Ana Sayfa
Kavram Arama : THS Google   |   Forum İçi Arama  

Üye İsmi
Şifre

Hukuk Sohbetleri Hukuki yorumlar, görüşler ve tartışmalar.. Soru niteliği taşımayan her türlü hukuki sohbet için.

Adliyenin Marangozunu Çağırın

Yanıt
Old 24-04-2013, 15:34   #1
Avukat Hakan Eren

 
Varsayılan Adliyenin Marangozunu Çağırın

Üstat Kavili'nin, kendisinin "sanık" olarak yargılandığı davada, belki de yargılama hukuku tarihinde bir ilk olacak şekilde kafes ile yaptığı hukuki mücadele, duruşma salonunda, sanığa ayrılan yerin sanık hakları ve pozitif hukuk yönünden eleştirisi ve sonuçları yönünden mükemmel bir örnek daha...


T.C.
... AĞIR CEZA MAHKEMESİ
DURUŞMA TUTANAĞI
DOSYA NO : 2012/225
DURUŞMA TARİHİ : 19/04/2013
CELSE NO : 1

BAŞKAN :
UYE :
ÜYE :
CUMHURİYET SAVCISI :
KÂTİP :

Belirli gün ve saatte duruşmaya mahsus salonda 1. celse açıldı.
Sanık Ömer Kavili ile sanık müdafii olduğunu beyan eden Av. Ayşe E.. ile Av. Müşir d.., İstanbul Barosu yönetim kurulu adına Av. Hasan K.., Ankara Barosu adına Av. Hüsamettin Hxx, Av. Cem Kaya K.., Av. Volkan B.., Av. Mehmet Metin K.., Av. Burhan a.. geldi. Başka gelen yok. Açık yargılamaya başlandı.
Tanık yoklaması yapıldı. Tanıklardan O.. T.. ve Mehmet Niyaz: Değirmencinin duruşma salonu dışında hazır olduğu, tanıklar O.. U.. ve Ahmet Ö..'in hazır olmadığı anlaşıldı.

Sanığın müdafiilerinin bulunduğu tarafta oturduğu görülmekle sanıktan soruldu: 5271 sayılı CMK'nın 149/3 ve devamı 154 AHİS mad.6/3-2 Anayasa Mahkemesinin Yüce Divan sıfatıyla yerleşik uygulaması, AHİM uygulaması, Almanya'daki Deniz Feneri E. V. Davası ve ayrıca A.B. ile uyum yasaları çerçevesinde yargılamada silahların eşitliği ve yargıcın görüntüdeki tarafsızlığı ilkesin gözeten Adalet Bakanlığı teknisyenlerinin hazırlamış olduğu ve yayınlanan kroki uyarınca sanığın müdafii ife yan yana bulunmasına engel olunamaz kuralı çerçevesinde sanık konumuna getirilen hukukçu olarak yasal ve uluslar arası belgelerdeki sanık hakları çerçevesince savunmanlığımı yapan Avukatlarımın yanında oturmak istiyorum. Bu konuda mahkeme başkanı ile aramızda hukuki yorum farkı var ise bu konuda mahkeme kurulundaki yargıçlar tarafından yöntemine uygun biçimde bir ara karar oluşturulup, yasal dayanakları ile belirtilmesine, yasal dayanak karşısında gelenek, teamül kurallarını bizim hukuk bilgimize göre alt sırada yer alacağından yasal dayanaklara üstünlük tanınması gerektiğini isterim dedi.

Sanık müdafii olduğunu beyan eden Av. Hüsamettin Hxx söz alarak; Meslektaşlarımdan izin isteyerek savunmamı ayakta yapmak istiyorum, öncelikle belirtmek isterim ki; hukuk kurallarının zorlanmasıyla sanık durumuna getirilen meslektaşım sayın Av. Ömer Kavili ile aramdaki müdafiilik ilişkisi, mesleki ve barolar arası dayanışma ilkesi nedeniyle Ankara barosu tarafından kurulmuştur. Meslektaşlarımın savunmasını avukatlarımın yanında yapacağına ilişkin talebine ve bu talebi için gösterdiği hukuksal argümanlara aynen iştirak etmekle birlikte aşağıda bir kısmını belirteceğim nedenlerle meslektaşımın savunmalarını müdafiileriyle beraber yapma talebinin kabulünün talep ederim: Huzurdaki yargılama yapıldığı duruşma salonunun mimarisi hukuk dışı yargısal alışkanlıkların ve paradikmaların bir tezahülüdür. Ne 1412 sayılı mülga ve nede 5271 sayılı CMK'da karşılığı yoktur. Aksine CMK 149/3 fıkrası çok açık bir şekilde sanığın müdafisiyle birlikte olmasını ve her an/ her aşama da hukuki yardım alması gerektiğini düzenlemiştir. Duruşma salonunda sanığa ayrılan yer parmaklıkla çevrili bir bölüm olup, cezaevinin tecritini çağrıştırmaktadır, ancak duruşma tutanaklarında yer alan "bağsız olarak" ibaresine de aykırıdır. Yani sanığın ifade sırasında özgür olması gerektiğine dair temel ilkeyi peşinen gözardı etmektedir. Aynı şekilde sanığın parmaklıklarla çevrili " mahsus yerde" yargılanması masumiyet karinesinin de ihlali niteliğindedir, çünkü sanık peşinen cezalandırıldığı hissine kapamaktadır. Aynı şekilde eldeki kovuşturmanın müştekisi şahet yargılamaya katılmak ister ve bir avukat tarafından da temsil edilmek isterse duruşma salonunun mimarisine göre avukatıyla beraber bulunacak, onun yardımından her zaman yararlanabilecektir, bu da bırakın iddia makamını sanık ile katılan taraf n bile eşit olmadığını göstermektedir, kaldı ki duruşma salonunun sanığa ayrılan yerinde masa, sehpa gibi sanığın dosyasının, kitaplarının, varsa bilgisayarını koyabileceği ve savunması sırasında bunlardan yararlanabileceği bir olanağı da yoktur, bu duruşma salonunun az sonra karar verecek hakimler planlamamıştır, duruşma salonunun bu şekilde planlanması, mahkemenin kendisinin tasarlamadığı ve ön görmediği belli fiziki koşullar altında ve ortamda yargılama yapmasının Adalet Bakanlığınca dayatılması zımni olarak Anayasanın 138. maddesinin hakimler görevlerinde bağımsızdırlar, hiçbir organ, makam, mercii veya kişi mercii veya kişi yargı yetkisinin kullanılmasında mahkemelere ve hakimlere emir ve talimat veremez, genelge gönderemez, tavsiye ve telkinde bulunamaz şeklindeki hükmüne aykırılık olarak da değerlendirilebilecektir Tüm bu nedenler ve sayamadığım başka nedenlerle sanığın çok eski olağan dışı yargılamalar mahsulü olduğunu düşündüğümüz böyle bir duruşma salonunda avukatlarından ayrı olarak kovuşturulması adil yargılama hakkının ihlali olacaktır, CMK'nın sadece 149 değil sayamadığımız başka bir sürü maddesi ihlal olacaktır. AHİS 6/3 fıkrasının vb. uluslar arası düzenlemeler de ihlal olacaktır. Bu nedenlerle sanığın yargılanırken avukatlarıyla birlikte avukatlarının bulunduğu yerde kendini savunacağına yönelik talebinin kabulünü talep ederiz. Bu konuda bir de örnek göstermek isteriz, yine aynı sanığın Ankara 1. Ağır Ceza Mahkemesinde talimat duruşması sırasında sanık müdafiisi olarak benim yanımda savunma kürsüsünde bulunarak hakkını aramıştır Mahkeme bu celsede talimatla tanık ifadesi alma işlemini yerine getirmiştir dedi.

Av. Mehmet Metin K.. söz alarak; müvekkilimizin avukatlarının yanında yer alması talebimizin reddedilmesi müvekkilinim yalnızlaştırılması saiki anlamına gelecektir, talebimizin kabulünü isteriz, geçerliliği kalmamış teamüller bertaraf edilerek talebimiz kabul edilsin dedi.

Av. Volkan B.. söz alarak; Biz diğer meslektaşlarımızın beyanlarına katılıyoruz ayrıca bir hususu daha eklemek istiyoruz, sanığın müdafiiler olarak bizim yanımızda oturması talebinin mahkemece kabül edilmemesi halinde yargılama aşamasında sürekli gerek bizim tarafımızdan gerekse sanık tarafından ayağa kalkılarak yanına gitmek suretiyle görüşme gerektirmektedir, bu ise duruşmanın insicamını bozacak mahiyettedir. Ben müdafii olarak mahkeme başkanından izin almadan yer değiştirmek suretiyle sanıkla görüşmeyi istemeyen biriyim, biz belirtmiş olduğunuz bu nedenlerle talebin kabulünü istiyoruz dedi.

Av. Hasan K.. söz alarak; Öncelikle diğer meslektaşlarımızın taleplerine katılıyoruz, sanık Ömer Kavil 'nin yargılama sürecinde yanımızda oturmasını talep ediyoruz. CMK'nın 149/3 maddesine göre soruşturma ve kovuşturma evrelerinin her aşamasında avukatın şüpheli veya sanıkla görüşme, ifade alma veya sorgu süresince yanında olma ve hukuki yardımda bulunma hakkı engellenemez. Kısıtlanamaz denmektedir, bu maddede ve usul kurallarının ilgili diğer maddelerinden hareketle AHİS'İN 6/3 maddesi ve diğer uluslar arası sözleşmeler ve evrensel hukuk prensiplerine göre söz konusu talebin kabulü gerekmektedir, diğer taraftan değerlendirildiğinde ceza yargılamasında uygulamada görüldüğü üzere müşteki ve devamında katılanın avukatlarının hukuki yardımlarından etkin, işlevsel ve kesintisiz bir şekilde yararlandığı görülmektedir, bu çerçeveden silahların eşitliği ilkesi gereği ve mahkemenin yargılamadaki eşitliği sağlama görevi gereği sanığın müdafii ferinin yanında oturması gerekmektedir, müşteki ve devamında katılan tarafa tanınan hakların eşitlik ilkesi gereği sanığa ve onun müdafiisi ne de tanınması gerekmektedir, aksi durumda adil yargılanmadan bahsetmek mümkün olmayacaktır. Bu husus da teamüller öne sürülerek bu uygulamanın devam ettirilmesi kanaatimizce hukuka aykırılık oluşturacaktır. Savunma hakkının etkin ve işlevsel bir şekilde kullandırılması yargılamanın adil bir şekilde gerçekleştirilmesi, adil bir yargılanmamın sağlanması, bu anlamda en başta sayın mahkemeye verilmiş bir görevdir. Bu çerçeveden ulusal ve uluslar arası normlara, sözleşmelere ve evrensel hukuk prensiplerine uygun bir karar verilerek savunma hakkının etkin işlevsel bir şekilde uygulanması adil bir yargılanma yapılması ve sanık ve müdafiilerinde bu izlenimin oluşması için sayın mahkemenin bu talebi kabul ederek sanık ve müdafi ilerin in yan yana oturması konusunda kaoul kararı vermesini istemekteyiz dedi.

Av. Ayşe E.. söz alarak; Ben baro tarafından dün görevlendirildim, henüz dosyayı incelemek için vaktim olmadı, dosyadaki belgeler ve tanık beyanı kapsamında sanık durumuna getirilen meslektaşımın savunmasını daha uygun bir şekilde yapabilmem için talebin kabulüne karar verilmesini istiyoruz dedi.

Av. Müşir d.. söz alarak; savunma hakkı yakalama ve gözaltıyla başlar, şuanda sanık konumuna getirilmiş meslektaşım yüksek savunma kriterlerini geliştirmek, aynı zamanda hukuki himaye sağlayacağı, özgürlüğü temelinde kısıtlanmış şüpheli ve sanıklar için etkin bir savunma yapmak için sanık konumuna getirilmiştir Bu aşamadan meslektaşımın ve diğer müdafii meslektaşlarımın talepleri etkin savunmaya yöneliktir, bunun yasal dayanağı 5271 sayılı yasanın 149/3, 154., AHİM 6/3-2 dir, bu konuda sayın mahkemenin tanımları bertara edici bir kararının olması halinde bu da hukuka uygun olmayacaktır, bu nedenle karar verilmesine de mahal yoktur Usule yönelik ikinci talebim bu mahkemenin şartları oluşmamıştır, müşteki mi, muhbir mi durumu ferdileştirilmem iştir, müştekinin yaptığı görev nedeniyle vasıflı bir görev olan yargılama görevidir. Kendisi yargı mensubudur, bağlı bulunduğu HSYK'na göre kendi meslek örgütünde izin alıp almadığı, bu izni alınmışsa belgelerinin avukat için yargılama izni veren merciilere sunup sunmadığı anlaşılmamaktadır, bütün bu nedenlerle eğer sayın mahkeme der hal beraat verme kararı vermeyecekse duruşmayı derhal kapatması gerekmektedir, çünkü derhal beraat kararının şartları oluşmuş, sanık sanık müdafiileri müdahil müdahil vekilinin hiçbir talebine bağlı değiliz, 5237 sayılı kanunun duruşmaların tekliği ilkesi gereği, aynı zamanda usul ekonomisi yönünden savunmanın etkin yapılması ve hızlı bitmesi için sanık kendi müdafiilerinin yanında oturmalıdır, müşteki veya muhbir olduğu belli olmayan Orhan Biçicioğlu'nun bugün duruşmaya gelmemesi hem duruşmanın tekliği ilkesini bertaraf, etkin savunmayı engelleme, yargılamanın ilerleyerek maddi gerçeğin ortaya çıkmaması için gerekli mazereti de göstermeyerek görevini kötüye kullanma noktasında tereddütlerimiz mevcuttur, özetle; sayın mahkeme ve tarafında derhal beraat kararı verilmesi sayın mahkeme aksi düşüncedeyse duruşmanın kapatılmasını talep ediyoruz, çünkü müşteki veya katılan tarafın iddialarını, şikayetlerini billurlaştırmadan karşı bir savunma da etkin olmayacaktır dedi.

Av. Burhan a.. söz alarak; sanık konumuna getirilen üstadımız Av. Ömer Kavili gerekse diğer meslektaşlarımız sanığın müdafi inin yanında bulunma hakkının kanuni gerekçelerini göstererek açıklamışlardır, bu nedenle masumiyet karinesi çerçevesinde sanığın yeri nüdafiinin yanıdır, bunun aksine bir kanun maddesi yoktur, eğer talebimiz CMK'nın diğer maddelerinin kıyas yoluyla değerlendirilecek ise; bu kıyasın müvekkilimiz lehine yorumlanması ve müdafiilerinin yanında bulunmasına karar verilmesini talep ediyoruz dedi.

Sanık ve sanık müdafiilerinin talebiyle ilgili iddia makamından soruldu: Taktir mahkemeye aittir
dedi.


G.G.D.
1 Her ne kadar sanık ve sanık müdafiileri tarafından sanığın müdafiilerinin bulunduğu yerde yanlarında bulunmak suretiyle savunmasını yapması yönünde talepte bulunulmuş ise de; CMY'nin 149/3. maddesinde belirtilen hususlar soruşturma ve kovuşturma evresinde sanık ve müdafiinin hukuki yardımının engellenemeyeceği ve kısıtlanamayacağından bahsettiği, bunun dışında belirtilen maddede sanığın fiziken müdafiiinin yanında bulunmasına yönelik her hangi bir hüküm düzenlenmediği anlaşıldığından sanık ve müdafiilerinin sanığın duruşma süresince yanlarında bulunması yönündeki taleplerinin reddi ile sanığın sanıklar için ayrılmış mahsup yerine alınmasına,

2-Sanık müdafii Av. Mürşir D.. tarafından müşteki veya muhbir konusunda son soruşturmanın açılması kararında her hangi bir değerlendirme yapılmadığı, bu aşamada müşteki ise ilgilinin HSYK'izin istemesi gerektiği bunun dışında son soruşturmanın açılması kararının içerik itibariyle derhal beraat kararı verilmesi, ayrıca müşteki duruşmada hazır bulunmadığından ve sanık aleyhine tanıklar dinlenmediğinden savunmanın etkin bir şekilde yapılamayacağı anlaşıldığından duruşmanın ertelenmesinin gerektiği yönünde karar verilmesini talep etmiş ise de; dosya içerisinde bulunan 30.07.2011 tarihli tutanak ile soruşturma işlemlerinin başladığı, soruşturma konusu işlemlerin şikayete bağlı suçlardan olmayıp, resen soruşturması gereken suçlardan bulunması nedeniyle sanık müdafinin HSYK'dan izin alınması yönündeki talebinin yerinde olmadığı ayrıca müşteki adına CMK'nın 235/2 maddesi gereğince çağrıya rağmen gelmemesi halinde bir daha tebligat yapılmayacağı hususunda şerh düşülmek suretiyle müştekiye tebligat çıkartıldığı, söz konusu tebligatın usulüne uygun tebliğ edildiği halde müştekinin yapılan yoklamada hazır olmadığı, bununla birlikte soruşturma konusu olayda 30.07.2011 tarihli tutanak içeriğinde müşteki dışında tutanak mümzii tanıkların bulunduğu, bu nedenle müştekinin olayda tek görgüye dayalı kişi konumunda da bulunmadığı anlaşıldığından müştekinin duruşmada hazır bulundurulması yönündeki talebinde reddine oy birliğiyle karar verildi, açıklandı, açık yargılamaya devam olundu.

Av. Mürşir D.. söz alarak; Mahkemede sadır olacak bütün kararlara uymak boynumuzun borcudur, ancak bu kararlardan maddi ve hukuki gerekçeleri somut hadise ile uyuşmuyorsa kanun tarafından (5271) tarafımıza tanınan itiraz hakkı mevcuttur. 5271 sayılı yasanın 268. maddesinde göre; bu kararlara itiraz etmekteyiz, karar veren merdi yine aynı maddenin 2. bendine göre bu kararını gözden geçirip taleplerimiz doğrultusunda karar verilmesi, aksi halde itirazlarımızın değerlendirilmesi için kanunda ön görülen Refik mahkemeye gönderilip itirazımızın o mercide değerlendirilip karara bağlanması ve kesinleşmesini talep etmekteyiz dedi.

Sanık söz alarak; bu itirazın yasal dayanağı CMK'nın 149/3. maddesindeki cümlenin 17 ve 18 kelimeleri olan "yanında olma" deyimi vardır ve yasanın bu düzenlemesi evrensel kural olan sanık ile müdafii görüşmesin n özel, gizli ve ifşah edilemez açığa vurulamaz nitelikte olması ile kanunların üstünde olan avukatlık meslek kurallarına göre; avukatın da müvekkilinin bu özel ve gizli konuşmasını "meslek sırrı olarak sağlama" ödevi ile ve TCK'daki "meslek sırrını ifşa suçu" düzenlemeleri ile de hem paralel hem de uyumlu bir düzenlemedir, bu yasal gerekçelerle mahkeme heyetinin kararına itiraz ettiğimizi beyan ediyoruz dedi.

Av. Cem Kaya K.. söz alarak; Biz diğer meslektaşlarımızın beyanlarına aynen katılıyoruz, burada meslektaşımız olarak yargılanan sanığın yargılaması başladığında interaktif (etkileşimli) olarak yargılama yapılacağı için biz meslektaşımızın yanımızda bulunmasını istemiştik, mahkemeniz açısından belki tutuklu olarak yargılaması yapılan dosyalarda sanığın jandarma eşliğinde sanıklar için ayrılmış bulunan duruşma salonundaki yerde tutulmasını tasvip etmesekte mazur görülebilir olduğunu düşünüyoruz, biz sanık müdafiileri olarak neden sanığın yanımızda bulunmasına dair kanun ve uluslar arası uygulamaları göstererek gerekçemizi belirttik, mahkememizin de yasal bir gerekçeyle bu durumu açıklamasını istiyoruz dedi.

Av. Mehmet Metin K.. söz alarak; CMK'149/3 deki sanığın avukatlarıyla beraber yan yana bulunmasına yoruma açık değildir ve bu konudaki hüküm emredici niteliktedir, mahkemenizin bu doğrultudaki talebimizi yeniden gözden geçirmesini talep ediyoruz dedi.

Sanık müdafii İstanbul barosu adına Av. Hasan K.. söz alarak; Sayın mahkemenizin kararı kanaatimizce hukuki dayanaktan yoksun bulunmaktadır, zira daha önce ayrıntısıyla belirttiğimiz üzere CMK'nın 149/3 madde bu hususu açık bir şekilde düzenlemiştir. 149/3. maddede yer alan yanında olma ve hukuki yardımda bulunma hakkı engellenemez, kısıtlanamaz cümlesinden de anlaşılacağı üzere bu hüküm taktir yetkisi veren değil, emredici bir hükümdür. Dolayısıyla kanunun açık hükmüne rağmen talebimiz yönünde bir karar verilmemesi isabetli değildir, bu konuda itirazımız söz konusudur, yine CMK'nın 154. maddesi gereği şüpheli veya sanık vekaletname aranmaksızın müdafiiyle her zaman ve konuşulanları başkalarıyla duymayacağı bir ortamda görüşebilir demektedir. Mahkeme talep edilen kararın aksi yönde bir karar vermiştir, bu halde sayın mahkemenin kararının uygulanması durumunda sanık ile görüşme yapmak istediğimiz her aşamada ve her durumda CMK'nın 154. maddesinin gereğinin yapılması gerekecektir. Aksi halde bu karar da ısrar edilmesi durumunda yargılama sürecinde bu maddeden hareketle hak ve yetkiler kullanılacak bu yönde talepler sayın mahkemeye iletilecektir, 268. madde baz alındığında kararına itiraz edilen hakim veya mahkeme itirazı yerinde görürse kararını düzeltir, yerinde görmezse en çok 3 gün içinde itirazı incelemeye yetkili olan merciiye gönderir demektedir. Dolayısıyla haklı olan ulusal ve uluslar arası düzenlemelere uygun olan savunma hakkının etkin ve işlevsel kullandırılmasını amaçlayan adil bir yargılanma yapılması ve silahların eşitliği ilkesi gereğinin yerine getirilmesini amaçlayan savunma tarafının bu talebinin kabul edilmesinin sayın mahkemenin yapılan itirazı yeniden inceleyerek yerinde görmesi halinde kabul kararı vermesi aksi halde itiraz usulünün uygulanmasını talep etmekteyiz dedi.

Sanık müdafii Ankara Barosu adına Av. Hüsamettin Hxx söz alarak; Gene meslektaşlarımdan izin alarak taleplerimi ayakta bildirmek istiyorum; mahkeme az önce sanığın yasa koyucunun CMK'nın 149/3 fıkrasındaki deyimiyle "MÜDAFİİMİN YANINDA OLMAK" hakkımı kullanmak istiyorum, şeklindeki taleplerini ve müdafiiterinin bunu destekleyen savunmalarını gerekçesiz olarak reddetmiştir, anayasanın 141/3. fıkrası CMK'nın şimdi sayamayacağım kadar emredici hükmü bütün mahkeme kararlarının yeterli, doyurucu, açık ve kesin gerekçelere bağlanmasını zorunlu kılmaktadır. Yargıtay uygulaması belirtili nitelikte gerekçeden yoksun kararları gerekçesiz olarak değerlendirmekte ve deyim yerindeyse yok hükmüne indirmektedir, mahkeme red kararında CMK'nın 149/3 fıkrasını hiç değerlendirmemiş, yorum bile yapmamış, yanlış anlamıştır. Mahkeme red kararını gerekçeye dayamak yerine sanık ve müdafiilerinin dayandığı yasa kuralını düşünmemiş, yasa koyucunun "yanında olmak" ve "hukuki yardımda bulunmak" ibarelerini ısrarla kullanmasının nedenlerini hiç incelememiştir, çünkü deyim yerindeyse mahkeme meslek atalarından böyle görmüştür, çünkü gene deyim yerindeyse mahkeme mesleki anlamda böyle bir duruşma salonunda doğmuştur, o yüzden CMK 149'u ve diğer hükümleri AHİS'i ve uluslar arası diğer düzenlemeleri mukayese etme gereğini duymamıştır. Huzurdaki duruşma 09.35'den şuan saat: 11.05'e kadar sanık ile müdafiileri birlikte olduğu halde yürütülmüştür, arıcak ne duruşmanın düzeni bozulmuş, ne yargılamanın yargı yetkisi kısıtlanmış, ne mahkemenin karar verme süreci sabote edilmiştir, aksine suhulet ve sukunet içinde bir duruşma yapılmaktadır, bu durumda mahkemenin kararının yanlışlığını göstermektedir, anayasa 36. maddesine göre; savunma haktır, Anayasanın 138. maddesine göre; yargılama ise ödevdir. Esasa ve usule ilişkin olmayan, duruşmanın yönetimine ve yargılamanın gidaşına da etkili olmayacak sanığın bu talebinin kabulü hak ile ödevin karşı karşıya geldiğinde hakkın üstün tutulması şeklindeki ilkede gözetilerek kabulü gerekirken bundan zuhul edilmesi sanığın vazgeçilemez, devredilemez ve kısıtlanamaz olan haklardan olan savunma hakkını kısıtlamıştır, mahkemenin bu ara kararından dönmesini talep ediyoruz, sokakta ki her hangi bir kişiye CMK'nın 149/3. fıkrasında yer alan "yanında olma" ne demek diye sorduğumuz da tıpkı şimdi benim şimdi sanıda yan yana olma durumumu izah edecektir. Mahkemenin bu hususu da değerlendirmesini saygıyla talep ederim dedi.

Sanık müdafii Av. Ayşe E.. söz alarak; Sayın mahkemenin taleplerimizi reddetmesini yeterli bulmuyorum, sanık konumuna düşürülen sayın meslektaşım adil yargılanma hakkını kullanmak istediğini belirterek müdafiileriyle birlikte oturmak istemiştir, bense adil yargılanmaya katkıda bulunmak için sanık müvekkilimi hukuki yardımda bulunmak hakkımı kullanmak istiyorum bunu da ancak sanık müvekkilin yanımda olduğunda yapabilirim, uzaktan uzağa işaretleşerek kaş göz yaparak ne olayın iç yüzünü anlayabilirim ne de enpati kurabilirim, bu arada 149/3. madde de soruşturma ve kovuşturma evrelerinin her aşamasında demektedir, sayın mahkeme taleplerimizi reddettiğinde kovuşturmanın ne olduğu konusunda şüpheye düştüm ve sayın mesektaşıma sordum, kovuşturma nedir diye, bilgimden emin olmak için, meslektaşım da burasıdır dedi, duruşmadır, bu maddede kovuşturmanın her aşamasında avukat müvekkiline hukuki yardımda bulunur demektedir. Bunun için bu madde nedeniyle yan yana oturmak istiyorum, yan yana oturmak istiyorum dedi.

Sanık müdafii Av. Burhan a.. söz alarak; Her ne kadar sanığın müdafiiyle yan yana beraber bulunma konusunda talebimiz reddedilmiş ise de; CMK'nın 149 maddesindeki gerekçede sanığın aynen müdafiisinin yanında bulunmasının hakkı olduğu gibi bu hakkı aynen müdafiiye de vererek sanıkla berebar sanığın yanında olma hakkını vermiştir, ayrıca kanun konusu gerekçesiyle bu kanun hükmünün batı kanunlarından daha fazla bir şeklide avukatlara hak sağladığım belirtmiştir, bu nedenle talebimiz yerindedir, hukuka aykırı bu karardan dönülmesini talep edilmesini istiyoruz dedi.

Sanık müdafii Av. Ayşe E.. söz alarak; ihtiyaç için duruşma salonundan çıkmak istiyorum dedi ve duruşma salonundan ayrıldı.

Sanık ve müdafiilerinin itirazları ve mevcut talepleriyle ilgili iddia makamından soruldu: Taktir mahkemenindir dedi.


G.G.D.
1-Sanık ve müdafiileri tarafından mahkememizce sanığın mahsus yerinde bulunması yönündeki kararıyla ilgili CMK'nın 268. maddesi gereğince itiraz ederek kararın yeniden gözden geçirilmesini, aynı karar verilecekse kararın değerlendirilmek üzere itiraz merciine gönderilmesi yönünde karar verilmesini talep etmiş iseler de; mahkememizce sanığın sanıklara özgü mahsus yerde bulunmasına ilişkin vermiş olduğu kararın CMK'nın 149. maddesi belirtilmek ve gereçeside gösterilmek suretiyle verildiği, söz konusu kararın CMK'nın 267. maddesinde açık bir şekilde yazılan itiraza kabil kararlardan olmayıp, duruşma düzenini ilgilendiren kararlardan bulunduğu, bu nedenle söz konusu kararın usule ve yasaya aykırı olduğu düşünülmekte ise esasla birlikte temyiz aşamasında bu konuda talepte bulunulabileceği, yine mahkememizce verilen daha önceki ara kararların CMK'nın 267. maddesi kararlardan olmayıp esasla birlikte temyiz aşamasında talepte bulunulması halinde değerlendirilmesi gerektiği anlaşıldığından bu yöndeki talebin reddine,

2-Sanık müdafii Av. Ayşe E.. sanığın müdafiilerin bulunduğu yerde yanında bulunmak suretiyle savunmasını yapmasını mahkemece müsade edilmemesi halinde kendisinin sanıkların bulunduğu yere geçmek suretiyle sanığın yanında savunmasını yapmasına yardım etmesi yönünde karar verilmesini istemiş ise de; Av. Ayşe E..'in sanığın talebi üzerine baro tarafından görevlendirilen müdafii olup duruşma salonunda bulunan müdafiilere özgü yerde bulunması gerektiği, bu nedenle sanıklara mahsus yere geçmesi yönündeki talebi uygun bulunmadığından reddine oy birliğiyle karar verildi, okundu, anlatıldı, açık yargılamaya devam olundu.

Sanık müdafii Av. Ayşe E.. ara karar yazıldığı sırada duruşma salonuna gelerek mahsus yere geçti.

Sanık müdafii Av. Ayşe E.. söz alarak; benim sanıklara mahsus yerde sanığın yanında bulunma gibi her hangi bir talebim olmamıştır, bu hususun mahkemece yanlış anlaşıldığını düşünüyorum dedi.

Sanık müdafiilerinin bulunduğu yerden kalkarak sanıklara mahsusu yere geçerek oturduktan sonra söz alarak ve oturarak; Ben sanık durumuna getirilmiş bir hukukçu olarak meşru olduğu varsayılan meclisin çıkarttığı 5271 sayılı CMK'nın 149/3 fıkra cümlesindeki 17 ve 18 kelimeler olan " yanında olma" kepmelerinden söz etmiş isem de; ara kararında kanunun bu nitelemesini tartışmayan mahkeme yargıçlarının kararına bu aşamada bu kararı tanımıyorum ve ortaya geçmiyorum diyerek inatlaşma şeklinde iş yapmayacağım için karardaki bu hukuka aykırılığa rağmen karar duruşma tutanağına yazıldığı için kürsü kararı haline gelmiş olduğundan bu nedenle bu karara uyuyor ve ortaya geçiyorum. Ancak mahkeme yargıçları olarak sizlerden;

1-Öncelikle adliyenin marangozunu çağırmak suretiyle önümde bulunan ve kafes görünümlü ahşap, çerçeveyi ve demir parmaklığı parçalayarak ortadan kaldırmanızı,

2-Savunma hakkının asıl hak sahibi olan sanık haklan açısından duruşmalar buyunca kullanmak üzere ve AHİS 6/3-2deki "yargılananlara savunma imkan ve kolaylıkları sağlama" ödevi altındaki T.C. hükümetinin sözleşmeye taahütü çerçevesinde kanun kitaplarımı, rotlarımı, mesleki ajandamı, kalemlerimi ve internet bağlantılı tıpkı kıdemsiz üye yargıcın kullanmakta olduğu teknolojik olanaklardan yararlanmak suretiyle ve daha önemlisi mahkemenin görüntüdeki tarafsızlığı ilkesi çerçevesi ilkesinde yani mahkemenin yargılamanın sonunda vereceği kararın saygınlık kavramının tartışılmaması açısından kamusal güç ve yetkilerle donatılmış iddia makamındaki savcının ayrıca duruşma sırasında dahi kullanmakta olduğu internet bağlantılı bilgisayar hizmetlerinden sanık olarak tarafımdan yararlanmasına karar vermenizi istiyorum, bu savunma malzemeleri ve duruşma düzeni sağlandıktan sonra duruşmaya devam edilmesini, diğer usule ilişkin taleplerimiz saklı kalmak koşuluyla talep ederiz dedi.

Sanığın talepleriyle ilgili iddia makamından soruldu: Takdir mahkemenindir dedi.


G.G.D.
1-Sanık tarafından sanıklara mahsus yerdeki çerçevenin kaldırılması yönünde talepte bulunmuş ise de; duruşma salonunun mahkeme hakimlerinin keyfine göre değil, Adalet Bakanlığının belirlemiş olduğu usul çerçevesinde yapıldığı, mevcut çerçevenin savunmanın yapılması açısından her hangi bir engel teşkil etmeyip, sanığın her aşamada müdafiileriyle görüşme imkanının bulunduğu bu nedenle sanıklara mahsus yerdeki çerçevenin kaldırılması talebinin reddine,
2-Sanık savunma imkanı ve kolaylığı sağlama bakımından kendisine kitaplarını, notlarını ve diğer eşyalarını koyabileceği bir masa ile bunun dışında internet bağlantılı teknolojik imkanlardan yararlandırılması yönünde talepte bulunmuş ise de; mahkememizin internet bağlantısını gerçekleştirecek bilgisayar sağlama olanağının bulunmadığı, sanığın CMK'nın 183. maddedeki hükme aykırı bulunmamak kaydıyla şahsi bilgisayarının ve internet bağlantısını getirmesi halinde savunmayı bu şekilde yapmasına olanak tanınacağı, bunun dışında sanığın savunma kolaylığı açısından eşyalarını koymak için bulunduğu yere mahkememizde şuan müşteki kısımda bulunan masanın mahkememiz mübaşiri vasıtasıyla alınarak konulmasına oy birliğiyle karar verildi, açıklandı, açık yargılamaya devam olundu.

Sanık müdafii Av. Ayşe E.. söz alarak; biz salon düzenlenene kadar ara verilmesini istiyoruz
dedi.

Ankara Barosu adına sanık müdafii Av. Hüsamettin Hxx söz alarak; Mahkemenin hemen yukarıda ki 1 numaralı ara kararı bizim duruşma salonlarının Adalet Bakanlığı tarafından hakim, savcı avukat tanık, sanık, katılan vs. kişilere dayatıldığı düşüncemizi mahkemede benimsemiş görülmektedir dedi.

Mahkememizin saat: 13.30 itibarı nedeniyle 20 sanıklı tutuklu dava dosyasının bulunması ve saat: 11.55 olmasına rağmen sanığın henüz savunmasına geçilememiş ve usulü itirazların henüz bitirilmemiş olduğu anlaşılmakla;

Sanıktan soruldu: Dün Ankara'da darbeci generallerin yargılanmasında acı çektirilen insanların hukuk temsilcisi olarak görev yapmış ve gece saat: 03.00'da İstanbul'a gelmiş ve sadece 2 saat uykuyla şuan hazır bulunuyorum, bu nedenle sadece zorunlu ihtiyaç çerçevesinde 5 dk ara verilerek duruşmaya kesintisiz devam edilmesini istiyorum dedi.

Sanık müdavilerinden ayrı ayrı soruldu: Bu aşamada bir diyeceğimiz yoktur dedi.

İddia makamından soruldu: Takdir mahkemenindir dedi.
Dosya incelendi

GEREĞİ GÖRÜŞÜLÜP DÜŞÜNÜLDÜ.
1-Mahkememizin saat: 13.30 itibarı nedeniyle 20 sanıklı tutuklu dava dosyasının bulunması ve saat:11.55 olmasına rağmen sanığın henüz savunmasına geçilememiş ve usulü itirazların henüz bitirilmemiş olduğu anlaşıldığından duruşmanın zorunlu olarak ertelenmesine,

2-Tanıklar O.. T.. ve Mxx Dxx adına yeniden CMY'nın 44. maddesi şerhli çağrı kağıdı çıkartılmasına,

3-Usulüne uygun çağın kağıdı tebliğine rağmen gelmeyen tanık O.. U..'ın zorla getirilmesine,

4-Tanık A.. Ö.. B.. İlçe Emniyet Müdürlüğüne tayini çıktığı anlaşıldığından B.. Asliye Ceza Mahkemesine İstinabe yazısı yazılmasına,

Bu nedenlerle duruşmanın 12.07.2013 günü saat 13.30'a bırakılmasına oybirliği ile karar verildi.19.04.2013
Başkan Üye Üye Kâtip
Old 24-04-2013, 22:54   #2
RizeHukuk

 
Varsayılan

Öncelikle sayın meslektaşımın bir an önce beraat etmesini temenni ederim.

Ancak, maalesef söylediği söze katılamayacağım gibi çok yanlış bulduğumu da belirtmek isterim.

"bir avukatı, mesleki faaliyetinden ötürü yargılamak isteyenler profesyonel bir yargılamaya katlanmak zorundadır"

bu söz modern hukuka aykırı, mesleki taassup içeren bir söz olduğu görüşündeyim.

Hukuk devleti herkesin yargılanabildiği veya yargılanabileceği bir devlettir. Yani kimsenin bu devlette yargılanmama gibi bir üstünlüğü veya dokunulmazlığının olmadığı devletlerdir.

Ben bu sözden anladığım, yargılama aşamasında avukatlara yönelik olarak "ayrıca bir profesyonellik" talebini içerdiğidir.

Eğer bu cümleden kastınız yani sizin deyişinizle "Profesyonel bir yargılama... Diğer bir anlatımla "yasaya uygun" bir yargılama... "Hukuka uygun" bir yargılama..." ise kusura bakmayın ama bu tüm TÜRKİYE CUMHURİYETİ VATANDAŞLARINA yönelik olarak istenmelidir.

"Bu memlekette herkes hukuka aykırı bir şekilde yargılanabilir ama biz avukatlar asla hukuksuz yargılanamayız" derseniz. Ben bir avukat olarak yanınızda olmam. Hukuksuz bir şekilde yargılanan vatandaşların tarafında olur ve "herkesin hukuka uygun ve profesyonelce(!) yargılanmasını" talep ederim.

Ayrıca duruşmada, sanığın nerede oturacağını bilmiyormuş gibi, itiraz edip buradan Türk Mahkemelerine yeni bir içtihat getirerek sanıkları avukatların yanına taşıma gayretinin, hem avukat beyin duruşması açısından, hem de Türk mahkemelerine ne gibi bir kazancı olacağını da düşünmeden edemiyorum.

Bu şerhleri belirterek avukat beyin bir an önce beraat etmek suretiyle bu duruşmaların sonlanmasını ve mesleğine huzur içerisinde devam etmesini arzu eder. Ve Tüm TÜRKİYE CUMHURİYETİ VATANDAŞLARININ PROFESYONELCE YARGILANMASINI temenni ederim.

Saygılarımla...
Old 24-04-2013, 23:58   #3
Gemici

 
Varsayılan

Alıntı:
Yazan RizeHukuk
Öncelikle sayın meslektaşımın bir an önce beraat etmesini temenni ederim.

Ancak, maalesef söylediği söze katılamayacağım gibi çok yanlış bulduğumu da belirtmek isterim.

"bir avukatı, mesleki faaliyetinden ötürü yargılamak isteyenler profesyonel bir yargılamaya katlanmak zorundadır"

bu söz modern hukuka aykırı, mesleki taassup içeren bir söz olduğu görüşündeyim.

Hukuk devleti herkesin yargılanabildiği veya yargılanabileceği bir devlettir. Yani kimsenin bu devlette yargılanmama gibi bir üstünlüğü veya dokunulmazlığının olmadığı devletlerdir.

Ben bu sözden anladığım, yargılama aşamasında avukatlara yönelik olarak "ayrıca bir profesyonellik" talebini içerdiğidir.

Eğer bu cümleden kastınız yani sizin deyişinizle "Profesyonel bir yargılama... Diğer bir anlatımla "yasaya uygun" bir yargılama... "Hukuka uygun" bir yargılama..." ise kusura bakmayın ama bu tüm TÜRKİYE CUMHURİYETİ VATANDAŞLARINA yönelik olarak istenmelidir.

"Bu memlekette herkes hukuka aykırı bir şekilde yargılanabilir ama biz avukatlar asla hukuksuz yargılanamayız" derseniz. Ben bir avukat olarak yanınızda olmam. Hukuksuz bir şekilde yargılanan vatandaşların tarafında olur ve "herkesin hukuka uygun ve profesyonelce(!) yargılanmasını" talep ederim.

Ayrıca duruşmada, sanığın nerede oturacağını bilmiyormuş gibi, itiraz edip buradan Türk Mahkemelerine yeni bir içtihat getirerek sanıkları avukatların yanına taşıma gayretinin, hem avukat beyin duruşması açısından, hem de Türk mahkemelerine ne gibi bir kazancı olacağını da düşünmeden edemiyorum.

Bu şerhleri belirterek avukat beyin bir an önce beraat etmek suretiyle bu duruşmaların sonlanmasını ve mesleğine huzur içerisinde devam etmesini arzu eder. Ve Tüm TÜRKİYE CUMHURİYETİ VATANDAŞLARININ PROFESYONELCE YARGILANMASINI temenni ederim.

Saygılarımla...
Sayın RizeHukuk,
söylenen veya yazılan bir şeye katılırsınız veya katılmazsınız. Sizin bileceğiniz bir konu katılıp katılmamak. Katılıp katılmıyacağınız belirtmekte sizin bileceğiniz bir konu. Bu sebeten katılıp katılmamak konusundaki düşüncenize ve bu düşüncenizi yazıya dökmenize diyecek herhangi bir sözüm yok.
Sözüm, polemik yaratacak şekilde belirtilen gerekçenize ve "bir avukatı, mesleki faaliyetinden ötürü yargılamak isteyenler profesyonel bir yargılamaya katlanmak zorundadır" cümlesini yorumlayış tarzınıza.

Sizin aksinize ben söz konusu cümlenin yerinde bir cümle olduğu düşüncesindeyim.
1. Söz konusu cümle somut bir olay ve somut bir dava için söylenmiştir.
2. Sanık durumundaki bir kişiye ‘TÜRKİYE CUMHURİYETİ VATANDAŞLARINA’ yönelik genel anlamda profesyonel bir yargı iste ve savunmanı ona göre yap demek, ‘Vatan millet Sakarya’ türünden bir genelleme yap demektir.
3. Dikkat ederseniz vurgulanan konu ‘mesleki faaliyetinden ötürü yargılamak’ kavramıdır.
4. Siz ‘mesleki faaliyetinden ötürü yargılamak‘ kavramına takılacağınıza ‚bir avukatı‘ tamlamasına takılarak söylenene başka bir anlam yüklemiş oluyorsunuz.
5."bir avukatı, mesleki faaliyetinden ötürü yargılamak isteyenler’ gerçekten de profesyonel bir SAVUNMAYA katlanmak zorundadırlar!
6. 'Tüm TÜRKİYE CUMHURİYETİ VATANDAŞLARININ PROFESYONELCE YARGILANMASINI temenni ederim.' cümlenize tamamen katılıyorum. Bu temenninize katıldığım içinde Sayın Kavili’yi sonuna kadar destekliyorum ve yaptığı şeyleri takdir ediyorum; Çünkü belirli şeyler (özellikle dahil olmaya çalıştığımız Avrupa ülkeleri standartlarına ters düşen ve kaynağını yasalarda değil, teamüllerde bulan uygulamalar) temenni ile değil tutarlı hukuki mücadele ile değişir.
7. Alıntı: Ben bu sözden anladığım, yargılama aşamasında avukatlara yönelik olarak "ayrıca bir profesyonellik" talebini içerdiğidir. Bana öyle geliyor ki anladığınızı zannettiğiniz sözü yanlış anlıyorsunuz, çünkü alıntıladığınız şu cümlede, ( "bir avukatı, mesleki faaliyetinden ötürü yargılamak isteyenler profesyonel bir yargılamaya katlanmak zorundadır" ) diğer avukatlara yönelik bir talep yok.

Saygılarımla
Old 26-04-2013, 15:10   #4
Avukat Hakan Eren

 
Varsayılan

Alıntı:
Yazan RizeHukuk
...
Ancak, maalesef söylediği söze katılamayacağım gibi çok yanlış bulduğumu da belirtmek isterim.

"bir avukatı, mesleki faaliyetinden ötürü yargılamak isteyenler profesyonel bir yargılamaya katlanmak zorundadır"

bu söz modern hukuka aykırı, mesleki taassup içeren bir söz olduğu görüşündeyim.
...


Sayın RizeHukuk,

"Bir avukatı yargılamak isteyenler..." cümlesi ile

"Bir avukatı mesleki faaliyetinden ötürü yargılamak isteyenler..." arasındaki dağlar kadar farkı yok saymışsınız.

Hukuk devletinde, kimse yargılanmama lüksüne sahip değildir; yeter ki soruşturma da, kovuşturma da hukuk çerçevesi içinde olsun.

Talep, mesleki ya da sair bir ayrıcalık değildir; sadece hukuktur. Hatta bazen bu beklenti seviyesi bile düşürülür; talep "yasanın uygulanmasına" indirgenir.

Sanık ve avukatının duruşmada yan yana olabilmesi hakkı gibi...

Ne diyor CMK, "...soruşturma ve kovuşturmanın her aşamasında müdafiinin hukuki yardımından istifade edebilir..." diyor.

Benimle sanık arasında metrelerce mesafe varken, ben onun, o benim kulağıma gerektiğinde fısıldayamıyorken, gerektiğinde yazışamıyor isek bu nasıl hukuki yardımdır?

Kovuşturmanın her aşaması... Kovuşturmanın en önemli ve en bariz aşaması nedir? Elbette duruşma anı... İşte sanığın ve müdafiinin müşterek talebine rağmen aralarına mesafe çekiliyorsa bu hukukun ve hatta somut yasa hükmünün çiğnenmesidir.

O yüzden hukuk elbette herkes için; bunda tereddüt yok.

"Herkes" konusunda hemfikiriz. Aynı "herkes" için "hukuk" istediğimiz konusunda da hemfikirsek zaten mesele yok demektir.

Selam ve saygı ile...
Yanıt


Şu anda Bu Konuyu Okuyan Ziyaretçiler : 1 (0 Site Üyesi ve 1 konuk)
 
Konu Araçları Konu İçinde Arama
Konu İçinde Arama:

Detaylı Arama
Konuyu Değerlendirin
Konuyu Değerlendirin:

 
Forum Listesi

Benzer Konular
Konu Konuyu Başlatan Forum Yanıt Son Mesaj
" Devletin Dili ", " Resmi Dil ", " Ortak Dil "... Doç. Dr. Özge Yücel Hukuk ve Türkçe Çalışma Grubu 12 14-11-2012 18:12
delil listesi kesin süre: "-ihtarına" denmesine fakat "(ihtar yapıldı)" ibaresinin olmaması Av.Hayrullah ÇUHADAROĞLU Meslektaşların Soruları 2 27-03-2011 00:57
Aynı anda "gerçek hasma tebliğ" ve "idari mercie tevdii" kararları birlikte verilebilir mi? Av.Dursun KARACA Meslektaşların Soruları 0 21-01-2011 23:47
Matbu bono metni üzerindeki "malen" kelimesinin üzeri çizilerek "nakden" yazılması Av.Özgür Özlem Öngel Meslektaşların Soruları 9 26-02-2008 18:02


THS Sunucusu bu sayfayı 0,06983495 saniyede 14 sorgu ile oluşturdu.

Türk Hukuk Sitesi (1997 - 2016) © Sitenin Tüm Hakları Saklıdır. Kurallar, yararlanma şartları, site sözleşmesi ve çekinceler için buraya tıklayınız. Site içeriği izinsiz başka site ya da medyalarda yayınlanamaz. Türk Hukuk Sitesi, ağır çalışma şartları içinde büyük bir mesleki mücadele veren ve en zor koşullar altında dahi "Adalet" savaşından yılmayan Türk Hukukçuları ile Hukukun üstünlüğü ilkesine inanan tüm Hukukseverlere adanmıştır. Sitemiz ticari kaygılardan uzak, ücretsiz bir sitedir ve her meslekten hukukçular tarafından hazırlanmakta ve yönetilmektedir.