da sonucu değiştirmez. Nitekim Yargıtay Hukuk Genel Kurulu Kararı da bu doğrultudadır.
DAVA : Davacı, ücret alacağı ve fazla mesainin ödetilmesine karar verilmesini istemiştir.
Yerel mahkeme, davayı reddetmiştir.
Hüküm süresi içinde davacı avukatı tarafından temyiz edilmiş olmakla dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü:
KARAR : Davacı davalı işyerinde çalıştığını iddia etmiş ve delil olarak tanık dinleteceğini belirtmiştir. Mahkemece tanık celbi için masraf yatırmak üzere davalıya kesin mehil verilmesi de Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanununun 163. maddesi uyarınca kesin hüküm sonuçlarının ilgililere ihtaren bildirilmesi gerekir. Bu ihtarın vekile yapılmamış olması da sonucu değiştirmez. Nitekim Yargıtay Hukuk Genel Kurulu Kararı da bu doğrultudadır. Bu nedenle davacı vekilinin masraf yatırmak üzere yeniden mehil verilmesini isteyen talebinin reddi ile yazılı şekilde davanın reddine karar verilmesi hatalı olup bozmayı gerektirmiştir.
SONUÇ : Temyiz olunan kararın yukarıda yazılı sebepten BOZULMASINA, peşin alınan temyiz harcının istek halinde ilgiliye iadesine, 30.10.2003 gününde oybirliği ile karar verildi.
-------------------------------

Umarım yardımcı olur.

Saygılar.
Old 06-11-2006, 10:00   #19
Av.Duygu Işık Behrem

 
Varsayılan

Her ne kadar yerleşik Yargıtay içtihatları ve uygulamada, taraflardan herhangi birine, herhangi bir ara kararı gerçekleştirmesi için kesin mehil verilmesi halinde, kesin mehle uyulmamasının sonuçları hakkında ihtarat yapılması gerekli görülmekteyse de, vekil(avukat) ile takip edilen işlerde ihtaratın gereksiz olduğu kanısındayım. Avukat kesin süreye uymamanın sonuçlarını bilmek zorundadır;ayrıca ihtarata gerek olmamalı idi. Hukukumuzda "Kanunu bilmemek mazeret değildir" şeklinde bir ilke dahi varken, avukatın kesin mehlin sonuçlarını bilmiyordum demeye hakkı olmadığını düşünüyorum.Vekile de ihtarat yapılması gerekli kılan Yargıtay kararlarının nedenini de şu güne kadar anlayabilmiş değilim. Ancak uygulamada uzun bir süre, belki de her daim bu şekilde gidecek gibi görünüyor.
Saygılarımla.
Old 06-11-2006, 19:51   #20
Armağan Konyalı

 
Varsayılan

Ben avukat olarak böyle bir ''hatırlatmayı'' hukuk bilgime yapılmış aşağılama addediyorum.

Avukat hakime hatırlatmalı; hakim avukata değil..

Saygılarımla
Old 14-11-2006, 01:30   #21
Av. Muzaffer ERDOĞAN

 
Varsayılan kesin süre

ben avukata anımsatıp anımsatımayacağı konusunu tartışmak istemiyorum Bence herkes görevini yerine getirmek, hakim karşısında avukat da olsa "10 gün içinde yapmazsanız dikkate almayacağım" demek zorundadır.

Bence tartışmanın can alıcı noktası arkadaşımızın açışında;
kesin mehil verilmiş, sonuçları anlatılmamış, arkadaşımızın itirazları dikkate alınmış ve tutanağa geçmiş, son olarak davanın özelliği vb tanımlamalar ile itirazların daha sonra dikkate alınacağı belirtilmiş.

Öncelikle şunu belirtmek zorundayım: Hakimin verdiği karar (haklı veya haksız) karşı taraf açısından usuli bir kazanılmış hak doğurmuştur. Bundan hakim kandiliğinden vaz geçemez. Bu Yargıtay açısından bozma nedenidir.

Bence bu aşamada yapabileceğiniz şey itirazlarınızı tutanağa geçirip temyiz aşamasında olayı ileri sürmenizdir. Ara karar olduğu için tek başına temyiz edilemez. Ancak sonuca etkili ise Yargıtay bunu bozma nedeni yapar.

Saygılar.
Old 16-11-2006, 17:14   #22
Av. Nur Camgöz

 
Varsayılan ihtarat yapılması gerkiyor maalesef

Mallesef hakimlerin sadece kesin süre vermeleri ihtarat yapmamaları yeterli değil. İhrata yapılmazsa kesin sürenin sonuçları doğmuyor. Duygu' nun yazdıklarına katılıyorum, kanunu bilmemek mazaret değildir, ancak maalesef Yargıtay kararları da kesin süreyle birlikte ihtarat yapılması gerektiği yönünde.
Bu konuda benimde başıma gelen bir olay var. Ben bir davada kesin süreyi kaçırdım, ve kaçırğımı farkedince de tutuştum resmen. Naparım Naparım diye düşünürken bu konuyla ilgili birçok Yarg. kararı buldum ve hakime bir dilekçe yazarak Yargıtay kararlarını da ekledim. Nitekim sonunda hakim kesin süre geçtikten sonra benim ara kararını yerine getirmeme izin verdi. Bundan böyle hep ihtaratı zapta geçirmeye dikkat ediyorum.
Old 17-11-2006, 02:02   #23
Av. Muzaffer ERDOĞAN

 
Varsayılan kesin süre

Burada temel sorun avukata ihtar yapılması değil.

Yargıtay'ın ben 80 öncesi kararlarında da arkadaşların belirttiği gibi gecikme kıstasını aradığını anımsıyorum.

Kesin mehilin amacı yargılamanın gecikmesini engellemektir. (Hızlılık ve usul ekonomisi ilkesi)

Süresinde tanık listesi verilmedi ama duruşmada tanıklar hazır.

Ben de süresinde liste verilmediği için itirazda bulundum.

MK 2 ne olacak? gecikmeye neden olunmadı. Yargılama uzamadı, fazla masrafa neden olunmadı. Neden reddedeceksiniz? Sadece süre koşulu nedeni ile mi?

Bence gecikmeye neden olunmadığı sürece öne sürülen delller incelenip buna göre karar verilmelidir. Bu konuda da takdir yargıcındır.

Saygılar.
Old 19-01-2011, 18:36   #24
hamleci21

 
Varsayılan

Kesin sürenin anlamı Yargıtay Kararlarında da yer aldığı üzere adaletin tecellisinde kötü niyetli olarak yapılan geciktirmeleri önlemektir. Yukarıda verilen Yargıtay Kararlarının birinde kesin süre içinde tanık ücreti yatırmayan ve fakat celsede tanıklarını hazır bulunduran taraf açısından kesin önel'e uymadı demek pek adaletli olmaz. Bu karar yerindedir.

Ancak delillerin, kesin süre içinde sunulmaması veya tanıkların bildirilmemesi durumunda artık bunların yargılamada dikkate alınmaması gerekeceği kanaatindeyim. Aksi takdirde kesin önel'in normal önel'den farkı, özelliği ve anlamı kalmaz. Delillerini ve tanıklarını süre içinde sunan veya bildiren taraf enayi durumuna düşürülmüş olur. İçimden nasıl olsa kesin önel'in bir anlamı yok ben de uymayacağım bundan sonra desem de yapamıyorum ve yazılanlardan görüyorum ki benim gibi titiz meslektaşlarım haklı bir isyan halindeler . Tabi bu arada soruyorum kendime biz mi çok saf ve aynı zamanda titiziz, yoksa diğerleri çok mu rahat ve pişkin....
Old 19-01-2011, 20:49   #25
Av. Muzaffer ERDOĞAN

 
Varsayılan

Alıntı:
Kesin sürenin anlamı Yargıtay Kararlarında da yer aldığı üzere adaletin tecellisinde kötü niyetli olarak yapılan geciktirmeleri önlemektir. Yukarıda verilen Yargıtay Kararlarının birinde kesin süre içinde tanık ücreti yatırmayan ve fakat celsede tanıklarını hazır bulunduran taraf açısından kesin önel'e uymadı demek pek adaletli olmaz. Bu karar yerindedir.

Ancak delillerin, kesin süre içinde sunulmaması veya tanıkların bildirilmemesi durumunda artık bunların yargılamada dikkate alınmaması gerekeceği kanaatindeyim. Aksi takdirde kesin önel'in normal önel'den farkı, özelliği ve anlamı kalmaz. Delillerini ve tanıklarını süre içinde sunan veya bildiren taraf enayi durumuna düşürülmüş olur. İçimden nasıl olsa kesin önel'in bir anlamı yok ben de uymayacağım bundan sonra desem de yapamıyorum ve yazılanlardan görüyorum ki benim gibi titiz meslektaşlarım haklı bir isyan halindeler . Tabi bu arada soruyorum kendime biz mi çok saf ve aynı zamanda titiziz, yoksa diğerleri çok mu rahat ve pişkin....


Sevgili kardeşim doğru bildiğini yap. Ben mi yanlış yapıyorum, çok mu titizim gibi bir tartışma sana zarar verir.

Delillerin ibrazı konusunda kesin mehlin dikkate alınması gerekir. Ancak kararda hasren olduğu balirtilerek bir daha delil ibrazına izin verilmeyeceği açıklanmış olmalıdır. Bu konuda katılıyorum.

Bir görev aldın ve yapmak zorundasın. Fonksiyonun olduğu sürece varsın.

Saygılar.
Old 20-01-2011, 09:20   #26
furugferruhzad

 
Varsayılan

Kesin mehile uyulmamış olmakla birlikte delillerini kesin mehil geçtikten sonra sunan taraf celse kaybına sebebiyet vermediyse tanıklarının dinlenmesi gerekir zira kesin mehilin amacı davanın uzamasına engel olmaktır bu durumda yapacağınız itirazın bir sonuç doğurmayacağı kanaatindeyim.
Old 20-01-2011, 17:02   #27
hciyiltepe

 
Varsayılan Kesİn SÜre

Mahkeme tarafından taraflardan birisine kesin süre verilmesi durumunda hakim ; kesin süre verdiği tarafa kesin sürenin sonuçlarını bildirmeli ve kesin süreye uyulmamasının yaptırımının ne olacağınıda tutanağa geçirerek bildirmelidir. Aksi halde kesin süreye uyulmadığı gerekçesiyle dava reddedilemez. Buna ilişkin yargı kararı aşağıdadır:


19. Hukuk Dairesi 2006/2437 E., 2006/9637 K.
KESİN SÜRE
<LI type=circle>1086 S. HUKUK USULÜ MUHAKEMELERİ KANUNU [ Madde 163 ]
"ÖZET"
HAKİM TARAFINDAN KESİN SÜRE VERİLDİĞİNDE, SÜREYE UYULMAMASININ YAPTIRIMININ NE OLACAĞININ BELİRTİLMESİ GEREKİR.

"İçtihat Metni"
Taraflar arasındaki menfi tespit davasının yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerden dolayı davanın reddine yönelik olarak verilen hükmün davacı vekilince duruşmalı olarak temyiz edilmesi üzerine ilgililere çağrı kağıdı gönderilmişti. Belli günde taraflardan kimse gelmemiş olduğundan incelemenin evrak üzerinde yapılmasına karar verildikten ve temyiz dilekçesinin süresinde olduğu anlaşıldıktan sonra dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü.

Dava, keşidecisi Mehmet, lehtarı Zeynel olan nakten düzenlenen 30.07.2000 tanzim 30.07.2001 vadeli 75.000.000.000 TLlik bono ile borçlu olunmadığının tespiti istemine ilişkindir.

Davacı vekili, senet lehtarı Zeynel'in müvekkilinin oğlu olduğunu, babanın oğluna borçlu olmasını gerektirecek bir durum bulunmadığını, müvekkilinin 73 yaşında Bağ-Kur emeklisi biri olduğunu, senetteki imzanın ilk bakışta müvekkiline ait olmadığı yolunda bir kanaat hasıl olmakta birlikte müvekkilinin hastalığı sırasında hile ve desise ile de attırılmış olabileceğini iddia etmiştir.

Davalı vekili, senetteki imzanın borçlu davacıya ait olduğunu belirterek davanın reddini savunmuştur.

Mahkemece senetteki imzanın davacıya ait olup olmadığı yolunda Adli Tıp Kurumu'ndan rapor alınması için gerekli masrafların yatırılması konusunda davacıya kesin süre verilip sonuçlarının hatırlatıldığını, ancak kesin süre içinde belirtilen ücret yatırılmadığından davacının bu delilden vazgeçmiş sayıldığını, bu nedenle HUMK'nın 163. maddesi gereğince davanın reddine karar verilmiş, hüküm davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.

Davaların kısa zamanda sonuçlandırılması, adaletin bir an önce tecellisi için taraflarca veya mahkemelerce yapılması gereken bir kısım adli işlemler sürelere bağlanmıştır. Kesin süre, duruşmayı geciktirmekte yararı olduğunu açıkça belli eden bir tarafın oyununu bozmak için kullanılması gereken yasal bir araçtır.

Somut olayda 20.10.2005 tarihli celsede imza incelemesi yapılabilmesi ve dosyanın Adli Tıp Kurumu'na gönderilmesi için 15 günlük süre içinde belirtilen masrafların yatırılması için kesin süre verildiği ve kesin sürenin sonuçlarının hatırlatıldığı yazılı ise de, kesin süreye uyulmamasının yaptırımının ne olacağı duruşma tutanağında yazılmadığı gibi sürenin verildiği 20.10.2005 tarihli celsede, bir sonraki duruşmanın 15.12.2005 tarihine bırakıldığı, bu arada da 29.11.2005 tarihinde bilirkişi incelemesi yaptırılması için gerekli masrafın yatırıldığı anlaşıldığından, davacının davayı uzatmak gibi bir amacının olmadığı anlaşıldığından ve duruşmanın bırakıldığı tarihe kadar da dosyanın Adli Tıp Kurumu'na gönderilebileceği gözetildiğinde imza ile ilgili incelemenin yapılabilmesi için rapor alınıp hasıl olacak sonuca göre bir karar verilmesi gerekirken yazılı gerekçe ile davanın reddi doğru olmadığı gibi, öte yandan davacı imza inkarının yanı sıra bononun hile ile de imzalatılmış olabileceğini iddia ettiğinden, davacının bu yöne ilişkin delilleri toplanıp değerlendirilmeden karar verilmesi de kabul şekli itibarı ile isabetli görülmemiştir.

Sonuç: Yukarıda açıklanan nedenlerle hükmün (BOZULMASINA), peşin harcın istek halinde iadesine 13.10.2006 gününde oybirliğiyle karar verildi.
Old 09-12-2011, 11:00   #28
düzzgün

 
Varsayılan

merhaba arkadaşlar benim de bir sorum olacaktı.
karşı taraf kesin sürede deil bildirmedi ve sonraki celseye de gelmediler. dava da düştü. 3 ay geçtikten sonra yenilemek yerine başka bir dava açmışlar. şimdi ben bu davada usule ilişkin olarak red isteyebilir miyim. aynı konuda daha önce açılmış bir dava vardı ve takip etmediler,kesin sürede delil de bildirmediler. teşekkürler.
Old 09-12-2011, 11:07   #29
İlhan_ERDEN

 
Varsayılan

Alıntı:
Yazan düzzgün
merhaba arkadaşlar benim de bir sorum olacaktı.
karşı taraf kesin sürede deil bildirmedi ve sonraki celseye de gelmediler. dava da düştü. 3 ay geçtikten sonra yenilemek yerine başka bir dava açmışlar. şimdi ben bu davada usule ilişkin olarak red isteyebilir miyim. aynı konuda daha önce açılmış bir dava vardı ve takip etmediler,kesin sürede delil de bildirmediler. teşekkürler.

3 ay geçtiği için, ek kararla davanın açılmamış sayılmasına karar verildiği için, aynı konuda hüküm verilen bir karar mevcut olmamakla, salt bu sebebe dayalı usuli red sözkonusu olmaz.
Old 26-12-2012, 19:31   #30
Serhat Arasan

 
Varsayılan

6100 S. HUKUK USULÜ MUHAKEMELERİ KANUNU [ Madde 94 ]

KESİN SÜRE MADDE 94

(1) Kanunun belirlediği süreler kesindir.

(2) Hakim, tayin ettiği sürenin kesin olduğuna karar verebilir. Aksi halde, belirlenen süreyi geçirmiş olan taraf yeniden süre isteyebilir. Bu şekilde verilecek ikinci süre kesindir ve yeniden süre verilemez.

(3) Kesin süre içinde yapılması gereken işlemi, süresinde yapmayan tarafın, o işlemi yapma hakkı ortadan kalkar.


T.C. YARGITAY
15.Hukuk Dairesi

Esas: 2010/7482
Karar: 2011/6735
Karar Tarihi: 22.11.2011

ÖZET: Dava konusu somut olayda, ... tarihli ara kararında mahallinde keşif yapılmasına,... TL bilirkişi ücreti ile keşif yolluğunun keşif gün ve saatine kadar davacı vekili tarafından yatırılması, keşif gün ve saatinde keşif heyetinin keşif yerine götürülmesi için davacı vekiline kesin mehil verilmesine, kesin mehil gereği yerine getirilmediği takdirde keşif delilinden vazgeçilmiş sayılacağından, davacı vekiline ihtarına yönünde ara kararı oluşturulmuş, ... tarihli oturumda ise, davanın reddine karar verilmiştir. Oysa, kesin süreden söz edilebilmesi için ara kararında taraflarca yapılması gereken işler ayrıntılı bir şekilde belirlendikten sonra ara kararının yerine getirilmemesi durumunda ne gibi işlem yapılacağının da taraflara yöntemince anlatılması gerekir. Açıklanan olgular gözden uzak tutularak Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu’nun ilgili maddesi uyarınca davanın reddine karar verilmesi isabetli olmamış, kararın davacı yararına bozulması gerekmiştir.

(1086 S. K. m. 163) (6100 S. K. m. 94)

Dava: Yukarıda tarih ve numarası yazılı hükmün temyizen tetkiki davacı vekili tarafından istenmiş ve temyiz dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşılmış olmakla dosyadaki kağıtlar okundu gereği konuşulup düşünüldü:

Karar: Dava, iş bedeli karşılığı olarak davalılara verildiği ileri sürülen bonolardan ötürü davalılara 5.000,00 TL borçlu olmadığının tesbiti; 3.000,00 TL maddi tazminat ile 1.200,00 TL icra takibinde yaptığı masraf ile ödendiği ileri sürülen bonoların bedelinin toplamı olan 5.000,00 TL’nin tahsili istemi ile açılmış; mahkemece davanın reddine karar verilmiş ve verilen karar davacı vekilince temyiz edilmiştir.

Mahkemece, HUMK’nın 163. maddesi gereğince, verilen kesin süre içinde yatırılmasına karar verilen keşif giderlerinin, davacı yanca yatırılmaması ve dolayısıyla verilen kesin süre içerisinde ara kararı gereğinin yerine getirilmemesi nedeniyle yeniden talepte bulunamayacağı gerekçesi ile davanın reddine karar verilmiştir.

HUMK’nın 163. maddesinde biri yasa öteki yargıç tarafından tanınan iki türlü sürenin varlığı kabul edilmiş ve bu sürelere uyulmayan hallerde karşılaşılacak sonuç açıklanmıştır. HMK’nın 94. maddesinde Kanun'un belirlediği sürelerin kesin olduğu, yargıcın tayin ettiği sürenin kesin olduğuna karar verilebileceği, aksi halde belirlenen süreyi geçirmiş olan tarafın yeniden süre isteyebileceği, bu şekilde verilecek ikinci sürenin kesin olacağı ve yeniden süre verilemeyeceği, kesin süre içinde yapılması gereken işlemi, süresinde yapmayan tarafın o işlemi yapma hakkının ortadan kalkacağı hüküm altına alınmıştır.

Yukarıda sözü edilen maddelere göre yasal süre veya yargıç tarafından tanınan süre içinde yapılması gereken işlem, ilgili tarafça yapılmazsa hakkın düşeceği kabul edilmiştir.

Yasal süre içinde yapılması gereken şeyin ne olduğu yasalarda yazılmış ve gösterilmiştir. Yargıcın tanıdığı süre içinde yapılması istenen işlemin ne olduğu ise yargıcın bu yöne ilişkin bulunan ara kararında, herhalde açıklanmış olmalıdır. Yargıcın süreye ilişkin ara kararının tereddüt uyandırmayacak yorumu zorunlu kılmayacak, yanlış anlamayı önleyecek, ilgili tarafından kolaylıkla anlaşılacak derecede açık, sade ve sınırlı olması gereklidir. Daha açığı, yargıcın kesin süreye ilişkin ara kararında ilgili tarafın yapması gerekli görülen işler sade bir dil kullanılarak kolayca anlaşılabilir biçimde birer birer ve açıkça gösterilmiş ve anlatılmış olmalıdır.

Dava konusu somut olayda, 24.06.2010 tarihli ara kararında mahallinde 13.05.2010 günü saat 13:30’da keşif yapılmasına, beraberde bir inşaatçı ve bir mülkçü bilirkişi götürülmesine, 200’erden, 400,00 TL bilirkişi ücreti ile keşif yolluğunun keşif gün ve saatine kadar davacı vekili tarafından yatırılması, keşif gün ve saatinde keşif heyetinin keşif yerine götürülmesi için davacı vekiline kesin mehil verilmesine, kesin mehil gereği yerine getirilmediği takdirde keşif delilinden vazgeçilmiş sayılacağından, davacı vekiline ihtarına (ihtar edildi), yönünde ara kararı oluşturulmuş, 24.06.2010 tarihli oturumda ise, davanın reddine karar verilmiştir. Oysa, yukarıda öngörülen yönleri kapsayan kesin süreden söz edilebilmesi için ara kararında taraflarca yapılması gereken işler ayrıntılı bir şekilde belirlendikten sonra ara kararının yerine getirilmemesi durumunda ne gibi işlem yapılacağının da taraflara yöntemince anlatılması gerekir.

Açıklanan olgular gözden uzak tutularak HUMK’nın 163. maddesi (HMK 94) uyarınca davanın reddine karar verilmesi isabetli olmamış, kararın davacı yararına bozulması gerekmiştir.

Sonuç: Yukarıda açıklanan nedenlerle kararın davacı yararına BOZULMASINA, bozma sebebine göre sair yönlerin şimdilik incelenmesine gerek olmadığına, ödediği temyiz peşin harcının istek halinde temyiz eden davacıya geri verilmesine, 22.11.2011 gününde oybirliği ile karar verildi.
Yanıt


Şu anda Bu Konuyu Okuyan Ziyaretçiler : 1 (0 Site Üyesi ve 1 konuk)
 
Konu Araçları Konu İçinde Arama
Konu İçinde Arama:

Detaylı Arama
Konuyu Değerlendirin
Konuyu Değerlendirin:

 
Forum Listesi

Benzer Konular
Konu Konuyu Başlatan Forum Yanıt Son Mesaj
Kira tespitinde kesin hüküm A.Baran Eyüpoğlu Meslektaşların Soruları 10 04-01-2007 11:00
Kesin Süre Hükmü attorneytalay Meslektaşların Soruları 3 19-07-2006 22:01
istirdat davası kesin hüküm olur mu? Almıla Meslektaşların Soruları 11 14-07-2006 11:48


THS Sunucusu bu sayfayı 0,09396291 saniyede 16 sorgu ile oluşturdu.

Türk Hukuk Sitesi (1997 - 2016) © Sitenin Tüm Hakları Saklıdır. Kurallar, yararlanma şartları, site sözleşmesi ve çekinceler için buraya tıklayınız. Site içeriği izinsiz başka site ya da medyalarda yayınlanamaz. Türk Hukuk Sitesi, ağır çalışma şartları içinde büyük bir mesleki mücadele veren ve en zor koşullar altında dahi "Adalet" savaşından yılmayan Türk Hukukçuları ile Hukukun üstünlüğü ilkesine inanan tüm Hukukseverlere adanmıştır. Sitemiz ticari kaygılardan uzak, ücretsiz bir sitedir ve her meslekten hukukçular tarafından hazırlanmakta ve yönetilmektedir.