Ana Sayfa
Kavram Arama : THS Google   |   Forum İçi Arama  

Üye İsmi
Şifre

Meslektaşların Soruları Hukukçu meslektaşların hukuki nitelikte sorularını birbirlerine yöneltecekleri mesleki yardımlaşma forumu. SADECE hukuk fakültesi mezunları ile hukuk profesyonellerinin (bilirkişi, icra müdürü vb.) yazışmasına açıktır. [Yeni Soru Sorun]

İdareye tekrar başvuru yapmak dava açma süresini canlandırır mı?

Yanıt
Old 29-07-2018, 21:09   #1
abuj

 
Varsayılan İdareye tekrar başvuru yapmak dava açma süresini canlandırır mı?

Meslektaşlarım önemli bir konuda desteklerinize ihtiyacım var. Cevaplarınız için şimdiden teşekkür ederim. Müvekkil motorsikleti ile şehir içinde seyir halindeyken yola dökülen yağın temizlenmemesi nedeniyle hakimiyeti kaybederek trafik kazası yapıyor ve kalıcı olarak sakatlanıyor. Akabinde tarafımça belediyeye 01.11.2017 tarihinde hizmet kusuru olduğundan zararin tazmini amacıyla başvuru yapılıyor ve belediye sorumlulukları olmadığı gerekçesi ile 20.12.2017 tarihinde iş bu talebimizi reddediyor. Cevap üzerine başlayan 60 günlük dava açma süresi tarafımızca kaçırılıyor.

1) İdareye tekrar başvuru ile dava açma süresi canlandırılabilir mi?

2) OHAL'in yeni bittiğini göz önüne alırsak, OHAL'de sürelerin işlemediğinden bahisle dava açma süresinin geçmediği söylenebilir mi?

3) Belediyenin red cevabında hangi mercide ve sürede dava açabileceğimiz ile ilgili bilgi yer almamaktadır. Bu eksikliğe dayanarak, dava açma süresinin işlemediğini ileri sürebilir miyiz?

4) ilk üç maddede yazılanlar eğer mümkün degilse, müvekkilin tazminat hakkı için ne yapmamı önerirsiniz?
Old 30-07-2018, 13:14   #2
ismailarslan

 
Varsayılan

Farklı bir çözüm geldi aklıma. İdare Mahkemesine direkt dava açın, merci tecavüzü kararı verirse mahkeme, merciiye gönderir. 1 yıllık zaman aşımı kuralı var diye hatırlıyorum ki, en azından süre sıkıntısına böylece girmezsiniz.
Old 13-08-2018, 20:12   #3
abuj

 
Varsayılan

Meslektaşım cevabınız için teşekkür ederim. Dava dilekçemde başvuru yaptığımdan bahsetmeden davayı açtığımda davalı ıdare cevabında başvuru yapıldığını bildirirse fikriniz değişir mi?
Old 14-08-2018, 12:25   #4
Av. Aybars Karakırık

 
Varsayılan ...son derece dağınık mevzuat...

Merhaba sayın abuj;

Alıntı:
3) Belediyenin red cevabında hangi mercide ve sürede dava açabileceğimiz ile ilgili bilgi yer almamaktadır. Bu eksikliğe dayanarak, dava açma süresinin işlemediğini ileri sürebilir miyiz?

3. maddeyi ileri sürebilirsiniz. Anayasa'ya aykırılık mevcut görünüyor.
******************************************
T.C.
DANIŞTAY
15. DAİRE
E. 2016/6255
K. 2017/2613
T. 17.5.2017
İstemin Özeti : İstanbul 7. İdare Mahkemesi'nin 15/11/2012 tarih ve E:2011/2087; K:2012/1928 Sayılı kararının hukuka uygun olmadığı ileri sürülerek temyizen incelenerek bozulması istenilmektedir.
Savunmaların Özeti avalı idarelerce Makeme kararının hukuka uygun olduğu, temyiz isteminin reddi gerektiği savunulmaktadır.
Düşüncesi :
TÜRK MİLLETİ ADINA
Karar veren Danıştay Onbeşinci Dairesi'nce, tetkik hakiminin açıklamaları dinlenip, dosyadaki belgeler incelenerek gereği görüşüldü:
KARAR : Dava; 23.10.2009 tarihinde İstanbul Boğaziçi Köprüsüne, kullandığı bisiklet ile geldikten sonra köprünün ortasında bisikletten inerek kendisini köprüden aşağıya bırakan davacının oğlunun gaipliğine karar verilmesi nedeniyle, Boğaziçi Köprüsünün yalnızca motorlu taşıtlara açık olduğu, bu sebeple idarelerin köprüye bisikletle gelenoğlunun girişini engellememeleri sebebiyle gözetim ve kontrol görevlerini yerine getirmedikleri için hizmet kusuru işlediklerinden bahisle oluştuğu iddia edilen 1.000,00-TL maddi, 50.000,00-TL manevi zararın; yasal faiziyle birlikte ödenmesine karar verilmesi istemiyle açılmıştır.
İstanbul 7. İdare Mahkemesince; 'nın tazminat işleminin reddine dair işleminin davacıya tebliğ edildiği 15.09.2011 tarihinden itibaren 60 günlük dava açma süresinin son günü olan 14.11.2011 tarihine kadar dava açılması gerekirken 08.12.2011 tarihinde dava açılması, 'nün tazminat isteminin reddine dair işleminin davacıya tebliğ edildiği 29.09.2011 tarihinden itibaren 60 günlük dava açma süresinin son günü olan 28.11.2011 tarihine kadar dava açılması gerekirken 08.12.2011 tarihinde dava açılması nedeniyle, davanın ve 'ne yönelik tazminat istemi bakımından süre aşımı yönünden reddine, Boğaziçi Köprüsü ile ilgili hizmetlerin yerine getirilmesinde kamu tüzel kişiliğine sahip, özel bütçeli 'nün kurulmuş olması, bu genel müdürlüğün karayolları ve karayollarıyla ilgili hizmetlerin, güvenli ve çevreye duyarlı bir şekilde yapılması veya yaptırılması hususunda görevli olması bu sebeple Ulaştırma Denizcilik ve Haberleşme Bakanlığı'nın olayda herhangi bir kusurunun bulunmadığı gerekçesiyle davanın Ulaştırma Denizcilik ve Haberleşme Bakanlığı yönünden reddine karar verilmiştir.
Davacı tarafından, anılan mahkeme kararının hukuka aykırı olduğu ileri sürülerek, temyizen incelenip bozulması istenilmektedir.
Temyize konu mahkeme kararının yönünden davanın reddine dair kısmında 2577 Sayılı kanunun 49. maddesinde belirtilen bozma nedenlerinden hiçbirisi bulunmadığından davacının bu kısma yönelik temyiz istemi yerinde görülmemiştir.
Kararın, ve yönünden davanın süre aşımı sebebiyle reddi kısmı incelendiğinde;
Anayasa'nın "Anayasanın bağlayıcılığı ve üstünlüğü" başlıklı 11. maddesinde, Anayasa hükümlerinin, yasama, yürütme ve yargı organlarını, idare makamlarını ve diğer kuruluş ve kişileri bağlayan temel hukuk kuralları olduğu; "Hak arama hürriyeti" başlıklı 36. maddesinde, herkesin, meşru vasıta ve yollardan faydalanmak suretiyle yargı mercileri önünde davacı ve davalı olarak iddia ve savunma ile adil yargılanma hakkına sahip olduğu hükümlerine yer verilmiştir. Anayasa'nın "Temel hak ve hürriyetlerin korunması" başlıklı 40. maddesine, 03.10.2001 tarih ve 4709 Sayılı Kanun'un 16. maddesiyle eklenen ikinci fıkrada ise, "Devlet, işlemlerinde, ilgili kişilerin hangi kanun yolları ve mercilere başvuracağını ve sürelerini belirtmek zorundadır." hükmü yer almıştır.
Bu ek fıkranın gerekçesinde, değişikliğin, bireylerin yargı ya da idari makamlar önünde sonuna kadar haklarını arayabilmelerine kolaylık ve imkân sağlanması amacıyla ve son derece dağınık mevzuat karşısında kanun yolu, mercii ve sürelerin belirtilmesinin hak arama, hak ve hürriyetlerin korunması açısından zorunluluk hâline gelmesi sebebiyle yapıldığına değinilmiştir.
Anayasal düzenlemeler ve değinilen gerekçeden, Devletin, kurumları vasıtasıyla tesis edilen her türlü işlemlerinde, bu işlemlere karşı başvurulacak yargı yeri veya idarimakamlar ile başvuru süresinin gösterilmesinin bir anayasal zorunluluk hâline getirildiği anlaşılmaktadır. Anayasa'nın bağlayıcılığı karşısında, bu zorunluluğa; yasama, yürütme ve yargı organlarının, idare makamlarının ve diğer kamu kurum ve kuruluşlarının uymakla yükümlü oldukları kuşkusuzdur.
Anayasal düzenlemeler, kural olarak doğrudan uygulanacak hükümlerden olmayıp, yasalarda gerekli düzenlemeler yapılarak yaşama geçirilirler. Ancak, öğretide ve Anayasa Mahkemesi'nin kimi kararlarında, yürürlüğe konulması gereken yasal düzenlemede yer verilmesi gereken konuların Anayasa metninde açıkça kurala bağlandığı durumlarda, birözel yasa ya da yürürlükteki yasalarda uygun değişiklik yapılması gerekmeksizin Anayasa hükümlerinin doğrudan uygulanacağı kabul edilmektedir. Nitekim Anayasa Mahkemesi, Anayasa'nın 40. maddesinin ikinci fıkrasının doğrudan uygulanması gerektiğini, 08.12.2004 tarih ve E:2004/84, K:2004/124 Sayılı kararında; 5225 Sayılı Kanun'da, başvurulacak kanun yolu ve süresinin özel olarak düzenlenmemiş olmasının, Anayasa'nın 40. maddesine aykırılık oluşturmadığını belirterek benimsemiş ve kararında; bireyler hakkında kurulan işlemlere karşı kanun yolları, başvurulacak merciler ile sürelerin belirtilmesi yönünden Devlete verilen görevin bir zorunluluk içerdiğine, bu zorunluluk sebebiyle her yasada özel bir düzenleme yapılması gerekmediğine değinerek, Anayasa'nın 40. maddesinin ikinci fıkrasının, doğrudan uygulanır nitelik taşıdığını kabul etmiştir.
Tüm bu açıklamalar sonucunda; devletin, işlemlerinde, bireylerin hangi kanun yolları ve mercilere başvuracağını ve sürelerini belirtmek zorunda olduğunu öngören Anayasa'nın 40. maddesinin ikinci fıkrasının, ayrı bir yasal düzenlemenin varlığını gerektirmeyen, doğrudan uygulanabilir nitelik taşımasından dolayı, yasama, yürütme ve yargı organlarının, idare makamlarının ve diğer kamu kurum ve kuruluşlarının işlemlerinde, bu işlemlere karşı başvurulacak idari mercileri ve kanun yolları ile sürelerini belirtmesinin zorunlu olduğu ortaya çıkmaktadır.
Öte yandan, Anayasa'nın 125. maddesinin üçüncü fıkrasında, idari işlemlere karşı açılacak davalarda sürenin, yazılı bildirim tarihinden başlayacağı belirtilmiştir.
Anayasa'da yer alan düzenlemeler normlar hiyerarşisinde aynı düzeyde yer aldığından bu kuralların birbirine üstünlüklerinden söz etmek mümkün olmamakla birlikte, Anayasal normlar değerlendirilirken normun kabul edildiği tarihe bakılarak yorum yapılabilmesi mümkündür.
Bu kapsamda, her ne kadar Anayasa'nın 125. maddesinde, idari işlemlere karşı açılacak davalarda sürenin, yazılı bildirim tarihinden başlayacağı belirtilmişse de; 40. maddeye eklenen fıkrayla idari işlemlerde, ilgili kişilerin hangi kanun yolları ve mercilere başvuracağının ve sürelerinin belirtmesi zorunluluğu getirildiğinden, kişilere bildirilen idariişlemlerde başvuru süresi ve başvuru yerinin de gösterilmesi gerekmektedir. Dava açma süresini başlatacak olan yazılı bildirim, Anayasa'nın amir hükmü gereğince başvuru mercii ve süresini de gösteren yazılı bildirimdir. Bunun dışındaki yazılı bildirimler, Anayasa'nın 40. maddesinin amir hükmüne uygun olmadığından bu bildirimin dava açma süresini işlemeye başlatması düşünülemeyecektir.
SONUÇ : Dava dosyasının incelenmesinde, 23.10.2009 tarihinde istanbul Boğaziçi Köprüsüne, kullandığı bisiklet ile geldikten sonra bisikletten inerek kendisini köprüden aşağıya bırakan davacının oğlunun gaipliğine karar verilmesi sebebiyle davacının maddi ve manevi zararının tazmin edilmesi istemiyle davalı idarelere karşı doğrudan dava açıldığı, İstanbul 9. İdare Mahkemesi'nin 15.07.2011 tarih ve E:2010/2231; K:2011/1589 Sayılı kararıyla dilekçenin merciine tevdii kararı verildiği, merciine tevdi kararında .... "dava dilekçesinin T.C. , , Ulaştırma Bakanlığı'na tevdiine ... karar verildi." şeklinde hüküm kurulduğu, Anayasa'nın 40. maddesinde belirtilen "Devlet, işlemlerinde, ilgili kişilerin hangi kanun yolları ve mercilere başvuracağını ve sürelerini belirtmek zorundadır." hükmü gereğince dava dilekçesinin ilgili idarelere tevdiinden sonra davacının hangi sürede hangi kanuni yollara başvurulabileceği açıklamasının yapılmadığı, tevdii kararının, davalılardan 'na 10.08.2011 tarihinde, na 11.08.2011 tarihinde, 'ne de 15.08.2011 tarihinde tebliğ edildiği, merciine tevdi kararı sonrası Ulaştırma Bakanlığı'nın mahkemeden gelen merciine tevdii kararını 'ne göndermek suretiyle isteme cevap vermediği ve istemi 10.10.2011 tarihinde zımnen reddetmiş sayıldığı, ve 'nün tazminat istemini reddettikleri ve ret işleminin 15.09.2011, 'nün ret işleminin ise 29.09.2011 tarihlerinde davacıya tebliğ edildiği, bahse konu ret işlemlerinde her iki idare tarafından yukarda açıklanan Anayasa'nın 40. maddesinin amir hükmü gereğince, ret işlemine karşı hangi sürede hangi kanun yoluna başvurulabileceği konusunda bir açıklama yapılmadığı görülmüş olup, ret işlemine karşı tam yargı davasının ise 08.12.2011 tarihinde açılmış olduğu anlaşılmıştır.
Bu durumda; Anayasa'nın 40. maddesinin amir hükmüne aykırı olarak, davacının tazminat isteminin reddine dair işlemlerde dava açma süresi ve başvuru yolları belirtilmediği için dava açma süresinin işlemeye başladığı kabul edilemeyeceğinden, Mahkemece işin esasının incelenmesi gerekirken, davanın süre aşımı yönünden reddine karar verilmesinde usule uygunluk bulunmamaktadır.
SONUÇ : Açıklanan nedenlerle, davacının temyiz isteminin kısmen reddi ile İstanbul 7. İdare Mahkemesi'nin 15/11/2012 tarih ve E:2011/2087; K:2012/1928 Sayılı kararının, yönünden davanın reddine dair kısmının ONANMASINA, oybirliğiyle, davacının temyiz isteminin kısmen kabulüyle ve yönünden davanın süre aşımı sebebiyle reddine dair kısmının BOZULMASINA, bozulan kısım hakkında yeniden bir karar verilmek üzere dosyanın adı geçen mahkemeye gönderilmesine, 2577 Sayılı Kanun'un 18.06.2014 gün ve6545 Sayılı Kanunla eklenen Geçici 8. maddesinin 1. fıkrası ve 54. maddesinin 1. fıkrası uyarınca bu kararın tebliğ tarihini izleyen günden itibaren onbeş gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, oyçokluğuyla, 17/05/2017 tarihinde karar verildi.

KARŞI OY
2577 Sayılı İdari Yargılama Usulü Kanununun 13. maddesinde, idari eylemlerden hakları ihlal edilmiş olanların idari dava açmadan önce, bu eylemleri yazılı bildirim üzerine veya başka suretle öğrendikleri tarihten itibaren bir yıl ve her halde eylem tarihinden itibaren beş yıl içinde ilgili idareye başvurarak haklarının yerine getirilmesini istemeleri gerektiği, bu isteklerin kısmen veya tamamen reddi halinde, bu konudaki işlemin tebliğini izleyen günden itibaren veya istek hakkında altmış gün içinde cevap verilmediği takdirde, bu sürenin bittiği tarihten itibaren, dava süresi içinde dava açılabileceği hükme bağlanmıştır.
Anılan madde hükmüne göre, idari eylemden dolayı zarara uğrayanlar, tam yargı davası açmadan önce, idareye başvurarak zararlarının tazminini talep etmek zorundadırlar. Bu başvuru üzerine İdare, uğranıldığı ileri sürülen zararın tazminine yönelik iradesini açık ya da zımni bir işlem ile ortaya koymakta, idarenin ''ön karar'' denilen bu işlemi üzerine idari yargı merciilerinde tam yargı davası açılabilmektedir.
Dosya kapsamının incelenmesinden, İstanbul Boğaziçi Köprüsüne 23.10.2009 tarihinde kullandığı bisikleti ile gelen ve köprünün ortasında bisikletinden inerek kendisini köprüden aşağıya bırakan davacının oğlunun gaipliğine karar verilmesi üzerine, Boğaziçi Köprüsünün yalnızca motorlu taşıtlara açık olduğu, davalı idarelerin köprüye bisikletle gelen oğlunun girişini engellememeleri sebebiyle gözetim ve kontrol görevlerini yerine getirmedikleri, hizmet kusuru işledikleri iddiasıyla uğradığını ileri sürdüğü 2.000.-TL maddi, 100.000-TL manevi zararın tazmini istemiyle 12.10.2010 tarihinde İstanbul 9. İdare Mahkemesi'nin E:2010/2078 esasında kayıtlı davanın açıldığı, Mahkemece, dava dilekçesinin netice-i talep kısmı ile konu kısmında istenilen tazminata dair çelişkiler bulunduğundan bahisle, bu çelişkinin giderilerek yeniden dava açmakta serbest olmak üzere dilekçenin reddine karar verildiği, davacı tarafından anılan eksikliğin giderilerek dilekçenin yenilenmesi üzerine Mahkeme'nin E:2231 esasına kaydedilen davada, Mahkeme'ce 2577 Sayılı Kanun'un yukarda aktarılan 13. madde hükmünün karara aynen aktarılarak; idari eylemlerden hakları ihlal edilen kişilerin dava açmadan önce ilgili idareye başvurmaları ve idareden ön karar almalarının zorunlu olduğu, olayda davacı tarafından zararın giderilmesi istemiyle idareye yapılmış bir başvuru bulunmaksızın doğrudan dava açıldığı gerekçesiyle, 2577 Sayılı Kanun'un 15/1-e maddesi uyarınca idari merci tecavüzü sebebiyle dava dilekçesi ve eklerinin davalı idarelere tevdiine karar verildiği, davalılardan ve 'nce davacının tazminat isteminin reddedildiği ve ret işleminin 15.09.2011, 'nün ret işleminin ise 29.09.2011 tarihlerinde davacıya tebliği üzerine bakılan davanın 60 günlük dava açma süresi geçirildikten sonra 08.12.2011 tarihinde İstanbul 7. İdare Mahkemesi'nin E:2011/2087 esasına kayden açıldığı anlaşılmaktadır.
Görüldüğü üzere, davacı vekiline tebliğ edilen İstanbul 9. İdare Mahkemesi'nin 15.07.2011 tarih ve E:2010/2231, K:2011/1589 Sayılı "merciine tevdi" kararında, idari eylemden doğan tamyargı davalarının açılabilmesi için uyulması zorunlu olan yargısal sürece dair bilgi verilmiş, merciine tevdii kararının ilgili idarelere tebliği ve bu idarelerce istemin reddini içeren işlemlerin kendisine tebliğinden sonra, dava açma süresi içerisinde tam yargı davası açabileceği hususu davacı vekiline hatırlatılmıştır.
Mahkemenin merciine tevdi kararındaki yeterli bilgi ve açıklamaya rağmen ve yönünden davanın süresinde açılmadığı görülmekte olup anılan idareler yönünden de Mahkeme kararının onanması gerektiği görüşü ile aksi yönde oluşan çoğunluğun kararına katılmıyoruz
Old 14-08-2018, 12:37   #5
Av. Aybars Karakırık

 
Varsayılan ...süresinde...

T.C.
DANIŞTAY
13. DAİRE
E. 2016/1954
K. 2016/3478
T. 27.10.2016
2709/m.40
SONUÇ : Dava konusu işlemin yukarda özetlenen gerekçeyle iptali yolundaki temyize konu Ankara 13. İdare Mahkemesi'nin 01.04.2016 tarih ve E:2016/437, K:2016/1075 Sayılı kararında, 2577 Sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu'nun 49. maddesinin 1.
İstemin Özeti : Ankara 13. İdare Mahkemesi'nin 01.04.2016 tarih ve E:2016/437, K:2016/1075 Sayılı kararının; itirazen şikayet konusu işlemin farkına varıldığı 25.11.2013 tarihinden itibaren 5 gün içerisinde başvuruda bulunulması gerekirken davacı tarafından 03.01.2014 tarihinde başvuruda bulunulduğunun tespit edildiği ileri sürülerek bozulması istenilmektedir.
Savunmanın Özeti : Temyiz isteminin reddi ile usul ve yasaya uygun olan İdare Mahkemesi kararının onanması gerektiği savunulmaktadır.
Danıştay Tetkik Hâkimi Metin Hakan ATİLA'nın Düşüncesi : Temyiz isteminin reddi ile Mahkeme kararının onanması gerektiği düşünülmektedir.
TÜRK MİLLETİ ADINA
Karar veren Danıştay Onüçüncü Dairesi'nce, Tetkik Hâkiminin açıklamaları dinlendikten ve dosyadaki belgeler incelendikten sonra, dosya tekemmül ettiğinden yürütmenin durdurulması istemi hakkında ayrıca bir karar verilmeksizin işin gereği görüşüldü:
KARAR : Dava; "xxx Üniversitesi Rektörlüğü ve Bağlı Birimlerinin 310 kişilik 2014-2016 yılı (36 Ay) Genel Temizlik Hizmeti Alımı İşi" ihalesinin iptaline dair karara karşı itirazen şikâyet başvurusunda bulunan davacı şirketlerin başvurusunun süresinde olmadığından bahisle reddine dair Kamu İhale Kurulu'nun 13.01.2014 tarih ve xxxx sayılı işleminin iptali istemiyle açılmış; İdare Mahkemesi'nce; Dairemizin 26.03.2015 tarih ve E:2015/793, K:2015/1216 Sayılı bozma kararına uyularak; xxxx Üniversitesi Rektörlüğü İdari ve Mali İşler Daire Başkanlığı tarafından 11.11.2013 tarihinde açık ihale usulü ile yapılan "xxxx Üniversitesi Rektörlüğü ve Bağlı Birimlerinin 310 kişilik 2014-2016 yılı (36 Ay) Genel Temizlik Hizmeti Alımı İşi" ihalesinde, ihale dokümanına yönelik yedi isteklinin şikâyet başvurusu yaptığı, ihalenin 21.11.2013 tarihinde ihaleyi yapan idare tarafından iptal edildiği, davacının iptal kararından 25.11.2013 tarihinde haberdar olduğu, ancak davacıya elden tebliğ edilen ihalenin iptaline dair yazıda hangi merciye, hangi süre içinde başvuracağının gösterilmediği, davacı tarafından idareye 04.12.2013 tarihinde şikâyet başvurusunda bulunulduğu, bu başvurunun reddine dair işlemin 25.12.2013 tarihinde tebliğ edilmesi üzerine, 03.01.2014 tarihinde itirazen şikâyet başvurusunda bulunulduğu, fakat davalı idarece ihalenin iptalinden itibaren 5 gün içinde doğrudan Kuruma başvurulması gerekirken süresinde başvuruda bulunulmadığı gerekçesiyle başvurunun süre yönünden reddi üzerine bakılan davanın açıldığı, bu durumda, Anayasa'nın 11., 36. ve 40. maddelerinde yer alan hükümler çerçevesinde, davalı idarece şikâyet başvurusu üzerine alınan ihalenin iptali kararının, davacıya bildirilmesine dair yazıda hangi sürede hangi merciye başvuracağına dair bir bildirim yapılmadığından, Kamu İhale Kurulu'na yapılan itirazen şikâyet başvurusunun süresinde olduğunun kabulü gerekirken, başvurunun süre yönünden reddi yönünde tesis edilen işlemde hukuka uygunluk bulunmadığı gerekçesiyle davaya konu işlemin iptaline karar verilmiş, bu karar davalı idare tarafından temyiz edilmiştir.
SONUÇ : Dava konusu işlemin yukarda özetlenen gerekçeyle iptali yolundaki temyize konu Ankara 13. İdare Mahkemesi'nin 01.04.2016 tarih ve E:2016/437, K:2016/1075 Sayılı kararında, 2577 Sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu'nun 49. maddesinin 1. fıkrasında sayılan bozma nedenlerinden hiçbirisi bulunmadığından, temyiz istemi yerinde görülmeyerek anılan Mahkeme kararının ONANMASINA; dosyanın anılan Mahkeme'ye gönderilmesine, temyiz giderlerinin istemde bulunan üzerinde bırakılmasına, posta giderleri avansından artan tutarın davalıya iadesine, kullanılmayan 48,10-TL yürütmeyi durdurma harcının istemi hâlinde davalı idareye iadesine, 2577 Sayılı Kanun'un 20/A maddesinin ikinci fıkrasının (i) bendi uyarınca kesin olarak (karar düzeltme yolu kapalı olmak üzere), 27.10.2016 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.
Yanıt


Şu anda Bu Konuyu Okuyan Ziyaretçiler : 1 (0 Site Üyesi ve 1 konuk)
 
Konu Araçları Konu İçinde Arama
Konu İçinde Arama:

Detaylı Arama
Konuyu Değerlendirin
Konuyu Değerlendirin:

 
Forum Listesi

Benzer Konular
Konu Konuyu Başlatan Forum Yanıt Son Mesaj
İdareye BaŞvuru Sonucunu Beklemeden Dava AÇma Erkan Uygun Meslektaşların Soruları 15 26-07-2018 21:38
2b arazilerinde açılan dava başvuru süresini durdurur mu? yavuzselimaydın Meslektaşların Soruları 14 12-04-2015 20:13
Şirket ortağının 7 günlük dava açma süresini kaçırması. av.knel Meslektaşların Soruları 9 13-07-2012 19:24
cevap süresinin uzatılması kararının karşı dava açma süresini uzatıp uzatmadığı yer-sub Meslektaşların Soruları 4 11-09-2011 18:15
Davacıya yasal danışman atanması önceki dava açma süresini keser mi? ATARAS Meslektaşların Soruları 15 20-12-2010 01:04


THS Sunucusu bu sayfayı 0,05119991 saniyede 15 sorgu ile oluşturdu.

Türk Hukuk Sitesi (1997 - 2016) © Sitenin Tüm Hakları Saklıdır. Kurallar, yararlanma şartları, site sözleşmesi ve çekinceler için buraya tıklayınız. Site içeriği izinsiz başka site ya da medyalarda yayınlanamaz. Türk Hukuk Sitesi, ağır çalışma şartları içinde büyük bir mesleki mücadele veren ve en zor koşullar altında dahi "Adalet" savaşından yılmayan Türk Hukukçuları ile Hukukun üstünlüğü ilkesine inanan tüm Hukukseverlere adanmıştır. Sitemiz ticari kaygılardan uzak, ücretsiz bir sitedir ve her meslekten hukukçular tarafından hazırlanmakta ve yönetilmektedir.